_8.0

Former Fangirl (TÜRKÇE)

İçimde tüm kemiklerimi çıtlatma isteğiyle uyandığımda yorgunca derin bir nefes almaya çalıştım.

Alarm çalmamış mıydı? O kadar erken miydi? Ama çok fazla uyumuş gibi hissediyordum.

"Içeride bir sorun olup olmadığına bakıyorlar, şimdilik görünürde bir sıkıntı yok. Uyanmasını bekliyoruz."

Minhyuk'un sesini duyuyordum. Bu it herifin burda ne işi var?

"Gece ışıkta kontrolsüz ve oldukça süratli geçen bir araç soldan vurmuş. Başını sol cama vurduğunda bilincini kaybettiğini tahmin ediyorlar, yüzünde de onlarca cam kesiği var..."

Beynimde canlanan sahneleri onun anlattıklarıyla birleştirirken başıma derin bir ağrı girdi ve inledim.

"Anne, seni ararım."

Gözlerimi aralamaya çalıştım ancak bir saniyeden fazla açık tutamıyordum. Alışması için birkaç kez kırptım ve kaşlarımı çatıp tavana baktım.

"Hana... Hana-ssi uyan! Ala uyanıyor."

Ağrının geçmesi için tekrar gözlerimi kapatıp derin bir nefes aldım. Hana da burda. Büyük bir kaza mıydı? Tam hatırlamıyorum...

"Ala! Iyi misin!? Nasıl hissediyorsun!!?"

Üzerime çöken gölgeyi hissedince gözlerimi tekrar araladım ve yüzümün üzerine eğilmiş Minhyuk ile karşılaştım. "B-başım..." Düşünmeden konuşmuştum.

"Ağrıyor mu? Gösterebilir misin?"

Yüzümü buruşturdum ve tepemde heyecanla konuşan adama en sonunda düzgün bir bakış atabildim. Gözlerine bakmaya devam ederken sol elimi kaldırıp başımın sol kısmına dokunduğumda hemen arkasını döndü.

"Vurduğu yerin acıdığını söylüyor Hana-ssi, burda bekle doktoru çağıracağım."

Onun ne zaman odadan çıktığını farketmeden şiş gözleriyle dibime çöken Hana'ya gülümsedim.

"Mesajı gördüğümde hemen buraya geldim..." Serum bağlı olan elimi tuttu ve iç çekti. "Çok korktum Ala."

"Iyiyim..." Yavaşça konuştuğumda Minhyuk aynı heyecanla, peşinde doktor olduğunu tahmin ettiğim adamla birlikte içeri girdi.

5 dakika içinde doktorun muayenesi bittiğinde yüzümü acıyla tekrar buruşturdum. Gözüme ışıklar tutmuştu ve benim de ilk kez gördüğüm karnımdaki yaralarla dikişleri kontrol etmişti.

"Beklediğimizden çabuk iyileşiyorsunuz. Size ağrı kesici vereceğim, o zaman daha iyi hissedeceksiniz Bayan Wang." Gülümseyip dikleşti ve Minhyuk'a döndü. "Biraz hareketlerine dikkat etmeli, henüz ayağa kalkamaz."

Ben anlamsızca etrafımda gelişen olaylara ayak uydurmaya çalışırken doktor seruma biraz ağrı kesici enjekte edip o ve Minhyuk odadan çıktığında Hana tekrar yanıma çöktü.

"Iyi olduğuna o kadar mutluyum ki..."

Kuruyan ağzımı ıslattım ve boğazımı gücümün yettiğince temizledim. "Ne kadar oldu?"

Hana başını iki yana sallayıp telefonuma uzandı. "1 günden uzun süredir uyuyorsun, belki 2 gün, emin değilim..."

Yavaşça gözlerimi araladım. 1 günden uzun bir süre mi?

"O gece... Beni eve bırakmak istedi.." Minhyuk'tan bahsediyordum. "..suçlu hissediyor olmalı. Ama değil." Sözlerimi bitirdiğimde yorgunlukla gözlerimi kapattım ve soluklandım. Vücudum nasıl toparlanacak?

Hana bir süre sessiz kaldıktan sonra telefonumu yanıma bırakıp ayağa kalktı ve yandaki sandalyeye oturdu.

"Annen 5, Baban 7 ve kardeşin 3 kez aradı."

Gözlerimi tekrar açtım ve zorlukla sağıma dönüp ona baktım. "Onlara söyledin mi?"

Başını iki yana sallayarak beni cevapladı.

İç çektim ve elimi başıma götürdüm. Çok endişelenmiş olmalılar, nasıl söyleyeceğim?

Telefonumu elime aldım ve annemi aradım. Ne kadar düşünmeden yaparsam o kadar kolay olurdu.

"Ala! Nerdesin sen? Neden açmıyorsun? Meraktan öldüğümüzü bilmiyor musun?"

Gözlerim doldu ve dudaklarımı dişledim. "A-anne.." Zaten kısık olan sesim titremişti.

"İyi misin Ala? Bir sorun mu var?" Telefonu babam aldığında hıçkırığıma engel olamadım. "Ala!? İncindin mi? Yaralandın mı!!?"

"Baba... Beni iyi dinle. Ben çok iyiyim, doktor iyi olduğumu söyledi." Hala sesim titriyordu. Bir elimle gözümdeki yaşları silmeye çalıştım fakat serum iğnesi acıtıyordu.

Boğazım düğümlendi ve devam etmesi için telefonu Hana'ya uzattığımda tereddüt etmeden alıp odadan çıkarak dışarıda konuşmaya başladı.

Zaten onlar için uzakta yaşayan bir çocuktum. Çok üzüleceklerdi. Benim yüzümden...

Minhyuk içeri girdiğinde bakışlarımı kaçırdım. Beni bir de ağlarken görsün istemiyordum. O ise sadece gelip üzerimi örttü ve yanımda dikilmeye başladı.

"Burda olduğun için çok şanslıyım..."

Elbette şanslısın. Vicdan azabından ölmedin sonuçta.

Kapı açıldığında bakışlarımı beklentiyle Hana'ya çevirdim. "Yarın sabah burda olacaklar."

Hana söylemese de babamın ağladığını biliyordum. Belki bu yüzden beni Hong Kong'a bile döndürmeye çalışabilirdi.

"Annem de seni görmek istiyor." Minhyuk kısa süreli sessizliğimizi bozduğundan Hana ona sert sert bakıyordu. "Buraya getirebilir miyim?"

"Elbette getirebilirsin Minhyuk-ssi." Gülümsedim ve başımı salladım. Kadın da meraklanmış olmalıydı. Hele ben bile ne olduğu hakkında bu kadar bilgisizken...

Çok geçmeden Minhyuk annesini almaya gitmiş, ben ve Hana da baş başa kalmıştık.

"Anlat bakalım, bu herif niye böyle davranıyor." Hana kıkırdadı ve yatağımız ucuna oturdu. Bense dümdüz yatmaktan sıkılmıştım.

"Önce biraz yatağımı dikleştirir misin Hana?" Mırıldandım ve o yatağımı dikleştirirken o gün tüm gece olanları aklımda sıraya koymaya çalıştım.

Hana beni yanıbaşımda dinlerken tüm olanları bildiğim kadarıyla anlattım ve o da bana görevlilerden öğrendiklerini söyledi.

Sanırım o kazadan sonra yalnızca karaciğerimde sorun olduğu için kendimi şanslı saymalıyım.

Bana çarpan herifi yakaladıklarına da sevindim.

----------

"Ala-yah! Seni iyi görmek ne güzel~" Minhyuk'un annesi bağırarak içeri girdi ve Minhyuk da onu takip etti.

Yüzüme hafif bir gülümseme yerleştirip karnımdaki dikişlerim el verdiğince sırtımı dikleştirdim. "Teşekkür ederim efendim."

Elindeki yemek kutusunu sehpaya bırakıp yanaklarımı okşadı ve Minhyuk'u gösterdi. "Aigoo, bu çocuk.. Kaza yaptığını duyar duymaz evden çıktı ve bugüne kadar bir daha eve adımını atmadı." Sözlerinin sonuna doğru ses tonu şikayetlenmeye dönüşmüştü.

Minhyuk'a bakarak gülümsemeye çalıştım. Buraya bugün geldiğini düşünmüştüm ve kıyafetlerine de dikkat etmemiştim. Şu anki haline bakılırsa eve annesini almaya gittiğinde duş almış ve üzerini değiştirmiş olmalıydı.

O benden gözlerini kaçırırken Hana başıyla onayladı ve mırıldandı. "Bana da bu adam haber verdi..."

Kaşlarımı çatıp ne demeye çalıştığını anlamak için Hana'ya gözlerimi diktim. Kaza yaptığımı ona Minhyuk mu haber verdi? Öyleyse Minhyuk en başından beri yanımda mı?

Hemşire ziyaret saatinin bittiğini haber verene kadar hep birlikte sakince oturduk. Gerçekten bir sorun yoktu, aksine eğleniyordum bile.

"Annemi eve bırakıp döneceğim, refakatçi benim-"

Hana Minhyuk'un sözlerini sertçe kesti. "Sana benim kalacağımı söyledim. Çok istiyorsan bahçede yat."

"Ala'yı bırakıp gitmiyorum. İyileşene kadar yanında kalacağım!"

Minhyuk da ona cevap verdiğinde uyandığımdan beri neden birbirlerine sert sert baktıklarını anladım.

Hemşire onları mahçupça çıkarırken onlara bu tartışmayı dışarıda yapmaları gerektiğini söyledi. Ve ben de uzunca bir süre yalnız kaldım.

Açıkçası yanımda hangisinin kalacağını zaten biliyordum; Hana... Hana bunu kimseye asla bırakmazdı. Fakat Minhyuk'un hareketleri de kafamı karıştırıyordu.

Koridordan gelen sesleri duyarken sızmak üzereydim.

"Bir önceki gece de ikimiz birlikte kalmıştık, sorun olmayacağını biliyordum. İzniniz için teşekkür ederim başkanım."

Kapı kapandığında gözlerimi açmaya bile yeltenmedim. "Shh, Minhyuk-ssi, Ala uyuyor." dedi Hana fısıldayarak. "Ayrıca ilk gece yanında yalnızca sen kaldın. "

Minhyuk Hana'ya iç çekti. Gözlerimi açmadığım için ne yaptıklarını bilmiyordum. Yorgundum ve bu yüzden uyuduğumu sanmaya devam etmelerini istiyordum.

"Hana-ssi, refakatçi yatağında sen yat. Ben burada oturacağım ve Ala'nın ihtiyaçlarına yardım edeceğim."

Cidden içimdeki gülme isteğini bastıramıyordum. Hala didişiyorlardı ve bu gidişle ikisi de burda kalamayacaktı. İkisini de hastaneden atacaklardı.

Ayrıca Minhyuk'un burada bu kadar fazla kalmak isteyişinin arkasında farklı sebepler aramalı mıydım yoksa sadece suçluluk duygusu olduğunu düşünüp kafa yormamalı mıydım karar veremiyordum.

Sonunda dayanamayıp gözlerimi açtım ve mırıldandım. "Bir sürü doktorun ve hemşirenin olduğu hastanede yalnız da kalabilirim."

"Hayır, hiçbir yere gitmiyorum."

"Yanından ayrılmayacağım."

İkisi bir anda konuştuğunda dudaklarımı düz bir çizgi halinde birleştirip yatağıma pıstım.

"Sen uyumuyor muydun..?"

Başımı belli belirsiz sallayarak onlara cevap verirken aynı zamanda kalbim de çok hızlı atıyordu. Bunun sebebi Minhyuk'un söyledikleriydi.

'Yanından ayrılmayacağım.'

Lütfen ayrılma.

Çünkü beni korkutmana rağmen seni seviyorum.

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet