Pijama Couple [Lay]

EXO OC ONE SHOTLAR

''Hayatıııııım! Hadi geç kalacağız ama! Neden hala oyalanıyorsun?'' Bu sorunun muhatabı biricik şaşkın kocan Zhang Yixing'di. Balayınız için Jeju adasına gidecektiniz. Tüm çiftlerin aksine romantik bir balayı beklentisinden değil, herşeyin başladığı noktaya gitmenin daha anlamlı olduğunu düşünmenizdendi.

''Uyku şapkamı bulamıyorum hayatım? Sen gördün mü?'' Psyduck (Saydek var ya pokemon, onun adı işte) gibi kafası karışık ördek bakışlarıyla, dudağını bükerek sormuştu.

''Almaz mıyım? Geçen yaz unuttuğum için biletlerimiz yanmıştı... Taaaa, havaalanından uyku şapkasını unuttuğu için dönen ilk çift biziz!''

''Ama hayatım neden öyle diyorsun? O olmazsa uyuyamam biliyorsun...''

''Merak etme, artık adımdan bile iyi biliyorum. Hazırsan çıkalım taksi bekliyor?''

Havaalanına geldiğinizde dikkatle içeri girdiniz. Her an bir yerden fanlar çıkıp ''Lay Oppaaa!'' diye çığlık atabilirdi. Kocanın bu kadar sevilmesi hoşuna gitse de bazen onu hayranlarından kıskanıyordun. Check-in yaptırdıktan sonra oturup uçağı beklemeye başladınız. Yixing müzik dinliyordu. Başını yavaşça omzuna koyup ilk tanıştığınız anı düşünmeye başladın.

*FLASHBACK*

- 1 YIL ÖNCE -

Bazı iş görüşmeleri yapabilmek için Jeju adasına gitmiştin. Kalacağın otele gittiğinde seni büyük bir sürprizin beklediğini gördün. Şirketin rezervasyon yaptırmamıştı! Tatil sezonu olduğundan oldukça yoğundu. Hiç boş oda yoktu ; ancak beklersen saat 18.00 da bir müşterinin çıkış yapacağını, seni o odaya yerleştirebileceklerini söylediler. Lobide oturup beklemeye başladın, daha 5 saat beklemen gerekiyordu. Yine de zor da olsa bir oda bulabileceğin için şanslıydın, yoksa adadaki tüm otelleri gezmek zorunda kalabilirdin.

Sonunda beklediğin kişiler çıkış yapınca resepsiyona gittin. Yanında genç bir adam vardı ve oda soruyordu. Resepsiyonistten önce davrandın.

''Pardon ama önce ben geldim!'' Saatlerdir bu odayı bekliyordun ve katılman gereken bazı iş toplantıları vardı. Resepsiyonist iki müşteri arasında kalmış, ne yapacağını bilemiyordu.

''Hanımefendi haklı beyefendi. Öğlen birden beri burada bekliyor... Üzgünüm ama bunu aranızda halletmeniz daha iyi olacaktır...''

Ne halletmesinden bahsediyordu bu adam? Sen önce gelmiştin, 5 saattir bekliyordun ve bu oda senin hakkındı.

''Neyi halledecekmişiz acaba?'' büyük bir merakla sordun.

''Odamız çift kişilik hanımefendi. Eğer rahatsız olmazsanız aynı odada kalabilirsiniz.'' adam mahcubiyetle söyleyip ikinize bakmıştı.

''Tanımadığım bir adamla aynı odada kalmamı mı söylüyorsunuz bana? Ciddi misiniz?'' Öfke ve hayretle görevliye bakıyordun.

''Beni tanımıyor musunuz? Hah? Televizyon da mı izlemiyorsunuz? Ben EXO grubundan Lay'im. Ne kadar cahilsiniz böyle aklım almıyor...'' Kendi kendine söylenen gence bakıp gözlerini devirdin. Adlarını duymuştun evet, ama 12 kişi içinde kimin kim olduğunu öğrenemeyecek kadar meşgul ve ilgisizdin.

''Eeee, ne yapalım yani? Herkes sizi tanıyor diye aynı odada mı kalmalıyım? Bu benim sizi hala tanımadığım gerçeğini değiştirmez!''

''Neden bu kadar çirkefsiniz hanımefendi? Güzel yüzünüze aldanıp sizi nazik biri sanmıştım. Zaten Baekhyun'un babaannesinin evine gitmeme izin vermediler... Hayatım ne kadar zor göremiyor musunuz?'' Melek görüntüsünün altında lafını esirgemeyen biriydi. 'Çirkef' kelimesini o kadar rahat söylemişti ki, sanki normal bir şeymiş gibi.

Bu sırada aranızdaki konuşmaya şahit olan resepsiyonist adam eliyle kulağını yaklaştırmanı işaret etti.

''Hanımefendi, yıllardır bu otelde çalışmaktan insan sarrafı oldum diyebilirim. Kim düzgün, kim sapık, kim hırsız gözünden anlarım. Şunun tipine baksanıza? Zaten zayıf birşey... Yani bence size zarar vermesinden endişelenmeyin.Kendinizi onun yerine koyun, siz de aynı durumda olabilirdiniz... Bir sorun olursa ben hep buradayım, endişelenmeyin...''

Yanındaki gence dönüp baktın. Adam haklıydı. Saf ve masum birine benziyordu. 3 gün için katlanabilirdin.

''Pekala... Bakın beyefendi... Aynı odada kalabiliriz, ama ücreti bölüşmek şartıyla. Ayrıca yanlış bir hareketinizde fena yaparım şimdiden söyleyeyim.'' Çantandaki biber gazı ve elektrik şokuna güveniyordun.

''Benim gibi güzel gamzesi olan biri nasıl kötü olabilir ki?'' gülümsediğinde yanağında oluşan belirgin çukura baktın. Resepsiyonistle göz göze geldiğinizde 'Ben demiştim' bakışı atmıştı sana.

Anahtarı ve çantanı aldıktan sonra asansöre yürümüştünüz. Onun sadece bir sırt çantası vardı, muhtemelen o da kısa bir tatil için buradaydı. Madem 3 gün için oda arkadaşı olacaktınız, sormanda bir sakınca yoktu. Asansör altıncı kata doğru yavaşça çıkarken sormuştun.

''Sadece sırt çantanız olduğuna göre, siz de kısa bir süre kalacaksınız?'' Tepkisini bekliyordun. Eğer ünlü havalarına girerse bir daha ağzını açmayacaktın. Derin bir iç çekip konuşmaya başladı.

''Yurttan kaçtım... Baekhyun'un babaannesinin evine gidecektim ama izin vermediler... Kadın aylardır yolumu gözlüyor olmalı...'' Kafasını iki yana sallayıp devam etti. ''Bende sinirlenip yurttan kaçtım. Özlesinler biraz.''

Bu sırada katınıza gelmiştiniz ve asansör kapıları açılmıştı. Odaya yürürken yanındaki şaşkına içten içe gülüyordun. Neden grup arkadaşının babaannesinin evine gitmek istiyordu ki? Odaya girip ışıkları yaktın. Biraz daha ilerlediğinde çift kişilik yatağı fark ettin, başka yatak yoktu. Dönüp ona baktığında omuzlarını silkti.

''Ben dansçıyım, kesinlikle kanepede yatamam. Vücudum çok değerli, sigorta yaptıracağım yakında.'' İç geçirip elindeki küçük çantanı yatağın kenarına bıraktın. Sen de yatamazdın.

''Herkes kendi sınırına uyarsa sorun çıkmaz...'' dedin mırıldanarak. Üstünü değiştirmek için banyoya gittin. Şanssız gününde olduğuna iyice emin oldun. Çünkü yalnız kalacağını düşünerek Hello Kitty'li pijamanı getirmiştin. Rezil olacaktın, ama umursamamaya karar verdin. Bir daha seni nerede görecekti ki? Giyinip odadan çıktın. Televizyon karşısında gördüğün figürle az daha kahkaha atacaktın. O da Hello Kitty'li pijama giyiyordu! Ayağında ayıcıklı bir panduf vardı ve paçaları içine sokulmuştu. Başında ise ucu ponponlu bir şapka vardı. Gerçekten bu çocuk ünlü müydü yoksa seni mi kandırıyordu? Resepsiyonist haklıydı ; hello kitty'li pijama giyen bir erkek yüzünden mi endişelenmiştin? Onu dizisi ile başbaşa bırakıp yatağa gitmiştin. Son anda aklına gelen şeyle geri döndün.

''Bakar mısın? Yarın bütün gün dışarıda olacağım, yani akşama gelirim. Ben gelmeden odadan ayrılmamalısın. Çünkü sadece bir anahtar var.''

Gözünü izlediği diziden ayırmadan basitçe yanıtladı seni, sahi nasıl akıl edememiştin?

''Telefon denen birşey var değil mi?''

* 2.GÜN *

Gerçekten çok yorucu bir işin vardı. Turizm dışarıdan kolay bir sektör gibi görünse de aslında oldukça yorucuydu. Bütün gün bir toplantıdan çıkıp diğerine koşturmuş, bir sürü yaşlı adamı dinlemek zorunda kalmıştın. Mikrofonu eline alan bırakamıyordu. Akşam 21.00 olduğunda ancak işlerin bitmişti. Telefonuna baktığında tanımadığın bir numaradan gelen birçok mesaj ve cevapsız arama vardı. Bu pek olmazdı, merakla mesajlara girdin.

(Ben oda arkadaşın Zhang Yixing. Sen uyurken telefon numaranı aldığım için üzgünüm, ama muhtemelen unutacaktın.)

(Sakın sapık olduğumu falan düşünme!)

(Ben dışarı çıkıyorum, uygun olduğunda mesaj atmayı unutma^^)

(Woaaah, gerçekten buranın eriştesi çok lezzetliymiş! Sen de ister misin?)

(Pirinç kekleri Seul'den daha ucuz ve daha lezzetli^^)

(Ben Yixing. Eğer sapık olduğumu düşündüğün için cevap yazmıyorsan endişelenme, benim oda arkadaşın!)

(Hani şu güzel gamzesi olan?^^)

(Çok sıkıcısın... Yemeğini yedin mi?)

(Eğer hala yemediysen birlikte yiyebiliriz... Bu adada bir sürü lezzetli yemek var!)

Gülümsemiştin. Senin için endişelenmiş, hatta birlikte yemek yemeyi teklif etmişti.

(Yoldayım, odada mısın?) *gönderiliyor*

Cevap gecikmemişti.

(Bütün gün sana mesaj attıııııım! Şimdi mi cevap veriyorsun? Evet odadayım )

15 dakika sonra otele varmıştın. Odaya çıkınca kapıyı çaldın. Kapıyı hello kitty pijamalı adam açmıştı. Yorgunluktan ölmek üzereydin. Karnın çok açtı ve yemek saati geçmişti. Tekrar dışarı çıkamayacak kadar tembeldin. Kendini yüz üstü yatağa bıraktın, bir çuval gibi yığılmıştın.

''Çok açııııııııııııım! Ağağağaağ!'' Elbette sen de açken saçmalıyordun. Gamzeli çocuk gelip yatağa oturmuştu.

''Merak etme, senin için yiyecek birşeyler almıştım.''

Bunu duyar duymaz inanılmaz bir enerji patlaması yaşayıp yatakta oturur pozisyona geçmiştin.

''Gerçekten mi? O kadar açım ki seni bile yiyebilirim! Çok iyisin Yixing!'' Boynuna atlamış, mutluluğunu yansıtıyordun. Kıkırdayarak güzel gamzesini göstermişti. Bir anda dünya ağır çekimde dönüyormuş gibi geldi sana. Gülerken kısılan gözleri, gamzesi, dolgun dudakları, şapkasından taşan saçları... Kalbinin bu kadar hızlı atması çok anlamsızdı, neden atıyordu ki bu kadar?

''Tabii ki aldım. Tek başıma boğazımdan geçmedi. Sen orada sıkıcı işlerle boğuşurken tatil yapmamın haksızlık olacağını düşündüm. O yüzden paket yaptırdım.''

Yemek sonrası tatlına karar vermiştin ; Zhang Yixing...

İçeri geçince bir sürü yiyeceğin seni beklediğini gördün. Gerçekten mesajda ne dediyse almıştı. Büyük bir açlıkla yemeklere yumuldun. Keyifle seni izliyordu. Yeni bir çubukla ona da uzattın. Gülerek ağzını açtı. Siyah eriştenin sosu dudağına bulaşmıştı. Parmağınla silip refleks olarak ağzına götürdün. Yixing söyleyene kadar fark etmemiştin bile.

''Dolaylı yoldan öpüşmüş olduk!'' Gözlerini devirip ağzını doldurdun.

''Çok fazla dizi izliyorsun...''

* 3.GÜN *

Bugün toplantıların son oturumları vardı. İşin erken biterse adayı gezecek vakit bulabilecektin. Sıklıkla gelsen bile gezmeye hiç vaktin olmazdı. Saat beşe gelirken işin bitmişti. Oteline dönüp üzerine rahat birşeyler giydikten sonra gezmeye karar verdin. Telefonuna baktığında Yixing'in mesajlarını görmüştün. Yine erkenden çıkıp gezmeye başlamıştı. Yediği yemeklerin, gezdiği yerlerin fotoğrafını atıyordu. En son tekne turuna katıldığını yazmıştı, yani şu an oteline dönebilmen mümkün değildi. Bu gerçekten kötüydü, topuklu ayakkabılarla dolaşmak mümkün değildi. Yakınlarda bir dükkana girip yaza uygun rahat kıyafetler ve spor ayakkabı aldın.

Saatlerce gezmiştin. Gerçekten burası yeryüzündeki cennet gibiydi. Saat oldukça ilerlemişti, sahilde yürürken yıldızları seyredebiliyordun. Güzel bir yaz akşamıydı.

Birden telefonunun cebinde titrediğini hissettin. Cebinden çıkardığında arayan numara seni şaşırtmıştı.

''Alo, Yixing?'' Hattın diğer ucundan sarhoş bir ses geliyordu.

''Bu ajumma bana soju vermiyorrrrrrr.... Ona senin ne kadar çirkef olduğunu söyledimmm.... Söyle ona!'' Neden bu kadar içmişti ki?

''Bana ajummayı ver hemen.'' Yixing'in kıkırtılarından sonra yaşlı bir kadın sesi duydun telefondan.

''Rahatsızlık verdiği için üzgünüm ajumma... Tam olarak neredesiniz?''

''Rahatsızlık vermiyor aslında ama çok içti... Gelip alsan iyi olur...'' Yeri öğrenmiştin, çok uzak değildi. Hızlı adımlarla yürümeye başlamıştın. Neden seni ilgilendiriyordu ki? Pekala taksiye binip de gidebilirdi değil mi? Ama içinden bir ses buna izin vermiyordu. Çadıra girdiğinde Yixing'in yaşlı kadına sarılarak şarkı söylediğini gördün. Göz kapaklarını açılmaya zorlayarak sana baktı. Neşeyle bir kahkaha patlattı.

''Sen mi geldiiiiiiinnnn? Bak bu ajummaya, aynı Baekhyun'un babaannesi.... Ama sen onu tanımıyorsun değil miiii? Sorun değil, bende tanımıyorummm... Ama nine nineye benzer dimiiiiii? Ajummaaaaaa.... Benim ninem olur musun?'' elindeki soju şişesinden mikrofonu kadına uzattı.

''Aishhhhh... Deli çocuk! Hani ajummaydım ben? Neden nine diyorsun şimdi? Hıh!'' Kadın da Yixing'in oyununa uymuş, yalandan dudak bükerek cevap vermişti.

''Haklısın ajummaaaaa... Ben gidiyorummm... Beni bekliyorrrr...'' parmağıyla seni işaret etmişti. Yanına gidip kolunu omzuna atarak destek verdin. Ajumma bu mutlu tabloya bakıp iç çekti.

''Aaaaaah gençlik... Hey gidi günler... Benim bunak da bir zamanlar böyle yakışıklıydı...Bende senin gibi güzeldim... Sevgiline dikkat et kızım, mutlu olun...'' Sizi sevgili sanmıştı, açıklama yapıp mutluluğunu bozmak istemedin. Belki de hoşuna gittiği için bozmamıştın?

Yixing yürürken çok yalpalıyordu, bu yüzden yavaşça yürüyordun. Bir anda Yixing'in elinin göğsünde durduğunu hissettin. Daha sonra yavaşça sıkmıştı. Sarhoşluğuna verip birşey dememeye karar verdin, ama onun bu gece çenesi düşmüştü.

''Kolun ne yumuşaaaaaakkkk....''

''O kolum değil Yixing, göğsüm....''

''Öyle miiiii... Hep avuçlamak istemiştim zaten...'' gülmemek için kendini zor tutuyordun.

''Daha iki gündür tanıyorsun beni, göğüslerimi avuçlamayı mı düşündün? Gerçekten sapıkmışsın.''

''Hayırrrr ben sapık değilim! Gömleğin çok seksiydi! Bende erkeğim unuttun mu! Hayranlarım beni şirin görüp erkek olduğumu unutsalar da erkeğim ben!'' sesini yükseltince etraftaki birkaç meraklı göz size dönmüştü. Böyle olmayacaktı, onu sırtına alırsan daha hızlı yürürdün. Önüne geçip eğildin.

''Bin.''

''Ayyyyy beni sırtına mı alacaksın! Ne romantiiiiiik! Hep sevgilimin beni sırtında taşımasını istemiştim...'' sırtına binip kollarını boynuna sarmıştı. Oldukça hafifti, taşımakta zorlanmayacaktın. Çok geçmeden omzunda bir ıslaklık hissettin, küçük bir hıçkırık eşliğinde.

''Neden ağlıyorsun? Merak etme kimseye anlatmam.''

''Ondan değil... Baekhyun'un babaannesinin evine gitseydim böyle olmayacaktı...''

''Ne oldu ki? Ağlayacağın kadar hemde? Bana güvenebilirsin, iyi bir dinleyiciyim.''

SADECE HORULTU.

Yarım saat geçmişti ve Yixing ağırlaşmaya başlıyordu. Neyse ki otele az kalmıştı. Yarın sırtın tutulacaktı muhtemelen. Uçağın erkendi, bir an önce uyumalıydın. Odaya girdin ve Yixing'i yatağa bıraktın. Uyurken bile ağlıyordu, onu üzen ne olmuş olabilirdi ki? Yavaşça yüzüne eğilip gözyaşlarını sildin. Dokunuşunla gözlerini açmıştı. Neden ağladığını soracaktın, ama vazgeçtin. Banyoya gitmek üzereyken kolundan tuttu.

''Birşey mi istiyorsun Yixing?'' en şefkatli ses tonunu kullanmıştın. Yanını patpatladı. Şu an o kadar zavallı görünüyordu ki isteğini kırmayıp yanına uzandın. Belki de o kadar zavallı değildi? Çünkü seni omuzlarından yatağa bastırmıştı.

''Galiba sana aşık oldum.. Şimdi seni öpeceğim ve sonra başka şeyler yapacağız..'' Dudaklarını dudaklarına kapatmıştı! Bir anda donakaldın, bunu beklemiyordun. Hala aynı şekilde duruyordu. Dikkatle baktığında UYUYAKALMIŞ olduğunu gördün. Yavaşça üstünden ittirip yatırdın ve üstünü örttün. Sadece sarhoş diye düşünmek istesen de kalbin buna izin vermiyordu. Ne bulmuştu ki bu şaşkında?

* 4.GÜN *

Sabah erkenden kalkmıştın, Yixing ise hala uyanmamıştı. Akşamdan kalma olduğu için öğlene kadar da uyanmazdı. Ama gitmek zorundaydın, uçağın 2 saat sonra kalkıyordu. Eşyaların hazırdı, ayrılma vaktiydi artık. Yatakta masumca uyuyan çocuğun yanına gidip gamzeli yanağına bir öpücük kondurdun. Sessizce ayrıldın oradan, kalbindeki gürültüyü saymazsak.

* 1 AY SONRA *

Bir ay geçmişti Jeju'dan döneli. Yixing'den arama yada mesaj yoktu. Demek ki sarhoşlukla söylemişti. Neden onu ciddiye aldığını sen de bilmiyordun, buna inanmak isteyen bir yanın mı vardı? Haftasonuydu ve boş boş oturup TV izlemekten başka yapacak birşeyin yoktu. Kanalları değiştirirken tanıdık bir yüz çıktı karşına, 12 kişinin arasında rahatlıkla seçebildiğin bir yüz , Zhang Yixing'in yüzü. Bir anda kalbin hızla çarpmaya başlamıştı. Onu izliyordun. Çok durgun görünüyordu. Üyelere ideal tipleri sorulmuştu ve sıra ondaydı.

''Benim ideal tipim sarhoşken beni sırtında taşıyabilecek birisi...'' Üyeler gülmeye başlayınca onları susturdu. ''Ben ciddiyim! O şu anda beni izlemiyor, biliyorum, ama yine de söylemek istiyorum. Bir ay önce yurttan kaçtığımda gizlice Jeju'ya gittim. Onunla orada tanıştım. O da hello kitty'li pijama giyiyordu üstelik! Beni sırtında taşıdı! Ama sabah olunca gitmişti... Onu bir daha bulamadım...'' gözlerinin dolduğunu hissediyordun, tıpkı ekrandaki çocuk gibi. Telefonunu eline alıp numarasını çevirdin. Açmasını bekliyordun. Cebinde bir titreşim hissettiğinden rahatsız göründü, ama açmadı. Tekrar aradın, bu defa yayında olmasına rağmen gizlice telefona baktı. Telefona baktıktan sonra inanamaz gözlerle ekrana baktı. Üyeler ve sunucu ne olduğunu anlamak için ona bakıyorlardı. Gözlerini kameradan ayırmadan açtı telefonu.

''Aptal...'' dedin hıçkırıklarını tutmaya çalışarak ''...telefon denen birşey var!''

Gözünden bir damla yaş süzülmüştü Yixing'in. Sonra o muhteşem gamzesiyle gülümsedi.

''Sahi... Neden aklıma gelmedi...'' küçük bir hıçkırık kaçtı ağzından. Gülerken ağlıyordu. Herkes arayanı anlamıştı artık. Altyazıda 'gizemli sevgili'nin aradığı yazıyordu.

''Neden hello kitty'li pijama giydiğimi ilan ettin! Rezil oldum senin yüzünden!'' artık hıçkırıklarını koyvermiştin. Aynı anda hem gülüp hem ağlamak yaşadığın karmaşayı özetliyordu. Birbirinizi göremeseniz de sanki birbirinizi görüyor gibi bakıyordunuz.

''Benimle evlenir misin?'' Yixing'in sorusu ile stüdyo sessizliğe boğulmuştu. Herkes senin cevabını bekliyordu. Kalbinin atışlarını kulaklarında hissedebiliyordun. Ne demeliydin? 3 gün birlikte yaşadığın bir erkekle hayatını birleştirmek doğru muydu? Beynin kaos içindeyken kalbinden yükselen sesi duydun. O kadar netti ki tüm sesleri bastırmıştı.

''EVET!!!!'' Ve stüdyoda yankılanan alkış sesleri!

Bir yıl sonra evlenmiştiniz. Hayatındaki en önemli kararı o kadar aceleyle almana rağmen bir an bile pişmanlık duymamıştın. Düğününüze kadar arama motorlarında ''Hello Kitty'', ''Yixing'in ideal tipi'', ''Sırtta taşıyan kız'', ''Pijama Couple'' gibi kelimeler sıklıkla aranıp, bir numarada yer aldı.

*FLASHBACK SONU*

''Hayatım, uçağımız gelmiş...'' Yixing yavaşça saçlarını okşuyordu. Ayağa kalktıktan sonra, yürüyecekken onu durdurdun. Yine Saydek bakışları atıyordu.

''Birşey mi oldu haya--''

Sözünü dudaklarınla kesmiştin. Şaşkınlığını üstünden atar atmaz belinden kavrayıp sıkıca kendine çekti seni. Dudaklarınız ahenkle birbirinin üstünde hareket ediyordu. Tüm dünya susmuştu sanki, tek duyduğun öpücüğünüzün sesleriydi. Orada ne kadar öyle durduğunuzu bilmiyordun, nefes alma ihtiyacı ayırmıştı dudaklarınızı.

''Seni seviyorum Yixing, biliyorsun değil mi?''

''Tabi ki biliyorum! Pijamalarını gördüğümde anlamıştım ruh eşim olduğunu! Biz pijama-couple'ız unuttun mu!'' yavaşça göğsüne vurdun.

''Ve bu defa pijamalarını üzerinden büyük bir keyifle çıkaracağıma emin olabilirsin...''

Bir melek ne kadar şeytani sırıtabilirdi? Yixing sırıtmıştı işte.

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi