_14.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

Minhyuk yüzünde büyük bir ciddiyetle telefonu cevaplayıp odasına geçtiğinden beri tam 17 dakika olmuştu. Bir şeylerin ters gitmesinden korkuyordum.

Ben önünde dikilirken kapıyı açtığında gözlerimi kaçırdım. Beni ilgilendirmeyen özel bir konu olabilirdi.

Kocaman gülümseyip telefonunu havada salladığında rahatladım. Korkunç bir şey oldu diye çok korkmuştum. "Tahmin et kim aradı?"

"Annen?" Gözlerimi kırpıştırarak ilk tahminimi sunduğumda suratını astı. "Daha yaratıcı bir tahmin yap Ala.."

Derin bir nefes aldım ve gözlerine baktım. Aklıma bir şey gelmiyordu doğrusu.

"Hyunsik aradı." Ben uzun süre sessiz kaldığım için dayanamamıştı. Kocaman sırıtıyordu.

Ellerimi yanaklarıma yerleştirirken gözlerim kocaman olmuştu. "Lim Hyun Sik?" Yavaşça hecelediğimde hala aynı şekilde gülerek başını salladı. "Lim Hyun Sik."

"BTOB'nin vokali Lim Hyun Sik?" Tekrar hecelediğimde yine beni taklit etti. "BTOB'nin vokali Lim Hyun Sik."

"G-güldüğüne göre onunla- o seninle iyi konuştu öyle mi?" Karmakarışık aklımla bir şeyleri birbirine bağlamaya çalışıyordum fakat pek başarılı olduğum söylenemezdi. Minhyuk'un her şeyi anlatması gerekiyordu.

Önce gülüp sıkıca bana sarıldıktan sonra konuşmaya başladı. "Onu çok özledim. Aslında hepsini çok özledim. Hong Kong'a 3 gün önce telefon reklamı çekimi için gelmiş ama bugün tatil günüymüş. Buluşmak istiyor."

Babamın içeride oluşunu fırsat bilip ben de ona sıkı sıkı sarıldım. "Ne kadar mutlu hissettiğimi bilemezsin.."

"Ala!" Annemin sesini duyduğum an hızlıca çekilip arkamı döndüm ve seslendim. "Efendim anne?"

"Baban galerideki siyah Mercedes mi ne, onu sana vereceğini söyledi, gidip konuş istersen." Korece konuşuyordu. Babam benden önce ona bir şey söylemişse kesinlikle annemden öğrenirdim zaten.

Bakışlarımı karşımda gülen Minhyuk'a çevirdim. "Dün gece bunu biliyordun değil mi küçük canavar?"

Kaşlarımı çattım, kızmıştım. Ama yeni bir arabam olduğu için mutluluğumu hiçbir şey kaçıramazdı. "Bilseydim, kırmızı olanı kaçırırdım."

"Benim kadınım gerçekten korkulması gereken biri." Minhyuk benimle dalga geçmeye devam ederken 'benim kadınım' lafını umursamamaya çalışarak arkamı döndüm ve babamın yanına giderken "Bugün seni Hyunsik'in yanına kim götürecek acaba?" dedim. Her şey karşılıklı Bay Lee Minhyuk-ssi it herifi.

Umarım sana olan sevgim de buna dahildir.

-----------

"Ona bugün saat 4te otelinde olacağımı söyledim ama yetişemeyeceğiz."

Minhyuk'la dün gece kaçırdığımız fakat şimdi benim olan arabanın içinde trafiğe sıkışmış vaziyette milim milim ilerlerken tam 1 saatimizi geçirmiştik.

"Bu kadar trafik benim suçum değil." Dudaklarımı büzdüm. "Trafik dahil 15 dakika içinde orada olacağız. Güven bana."

Heyecanını anlayabiliyordum, ben de en az onun kadar heyecanlıydım. Geçen reklam çekiminde Ilhoon'u saymazsak Minhyuk 3 yıldır ilk kez bir grup üyesiyle buluşacaktı.

"Peki Hong Kong'da olduğunu nerden biliyor?" Sabahtan beri aklımda olan soruyu sonunda sormuştum.

"Konuşmak istediği için şirketi arayıp numaramı almış ve onlar da Hong Kong'da olduğumu söylemişler, Sungjae'nin canlı yayında söylediklerinden sonra konuşmak istemiş ama ancak şimdi cesaret toplamış." Parmaklarıyla bacağında ritim tutarken hızlıca konuşmuştu. Dudaklarının içini dişlediği belli olurken de çok şirin görünüyordu.

"Yah, seni dişlek tavşan~" Arabayı otelin önünde durdurduğumu farketmediği için seslenme ihtiyacı duymuştum. "Ben de gelmeli miyim?"

Hızlıca başını sallayarak arabadan inip benim kapımı açtığında şaşırmıştım. Arabayı kullanan benim ama kapımı açıyor.

Otele girip lobideki kafede oturan Hyunsik'i bulmamız fazla uzun sürmemişti. O anda Minhyuk çok sıkı tuttuğu elimi bırakıp ona yaklaşırken o da ayağa kalktı ve cidden şaşırdığım bir şey yaptılar. Sarıldılar. Tereddüt bile etmeden sıkı sıkı sarıldılar.

"Sen.. Wang Ala'sın değil mi?" Geri çekildikler ve Hyunsik gülümseyerek bana elini uzattı. Ben de hafifçe sıktım ve "Evet, memnun oldum." dedim Minhyuk'dan gözlerimi ayırmadan. Minhyuk'u belki de beni öptüğünde rahatsız olmadığımı söylediğim zaman bu kadar mutlu görmüştüm.

Bir süre yalnızca gülümseyerek oturduk. Sevgilim -bunu söylerken yanaklarım yanıyor- Minhyuk 1, reklam çekiminde Ilhoon 2, gizlice konuşmaya gittiğimde Eunkwang 3 ve şimdi Hyunsik 4. BTOB'den 4 kişiyi yüzyüze görmüştüm. Ve evet onca yıl fan olmama rağmen ilk kez. Uzaktan sevmek cidden zor ve yorucu.

"Izledin mi bilmiyorum ama geçen haftalarda düzenlenen bir müzik programında Sungjae, ben ve Ilhoon sahneye çıkıp BTOB'nin bir parçasını seslendirdik. Eunkwang Hyung katılmak istemedi." Hyunsik aniden bir şey anlatmaya başladığında dikkat kesildim. Meraktan ölüyordum. Minhyuk başını iki yana salladı. Ben de onun gibi izlememiştim.

"Senin ve diğer üyelerin kısımlarını yayın öncesinde aramızda paylaşmıştık, Ilhoon senin rap kısmını yapacak ve Sungjae senin vokal kısımlarını söyleyecekti fakat yapmadılar. Canlı yayında öylece durdular. Vokali toparlamaya çalıştım ama.."

Bakışlarımı Minhyuk'a çevirdim. Sinirli görünüyordu. "Sungjae yada Ilhoon'dan mı konuşacağız? Sen neler yapıyorsun? Her şey yolunda mı?" Konuyu kapatmaya çalışıyordu.

Sungjae ve Ilhoon canlı yayında böyle şeyler yapma cesareti bulduklarına göre gerçekten çok ama çok kızgın olmalılardı. Olayda tümüyle o kıza inandıkları çok belliydi.

Hyunsik derin bir nefes aldı ve bana baktı. "Biliyor mu?"

Elbette biliyorum.

"Biliyor ama ben bunları konuşmak istemi-"

"Ben de sana inanmak istiyorum. Minhyuk Hyung."

Hyunsik birden onun sözlerini kestiğinde hepimiz donup kalmıştık. Gruptan ona inanan birilerinin olacağını biliyordum.

"Ilhoon ve Sungjae ona öyle inanmışlar ki sana çok kızgınlar."

Minhyuk yavaşça başını salladı. "Kimse bana yapıp yapmadığımı sormadı." Onu en çok inciten nokta bu olmalıydı.

"Şimdi sormamın sakıncası var mı?" Hyunsik Minhyuk'dan onay aldığında devam etti. "Yaptın mı?"

Minhyuk başını iki yana salladı. "Yapmadım."

Açılıp kapanan dış kapı yüzünden üşümüştüm yavaşça Minhyuk'a sokuldum.

"Peki şimdi nasıl gidiyor, tatil günün olduğunu söyledin. Ne yapacaksın?" Minhyuk koluyla beni sarıp kendine çekerken ona sormuştu. Konuyu fazla konuşmak istemediğini biliyordum bu yüzden Hyunsik'in daha fazla uzatmamasını diledim.

"Tamamen yalnızım ve sanırım yılbaşı gecesini otel odamda oturup anlamadığım televizyon kanallarını izleyerek geçireceğim."

Hyunsik'in dramatik açıklamasından sonra Minhyuk geri çekilip bana sardığı kolunu çekti ve elini cebine sokup dudaklarını ısırdı. İç çekip dikleştim. Romantik anlarımızı belki de sonra yaşamalıydık.

Hyunsik'i bir ihtimal eve davet edebilirdim. Ve yavru tavşan gibi bana bakmaya başlayan Minhyuk da bunu istiyor gibiydi.

"Bir ihtimal.. Akşam bize gelmek ister misin?"

----------

Sabah saat 4 civarı evime ulaşmıştık. Minhyuk bu saatte annesini rahatsız etmek istemediğini söyleyip benimle gelmişti. Akşamı düşünürsek bir öncekine göre sorunsuz ve sakin geçmişti. Hyunsik de tüm gece eğlenmiş gibi görünüyordu fakat onun bir süre daha Hong Kong'da kalması gerekiyordu.

Nasıl olduğunu bilmediğim bir şekilde ikimiz de benim yatağımda uzanıyorduk ve ben başımı onun omzuna yaslamıştım. Ikimizin de uykusu kaçmışken sanırım konuşmak için iyi bir zamandı.

"Sana teklif edilen dizinin başrolünün Sungjae olacağını duydum." Artık benimle şu konuyu konuşmasını istiyordum.

"Böyle olacağını biliyordum." İç çekti ve saçlarımla oynamaya başladı.

"Bana neden anlatmadın? Sana bildiğimi ima ettiğim halde..." Sinirlenmek istemiyordum geçerli bir sebebi elbette olmalıydı. Ve şimdi anlatacaktı yada anlatacaktı.

"Reddedeceğim için. Reddettim de."

Aniden doğrulup suratına baktım. "Neden? Paraya ihtiyacın var ve sen Sungjae'den mi kaçıyorsun!?"

Beni tekrar aynı yere yatırdı ve alnımı öptü. "Sakin ol, sorun Sungjae değil."

"Ne o zaman?" Hala kaşlarım çatıktı.

Bir süre bekledi ve derin bir nefes aldı. "Sevişme sahnesi vardı. Sansürlü ama ayrıntılı. Bunun için reddettim. Ve sonra..."

Sessizce devam etmesini bekledim çünkü devamı olduğunu belirtmiş fakat susmuştu.

"Ala-yah, bunları yine başkasından öğrenmeni istemediğim için anlatıyorum." Yüzüne baktıktan sonra anladığımı belirterek başımı salladığımda devam etti. "O gün yönetmenle kavga ettmiştim. Çünkü o sahneyi çekmek istemediğimi söylediğimde bana senin ekranda iyi göründüğünü söyledi ve seninle çekmemi teklif etti."

Böyle bir şey beklemiyordum, çok şaşırmıştım. Demek onunla kavga etmişti. Demek 'onun olan' bendim.

"Teklifini kabul edebilirdin..." Başımı onun göğüsüne iyice bastırıp parmaklarımla küçük daireler çizmeye başladım. "...ama ben kabul etmezdim. İlk öpüşmemiz bile internette izlenme rekorları kırıyor. Daha fazlasını kimseye göstermezdim."

"İlk değildi." Mırıldandığında doğrulup çekildim ve bu kez yanına yatıp yüzünü inceledim. "Ne?"

Ne demek ilk değildi? Hem benim hem de bizim ilk öpücüğümüzdü. Adım gibi emindim...

Ikimiz de yüz yüze dönmüş uzanıyorken işaret ve orta parmağını birleştirip kendi dudaklarına ardından benimkilere bastırdı. Kalbim hızla atarken yaşadığım dejavu, onun ne dediğini anlamamı sağlamıştı. O gece anlam veremediğim o hareket, temassız bir öpücüktü.

Kaşlarımı çattım ve "Yah, sen..." dedim. "O gün bu anlamsız şey yerine bunu yapamadın mı?"

Minhyuk sessizce fısıldadı. "Neyi..?"

"Bunu." Onu kazağının yakalarından kavrayıp kendime çektim ve dudaklarımı dudaklarına bastırdım. Bana karşılık verirken kontrolü yavaşça benden kendi üzerine alıyordu.

En sonunda üzerime çıktığında geri çekildi. "Geçen gece araba kaçırdığımızda.." Nefes nefeseydi. Ben de öyleydim. Ve ilk kez bu kadar yakındık. "..sebep olduğun yanlış anlaşılmayı düzeltecek misin? Evden çıkmadan önceki mesajın sonuçlarını..?"

Yutkundum ve gözlerine baktım. Söylediklerini anlamamam imkansızdı.  Mesaj yüzünden aklına bu tür Şeyler geldiyse etkilenmiş olmalıydı.

"Ama önce..." Güldü ve geri çekilip benim de elimden tutarak doğrulmamı sağladı. Korkmuş görünüyor olmalıydım. "...birkaç gündür sana vermek istediğim ama ertelenip duran bir şey var. Neredeyse her yere yanımda taşıdım."

Bağdaş kurup saçlarımı yüzümden çektim ve şaşkınca onu izlemeye devam ettim. Çıkarıp komidinime bıraktığı ceketini aldı ve cebinden siyah bir kutu çıkardı. Bir kutuya bir ona bakarken düşüncelerimi toparlamaya çalışıyordum.

Içinden iki düz alyans çıkarıp birini yüzük parmağıma geçirdikten sonra diğerini elime tutuşturmuştu ama hala idrak edemiyordum.

"Bunun için babandan bile izin aldım, hatta annen de bana yardım etti." Benimle gülerek konuşuyordu. "Ala-yah~ benimkini de taksana."

Yine sessizce söylediklerini yapıp soru soran bir yüzle ona baktım. Cidden beklemediğim bir şeydi.

"Nişanlı olduğumuza göre artık yüzük takmalıydık değil mi?" O konuştukça kafam iyice karışıyordu. Nişanlı?

"B-biz.. Nişanlı mıydık..?" En sonunda konuştuğumda parmağımdaki yüzüğü çıkarmış içini inceliyordum. 'Minhyuk'a ait.'

Minhyuk az önce ona taktığım yüzüğü çıkarıp beni taklit etti fakat dışından okudu. "Ala'ya ait."

Bir süre daha sessiz kalmış ve ona boş bakışlar atmış olmalıyım ki yüzüğü elimden alıp tekrar parmağıma taktı. "Ikimiz televizyona çıkıp herkese birlikte olduğumuzu söyledik Ala. Bunun ne demek olduğunu bilmiyor musun? Çoktan nişanlandık ve bir yüzüğe ihtiyacımız vardı." Aralıksız konuşurken arada kahkaha bile atıyordu. "Aslında evlenmek de özünde, birlikte olduğunu halka ilan etmektir ama günümüzde resmi işlem olmadan kabul edilmiyor. Sana bir tektaş alıp adam gibi teklif edemediğim için üzgünüm ama bu daha çok hoşuma gitti..." aniden yüzü soldu. "...senin de... Gitti mi?"

En sonunda aklımı toparlayabilmiştim. Kocaman gülümsedim ve ona sarıldım. "Hem de çok~ Bunlar çok güzeller!"

"Benimle evleneceksin değil mi?"

Yutkunup nefesimi tuttum. "Soru mu bu!?" Ardından mırıldandım. "Elbette."

"Annem buna çok mutlu olacak... Ben de~" Ikimiz de güldükten bir süre sonra beni hafifçe yatağa itip yine konuştu.

"Şimdi nerede kalmıştık?"

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet