Goodbye Summer [Kyungsoo]

EXO OC ONE SHOTLAR

YAZAR : HAUTE

TÜR : OC, ONE SHOT, DRAM, ROMANTİK

ÇİFT : KYUNGSOO AND YOU

***

''Sınıfı temizlemeden buradan ayrılabileceğinizi düşünmeyin sakın!'' Sınıf öğretmeniniz tüm gücüyle bağırırken karşısında mum gibi duruyordunuz. Kapıyı çarpıp çıktıktan sonra birbirinize baktınız ve kahkahalarla gülmeye başladınız.

''Hep senin yüzünden Kyungie! Kadının peltek kocasıyla tüm ders dalga geçersen böyle cezaya kalırız işte!'' zıplayarak sıraya oturduktan sonra söyledin. Kyungsoo da karşıdaki masaya yerleşip cevap verdi sana.

''Ben başlatmış olabilirim ama sen de devam ettirdin... Ama adamın o ifadesi... Tanrım...'' arkaya doğru yaslanırken, gülmekten kapattığı gözlerini açmaya uğraşıyordu. Dudaklarında yine o aşık olduğun kalp gülüşü vardı. Evet ona aşıktın, en yakın arkadaşına... Kyungsoo'ya...

''Kim temizleyecek şimdi buraları? Ortalık tebeşir savaşının izleriyle dolu...'' sınıfı havalandırmak için camı açarken bıkkınlıkla mırıldandın ''Camları da silin demişti değil mi?''

''O dedi diye yapacak değiliz ya!'' Cebinden iki sinema biletini çıkarıp gösterdi ''Bu biletlere yazık olsun istemeyiz, değil mi?''

''Harikasın Kyungie! Bu filme gitmeyi çok istiyordum!'' çantanı toparlarken sevinçle cırladın.

Boş okulun koridorlarında kahkahalarınız yankılanırken koşarak merdivenlerden iniyordunuz. Kyungsoo bisikletinin kilidini çözüp üzerine yerleştiğinde, sen de çantanı sepetine atıp arkasına yerleştin. Kollarını beline doladığında içini yine aynı his kaplamıştı işte... Kalbin deli gibi atarken ağzın kuruyor, midende kelebekler havalanıyordu.

Muhteşem bir bahar akşamında, sessiz bir şekilde ilerliyordunuz bisikletle. Bu sessizliği bozmak için ilk adımı sen attın.

''Yakında mezun oluyoruz Kyungie... Ne yapmayı düşünüyorsun?'' Okuldan sonrası hakkında hiç konuşmuyordunuz. Okul bitince yollarınızın ayrılmasından çok korkuyordun.

''Bilmem, hiç düşünmedim... Ya sen?''

''Sanırım ben bir dil okuluna gideceğim... Amerika'da... Ailem şimdiden başvurumu yapmış bile, sonucu bekliyorum...''

''Yani okul bitince görüşemeyeceğiz ha?'' sesindeki kırıklığı hissedebiliyordun.

''Senin de gelmeni istiyorum... Babam burs ayarlayabilir...''

''Teşekkür ederim ama babana yük olmak istemem... Müzik daha çok ilgimi çekiyor... Belki bir konservatuara başvururum...''

Sinemaya gelene kadar tek kelime etmemiştiniz. Filmi de pek izlediğiniz söylenemezdi...

***

Sonunda bitmişti lise... Herkesin 'hayatımın en güzel yılları' diye andığı o büyülü zaman dilimi bir kağıt parçasıyla sona ermişti... Kepler atılmış, fotoğraflar çekilmiş, sözler verilmişti...

Eylül ayı göz açıp kapayana kadar gelmişti... Kyungsoo ile geçirdiğin son yaz da diğerlerinden farklı değildi... Bol bol dondurma, deniz, bisiklet, piknik ve sinema... Bu süre zarfında gelecekten hiç bahsetmemiştiniz, yaşadığınız anı bozmaktan korkarcasına. Sanki okul açıldığında yeniden o üniformaları giyip okula gidecekmiş gibi... Hayatınızda değişen hiçbir şey olmamış gibi...

Havaalanında otururmuş uçağı beklerken, yaşadığın 4 yıl gözlerinin önünden geçiyordu. Hep mutlu anılar vardı... Bir de kalbini dolduran pişmanlıklar... Ona olan aşkını itiraf edememek mesela...

''Uçağın kalkmak üzere kızım, artık içeri girsen iyi olur.'' Baban saatini kontrol etmişti. Sen ise hala birini bekliyordun, gelmeliydi, gelmesi gerekirdi...

''Kyungsoo ile vedalaşmadım baba... Gelecek... Eminim...'' hayal kırıklığıyla söyledin.

''Gelecek olsa şimdiye gelirdi kızım, uçağı kaçıracaksın...'' ayaklarını sürüyerek uçağa ilerlerken gözyaşlarını tutmaya çalışıyordun.

*** 1 YIL SONRA ***

Yaz gelmişti ve çok özlediğin ülkene dönmüştün artık. Dokuz ay çok zor geçmişti. Bu sürede Kyungsoo'dan tek bir mektup ya da mail alamamak canını yakan tek şeydi. Unutmuş muydu seni? Arkadaş olmaya bile razıyken, bunu da mı kaybetmiştin?

''Taksi bizi bekliyor küçük hanım!'' Chen'in sesiyle kendine gelmiştin. Dil okulundayken arkadaş olduğun Kore-Çin melezi, eğlenceli bir çocuktu. O da olmasa bunalımdan çıkamazdın.

''Tamam, geldim...'' bavullarınızı taksiye yükleyip evinin adresini vermiştin. Chen, Çin'e gidecekti iki hafta sonra. Bu süre zarfında onu misafir edecektiniz.

Eve yaklaşırken tanıdık bir figürü fark ettin, kafasındaki şapka yüzünden yüzünü tam seçemesen de bu ufak figürü nerde görsen tanırdın... İlk aşkın, en yakın arkadaşın, kalp dudaklı Kyungie'n... Taksiye durmasını söyleyip arabadan atladın. Karşıya geçmeden ona yetişmeliydin.

''Hey! Kyungie!'' Kyungsoo duyduğu sesle şaşırmıştı, uzun zamandır duymamıştı bu sesi. Arkasını döndüğünde ona doğru koştuğunu fark etti. Boynuna atlamakla atlamamak arasında kararsızdın, zor da olsa ona yaklaşırken durmayı başarabilmiştin. Tereddüt ediyordun, aradan çok zaman geçmişti ve bu süre zarfında iletişiminiz kopmuştu. Öylece boynuna atlayabileceğin kadar yakın olduğunuzdan bile emin değildin artık.

''Dönmüşsün...'' dedi o muhteşem gülümsemesiyle.

''Evet, döndüm...''

''Akşama kadar dikilecek misiniz orada?'' Bu Chen'di. Taksiden çıkmış gülümseyerek sesleniyordu.

''Annem yemeğe bekliyor, hadi gidelim...'' Kolundan tutup sürüklemeye başladığında, Kyungsoo nazikçe kolunu kurtardı tutuşundan.

''Başka bir zaman, umarım...'' ışık yeşile döner dönmez koşarak karşıya geçti. Kalbinin gürültüyle kırılışını duyamayacak kadar uzaklaşmıştı artık...

***

Bir hafta boyunca Chen'i gezdirmiştin şehirde. Kyungsoo ise hala ortalıkta görünmüyordu. Akşam Chen'i sahile götürmeye karar vermiştin, tıpkı eski günlerde Kyungsoo ile yaptığınız gibi. Onu düşününce buruk bir gülümseme yerleşti yüzüne. Son cesaret kırıntılarını da toplayarak mesaj yazmaya başladın.

[Akşam 9'da, her zamanki sahilde...]

***

Saat 10 olmuştu ve hala gelmemişti Kyungsoo... Sen de bu sırada Chen'in aldığı biraları ardı ardına yuvarlıyordun. Son yudumu da aldıktan sonra kendini kumlara bıraktın.

''Nedeğn gelmedi Chen... Beni delirtmeye mi çalışıyooo... Anlamıyoğrum...'' konuşurken kelimelerin birbirine karışıyordu.

''Kimi bekliyorsun?'' senin aksine Chen gayet ayıktı.

''K-kyungieee... Gururumu ayaklar altına alıp ona mesaj bile attığğmm... Ama o gelmediğğğ...'' ağlamak istemene rağmen uykun vardı. Gözünden bir damla yaş süzülürken ay ışığının aydınlattığı kumsalda uyuyakaldın.

[KYUNGSOO'NUN BAKIŞ AÇISI]

Mesajı aldığımdan beri kıçımın üstüne oturamıyordum. Gitsem mi, gitmesem mi? Ne giymeliyim? Ne diyeceğim?

Tanrı aşkına Soo, o seni çoktan unutmuş olmalı... O yakışıklı çocuk yanına benden daha çok yakışmış...

Bir dakika?! Ne saçmalıyorum ben? Biz zaten yalnızca arkadaştık, gerisi sadece benim kuruntumdu... Tanrım o kadar pişmanım ki... O gün çok değil, yalnızca yarım saat daha erken çıkabilseydim havaalanına yetişebilirdim...Lanet olası bir kazanın tüm hayatımı tıpkı trafiği ettiği gibi felç edeceğini nerden bilebilirdim ki?

Saat 10'u geçerken kendimi sahilde dolaşırken buldum... Ne ara gelmiştim ki buraya? Dönmeliyim, evet evet kesinlikle dönmeliyim!

Ama bu manzarayı gördükten sonra dönebileceğimi sanmıyorum? Onlar... Öpüşüyorlar mı? Koşarak yanlarına gittiğimde onun sarhoş ve baygın olduğunu fark ettim... Yanındaki 8 tane boş bira şişesi sayesinde elbette! O çocuğu omzundan tuttuğum gibi yere serdim. Yumruğum suratına patlamak için hazır beklerken ağladığını fark ettim... Neden ağlıyordu ki...

''Baygınken bile senin adını sayıklayacak kadar aşık sana...'' elinin tersiyle göz yaşını silip dudaklarını ısırdı. Hıçkırıklarını zapt etmeye çalışıyordu belli ki. ''Tüm kalbi, beyni seninle dolu... Bir yıl boyunca seni dinledim kalp dudak... Sevdiğin kızın dudaklarından başka birini dinlemek ne kadar acıtır bilir misin?'' yakasındaki tutuşum gevşediğinde yerden doğrulup oturdu. Merakla devamını bekliyordum. ''Hep pişmandı, sana itiraf edemediği için... İtiraf ederse seni kaybetmekten korkuyordu... Artık biliyorsun... Onun yanında ol, tek isteğim mutlu olması...''

Duyduklarım kalbimde deprem etkisi yaratmıştı... O da beni seviyordu, ve ben onu tamı tamına 4 yıl 9 aydır bekletiyorum... Tam bir aptalım... Gözyaşlarımı silip yanımda her şeyden habersiz uzanan kıza baktım... İlk, tek ve son aşkıma...

''Sadece bir veda öpücüğü aldım... Duygularımı daha fazla bastırabilmem mümkün değildi... Bu anı, karşılıksız aşkımın tek hatırası olarak daima kalbimde kalacak... Ona iyi bak...'' yavaşça yerinden kalkıp yürümeye başladı.

Ona baktım, aralık gözleriyle bana bakıyordu.

''Gelmişsin...'' uykulu sesiyle mırıldandı.

''Evet geldim...'' dedim mutlulukla yaşaran gözlerimi silerken söyledim.

''Yine bir rüya olmasından korkuyorum...'' sesi titriyordu bunu söylerken, ve ona bu korkuyu yaşatan bendim. Lanet olsun.

''Rüya değil bebeğim, rüya değil...'' yavaşça uzanıp dudaklarını öpmeye başladım. Acemice ve korkarak. Kalbimin atışı kulak zarımı zonklatıyordu adeta. Yavaşça öpüyordum, dudaklarımı aralayıp yavaşça dudaklarını ağzıma aldım. Tadı alkollü olmasına rağmen mükemmeldi... Ve en güzeli de karşılık veriyordu, sarhoş olmasına rağmen. Yavaşça dudaklarımızı ayırdım.

''Gerçeksin... Kyungie ben... '' kafasını iki yana sallayıp devam etti ''Neden gelmedin? Seni bekledim...''

''Geç kaldım bebeğim... Her şey için geç kaldım... Ama artık pişmanlıklar olmayacak... Yeterince geciktim... Seni seviyorum...''

''Ben de seni Kyungie... Seni seviyorum...''

Ve bu tüm yazlar boyunca duymayı istediğim tek şeydi...

Bu defa yaza elveda derken zerre kadar pişman olmayacaktım...

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi