_15.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

Aynı anda çalan telefonumun sesi ve kapı ziliyle uyanmak beklediğim bir şey değildi. Soluma döndüm ve Minhyuk'u kontrol ettim. Ağzı açık bir şekilde uyuyordu ve bu hali geceden çok farklı olsa da benim için fazlasıyla sevimliydi.

Telefonumun ekranına baktığım gibi onu omzundan dürtmeye başladım. "Annen.. Yah annen arıyor." Kapı zilinin tekrar çalmasıyla biraz daha telaşlandım. "Sanırım burda."

Doğrulup yüzümü tuttu ve gülümsedi. "Sorun yok~ Muhtemelen beni merak ettiği için geldi. Biliyorsun gece eve gitmedim."

Bavulundan pijamalarını bulup giyinirken ben de onu takip edip kendiminkileri giyindim. Bu durumda ne yapacağımı gerçekten bilmiyordum. Sadece onun yaptıklarını yapıyordum ve acele ediyordum.

"Bana yastık ve battaniye ver, aşağıda uyumuş gibi yapmalıyım." Yanağımı öptü ve ben de ona dolaptan istediklerini çıkarıp uzattım.

Ikimiz birlikte aşağı indik ve o koltuğa uzanıp yeni uyanmış taklidi yaparken ben de kapıyı açtım. "Günaydın Anne~" Kocaman gülümsemiştim.

"Minhyuk burda mı?" O içeri girdiğinde kapıyı kapatıp peşinden ben de gittim. Minhyuk üzerinde battaniyeyle doğrulmuş gülümsüyordu.

"Anne nasılsın?"

"Yah sen telefonunu niye açmıyorsun!? Meraktan öldüm." Annesi bağırmaya başladığında birkaç adım geri çekildim, tırsmıştım.

Minhyuk bir süre etrafa sonra da bana baktı. "Telefonum nerde bilmiyorum, anne.."

Annesi aniden telefonunu çıkarıp Minhyuk'u ararken Minhyuk'un telefonunun da odamda olduğunu hatırlamıştım. Umarım sessizdedir.

Ne yazık ki sessizde değilmiş.

Odamdan çalan telefon sesini duyarken hepimiz üst kata bakıyorduk.

"Neden orda ki?" Minhyuk'un annesi merdivenlere yönelirken Minhyuk ayağa kalktı ve ben de onu takip ettim. Dünkü dağınıklığı toparladığımızı söyleyemezdim.

Henüz daha ben 4. basamaktayken annesinin en üst basamakta belirmesiyle bir basamak geri bastım.

"Minhyuk-ah!!" Ikimiz birden sıçrayıp ona bakıyorduk. "Evde seninle konuşacağız."

Dudaklarımı dişleyerek Minhyuk'a baktım. Annesi ona yavaşça yaklaşırken gözlerini kırpıştırıyordu. En sonunda Minhyuk'un kulaklarına asıldığında yeniden yerimden sıçradım.

Birden onu bırakıp bana döndü ve yanağımı okşadı. "Güzel kızım benim, ailen nasıldı?" Bu kadının ruhu en az benim kadar dengesiz. Ama ona yakışıyor, ve bunu seviyorum.

----------

"Reklam davasından alacağımız parayı öylece tazminat davasına verirsek ürünü kullananlara olan borcumuzun çoğu kapanıyor."

Minhyuk kocaman gülümsediğinde ben de ona eşlik ettim. "Etude House'dan ayrılamaz mıyız? Birçok firmanın ürününü test edersek daha çok iş yaparız." Konuşurken bir yandan dosyaları inceliyordum.

"Bilmiyorum.." Minhyuk dudağını büzüp kendini masadan geri itti. "Araya tanıdık sokup burayı onlara bağlı hale getirmiştim ama aynı yöntemle araya tanıdık sokup koparabilir miyiz emin değilim."

Kravatını da gevşetirken iç çektim. Bu gerçekten onun işi değildi. Yoruluyor olmalıydı. Bir süre durgunca onu izledim. En sonunda gözgöze geldiğimizde yine konuştu. "Ala-yah, paranın yarısı senin... Vermek zorunda değilsin."

İç çektim. "Ne yapacağım o kadar parayla tek başıma ben?" İstediğim şey zaten her gün karşımda oturuyordu.

"Peki peki." Minhyuk birden gülümseyerek masaya yaklaştı. "Bu akşam sana gelebilir miyim?"

Gözlerimi kocaman açıp dişlerimi sıktım. "Biri duyacak..."

"Yah sana gelmem sadece o anlama mı geliyor?" Suratını astığında yine kızgınlığım geçmişti. "Sadece akşam yemeği yiyelim diyecektim." Son sözlerini söylerken dudaklarını da büzmüştü.

30 yaşında gibi davranmıyordu ama bu işime geliyordu.

"Üzgünüm." Masaya yaslanıp ona yaklaştım. "Arkadaşlarım gelecek."

"Iyi ya, beraber yeriz?" Minhyuk ısrar ederken başımı iki yana salladım. "Kızlar gecesi. Erkekler giremez."

Bana göre 2 haftadır (Yüzük taktığından beri) ona göre 2 aydır (Televizyonda birlikteliğimizden bahsettiğimizden beri) nişanlıydık ve beni sürekli dibinde istiyordu.

"Nişanlıma vakit geçirmek istiyorum belki.." Nazına devam ederken -ki asıl naz yapması gereken tarafın ben olduğuma dikkat çekerim- hala beni ikna etmeye çalışıyordu.

"Son birkaç haftadır sadece seninle vakit geçiriyorum, onları da özledim. Biliyorsun Hong Kong'dan arkadaşlarım gelecek." Birden uzun bir açıklama yaptığımı farkedip durdum. "Kızlar olacak işte, sadece kızlar."

Minhyuk saate bakıp ayağa kalktı ve paltosunu aldı. Çıkış saati gelmiş olmalıydı. "Tamam, Hyunsik'le yerim ben de. Ne kadar kalacaklar?"

"5 gün." Ben de kalkıp masasının üzerindeki fazlalıkları topladım.

Sarılıp beni kendine çekti ve aniden yanağımı öptü. "Otel yok mu? Neden senin evinde kalıyorlar? 5 gün seni göremeyecek miyim?"

"Sadece bu akşam bize izin ver sevgilim." Beni kıskanması hoşuma gidiyordu. "Arkadaşlarımı elbette evimde ağırlayacağım."

------

"Yani şu meseleyi biliyorsun değil mi? Yook Sungjae'nin ortalıkta söyleyip durduğu..."

Bir süre arkadaşlarıma baktıktan sonra başımı hızla iki yana salladım. "Bilmiyorum. Kendi aralarında bir mesele, karışmıyorum.."

Gerçekten küçük evimin insan sınırını zorluyorduk ama bu eğlenceliydi. Son aylarda yapmayı en çok özlediğim şeydi.

"Minhyuk gerçekten bir haltlar çevirdiyse peki?" Konu neden buraya gelmişti bir fikrim yoktu ama onlarla bunu konuşmak istemiyordum. Minhyuk'un bundan hoşlanacağını düşünmüyordum.

Cevap verecekken birden titreyen telefonuma baktım.

Minhyuk ♡ (It Herif) Arıyor...

Her ne kadar bu gece için onunla ilgilenmeyeceğimi kendime söz vermiş olsam da bu benim için konudan güzel bir kaçış olabilirdi.

"Ona hala it herif mi diyorsun?" Kızlar kıkırdarken ben de gülüp hala yanlarındayken telefonu açtım.

"Ala-yah~ Eğleniyor musunuz?"

Sesler çıkararak onu onayladım. Herkes kocaman gözlerle bana bakarken utanıyordum.

"Müsaitsen bir şey sormalıyım." Minhyuk tekrar konuşunca yerden kalkıp mutfak tezgahının oraya yürüdüm. "Tamam, sorabilirsin."

"Sana bunu sormayacağımı söylemiştim biliyorum ama.. Senin kalan 5 kişi arasından kiminle konuştuğunu merak ediyoruz, Hyunsik onu da ararsak iyi olacağını düşünüyor. Changsub hariç 4 üyenin onda numarası var, kim olduğunu söylemen yeter."

Derin bir nefes alıp kızlara arkamı döndüm ve mırıldandım. "Seo Eunkwang." Büyük ihtimalle şuan romantik özel anlar yaşadığımızı sanıyorlardı. "Lee Changsub'un nerde olduğunu siz de mi bilmiyorsunuz?"

Minhyuk "Hayır bilmiyoruz." derken Hyunsik'in de "Teşekkürler Ala." dediğini duydum.

Nedenini tam anlamasam da heyecanlanmaya başlamıştım. Tekrar bir araya gelmelerini çok istiyordum. Ama Yook Sungjae beni korkutuyordu.

"Buraya gel aşık kedicik, yatak kurmalıyız."

Arkadaşlarıma yatacakları yerleri hazırladıktan sonra, biz pijamalarımızla oturmaya devam ederken kapı çaldı. Minhyuk'la konuştuğumdan beri birkaç saat olmuştu ve bayağı geçti. Gecenin bu saatinde kapının çalınıyor olması hepimizi ürkütmüştü.

Delikten baktığımda Minhyuk'u gördüm ve kapıyı açtım. "Minhyuk-ah?" Aniden öne doğru dengesi bozuldu ve bunun üzerine Hyunsik'le Eunkwang onu kolundan tuttular.

"Benim. Ala'm." Minhyuk zorla kafasını kaldırıp içeri bir bakış attı. "Kötü arkadaşlar. O benim Ala'm." Bir yandan omzumdan tutunmaya çalışıyordu.

Şaşkınlıkla onu tutmaya çalışan Hyunsik ve Eunkwang'a baktım. "Birazcık içti." Hyunsik bunları söylerken başparmağını ve işaret parmağını birbirine yaklaştırmıştı. "Üzgünüm Ala, o bizi buraya getirirken kendi evinin adresi olduğunu düşündüm."

Minhyuk bir süre Hyunsik'e bakıp sonra tekrar bana baktı ve güldü. "Minhyuk'un Ala'sı. Minhyuk'un evi."

Gözlerimi kapatıp derin bir nefes alarak dudaklarımı ısırdım ve merakla kapıyı izleyen arkadaşlarıma bir bakış attım. Konuşmaları anlamadıkları için sevinmeli miydim?

"Buraya gel..." Zaten omuzlarımdan destek alan Minhyuk'u koltuk altlarından tutup içeri çekmeye çalıştım. Hyunsik ve Eunkwang'ın yardımıyla onu salon koltuğuna oturtup ayakkabılarını ve ceketini çıkardığımızda sırt üstü kendini bırakmıştı.

"Bir tek o mu içti tch?" Kaşlarımı çatıp karşımdaki ikiliye baktım. 

"Benim yarın çekimim var." Hyunsik omuz silkerken Eunkwang da ona katıldı. "Erken kalmam gerekiyor."

Bahane üretmeleri beni daha çok sinir etmişti. Birazcık içmişmiş. Adam resmen kör kütük sarhoş olup kapıma dayanmış.

Oturduğu an sızmış olan Minhyuk'a dudak büzerek baktım. Sonra hemen kaşlarımı tekrar çatıp onlara döndüm. "Onun da şirket dışında uğraştığı 2 dava var." Saçlarımı karıştırıp etrafa baktıktan sonra iç çekerek devam ettim. "Onu odama taşır mısınız? Burada uyuyamaz arkadaşlarım kalacak." Minhyuk'u arabaya atıp kendi evine götürmeye çalışmak bu saatten sonra koca bir eziyet olacaktı.

Önden gidip odamdaki görülmemesi gereken şeyleri topladım ve yatağı açıp Minhyuk'u getirmelerini bekledim. Nihayet onu benim de yardımımla yatırdıklarında onlara teşekkür edip uğurladım. İçi kız dolu bir evde erkeklerin olması sağlıklı değil. 

Oyalanmadan kızlara Minhyuk'a bir bakmam gerektiğini söyleyip odama çıktım ve neden olduğunu bilmesem de ateşini kontrol ettim. Ateşi yoktu ama su gibi terliydi.

Başını düzgünce yastığa yerleştirip gömleğinin düğmelerini açtım ve üzerine yapışmış olan gömleğini çıkardım. "Minhyuk-ah..." Fısıldıyordum.

Kaşlarını çattı. "Hmm?" 

Ellerimi karnına yerleştirip yutkundum. "Üşüyeceksin, çok terlemişs-" Aniden beni kendine çekip başımı zorla göğüsüne yasladı. "Benim Ala'm." Mırıldanıyordu. Gülümseyip zorla geri çekildim ve üzerine yorganla birlikte bir de battaniye örttüm. Hastalanmasını istemiyordum. 

Aşağı, arkadaşlarımın yanına inmeden önce üzerinde uzanıp yanağına bir öpücük kondurdum ve fısıldadım. "Senin Ala'n."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet