20.BÖLÜM

PROTECTOR
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; coffeeortea

Çeviri; UzumluCikolata
 

"Pekala.."

Baekhyun, yurda dönerlerken kendiyle devin arasındaki gerilimin arttığını hissediyordu. Ana binadan ilk çıktıklarında, Baekhyun'un dili tutulmuş gibiydi. Ne söylemesi gerekiyordu? Nasıl davranması gerekiyordu? Bu şey onu ne yapmıştı?

Hiç daha güçlü hissetmiyordu. Farklı hissetmiyordu. Aynı eski Baekhyun gibi hissediyordu. Bayan Kim novasını kullanmasını önlemek için ona bir gözetim büyüsü yapmıştı. Chanyeol ve Jongdae'nin ikisine yaptığından.

"Ne?" Baekhyun istediğinden biraz daha sert bir şekilde karşılık verdi.

Yan yana yürürlerken Chanyeol boynunun arkasını ovuşturuyordu.

"Bu kadar kaba olmaya gerek yok.."

Baekhyun gözlerini ona dikti. "Kaba mı? Oh, ben mi? Kaba olan? Vaov, tamam."

Kısa olan ayaklarını yere vura vura uzaklaşsa da Chanyeol hemen koşup ona yetişmişti. "Hayır- Demek istediğim, sen kaba değilsin. Bu sadece- Be-Ben özür dilerim."

Baekhyun Chanyeol'ün usanmış olduğunu görebiliyordu.

"Biliyorum şu geçen birkaç gündür pislik gibi davrandım-"

"Göt bunun için daha uygun bir kelime." Baekhyun kızgınlıkla söylediğinde Chanyeol kaşlarını çattı.

"Tamam, pekala ben bir göttüm. Korkunç, büyük, şişman bir göt." Baekhyun kahkahasını tutmaya çalıştı. "Ama demeye çalıştığım şey şu ki seni yanlış yargıladım. Seni gerçekten içinde olmadığın bir şey için suçladım. Aile geçmişim cidden karmakarışık."

Baekhyun, Chanyeol'le yüz yüze gelmek için arkasına döndü. "Peki ya biz?"

"Biz?"

"Evet, biz çocukken. Ben hiçbir şey hatırlayamadığıma ve sen hatırlayabildiğine göre, açıklamak ister misin?"

Chanyeol iç çekip başını salladı. "O zamanlar muhtemelen çocukluğumun en iyi dönemleriydi. Seninle okulda tanıştım ama sen evine daha yakın başka birine geçtin. Her şeyi tam olarak hatırlayamıyorum ancak ebeveynlerimiz hafta sonlarında ve yazın oyun buluşmaları yapmamıza izin verirdi. Seni belki...bir seneden birazcık daha fazla süredir tanıyordum?"

"Ve neden bana söylemedin?"

"Şey, şimdi daha büyüksün ve beni hatırlamadığını görünce, geçmişten bahsetmeye gerek olmadığını düşündüm."

Baekhyun bir cevap olarak bununla yetinmemişti. "İyi anlaşıyor muyduk?"

Chanyeol başını onaylar gibi sallamadan önce düşündü. "Çoğunlukla. O zamanlar tam bir zorbaydın."

"Yah!"

Dev olan güldü ve Baekhyun kalbinin ıslanmış bir sünger gibi rahatladığını hissetti. En son ne zaman Chanyeol'ün böyle güldüğünü duymuştu? Son zamanlarda, o kadar sinir bozucu ve kabaydı ki hiç arkadaş bile değillermiş gibi geliyordu.

"Şaka yapıyorum. Ama daha sonra seni görmedim yani öyle olduğunu tahmin ediyorum."

"Ve bir şekilde de bu okula kaydoldum." dedi Baekhyun, Chanyeol'e bakarak.

"Temelde böyle evet."

Baekhyun durumun daha fazlasını anlarken başını salladı.

"Sadece bir soru daha."

Chanyeol başını eğdi. "Ne?"

"Beni özledin mi?"

-

Ertesi gün kahvaltıda, her şey normale dönmüş gibi görünüyordu.

"Bekleyin, yani siz çocuklar..siz ikiniz birbirinizi daha önceden tanıyor muydunuz!?" diye bağırdı Jongdae; Baekhyun ve Chanyeol'e bakarak.

Chanyeol sadece sessiz bir şekilde yemeğini yerken Baekhyun başını sallamıştı.

"Bu delice. Baekhyun, Chanyeol çocukken nasıldı?"

"Hatırlamıyorum." diye cevapladı Baekhyun sıradan bir tavırla ve Jongdae sızlandı.

"Her iddiasına varım zorbanın tekiydi, tıpkı şimdi olduğu gibi."

Chanyeol gözlerini devirdi ama bir gülümseme dudaklarında asılı kalmıştı. Bakışları yakalanınca hemen gözlerini kaçıran Baekhyun'a baktı.

"Ne?" uzun olan ağzını oynatarak sordu.

Baekhyun Kyungsoo ve Jongin'in son derece huzurlu olduklarını fark etmeden önce başını iki yana sallamıştı.

"Kyungie, bunu ye." dedi Jongin, bir kaşık dolusu çorbayı elinde tutarken. Jongdae ikiliye tuhaf tuhaf baktı.

Kyungsoo Jongin'in yüzündeki sırıtışı silip yok etmek istiyordu. İtirafından sonra Jongin neredeyse her şeyde onunla iyi geçinmek için bir yol bulmuştu. Hatta Sehun'u Luhan ve Minseok'un odasına şutlayıp Jongin'in odasında bile uyumuştu.

Kyungsoo, Jongin'in kaşığından çorbayı içmeden önce tereddüt etti.

"Aman. Gök gürültülü. Tanrım." dedi Jongdae, önündeki manzara karşısında çubuklarını düşürerek. "S-Sen- az önce- ne- sen-!"

Kyungsoo'nun kulakları utançla kızarırken Jongin gururla gülümsedi.

"Sonunda onu yakaladım."

Kyungsoo gözlerini kapatıp Jongin'in omzunu dürttü.

"Bunu mu duyuyorum?! Luhan, Minseok hyung! Siz çocuklar neden buna hiç tepki vermediniz!?" diye haykırdı Jongdae.

"Biz zaten biliyorduk..dün geceden beri. Beraber uyudular o yüzden Sehunnie bizimkinde sabahlamak zorunda kaldı." Luhan açıkladı, Sehun'un onların odasında olduğu gerçeğinden hoşlanmışa benziyordu.

"Siz ikiniz beraber mi uyudunuz?!" dedi sesli bir şekilde ve Kyungsoo onu masanın altından tekmeledi.

"Daha da yüksek sesle söyleseydin!"

Jongin neredeyse zerre kadar utanmamıştı. "Tüm yapmam gereken bir kayalığın kenarına oturmaktı."

Kyungsoo gözlerini devirdi ama Baekhyun gülümsüyordu. "Tebrikler, hyung!"

Kyungsoo elinin sallayarak Baekhyun'u uzaklaştırdı, Jongdae'nin bunun unutulmasına asla izin vermeyeceğini biliyordu.

Joonmyun gönülsüzce arkadaşına gülümsedi. "Jongin, bir yıllık bekleyişin gerçekten karşılığını buldu."

İkinci sınıf öğrencisi başını sallayarak onayladığında Kyungsoo'nun yanağına sürpriz bir öpücük kondurdu. Minseok bununla dehşete düşmüştü.

"Y-Yah!" Kyungsoo yanağını tuttu, bir pembelik yavaş yavaş tenine y

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
hundredthou
#1
Chapter 3: where is the original version of this?
hundredthou
#2
Chapter 2: i thought this would be in english
hundredthou
#3
Chapter 1: its not in english???
hundredthou
#4
interesting premise! can't wait to see what you've come up with