Rock'n Cook [Baekhyun]

EXO OC ONE SHOTLAR

YAZAR : HAUTE

TÜR : OC, ONE-SHOT

ÇİFT : BAEKHYUN AND YOU

***

Çıkmasını sabırsızlıkla beklediğin aylık gurme dergisi sonunda çıkmıştı. Bu ay senin restoranını ziyaret etmişlerdi ve büyük bir beğeniyle ayrılmışlardı. Muhtemelen iki sayfalık 'ayın önerisi' kısmında senin restoranın yer alacaktı. Orta sayfayı açtığında büyük bir hayal kırıklığı yaşadın! Çünkü ''ROCK'N COOK'' adında, adını bile duymadığın bir restoran yer almıştı! Hayır hayır, bu garajdan bozma yere restoran demek iltifat olurdu!

Merakla göz gezdirmeye başladın yazıya. Okudukça sinirlerin zıplıyordu.

''...Chic restoranı ambiyansı, geniş şarap seçenekleri ve lezzetleriyle oldukça büyüleyici. Ancak tatlar, bıçakla kesilişçesine net. Siyah ve beyazın kesin ayrımı var. Ancak ROCK'N COOK size geniş bir gri alan sunuyor. Tatlar arasındaki geçiş, hafızanızı bir zaman yolculuğuna çıkaracak. Her yaştan her kesimden insanın, kendinden bir şeyler bulacağına eminim. Keşke Chic'in ambiyansını ROCK'N COOK'un tatlarıyla harmanlayabilsek. İki şefe de başarılar diliyorum...''

Dergiyi bir köşeye fırlatıp sinirle yerinden kalktın. Şu döküntüye gidip kendi gözlerinle görmeliydin neler piştiğini.

***

Güçlü rock bir şarkının fon yapıldığı, az aydınlatılmış, garajdan bozma bir yerdi burası. Şıklık ve zarafet buranın yakınından bile geçmiyordu. Ama havada harika bir koku vardı. Boş bir masayı gözüne kestirip oturdun. Garson falan göremiyordun, nasıl bir yerdi burası?

''Merhaba, ben Jong Dae. Siparişlerinizle ben ilgileneceğim.'' Çocuğu baştan ayağa süzdün. Siyah kolsuz bir tişört, yırtık kot, bileğinde tonla zımbalı bileklik, çeşitli yüzükler ve oldukça dikkat çekici siyah tonlarında bir makyaj.

''Üniformanız bu mu?'' diye sordun küçümser bir tavırla.

''Biz burada üniformayla çalışmayız. Beğenmediyseniz kapı orada.'' Oldukça açık sözlü açıklama karşısında gözlerini devirip elini uzattın.

''Menüyü alayım.''

''Menü de yok. Günün spesiyali erik suyu ve şarapla tatlandırılmış rosto, krema ve sebze soslu spagetti, mevsim salatası. İçecek olarak yalnızca bira var. Çünkü gerçek rockçılar yalnızca bira içer!'' kafasını memnuniyetle sallayıp gülümsedi.

''Bira hariç hepsini istiyorum.'' Dedin.

''Biranın nesi varmış?'' dudaklarını büktü genç garson.

''Yüksek bir damak tadım var diyelim.'' Jong Dae bunu duyunca gözlerini devirerek mutfağa ilerledi.

15 dakika sonra siparişin gelmişti, bu defa farklı bir garsonla. Bu garsonun da gözlerini örten sarı saçları ve bebeksi bir yüzü vardı. Giyim olarak diğerinden farksızdı.

''Siparişleriniz. Afiyet olsun.'' Tabakları bırakıp, fonda çalan ritimle kafa sallayarak uzaklaştı. Gerçekten tuhaf bir yerdi burası.

Mekandaki salaşlığın aksine, yemeğin sunumu harikaydı. Bir lokma alıp tadına baktığında tadının da öyle olduğuna karar verdin. Bu nasıl mümkün olabilirdi? Şef her kimse onunla tanışıp, nasıl yemek yaptığını görmeliydin. Ayağa kalkıp mutfağa ilerlediğinde önün kesilmişti.

''Nereye gittiğini zannediyorsun?'' az önceki sarışın diklenerek sormuştu.

''Şefle tanışmak istiyorum.'' Dedin.

''Akşamki konseri bekle o zaman. Mutfaktayken rahatsız edilmeyi sevmez.''

''KONSER Mİ?'' umutsuzca iç çekip devam ettin. ''Kaçta şu konser?''

''Saat 9'da.''

Kolundaki gümüş saatine baktın. Neyse ki bir saat kalmıştı. Dönüp yemeğine devam ettin.

***

Saat 9 olduğunda ortalık siyahlar giyinen rocker gençlerle dolmuştu. Birkaç basamaklık bir yükselti sahne olarak ayarlanmıştı. Herkes sana garip gözlerle bakıyordu. Klasik ve şık giyiminle bu ortama yabancı olduğun her halinden belliydi.

Birden ışıklar sönmüştü. Ne olduğunu anlayamadan sahnenin spot ışıkları teker teker yanmaya başladı.

''SELAAAAAM MİLLEEEETTTT!'' bu Jong Dae'ydi. Herkes kafasını sallayarak onu selamlıyordu.''Aramıza yeni katılanlar için tanıştırayım! Ben ana vokal Jong Dae! Bu muhteşem bebeğin sahibi gitaristimiz ve geri vokalimiz Luhan!'' Bu sırada Luhan, gitarının akorlarından anlamsız birkaç ses çıkarmıştı. ''Bateristimiz, dev kepçe Chanyeol!'' Chanyeol de baterisinin bagetleriyle alkış yaparak selam verdi. ''Klavyede Lay!'' Lay sadece basit bir selam çakmıştı. ''Bu da liderimiz, diğer ana vokalimiz ve yetenekli şefimiz Baekhyun!''

Alkış tufanı koparken, Baekhyun'u süzmekle meşguldün. Konserden sonra onunla mutlaka konuşmalıydın.

***

8 parçalık mini konser bitmişti. Bir klasik müzik sever olarak senin bile hoşuna gitmişti. Sesleri gerçekten çok iyiydi. Sahneden en son Baekhyun inmişti. Kalabalıktan sıyrılarak önünü kestin. Kendini beğenmiş bir ifadeyle süzdü seni. Daha sonra piç bir sırıtış yerleştirdi yüzüne. Bu... Rahatsız ediciydi, oldukça.

''Nasıl yemek yaptığını görmek istiyorum.'' Dedin direkt olarak.

''Sizin oralarda düzüşmeye yemek pişirmek mi diyorlar? Tamam bebeğim, ne istersen pişirelim...'' kalabalık büyük bir kahkaha atmıştı.

''Hayır bay iğrenç sapık. Gerçekten yemek yapmaktan bahsediyorum. Şuna bak.'' Sabah fırlattığın dergiyi çantandan çıkarıp gösterdin. ''Bahsedilen Chic restoranın sahibi benim. Bu sayfayı benim yerime kazanabilecek kadar yetenekli olup olmadığını görmek istiyorum. Hepsi bu.''

Yemek lafı geçince yüzü ciddileşmişti.

''Cumartesi günü saat 11'de buraya gel. Kullanacağın mutfak eşyasını kendin getir.'' Sonra omzuna çarpıp yürüdü ve kalabalığın arasında gözden kayboldu.

***

Cumartesi gününü sabırsızlıkla bekliyordun. Bu sürede bol bol alıştırma yapmış, değişik tarifler denemiştin.

Cumartesi günü kullanacağın tüm malzemeleri arabana yükleyip soluğu o köhne yerde aldın. Kimseler görünmüyordu ortada. Kapıyı çalıp açılmasını bekledin. Kapı açıldığında şok olmuş bir ifadeyle karşındaki adama baktın. Üstü çıplaktı, göğüs ucundaki piercing dikkat çekiciydi. Düşük bel yırtık bir kot giymişti ve yalnızca belden bağlanan bir mutfak önlüğü giyiyordu. Dudaklarının arasındaki bitmek üzere olan sigarayı alıp dışarı fırlattı.

''İçeri girecek misin, yoksa akşama kadar beni mi süzeceksin?'' arkasını dönüp yürümeye başladığında sırtındaki, omurgasından aşağı uzanan dövmeyi gördün ; ''ROCK'N COOK''...

''Anlamı ne bunun?'' diye sordun içeri geçerken.

''Hayatımı anlamlandıran iki şeyi de kapsıyor ; rock ve yemek pişirmek.''

İlginç olduğunu düşündün. Mutfağa girdiğinde küçük dilini yutmak üzereydin. Hala içeri girmediğini görünce gözlerini devirerek baktı sana.

''Böyle dağınık göründüğüne bakma, her şey temiz.''

''Nedense seninle aynı fikirde değilim...'' dedin etrafı süzerken. Dağılmış bulaşıklar, etrafa saçılmış sebzeler, oje süren ve kep takmayan bir şef.... Ve ve ve dahası... YEMEK PİŞİRİRKEN SİGARA İÇİYOR!

''En azından yemek pişirirken sigara içme. Eldiven bile takmıyorsun... Tanrım...'' o ise umursamazca soğanını doğramış ve derin tavada devasa alevler çıkararak pişirmeye başlamıştı.

''İşte kaçırdığın nokta bu...'' bunun üzerine etrafı incelemeyi bırakıp ona bakmıştın merakla. ''Detaylara o kadar çok takılıyorsun ki büyük resmi gözden kaçırıyorsun... Tutkuyu titizliğine kurban ediyorsun...''

''Yemek yapmaya nasıl başladın?''

''Bizim serserilerin karnını doyurmak için başladığımda 14 yaşındaydım sanırım...'' içten bir şekilde gülümseyip fırındaki balığını kontrol etti. ''O zaman sadece ramen pişirebiliyordum tabi ki... Peki ya sen?''

''Annem ve babam çalıştığı için mecbur kaldım diyelim... Ama kesinlikle büyükannem sayesinde... O olmasa burada olamazdım...''

''Biraz müzik fena olmaz ha?'' Baekhyun sordu.

''Lütfen o gürültüye müzik deme... Böyle daha iyi, gerçekten...'' yüzünü buruşturdun.

''Gürültü ha? Asıl senin o gıy gıy klasik zırvalığına müzik denmez!'' bu sırada kendi kendine bir şarkı mırıldanmaya başlamıştı. Bir an büyülendiğini hissettin... Bıçağı tutuşu, sebzeleri doğrayışı, sesi...

''Eee, sen pişirmiyor musun?''

''Ahh, ben... Evet, tabi ki pişireceğim... Bu dağınıklıkta nasıl mümkün olacaksa...'' malzemelerini çıkarıp işe koyuldun. Sen sebzeleri doğramakla meşgulken, tam arkanda, kalçanda bir sertlik hissettin. Baekhyun omzunun üzerinden ne yaptığına bakıyordu, oldukça yakından. Elindeki satırı sertçe tahtaya geçirdin.

''Biraz uzaklaş, yoksa doğrarım.'' Dedin ifadesiz bir suratla.

''Aslında senin gibi kadınlar tipim değildir ama... Elinde satırla çok seksi görünüyorsun...'' Bu defa önüne dönüp, hala dibinde olan Baekhyun'u itmek için elini göğsüne koydun. Çıplak olduğunu fark ettiğinde kafanı kaldırıp yüzüne baktın, yüzünde yan bir gülüş vardı.

''Tam şu anda, köprücük kemiklerinin üzerinde duran altın zincirin yerinde dilimin olması gerektiğini düşünüyorum...'' dedi şuh bir tonda.

''Ben de iğrenç bir sapık olduğunu düşünüyorum...'' dedin fısıltıyla. Neden sesin titriyordu ki... Baekhyun ondan etkilendiğini anladığında yavaşça eğilerek dudaklarınızı birleştirdi. Seni tezgahla kendi arasına sıkıştırmış öpücüğü derinleştirirken, tuhaf bir şekilde karşılık veriyordun. Ta ki yanık soğan kokusu alana kadar. Hızla onu itip ocağın başına koştun.

''Soğanların yanıyor!'' o ise oldukça sakin görünüyordu.

''Gördün mü? Yeni bir şey keşfetmiş olacağız...'' soğanın hala yanmamış yerinden biraz alıp tadına baktı. Sonra hummalı bir şekilde baharat kavanozlarına bakmaya başladı, birkaç kavanozdan tutamlar alarak elinde birleştirdi ve tavaya attı. Yeniden tadına baktı ve memnun bir ifadeyle sana döndü. ''Böyle daha iyi oldu.''

Sen ise az önceki utanç verici anı yaşanmamış gibi kabul edip yemeğine döndün. Yarım saat sonra ikiniz de yemeklerinizi hazırlamıştınız. Baekhyun yemeğini tattıktan sonra konuştu.

''Teknik çok iyi, tatlar yerli yerinde ama eksik bir şeyler var... Bunu sadece beni yenmek için yaptın değil mi? Bu yüzden eksik işte...'' bir lokma daha alıp yanına geldi. ''Şimdi de sen benimkini tat.''

Bir lokma aldığında gözlerini kapatmıştın. Gerçekten de insanı zaman yolculuğuna çıkartıyordu yemekleri. Mesela bu yemek seni çocukluğuna, büyükannenin yaptığı yemeklere götürmüştü. Nasıl olurdu bu? Aynı tadı, aynı hissi vermesi?

''Neden ağlıyorsun? Çok mu acı olmuş?'' endişeyle bir lokma alıp ağzına attı. ''Bir sorun yok gibi ama...''

Gözlerini açıp gülümsedin. Gözyaşlarını silip aklından geçen şeyi söyledin.

''Benimle çalış.''

*** 1 AY SONRA ***

Bugün de aylık gurme dergisinin yeni sayısına bakıyordun. Bu defa tek bir farkla ; orada yer alacağından emindin.

''...Bu harika haberi yemek severle buluşturmaktan mutluluk duyarım! Chic ve ROCK'N COOK birleşti ve ROCK'N CHIC adıyla oldukça orijinal bir restorana imza attı! Restoran rock ve klasik olarak ikiye bölünmüş olsa da, her iki kısım da birbirinden şeyler içeriyor. Daha füzyon lezzetler ortaya çıkmış ve ben buna ba-yıl-dım! Yeni garsonları da unutmamak gerek. Kendinizi bir shoujo anime içinde gibi hissediyorsunuz... Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki rakipleri yok...''

Memnuniyetle gülümseyip dergiyi kapattığında belini saran iki kol hissettin.

''Bu kadar hoşuna giden şey ne?'' arkanı dönüp kollarını sevgilinin boynuna doladın.

''Hayatımdaki en isabetli kararlardan birini verdim sanırım... İyi ki birleştirmişiz restoranları...''

''Aslında uzun zamandır itiraf etmem gereken bir şey var... Ben bunun hayalini çok daha uzun zamandır kuruyordum...'' burnunu yanağında gezdirirken mırıldandı.

''Nasıl yani?''

''Bir gün yine beş parasız ortalıkta gezerken bu restoranı görmüştüm... Camdan içeri baktığımda şef kepinle, yüzünde büyük bir gülümsemeyle misafirlerinle konuşuyordun... İşte o zaman aşık olmuştum sana. Restoran açma cesaretini de bu sayede buldum. Tabi bizim çocukların gaz vermesi de etkili oldu...'' huzurla gülümseyip gözlerine baktı ''Beni fark etmen çok uzun sürdü ama, yine de mutluyum...''

Yavaşça parmaklarının ucunda yükselip dudaklarınızı birleştirdin. Baekhyun anında karşılık vererek belinden kavradı seni. Geri geri giderken ofis masana dayandığını hissettin. Baekhyun eteğini yukarı sıyırmaya çalışıyordu. Dudaklarınızı ayırıp nefes nefese konuştun, ama onun durmaya niyeti yoktu, hemen boynuna inmişti bile.

''Baek, şimdi olmaz... Akşama 50 kişilik bir gruba yemek pişirmeliyiz...''

''Çok hızlı olacağım bebeğim hadi...'' boynunu emmeye devam ederken mırıldandı. Bu sırada ofisin kapısı hızla açılınca, toparlanmak için Baekhyun'u ittin ama o gözlerini devirerek içeri giren Lay'e baktı.

''Ortalık yerde....'' Başını iki yana sallayıp devam etti ''Yiyişmeyi bıraksanız iyi olur sevgili patronlarım. Eğer biraz daha gelmezseniz aşçı olmak isteğiyle mutfağa dalan Jong Dae'nin kurbanı olacağız hepimiz...'' bu sırada yangın alarmı çalmaya başlamıştı. Lay 'ben demiştim' der gibi baktı. ''Geriye bir restoran kalacağından bile şüpheliyim...''

İkiniz de gülümseyerek mutfağa koşmuştunuz. Yemek pişirmek kesinlikle daha zevkliydi artık.

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi