Chibi Chibi [Kyungsoo]

EXO OC ONE SHOTLAR

Lise sona giden bir genç kızdın. Sıradan biri olduğunu söylemek doğru olmazdı. Çünkü sen genç bir kızın bedeninde erkek ruhu taşıyordun. Bunda yetiştirilmenin payı büyüktü. Annen seni doğururken ölmüştü. Bir Taekwondo hocası olan baban tarafından geleneksel şekilde büyütülmüştün. Eviniz bile hanok'tu. Sana daima erkeklerin kötü olduğunu ve güvenilmez varlıklar olduğunu söylerdi. Onlardan korunmak için başta taekwondo olmak üzere pek çok savunma sanatı öğrenmiştin. Büyüdükçe babanın haklı olduğunu görüyordun. Hepsi sapık ve fırsatçıydı. İğrenç varlıklardı. Yüz bulamazlarsa zorlamaya kalkan zorbalardı. Bunun işlemediği tek kız sendin. Çok güzel bir kızdın, baban sana bakınca anneni gördüğünü söylerdi hep. Pekçok çıkma teklifi alıyordun ama umrunda bile değildi. Geri çeviriyordun hepsini, zorlamaya kalkanları bir güzel benzetiyordun. Baban duydukça gururlanıyordu. O yüzden okulda bir namın vardı. Kızların kurtarıcısı, erkeklerin korkulu rüyası. Başı sıkışan kızlar senden yardım isterdi, seni sevip sayarlar ama bir o kadar da korkarlardı. Arkadaşın yoktu bu yüzden. Okulun belalı erkekleri bile sana bulaşmaya korkardı. Diğerleriyle arandaki duvarı kesin bir çizgiyle oluşturmuştun.

Bir kişi hariç ; Do Kyungsoo. İlk okuldan beri tanıdığın bu ufak tefek çocuk dışında herkes sana korkuyla bakardı. Ama o... Sanki bir kahramana bakar gibiydi. Bazen derste onu sana bakarken yakalardın. Hemen önüne dönüp kitabına gömülürdü. Bir erkeğin bu kadar utangaç olması tuhaftı, etrafındaki canavarlara baktıkça onun masumluğunu takdir ederdin hep. Çalışkan bir öğrenci ve iyi bir evlat. Ama canavarlar onu hiç rahat bırakmıyorlardı. Boyuyla, gözleriyle, görünüşüyle, inekliğiyle dalga geçiyorlardı. Sen onları azarladığında bırakır, yalnız bulduklarında yeniden rahatsız ederlerdi. Bugün de, öyle günlerden biriydi anlaşılan. İleride, okul duvarına 3 kişi tarafından sıkıştırılmıştı.

''Arkan sağlam diye rahat olabileceğini mi sanıyorsun küçük inek? Hadi sıkıysa tek başınayken kurtul bizden.. Haaa? Hadisene!''

''Yaaa! Seni küçük serseri! Üç kişiye karşı bir kişi mi erkeklik anlayışınız ha? iniz olunca mı erkek oluyorsunuz? Onu bırakın, bana saldırın cesaretiniz varsa!''

Çocuk Kyungsoo'nun yakasını bırakıp sana dönmüştü. Kyungsoo'nun gözleri şaşkınlıktan iyice büyümüştü. Yine öyle bakıyordu sana.. Kahramanına bakar gibi..

''İşte... İneğimizin küçük sürtüğü de gelmiş... Söylesene ne buluyorsun bu ezikte? imin seni ondan daha çok tatmin edeceğine eminim... Küçük seviyorsan başka tabi?''

Sinirle dişlerini ve yumruklarını sıkıyordun. Sırf onlara yüz vermediğin için iftira atabilecek kadar aşağılık varlıklardı. Yüzüne iğrenmiş bir ifade hakimdi şimdi.

''Git kendini becer! Birazdan küçük arkadaşının işlevine son vereceğim için ailene benim yerime özürlerimi iletirsin.. Torun sevmek herkesin hakkı, ama sanırım bunu ellerinden alacağım birazdan..''

Başını sağa sola yatırıp boynunu çıtırdattın, bir yandan da kollarını geriyor, bugünkü sporuna hazırlık yapıyordun. Bu küçük fareyi haklamanın zamanı gelmişti. Tuhaf bakışlar atıyordu sana. Yanındaki ikisine başıyla işaret verip üzerine saldırmalarını sağladı. İlk gelenin göğsüne bir tekme indirdikten sonra diğerinin yumruğunu yakalayıp, kolu arkasına büktün. Yerdeki yeniden kalkıp üzerine saldıracağında, önündeki çocuğun sırtından destek alarak bir uçan tekme attın ; bu defa suratına. Muhtemelen burnu kırılmıştı. Önündeki yalvararak af dilediği için bırakmıştın. Arkasına bile bakmadan koşarken son fareye emin adımlarla yaklaşıyordun. Tüm gücünle kasığına bir tekme atıp yere serdin. Yerde iki büklüm kıvranırken üzerine oturdun, yakalarından kavrayıp ardarda yumruklar indirdin. Suratı dağılmıştı. Yeniden kalkıp bacak arasına geçtin. Ayağını inin üzerine koyup gözlerine baktın. Yalvararak bakıyordu.

''Çabuk Kyungsoo'dan özür dile.''

''K-kyungsoo... Yalvarırım affet beni... Eşşeklik ettim... Bu manyak karı çükümü ezecek Soo... Erkeksin, sen anlarsın... Köpeğin olayım affet.''

Dönüp Kyungsoo'ya baktın. Kafasını sallayıp yaşadığı şoktan çıkınca sana baktı.

''B-ben affettim onu... L-lütfen sende onun çükünü...Yani şeyini... ezme... Lütfen...''

Yeniden yerde yatan pisliğe döndün.

''Gördün mü? Ne kadar yüce bir kalbe sahip? İşte bu yüzden onu sizin gibi pisliklerden koruyorum. Dünyada hala böyle insanların olduğunu bilmeye ihtiyacım var... Bir daha onun 10 metre yakınında görürsem onu keserim, ciddiyim.''

Onu bırakıp okula girdin. Çatıya çıkacaktın. En sevdiğin yer orasıydı, çünkü tüm stresini atabiliyordun orada. Her zamanki yerine çıktın yine, çatıda su deposunun olduğu yükseltiye. Rüzgar yine harika esiyordu. Baharın ferah kokusu ciğerlerine dolup rahatlatıyordu seni. Çatıya açılan paslı demir kapının gıcırtısını duydun, dönüp bakma gereği bile duymadın.

''Şey... Bakar mısın?'' Bu Kyungsoo'ydu.

''Ne oldu?'' İlk defa seninle konuşmuştu.

''Birşey söylemem gerekli... Ama önce oradan iner misin?''

''Ne söyleyeceksen buradan söyle.''

''O-oradan s-söyleyemem...'' Buna gülmüştün işte.

''Neden ilhamını mı kaçırıyorum?''

''H-hayır... Buradan bakınca külotun görünüyor da...''

''Her neyse... Umrumda değil.. Söyleyecek misin şimdi? Ona döndüğünde arkasına dönmüş olduğunu gördün. Ne yani, herkesin ağzının suyunu akıtacak bir manzaraya arkasını mı dönmüştü?

''B-ben sana teşekkür etmek istedim... Daima beni koruyorsun... Sana borçlandım... Ben de sana bir iyilik yapmak istiyorum... Ne olursa...'' İşte şimdi ilgini çekmişti. Merdivenlerden inip yanına gittin. Seni duyunca arkasına dönmüştü. Yanakları kızarmış, yere bakıyordu. Gerçekten böyle saf ve masum olabilir miydi? Onu test etmeye karar verdin. Tek elinle yanaklarını kavrayıp yüzüne bakmasını sağlamıştın. Yanakları sıkıştığından balık gibi görünüyordu şimdi.

''Ne olursa mı?'' Kafasını sallamıştı.

''O zaman öp beni.'' Gözleri iyice açılmıştı. Şaşkınlık tüm yüzüne hakim olan tek duyguydu.

''H-hayır bunu yapamam...''

''Neden? Herşeyi yaparım dedin ve ben de beni öpmeni istiyorum? Çok mu zor?''

''B-bunu sana yapamam... İlk öpücüğünü sevdiğin erkeğe vermelisin... Böyle ziyan edemeyeceğin kadar değerli çünkü...''

Şimdi şok olma sırası sendeydi. Bu nazik düşünceye mi, Kyungsoo'nun reddetmesine mi yoksa kimseyle öpüşmediğini bilmesine mi şaşıracağını bilemiyordun. Bir adım geri gidip başı önünde konuşmaya başladı.

''İki hafta sonra sınavlar başlıyor. Biliyorum notların çok iyi değil. Seni çalıştırabilirim..''

Bir şok daha.

''Kabul. Bundan sonra çıkışlarda kütüphanede ol.'' cevabını duyunca başıyla selam verip sessizce ayrılmıştı oradan.

-İKİ HAFTA SONRA-

Bu iki hafta boyunca hergün, çıkıştan sonra kütüphanede çalışmıştınız. Kyungsoo senin için çalışma kağıtları hazırlamıştı. Herşeyi basitçe anlatan özetler, açıklayıcı resimler -kendisi çizmişti-, sağda solda ''fighting'' yazan chibi çizimler... Ders çalışmak çok eğlenceli bir hale gelmişti. Bu sürede onunla bol bol konuşma şansın olmuş, onu yakından tanımıştın. İçinde tuhaf bir duygu vardı ona karşı. Onun yanında sakin olmak zorlaşıyordu; yanaklarını sıkmak, saçlarını karıştırmak, sarılarak boğmak istiyordun. Tıpkı dev oyuncak ayına yaptığın gibi yani. Ama hala geçmesi gereken bir sınav vardı... En son ve en zor sınav...

İlk sınavın olduğu gün, okul çıkışı, onu evine davet etmiştin. Çok güzel yemek pişirdiğini söylemişti. Baban ve sen yemek pişirmekte felaket olduğunuz için bu fikir ağzının suyunu akıtmıştı. gerçekten de çok lezzetli bir köri yapmıştı. İki tabak dolusu yemiştin. Yemek çok eğlenceli geçmişti. Gülmüş, sohbet etmiş, şakalaşmıştınız. Şimdi sınav zamanıydı.

Kolundan tutup odana doğru sürükledin. Nereye geldiğini anlayınca yüzündeki gülüş solmuş, yerini şaşkın bir ifade almıştı. Yatağın üzerine fırlattın onu. Gerçekten güçlü sayılmazdı. Kravatını çıkarıp gömleğinin düğmelerini açmaya başladın. Hepsini açtığında Kyungsoo'nun sana korku dolu gözlerle baktığını gördün. Yavaşça ilerleyip kucağına oturdun. Omuzlarından tutup, uzanan çocuğun oturmasına yardım ettin. Onun kravatını çözmek üzereyken titreyerek sordu.

''N-ne y-yapıyorsun?''

Yanağına bir öpücük kondurup cevapladın.

''Seni soyuyorum...''

''N-neden peki?''

''Çünkü birazdan sevişeceğiz..''

Kyungsoo yavaşça elini gömleğine uzattı. İşte, tuzağa düşmüştü. Onun hakkında yanılmak canını çok yakmıştı. Herkesten beklerdin bunu, ama ondan değil...

Sonra seni çok şaşırtan birşey yaptı. Yavaşça düğmelerini iliklemeye başladı.

''Özür dilerim... Yanlış anlama, seni seviyorum. Ve seni tahmin edemeyeceğin kadar çok istiyorum... Ama bu şekilde değil... Bedeninden önce kalbine sahip olmak istiyorum...''

İŞTE GERÇEK ŞOK! Soo sınavı başarıyla vermişti! Sana dokunmamıştı! Yavaşça yüzünü ellerinin arasına alıp gözyaşlarını sildi, ne zaman ağlamaya başlamıştın ki?

''Ben artık gitsem iyi olacak... Yarın okulda görüşürüz...'' Yavaşça odayı terk etmişti.

Gözlerini kırpıştırıp olanları yeniden düşündün ; seni seviyordu, seni istiyordu, ama sen önünde yarı çıplakken düğmelerini ilikleyip evden ayrılabiliyordu! Baban yanılmıştı, her erkek aynı değildi.

-İKİ HAFTA SONRA-

Sınavlarınız bitmiş, sonuçları açıklanmaya başlamıştı. Hepsinden yüksek notlar alman hocalarını şaşkınlığa uğratıyordu. Notlar açıklanırken göz ucuyla Soo'ya baktığında, hep gülümsediğini görüyordun. Öğrencisiyle gurur duyuyor olmalıydı. Bu iki haftayı senden kaçarak geçirmişti. Buna bir son vermenin zamanıydı.

Aynı gün okul çıkışında Soo'nun kolunu kavrayıp peşinden sürüklemeye başlamıştın. O kadar sıkı tutuyordun ki kangren olacaktı neredeyse. Sorularına cevap vermiyordun, sadece koşarak peşinden sürüklüyordun. Sonunda eve geldiğinde babanın hanbok'uyla bahçede oturduğunu gördün. Seni, daha doğrusu yanındaki erkeği görünce hızla ayağa kalkmıştı. Soo'yu babanın karşısına diktin. Şimdi ikisi de şaşkınlıkla açıklama bekliyordu.

''Baba, bu Kyungsoo. Damadın. Soo, bu benim babam. Kayın pederin. Selamla babamı!''

Soo yaşadığı şokla titrese de bu iri cüsseli adamın önünde vakit kaybetmeden 90 derece eğilmişti.

''Kızım... Emin misin? Bu çırpıyı mı getirdin bana damat diye?'' baban Soo'yu süzüyordu, tabi Soo hala 90 dereceyken ne kadar mümkünse.

''Evet baba eminim! O diğerlerinden farklı! Ona bir sınav yaptım ve geçti! Tanıdıkça anlayacaksın baba.. O çok farklı...''

Baban gözlerindeki parıltıdan anlamıştı zaten. Bu tarihinizde ilk kez oluyordu. Dövmek dışında, erkeklerle bir münasebetinin olduğu ilk andı. Seni iyi yetiştirmişti, kararına güveniyordu.

''Çırpı! Bana bak!'' Kyungsoo, komutanın karşısındaki bir asker gibi dikilmişti.

''Tam adın ne çırpı?!''

''Do Kyungsoo efendim!''

''Efendim de neymiş! Bana bundan sonra babacığım diyeceksin!''

''Peki efe- babacığım!''

''Bundan sonra hergün yanıma geleceksin çırpı! Gerçek bir erkek gibi görünene kadar sana çırpı diyeceğim! Boyun için artık birşey yapamam ama kasların olacak! Dövüşmeyi bileceksin! Hanja yazmayı öğreneceksin! Geleneklerimize uygun bir erkek olacaksın!''

''Peki babacığım! Nasıl emrederseniz!''

''Kızım beni yanıltmaz... Sende potansiyel görmüş demek ki... Bana da onu eğitmek düşer! Akşama ilk aile yemeğimizi yiyeceğiz! Bir yere gidemezsin!''

''Peki babacım, ben yemeği yaparım isterseniz...''

''NEEE?! Yemek mi yapıyorsun bir de?!''

''Evin tek çocuğu olduğumdan anneme yardım ederken öğrenmiştim efendim...''

''Köri yapabiliyor musun peki?''

Babanın bu sorusuyla gülmüştün. Çünkü köri onun en sevdiği yemekti. Annenin en güzel yaptığı yemek... Annen öldükten sonra babanın ağlayarak yediği yemek... Buna sen cevap verdin.

''Evet baba, çok güzel yapıyor köriyi! Ben iki tabak yemiştim! Ahhh, ağzım sulandııııı....''

''Hanene artı puan yazıldı çırpı... Hadi bakalım mutfağa gidin...''

Birkaç saat sonra yer masasında yemek yerken çıkan tek ses babanın memnun mırıltılarıydı. Şimdiden 3 tabak yemişti. Soo yeni gelinler gibi utanarak bakıyordu. Doğru dürüst yememişti bile. Kaşığını doldurup ağzına götürdün.

''Aaaa de!'' şaşkınlıkla açılan ağzına götürdün kaşığı. Babanın ters bakışlarını hissettin. Ona baktığında dudak büktüğünü gördün.

''Beni en son ne zaman beslediğini hatırlamıyorum bile! Ama bu çırpıyı ilk günden elinle besliyorsun! Sevmedim seni çırpı, kızımın sevgisini paylaşmayı reddediyorum!''

Soo korkuyla bakıyordu babana. Ne yani red mi edilmişti? Bir kaşık daha doldurup babanın ağzına götürdün.

''Zaten 3 tabak yedin koca bebek! Onun güçlü bir erkek olmasını istiyorsun değil mi? Ellerimle beslersem daha çok güçlenir. Daima annemin seni elleriyle beslediği için güçlü olduğundan bahseden kimdi?''

''Ama o daha...'' Cümlesini senin sızlanışın kesmişti.

''Babaaaaaa! Onu korkutuyorsun!'' baban Soo'ya bakınca haklı olduğunu görmüştü.

''Korkma da adam gibi yemeğini ye. Elimden çekeceğin var çırpııııı....''

''Memnuniyetle babacığım. Size layık bir damat olabilmek için sıkı çalışacağım. Fighting!''

Yüksek sesli 'Fighting'in ardından hepiniz kahkahalara boğulmuştunuz. Babana ve Soo'ya baktın... Hayatında değer verdiğin iki erkeği gülerken görmek seni de çok mutlu etmişti. Bu mutlu anda zaman dursa keşke diye düşündün.

''En mutlu anımızdayken zaman dursa keşke...'' sesli düşünmüştün.

''Ama henüz yaşamadığımız mutlu anlara haksızlık olmaz mı o zaman?'' Soo haklıydı. Önünüzde uzun bir gelecek ve mutlu anlar olacaktı. Birlikte bir hayatı paylaşacaktınız. Babanın gözleri dolmuştu.

''Aferin çırpı, kafan çalışıyor...''

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi