_3.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

"Evladım gözüm ısırıyor seni."

Hana'nın annesinin söylediği şeyle Minhyuk'un yediği lokma boğazına dizilip öksürürken gözlerim kocaman oldu.

"Siz Koreliler birbirinize benziyorsunuz zaten ommani..."

Boğazımı temizlediğimde Hana'nın son numaralı kardeşi Hae araya atladı. "Siz Çinli'ler de birbirinize benziyorsunuz Ala unni."

"Yah ben melezim!"

Bu çocuk küçükken bana çok şirin gelirdi... Büyüdükçe dillendi.

"Şundan da yedin mi?"

Hana'nın annesi yemekleri resmen Minhyuk'un ağzına tıkarken şaşkınlığımı gizleyemiyordum. O kelimenin tam anlamıyla bir anne.

Resmen patronum arkadaşımın annesi tarafından besleniyor. İş hayatımın nasıl geçeceğini hiç merak etmiyorum ve hesaplarsak bunun için yaklaşık 12 saatim kaldı.

该死。(Kahretsin)

"Oppa neden bu kadar yakışıklısın?"

Yine Hana'nın son numaralı kardeşi Hae lafa atladığında yanaklarıma kanın adeta göç ettiğini hissedebiliyordum. Hayır ben kızarmam, yalnızca acayip sıcak basar.

Minhyuk ona göz kırptı ve yemeğine geri döndü.

Az kalsın 'Melody benim her şeyim~' diyecek. O derece fanservice devam... Tabii alışkanlık olunca.

Bu herif yanımda durdukça içimdeki Fangirl Ala'yı orada tutmam zorlaşıyor. Acaba Fangirl Ala'yı çıkarırsam rahatlayacak mıyım?

Hana bacağımı sıkıca kavradığında yerimden sıçradım. Bu 'Bir idol bizim evde yemek yiyor!' tepkisiydi.

Onunla ilişkimiz telepati seviyesine geçti, bakmayın öyle.

Minhyuk kaşığı yavaşça masaya bıraktı ve Hana'nın annesine bakıp gülümsedi.

Gülümseme.

İt herif.

"Yemek için teşekkür ederim gitsem iyi olacak." Bana döndü ve yine gülümsedi. Lanet olasıca kes şunu ben normal bir yaşam sürüyorum. "Bugün için tekrar özür dilerim Ala. Telafi edeceğim."

Hana'nın annesinin delici bakışları altında hızla başımı sallayarak onu geçiştirdim.

Süründürmeliydim.

Ama şu an bunun için hiç de uygun değildi çünkü o gittiğinde Hana ve beni harika bir sorgu bekliyordu. Babası mı? Hayır annesinden bir sorgu olacaktı bu. Babası sessiz sakin yemek yiyordu; adamcağız tüm gün yorulmuş eve gelmiş yemek yiyor işte.

Benim babam olsa evin yarım metre yakınından geçen erkeği topuğundan vurur gerçi.

Minhyuk-ssi ayaklandığında hepimiz de ayaklanmıştık ancak tekrar o uzun gömleği gördüğümde kalp krizi geçirecek gibi oldum. Bu herif beni zaafımla kandıracak, annem haklıydı.

Ala. O. Senin. Patronun. Ala. Yether.

Hana'nın annesi beni kapıda tek başıma bırakarak Hana'yı kenara çektiğinde Minhyuk arkasını döndü ve yine gülümsedi. "Yarın görüşürüz Bayan Wang, 8'de şirkette olun."

Kafasına tüküreceğim bunun. Beyni 8 packinde olan it torbası. İçeride Ala, kapıda Bayan Wang.

"Hadi artık gidin Bay Lee."

Onu resmen kapıdan itekleyerek gönderdim ve arkamı döndüğümde Hana'nın annesiyle göz göze geldim.

"Kim bu?"

Yutkundum. Patronum desem ayrı bir halt, iş arkadaşım desem daha işe başlamadım.

Iki ucu boklu sopa. (Bunu öğreten Tarih Hocamı saygıyla anıyorum.)

"Patronum."

Gerçeği söyleyip kurtulmak en iyisiydi.

Başını iki yana sallayarak 'anladım ben' bakışı attı ve elini beline koydu. "Ben de diyorum ki bu çocuk nerden tanıdık geliyor diyorum. Hana'nın telefonunda siz konuşurken gördüm öyleyse."

Hana'yla birbirimize anlamsızca bakıştık.

"Ne zamandır birliktesiniz çocuk ciddi mi?"

Ciddili mi bu anne!? Dışarıdan öyle mi görünüyor? เพศสัมพันธ์ (Siktir)

"Şey ommani öyle değil, yanlış anladın... Biraz kaba davrandı ve sonra özür diledi o kadar."

Hana'nın annesi dudak büzüp omuz silkti ve mutfağa giderek bizi orada bıraktı.

Birkaç dakika sonra Hana'nın odasında karşılıklı çığlık atıp tepiniyorduk.

Onca zaman peşinden koştuğum adam karşımda yemek yedi. Saçlarımı bile yolabilirim, içimde o derece bir enerji birikti.

Ve bu herifi her gün göreceğim.

Ve eskisi gibi kalbimi kırmaya başlarsa... Eğer eski duygularım canlanırsa...

İşte o zaman sıçtım.

—————

"Bayan Wang, Bayan Shim sizi odasında bekliyor."

Bayan Shim kim ki beni odasında bekliyor?

Sekreter kadını sessiz sedasız takip ettim ve yanında "Shim Hyosung / Satış ve Pazarlama Müdürü" yazan kapının önünde durdum.

Ben sadece benim it bana emir verecek sanarken bir de bu karı çıktı. Yaşasın(!)....

Siyah saçlı kırmızı rujlu ve alnı kırışık dolu makyaj deposuna yaklaşıp başımla selam verdim. Kadın mesleğinin hakkını veriyor tabii.

Ancak o yüzüme bakmaya bile yeltenmemişti. It karı? Belki... Ama Minhyuk'un sıfatını başkasına vermeyeceğim.

"Dosyalarınızda eksikler var Bayan Wang."

Önüme doğru resmen fırlattığı kağıt yığınına ardından hala bana bakmayan yüzüne baktım.

Agresif iğrenç yaratık.

İşe başlayalı daha 38 dakika oldu sevgili satış ve pazaralama müdürü Bayan Shim. Ne dosyası?

Not: Bu dosyalar işe başladıktan sonra tutulanlardan. Ve ben daha çalıştıracağım görevlileri bile tam görememişken...

Sakin kal Ala.

"Pekala Bayan Shim, tamamlayacağım."

Yüzüme zorla bir gülümseme yerleştirdim ve kapıya yöneldim.

"Gidebileceğini söylemedim."

Tekrar arkamı döndüm ve beyaz önlüğümü düzeltip parmaklarımla oynamaya başladım.

39 dakika... 39 dakikada bir yanlış mı yaptım yoksa bu kadın mı gıcık?

"Bugün habersiz teftişe gelen görevlilere konu hakkında açıklama yapmalısınız Bayan Wang. Açıklamanız uygun görülmezse ceza alırsınız."

Istemsizce yutkundum.

Bu kadının beni onlara karşı savunup işe bugün -altını çiziyorum ki 40 dakika önce- başladığımı söylemesi gerekmez miydi?

Ben sap gibi ayakta duruyorken kapının tıklatılıp açılmasıyla iki takım elbiseli adam ve arkalarında da Minhyuk -çok özür diliyorum buradayken ismi Bay Lee- görünmüştü.

"Bayan Shim, çalışan dosyaları hazırsa incelemek istiyorlar." Bay Lee iki adama oturmaları için buyur ederken bana baktı. "Siz burda ne arıyorsunuz Bayan Wang."

Istemsiz bir hareketle elimdeki dosyaları arkama sakladım. "Şey ben-"

Minhyuk sözümü keserek birden adamlara döndü. "Ah ve bu Bayan Wang, henüz işe bugün başladı onun dosyalarını görmezden gelin lütfen."

Gözlerim kocaman açılırken sonunda kafasını kaldırmaya tenezzül eden korkunç kadının lensli bakışlarıyla karşı karşıya gelmiştim. Sıçtım mı sıvadım mı ne yaptımsa artık bilemedim...

"Ö-öylese ben işime döneyim Bayan Shim." Yanıma dönüp başımla Minhyuk'a da selam verdim. "Bay Lee." ve ardından kapıdan çıktım.

Tabii o görevlilere selam vermeyi unutmam koskocaman bir aptallıktı.

Arkamdan gelen yürüme sesiyle refleks olarak arkamı döndüm ve sevgili Bay Lee ile karşılaştım. Fakat hemen başımı tekrar öne çevirerek gittiğim yöne ilerlemeye devam etmiştim ancak çok geçti. Çünkü beni görüp gülümsemişti bile.

Bay Lee, namı değer Minhyuk The It Herif: Çalışanlarına iyi davranan onlara göz kulak olan iyi müdür.

Bayan Shim, namı değer Hyosung The Cadı Karı: Çalışanlarına her türlü böcek gibi davranan pis kadın. Hiç sevmedim bunu ben.

Açıkçası Minhyuk'un şirketinde bu kadının ne aradığını merak ediyorum.

Merak ettiğim şey çok aslında, mesela BTOB'nin nasıl dağıldığı gibi...

Bay Lee sonunda yanıma yetişip adımlarını bana uydurdu.

"Sizi ekibimizle tanıştırayım Bayan Wang. Yaşınızdan küçük görünüyorsunuz, size saygısızlık etmelerini istemem."

Haklıydı. Bu yeni mezun olmuş öğretmenin ilk gününde neredeyse yaşıtı olan öğrencilerle uğraşması gibiydi. Hatta belki daha zor. Belki kendimden büyükler olacaktı.

Onu başımla onayladıktan sonra kafamı kaldırıp saate baktım. 08:58. Daha yeni başlıyorum.

——————————

Kapıyı açmamla Hana'nın boynuna atlamam bir olmuştu.

"Teşekkür ederim!!"

Evet evimin temel eşyaları yerleşmişti ki bunun için Hana'ya ayrıntılı talimatlar vermiştim ve işe yaramıştı. Kusursuz. Bu kızı çok seviyorum.

Şimdi kolileri yerleştireceğim.

Bir kedi gibi kendimi koltuğa atıp mırıldandım. İş hayatı yorucuydu. Zengin koca garanti olsa okumazdım be.

Neyse.

Hana da ayaklarımın ucuna oturdu ve birbirimize baktık.

"Günün nasıldı Bayan Wang?"

Güldüm. "Yaaah!" Bana Minhyuk taklidi mi yapıyor?

Günüm nasıl mıydı? Fazla hareketli değildi. En büyük aksiyon sabah erkenden yaşadığım şeydi.

Doğruldum ve yanaklarımı şişirdim. "Sanırım Minhyuk'u görmeye alıştım."

Evet artık her gördüğümde manyak Fangirl Ala kalbimi hızla çarptırmıyordu belki ama yine de heyecanlanıyordum. Tamam tamam, kabul ediyorum heyecan değil bu biraz hala heyecandan fazla bir histi...

Başımı çevirdim ve yerde duran üzerinde büyük bir X ile "hassas eşya" seçeneği işaretli koliyi gözüme kestirdim.

Hana koli ile bakıştığımı anlamış olacak ki koltuktan inip onu bana doğru çekti. "İçinde ne var ki bunun?"

O koliyi açmaya devam ederken yanına inip diz çöktüm ve yardım ettim. "Minhyuk..."

Onca zaman kıyamadığım o kadar çok şey vardı ki.

Hana koliye elini daldırıp yastık kılıfımı çıkardığında "Hatırladım!" diye cırladı. "Bunu senin için ben imzalatmıştım."

Evet bir yastık kılıfını Minhyuk'a imzalatması için Hana'dan rica etmiştim.

Her zaman ikinci bir yastığa sarılıp uyurum ve eskiden bu ikinci yastığımın ismi Minhyuk'tu. Biliyorum çok... Şizofrence değil mi ._.

Ve bu konu hakkında daha fazla bir şey söylemem...

Ayrıca evet. Koskocaman bir fandım. Ancak hiçbir zaman imza gününe yada konsere gitme şansım olmadı.

Belki gitseydim beni tanırdı ha? Şimdi bile hatırladığına göre.

Cidden fansitem o kadar farklı mıydı ya benim? Bow wow wow.

Elimi kolinin içine uzatıp en dipteki kutu ile aynı desene sahip kadife ayrıntılı defteri rastgele açtım ve okumaya başladım.

"...belki en baştan almalıyım; orda burda 8packini açan seksi bakışlı sarı kafa değil, pembe çizgili kazaklı ve ponpon şapkalı tavşan gibi ortalıkta zıplayan şirin çocuk..."

İşte benim hayran olduğum Minhyuk buydu. (Multimedya: Minhyuk'u ilk izlediğim videodan kısa bir kesit. Lim Hyun Sik en Sik's Sense Season2 Ep5)

Defterimi kenara bıraktım ve bu kez aynı desene sahip kutuya uzanıp elinde az önceki satırlarda bahsettiğim kazağın benzerini tutan Hana'ya baktım. Bu kazağı bulmak için adeta bir yerlerimi yırtmıştım. Benim için bu kazak Minhyuk'un bir sembolüydü.

Kutu'yu gören Hana'nın gözleri kocaman açıldı ve el çırptı. "Hala saklıyorsun!!"

4000 tane origami yıldızı -Evet kutunun içinde 4000 tane yıldız var- bir yerime sokamazdım yada öylece çöpe atamazdım.

En önemlisi yapıldığı kişiden başkasına veremezdim.

29 Kasım 2014. Bu tarihte ona gönderilmek için hazırlanan bir doğum günü hediyesiydi. Yaklaşık 7 ay sürmüştü hepsini yapmam.

Ancak ben 2014 Ekim'de bu işlere son vermiştim. Fangirl Ala gitmişti.

Küçük yıldızları avuçlarken küçük belki farkında olmasam da büyük bir şeyi hatırladım.

Fangirl Ala, bu tavşan çocuğu gerçekten çok sevmişti...

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet