_5.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

Burda çalışmaya başlayalı 2 hafta olmuştu ve hava git gide soğuyordu. Artık Ekim ayına girdiğimiz için sıkı giyinmeden dolaşmak mümkün değildi. Arabayla en azından iş yerinin ve Hana'nın evine gitmeyi öğrenmiştim ve sokakları az çok tanımaya başlıyordum. Son birkaç gündür Bayan Shim ve Bay Lee'nin aklımı karıştırmasına izin vermiyor, sadece işimi yapıyordum ve bundan büyük zevk aldığım söylenebilirdi. Geçmişe dönüp baktığımda aslında bu komikti. Yıllar önce fanı olduğum kişiyle karşı karşıya her gün aynı şirketteydik.

Çalıştığım bu yerde çok fazla boş zamanımız oluyordu ve bazen gerçekten sıkılacak derecede boş kalıyorduk. Ciddi anlamda.

Hatta şu anda önümdeki kağıdı karaladığımı söyleyebilirim.

"Güzel resim çizebildiğinizi sanıyordum Bayan Wang."

Işte geldi~ Genel Müdür- hayır hayır düzeltiyorum Ortalıkta Gezinen Boş İşler Müdürü Bay Lee...

Başımı kaldırıp oturuşumu düzelttiğimde masaya oturdu. "Bana gönderdiğin resimleri hatırlıyorum da... Bu karalamalar yakışmıyor tch."

Gözlerimi kocaman açıp etrafa bakındım ve dudaklarımı dişledim. Gönderdiğim fanartlardan ve portrelerden bahsediyor olmalıydı. "Geçmişte kaldığını söylemiştim Bay Lee."

Yine her zamanki gibi güldü, bu şekilde bana gülerek eğleniyor gibi görünüyordu. Elinin tersini dudağına siper ederek fısıltıyla konuşmaya devam etti. "Bir hediyemi hiç alamadım."

"N-ne?"

Ben neyden bahsettiğini anlamaya çalışırken o tekrar gülüp ceketini düzelterek kalktı ve dolabın yanında dikilen Shi Hyuk'un omzuna kolunu atıp ardından da hoplaya zıplaya odasına gitti.

Bu adam kesinlikle buraya ait değil.

"Duydun mu? Bay Lee iş saatlerini azaltmayı düşünüyormuş."

Min Ah'a bir bakış attım. Bu kız tam bir dedikodu makinesiydi. Ayrıca bana seslenmesi gereken şekilde seslenmiyordu. Bayan Wang, lütfen.

"Ah.. Üzgünüm Bayan Wang." Uzun süre sessiz kaldığımdan çakmış olacak ki özür diledi.

Yüzüme memnun bir gülümseme yerleştirip ayağa kalktım ve önlüğümü düzelttim. Bay Lee iş saatlerini azaltmayı düşünüyor da ne demekti? Çok fazla boş vakit harcadığımız için mi?

Bu iş saatlerinin azalması maaşları da etkileyecek miydi?

Acelesiz adımlarla odasına ilerledim ve kapıyı tıkladım fakat kapı kolunun dili dışarıda kaldığı için ben tıkladığım an kapı aralanmıştı.

Gayri ihtiyari içeri baktım ve küçük gibi görünen fakat Fangirl Ala için büyük çaplı bir şok geçirdim.

OMG. Bu ney böyle!?

4 değil, 6 değil tam 8 pack karşımdaydı.

8.

Pack.

Lee Minhyuk karşımda üzerindeki önü açık gömleğiyle odasının tavanına astığı kum torbasını pataklıyordu. Nefesimi tutup öylece kaldığımda göz göze geldik ve hemen arkasını dönüp gömleğini iliklemeye başladı.

Kafamı yerdeki döşemeye sokmalıyım.

Yada bir dakika ya...

Sanki hiç görmedim. V line'ını bile ezbere biliyorum senin ben. It herif.

"En azından geldiğinizi haber verebilirdiniz Bayan Wang." O imalı bir şekilde konuştuğunda içeri girdim. "Kapınız açık kalmış Bay Lee."

"Bir şey konuşmak için mi geldin?" Önünü nihayet bana döndüğünde dimdik durdum ve seri adımlarla masasının önündeki deri koltuklarından birine oturdum. O da kendi koltuğuna geçti ve gülümsedi.

"Bay Lee, iş saatlerini azaltacağınızı duydum."

Başını salladı ve gömleğinin yakasını düzeltti. "Doğru. Hepimiz tüm gün boş boş oturuyormuşuz gibi geliyor."

"Çalışanları düşünüyorsunuz değil mi?" Aklımdaki soruyu sorduğumda güldü.

"Ah.. Bayan Wang. Çalışma seviyesini yada tempoyu azaltmıyoruz ki maaşlarını azaltalım. Yeni düzenlenmiş saatler dışında her şey aynı kalacak."

Tatmin olmuş bir şekilde başımı salladım ve gülümseyerek ayağa kalktım. "Teşekkürler Bay Lee."

"Gitmeden önce Ala-ssi..." Benimle birlikte ayağa kalktığında nefesimi tuttum. Ala-ssi?

"Evet?" Bana en son Kurbağalı telefon konuşmamızda Ala dediği için şaşırmıştım.

"Yarın akşam umarım bir planınız yoktur..." Yine gözlerimi kaçırmam mümkün olmayacak şekilde gözlerime bakıyordu.

Yarın akşam? Plan? Yoksa tekrar telafi konusu mu?

"...her yıl şirket çalışanlarıyla küçük çaplı bir eğlence gecesi düzenleriz ve bu yıl için yarın akşama karar verdik." Hata telafisi değil, yanlış alarm...

İçimde tuttuğum nefesi nefessiz kalıp öksürerek dışarı attığımda başını yana eğdi. "Iyi misiniz Bayan Wang?"

İyiyim evet çok iyiyim ben. Bir karar verir misiniz artık Bay Lee Minhyuk-ssi it herifi. Ala mı? Bayan Wang mı?

"Gıcık yaptı.." Zar zor gülümsedim.

"Oh.. O zaman geliyorsunuz..." Ben başımı sallarken ellerini arkasında birleştirip gözlerini kısarak tekrar gülümsedi. "...Herkes yanında bir şeyler yapıp getirir ve burda birbirimizle paylaşırız. Sizin de katılmanızdan zevk duyarım."

Herkes yemek yapıyor ve burda birlikte yemek yenip eğleniliyor, öyle mi? Kadın günü mü bu ya? Para toplayan da var mı?

"Katılacağım Bay Lee."

Hepinizi yemek yeteneklerimle zehirleyeceğim~ pardon büyüleyeceğim. Elbette şaka yapıyorum ._.

--------------------

"Oh... Bunların hepsini sen mi yaptın Al- Bayan Wang?"

Bay Lee gözlerini kırpıştırarak yaptığım kurabiyelere ve pastaya bakarken Bayan Shim ve benim ortamıza oturduğunda başımı yere eğip onu onayladım.

Aşçıyım ben oğlum. Pastacıyım. Tabii ki ben yaptım. "Doğru, ben yaptım. Afiyet olsun~"

Toplantı Odası'nın bu şekilde de kullanıldığından haberim yoktu. Projeksiyona bir karaoke makinesi kurulmuş her yer yiyeceklerlerle donatılmıştı. Gerçekten amacından uzak ilginç bir şirkete düştüm.

İlerleyen saatleri sadece orada Bay Lee'nin yanında oturarak sorduğu küçük sorulara yanıt verip Bayan Shim'in imalı sözlerine maruz kalarak ve Hana'nın bana verdiği ucunda yüzük olan arkadaşlık kolyemizle oynayarak geçirmiştim.

Bayan Shim oldukça eski hatta benim bebeklik zamanımdan kalma bir şarkıyı söylerken artık sıkılmaya başlamıştım. Karaokeyi çok severdim ama insan içinde yapabileceğim bir şey değildi.

Hele ki eğlence şirketinden çıkma bir herifin önünde...

"Minhyuk-ah, sıra sende~" Bayan Shim yanımızda dikildiğinde ben de başımı kaldırdım. "Biliyorsun bunu şirketteki herkes yapmak zorunda."

Sözlerini bitirdiğinde bir de üstüne göz kırpmıştı. Kusacağım.

Ayrıca bu benim de yapmak zorunda olduğum anlamına mı gelir? Bow wow wow...

"Yapmak zorunda mıyım Bayan Shim?" Bay Lee resmen tüm oda dikkatini onun üzerine toplamışken sızlanıyordu, muhtemelen burada en iyi şarkı söyleyen kişiydi kendisi...

"Her yıl aynı mızmızlığı yapıyorsun sonrasında bal gibi söylüyorsun." Bayan Shim tekrar konuştu ve onu zorla ayağa kaldırdı. "Birlikte söyleyelim o zaman."

Bay Lee'nin gözleri üzerimde kitlendiğinde nefesimi tuttum. Bir şey bana geliyor.

"Ama Bayan Wang da söylemedi." Gözlerime bakarak devam etti. "Onunla söyleyebilirim, hem alışmış olur."

Bir şeyin bana geldiğini söylemiştim.

Hala oturmuş ve tepeme doğru bakar bir vaziyette kendimi göstererek sordum. "Ben mi?"

Bu kez gülümsedi ve başını salladı. "Hm siz.. Her türlü söylemeniz gerekecek, birlikte söyleyelim Bayan Wang."

Gülümseme. It herif.

"Pekala." Bilmediğim bir doğaüstü güç sayesinde ayağa kalktığımda Bayan Shim burnunu çevirdi ve söylendi. "Bu kız- Bayan Wang bu makinedeki bütün şarkıları biliyor mu ki? Herkes gibi rastgele seçmeniz gerek."

Haklıydı, hepsini bilmiyor olabilirdim ama yaklaşık 2010 zamanlarından herhangi bir pop şarkıyı harika söyleyebilirdim de. Mesela MBLAQ Mona Lisa~

"Eğer şarkıyı bilmiyor olursa başka bir tane seçeriz, değil mi?" Bay Lee tekrar gülümsedi ve omuzlarını sonunda Bayan Shim'den kurtarıp odadaki sunum alanına yürüdü. Ben de istemsizce onu takip etmiştim.

Bayan Shim makineye Bay Lee'nin rastgele seçtiği rakamları girdiğinde makine şarkının ismini okuduğu an yutkundum.

'BTOB - Irresistible Lips' (MULTIMEDYA)

BTOB çıkacaksa neden benim bilmediğim bir şarkıları çıkmıyor, hah?

Bay Lee'ye yaklaştım ve fısıldadım. "Bilmiyorum."

Bunun üzerine güldü ve yüz ifadesini koruyarak bana daha çok yaklaşıp direk kulağıma fısıldadı. "Bildiğini biliyorum UnicornAlaWang. Merak etme sorun değil, söyleyebilirim."

O böyle söyledikten sonra diyecek başka sözüm yoktu. Bal gibi de şarkıyı ezbere biliyorum. Kimi kandırabilirim?

Sen söyleyebilirsin ama benim söylemeye kalbim dayanacak mı?

Sırayla söylemeye ve benim başlamama karar verdikten sonra tanıdık müzik çalmaya başladığında kuru dudaklarımı yaladım. Harika bir sesim yoktu fakat gençlik dönemimde çok Mirotic söylemişliğim var. İdare edeceğiz.

Ve Mirotic'in yüksek notası hakkında bir şey söylemem.  

"Zamanın yavaşladığı bir andı..." Şarkıya başladığımda diğer çalışanlara arkam dönük olduğu için mutluydum. Kim bilir suratım ne halde...

Bay Lee Minhyuk-ssi nihayet nakarata girdiğinde nefesimi tutup bekledim. "O dudakları çaldım, yapmak zorundaydım." Şarkı sözleri neden böyle olmak zorunda? 

Delireceğim. 

Kendine gel Ala!! 

Sadece şarkıyı söyle.

Nihayet birkaç dize sonra söylemeye ısınmışken şarkının ikinci kısmında Minhyuk'un partı bana denk geldiğinde o bunu söylemeye hazırlanmıştı fakat yine de ben söyledim. "Yüzün bir anlığına buz kesmişti..." Sıramı ona kaptıracak değildim.

Şarkının aslı kadar harika olmasa da idare ediyoruz işte Minhyuk-ssi.

Şarkıyı ezbere bilsem de bir an için gözlerimi ekrandan ayırmadım. Ona bakmak istemiyordum. Gereksiz şeyler düşünmek istemiyordum.

Fangirl Ala.. Seni dışarı geri çıkarmak konusundaki kararımı henüz vermedim, ORDA KAL!

Aniden duyduğum 'çat' sesiyle irkildim. Elektrikler kesilmiş ve her yer kapkaranlık kalmıştı. 

Gözlerimin karanlığa alışmasını beklerken dudaklarımın üzerindeki baskıyla bir adım geriledim. Hayır, hayır bu bir öpücük yada dudak değildi. Hissettiğim şey tam olarak bir çift parmaktı.

Parmaklara anlam vermeye çalışırken uğultuların arasından yalnızca benim duyabileceğim şekilde az önceki şarkıyı fısıldayan bir ses duydum.

"Sana ikimizin de asla unutamayacağı bir anı bırakmam gerekiyordu."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet