The Man From Galaxy [Kris]

EXO OC ONE SHOTLAR

Dünyanın en garip adamıyla evliydin. Herkes onun kendine ait 'galaksi'sinde yaşadığını söylerdi, haksız da sayılmazlardı. Aynı gazetede çalışıyordunuz, bu sayede tanışmıştınız. Sen küçüklüğünden beri futbola aşık bir kızdın. Spor sayfasında günlük olarak yazdığın bir köşen vardı. Tüm avrupa liglerini yakından takip ederdin ; Bundesliga, Serie A, Premire League, Ligue 1, La Liga... Onun köşesinin belli başlı bir türü yoktu, aklına ne gelirse yazardı. 'Galaxy Köşesi' gazetenin en çok okunan köşelerinden biriydi. Gelen mailler, fakslar, mektuplar hep Galaxy köşesi ile ilgiliydi. Birgün, durduk yere yanına gelip ''Futbol benim tarzım değil.'' diyip masasına dönmüştü. Başka bir gün de, Amerikano içerken ''Amerikano benim tarzım değil.'' diyip gitmişti. O günden sonra hergün, bunu günlük rutini haline getirmişti. Yediğin, içtiğin, giydiğin herhangi birşey ; saçının modeli yada yazıların. Hiçbir şey onun tarzı değildi ve bu canını fena halde sıkan bir rutine dönüşmüştü. Bir gün yine rutinini yerine getirmiş masasına dönerken, dayanamamış, arkasından bağırarak patlamıştın.

''NEYMİŞ SENİN TARZIN MANYAK PSİKOPAT?!?!''

Oldukça sakin bir şekilde dönüp ifadesiz yüzüyle sana bakmıştı.

''Hiç sormayacağını düşünmeye başlamıştım. Benim tarzım sensin!''

İş arkadaşların da en az senin kadar şaşkın bir şekilde itirafın sahibine bakıyorlardı. Şaşkınlıklarını üstlerinden attıklarında alkışlamaya başlamışlardı. Olaya el atmanın zamanı gelmişti.

''Neden alkışlıyorsunuz? Sen benim tipim değilsin ama bay Galaksi!''

Masana oturup, geçen haftanın maç özetlerini izlemeye devam ettin kaldığın yerden. Sinirden bacağını sallıyor, elindeki kalemi çeviriyordun ; bir türlü işine odaklanman mümkün olmamıştı. O sırada masana bir bardak kahve bırakıldığını gördün ; bu ellerin sahibini tanımak zor değildi elbette. Gözlerini devirerek ekrana bakmaya devam ettin.

''Aslında tarzım değil ama seni sadece kahvenin sakinleştirdiğini biliyorum. Teşekkür etmene gerek yok.''

Derin bir iç çekip gözlerini devirdin. Kendini beğenmiş Galaksi ne olacak!

''Zaten teşekkür etmek gibi bir niyetim yoktu, çünkü kahveni içmeyeceğim.''

Ofisten bir ''OOOOOOO'' uğultusu yükselirken zafer kazanmış ifadenle gözlerini ona diktin. Yüzüne yan bir gülüş yerleştirmişti.

''Aslında kaba kızlar da tarzım değil ama sen bir istisnasın.''

Herkesin ortasında böyle rahatça itiraf edebilmesine inanamıyordun. Saate baktığında mesai bitimine bir dakika olduğunu gördün. Hemen çantanı toparlayıp hızlıca ofisten ayrıldın.

Haftalar haftaları kovalıyor, Kris hergün yeni bir itirafla karşına çıkıp seni şaşırtıyordu. Kalbin ona karşı yumuşamaya başlamıştı. Havalı olmaya çalışırken yaptığı saçma hareketler, tarzım değil dediği halde yaparak kendiyle çelişmesi seni güldürüyordu. Çıkmaya başladıktan 1 yıl sonra evlenmiştiniz. Aslında evlenmek de onun tarzı değildi, ama sırf sen ısrar(!) ettiğin için kabul etmişti. Evet evlilik teklifinde bulunan sendin. Birgün havadan sudan konuşurken, laf dönüp dolaşıp evliliğe gelmişti. Bir yıldır çıkıyordunuz ama ikinizden de bir adım yoktu, aileleriniz başınızın etini yemeye başlamıştı.

''Kris, biz ne zaman evleneceğiz? Bizimki--''

''Tamam. Madem çok ısrar ediyorsun teklifini kabul ediyorum.''

''Kris ben sadece--''

''Utanmana gerek yok. Seni anlıyorum. Benim gibi mükemmel bir erkeğin kocan olması için sabırsızlanıyorsun... Aslında evlilik benim tarzım değil ama madem ısrar edi--''

''KRIS!!!! GALAKSİ ODUNU! KÜTÜK FANFAN!''

Evlendikten sonra herkes sizi dünyanın en garip çifti ilan etmişti. Gerçekten birçok konuda taban tabana zıt olmanıza rağmen iyi anlaşıyordunuz.Bu elbette aşkınızın büyüklüğünden kaynaklanıyordu. Kris'in göründüğü gibi biri olmadığını anlamıştın çünkü. İlişkinizde sözü geçen taraf sendin. Kumanda senin elinde olurdu, ne yemek pişirileceğine sen karar verirdin -çünkü daima tarzım değil diye başlasa da tabağı silip süpüreceğini bilirdin- , arabayı bile sen kullanırdın! Kris büyük boy bir yavru kedi gibiydi. Bazen ''evlendim mi yoksa evcil bir hayvan mı aldım?'' diye düşünmeden edemezdin. Kanepede oturduğunda hemen bacağına yatar, başını okşamanı beklerdi. İkiniz de evde olduğunuzda daima peşinde dolaşıp şirinlikler yapardı. Onu ellerinle beslemeni beklerdi, hatta bazen yıkamanı bile. Pekala, bunun küçük bir tuzak olduğunu ikiniz de biliyordunuz. Onunla evli olmak güzeldi ; eğlenceliydi ve rahattı. Ta ki Kris'in, rahatınızı kaçıracak birşeyler için ısrarları başlayana kadar.

Evleneli daha üç ay olmamıştı ki, Kris bir çocuk sahibi olmak için ısrar etmeye başlamıştı. Daha bunun için çok erkendi, rahatlığa alışmıştın. Sevdiğin bir işin vardı ve işine odaklanmak istiyordun. Şu sıralar çocuk, en son istediğin şey bile değildi.

-FLASHBACK ŞERİDİ-

*EVLİLİĞİN 3. AYI*

Haftasonu kahvaltı ediyordunuz. Kris sürekli tabağındakilerle oynuyordu. Genellikle birşeyler demek istediğinde yaptığı birşeydi bu. Sonunda seslenmişti.

''Hayatım?''

Başını okuduğun gazeteden kaldırmadan cevap vermiştin.

''Efendim Kris?''

''Diyorum ki, artık korunmayalım...''

Ağzındaki meyve suyunu gazetene püskürtmüştün. Bu ani istek nerden çıkmıştı?

''Nedenmiş o?''

''Çünkü bir bebeğimiz olmasını istiyorum...''

*EVLİLİĞİN 4. AYI*

Alışveriş merkezinde geziyordunuz. Kris aniden elini bırakıp koşmaya başlamıştı. Ne olduğunu anlayamadan kendini onu takip ederken bulmuştun. Bir bebek eşyaları mağazasına girmişti. Buna alışmıştın artık. Çünkü Kris son 1 aydır ne zaman alışverişe gitseniz, herhangi bir bebek mağazasına mutlaka giriyordu. Girse gene iyi, bir de alışveriş yapıyordu. Evinizde şimdiden, bir sürü kız ve erkek bebek eşyaları vardı. Hepsinin günün birinde kullanılacağınısöyleyerek, her ihtimale karşı iki cinsiyet için de alışveriş yapıyordu. Hamilelik, doğum, anne-baba olmak hakkında aldığı kitaplar da cabasıydı.

''Kris ne yapıyorsun?''

''Şuna bak! Çok şirin değil mi annesi?'' Bu cümle ile tezgahtar kadın sana gülümseyerek bakmıştı.

''Tebrik ederim! Kaç aylık?''

Zoraki bir gülümsemeyle karşılık vermiştin.

''Hayır, hamile değilim. Ve kocam takıntılı bir şekilde, doğmamış çocuklarımız için alışveriş yapmaya devam ederse gelecekte de olmayacağım!'' son kısımda sesini yükseltip Kris'e bakarak söylemiştin. Arkanı dönüp mağazayı terk ederken Kris'in sesini duymuştun.

''Alıyorum bunları. Paket yapabilir miyiz?''

*EVLİLİĞİN 5. AYI*

Akşam yemeği sırasında Kris'in yüzünü astığını ve yemediğini fark etmiştin.

''Ne o? Yine tarzın mı değil yoksa?'' Dudaklarını bükmüştü bu soru üzerine.

''Hayır yemek benim tarzım ama sen değilsin...'' Sıkıntıyla iç geçirdin.

''Yine ne yaptım Bay Galaksi?''

''Çocuk doğurmak istemeyen kadınlar benim tarzım değildir!'' fırçasını çekmiş, sessizce yemeğine devam etmişti.

*EVLİLİĞİN 6. AYI*

El ele tutuşmuş, birlikte yürüyüş yapıyordunuz. Güzel havanın ve nehir manzarasının tadını çıkararak yürürken, sessizliği bozan Kris olmuştu.

''Duydun mu?''

''Neyi?''

''Müdür Choi'nin karısı hamileymiş...''

''Tebrikler o zaman...'' Umursamadan yanıtlamıştın.

''Adam kaç yaşında ama hala çocuk yapıyor! Ben ise sokakta gördüğüm çocuklarla yetiniyorum!''

O sırada elini bırakmış, ileride bankta oturan genç bir çiftin yanına gitmişti. YİNE bir bebek görmüştü ve sevmek için izin istiyordu muhtemelen. Sende onu takip edip genç çifte başınla selam verdin.

''Aman da amaaaan! Ne tatlı şeysin sen öyle? Kaç aylık?'' annesi yanıtlamıştı Kris'in sorusunu.

''Altıncı ayın içinde. Küçük bir oğlan.''

''Kucağıma alabilir miyim?''

''Tabi ki... Hyun yabancılara karşı bile sıcak kanlıdır...''

Kris bebeği yavaşça arabadan çıkarıp kollarıyla yukarı kaldırmış, şebeklik yapıyordu. Daha da kötüsü bebek gülüyordu.

''Kris, indirsene çocuğu! Yükseklik korkusu yaşayacak senin yüzünden!''

Bu defa koluna yatırmış sallıyordu. Bebek ona gözleri hilal şeklini alacak kadar gülümsüyordu. Bebeğin annesi sana döndü.

''Neden bir tane yapmıyorsunuz? Eşiniz çocukları seviyor, iyi bir baba olacaktır.''

İçinden 'Sana ne be kadın! Sen mi doğurcan?' diyordun. Kris senin yerine cevapladı.

''Biz de istiyoruz değil mi hayatım?'' bebeği arabasına oturtup önüne çöktü. Cevap vermemiştin. Kris'in bebekle vedalaşmasını bekliyordun.

''Hyun-gun! Çok tatlı bir bebeksin. Umarım bu hyung'un da senin gibi tatlı bir oğlu olur. Bana şans dile tamam mı?''

Uzaklaştıktan sonra bile dönüp el sallıyordu. Bu adam!

-FLASHBACK SONU-

Bugün Bayern Münih-Bayer Leverkusen maçı vardı. Kumandayı Kris'in elinden alıp, maçın olduğu kanalı açtın. Kanepeye oturmanı fırsat bilip başını dizine koymuştu. Refleks olarak saçlarını okşuyordun. Yarım saat golsüz geçmesine rağmen maç oldukça heyecanlıydı. Hop oturup hop kalkıyordun. Hatta bu sırada birkaç kez Kris'i kucağından düşürmüştün. Yerden kalkıp tekrar tekrar kucağına yatıyordu. Tüm dikkatin maçtaydı. Uzun zamandır bu derbiyi bekliyordun. 
''Futbolu bu kadar çok mu seviyorsun?'' diye sordu, dizine garip şekiller çizerken.

''Sanki bilmiyorsun...'' Gözünü bir an olsun ekrandan ayırmadan, baştan savma bir cevap verdin. 

''Kendi futbol takımımız olsun istemez misin?''

''Neden? Futbol kulübü mü satın alacaksın? Ailen zengin aslında, neden bir avrupa kulübüne yatırım yapmıyorsunuz? Ben danışm--''

''Öyle değil...''

''Anlamıyorum Kris biraz daha açık olur musun? HEY O OFSAYT!!!''

Bağırmanla Kris irkilerek yerinden fırlamıştı.

''Yani çekirdekten diyorum... Kendi yetiştirdiğimiz çocuklar... 11 tane...'' yavaş yavaş yanına yaklaşıyordu. Bir anda bu fikir ilginç gelmişti... Bunu nasıl düşünememiştin ki? Kris seni aşil tendonundan vurmuştu.

''O kadar çocuğu doğurmaya ömür mü yeter Kris? Saçmalama!''

Kulağına eğilip fısıldayarak cevaplamıştı.

''Ne kadar erken başlarsak o kadar iyi değil mi? Mesela hemen?''

Kafanı çevirmenle burun buruna gelmiştiniz. Gözlerinin içine derin derin bakıyordu. Yavaşça dudaklarınızı birleştirdi. Öpücüğünüz yavaş yavaş derinleşirken televizyondan gelen gol sesiyle öpücüğü bozmuştun.

''YAAAA! KRIS! SENİN YÜZÜNDEN GOLÜ KAÇIRDIM!''

Cevap olarak seni omzuna atarak odaya yürümeye başlamıştı. Zaten ilk yarı bitmek üzereydi, bir saat daha bekleyemiyor muydu? Çırpınarak itiraz ettin.

''Ya hiç değilse golün ağır çekim tekrarını izleseydim! Yarın ne yazacağım köşeye?!''

Kıçına güçlü bir şaplak yemenle susman gerektiğini anlamıştın. Evde senin sözünün geçmediği tek yer yatak odasıydı. Oranın hakimi Kris'ti. Evin orası hariç her yerinde uysal bir kedi yavrusu olan Kris, yatak odasında yırtıcı bir kaplana dönüşüyordu.

''Birazdan atacağımız goller daha önemli! Galaxy Futbol Clup A.Ş'nin temeli atılacak! Onu yazarsın? Hatta başlığın bile hazır : BİR EFSANE DOĞUYOR!''

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi