_2.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

"Ya sen manyak mısın kızım? Herifin arabasına mı bindin?"

Hana yanımda triplere girerken onun yatağında sap gibi oturuyordum. Belki şoktan ne bileyim..."Bindim."

Binmiştim. Sonra evi satın aldığım adama güvenemeyip güvenliği bile olan koca bir rezidansa tek başıma girmeme izin vermemiş, evi satın alma işlemimde yanımda bulunmuştu.

Lee Minhyuk beni korumuştu. İçimdeki Ala fışkıracak.

Bunu fanlarını kendi korumalarının darbelerinden korumalarıyla eş değer sayıp sakin kaldım evet. Tam olarak bu. Sakin kal Fangirl Ala...

Daha sonrasında beni yine Hana'nın evine bırakmak konusunda ikna etmişti.

Bir daha o arabaya binmeyeceğim, binince inilmiyor.

"Sonra seni korudu sonra seni buraya getirdi... Hiç konuştunuz mu? Tabii ki konuştunuz ne saçmalıyorum ben!?"

"Arabamı ve kurbağalarımı konuştuk." İç çektim ve sakinleşmesini bekledim. Fakat ben bunu beklerken kafama kocaman bir darbe yemiştim.

"SANA KAÇ KERE DEDIM ERKEKLERLE KONUŞURKEN KURBAĞA MURBAĞA KONUSU AÇMA DİYE!!!"

Ben başımı ovarken sonunda nefes alışverişi düzelmişti.

Eli cidden ağır.

"Yani şimdi orda çalışacaksın değil mi? Tam olarak ne işi?"

Başımı sallayarak sorusuna olumlu cevap verdim. "Minhyuk oranın genel müdürü olabilir ama işlerin başına işten anlayan birini alması gerekiyordu. Yani terfi almama gerek kalmadan beni en üste yerleştirmiş bile."

Ben anlatırken gözleri kocaman açılmıştı. "Bence sana torpil geçiyor."

Omzuna sert bir tane geçirdim. Benim elim de ağırdır yani. "Saçmalama."

Alnımın ortasını işaret parmağıyla itti ve yatakta gerilememi sağladı. "Bir de benden önce iş bulurmuş..."

Bir süre yalnızca birbirimize baktık. Hala atanamadığını ve işe giremediğini biliyordum.

Ona yavaşça ama sıkıca sarıldım. "Seni özledim."

"Ben de seni özledim." Bunu söylerken ağzını bir bebeği seven teyze misali büzmüş ve neredeyse beni boğmuştu. "Şimdi ne yapmak istersin?"

Geri çekilip yüzüne baktım. Sabahtan beri meraktan çatladığım konuyu açmam gerekiyormuş gibi hissediyordum.

"Bana BTOB'ye ne olduğunu söyle."

Hana gözlerini kırpıştırarak bana 'zaten biliyorsun' bakışı attı. "Şirketin bir açıklama bile sayılamayacak bildirisi sonucu dağıldılar işte."

Yatakta bağdaş kurup saçlarımı topuz yaptım. "Onu sormuyorum, şimdi ne yapıyorlar?"

"Haaa!" Bunu yaptığında hoşuma gidiyordu. Boğazını temizledi ve ciddi bir ifadeye büründü.

Tam bir Fangirl.

"Jung Ilhoon hergelesinin ne yaptığını tahmin etmek için 5 saniyen var."

O şokla düşünmeden cevap verdim. "Weekly Idol."

"Doğru cevap!"

Evet bedenimin derinliklerindeki fangirl yaşıyor, biliyorum.

Eskiden Jung Ilhoon ve Weekly Idol adında iki Facebook hesabı açıp aralarında ilişki başlatmışlığım var.

Onun bir programla evlenen (burda gelin program oluyor) ilk insan olacağını düşünüyordum. Hala düşünmüyor değilim.

"Yani... Doni ve Coni ne yapıyor?"

Hana yanaklarını şişirdi. "Ilhoon onların yanında onlara yardımcı oluyor, gelenlere gwiyomi yaptırıyor falan işte."

Başımı sallayarak onayladım. "Peki Sungjae?"

"Oyunculuğa yöneldi, biliyorsun zaten yapıyordu. Hatta şu anda bir dizisi olmalı." Yatağın diğer ucundaki kumandaya atladı ve televizyonu açıp bir kaç kanal gezindi. En sonunda ekrana Sungjae çıktığında memnun bir ifadeyle kumandayı geri bıraktı.

"Bunu bana nasıl yaparsın!?" (bu Sungjae'den çıkan dizi sesi)

Yalnızca bir dakika diziye bakabildim. Dizi izlemek bana göre değildi. "Konusu ne bunun?"

"Bir Kral'ı canlandıran, masum bir oyuncuyu canlandıran şımarık bir oyuncuyu oynuyor. Sonra kendi içinde kişilik bölünmesi yaşıyor falan."

2020'de Kore draması işi bitmiştir arkadaşlar. Oyuncuyu oynayan oyuncu görmüştüm ama oyuncuyu oynayan oyuncuyu oynayan oyuncu hiç görmemiştim.

Göz devirdim ve televizyonu kapattım. "Ya Hyunsik?"

Bir dakika telefonunda bir şeyler kurcaladı ve en sonunda gözüme 2 dakikalık bir video soktu.

Bu Hyunsik'ti. Dağda tepede bayırda spor malzemesi reklamı yapıyordu.

"Yakışmış." dedim memnuniyetle "Changsub ne yapıyor?"

Hana başını iki yana salladı. "Minhyuk ve onun ne yaptığını bilen yoktu."

Anlayarak başımı salladım ve devam ettim. "Peniel ve Eunkwang? Lütfen Eunkwang'ın sesini kullandığını söyle."

Gülümsedi ve başını salladı. "Cube'de ses eğitimi veriyormuş, ve Peniel Arirang'da takılıyor hala."

Dudak büzdüm. Ne olduğunu merak ediyordum. "Minhyuk onlara kızgın gibiydi."

"Ne olduğunu kimse bilmiyor." Bir süre sessizce kaldık ama bir hışımla şakayla karışık gülüp bağırarak devam etti. "MINSEOK'U SORMUYORSUN!!"

Minseok onun biasıydı.

"Yah ben biliyorum ama onu! Çin dramalarında oynuyor ve JJ Lin ile düet yapıyor!!!"

Bana sürekli onu anlatırdı. Onu anlamadığımı asla söyleyemezdim, bir zamanlar ben de böyledim.

"Onları anlatırken beni dinlemediğini sanıyordum Ala. Gerçekten şu an büyük bir şok yaşıyorum."

Omuz silktim. "Neden dinlemeyecekmişim hem JJ Lin'i sevdiğimi biliyorsun..."

—————

"Yah, bana Pazar günü orada olur dediniz, ไปนรก (Cehennemin dibine kadar yolun var)!!"

Sakin olamıyorum.

Hayır sakin kalmak da istemiyorum.

Pazar günü, yani bugün, sevgili eşyalarım yeni evime gelebilseydi eğer Pazartesi, yani yarın, rahatça yeni işime başlayabilirdim.

AMA BU MEYMENETSİZLER EŞYALARIMIN BURAYA ANCAK YARIN ULAŞACAĞINI SÖYLÜYOR. Sakin değilim. Üstelik eşyalar geldiğinde evde olmam gerekiyor. EVDE! İŞTE DEĞIL YANİ!!

Umarım Koreli bir nakliyeciye Tayca küfrettiğim için başım belaya girmez. Evet Tayca da biliyorum ve bu dile adeta aşığım. Çince küfretmeyi gözüm yemedi çünkü anlama ihtimali vardı değil mi?

Telefonu kapatıp elimde bezle iki odası bir salonu olan ferah ama minik daireme baktım.

Salon hemen girişteydi ve tavanı iki kat uzunluğundaydı. Soldaki merdivenden üst kattaki tek odaya çıkılıyordu ve bu odayla aynı hizada bir de giriş katta oda vardı. Sağ tarafta ise mutfak bulunuyordu ve belirli bir kapısı yoktu.

Giriş kattaki odayı bebeklerime, amiplerim ve kurbağalarım, ayırdım. Üst kattaki odayı da yatak odam yapabilirim.

Evimi sevmiştim ama içi boşken sinirlerime dokunuyordu.

Çaresizce telefonumu tekrar kaldırdım ve arama kısmına girdim.

Hana'dan rica etmekten başka şansım yoktu.

O yarın eşyalarımın eve yerleştirilmesini sağlardı ve ben de eve döndüğümde kolileri yetleştirirdim.

Bir düzen manyağı olduğumu söyleyemem ama yerleşmemiş evde yaşamaktan nefret ederim.

Yani bu ev bir günde yerleşecek, işte o kadar!

Annem neden mi yardıma gelemiyor? Çünkü küçük kardeşimin okulu var ve onu bırakıp gelemez. Ama tatilde ilk fırsatlarında beni ziyarete gelecekler.

Tam Hana'yı arayacakken telefonum çaldı.

*Bay Lee Arıyor...*

Istemiyorum Bay Lee falan. Ne diye arıyor?

Telefonu daha kulağıma götürmeden sesini duyabilmiştim.

"Yaptığınızdan hoşlanmadım Bayan Wang. Beni ifşa etmeniz için ne yaptım?"

Sesi oldukça sinirli geliyordu.

"İfşa?"

Ne ifşası? Bu it neyden bahsediyor?

"Az önce şirketin önünden koca bir fan topluluğunu göndermek zorunda kaldılar. Neyse ki orda değildim ve bir şekilde yalan haber olduğuna inandırdılar. Birileri benim yerimi internette fansitelerine yaymış."

Birileri kelimesinin adeta altını çizmişti. Sonuç olarak yapmadığım bir şeyle mi suçlanıyordum? Evet!

Kanın beynime sıçradığı o noktada cevap verdim. "Peki fanlarınız size onlardan saklanmanızı gerektirecek ne yaptı Minhyuk-ssi? Kusura bakmayın artık bir fanınız olmadığım için ilgilenmiyorum bile."

Uzun bir süre cevap vermedi. Fazla mı ileri gitmiştim? Hayır.

Beni suçlarken kendi düşünmeliydi. Dışarıdan hemen onun yerini ortalıkta yayacak birine mi benziyorum?

Aksine onun fanıyken onun ismini bile insanlarla paylaşmayacak kadar.... Neyse ne.

"Ayrıca önünüze ilk gelen kişiyi suçlamak yerine önce araştırmanızı öneririm." Telefonu kapatmadan önce bunları söylemiştim.

Elimdeki bezi tüm hıncımı çıkaracak şekilde kovaya fırlattım ve yere oturdum.

Benim kendi problemlerim var zaten.

Dudaklarımı ısırdım ve az önce yaptığım işe devam edip Hana'yı aradım.

"Hana bana yardım edebilir misin?"

—————

*Bay Lee - 9 Cevapsız arama*

Açmıyordum çünkü kızmıştım.

Göz devirdim ve telefonu Hana'nın yatağına attım.

Eşyalarım olmadığı için burda bir gece daha kalacağım.

Hana dizimde yatarken ben de yatak başına yaslanmıştım. Hep bunu hayal etmişizdir, sanki lisede aynı sınıftaki en yakın arkadaşlar gibi olmak istemişizdir.

*Mesaj - Bay Lee: Kapıyı genelde kaç kez çalındığında açarsınız Bayan Wang?*

*Mesaj - Bay Lee: Özür borçluyum.*

Mesajlara baktığımda gözlerimin O.O şeklinde açıldığına emindim.

Telefon tekrar çalmaya başladığında dizimde telefonla oynayan Hana'yı itemediğim için olduğum yerde cevapladım.

"Efendim?" Sesim o kadar kısık çıkmıştı ki Bay Minhyuk-ssi'nin duyup duymadığına emin değildim.

"Pekala istersen beni içeri alma, bir genç kız olarak bunu yapmanı onaylıyorum, fakat bugün için... Yani direk suçlamam tuhaftı. Yüz yüze özür dilemek istiyorum."

Nefesim kesildiği için kekelememek yada heyecanlı görünmemek için karnımı sıkıca tuttum ve konuştum. "B-ben evde değilim."

Yine kekeledin aptal Fangirl Ala. Seni bedenimden atmak için bilimsel yöntemleri kullanmanın zamanı geldi.

"Önemli değilse gelip alabilirim. Aishh ben. Yanlış anlamanı istemiyorum, sadece özür-"

Yanlış anlamadım zaten it herif. Sadece konuştuğunda bile bir zamanlar seni ne kadar sevdiğimi hatırlıyorum hepsi bu.

Ve bu sevginin geri dönmesinden korkuyor olabilirim.

"Sorun değil..." Tam bunları söylerken kimin aradığını farkedip gözleri pörtlemiş olan Hana'yla göz göze gelmem iyi olmamıştı.

Hemen benden istediği şeyi anlayıp Minhyuk'a söylememi istediği şeyi söyledim. "Aynı arkadaşımdayım."

Hana yerimi belirttiğim için memnun bir ifade takındı ve doğrulup biraz daha dikkatli dinlemeye başladı.

"Öyleyse~ 15 dakikaya orada olacağım Bayan Wang."

Onaylayıp telefonu kapattığımda bir çığlık duyulmuştu.

Tabii ki benden değil, bu kişi Hana'ydı. Ben de yüzüme ellerimle yelpaze yapıyordum gerçi.

Bu Lee Minhyuk denen it bozuntusu kendi kendine kendini benim peşimde koşturuyor mal herif.

10 dakika sonra ve tabii koca bir Hana kontrolünden geçtikten sonra aşağı gönderilmiştim.

Baharda olduğumuz için hava serindi ve üzerimde beyaz üzerine lacivert çizgileri olan, pek de kalın sayılmayan bir bluz ile kot tulum şortum olması işleri zorluyordu.

Ellirimi kollarıma sürttüm şu son zamanlarda çıkan beyaz renkli Volkswagen CC'nin görünmesini bekledim.

Babam ek iş olarak galericilik yaptığı için az çok bilgim vardır bu işlerde. Bindiği araba acayip sağlam.

Araba yanımda yavaşça durduğunda yüzümü buruşturdum.

Bu hayran olduğum arabalardan biriydi ama Bay Lee sayesinde yanına yaklaşmaya korkuyordum resmen. Hani dedim ya binince inilmiyor.

Sabah daha ben işe başlamadan onca suçu üzerime yıkan patronum kapısını açıp indiğinde yutkundum.

Ne bekliyordum yine mi siyah takım elbise? Pazar günü mü?

Erkeklerde uzun hırka ve uzun gömlek diyince benim için akan sular durur. Annemin "Uzun hırka giyen birini görür görmez üstüne atlayacaksın diye korkuyorum." sözü aklıma gelirken dudaklarımın içini dişledim.

Minhyuk yanıma gelirken Hana'nın yukarıdan cama yapışmış bir vaziyette izlediğine emindim.

"Üzgünüm Ala. Haberi yayanın başka bir fan olduğunu öğrendim. Bir süre beni takip etmiş ve-"

"Sorun değil."

Ağzımdan ancak bu kelimeleri çıkarabilmiştim.

Çünkü;

Ilk kez bana Ala dedi. Ilk kez ismimi direk hitap ederken kullandı. Hana lütfen bu anı ve tarihi Fangirl Ala'nın tatmin olması için bir kenara kaydet.

Içimdeki normal Ala, yani ben, burnunun sürtmesi için can çekiştiğinden konuşmaya devam ettim. "Ama yaptığınız gerçekten kabacaydı Bay Lee, nasıl telafi edeceksiniz bilmiyorum."

Tam ağzını açacaktı ki yukardan gelen sesle başını yukarı çevirdi.

"Ala kızım, arkadaşını da al gel yemek yiyeceğiz!"

Hana'nın annesi...

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet