Get Out of My Head [Sehun]

EXO OC ONE SHOTLAR

Genç ve başarılı bir moda tasarımcısıydın. Herkes bunun zengin bir aileden geldiğin için kaçınılmaz olduğunu düşünse de yanılıyorlardı.Senin tutkun sanattı, bu yüzdendi. Küçüklüğünden beri çizimde yetenekliydin. Ailen sadece bu yeteneğini değerlendirebileceğin bir alana yönlendirmişti seni. Şimdi ailenize ait küçük bir şirket altında kendi markanı oluşturmuştun. Başarılı ama uçarı bir CEO'ydun. Bu kelimeden hoşlanmıyordun aslında. Sen sadece tutkun olan sanat işiyle ilgileniyordun, neden idari işleri de senin adınla anıyorlardı ki? Bunun için yetenekli çalışanlarınız varken hemde...

İşin dolayısıyla sık sık yurt dışına gidiyordun. Katılman gereken Moda haftaları ve özel defileler oluyordu. Boş vakit bulduğunda ise kendini gittiğin şehrin sokaklarına atıp resim çiziyordun, bir sokak ressamı gibi. Tabi ki genç, güzel ve iyi giyimli bu ressam insanların dikkatini çekiyordu.

Bu hafta Milano'daydın. Modanın dört başkentinden birinde, ve elbette senin favorin olan. Bu şehrin tarih kokan sokaklarını, mimarisini, yemeklerini kısacası herşeyini seviyordun. Uzun bir uçak yolculuğunun ardından otele vardığında güzel bir uyku çekmiştin. Saat farkı seni yorsa da, henüz güneşin batmadığını gördüğünde çıkıp dolaşmaya karar verdin. Elbette çizim çantanı da alarak. Biraz gezdikten sonra küçük bir melek heykeli dikkatini çekmişti. Oturup, defterini çıkardın ve çizmeye başladın. Taslağını bitirmiştin, kafanı kaldırdığında birinin manzaranı kestiğini gördün. Gözlerinin içine bakıp sırıtıyordu.

''Afedersiniz ama manzaramı kapatıyorsunuz... biraz çekilebilir misiniz?'' Birkaç karalamadan sonra yeniden kafanı kaldırdığında onun hala orada olduğunu gördün. Belki de Japondur diyip, sorunu Japonca tekrarladın. Engelin büyük bir kahkaha patlatarak yanına yaklaştı.

''Ne dediğini gayet iyi anladım, ama sence de o heykelden daha çizilesi değil miyim? Bende yaşayan bir heykel sayılırım...''

Korece cevabın ukalalığı karşısında gözlerini devirdin. Bu kendini bilmeze cevap bile vermeye değmezdi. Bir sanat eseri ile kendini nasıl kıyaslayabilirdi? Cevap alamayınca bozularak konuşmayı sürdürdü.

''Gerçekten beni tanımıyor musun? Yüzüme dikkatle bak?'' Şaşkın yüzüyle ona bakmanı bekliyordu. Kafanı çiziminden kaldırmadan cevap verdin.

''Tanıyor olsaydım bir bakışta fark ederdim... Neden, seni tanımam mı gerekiyor?'' Histerik bir kahkaha atarak çevredeki bakışları üzerinize çekti.

''Beni, yani muhteşem Oh Sehun'u tanımıyor musun? Tasarımlarının bir numaralı taşıyıcısı manken Oh Sehun?'' hayretler içinde kalmıştı. ''Ayrıca Kore'den beri peşindeyim nasıl fark etmedin? Senin gibi güzel kızların daha dikkatli olması gerekir...''

Kafanı kaldırıp bezgin bir bakış attın karşındakine. Özgüven patlaması yaşıyor olabilirdi, ama bunu kaldırabilecek en son insan sendin.

''Tasarımlarımın mankenliğini yapıyor olman seni tanımamı gerektirmez... İşin idari boyutuyla ben ilgilenmiyorum, şirket ajanslarla anlaşıyor ve bilirsin... Bunu öğrenmem iyi oldu, şirkete takipçi-sapık mankenlerle anlaşmamamız konusunda talimat vereceğim...''

Bir saniyeliğine de olsa gözlerinden geçen korkuyu görmüştün. Çantanı toparlayıp ayağa kalktın. Anlaşılan bu melek için başka zaman gelmen gerekecekti. Yürümeye başladığında onun da peşinden geldiğini gördün. Otele kadar takip edilmişlik hissi sürmüştü. Asansöre bindiğinde arkandan yetişip son anda bindi.

''Ne o? Odama kadar takip mi edeceksin beni?''

''Odalarımız yan yana olduğundan başka şansım yoktu...'' Pis bir sırıtışla söylemişti bunu. Odana girmek üzereyken haklı olduğunu gördün, senden önce odasına girmişti. Peşinde dolaşmasını umursayamayacak kadar yorgundun. Odana girip güzel bir duş aldıktan sonra kendini uykunun kollarına bıraktın. Yarın boştun, ertesi gün katılman gereken bir defile vardı.

- 2.GÜN -

Kahvaltıdan beri peşindeydi. Takip ettiğini görmenden de çekinmiyordu, aksine bunu ister gibi bir hali vardı. Görmezden geliyordun. Çünkü zaten genel olarak umursamaz bir insandın, ne kadar zor olabilirdi ki? Yeni bir heykel kestirmiştin gözüne, bu defa bir erkek heykeliydi. Uygun bir yere oturup çantanı açtın. Tahmin ettiğin gibi önünde bitmişti. Ellerinle saçlarını karıştırıp soran gözlerle baktın ona.

''Beni çizmeni istiyorum, çıplak bir şekilde.'' ifadesiz yüzüyle, kendinden emin bir şekilde söylemişti. Sesindeki emredici tonu hissetmemek imkansızdı.

Tek kaşını havaya kaldırarak bu iddialı cümleyi sorgulamıştın.

''Neden böyle birşey yapayım? Ayrıca insan resmi çizmiyorum.''

''Ellerin oldukça yetenekli. Belki resmimi çizdikten sonra başka hünerlerini gösterirsin, ellerinin...'' Bu cinsel imayı görmezden gelip işine devam ettin.

- 3.GÜN -

Defile oldukça güzel geçmişti, tabi Sehun defile boyu yanında oturup fırsat buldukça bacağını taciz etmeseydi çok daha iyi olabilirdi. Sen onu görmezden geldikçe cüretkarlaşıyordu, ta ki diğer yanında oturan adamdan bir uyarı alana kadar. Kokteylde de farklı değildi, sürekli yakınında duruyor yada seni göz hapsine alıyordu. Sıkıldığın için erkenden ayrılmıştın.

- 4.GÜN -

Bugünü de gezerek ve çizim yaparak geçirmiştin. Bu defa Sehun peşinde değildi, garip bir şekilde. Sana engel olan biri olmadığı için 5-6 çizim yapmıştın. Kağıtlarını çizim çantana koyup kalktın. Birkaç adım attıktan sonra çizim çantanın birisi tarafından çekildiğini hissettin, çantan çalınmıştı! Ve hırsız fazlasıyla tanıdıktı ; Oh Sehun! Peşinden çantanı vermesi için bağırarak koşuyordun. Uzun bir kovalamacanın ardından büyük bir havuzun yanında durdu, çizimlerin suyu boylamak üzereydi.

''Ver çantamı! Ne yaptığını sanıyorsun!'' sinirden köpürüyordun.

''O-ooov! Birilerinin dikkatini çekmeyi başarmışım gibi görünüyor! Çantanı istiyor musun? Hmm?'' Oldukça eğleniyor olmalıydı, senin aksine.

''Eğer o çantaya bir tek damla su değerse Oh Sehun, yemin ederim hayatını bitiririm!'' Kıymetli çizimlerin için endişeleniyordun, sesin öfkeyle yükseliyordu.

''Adımı öğrenebilmişsin, bu güzel... Çantanı veririm ama bir şartla ; Çıplak bir resmimi çizeceksin. Yoksa bu çanta suyla buluşur. Ve inan bana hayatımı bitirmenle zerre kadar ilgilenmiyorum...'' Yüzünde pişkin ve emin bir ifadeyle söylemişti bunu.

''Peki kahrolası! Anlaştık! Yarın akşama doğru odama gel! ÇİZECEĞİM!''

Gülümseyerek çantanı sana uzatmıştı. Çantanı ondan kurtardıktan sonra biraz intikam almanın kötü olmayacağını düşündün. Sende aynı gülümsemeyle ona karşılık verdin, şaşırmıştı. Daha sonra tüm gücünle onu arkasındaki havuza ittin. Kahkahalar atarak meydandan uzaklaşırken arkanda ıslak bir Sehun bırakmıştın.

- 5.GÜN -

Saat 6 civarı kapın çalınmıştı, geleni biliyordun. Kapıyı açtığında yüzünde seksi gülüşüyle Sehun bekliyordu. Onu kapıda bırakıp içeri geçtin, çok geçmeden kapıyı kapatıp o da gelmişti. Sandalyeyi çarşafla kapattıktan sonra son bir kaç düzenlemeyi yapıp koltuğa oturdun. Sehun'a da geçmesi için işaret verdin. Sen kalemlerini hazırlarken o da soyunmaya başlamıştı. Vücudu fena değildi, daha önce bunun aksini düşünüyordun ama. Çizmeye değmeyecek bir cılız olduğunu düşünüyordun aslında. Üzerindeki son parçayı da çıkardıktan sonra karşına dikildi.

''Gidip sandalyeye otur. Rahat bir poz seç. Uzun süre aynı şekilde oturman gerekebilir. Hazır olunca başlayacağım.'' yeniden kalemlerine dönmüştün.

Dediğin gibi yerine oturmuş pozunu ayarlamaya çalışıyordu. Sol ayağını altına kıvırıp, sağ elini oturduğu yere koydu. Sağ koluyla da diğerini dirseğinden kavramıştı. Yüzüne sert bir ifade yerleştirdi. Başıyla hazır olduğunu işaret etti.

Yarım saat geçmişti, resmi yarılamıştın, arada sırada sabırsızca ne zaman bitecek diye soruyordu. Bu sırada dikkatini birşey çekmişti. Sehun'un inde bir hareketlenme vardı. Umursamayıp çizmeye devam ettin. Onun yanaklarının kızardığının farkındaydın, dikkatli bakışlarından mı etkilenmişti yani?

''inin ilk halini mi çizeyim son halini mi?'' Biraz daha utandırmaktan zarar gelmezdi.

''Son halini çizecek olursan kalemin yetmeyebilir, yedeği varsa son halini tercih ederim...'' Gururla söylemişti.

''Şimdi sana küçük bir çocuk i çizeceğim, baktıkça beni hatırlarsın?''

''Seni hatırlamadan baktığım bir an yok zaten... Hem, hatırlamana yardımcı olacak başka yöntemler biliyorum...''

Yerinden kalkıp yanına gelirken söylemişti. Elindekileri kenara bırakıp, yatağa doğru çekiştirmişti seni. Yatağa düşmenle Sehun'u üstünde bulman bir olmuştu.

''Bu anı ne kadar bekledim biliyor musun? Şimdi sıra ellerinin diğer marifetlerini görmekte...''

Cümlesini bitirip dudaklarına yapışmıştı. Şiddetle öpüyor, kendini sana sürtüyordu. Nefes almak için ayrıldığınızda histerik bir kahkaha patlattın. Sehun'un bunu beklemediği belliydi.

''Bunun için peşimdeydin değil mi? Neden baştan söylemedin? Peşimde dolaşarak boşuna yoruldun... O küçük numaralar falan... Hahahaha Oh Sehun, gerçekten çocuk gibisin. İstediğini alınca peşimi bırakacaksan zaman kaybetmeden başlayalım?''

Sehun donuk bakışlarla sana bakıyordu şimdi. Sanki senin söylediklerin garip, onun çırılçıplak üzerine atlaması tamamen normalmiş gibi.

''Böyle mi düşünüyorsun gerçekten?'' Hayal kırıklığı dolu sesiyle sordu.

''İçinde bulunduğumuz duruma bakınca başka birşey aklıma gelmiyor? Senin parlak bir fikrin var mı?'' Alaylı bir şekilde sormuştun. Sehun üstünden kalkıp kıyafetlerini giymeye başladı. Bu da neydi şimdi? Az önce sana tecavüz etmeye kalkarken şimdi mağduru oynuyordu.

''Takip etmemden kurtulmak mı istiyorsun? Pekala. O zaman önce sen aklımdan çık! Yıllardır işgal ettiğin kalbimi terk et! Baktığım her yerde olmaktan vazgeç! LANET OLSUN YILLARDIR BENİ FARK ETMENİ BEKLEDİM! BENİ BUNUN İÇİN SUÇLAYAMAZSIN!''

Kapıyı çarpıp çıkmıştı. Resmini almadan. Seni karışık bir kafayla bırakarak.

- 6.GÜN -

Dün akşamdan beri Sehun'un sözlerini düşünüyordun. Bu zamana kadar duyduğun itiraflar bir kulağından girip diğerinden çıkarken bu çocuğun itirafı rekor bir şekilde 24 saattir zihnini işgal ediyordu. Kafa dağıtmaya ihtiyacın vardı ve bu da bir gece kulübünden geçiyordu. Oldukça seksi, siyah bir mini elbise giydikten sonra dikkat çekici bir makyaj yapmıştın. Topuklu ayakkabılarını giyip bordo renkli deri ceketini aldıktan sonra aşağıda senin için bekleyen taksiye gittin.

Yarım saat sonra kendini tekilaları ardarda yuvarlarken bulmuştun. İçkiye dayanıklı olsan da, kafan yavaş yavaş güzelleşmeye başlamıştı. Yalpalayarak dans pistine çıktığında birisi belinden kavramıştı seni. Düşmemek için göğsüne tutunduğun kaslı adamın yüzünü görmek için kafanı kaldırdın. Hayal olmalıydı, Oh Sehun'un şu an odasında olması gerekirdi.

''Yürü, gidiyoruz. Daha ayakta duramıyorsun. Elimden bir kaza çıkmadan gidelim şurdan!'' Seni sıkıca kavramış çıkışa doğru çekiştiriyordu.

''Ben daha dans edecektim amaaaaa.....''

''Doğru dürüst konuşamıyorsun bile.'' dişlerinin arasından tıslayarak söylemişti.

Takside hiç konuşmamıştınız. Otele girerken de öyle. Sehun ayakta durmakta zorlandığını fark edince seni kucağına aldı. Lobiden odana kadar kucağında çıkardı. Kapıyı güçlükle açıp içeri girdi. Seni yatağa uzatıp gitmek üzereyken ceketinden tutup üstüne çektin. Yavaşça gözlerini açtığında burun buruna olduğunuzu fark ettin.

''Uyuduğunu sanıyordum...'' bir nefes molasından sonra devam etti ''Neden bu şekilde giyinip kulübe gittin? Beni şimdi de deli mi etmek istiyorsun? Yaptıkların yetmedi mi?'' Ciddi görünüyordu, oldukça.

''Dün söylediklerinde ciddi miydin?'' Gözlerinin içine bakarak sordun.

''Her bir kelimesinde hemde...'' Umutla bakıyordu gözleri.

''Öyleyse bana kanıtlamak zorundasın Oh Sehun... Neden hiçbir şeyi umursamadığım halde bütün gün senin söylediklerini düşünüp durdum? Bana ciddi olduğunu kanıtla Oh Sehun. Bugünden itibaren deneme sürecindesin... İlk görevin de benimle uyumak... Bunu yapabilir misin?'' uykuna direnerek güçlükle söyledin.

''İkinci kez söylemene gerek yok... Ama önce üstünü değiştirmelisin...'' Gülümsüyordu artık.

O gece Sehun'un kollarında uykuya daldın. Bu kadar rahat uyumanı sağlayan onun kolları olamazdı değil mi?

- 7.GÜN -

Korkunç bir baş ağrısıyla açtın gözlerini. Gözlerini ovuşturup, biraz açılmasını sağladığında sana gülümseyen bir yüz gördün. Dün gece olanları hatırladıkça taşlar yerine oturuyordu.

''Saat kaç?'' diye sordun boğuk sesinle.

''Saat 13.00 bebeğim. Ve normal insanlar gözlerini açar açmaz saati sormaz, önce günaydın der. Ve tabi günaydın öpücüğü verir...'' dudaklarını uzatırken elinle ağzını kapattın.

''Günaydın öpücüğünden nefret ederim, sınıfta kaldın. Şimdi odadan çık.''

Sehun inanamayan gözlerle bakmaya başlayınca dayanamayıp kahkaha atmıştın.

''Ahahaha yüzünü görmeliydin! Şaka yaptım, ama öpücük konusunda hala ciddiyim. Bu arada benim uçağım akşam 19.00 da. Hazırlansam iyi olur...'' Tam yataktan kalkacakken bir kol tarafından yeniden yatağa yatırıldın.

''Ben de aynı uçaktayım merak etme. O zamana kadar yaramazlık yapalım, daha çok vakit var...'' yeniden dudaklarına uzanırken bu defa ciddi olduğunun farkındaydın. Tekrar durdurulunca soran gözlerle sana baktı.

''Eee... Sehuuuun... Bence bu iyi bir fikir değil... Çünkü... Şey....''

''Ney?''

''Çünkü sen daha deneme sürecindesin ve ben...'' nasıl söylenir bilmiyordun.

''Adet döneminde misin?''

''Hayır... Ben... Ben bakireyim ve-- Ne gülüyorsun aptal!''

Sehun kahkahalara boğulmuş yataktan düşmüştü. Güçlükle yerinden kalkıp yatağa tırmandığında yeniden gülmeye başlamıştı. Kollarını çaprazlayıp ters bakışlar atmıştın. Sonunda nefesini düzene sokmuş ve konuşmaya başlamıştı.

''Önceki akşam kendinden çok emin görünüyordun ama... 'Bitirelim şu işi' falan... Ahahahaha!'' sesini taklit ederek söylemişti.

''Çünkü o zaman seni ilgilendirmiyordu! Kendimden emin görünerek kurtulduğumu hatırlatırım! Aptal! Bu arada, Gidip şu masanın üzerindeki resmi al. Bakalım beğenecek misin?''

Sehun masaya gidip resmi gördüğünde gözleri büyümüştü.

''Bu... Bu benim im mi?'' hayretler içindeydi.

''Ben bir şaheser çiziyorum ve senin baktığın ilk yer PENİSİN mi Sehun? Gerçekten mi?'' Hayretle açılan ağzını kapatıp devam ettin ''Hayalimdeki gibi biraz büyük çizdim ne var...'' son kısımda mırıldanmıştın ama yine de duymuştu.

''imle ilgili hayal mi kurdun sen?'' Yüzünde şeytani bir ifade vardı.

''Ne var olamaz mı? Sen de benimle ilgili hayal kurduğunu söyledin! Yah! Bu bakışı sevmedim Sehun! Yaklaşma! Gıdıklama beni aptal! AHAHAHAHA!''

Sehun dudaklarına yapıştığında aklından geçen cümle şuydu ''Belki de deneme süreci o kadar da önemli değildir? ''

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi