_18.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

"Bu soda firması neden durup dururken böyle bir şey yapıyor?" Ilhoon'un eli cebindeydi.

Ona katılıyordum. Gerçekten düşündürücüydü. Bir soda firmasının dağılmış bir grubun promosyonunu yapması mantıklı değildi. Ortalıkta BTOB'den daha popüler onlarca grup vardı.

"Sistemlerini bile çözemedim." dedi Eunkwang poster gibi bir şeyi masaya açarken. "Bu peluş bebekleri 6lı kutu yada 2,5 litlerik şişeyle hediye ediyorlar. Biz olduğumuz bariz ortada ama bütün üyelerden eşit sayıda ve çeşitte bebek yok."

Eğilip posteri inceledim. Tüm bebeklerin resmi vardı. Toplamda 23 çeşit. "Ayıralım." Birden konuşmuştum. Hepsi bana bakarken çantamdan tükenmez bir kalem alıp posteri kendime çevirdim. "Herkesten kaç tane olduğunu not alalım."

Sungjae başını salladı. "Belki bir şey çıkar."

Kaşlarımı çatmış bebeklere bakarken Minhyuk da bana yanaşmıştı. "Hangisi hangimiz nasıl bileceğiz?"

Ilhoon kalemimin tam ucundaki peluş bebek resmine parmağını doğrulttu. "Şu kırmızı kafa kesinlikle Minhyuk Hyung. Thriller'dan."

Haklıydı. Bebeğin üzerine bir çizik attım ve posterin boş alanına Minhyuk yazıp yanına dik bir çizgi çizdim.

"Hepimiz farklı mvlerdeki saç ve kıyafetimize göre bebekleri ayıracağız." Onlar konuşurken boşluğa hepsinin ismini alt alta hızlıca yazıyordum.

"Şu en köşedeki kesinlikle Changsub Hyung!" Sungjae'nin sesi heyecanlıydı. Sungjae ve Changsub arasındaki tuhaf sevimli sürtüşmeleri anımsayıp gülümsedim.

Bebeklerin hepsini bulduğumuzda elimizdeki çeteleye baktık. İşaretleme boyunca bile orantısızlık dikkatimi çekmişti zaten.

Eunkwang ||
Minhyuk |||||
Changsub |||||
Hyunsik |
Peniel ||||
Ilhoon |||
Sungjae |||

"Burda bir... Mesaj verilmeye çalışılmış olabilir mi?" Hyunsik hepimize bakıp güldü. "Cidden anlamsız.."

Mesaj olduğu bariz ortadaydı. Ama ne olduğunu anlayamıyordum.

Sungjae dudak büzdü. "Belki sadece bir Melody'dir ve üyeleri sevme çoğunluğuna göre bebek tasarlamıştır, olamaz mı?"

Hepimiz ona kötü kötü bakarken Peniel araya girdi. "Ala, sen bir Melody'sin. Düşün."

Düşün demek kolay lan. Ne bileyim hangi fanteziyle yaptı bunu yapanlar? Gözlerimi ondan kaçırıp tekrar posterde gezdirdim. Sloganı BTOB ile ilgili bir akrostişti.

"Akrostiş..." Mırıldandım. Sanki bir şeyler geliyordu ama gelmiyordu. Biraz durup pes ettim. "Gerçekten tuhaf. Bilmiyorum."

"Bu soda firmasının adını 2 yıl önceye kadar hiç duymamıştım." Eunkwang poster üzerinde başka şeylere odaklanmaya çalışıyor gibiydi.

"Yaklaşık 2 buçuk yıldan beri var. Farklı tatlar ve aromalar deniyor. Çok çabuk popüler oldu." Sungjae açıklarken gözlerim posterin alt köşesindeki küçük yazılarda geziyordu.

"2 buçuk yıl... Akrostiş..." Mırıldanıyordum.

"Changsub Hyung!" Sungjae aniden bağırdığında sıçradım. "Bunu yapan o. Ala diyince farkettim, o akrostiş yazmayı severdi."

Heyecanla ona bakarken birden Eunkwang ciddileşti. "Aishh, biraz mantıklı konuş."

"Hayır." Minhyuk masaya ve haliyle Sungjae'ye de yaklaşmıştı. "Changsub'a ulaşamıyoruz. O da bize ulaşamıyor. Bir çözüm yolu olabilir."

Sungjae de devam etti. "Tam da Changsub hyunga göre sıradışı bir çözüm."

Ilhoon gözlerini devirdi. "Changsub Hyung şu şirketin kapısından içeri girse zaten ona 'Hayır sizi Yook Sungjae ile görüştüremeyiz.' diyecekler.." Dalga geçiyordu.

"Bence oraya gidip bakarak bir şey kaybetmeyiz." Dedi Eunkwang en sonunda.

Başımı tutup iki yana salladım. Ilhoon haklıydı, Lee Changsub çoğunun yerini biliyordu neden irtibata geçmek yerine böyle bir yol seçsin ki? "Sayılara ne diyorsunuz?" Diye sordum. Bir anlamı olmalıydı.

"Bilmem." Sungjae gülmeye başlamıştı. "Tek bildiğim hepimizin boş bir zamanı olduğunda bu firmaya ziyarete gidip onu bulacağımız." Ayağa kalkıp paltosunu aldı. "Şimdi izninizle programım var."

Kapı açıldığında içeri dolan soğuk hava yüzünden üşüyüp Minhyuk'a sokuldum. Herkes dağılırken kulağıma eğilip fısıldadı. "Biz de ev bakmaya gidelim mi sevgilim?"

-----

Gözlerimi kırpıştırarak eve baktım. Benim için çok çok fazlaca büyüktü. Ve tuzlu...

"Minhyuk-ah bu.." Ağzımı açmıştım ki sözlerimi kesti.

"Her katta ayrı kamera var. Bu akıllı kapı sistemini de kilitli kaldığında firma bile 4 saatte anca açabiliyor."

Sözlerimi yutup derin bir nefes aldım. Taşınacak olmam iki iki dörttü. Parmaklarımla oynayarak ona baktım. Hala korkuyordum.

"Sabah sen uyurken babanla konuştum." Dedi Minhyuk eli saçlarıma kayarken. "O da böyle bir yer bulmamı istedi. Şanslıyız ki aynı gün bulduk."

Bir şey söylemeden ona sarılıp başımı yasladım.

"Yanına taşınmamı ister misin Ala-yah?" Onun yumuşacık ses tonunu duyduğumda başımı kaldırıp ona baktım. Kesinlikle istediğim bir şey olduğunu sanmıyordum. Ama istemediğim bir şey de değildi.

Başımı belli belirsiz iki yana sallayıp gözlerimi kaçırdım. "Anneni yalnız bırakma. Bu evde iyi olacağım."

Ev sahibi odaya girdiğinde ikimiz bir mesafe ayrılıp ona döndük. Minhyuk kocaman gülümsedi. "Tutuyoruz."

-----

"Birkaç ay orda kalırsın ve sonra evlenince 2 veya 3 odası olan bir ev bakarız hm?" Minhyuk araba kullanırken bir yandan benimle konuşuyordu. "Hatırlıyor musun.. Eski evi tutarken yanındaydım."

İster istemez güldüm. "Ev sahibi seni benimle ilgili biri sanmış olmalıydı, adama o kadar karıştın ki.."

Bir süre güldükten sonra arabada bir sessizlik oluştu. Minhyuk tamamen yola bakıyordu. "Senden hoşlandığım için seni işe aldım."

Bu küçük itiraf da benim bir önceki gece yaşadığım olayı unutmam için destekçi miydi? Yoksa gerçekten sadece söylemek mi istemişti? Kalbim pır pır atarken, onun beni sevdiğini zaten bildiğim halde bunun benim bildiğimden öncesine ait olduğunu öğrenmek heyecan verici ve şaşırtıcıydı.

Dikkatle onu izliyordum. Bir saniyeliğine bana bakıp tekrar yola döndü ve dudaklarını dişledi. "Sana olan merakım gittikçe haddini aşmıştı. Önceden sadece bir fansitesiydin, sonra tek bir fan olduğunu ve arada sivrildiğini farkettim. Dikkatimi çekiyordun. Ortalıktan kaybolduğunda seni merak ettim. Bu merak her geçen gün daha daha çok arttı ve artık ismi meraktan farklı bir şey olmalıydı."

O bunları söylerken, sanki nişanlı değilmişiz gibi heyecanlanmaya devam ediyordum. Bacaklarımı sıktığımı farkettiğimde ellerimi yumruk yapıp iki yanıma bıraktım.

"Jimin bana Hong Kong'dan Wang Ala adında birinin iş ilanı için aradığını söyleyene kadar merak hissi fazla yoğun değildi. Ancak artık seni işe alırken bu merakı bile aşmış şeye ne isim vereceğimi hala bilmiyordum. Şimdi biliyorum.
Seni yanımda istedim. Yanımda olursan tekrar kaçamazsın diye düşündüm. Sahi.. Neden kaçtın?"

Uzun konuşmanın sonu aniden bana çevrildiğinde yutkunup arkama yaslandım. "Bilmem."

"Yah.. Sana her şeyi anlatıyorum diye yapıyorsun.." Minhyuk mızmızlanıyordu. "Niye? Neden bıraktın?"

"Hiçbir zaman... Benim olamayacağın için. Bu çocukçaydı. Artık büyümüş olmalıydım." Şimdi belki doğru olmasa da, o zamanlar düşündüğüm buydu. Söylemiştim.

Derin bir iç çekip gülümsedi. "Seni seviyorum Ala. Ve koruyacağım."

"Ben de seni seviyorum." Bana değil yola bakıyor olsa da gülümsedim.

Evime geldiğimizde Minhyuk da indi ve bagajdan bir şeyler çıkarmaya başladı. Çanta gibiydi.

"Bu ne?" diye sorduğumda bagajı kapatıyordu. "Seninle kalacağım ve toplanmana yardım edeceğim."

Başımı hızlıca iki yana salladım. "Hayır. Olmaz. Annen..."

"Annem 1 haftalığına abime kalmaya gitti sevgilim." Elimden tutup beni kapıya doğru çekmeye başladı. "Endişelenmene gerek yok."

İç çekip onu takip ettim. Ondan habersiz gidip polise telefon konuşmasını anlatsam mı diye düşünüp duruyordum. Ancak bu tanımadığım insanın kim olduğunu zaten biliyordum. Yalnızca yüzünü görmemiştim ve ismini bilmiyordum o kadar.

Fazla yorulmamak adına birkaç kutu eşya topladıktan sonra ikimiz de kanepeye uzandık. Hala endişeliydim ve karnımdaki o his beni rahatsız ediyordu.

"Acıktın mı?" diye sordu Minhyuk, muhtemelen karnımdaki elimi farkettiğinde. "Yemeğe abime gidelim mi? Yada dışarda da yiyebiliriz.."

Başımı iki yana sallayarak ona sokuldum. "Sen acıktıysan gidelim. Ben daha acıkmadım."

Sol kolunu boynuma dolayıp beni biraz daha kendine çekti ve başımı öptü. Ona alışmış olmam gerekirken aksine her defasında daha çok heyecanlanıyordum.

"Minhyuk-ah..." Başımı biraz çekip ona baktım. Gün boyu düşündükçe saçmaladığımı farketmiştim. "Birbirimizden bir şey saklamayacağımızı söylediğimizi hatırlıyor musun?"

Belli belirsiz başını sallayarak devam etmemi bekledi. Onu daha fazla meraklandırmayacaktım.

"Geçen gün bir telefon aldım. Beni senin hakkında uyarmak istediğini söyledi." Nefesimi tutup tepkilerini bekledim. Onu sorguladığını düşünmesini kesinlikle istemiyordum. O an yanılmış olsam bile artık bunu aşmıştım.

"Ne.. Söyledi?" Bir süre sessizce bakıştık. "Biliyordum.. Kim olduğu hakkında aynı şeyi düşünüyoruz değil mi?" Gözlerini kaçırıyordu.

"Öyle..." Onunla bunu konuşmaktan hoşlanmıyordum.

"Ala-yah." Yüzümü tutup ona bakmamı sağladı. "Ondan korkma." Biliyordum ancak istemeden de olsa korkuyordum işte.. Minhyuk sözlerine devam etti. "Derdi seninle değil, benimle."

-----

"Bittiğine inanamıyorum.." Dedi Hana sonunda yerleştirdiğimiz koltuğa zıplarken. Minhyuk hala diğer tekini itmeye çalışıyordu.

"Ölüyorum.."

İç çekip dudaklarımı ısırdım. "Yeter artık uğraşma." Gerçekten tam 1 haftada taşınmayı başarmıştım. Ama üçümüz de çok yorulmuştuk. İkisine de kocaman bir teşekkür borçluyum. "Size nasıl ödeyeceğim.. Teşekkür ederim."

Hana sırıttı. "Yarın akşamki Got7 konserine bilet al."

Ben de güldüm. Dalga geçtiğini düşünüyordum. "Tükenmiştir."

Minhyuk araya atlayıp "Sizi konsere VIP sokabilirim." derken Hana ciddi bir ifadeye bürünüp dikleşti. "Biletleri ayırttım. Param yoktu."

Şaşırıp gülümserken başımı salladım. Bana yardımları için borcumu ödemiş olmaktan mutluluk duyardım. "Kabul."

"Yah.. Niye para veriyorsunuz? Jackson'ı Junior'ı ve JB'yi hatta hepsini tanıyorum.." Minhyuk sesinde takılmamanın umutsuzluğunu barındırıyordu. Ona gülmek istiyordum. Çok sevimliydi.

"Kapa çeneni." Hana ve ben şakayla karışık aynı anda bu sözleri söylemiştik. Minhyuk tokat yemiş gibi bana bakarken devam ettim. "Bir kez olsun Hana'yla eskiden hayalini kurduğumuz şeyi yapmak istiyoruz."

Minhyuk iç çekip tam cevap verecekken Hana araya atladı. "B.A.P'nin başka bir şirket altında ikinci kez tekrar birleşeceğini duydum. Bizi onların konserine VIP sokabilirsin belki."

Memnun bir ifadeyle başımı salladım. Minhyuk da ikna olmuş görünüyordu. Sessizliği bozmak adına düşüncelerimi paylaşmak istedim. "Umarım BTOB tekrar birleştiğinde de bizi VIP olarak ağırlarsın."

Eli ensesine giderken gözlerini benden kaçırıyordu. Asıl amacım ona baskı uygulamak olmasa da şimdi kendimi suçlu hissediyordum.

"Bilmiyorum..." dedi hala ensesindeki saçlarla oynarken. "Hepsi solo şeyler yapıyor ve ben-"

"Üzgünüm." Birden sözlerini kestim çünkü pişman olmuştum. "Öyle söylemek istemedim biliyorsun."

Biz bakışırken Hana yine lafa atladı. Ve bunu yaptığı için onu çok seviyorum. "Annem yemek gönderdi. Hadi yiyelim."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet