1000 Days With You [Chanyeol]

EXO OC ONE SHOTLAR

 

Y/N : Bonus olarak kalp durduran bir gif!

"Lütfen kır kalbimi!"

Karşında diz çökmüş, elinde tuttuğu kilden kalbi uzatan genç adama baktın. Çömlek kursunda yeniydi, daha katılalı bir ay bile olmamıştı. Elinde tuttuğu kalp şeklindeki obje de ilk eseriydi.

"Üzgünüm Chanyeol, çamurdan da olsa bir kalbi kırmayı doğru bulmuyorum." tereddütle yanıtladın onu. Ne yapmaya çalışıyordu?

"Ama eğer bu kalbi kırmazsan, içinde ne olduğunu asla bilemeyeceksin..."

Kurs çoktan dağılmıştı ve batan güneşin turuncu ışığıyla aydınlanan atölyede yalnızca ikiniz vardınız. Uzattığı kalbi alıp, yavaşça yanında duran ahşap masanın üzerine bıraktın. Küçük bir çekiç yardımıyla nazikçe kalbi kırdın. İçinde küçük, pembe kağıda yazılmış bir not ve biri büyük biri küçük iki tane çift yüzüğü vardı.

«Artık içinde ne olduğunu biliyorsun...»

Gözlerin dolmuştu. Elin istemsizce uzanmıştı parlak metallere. Dokunduğunda, içindeki oymayı hissetmiştin. Daha iyi görebilmek için pencereye döndün ve yüzükleri havaya kaldırdın. İçinde isimleriniz yazıyordu. Önce belini saran uzun kolları hissettin, sonra da sırtına değen güçlü ve geniş göğsü. Chanyeol elini uzattı ve havadaki yüzüklerden küçük olanını aldı. Elini havaya kaldırıp yüzüne düşen güneşi kapatırken, soğuk metali yüzük parmağına geçirdi. Parmaklarının arasından süzülen gün batımı ve yüzüğün ışıltısı gözlerini kamaştırıyordu. Diğer yüzüğü de kendi uzun parmağına geçirdi ve elinin yanına kaldırdı.

"Bugün ve bundan sonraki tüm gün batımlarında yanımda olmanı istiyorum. Ve gün doğumlarında da. Yağmur ya da kar yağarken... İlkbaharda çiçekler açıp, sonbaharda yapraklar dökülürken... Bundan sonra hayatımdaki her şeyde benimle olur musun? "

Chanyeol'ün kalın, erkeksi ve boğuk sesi fısıltıya rağmen odada yankılanıyordu sanki. Ya da kulakların uğuldadığı için sana öyle geliyordu. Chanyeol zorlanmadan çevirdi seni. Sıcacık gözlerini seninkilere diktiğinde, içini ısıtan bu adama hayır diyemeyeceğini anlamıştın. Ne bugün, ne daha sonra.

Dudaklarınız masum bir öpücükle birleştiğinde, kalbin ağzından çıkacak sanmıştın. Bu... Tarif edilemezdi...

*** 1000 GÜN SONRA ***

Dudaklarının üzerinde hareket eden sıcak ve yumuşak dudaklar, seni uykunun kollarından çekip koparıyordu. Gözlerini araladığında, gözleri kapalı ve büyük bir huzurla seni öpen Chanyeol'ü buldun. Dudaklarınızı ayırdıktan sonra gözlerine baktı. Uyku mahmuru, sevimli bir gülümseme ile baktın ona.

Elini uzatıp, yüzüne düşen saçını kulağının arkasına koydu ve parmaklarının dışıyla yanağını okşadı.

"Günaydın bebeğim..."

"Günaydın..." dedin uyuşuk bir sesle. "Saat kaç?"

"Dokuz buçuğa yaklaşıyor." gülümseyişinin gün ışığından bile parlak olduğuna yemin edebilirdin.

"Neden bu kadar erken uyandın?" onu yatağa devirip göğsüne iyice sokuldun. "Biraz daha uyuyalım, nooluuuur!"

"Zaaflarımdan faydalanma küçük hanım. Hem bugün özel bir gün, unuttum deme sakın."

Bu soru uykunu açmaya yetmişti. Yattığın yerden doğrulup Chanyeol'ün yüzüne diktin bakışlarını. Gözlerinde muzip bir çocuğun yaramazlık öncesi pırıltıları vardı.

"Doğum günün değil, doğum günüm de değil. Kedimizin doğum günü de değil. Neyi kaçırıyorum?"

Kaşlarını çatarak düşünmeye başladın. Chanyeol bu sırada kollarından kurtulup odadan koşarak çıkmıştı. Merakına yenik düşüp, yüzünü bile yıkamadan odadan fırladın. Chanyeol mutfağa girmişti, sen de saniye farkıyla arkasından. Yüzüne patlayan flaş, far görmüş tavşan etkisi yaratmıştı sende. Elini yüzüne siper edip uykulu ve şişmiş yüzünü objektiften saklamaya çalıştın. Ama Chanyeol durmaksızın fotoğraflarınızı çekiyordu. Sonunda durabildiğinde, masanın üzerindeki çikolatalı pastayı fark ettin.

«1000. günümüz kutlu olsun sevgilim!»

Demek unuttuğun şey buydu. Chanyeol her zamanki gibi ince düşüncesini konuşturmuştu.

''Yeollieeeee~'' diye cırlayıp boynuna atladın koca adamının. Omuzlarından destek alıp kucağına zıpladın ve dudaklarına yapıştın. Elleri kalçana destek olmaktan çok daha farklı bir şeyle uğraşıyordu. Yumuşak dokunuşları, vahşi ve şehvetli bir hal almaya başlamıştı. Seni mutfak masasına oturtup, aç bir şekilde boynuna inmeye başladığında onu durdurman gerektiğini anlamıştın. Yavaşça yüzünü kavradığında mesajı anlamıştı zaten. Yüzüne bakıp, hafif hayal kırıklığı barındıran bir gülücük verdikten sonra yanağına bir öpücük kondurdu. Aslında Chanyeol buna alışkındı, 3 yıla yakın bir süredir çıkmanıza rağmen hala birlikte olmamıştınız. Chanyeol fazlasıyla anlayışlı bir partnerdi.

''Hadi kahvaltımızı yapalım, bugün yapacak çok şey var.''

Yalnızca başınla onaylayıp, kahvaltına başladın. Bugün senin de onun için bir sürprizin vardı. Büyük bir sürpriz hemde.

Akşam üstü, muhteşem geçen bir günün ardından, Chanyeol'ün kiraladığı üstü açık antika arabada gün batımını izliyordunuz. Burası ıssız ve harika manzarası olan bir tepeydi. Chanyeol'ün omzundan başını kaldırıp, yavaşça kucağına oturdun. Ellerine yüzünü kavradığında Chanyeol'ün şaşkın yüzü görülmeye değerdi. Yavaşça dudaklarına uzanıp, ıslak ve tutkulu bir öpücük verdin. Ellerini göğsünden kaydırıp pantolonunun kemerine uzandın. Amacın, onu arzuladığını kesin olarak anlatmaktı. Ellerini tutunca şaşkınlıkla bakma sırası sendeydi.

''Hayatım, ilkinin bir arabada olmasını istediğinden emin misin?''

''Gün batımında olmasını istiyorum ama...''şehvetli ses tonunla fısıldadın.

''Ama yine de...''

''Gün batımı manzarası olan bir ev tutana kadar beklemek istiyorsan sen bilirsin...'' hevesin kaçmıştı ve üstünü düzeltip kucağından kalkmaya çalıştın. Ama belini sıkıca tutarak geri oturmanı sağladı. Biraz sert oturmuş olacaksın ki, Chanyeol erkekliğinin üzerine yapılan baskıyla inledi. Şimdiden sertleşmiş miydi yani?

''İstemediğimden değil... Bunu ne kadar istediğimi hissedebiliyor musun?'' elinin birini alıp yavaşça erkekliğinin üzerine koydu. Elinin altında büyüyen şişkinliği hissedebiliyordun. Daha fazla oyalanmaya gerek yoktu, ikiniz de yeterince beklemiştiniz. Ellerini yukarı taşıyıp, Chanyeol'ün düğmelerini çözmeye giriştin. Senin bu telaşlı halin onu gülümsetmişti.Yardım etmek için o da çözmeye başladı düğmelerini. Açılan kaslı göğüs, aklını başından alıyordu. Ellerin göğsünde gezinirken, eğilip adem elmasını dişledin. Chanyeol'ün kısık inlemesinden cesaret alıp dudaklarını yukarı taşıdın ve dudaklarına yumuldun.Chanyeol'ün elleri de mini elbisenin fermuarını açıp, çıplak sırtında dolanmaya başladı. Askılarını yavaşça omuzlarından indirip, üstünü çıplak bıraktı. Dudaklarınızı ayırıp, bu nefes kesici manzarayı seyretti birkaç dakikalığına. Saçları dağılmış, dudakları öpüşmekten şişmiş ve kızarmış, bakışları baygın sevgilisi onu daha da azdırıyordu. Gözleri yavaşça dolgun göğüslerine indi. Büyük elleri de onu takip edip göğüslerine ulaştı. Nazikçe okşuyor ve uçlarıyla oynayarak seni daha fazla uyarıyordu. Köprücük kemiklerinde gezinmeye başlayan dudakları çok geçmeden daha aşağıya ulaşmıştı. Dudaklarının sıcak ve nemli izleri seni baştan çıkarıyordu. Yeniden boynuna çıktı emerek. Dudakları kulak memene yaklaştı ve dişlemeden önce fısıldadı.

''Daha fazla dayanabileceğimi sanmıyorum...'' Elini zaten kısa olan eteğinin altına götürüp, çamaşırının üzerinden kadınlığına dokundu. Yavaşça aşağıya doğru çekiştirdi, sen de dizlerinin üzerinde yükselerek çıkarmasına yardım ettin. O da bu sırada kemerini çözüp, fermuarını indirmişti. Pantolon ve bokserı birlikte indirip, şaha kalkmış erkekliğini gözler önüne serdi. Elini uzatıp dokunma isteğine karşı koyamıyordun, yavaşça sıcak organa dokundun. Parmakların üzerinde yavaşça gezinirken, Chanyeol dudaklarını ısırarak bu manzaranın tadını çıkarıyordu.

''Bu pozisyonda acıtabilir...'' dedi fısıldayarak. ''Koltuğa uzan.''

''Hayır, bu iyi. Seni tamamen hissetmek istiyorum.''

Chanyeol gözlerinin içine bakarak, erkekliğini girişine konumlandırdı. Yavaşça iterken gözlerine bakıyordu. Dudaklarınızı birleştirdin, hala göz gözeydiniz. İçinde ilerleyen sertlik canını yakıyordu, ama buna dayanmalıydın. Nihayet tamamen içine aldığında derin bir nefes bıraktın.

''Alışmanı bekleyeceğim.'' Bir süre durup öpüştünüz. Artık canın yanmıyordu, kalçanı yavaşça ona ittirip hareket etmesi gerektiğini hatırlattın. Chanyeol seni yavaşça koltuğa uzattı (eski arabalarda ön koltuklar da birleşiktir ondan yaneee) kendini geri çekip, yavaşça içine itti. Yavaş başladığı temposu artarken, ikinizin de inleme sesleri birbirine karışmıştı. İçinde bulduğu o özel nokta, seni deliye çeviriyordu.

''G-geliyorum...'' Chanyeol güçlükle konuştuktan sonra, çok geçmeden tüm sıvısını içine bırakmıştı. Yavaş itişlerini orgazmı boyunca sürdürdü. Vücuduna yayılan titreşim, alacağın zevk dalgasının habercisiydi.

Pelte haline gelmiş vücutlarınız üst üsteyken, baygın bakışlarınızla birbirinize bakıyordunuz.

''Seni seviyorum.''

''Seni seviyorum.''

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi