_17.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

Program bitiminden 3 saat sonra ben tam da yaptığım kurabiyeleri fırından çıkarırken kapı çaldı. Bu iyi bir şey değildi çünkü tepsiyi aceleyle bırakmaya çalışırken yanlışlıkla eldiven olmayan elimi de tepsiye değdirmiştim.

Koşarak kapıyı açtım ve Minhyuk içeri girerken tekrar mutfağa koşup elimi soğuk suya tuttum.

"Ne oldu?" Paltosunu çıkardığı gibi peşimden gelmişti.

"Bir şey yok biraz yaktım." Elimi üfleyerek dolaba koştum ve buz kütlesini çıkarıp yaktığım elimle tuttum. Fazla acımıyordu ancak su toplamasını istemezdim.

Minhyuk elime öpücük kondurup gülümsedi ve tezgahtaki kurabiyelerden bir tanesini onu uyarmama fırsat olmadan ağzına attı.

O eliyle ağzını kapatırken ve kıpkırmızı kesilmekle meşgulken ben de ona soğuk su dolduruyordum. "Aptal." Gülmemek mümkün değildi. Bu haliyle bile şirin ve komikti.

Soğumuş olan kurabiyeleri tabağa doldurup salon sehpasına koyduğumda ikimizin de yanıkları kısmen iyileşmişti.

"Bu katil kurabiyeleri gerçekten yiyecek miyiz?"

Minhyuk gülüp yanına oturmamı işaret etti. Ben de onu dinleyip oturdum. Bugün neler olduğu hakkında gerçekten merak içindeydim.

"Program.. Nasıldı?" Nasıl bir soru sormam gerektiğinden emin değildim.

"Sungjae ile konuştuk. Programda rol yapmadık." Gülüyordu. "Hepsi gerçekti."

Kocaman gülümseyip ona sarıldım. Daha çok rahatlamıştım.

Birden bacaklarımda tüylü bir şey hissettim ve istemsizce sıçradım. "Bu ne!?"

Minhyuk yere uzanıp köpeği kucağına çekti ve onunla oynamaya başladı. "Aish.. Momo'yu unuttum. Kapının yanına kutuyla bırakmıştım. İçinden çıkmış baksana~"

"Momo mu?" Sarımsı renkteki köpeğe bakıyordum. Açıkçası hayvanlarla aram iyidir ancak hiçbir zaman köpeklere ilgim olmadı. Türünü bilemiyorum, süs köpeği gibi şirin bir şeydi...

"Bizimle kalacak.. Hayvanları sevdiğini sanıyordum." Gözlerini Momo'dan çekip bana baktığında hala onun boynunu kaşıyordu.

Köpekleri sevdiğini biliyordum ancak söylediğim gibi, benim özel bir köpek ilgim yoktur. Kedileri daha çok severim...

"Yani sizin evde mi?"

Minhyuk köpeği kucağıma verdiğinde nasıl tutacağımı bilemediğim için dizlerime yatırdım. "Hayır. Annem yaşlandı. Alerji yapıyor. Eski köpeğimizi bu yüzden abim aldı ve ben de ikimiz bir tane bakarız diye düşündüm." Aklınca mimikleriyle bana şirinlik yapıyordu. "Burda, senin evinde."

İç çekip Momo'nun tüylerini hoşlanıp hoşlanmadığından emin olmadığım rastgele bir yerinden okşadım ve benden habersiz iş çeviren Minhyuk'a baktım. "Minjoon ve Songyi ne olacak? Momo kurbağaları sever mi?"

Minhyuk dudak büzüp Momo'ya baktı. "Bilmiyorum ki.. Kurbağa kardeşleri seviyor musun Momo-yah?"

Momo'yu tekrar onun kucağına verip sızlandım. "Minhyuk-ah.. Ona şirkette bakamaz mıyız? Amiplerim de buraya gelir gelmez öldü biliyorsun." Ancak o gülüp saçlarımı karıştırdı. "Köpeklerin kurbağa yemeyi sevdiğini sanmıyorum sevgilim." Momo'nun ön ayaklarını tutup onu oynatmaya başladı. "Ala omma bana iyi bakacak mısın?"

Beni hep böyle şirinlik yaparak kandırıyordu. Eski idol sevgiliniz varsa işte böyle oluyor. Ilhoon biriyle çıktığında o kişiye kendimden 10 kat daha çok acıyacağım. Her halta gwiyomi yapsın ama herife dokunama. Vay arkadaş...

Telefonu çaldığında Minhyuk beklemeden cevapladı. Yanımdan da ayrılmamıştı. "Evet Eunkwang?"

Konuşma anlamamış olsam da uzun sürmemişti ve hemen kapatmıştı. "Ala Arirangı aç."

Dediğini yapıp ona baktım. Momo'yu yere bırakmış ekrana odaklanmıştı.

"Herkese merhaba ben Peniel Shin, diğer bir deyişle BTOB Peniel."

Minhyuk dizlerini titretirken bana bakmadan konuştu. "Yayından önce Hyunsik'i aramış."

"Artık 2010ları eskide bıraktığımıza göre yepyeni bir programla karşınızdayım. Yakın gelecekten hit parçaları her akşam 6'da hep beraber hatırlayacağız."

90ların nostalji olduğu dönemi hatırlarken 2010lar şimdi o pozisyona geçmişti. Zaman cidden hızlı akıyordu.

"Programa çok özlediğim insanlarla giriş yapmak istiyorum. 2010ların başlarından 'WOW' isimli şarkıyla BTOB'yi ekranlarınıza getireceğiz. Ama önce.."

Göz ucuyla Minhyuk'un süzdüm. Peniel bunu çok önceden hazırlamış gibi durmuyordu. Büyük olasılıkla bugün Talkative Idol'ı izlemişti.

"...söylediğim gibi onları çok özledim. Ve çok seviyorum. Hyunglarım, kardeşlerim... Bu şarkı sizler için. Birlikte BTOB olduğumuz için teşekkür ederim."

Klip yayına girdi ve ekranın köşelerinde bilgi kutuları çıkmaya başladı.

Momo da koşarak televizyonunun önüne geçti ve kuyruğunu sallayarak havlamaya başladı. Şarkıyı sevmişe benziyordu.

Minhyuk iç çekip gülümsedi. "Gördüğün gibi her şey böyle oluverdi."

"Sana bir araya geleceğinizi söylemiştim." Momo şarkı bittiği için yanımıza koşmuştu. Bu yavru köpek şirin bir şey olmasa ve onu Minhyuk getirmese eve alacağımı hiç sanmıyordum. "Momo nerde yatacak?"

Minhyuk tekrar onu kucağına aldı ve kulaklarının arkasını okşamaya başladı. "Şimdilik onu getirdiğim kutuya yumuşak bir şeyler koy yeter. Seninle gidip bir yatak bakarız sonra."

Momo'yu kaldırıp öpücük atmaya başladığında kaşlarımı çattım. "Momo dişi mi?"

"Ne yani? Kıskandın mı?" Minhyuk gülüp onu kucağına geri bıraktı. "Hem o benim kızım~ Değil mi Momo-yah?"

Kıskanırım. Sana mı soracağım? "Anneni evde çok yalnız bırakıyorsun, hadi git." Minhyuk'un çekiştirerek kaldırdım ve ceketini eline verdim. "Yarın şirkette zaten görüşeceğiz."

Onu kapıdan iterken arkasını dönmeye çalışıyordu. "Ama yarın Cumartesi."

-----

"Minhyuk saçmalama. Teker teker alışkınım ama beşini birden hatta altınızı birden görürsem ne olur biliyor musun?" Minhyuk beni zorla BTOB -Changsub hariç- ile buluşmaya götürüyordu. Fangirl Ala'ya hoşgeldin diyelim.

"Yah. Beni daha çok sevmiyor muydun?" Minhyuk kaşlarını çattığında dudaklarımı ısırıp gözlerimi kaçırdım. "Onu nasıl kazasız atlatabildin ve şimdi nişanlıyız?"

Bu BTOB'ydi. Lee Minhyuk ve BTOB Fangirl Ala'nın lügatında farklı anlamlar taşıyordu. Hiç konsere yada fanmeetinge gitmemiş uluslararası eski bir fan olarak onları ilk kez bir arada canlı canlı görmek düşüncesi çok çok çok heyecan verici ve ürkütücüydü.

Arabayı parkedip bileğimden tutarak beni indirdi. Çok sıkı tutuyordu.

"Dışarı çıkacağız diyip hazırlanmamı istedin ama geldiğimiz yer Yook Sungjae'nin evi." Sinirle nefesimi verdim ve bileğimi çekmeye çalıştım ama her zamanki gibi başaramamıştım.

"Dışarı kavramını senin evinin dışarısında kalan herhangi bir alan olarak da düşünmeliyiz bence." Gülümsedi ve beni binanın içine sürükledi.

Kapıyı çaldığında hala bileğimi bırakmamıştı fakat kapı açıldığında aniden bıraktı.

"Hyunsik-ah~ Ala'yı getirdim." Pis sırıtıkçı. Gülümseyip onunla birlikte içeri girdim. Minhyuk-ah... Seni neden seviyorum? Bunca yıldır hem de.

İçeri girdiğimizde herkes toparlandı. Benim için hem tuhaf hem heyecan verici olan bu durum midemi bile bulandırıyordu.

"Bu Ala, nişanlım." Minhyuk gülümsedi. Ben de aynını yapıp başımla selam verdim.

"Biz önceden tanışmıştık." dedi Eunkwang. Aynı zamanda göz kırpmıştı. O bunu yaparken Minhyuk'tan habersiz gidip ondan olayları anlatmasını istediğimi hatırladım. En azından Minhyuk bildiği için şu anı sorgulamayacaktı.

"Biz Hong Kong'da tanıştık." Hyunsik de gülümsedi.

"Biz de reklam çekiminde." Ilhoon'un sözleriyle nefesimi tuttum. Reklam çekimindeki gerginliğim yine tüm vücudumu kaplamıştı.

"Sen de Donggeun ile tanış." Minhyuk beni oturttu ve ben de Peniel'in uzattığı eli sıkıp gülümsedim. "Wang Ala."

"Beni cidden korkutuyorsun." Sungjae'nin aniden söyledikleriyle hafifçe sıçradım. "Eskiden nasıl bir fan olduğunu hepimiz biliyoruz ve şimdi Minhyuk Hyung'u elde etmişsin."

Eskiden nasıl bir fan olduğunu biliyoruz, nasıl bir cümleydi? Minhyuk'un zorla elde ettiğimi mi iddia ediyordu?

"Memnun oldum Sungjae-ssi, ben Ala." Bozuntuya vermemek için elimi ona uzattığımda Minhyuk elimi indirdi. "Ala'yı seviyorum."

"İyiyim Minhyuk." Gerginlik, en son isteyeceğim şeydi.

"Suratın öyle demiyor ama." O bunları söylerken onu kanepeye ittim ve ben de yanına oturdum.

"Şaka yapıyordum." Sungjae gülümsedi ve elini bana uzattı. Aramızda Minhyuk oturuyordu.

Elini sıktığımda "Memnun oldum." dedi ve tekrar arkasına yaslandı.

"Sanırım şirket seninle tekrar bir anlaşma imzalamak isteyecek." İlk konuşan Peniel olmuştu. Yada Donggeun. Böyle yalnızken ona böyle mi sesleniyorlardı? Emin değilim.. Peniel işte. Sonuçta ben bir Melody sayılırım, onları sahnede tanıdım.

Minhyuk başını iki yana salladı. "Changsub olmadan o şirkete adımımı dahi atmam."

"Lee Changsub nerede?" diye sordum odadaki 6 kişiyi incelerken. Gerçekten yıllarını birlikte geçirdikleri insandan 3 yıldır haber almamaları acınacak bir durumdu.

"Bilmiyoruz. Hiçbirimiz..."

-----

Esneyerek asansörden indim. Uykusuzluğa azıcık olsun katlanan bir yapım yoktu. Ama bugün mutluydum. Çünkü Minhyuk'u BTOB ile geç saatlere kadar yalnızca oturup sohbet ederek eğlenirken izlemiştim.

Şifreyi girmek için parmağımı uzattığımda parmağıma bulaşan sıvıyı hissedip elimi geri çektim. Kırmızıydı.

Endişeyle gözlerimi kapının üzerinde gezdirdim. Kırmızı boyayla bir şeyler yazılmıştı.

'Seni haketmiyor.'

Başım dönmeye başlarken bir adım geriledim ve yazıyı birkaç kez daha okudum.

Songyi, Minjoon ve Momo içerideydi. Hızla tekrar kapıya yaklaşıp şifreyi girdim ve kapıyı açık bırakarak içeri girdim.

Tüm vücudum titremeye başlamıştı ve buna ters olarak dişlerimi sıkıyordum. Ev darmadağınık bir haldeydi ve eşyaların çoğunda kırmızı lekeler vardı.

Momo havlayarak koştu ve başını bacaklarımın arasına sıkıştırdı. Korkmuş görünüyordu. Onu kucağıma alıp Minjoon ve Songyi'nin iyi olup olmadığını kontrol etmeye gittim. Ve iyilerdi. Sadece bir köşeye pısmışlardı.

En sonunda onları başka bir odaya taşırken kullandığım kavanoza koydum ve evden çıkıp dış kapının yanına çöktüm. Daha çok üşümeye başlamıştım.

"A-alo Minhyuk-ah..."

-----

"Ala-yah sen iyi misin?" Asansör kapısı açıldığı an Minhyuk'un sesini duydum. Kulağında telefonla birlikte bana sarıldı. Telefonu indirip hızla cebine sokarken başımı onun göğüsüne yasladım.

"Korkuyorum."

"Onlar evi incelerken karakola gitmemiz gerek." Fısıldar gibi konuşuyordu.

Başımı sallayıp onu onayladım. Evde durmak istemiyordum zaten.

Karakolda otururken Momo hala kucağımdaydı. Uyumuştu.

"Kaybolan yada çalınan eşya yok demiştiniz değil mi?" Başımı sallayarak memuru onayladım. Ev sadece kirlenmiş ve dağılmıştı.

"Bayan Wang Ala. Sizi tehdit edebileceğini düşündüğünüz bir düşmanınız var mı?" Düşündüğüm biri elbette vardı. Ama kim olduğunu bilmiyordum ki...

"Nişanlımla aramı bozmak istiyor. Ama kim olduğunu bilmiyorum." Ne polise ne de Minhyuk'a bakıyordum. Korkumun yanında sinirliydim de. Çok fazla hem de...

"Daha önce de bu tarz bir şey yaşadınız mı yani?"

Başımı kaldırıp iki yana salladım. Aldığım telefonu Minhyuk asla öğrenmeyecek. Ve ben de bu kıza bir daha asla inanmayacağım.

Minhyuk'a koşulsuz güvenmek istiyorum.

Gecenin başına göre çok çok daha fazla yorulmuştum. Minhyuk'un odasına girdiğimde beni yatağa oturtup dolabına yöneldi.

"Annene ne diyeceğiz?" Yavaşça uzanıp yorganı üzerime çektim.

"Hırsız girdiğini ama evde bir şey bulamadığını bu yüzden bu gece bizimle kaldığınızı söyleriz." Uzun koca atkıyı yere dolayıp Momo'yu oraya bıraktı ve yanıma gelip yatağa oturdu. Kurbağalarım komidindelerdi.

Yorganı kulağıma kadar çekmeden önce eğilip yanağımı öptü. "Üzgünüm. Daha normal bir insan olmak isterdim." Kendisi de yanıma uzanmıştı. "Ama teşekkür ederim. Bana hala öylece güvendiğin için.."

Gülümsedim ve ona sokuldum. Beni her zaman rahatlatmayı ve sakinleştirmeyi nasıl başarıyordu?

Çok yorgundum ama yorgunluktan uyuyamıyordum.

"Ala-yah." Fısıldıyordu. Gözlerimiz buluştuğunda gülümsedi. "Düğünden önce annenin doğumunu mu beklemeliyiz?"

Bir süre sadece ona baktım. Az önceki sorularıma yenisini eklemek istiyorum. Nasıl aklım başka bir problemle meşgulken aniden onu aklımdan silip beni heyecanlandırmayı başarıyordu?

Belki de gerçekten düşüncelerimi başka bir yere odaklamak istemişti, ama şunu söylemeliyim ki hakkıyla başarıyordu.

"M-muhtemelen.." Yutkundum.

"Peki ne zaman doğacak?" Onu da benim gibi uyku tutmadığı için mi bunu konuşuyordu benimle?

Biraz düşündüm. "Haziran gibi.."

Minhyuk gülümseyip saçlarımı okşadı. "Çok değilmiş... Beklerim."

Doğumdan sonra bebeğin ve annemin de toparlanması gerekirdi. Bu da bize toplam en az 8 ay süre verirdi. Daha var Ala. Sakin ol.

"Yapamadığını biliyorum ama uyumaya çalışalım. Yarın sana ev bakacağız." Böyle pat diye kendi kendine karar vermeyi çok seviyordu ancak bu kez söyleyecek şeyim yoktu. O evden taşınmak beni rahatlatırdı.

Sözünü dinleyip gözlerimi kapadım. Daha fazla düşünmek istemiyordum ki zaten Minhyuk tüm düşüncelerimi dağıtmayı başarmıştı.

-----

"Geçmiş olsun Ala."

Hyunsik'e başımı sallayarak teşekkür ettim. "Teşekkür ederim."

Ertesi gün Minhyuk'u aniden yanlarına çağırmışlardı -Cube Cafe'ye- ve Minhyuk beni bırakmak istemediği için birlikte gelmiştik. Bazen kuyruk gibi hissetmeden edemiyorum ama bugün bunu o istedi sonuçta, ben değil.

"Zaten dün görüştük. Bugün neden çağırdınız?" Minhyuk geceden beri ciddi ve yorgun görünüyordu. Sanırım ben de ondan farksızım.

Sungjae çenesini sağa sola oynatıp masada ileri yaklaştı. "Birileri şirketin bilgisi dışında promosyonumuzu yapıyor." Promosyon kelimesinin kendi anlamından başka neleri ifade edebileceğini düşünürken konuşmaya devam etti. "BTOB'nin promosyonunu..."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet