5.BÖLÜM

PROTECTOR
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; coffeeortea

Çeviri; UzumluCikolata

 

Baekhyun, buluşma yerinde Luhan'ın yakınında duruyordu. Düşündüğünden daha fazla katılan kişi vardı, bütün farklı sınıflardan kızlar ve oğlanlar. Hiçbiri oyun başlayana kadar novalarını kullanmaya izinli değildi.

"İşte." dedi Luhan heyecanla, Baekhyun'a ince bir bileklik uzatırken.

"Bu ne?"

Luhan açıklarken takmasına yardım etti. "Bu büyülü bir bileklik. Yalnızca bu tür nova aktivitelerinde kullanılıyor ve eğer başka birinin novası sana çarparsa ölmeni engelliyor."

Hayatını kurtarabilecek küçük bilekliği incelerken Baekhyun'un gözleri korkuyla genişledi. "Ö-ölebilir misin ki?!" diye sordu tiz bir sesle.

Luhan kıkırdayarak elini omzuna koydu. "Endişelenme, başımıza gelen en kötü şey birkaç kayıp parmaktı sadece."

Baekhyun panikle geriye doğru zıpladı. "Ne?!!?"

Luhan gülerken elini iki yana sallıyordu. "Şaka yapıyorum! Söz veriyorum canlı çıkacaksın. Bu bilekliği taktığın sürece."

Baekhyun parmak uçlarını metal parçasının üzerinde gezdirdi. "Gerçekten biri öldü mü daha önce?"

Tam o anda, Jongdae gelip konuya atlamıştı, kollarını Baekhyun ve Luhan'ın omuzlarına sardı. "N'aber gençler? Heyecan var mı?"

Baekhyun gergince gülerken Luhan omuz silkti.

"Eiyy, hadi ama! Bu, yılın ilk hazine avı! Ve de Baekhyun'un şimdiye kadarki ilk hazine avı!"

Baekhyun yutkundu, bir de sonuncusu olmayacağını umuyordu.

"Dikkat lütfen." Hoparlör direklerinden gelen bir ses tüm kampüs boyunca yayıldı, aniden konuşmuştu. Jongdae doğrulurken Baekhyun da hoparlör cihazına bakmak için döndü.

"Gi-Hyeon'un ilk hazine avı sadece bir kaç dakika içinde başlayacak. Lütfen sabırlı olun ve nova bilekliğinizi taktığınızdan emin olun. Nova bilekliği olmayan öğrencilerin ormana girmelerine izin verilmeyecektir."

Xiumin gelip Jongdae'yi sürükleyerek uzaklaştırdı, başka bir yere doğru yürümeden önce Baekhyun'a hafifçe gülümsemişti.

"Ya birbirimizden ayrı düşersek ne olur, hyung?" Baekhyun sorduğunda Luhan genç olanın ne kadar endişeli olduğunu fark ederek güldü.

"Gelip seni bulacağım. Bana sadece biraz sinyal gönder."

Baekhyun gözlerini kırpıştırdı. "Bunu nasıl yapacağım?"

İnsanlar ikili olarak sıraya dizilmeye başlıyorlardı.

"Yalnızca gerçekten güçlü bir şekilde beni düşün. Başkalarını da bu şekilde çağırabilirsin ayrıca, ama benim novam bu sinyalleri daha hızlı algılamamı sağlıyor. Bir de bana yerin hakkında ipucu vermeyi dene, böylece sana ulaşabilirim."

Sırada yan yana durduklarında Baekhyun ister istemez Kyungsoo'ya bakınmıştı. Birkaç saniyelik aramanın ardından, Baekhyun oda arkadaşını biraz daha ötede yanında zıplayıp duran ikinci sınıf öğrencisini görmezden gelmeye çalışırken buldu.

"Ne kadar sürüyor bu oyun?"

Luhan omuz silkti. "Değişiyor..Birkaç saat belki? Ondan sonra, öğle yemeği var!"

Baekhyun kaşlarını çattı. Birkaç saat mi?!

"Şey, peki bu oyunları genelde kim kazanıyor?"

Luhan bir parmağını çenesine yaslayıp geçmiş yılları tekrar düşündü. "Eğer doğru hatırlıyorsam..İlk senemdeki, hız novası olan bir son sınıftı..Ondan sonraki iki yıl ise....Chanyeol'dü."

Baekhyun'un gözleri genişledi. "Chanyeol mü?!"

Luhan cevabından daha emin bir şekilde başını salladı. "Bir şeyleri bulmada gerçekten iyi, her ne kadar genelde coşkulu gözükmese de... Ama mesele şu ki, sıralamada en yüksekte olduğu için novasını kullanamıyor."

"Ama yine de kazanıyor." dedi Baekhyun ve Luhan iç çekti.

"Bugün tekrar kazansaydı şaşırmazdım."

Baekhyun bir an için birkaç sıra ötede duran uzun oğlana bakmış ve ister istemez diğer öğrencilerin arasından ne kadar kolay sıyrıldığını düşünmüştü. Büyük kulakları ve boyu, etrafında duranlara aykırı düşüyordu.

Luhan kolunu Baekhyun'a sararak onu yakınına çektiğinde genç olanı düşüncelerinden kopardı. "Hadi elimizden geleni yapalım, Baekhyun-ah!"

Baekhyun tereddütle başını sallarken kıdemli olana güçsüz bir gülümseme göndermişti. "Evet..yapalım."

Oyunun ilk saatinde her şey yolunda gidiyordu. O ve Luhan; listelenmiş 10 maddeden dördünü bulmuşlardı; liste yaban mersini, defne meyvesi, parıldayan yeşil çakıl taşı ve diğer rastgele dünyevi nesneleri içeriyordu. Onlar devam ederlerken Baekhyun bulduklarını küçük bir sepette taşıyordu.

"Gördün mü? O kadar da zor değil." dedi Luhan kaygısızca, yoldan aşağı inerlerken. Onlar ormana girdikleri anda, kazanmaya hevesli öğrenciler (daha çok, iki kere kazananın kim olduğu hakkında hiçbir fikri olmayan birinci sınıflar) bir üstünlük sağlayabilme umuduyla daha uzağa koşturmuşlardı. Diğer yandan Luhan ve Baekhyun ise acele etmemişti.

"Sanırım." diye cevapladı Baekhyun, rahatlayarak sessiz bir nefes koyverirken. Şu ana kadar, Luhan'ın ne novasını kullanmasına gerek kalmıştı, ne de herhangi bir doğaüstü gücünün olduğunu ispatlayan bir kanıt göstermesine. Bu düpedüz, ormanda normal bir hazine avı gibiydi.

Arada sırada, devrilen bir ağacın düşerken çıkardığı gürültüyü veya diğer gruplardan aniden gelen birkaç kahkaha sesini duyuyorlardı ama yaralanan ya da kazananlara ilişkin herhangi bir duyuru yoktu. Bu yalnızca başlangıçtı.

"Sırada ne var?" Baekhyun sorduğunda Luhan ona listeyi gösterdi. Şimdiye dek, ormanın derinliklerine girmişlerdi. Baekhyun ister istemez ne kadar çok önceki günü anımsattığını düşündü. Okulu çevreleyen ormanın farklı bir yerindelerdi ancak her şey aynı görünüyordu. Hava hala oldukça güneşliydi ve her yirmi dakikada bir yalnızca tek bir çift görebiliyorlardı. Henüz Jongdae veya Kyungsoo'ya rastlamamışlardı ama Baekhyun sürekli onlarla karşılaşmayı diliyordu.

"Tamam, bunları çoktan bulduk....o yüzden..-"

Luhan aceleyle başını yukarı kaldırdı ve endişeli bir ifadeyle etrafa bakındı.

"N-Ne?" diye sordu Baekhyun, Luhan'ın ani hareketleriyle kafası karışmışken.

"O-!" Luhan geriye doğru birkaç adım attı.

"Hyung-"

Luhan özür diler gibi Baekhyun'a baktı. "Üzgünüm Baek. Gitmem gerek. Onun şu anda bana ihtiyacı var!"

Baekhyun başka bir şey söyleyemeden önce, kıdemli öğrenci çoktan bir yöne doğru harekete geçmişti. Kısa olan onu takip etmeye çalışsa da Luhan yetişemeyeceği kadar çok uzaklaşmış olduğundan vazgeçti.

"Yine mi?!" Baekhyun hayal kırıklığıyla sızlandı. Aşağı, elinde tuttuğu listedeki maddelere ve sonra kolundaki sepete baktı. 

Tehlikede olan kimdi ki?

Baekhyun ister istemez, biri yaralandığında herkesin anında koşmaya başlamasının bir alışkanlık haline gelmiş olduğunu düşünüyordu.

Dönüş yolunda ilerlemeye başlamıştı, ya da en azından geldiği taraf olduğuna inandığı yönde. Her ağaç gövdesi ve çalı birbirinin aynısı gibi görünüyordu. Ötüşen kuşların ara sıra gelen sesleri ve rüzgarda hışırdayan yapraklar vardı.

"Aptal hazine avı..Aptal Luhan hyung." Baekhyun mırıldandı.

Baekhyun hemen ileride, büyük bir kayanın üstünde oturan kişiyi görmeden önce on dakika daha devam etmişti. Umutla bir nefes koyvererek oraya doğru acele etti.

"A-Affedersiniz! Çıkışın ne tarafta olduğunu biliyor mu-" Oğlan arkasını döndüğünde Baekhyun duraksadı.

"Chan..yeol." dedi, aniden biraz garip hissederek. Onlar arkadaş değillerdi. Onlar tam olarak düşman da değillerdi. Birbirini tanıyan iki insan sadece.

"Ne?" Durduğu daha yüksekteki yerden neredeyse duygusuzca söyledi. Yerden yaklaşık 2.5 metre kadar yüksekte oturuyordu ve yüzü

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
hundredthou
#1
Chapter 3: where is the original version of this?
hundredthou
#2
Chapter 2: i thought this would be in english
hundredthou
#3
Chapter 1: its not in english???
hundredthou
#4
interesting premise! can't wait to see what you've come up with