_7.5

Former Fangirl (TÜRKÇE)

"Seni evine götüreyim Ala."

Abim ve yengem evlerine döndüğünde Ala da gitmek için müsade istemişti ve şimdi kapıda dikiliyorduk. Annemin neden kapıya gelmediği hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Saat çok geç olmuştu ve bilinmeyen güçler yüzünden onu yalnız başına göndermek istemiyordum.

"İyi böyle~ Arabamla geldim zaten." Gözlerime bakarak gülümsediğinde başımı salladım. "Pekala, öyle olsun..." Gülümseyip kapıyı açtım. "Bugün için gercekten çok teşekkür ederim Ala-yah~"

"Hayır, ailemi özlemiştim bu iyi geldi. Seunghee ve Jaehee çok tatlılar." Dudaklarını ısırıp bana baktıktan sonra birden elimi tuttuğunda bakışlarımı oraya çevirdim. Ben onun dudaklarına dokunmuşken, belki onun bu yaptığı hiçbir şeydi. Ancak kalbimi hızlandırıyordu.

"Sen..." Konuşmaya başladığında bakışlarımı tekrar ona çevirdim. "...onları hala seviyorsun Minhyuk-ssi." Diğer elini de elimin üzerine koyup benim elimi tamamen avuçlarına aldı. "Onları kaybetmemek için bir odaya kapatıyorsun... İnsanlar bir şeyi kaybetmekten korkuyorsa onu seviyordur."

İçimde bir rahatlamayla tekrar gülümsediğimde elimi bırakıp arkasını döndü ve asansörün düğmesine bastı.

Küçüktü belki ama benim de ruhumun öyle kaldığını söyleyebilirim.

Içeri annemin yanına döndüğümde pencereye yaklaşıp çıkış kapısını dikizlemeye başladım.

"Sen neden götürmedin?" Annem ciddi ses tonuyla sorduğunda arkamı döndüm ve gidip yanına oturdum.

"Arabası var anne. Istemedi."

Annem yanağımı okşadı ve gözlerine bakmamı sağladı. "Çok tatlı bir kız Minhyuk-ah~"

Evet anne.. Ama sinirlenince Çince konuşmaya başlıyor bir görsen, şirketçe korkuyoruz.

"Hadi uyu anne. Geç oldu." Yanağına kocaman sulu bir öpücük bıraktığımda bana sarıldı ve saçlarımı okşadı.

Kaç dakika öyle durduk bilmiyorum ama bizi ayıran şey çalan telefonum olmuştu.

*Wang Ala Arıyor*

Dikleşip telefonu açtım. "Ala-yah~ bir şeyini mi unuttun?"

"Bay Lee Minhyuk-ssi ile mi görüşüyorum?" Ala yerine bir adam konuştuğunda kaşlarımı çattım. Bay Lee Minhyuk-ssi?

"Evet. Ama ben kiminle-"

"Ben Komiser Jung Yoojoon, Bayan Ala'nın nesi oluyorsunuz?"

Kaşlarımı çatıp ayağa kalktım ve telefonu hızlıca diğer kulağıma geçirdim. "Patr- İş arkadaşıyım. Ala nerde?"

"Wang Ala bir kaza geçirdi." Elimi alnıma götürüp saçlarımı yukarı tarayarak dişlerimi sıktım. "N-nerde!?"

Komiser bana hastanenin ismini verirken arkadan gelen sesler nefesimin anlık kesilmesine sebep oluyordu. '200'e şarj et!!.....400!'

"Birazdan Wang Ala oraya sevk edilecek Minhyuk-ssi. Telefonunun dili Çince olduğu için ailesine ulaşamadık ve son konuştuğu kişi sizdiniz..."

Ceketimi ve araba anahtarımı alıp çıkış kapısına yürürken Komiserin söylediklerini artık dinlemiyordum bile.

Kapıdan çıkmadan arkamdan gelen anneme seslendim. "Anne Ala kaza geçirmiş seni ararım."

Arabayı kullanırken benim de kaza geçirmemiş olmam büyük şanstı. Ellerim titriyordu.

Nasıl park ettiğimi bilmeden hastanenin acil kapısının önündeki ambulansa koştum fakat boştu. Aynı hızla içeri girip işlem bölümündeki görevliye kaza geçiren genç bir kızı sorduğumda bana gösterdiği odaya yöneldim. Kapı açıktı.

Içeri girip sedyede yüzünün sol tarafı alnından boynuna doğru kan içinde, bilinci tamamen kapalı Ala'yı gördüğümde bir adım daha attım fakat biri beni durdurdu.

"Minhyuk-ssi siz misiniz efendim?"

Kesik nefesler alırken titrekçe başımı salladığımda elime Ala'nın üzerine kan sıçramış olan telefonunu tutuşturdu. "Ailesine siz haber verirsiniz?"

"D-durumu nasıl?" Ağzımdan zar zor bu kelimeleri çıkardıktan sonra sedyedeki Ala'ya ve etrafındaki doktorlara tekrar baktım.

Bir saat önce bana gülümseyen insanı hareketsizce görmek canımı yakıyordu.

"Minhyuk-ssi.." Doktor konuştuğu halde gözlerimi Ala'dan ayırmadım. "Bunu söylemek zor ama... Yine de onu uyandırmak için elimizden geleni yapacağız."

Yoğun baş dönmesiyle birlikte boş bakışlarımı doktora çevirdiğimde koluma girdi. "Burda duramazsınız. Lütfen dışarıdaki oturaklarda bekleyin, olur mu?"

Yavaşça başımı sallayıp beni kapının yanındaki oturaklara oturtmasına izin verdim. Beynim uyuşmuş gibiydi.

Annem aradığında kendimi biraz toparladım. Ona Ala'nın iyi olacağını ve şimdi uyuması gerektiğini söyledim.

Doktor ailesine ulaşmamı söylemişti ama nasıl yapacağımı bilmiyordum. Çok şükür ki şifresi olmayan telefonu açtım ve dudaklarımı ısırarak ellerimle kan damlalarını silip rehbere girdim. Her şey Çince yazıyordu.

↑Bay Lee Minhyuk-ssi (劣犬)

↓爸爸

✕ 媽媽

↓Hana~

Hana'nın ismini okuduğumda tereddüt etmeden aradım ve dudaklarımı ısırdım. Telefona cevap veren olmayınca mesaj kısmına hastanenin adını yazıp durumu kısaca anlatarak ona mesaj çektim ve telefonu yanıma bırakıp yüzümü ellerimle kapattım. Korkuyordum ve tüm bedenim titriyor gibiydi.

İnsanlar bir şeyi kaybetmekten korkuyorsa onu seviyordur.

Odadaki doktorun sesiyle yerimden fırladım. "Kan kaybını durduramıyoruz, acil kan gerekiyor!"

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet