Next Door [Chanyeol]

EXO OC ONE SHOTLAR

"Sandığı açmayacak mısın?" yaz temizliğinin en sevdiğin yanı, annenin hatıraları ile dolu sandığın açılmasıydı. Tuttuğu günlükler, babanla yazıştıkları mektuplar, el emeğiyle yaptığı ipek işlemeler, eski fotoğraflar... Geçmişin kokusu biraz sabun, biraz naftalin, biraz da ahşap gibiydi hafızanda.

"Açalım madem." sen isterdin de annen seni kırar mıydı hiç?

Açar açmaz, en sevdiğin parça olan annenin gelinliğini çıkardın. Hiç eskimiyordu sanki, hala düğün fotoğraflarındaki kadar güzeldi. Paketinden çıkarıp koşarak odana gittin.

"Şu eski gelinliği giymekten ne zaman sıkılacaksın benim deli kızım?" annen sandıktan yeni şeyler çıkarırken arkandan seslendi.

"Hiçbir zaman!" dedin yeniden annenin odasına dönerken "Bu benim gelecekteki gelinliğim, nasıl sıkılabilirim ondan?" fermuarını çekmesi için annene döndün.

"Sana düğününde bu eski püskü şeyi giydireceğimi mi sanıyorsun?"

"Neresi eski bunun? Şimdiki modaya da uygun üstelik!" etrafında dönüp, gelinliğin tül eteğine bakıyordun. Omuzlarından inen tül askılar, göğüsteki dantellerin üzerini kapatıyordu. Her detayı yerli yerinde olan, son derece zevkle dikilmiş bir gelinlikti.

Bu sırada kapı çalınmıştı.

"Ben bakarım!" gelinliğin eteğini tutarak kapıya koştun. "Geldim!" kapıyı açmanla, devasa boylarda bir erkeği karşında bulman bir olmuştu.

"Şey..." dedi kalın sesiyle, bakışlarından oldukça şaşırmış olduğu belliydi. Belki bir miktar da hayranlık vardı... Uzun kumral saçların sırtına dökülürken, üzerinde seni kuğu gibi gösteren bir gelinlik varken kim öyle bakmazdı ki? "Ben anahtar için... Ev sahibi... Şey..."

"Kim gelmiş kızım?" annenin geriden gelen sesi imdadına yetişmişti.

"Sanırım yeni kiracı anne." dedin gözlerini yakışıklı ama bir o kadar da sevimli yüzden kaçırırken.

"Ah, Park Chanyeol..." annen yaşı ilerlemiş olsa da, bir kez gördüğü birinin adını unutmayan türden bir insandı. "Hoşgeldin oğlum, içeri girmez misin?"

"Teşekkür ederim efendim, ancak nakliye şirketinden gelmek üzereler." saygılı bir şekilde, gülümseyerek açıkladı.

"Öyleyse akşam yemeğine bekliyorum. Başka bir şeye ihtiyacın olursa çekinme." anne olmak bunu gerektirirdi işte.

***

"Eee, yerleşebildin mi bari?" annen tabaklara yemek koyarken sordu genç kiracınıza.

"Evet efendim, fazla eşyam olmadığı için kolayca yerleştim. Sadece kütüphanem kaldı. Onu da boş olduğum bir hafta sonunda yerleştirmeyi umuyorum."

"Dediğim gibi, bir ihtiyacın olursa çekinmeden kapımızı çalabilirsin."

"Teşekkür ederim efendim, ilginize minnettarım. Zaten kirayı da değerinden az istediniz..." annen öğrenci olduğu için daha düşük bir fiyatta karar kılmıştı.

"Diğer ev sahipleri pahalı veriyor olabilir, bu civarda bir evin hak ettiği değer bu." gülümseyerek geçiştirdi.

"Bu arada düğün ne zaman?" Chanyeol konuyu değiştirmek adına sordu.

"Kimin düğünü?" diye sordun saf saf.

"Sizin düğününüz... Bugün geldiğimde gelinlik provası yapmıyor muydunuz?" iri gözleri şaşkınlığın etkisi ile biraz daha açılmıştı.

"Yooo..." utançtan yanakların pembe pembe olmuştu. "Şey o annemin gelinliği..."

"Her yıl yaz temizliğinde bir kez giymezse içi rahat etmiyor." diye açıkladı annen.

"Haaa... Öyle mi? Eski gibi durmuyordu da." Chanyeol nedense rahatladığını hissetmişti.

"Kızım daha 20 yaşında. Üniversite ikinci sınıfta. Erkenden evlendirmeye niyetim yok." annen yine anneliğini yapmıştı. 80 yaşına da gelsen aynı korumacılığı görecektin, biliyordun.

"Ben de ikinci sınıfım..." Chanyeol söyledi. "Bölümünüz nedir?"

"Sizli bizli konuşmasak?" gergince sırıttın, elin ensendeki saçlarına gitmişti istemsizce. "Şey, mimarlık okuyorum."

"Ben de inşaat mühendisliği okuyorum."

Chanyeol ile aynı üniversitede olduğunuzu öğrenmiştin. Hatta bazı ortak dersleriniz bile vardı onun bölümüyle. Nasıl olmuştu da daha önce onu görememiştin?

"Derslere katılıyor musun Chanyeol?" diye sordun. "Nedense yüzün hiç tanıdık değil."

"Ah, aslında başka bir üniversite'den geçiş yaptım dönem sonunda. Yani görmemen normal, ama bu yıl muhtemelen sıklıkla göreceksin." demek bu yüzdendi. Asla unutulmayacak bir yüzdü ne de olsa... Özellikle de gözleri.

***

Okul başlayınca Chanyeol ile yakın arkadaş olmanı sağlayan imkanlar da beraberinde gelmişti. Aynı otobüs, ortak dersler, ve en önemlisi de komşu olmak.

Annen sayesinde bir ayağı sizin evde sayılırdı. Perde mi takılacak? Uzun boylu Chanyeol gelsin... O gün fazlaca yemek mi pişmiş? Sofraya bir tabak daha konsun, ne de olsa öğrenci çocuk. Doğru dürüst karnı doymuyordur(!)

Bundan şikayetçi değildin, çünkü tüm bu zaman boyunca onun şaheser suratını inceleme şansın oluyordu. Gözlerinin bitimindeki kıvrım, gülerken cömertçe sergilediği inci dişleri, ipek gibi teni...

Ondan hoşlandığını dürüstçe itiraf etmeliydin, en azından kendine. Çünkü aptal biri bile, ona baktığında gözlerinden çıkan kalpleri görebilirdi.

Ancak bir zaman sonra, ortadaki tek aptalın sen olduğuna karar vermiştin.

Çünkü ne o senin gözlerinden fışkıran kalpleri görebilmişti, ne de sen onun gözlerindeki başka bir kadına ait izleri fark edebilmiştin.

Tam olarak geçen hafta gerçekleşen olay şöyleydi...

Ne için olduğunu hatırlamadığın bir sebepten dolayı annen tarafından Chanyeol'ün kapısına yollanmıştın. Kapı birkaç uzun çalışın ardından açılmıştı. Aslında bu bile yeterince şüpheli bir durumdu, çünkü Chanyeol uzun adımları sayesinde saniyeler içinde açardı daima.

Dahası, kapıyı açan minicik havluya sarılmış ıslak bir genç kadındı. Hemen peşinden, üzerinde sadece kot pantolonla Chanyeol görünmüştü. Bingo ; o da ıslaktı.

"Yanlış zamanda geldim sanırım." kafandan alevler çıkarken, ne için geldiğini unutmuş bir şekilde -o andan sonra pek de önemi yoktu ya- kendi kapına yönelmiştin.

"Bekle, açıklayabilirim!" Chanyeol çıplak ayaklarıyla kapıdan çıkıp, kolunu tutsa da tek bir ters bakışından sonra bırakmayı tercih etmişti.

"Önemsiz bir şeydi zaten. Ziyanı yok." anahtarı kapıya nasıl taktığını bilememiştin, içeri girer girmez kapıyı çarpmak vardı aklında sadece.

***

Senin öfken, soğuk bir alev olarak nitelendirilebilirdi. İçinde sessizce büyürdü, kimseyi yakmadan ve zararı dokunmadan. Ancak dokunanı iliklerine kadar dondururdu, soğuk yüzün gerçekten acıtırdı.

Chanyeol'le de böyle olmuştu işte. Onu görünce yolunu değiştirmedin, ondan hiç kaçmadın. Görmezden gelmek en büyük cezaydı sana göre, sanki o yokmuş gibi davranman onu çok yaralıyordu, bakışlarından bunu anlayabiliyordun. Ve en kötüsü de, seninle göz göze geldiği anlardı. Öyle soğuk, öyle boş bakıyordun ki kalbine buzdan kazıklar sapladığına emindin.

Ancak evren kevaşenin önde gideniydi ne yazık ki, özellikle de sana orta parmağını göstermekten büyük keyif alıyor gibiydi. T cetvelini onun evinde unutmanın başka açıklaması olamazdı.

Yarına yetiştirmen gereken projeni son güne kadar ertelediğin için kendine en ağır küfürleri saydın. Lanet olsun ki o cetvele köpek gibi muhtaçtın.

Ancak Chanyeol'e değil... Bu yüzden annenin her ihtimale karşı sakladığı yedek anahtarı aldın. O salak muhtemelen basketbol oynamaya gitmişti, birkaç dakikalık haneye tecavüzden bir şey olmazdı.

Bebek mezarı ebatındaki ayakkabıları kapıda yoktu, derin bir oh çekip sessizce kapısına ilerledin.

İçeri geçip, akşam üstü olmanın verdiği dezavantajla -loş ışık- odasına ilerlemeye başladın. Eve hakim olan onun erkeksi ve ferah parfümünün kokusuydu, derin nefesler almamak için zor tutuyordun kendini.

Cetvelini kitaplığının üstüne kaldırmıştı! Sanki herkes onun kadar uzun olmak zorundaymış gibi. Parmak uçlarında yükselip, kenardan taşan kısmına vurarak düşürmeye çalıştın. Tabi kollarını havada kavrayan birinin varlığı buna engel olana kadar.

"Küçük bir hırsız varmış burada?" kollarını kurtarmak için çabalasan da daha sıkı tutmuştu, kaçacak yerin yoktu.

"Cetvelimi almaya geldim. Yarına yetişmesi gereken bir projem olmasa ölsem de gelmezdim."

"Kendi kafanda kurduklarına inanmaya devam mı edeceksin? Beni bir kez bile dinlemeden?!" sesini yükseltmesi ürpertmişti, ne demeye o koca sesiyle bağırıyordu ki!

"Pekala kalsın... Burada durmaktansa dersten kalmayı tercih ederim." elinden kurtulup kapıya ilerleyecekken, önüne atılıp yumruğunu duvara geçirdi. Ödün kopmuştu, duvarla onun arasına sinip kalmıştın. Şimdi fark ettiğin ayrıntı ise, tıpkı o gün gibi üzerinde sadece kot pantolon olduğuydu. Belli ki basketboldan gelmişti ve duşa girmişti. Yeşil elma kokusu burnunu tüm çekiciliği ile işgal ederken dirayetini kaybettiğini hissediyordun. "Çekil önümden."

"Beni dinleyeceksen çekileceğim." dedi sakin kalmaya çalıştığını belli ederek.

"Sonunda 'bana üç dakikamı geri ver' türünden bir konuşma olacağı belli. Zamanımı seninle kaybetmek istemiyorum. Şimdi çekil önümden."

Dakikanın onda birlik süresi içinde geriye sürüklenmiş ve üzerinde onunla yatağa düşürülmüştün. Enkaz gibi, tüm ağırlığı üzerindeydi.

"Beni dinlemen için zor mu kullanmalıyım? Madem konuşmaktan kaçıyorsun... Benim stilimde yüz yüze konuşmayı deneyelim bakalım!"

"Senin mide bulandırıcı seks hayatını dinlemek istemiyorum. Bu kadar basit." dedin tükürür gibi.

"Hah! Muhteşem!" direkt gözlerinin içine baktı. "O benim ablam! O halde olma sebebimiz ise duştayken suyun aniden soğumasıydı. O çıktı ve ben de tamir etmek için içeri girdim, ama yanlış vanayı kapayınca sırılsıklam oldum!"

"Ne?!" gözlerin bir faltaşı kadar açıktı. "Ablan mı?"

"Evet ablam! Yani Park Yura. Sadece beni görmek için gelmişti ve tüm hafta bendeydi. Annenle bile tanıştı!"

"Annem mi?"

"Her şeyi soracak mısın böyle?" öfkesi yerini gülüşe bırakmıştı.

"Her şeyi mi soracağım?"

"Çok tatlısın..."

"Çok mu tatlıyım?"

Ve bu son noktaydı. Chanyeol mesafelerin olmayışından faydalanıp, başından beri dudaklarını nefesiyle gıdıklayan dudaklara kapandı.

"Seni gelinlikle gördüğüm o günden beri... Hayalini kurduğum tek şey buydu..." derin öpücüğünü birkaç minik ve masum buse ile pekiştirdi. "Sana aşık oldum... Ama sen benden nefret ediyorsun... Ne yapacağım ben?"

"Nefret değil de... İleri derecede öfkelenme hali diyelim..." derin bir nefes aldın gülümseyerek. "Ama sen beni böyle öpersen... İleri derecedeki öfkemden eser kalmayacak..."

"Madem sınavdan kalmayı göze aldın..." şeytani bir sırıtma yayıldı meleksi yüzüne, tüm zıtlığına rağmen büyüleyici görünüyordu. "Tüm gece öfkeni alabilirim..."

*** SON ***

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Bbhloveesss #1
Chapter 2: Bir an 6 sene geriye gittim ve ilk okuduğum zamanları hatırladım, aile içi problemleri sağlam psikoloji ile atlatmamı sağlayan ssp❤️
aeriaeri004
#2
Chapter 23: çoğunu unutmuşum okuyunca koskoca mazi canlandı gözümde :")
ddaisyW #3
Chapter 30: Gerçekten OKB ile yaşamak o kadar zor ki... :'(
ddaisyW #4
Chapter 24: Savior'un devamının olmasını çok isterdim.Çünkü Kris'in aslında olduğu gibi nazik bir adam olarak betimlendiği tek fic diyebilirim.
ddaisyW #5
Chapter 1: Maga be bunları bulup heyecanla okuduğum günleri hatırladım :')
DaisyW
#6
Hello Ben geldiiim ❤️❤️
EbruDavut #7
Yazarcım başardım mı? Girebildimmi bende 5 kitap yazdığının görünmesi normalmi