_18.5

Former Fangirl (TÜRKÇE)

Ilhoon ceketini düzeltip öne adımını attı ve başını havaya kaldırdı. "Patronunuzla görüşmemiz gerek, hemen."

İçimdeki gülme isteğini bastırarak başımla sekretere selam verdim. Ilhoon kendini mafya filminde sanmış olmalıydı. "Onunla görüşmemiz mümkün mü?"

Sekreter başını sallayıp "Bay Lee sizin yakında geleceğinizi bildirmişti zaten." dedi. Bu da firma sahibinin gerçekten Changsub olduğunu kanıtlıyordu.

Başımı sola çevirdiğim an Sungjae ile karşılaştım. Gözleri kocaman olmuştu. "Başta bana inanmamıştınız..."

Sessiz ama şaşkın bir vaziyette sekreteri takip ederek ilerlerken Ilhoon'un mırıldandığını duydum. "Buralar da 'Bay Lee'den geçilmiyor.."

Hala onlarla eski samimiyetimi kazandığımı söyleyemezdim. Ancak bu doğaldı. 3 yıldır pislik herifin teki olduğuma inanarak yaşamışlardı.

Altımız odaya girdiğimizde ilk olarak Changsub'un kahkahasını duydum. Açıkçası ürkütücüydü. 6mız arasından 4 kişi sıçramıştı bile.

"Geleceğinizi biliyordum."

Hyunsik ciddi bir ifadeye bürünüp "Sadece şirketi arayabilirdin." dedi. Başından beri haklıydı ancak konumuz Changsub'du. İlginç yolları severdi.

Changsub masasının arkasından kalkıp elini cebine koyarak önümüze geldi. "Belki sizi ayağıma getirmek istedim?"

"H-hyung." Sungjae'ye dokunsanız ağlayacak durumdaydı. İmrenmiştim. Keşke beni de bulduğunda bu şekilde davranabilseydi.

Kimse bir şey konuşamıyordu. Kimsenin olanlardan sonra "Neden?" diye sormaya cesareti kalmamıştı. Böyle yüzyüze bakarken 'neden bu hale geldik' sorusu yerine 'Nasıl bu hale geldik' sorusu bana daha mantıklı geliyordu. "Tuhaf değil mi?" Mırıldandım. "Bunca zaman sonra.."

Bir filmde olsaydık eğer, şu anki sahne bir kavga sahnesinden hemen önceki manalı bakışma sahnesi olurdu.

Ancak ben Talkative Idol'da olduğu gibi sarılıp ağlamak istiyordum.

"Öyle bakmayın ya." Changsub hepimize birer birer bakarken konuştu. "Ben de özledim."

Sungjae bu sözleri duyar duymaz ona sarıldı. Böyle bir şeyi beklediğini hissetmiştim.

Changsub güldü. "Hop, yavaş gel. Başım bağlı benim."

"Nişanlandın mı!?" Eunkwang heyecanla konuştuğunda başımı kaşıdım. Şirketten uzaklaşan herkes aile kurmak için mi çabalıyordu?

"Aslında 3 ay önce evlendim." Dedi Changsub, Sungjae koalasını iterken. Şaşkınlık üzerine şaşkınlık yaşıyordum. "Çok güzel bir karım var ve burda yaşıyoruz."

Hepimizden kocaman tepkiler çıkarken Changsub gülüyordu. Bizsiz düğün mü yapmıştı ha?

"Seul'a taşınmayı düşünmüyor musunuz?" Sungjae şaşırmıştı. Ama ben Changsub'un yaptığını mantıklı bulmuştum. Shim Hyosung ve teklifi olmasaydı ben de daha küçük bir yere taşınmayı tercih ederdim. Ama iyi ki böyle bir şey olmadı çünkü Ala'yı buldum.

Biraz bekledikten sonra çekinerek de olsa elimdeki imzalanmamış kontratı ona uzattım. "Sen olmadan oraya dönmeyeceğim."

Changsub başını iki yana salladı. "Bir düzen kurmuşken onu yıkmamı istiyorsun."

Bu kez Peniel öne adım attı. "İstemiyor sadece söylüyor. Ona karşı saygısız konuşma Hyung." Saygısız konuşmasına takılmamıştım ancak bu da Donggeun'dan beklediğim bir şey değildi.

Changsub beni omuzlarımdan iterken Donggeun'a bakıyordu. "Bu herife olan sinirim yüzünden hepinizi terkettim."

Nedenleri konuşmak istememiştim. Ancak onlar bu kadar meraklıysa ben tekrar hazırdım. Bu sefer yapmadığım bir şey için suçlanmayı kabul etmeyecektim. Özellikle Ala için.

"Sakin ol." Bu kez konuşan Hyunsik olmuştu. "Sandığın gibi değil. Dağılmamızda hepimiz hatalıydık."

Changsub gözlerime bakıp kontratı yere attığında eğilip onu aldım. "Benim de bir düzenim var." dedim başımı kaldırıp.

Sungjae yavru köpek gibi Changsub'a bakıyordu. "Madem ona bu kadar kızgındın, neden en çok onun oyuncak bebeğini yaptın?"

Ilhoon hala her şeyi sessizce dinliyordu.

"Çünkü en çok kızdıklarıma en çok bebeği yaptım." Changsub biraz sakinleşmiş gibiydi. "Ben ve Minhyuk, en çok. En az Hyunsik ve Eunkwang."

Eunkwang ||
Minhyuk |||||
Changsub |||||
Hyunsik |
Peniel ||||
Ilhoon |||
Sungjae |||

Sıralamayı hatırlamaya çalıştım. Doğru söylüyordu.

"Changsub-ah.. Ben hiçbir şey yapmadım." Ne söylemem gerektiğini bile bilmiyordum. "Bunca yıldan sonra inanmak zorunda değilsin, yalnızca gerçeği bilmelisin."

Changsub derin bir nefes aldı. "Aishh.. Sana kızgın olmam seni sevmediğim ve özlemediğim anlamına gelmiyor."

Hafifçe gülümseyip başımı salladım. "Ben de seni özledim."

Changsub çalışma masasının dolabından bir şey çıkarırken konuşuyordu. "Aigoo, işte... Bunu sana ve nişanlına yaptırdım."

Elime şu diğerlerine benzeyen iki bebek tutuşturmuştu. Gelinlik ve damatlık giyiyorlardı. Gülüp kaçmasına fırsat vermeden ona sarıldım. "Teşekkür ederiz."

Changsub belli etmese de sarılıp hemen geri çekildi ve Ilhoon'a baktı. "Sizi böyle ayakta tutamam, yemeğe bize gelin."

Hyunsik, Sungjae ve Ilhoon cevap vermeden birbirlerine bakınırken onlar söylemeden anlamıştım. Yine programları vardı ve dönmeleri gerekiyordu.

"Kalacaksınız değil mi?" Changsub da anlamış olmalıydı.

"Ben kalıyorum." diyerek ortaya atladım. "Tabii beni evden atmazsan." Güldüm. Şaka yapıyordum elbette.

Eunkwang da gülümsedi. "Ben de kalıyorum ama bu üçünün programı var. Donggeun da kalıyor değil mi?"

Donggeun hızlıca başını sallayıp sırıtırken Ilhoon konuştu. "Özür dileriz."

Dudaklarımı ısırdım. Olanlardan sonra Ala'yı yalnız bırakmış gibi hissediyordum fakat Hana oradaydı. Sorun olmayacaktı.

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet