Wish List [Kyungsoo]

EXO OC ONE SHOTLAR

"Yeni yıl partisine geliyorsun değil mi?" sınıftan sevdiğin bir kızdı bunu soran. En yakın arkadaşlar olmasanız bile iyi anlaşıyordunuz ve genellikle birlikte zaman geçiriyordunuz.

"Ne partisi?" dedin sıkıntıyla iç çekerek. Finaller yakındı ve sen bir türlü ders çalışamıyordun. Bunun tek nedeni de Kyungsoo denen küçük adamdı.

"Haberim yok deme sakın... Organizasyonu düzenleyenler güzel bir villa kiralamışlar. Zaten katılım da sınırlı, eminim sana da bir davetiye gelmiştir." 
Çantandaki koyu renkli, üzerinde kırmızı bir mühür olan zarfı çıkardın.

"Bu mu?" daha çok masallardaki balo davetiyesini andırıyordu. "Bilmem ki, son günlerde acayip keyifsizim."

"Daha iyi ya!" neşeyle şakıdı sevimli kız "Sana da değişiklik olur hem, birkaç yakışıklı ile tanışırsın... Onlar eminim keyfini yerine getirir."

"İstemiyorum." diye mırıldanıp kitabına döndün. Senin tek istediğin Kyungsoo'ydu. Son 7 yıldır olduğu gibi bu yıl da noel babadan onu isteyecektin.

Onunla tanıştığında orta okula giden küçük bir kızdın henüz. Sınıfa girdiğinde sessizce kendini tanıtmış ve kısa boyuna rağmen arka sıraya geçmişti.

Asosyal bir tip değildi ancak pek arkadaşı olduğu söylenemezdi. El şakalarından hoşlanmazdı mesela, birisi sevmediği birşey yapınca ters ters bakardı. Bu yüzden 'Satansoo' lakabını kazanması yalnızca 54 gün sürmüştü.

Basketbol oynamayı çok severdi, ayrıca tiyatroyu da. Okulun pek çok oyununda sahne almıştı ve oyunculuğu takdire şayandı. Ünü okullar arasında yayılmıştı bile, hatta bir söylentiye göre ünlü bir şirketten teklif almasına rağmen derslerine odaklanmayı seçtiği için reddetmişti. Kitap okumak da en sevdiği şeyler arasındaydı. Kayıt defterinde onun ismini sıklıkla görebilirdiniz.

"Gene şu psikopat çocuğu mu düşünüyorsun?" kolun dürtülünce kendine gelmiştin.

"O psikopat değil tamam mı? Sadece kişisel alanına saygı duyulmasını istiyor." dedin dudak bükerek.

"Duyduğuma göre 30 saniyeden fazla bakarsa insanları lanetliyormuş."

"Yok deve." dedin gözlerini devirerek. "Bunları uyduranlara kalırsa ruhlarla da konuşuyor... Saçmalık. O sadece farklı birisi. Diğerleriyle aynı aptallıkları yapmadığı için iftira atıyorlar."

"Her neyse, duyduğuma göre o da gelecekmiş. Ama belli olmaz tabi." çantasını toplayıp masadan kalkmıştı.

"Ne? Doğru mu bu? Gelmem için uyduruyorsan..." ayaklanan arkadaşının arkasından bağırdın.

"Sehun'dan duydum. Yeterince kesin bir kaynak bence?"

***

31 aralık akşamı gelip çatmıştı. Kyungsoo'nun da katılacağı söylentisinin ihtimali bile seni yerinden kaldırmaya ve en güzel şekilde hazırlanmana yetmişti. Ama bir yandan da gelmezse, çok süslenmiş gibi görünmek istemiyordun.

Bu yüzden şık ve salaş bir kazağın altına deri tayt ve topuklu deri botlar giymiştin. Saçlarına doğal bir fönle şekil verip, dudaklarını vurguladığın hafif bir makyajdan sonra hazırdın.

***

Kyungsoo yoktu.

Gelmemişti.

Ya da sen öyle sanıyordun.

Elbette ki onun noel baba kılığında, partiye dans etmek için geleceğini bilemezdin.

Jongin, Sehun, Minseok ve Kyungsoo 'ateşli noel baba' konsepti için seçilmişlerdi. Normalde de dansla yakından ilgilendikleri için onlar için sorun olmamıştı. Üstüne iyi para alacaklardı, davetlilerin bahşişleri hariç.

Elbette zavallı Kyungsoo dans ederken soyunma kısmından habersizdi gelene kadar. Sahneye çıkmadan beş dakika önce öğrenmişti. Bu arkadaş müsveddelerini, kafalarını duvara sürterek -tebeşir misali- yok etmek istiyordu.

"Ya hyung! Bu iki ergeni anlarım ama... Sen neden söylemedin bana?" Kyungsoo Minseok'a sızlandı.

"Bana, sana söylediklerini söylemişlerdi." Minseok tek kaşını kaldırıp yanaklarını şişirerek konuştu.

"S-sen soyunmasan da olur Hyung... Aralarda dolaş yeter..." Sehun saklandığı yerden kafasını çıkararak konuştu.

"Kafandaki tüm saçları tek tek yolarım Oh Sehun." Sehun belki de en çok dayak yiyen olduğu için hemen susmuştu.

Kulisten sahneye çıktıklarında ışıklar sönmüş, loş bir sahne ışığı eşliğinde seksi -hatta neredeyse erotik- bir müzik çalmaya başlamıştı.

Kyungsoo gördüğü kişi yüzünden saklanacak delik arıyordu şu an.

Bu sendin. Onu beklemekten umutsuz düşmüş ve kendini içkiye vermiştin. Gelen garsonları ıskalamadan ikişer üçer içkileri yuvarlıyordun.

Kyungsoo tehlikenin farkındaydı. Etrafındaki aç kurtları fark etmişti ve seni korumaya kararlıydı.

Her ne kadar onun için ulaşılmaz bir kız olsan da, kalbine söz dinletemiyordu işte. Onu görünce utanarak başını eğen, saçları iki örgülü küçük kız kalbine çoktan kazınmıştı. Lise ve üniversite yılları da böyle geçmişti. Mezun olmanıza yarım dönem kalmıştı ve Kyungsoo'nun ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.

Birileri yanına gitmeden önce hızlı davranıp seni evine bırakmalıydı.

"Ho~ Ho~ Ho~ mutlu yıllar küçük kız!" şu an nesneleri çift görsen de bu bir noel babaydı!

"Noel baba! Seni gökte ararken yerde buldum!" koluna asılıp oturduğun kanepeye düşürdün.

"Sahi mi? Aslında sen uyurken gelmeliydim." Kyungsoo gülmemek için kendini zor tutuyordu.

"Geyiklerin nerde?" diye sordun heyecanla.

"Şey... Onlar mı? Sahnede dans ediyorlar..." kafanı sahneye çevirdiğinde üstü çıplak bir şekilde dans eden üçlüyü gördün. Jongin, Sehun ve Minseok'tu bunlar. Oldukça seksi görünüyorlardı, istemsizce yutkunmuştun. "Biraz edepsiz geyikler işte..." diyip kafanı çevirmişti.

"Hediyemi getirdin mi?" dedin sırıtarak. "Son 7 yıldır aynı dilek listesini asıyorum şöminenin başına."

"Ihm... Demek öyle." öksürerek boğazını temizlemişti. Ne olabilirdi? Böyle istemesini gerektiren şey neydi?

"Kyungsoo..." bir an için Kyungsoo'nun beti benzi atmıştı. Çünkü yüzündeki beyaz sakala rağmen onu tanıdığını sanmıştı. "Onu istiyorum."

"Ama bir insanı sana nasıl hediye edebilirim ki?" dedi durumu fark edince. Pis pis sırıtmasına engel olamıyordu.

"Ama o küçücük... Minicik, minnacık... Bu kadar..." iki avcunu birleştirerek gösterdin. Kyungsoo ise buna biraz bozulmuştu doğrusu. Seyahat boy diş macunları bile daha büyüktü!

"Eğer iyi bir kız olursan... Yarın uyandığında onu yatağında bulacaksın."

"Ben hep iyi bir kız oldum noel baba... Onu beklediğim için kimseyle öpüşmedim bile. Eğer bu partiye gelseydi ona itiraf bile edecektim!"

"Gelmedi mi hayvan herif?" istemeden kıkırdamıştı.

"Gelmedi." dudağını büktün.

"Hadi seni evine bırakalım. Biraz daha sarhoş olursan sana hediye yok." ayağa kalkıp seni de kaldırdı. Düşmemek için boynuna tutundun.

"Geyikleri çağırmayacak mısın?" diye sordun. Çünkü çocukluğundan beri istediğin tek şey gökyüzünde süzülen o geyikli kızağa binmekti.

"Şey... Onlar daha sonra gelecek." yürümen için adım attırmaya çalışsa da inatla direndin.

"Ama ben geyiğe binmek istiyordum! Hem onları bırakırsan sensiz ne yapacaklar? Ya birileri kaçırırsa? Ya onları yerlerse?" gözlerin dolmuştu. Kyungsoo bu ağlamaklı haline gülse de kısa bir açıklama yaptı.

"Merak etme onlara hiçbir şey olmayacak..." sonra kendi kendine mırıldandı "Zaten amaçları o... Birileri onları yerse minnettar bile olurum."

Kyungsoo seni güç bela arabana taşımıştı, çantanda anahtarı bulmak da ayrı bir problemdi. Senin iyice sızdığına kanaat getirince yüzündeki sakalı ve başlığını çıkardı. Kendi evinin adresinden daha iyi bildiği adrese sürmeye başladı.

***

Sabah hafif bir baş ağrısı ile gözünü açtığında yatağında gördüğün masum tablo yüzünden dudağın uçuklayabilirdi!

Vay anasını!

Noel baba gerçekti! Ve söz verdiği gibi Kyungsoo'yu yatağına getirmişti!

Yüzünü yastığa gömüp mutluluk çığlıklarını bastırdın, tabi yataktaki tepinmen birilerini uyandırmıştı. Bir kol yorganın altından uzanıp belini kavramıştı.

"Woah! Uyandırdım mı? Özür dilerim!" Kyungsoo gözlerini güçlükle açtı, uyurken bile yüzüne bir gülümseme hakimdi. Biraz daha sokuldu sana, burnunuzun ucu birbirine değerken dudakların bu ani yakınlaşmadan karıncalanmaya başlamıştı. Gözlerindeki pırıltı aşk mıydı?

"B-benim dilek listem şurada olacaktı..." yatağının baş ucuna uzanmana izin vermeden seni kollarına çekip sıkıca sarıldı, burnun boyun girintisine denk geldiği için şanslıydın. Ciğerlerine onun kokusundan daha iyi bir yeni yıl hediyesi veremezdin.

"Bu defalık benim listemi takip edelim, gelecek yıl da seninkini yaparız olur mu?" burnun kokudan uzaklaşınca aldığın oksijen tadını yitirmişti. "Gözlerine aşkla bak... Yapıldı. Sıkıca sarıl... Yapıldı. Sırada günaydın öpücüğü var." gözlerin dudaklarındaki sıcaklıkla kapanmıştı. Küçücük, minicik bir temastı ama öldürücüydü. Kalbin deli gibi çarparken yataktan kalkmıştı.

"Ben gelene kadar yatakta kal." üzerinde senin dolabından aşırdığı belli olan ayıcıklı pijamalar ile odayı terk etti.

Yaklaşık yarım saat sonra güzel kokular eşliğinde dönmüştü odaya, memnun bir gülüşle seni kucaklayıp mutfağa yöneldi.

"Woaaah! Kahvaltı mı hazırladın?" dedin neşeyle ellerini çırparak.

"Evet, üstelik ellerimle yedireceğim." sandalyeye bırakıp karşına geçti.

"Böyle biri olduğunu hayal etmemiştim hiç." diyerek dürüst bir itirafta bulundun.

"Kendimi ifade etmekte zorlandığımı kabul ediyorum." dedi gülümseyerek. "Ama bu bir şeyler hissetmediğim anlamına gelmiyor."

"Biraz sert görünüyorsun." dedin uzattığı lokmayı yemeden önce.

"Sen de mi Satan Soo'culardansın?"

"Ha-hayır! Ben bakışlarını seviyorum! Üstelik komik buluyorum... Kaşlarını tuhaf şekilde oynattığında..." onu taklit etmeye çalıştığında kocaman bir kahkaha attı. "Gördün mü? Herkes yapamaz bunu!"

"Bu... Bu gördüğüm en komik şey olabilir..." yaşaran gözlerini silip nefesini düzenlemeye çalıştı.

***

Kahvaltı boyunca okul anılarından ve pek çok şeyden bahsetmiştiniz. O kadar mutluydun ki bu hayatının en iyi yeni yıl sabahıydı.

"Şimdi sırada..." masayı toplamış ve koltukta yanına oturmuştu. "Gerçek bir öpücük var."

Parmak uçları saçlarını okşayarak yukarı çıkmış ve yanağına ulaşmıştı. Boynunu uygun bir açıya getirdikten sonra, gözlerine bakarak dudaklarına eğildi.

"Neden hala gözlerini kapatmadın?" diye fısıldadı dudaklarına.

"Bu soruyu gözün kapalıyken soramazsın değil mi? Sen neden kapatmadın?" heyecandan nefesin tekliyordu.

"Çünkü... Hayalini o kadar çok kurdum ki, son ana kadar görmek ve asla unutmamak istiyorum. Gerçek olduğuna emin olmak için..."

Ve dudaklarınız ağır çekimde buluştuğunda ikinizin de kalbinde havai fişekler patlıyordu. Bu defa masum bir öpücük değildi, dudakları tüm sıcaklığıyla tutkusunu yansıtıyordu. Defalarca emdi üst dudağını, başını biraz eğip alt dudağına geçti. Dili de yumuşak dokunuşlarla katılıyordu bu ahenge.

Yavaşça dudaklarınızı ayırıp büyük bir kararlılık ile aşkını itiraf ettiğinde ona sıkıca sarılmaktan başka bir şey yapamamıştın.

"Bir ömrüm ömrün, bir ömrün ömrüm olsun."

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi