_6.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

"İyi misiniz Bayan Wang?"

Gözlerimi kaçırıp aşağı baktım ve ucuna ruj bulaşmış parmaklarıyla karşılaştım. İyi değilim. Az önce dudaklarıma ellediniz, nasıl iyi olabilirim Bay Lee Minhyuk-ssi?

O parmaklarda. Benim dudaklarım var sayılır. DÜZGÜN BIR YERE KOY IT HERIF! Sakın yanlış bir hareket yapayım deme.

Çıldıracağım.

Bay Lee it herifi insanlara teşekkür edip hepimizin eve gitmesini söylerken onunla konuşmalı mıyım konuşmamalı mıyım diye düşünüyordum. Belki elektirik geldiğinden beri kıpırdamamıştım bile.

Sadece sakin ol Ala. Sadece sakin. Öpmedi. Dokundu.

Dokunmak. Işte problem de bu. Lanet olasıca it herif öylece öpseydi en azından bu açıklanabilir bir durum olurdu.

Asla unutulamayacak bir anı... Dokunma fantezisinin sebebi bu muydu?

Ilk öpücüğümü ona verseydim de bu unutamayacağım bir anı olurdu. Ve en azından daha açıklanabilir bir durum olurdu.

"Bayan Wang..."

Odada yalnızca üçümüz kaldığımızda -Bayan Shim de hala bizimleydi- Bay Lee tekrar bana dönüp hiç bir şey olmamış gibi gülümsedi. "...yaptıklarınız çok lezzetlilerdi. Hayran kaldım."

Yüzsüz. It herif.

Sonunda başımı kaldırıp ona baktım ve mırıldandım. "Afiyet olsun, gitmem gerekiyor."

Sizi görmediğim bir yere gidip bir süre düşünmem gerekiyor.

Çantamı da alıp onları odada baş başa bırakarak koridora çıktım ve dudaklarıma dokundum.

Alev gibi yanıyor. เพศสัมพันธ์ (Siktir.)

--------------------

"Çıldıracağım. Çıldırmak üzereyim..." Saçlarımı karıştırıp yatağımda kucağında Minjoon ve Songyi'nin koca kavanozuyla oturan Hana'ya baktım. "Sen beni dinliyor musun?"

"Hmm..." Kurbağaların gittiği yere parmaklarını götürerek mırıldandı. "...çıldıracaksın, çıldırmak üzeresin."

Gözlerimi kapatıp derin nefesler aldım ve kol saatime baktım. "Dedim ki tam 1 saat 43 dakika önce şirketteki kutlamadan eve döndüm." Bu kez sesimi normalden daha yüksek kullanarak dikkatini çekmeyi başarmıştım. Sonunda bana baktığında oturur pozisyona geçip saçlarımı yüzümden çektim ve ses tonumu normale çevirdim. "Minhyuk dudaklarıma dokundu."

"Hangi Minhyuk?"

Gözlerimi kırpıştırdım ve düz bir sesle "Kang Minhyuk." dedim. "Etrafımda kaç tane Minhyuk var? Tabii ki Lee Minhyuk!"

Hana, Minjoon ve Songyi'yi çok şükür ki yatağa fırlatıp cırladığında yastığıma sıkıca sarıldım. "NIYE HEMEN SÖYLEMİYORSUN ASDFGH!?"

Sonunda kendine geldi.

"Yah! Bu gece bunu sana üçüncü söyleyişim."

Eve girdiği an 'dudaklarıma dokundu' diye mırıldanmamı da sayarsak dördüncü.

"Üzgünüm... Şu işe alınma dönemlerinde gergin oluyorum. Bu benim son şansım, alınmazsam bir sene daha boşum."

İç çektim ve parmaklarımla oynamaya başladım. "Sorun değil..."

"Manyak mı bu adam? Dudaklarına neden dokundu?" Biraz sessizlikten sonra konu aynı yere döndüğünde yatakta yaylandım ve cevap verdim. "Bilmiyorum... Öylece dokundu işte."

Iç çektim ve gözlerimi kapattım. Bu herif benimle oyun mu oynuyor? Yoksa cidden sorunları mı var?

Eğer böyle devam ederse daha önce de söylediğim gibi eskiye döneceğim.

Korkuyorum. O benim patronum.

--------------------

"3 ürünün testini bitirdik yalnızca bir tanesine onay vermedim Bay Lee."

Ona bakmamaya özen göstererek 3 dosyayı önüne bıraktım.

Dudaklarım hala yanıyor. It herif. Üzerinden koca bir haftasonu geçmesine rağmen...

"Birinin neden onay almadığını öğrenebilir miyim?" Onu görmüyordum.

Gözlerimi odanın başka taraflarında gezdirirken konuşmaya devam ettim. "%80 alerjik tepki oranı var..." Bu kez bakışlarımı dosyalardan en üsttekine taşıyıp dosyayı açtım ve parmaklarımla sonuçları gösterdim. "...bununla ürünü satışa çıkarır mıydınız?"

Bakmadığım için tepkilerini görmüyordum. "Doğru, haklısınız. İşinizde çok iyisiniz Bayan Wang, sizi doğru yere yerleştirmişim."

Bana iltifat ederken kendini es geçmiyor, it herif işte. Diyorum hep...

"Ama bunları bana değil Bayan Shim'e vermeniz gerekiyor..." Güldü ve devam etti "Yani benimle konuşmak için bu kadar kıvranmanıza gerek yoktu."

Dudaklarımı ısırdım ve en sonunda ona baktım. Hala gülüyordu. Sanki büyük olan o değil de benim.

İç çekerek dosyaları alıp ayağa kalktım ve odadan çıkıp Bayan Shim'in odasına yöneldim.

Dudak-Parmak mevzusunu konuşmayacağım bu herifle. Olmamış gibi davranacağım. Unutmam gerek.

Kapıyı çalıp yine Bayan Shim'in umursamaz tavırları altında dosyaları masasına bırakarak çıktım. İncelerdi artık...

Yeni saat düzenlemeleri bir hayli hoşuma gitmişti. Hemen işten çıkabilecektim.

Nihayet yaklaşık 50 Dakika'nın ardından eve vardığımda kendimi yatağıma atarak gözlerimi kapattım.

Ancak telefon sesiyle uyanmak, uyurken hiç de istemediğim bir şeydi.

*Bay Lee Minhyuk-ssi (It Herif) Arıyor*

"Alo? Ala-ssi..."

İç çekerek orada olduğumu belirten bir ses çıkardım ve gözlerimi ovup ayılmaya çalıştım.

Şirkete falan dönemem eve zor geldim.

"...zor durumdayım, yalnızca sen yardım edebilirsin."

Şirkete gelmeyeceğim dedim.

"Sorun nedir Minhyuk-ssi?" Kafana tüküreceğim.

"Her şeyi hemen anlatacağım. 4 Yaşında küçük şirin bir yeğenim var, Seunghee... Tam bir cadı ve amca aşığı. Ben de onu çok seviyorum ancak..." Duraksadığında kendimi alt kattaki koltuğa bıraktım ve daha önce hiç görmediğim yeğeni ile benim aramızdaki bağı çözmeye çalıştım. İç çekerek devam etti. "...çok büyük bir hata yapıp bugün onun doğum günü olduğunu unuttum ve evden geri çıkamıyorum. Ona kocaman bir süpriz hazırladığımı ve sonradan geleceğini söyledim."

İç çektim. Bana hediye mi aldıracak? Hayır yapmayacağım. "Anladım Bay Lee fakat-"

"Minhyuk." Beni düzeltip boğazını temizlediğinde vücudumdan bir elektiriğin yayıldığını hissettim ve yine dudaklarım yanmaya başladı. "Seunghee için özel bir pasta yapabilir misin? Bir pastane bunu aynı gün içinde asla yapmaz... Lütfen."

Kalkıp kulağımda telefonla mutfağa ilerledim ve çekmeceleri karıştırıp malzeme olup olmadığını kontrol etmeye başladım. "Bunu yapmam için bir sebebiniz var mı Bay L- Minhyuk? Pastane yapmıyorsa ben de yapmamalıyım değil mi?"

"Maaşına ek ikramiye veririm... Hatta pasta tutarı ne kadarsa onu da veririm, hayrına yapmıyorsun merak etme. Ne kadar istersin?" Sesi ciddi ama bir o kadar da yalvaran bir tondaydı.

Un paketini ve yağı dolaptan çıkarıp tezgâha koyarken cevapladım. "Nasıl bir pasta olduğuna bağlı."

"Küçük kızların nasıl şeylerden hoşlandığını biliyor musun? Yapabilirsen iki katlı olmalı ve pembe..."

Buzdolabının kapağını açıp süt ve yumurtayı da aldım. "Sizin için bu tarz pastaların fiyatlarını araştıracağım."

Telefonun öbür tarafından heyecanla bağırdığında gözlerimi devirdim. "Doğru! Harika~ Teşekkür ederim Ala! Sana adresi mesaj atacağım."

Gözlerimi büyüttüm ve telefonu diğer kulağıma götürdüm. "Ne yani? Ben mi getireceğim?"

"Söylediğim gibi evden çıkarsam bu cadı ortalığı yıkar. Hem üzgünüm, hem teşekkür ederim. Sana güvenebileceğimi biliyorum~ Şimdi o beni bulmadan ve hiçbir şey çakmadan gitmeliyim."

Tek bir söz edemeden telefon kapandığında telefonumu tezgaha bırakıp alttaki dolaptan koca kabı çıkardım.

Dua etsin ki pasta yapmaktan zevk alıyorum ve malzemem de var.

Şu anda pasta hamuru çırpıyor olmamın bir diğer sebebi de minik kız çocuklarına hayran olmam.

Saat henüz 4 buçuk olduğu için oldukça vaktim vardı. Oraya akşam 8 civarı gitsem kutlama için iyi bir zaman olurdu.

Göster kendini Ala!

----------

Adresteki numarayı kontrol ettim ve binaya bir bakış attım.

Pastayı vereceğim, görürsem minik şeyin doğum gününü kutlayacağım ve yoldan geçerken aldığım küçük hediyeyi çaktırmadan Minhyuk'a verip paramı da alarak eve geri döneceğim. Hepsi bu.

Arabanın aynasından at kuyruğu yaptığım dalgalı saçlarımı ve perçemlerimi kontrol edip dudaklarıma parlatıcı sürdükten sonra arka koltuktaki koca pasta paketini alarak binaya girdim. Asansöre bindiğimde benim de gideceğim 4. kat tuşuna zaten basmış olan bir teyzeden aldığım delici bakışlar altında koca paketle bütünleşmiştim.

4. Kata geldiğimizde koca kutuya daha sıkı tutunarak kapı numarasını kontrol ettim ve hala bana dik dik bakan teyzeye kaçamak bir bakış atıp onun önünde durduğu kapının sağındaki kapıya yaklaşıp zili çaldım.

Bekar bir erkeğin de bulunduğu bir eve genç bir kız geliyor, harika teyze dedikodusu.

Gerçi bilmiyorum, burası abisinin evi de olabilir.

Kapı açıldığında kutunun arkasından başımı uzattım fakat kimseyi göremeyince bakışlarımı biraz gezdirip yerdeki minik prensesle karşılaştım.

"Merhaba, Bay Minhyuk evde mi acaba?" 

Küçük kıza gülümsediğimde kollarını göğüsünde birleştirip somurttu. "O. Benim. Amcam." Yaşına göre oldukça akıcı ve düzgün konuşuyordu.  "Sen kimsin?"

"P-pasta teslimatçısı..." Saçma sapan ünvanım ve ben orda dikirken aşağıya, küçük Seunghee'ye bakarak devam ettim. "Bugün doğum günü olan bir prensesin sürprizini getirdim."

Birden görüş açıma siyah bilek boy pantolon ve 3 cm topuklu parlak ayakkabılar girdiğinde bakışlarımı yukarı çevirdim. 

Seunghee kollarını uzatıp kadının kucağına çıkarken hala kutuya sarılıyordum. "Babaanne! Sürprizim gelmiş~"

Kadın beni süzerken içimden hem birisinin artık şu pastayı alması için dua ediyor hem de yüzümü tekrar kutunun arkasına saklasam mı diye düşünüyordum.

Nihayet tanıdık yüz de kapının önünde belirdiğinde rahat bir nefes aldım fakat sanırım bunun için çok erkendi.

"Oh, Minhyuk-ah... Bu, şu beni bir türlü tanıştırmadığın kız mı? Seunghee'ye bugün kocaman bir sürprizin olduğunu söylediğinde abarttığını düşünmüştüm."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet