_11.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

Burnumun direğindeki aptal sızıntı yüzünden gözyaşlarımı daha ne kadar tutabilirdim bilmiyordum. Ben orda oturmuş gerginlikten bacağımı sıkarken Minhyuk telefonda birilerine bağırarak salonda voltalar atıyordu.

"Hayır, ikimiz de bunun için izin falan vermedik. O reklam yayından kalkacak!"

Bağırdığında yerimden sıçradım. Gerçekten korkutucu görünüyordu.

5 dakika önce Hana da arayıp reklamı gördüğünü söylemişti. İnsanlar arasında çok çabuk yayılıyor olması beni ürkütüyordu.

"Annem ve babam görürse ne diyeceğim?" Minhyuk'un telefon görüşmesi bittiğinde hafifçe mırıldandım.

Yanıma oturdu ve elimi tuttu. "Iyi olacak. Baban görürse onunla konuşacağım."

"Kaldıracaklar mı..?" Başımı kaldırıp umutla gözlerine baktığımda başını sallayarak beni onayladı.

"Araya birilerini soktum. Artık yayınlanmayacak."

Rahatlamayla derin bir nefes aldım. O an kameraların açık olduğunu bilmiyordum. Muhtemelen o da bilmiyordu..

Bana sarılıp sırtımı okşadı. "Her şey iyi olacak."

---------------------

"Minhyuk-ah!! Yapamam dedim." Yanımızdan geçen görevliye gülümsedikten sonra ona geri döndüm. "Televizyona falan çıkamam."

Bana söylemeden beni getirdiği stüdyoda dikiliyorduk. Sanırım artık beni ordan oraya sürüklerken nereye gittiğime baksam iyi olur. Adama ne kadar güveniyorsam...

Amacı yayında birlikte olduğumuzu açıklamak ve reklamın iznimiz olmadan çekildiğini söylemekti.

Gülümseyip ellerimi tuttu. "Söz veriyorum iyi olacak." Nefesimi tutuyordum. "Televizyon sayesinde yayılan bir dedikodu ancak televizyon sayesinde toparlanabilir."

Yavaşça başımı sallayıp onayladım, sessiz kalmıştım.

"Yayın boyunca yanında olacağım sevgilim."

---------------------

"Teknik olarak bir reklam çekmediğimizden bahsedemezler," Minhyuk yani Bay Lee şirkette durumu gözden geçiriyordu. Laboratuvarın olası kapanma durumundan dolayı büyük bir gerginlik yaşıyorduk. Çalışan kaybı da buna tuz biber olmuştu doğrusu.

Bakışlarımı odadaki 3 diğer insandan kaçırdım. Reklam filminden çoğu kişinin haberi vardı. Bu utanç vericiydi. Ancak asıl reklam yayından kalktığı halde ikimizin bulunduğu yayın ürün için oldukça büyük bir reklam haline gelmişti.

"Reklam yayından kalkmış olsa da, fazlasıyla konuşuldu ve bu ürünü tanıtmak için yeterli bir durum. Laboratuvarımızın kapatılacağını sanmıyorum."

Minhyuk devam ederken benim altımda çalışan Kim Min Jae araya girdi. "Bay Lee ve Bayan Wang birlikteliğini resmen bize de söylerse daha rahat çalışacağız."

Tamamen yerin dibine girmek istiyordum. Minhyuk'a bu işten sıyrılmasını ima eden bir bakış attım, sonuçta toplantının yönetimi ondaydı.

Oysa kocaman gülümsedi ve ayağa kalkıp ellerini çırptı. "Madem öyle, ben de herkes burdayken söylerim. Bayan Wang ile birlikteyiz."

Pislik it herif.

Televizyonda görmediler mi sanki bunlar da?

Ben masaya gömülmeye çalışırken Minjae neşeli bir şekilde konuştu. "Tebrikler Bayan Wang ve Bay Lee!!"

En azından bu içten kutlama utançtan yerlere girmemi engellemişti. Ben de aynı şekilde gülümsedim ve hepsinin ilginç tebrik mesajlarını kabul ettim.

"Bay Lee görmeniz gerektiğini düşündüğümüz bir şey var." Sekreterimiz aniden içeri girdiğinde herkes ayaklandı. Nefes nefese olduğu için koştuğu belli oluyordu.

Endişeyle Minhyuk'a bakıp odadan çıkarken onu takip ettim. Diğerleri de bizi takip ediyordu.

Etude House bizi kapatıyor olabilir miydi? Ne olduğu hakkında çok bir fikrim olmasa da endişeleniyordum.

"Lee Minhyuk asla sandığınız gibi biri olmadı." Şirketteki genel televizyondan tanıdık sesi duyduğumda hepimiz karşısında dizilmiştik. Yook Sungjae.

Sungjae güneş gözlüğünü çıkarıp alnındaki saçlarını düzeltti ve kendini kameraya doğru yaklaştırdı. Tamamen beyaz bir mekanda gibi görünüyordu.

"Burada her şeyi anlatmayı planlamıyorsun değil mi Sungjae-yah?" Ilhoon'un da sesini duyduğumda gözlerimi kısıp Minhyuk'a baktım. Büyük bir dikkatle ekrana bakıyordu.

"Minhyuk Hyung..." Bunu gerçekten iğrenç ve tükürmek istercesine söylemişti. "...onun bize ve fanlara ne yaptığını hemen burda anlatabilirim."

Minhyuk'un sıktığı yumruğu iki elimle kavradım. Ekrana bakmıyor, gözümü ondan ayırmıyordum. Gözleri birkaç saniye benimkilerle buluştuğunda titredim.

Bana bile nefretle bakıyordu.

Ekrana tekrar döndü ve mırıldandı. "Söyle... Anlat onlara." Sesi git gide bağırmaya dönüyordu. "Söyle dedim! Anlatsana!!"

Ellerimle yumruğunu daha sıkı kavradım. Korkuyordum ve merak ediyordum. "Minhyuk-ah!"

"2 yıl 11 ay önce BTOB dağıldığında kimse bunun onun yüzünden olduğunu düşünmedi." Sungjae de nefretle kameraya bakarken tekrar Ilhoon'un sesini duydum. "Sungjae-yah bunu canlı yayında yapmasak mı? Reklama girebilir miyiz?"

"Yaptığın iğrençliği hiçbirimiz unutmadık Hyung." Sungjae son kez kameraya bağırdığı an program reklama girdi.

"Kendini ne sanıyor!?" Minhyuk elimden itercesine kurtulup kattaki balkona çıktığında donmuş bir şekilde arkasından bakıyordum.

Yaptığı iğrençlik? Minhyuk'un yaptığı iğrençlik... Bu nasıl bir iğrençlikti? Sungjae'ye güvenmek istemiyordum. Ancak Ilhoon'un o anda yayını kesmesi beni şüphelendiriyordu.

Balkonun açık kapısından ona baktım. Ellerini demirlere yaslamıştı. Arkasını döndü ve sekretere seslendi. "Jimin-ah bana sigara getirir misin?"

Gözlerim genişlerken sigara almaya giden sekreteri takip edip çekmeceden bir paket sigara çıkarmasını izledim. "Gerçekten götürecek misin?"

"Bay Lee stresli olduğu zamanlarda içmek ister, genellikle ayda bir kez falan olur."

Ben bir şey diyemeden önümden sigarayı götürürken onu takip ederek balkona çıktım. Minhyuk yüzüme bile bakmıyordu.

Şu gergin ortamlar ve gizemli olaylar beynimi allak bullak etmişti.

Minhyuk tam sigarasını yakacakken sigarayı tutup ağzından çektim ve bana bakmasını sağladım. "İçmiyorsun."

İç çekip dışarıyı seyretmeye devam etti. Gerçekten yüzüme bakmak istemiyor gibiydi.

"Anlat bana.. BTOB ile ne oldu?" Yumuşak bir sesle konuştum. Ona hemen sert yapmak istemiyordum. Söylediğim gibi Sungjae'ye güvenmiyordum.

"Canını sıkmana gerek yok Ala." Bunu söylerkenki ses tonu bile canımı sıkmaya yetiyordu zaten.

Israr etmeye devam ediyordum. Onu sıkmak istemesem de canım yanıyordu. "Seni böyle görmek yetiyor. Anlatmanı istiyorum, lütfen."

Yaklaşık 15 dakika sonra yakınlardaki bir kafede karşılıklı oturuyorduk. O konu hakkında sessiz kaldıkça endişem artıyordu.

"Biz..." Söze başladığında dalgın bir şekilde masadaki tuzlukla oynuyordu. "...onlar gibi dağılmadık."

"Kimler gibi?" Ben ona baksam da bana bakmayı reddediyor gibi masayı incelemeye devam etti.

"B.A.P mesela. Sözde dağıldılar." Güldü. "Hadi canım... Her zaman birlikteydi onlar. Ama biz.. Biz bilardo topu gibi dağıldık Ala-yah."

"O zaman biz de sizin için üçgeni buluruz değil mi?" Onun gibi negatif olmak istemiyordum.

"Nereden bulacaksın?" Sonunda yüzüme bakmıştı. "O gün Changsub artık istemediğini söylemeseydi o odadan çıkmayacaktım. Tıpkı daha önce yaptığım gibi, bir Hyung gibi davranıp orada kalacaktım."

"Hangi gün?" Elini tuttum. "Anlatmak ister misin?"

Elini çekip arkasına yaslandı ve ceketini çıkarıp başını iki yana salladı. "Konuşmak istemiyorum, lütfen..."

"Peki." Sessizce mırıldanıp masada boş kalan elimi kendime çektim. Kalbimi kırmıştı.

Ellerimi beklemediğim bir anda avuçlarına aldığında başımı kaldırıp ona baktım. Gülümsüyordu. "Sungjae'nin abartılarının aramıza girmesini istemiyorum. O çocuk sen hediye gönderdiğinde bile ortalığı yıkmıştı."

Şaşkınca onu dinleyip yavaşça başımı salladım. Bir dakika... "Beni tanıyorlar mıydı?"

"Hmm. Benim kadar olmasa da Wang Ala ismini duydukları an hatırlayacaklardır." Bunları söylerken ellerimi yavaşça okşamıştı. Doğrusu bu herife kızmak bile çok zordu.

Ancak ben şimdilik istediğimi almıştım. Diğerininse peşini bırakacağımı sanmıyordum.

--------------------

"Evet ikinizi televizyonda gördüm, tebrik ederim Ala-ssi. Eski bir fan olarak çok daha mutlu olmalısın."

Tam 1 hafta boyunca görüşmek için uğraştığım adam Seo Eunkwang Karşımda otururken gülümsedi. Kendimi sevgilisinin arkasından iş çeviren kadınlar gibi hissediyorum.

"Teşekkürler Eunkwang-ssi. Umarım buluştuğumuzu ona söylemezsin." Ensemle oynamaya başlarken mırıldandım. "Gerçi konuştuğunuzu sanmıyorum..."

"Efendim?" Beni duymuş olsa da son sözlerimi tekrarlamamı istermiş gibi bakıyordu.

"Ah~ yok bir şey." Gülümsedim ve elimi ensemden çektim. Artık Söze girmem gerekiyordu. "Şu Sungjae'nin... Jung Ilhoon'un Programı'nda bahsettiği şey..." Gözlerimi kıstım.

Başını iki yana sallayarak arkasına yaslanıp benden uzaklaştı. "Bizim Minhyuk, bunu sana anlatmadı mı?"

Ona hala bizim demesi beni şaşırtmıştı.

"Hayır~ Anlattı!" Yalan söylüyordum. "Ama başkasının, özellikle gruptan birinin ağzından duymak istiyorum." Açıklamamı yeterli bulmayıp devam ettim. "Bilirsin bu sıralar dalgın ve çok gergin, ona yardım etmek istiyorum sadece."

Balık yani Eunkwang ağıma düştüğünde başını sallayıp anladığını belirten sesler çıkardı. "Tam olarak neyi anlatmamı istiyorsun?"

Biliyormuş gibi yapmaya devam ettim. "Biliyorsun işte BTOB'yi dağıtan o son olay. En başından. Minhyuk odayı terketmeden öncesi." Bildiğim iki bilgiden birini kullanmıştım.

Changsub istemediğini söyledi. Minhyuk odayı terk etti. 

Ve BTOB dağıldı mı?

Dudaklarını ısırarak masaya yaklaştı ve ciddi bir ifadeyle gözlerime baktı. "Kendi bildiklerimi ve gördüklerimi anlatacağım öyleyse."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet