10.BÖLÜM

PROTECTOR
Please Subscribe to read the full chapter

Yazar; coffeeortea 

Çevirmen; UzumluCikolata 
 

Baekhyun'un elleri terliyordu.

Sadece söyle ona.

Eli üçüncü kez tereddüt etti.

Sadece söyle ve kurtul, Baek.

Parmak boğumları ahşap yüzeyi tıklatmaya yalnızca birkaç santimetre ötedeyken kapı, neredeyse Baekhyun'a kalp krizi geçirterek açıldı.

"Kim- Baekhyun?..Burada ne yapıyorsun?" diye sordu Jongdae, kısa oğlanı odasının önünde beklerken bulduğu için şaşırmıştı.

"K-Kim, ben mi? Oh eee ben sadece şeyi sormak için- şeyi..C-Chanyeol içeride mi?"

Jongdae gözlerini kırpıştırdı ve başını salladı. "Evet, içeride. Onunla konuşmak mı istiyorsun? Daha az önce sizin odaya gittiğinden oldukça emini-"

"Onunla bazı şeyler hakkında konuşmalıyım, bazı...önemli meseleler hakkında." dedi Baekhyun çabucak ve Jongdae tek kaşını kaldırdı.

"Tamam..? Ben birkaç ders notu almak için Minseok'un odasına gidiyorum. Beni nerede bulacağını biliyorsun. Görüşürüz!" dedi Jongdae kapıyı biraz daha genişçe açıp koridorda sekerek uzaklaşmadan önce. Baekhyun derin bir nefes alarak Chanyeol ve Jongdae'nin odasına bir adım attı. Önceki gün herkes yatıya geldiğindeki halinden sadece bir miktar daha temizdi.

Odada kimse yoktu ama Baekhyun banyoda akan suyu duyabiliyordu.

Duş alıyor.

Baekhyun iç çekti. Kalan her bir parça öz güveni yavaş yavaş yok olurken, kalması mı yoksa Chanyeol'le daha sonra mı konuşması gerektiğini düşünüyordu. Geleli 3 gün olmuştu ve buna rağmen, sanki bir aydır burada gibi hissediyordu. İki şekilde de, Baekhyun'un süreceğini düşündüğünden daha uzundu.

Etrafına bakındı, kıyafetlerin nasıl oraya ve buraya saçıldığını fark etmişti ve oda, kendi ve Kyungsoo'nunkiyle kıyaslayınca daha çok 'ev'e benziyordu. Baekhyun ister istemez Chanyeol'le yaşamanın nasıl olduğunu merak etmişti. Chanyeol neredeyse hiç konuşmaz ya da espri yapmazken her zaman son derece neşeli olan Jongdae ne yapıyordu, gülüp geçerek onu kendi haline mi bırakıyordu? Jongdae Chanyeol'le sohbet etmeyi bile nasıl başarmıştı ki?

Baekhyun gitmek için arkasını döndüğünde masalardan birinin üzerindeki bir şey dikkatini çekti. Masanın Chanyeol'ün olduğunda karar kıldı çünkü diğeri, hepsinde Jongdae'nin olduğu fotoğraflarla doluydu.

Küçük parlayan bir nesneyi almak için oraya yürüdü. Bu bir anahtardı, biraz paslıydı ama son on yıl içinde yapılmış olmalıydı.

"Ne yapıyorsun?" derin bir ses arkasından sorduğunda Baekhyun'un şaşkınlıkla sıçramasına neden olmuştu. Hemen sonra anahtarı bir tıngırtıyla masaya düşürdü. Chanyeol'ün gözleri metal parçasına doğru titreşti ve kaşlarını çattı. Baekhyun kafasını çevirmeye cesaret edememişti, diğer oğlanın yüzündeki ifadenin ne olduğunu görmekten korkuyordu.

"Etrafı mı karıştırıyordun?"

Baekhyun 'un gözleri anında genişledi ve yanlış anlamayı düzeltmek için arkasını döndü.

"H-Hayır, hayır- Karıştırmıyordum!" diye kekeledi Baekhyun, başını sallarken. "Ben sadec-"

Üstü. Üstü yok.

Onu görür görmez Baekhyun'un kulakları kızarmıştı. Chanyeol siyah bir eşofman altı ve omzunda asılı duran bir havluyla dikilirken üstsüzdü. Her ne kadar utanç verici olsa da Baekhyun gözlerini Chanyeol'ün vücudundan çekemiyordu. Çok etkileyici değildi ya da çubuk gibi sıska bir şey de değildi. Onun boyunda birine göre, Chanyeol oldukça formundaydı ve kendini kasmadığı halde kısmen görülebilen karın kasları vardı.

"Ne? Sen sadece ne?" dedi Chanyeol, ufak bir sırıtış dudaklarının üzerinde oynuyordu. Baekhyun yüzünün ısındığını hissettiğinde gözlerini başka bir yere bakmaya zorladı. Bacakları hafif güçsüz düşmüştü.

Biraz erkek ol, Baek!

"S-Sa-Sadece..ah- Ben..." Baekhyun arkasını döndü ve gözlerini kapattı. "Lütfen üstüne b-bir tişört giyebilir misin tanrı aşkına!?"

Chanyeol tek kaşını kaldırıp omuzlarını silkti. "Neden? Hava sıcak. Ayrıca, burası benim odam."

Baekhyun suratını astı. "Pekala, ben de bir konuğum ve eğer üstüne bir şeyler giyersen memnun olacağım."

Baekhyun'un arkasından birkaç kıpırdanma duyuldu ve Baekhyun daha ne olduğunu anlayamadan önce, yumuşak bir ses kulağına doğru fısıldıyordu.

"Ben...seni..heyecanlandırıyor muyum?"

Baekhyun neredeyse korkuyla yerinden sıçradı ve kulağını sıkıca tutarak arkasını döndüğünde pişmiş kelle gibi sırıtan bir Chanyeol'le karşılaştı.

"Ne oluyor lan, s-seni sapık!" Baekhyun adeta bağırınca Chanyeol kollarını göğsünde kavuşturdu. Şimdi, soluk cildini kapatan gri bir tişört giyinmişti.

"Sapık olan ben miyim? Bunu, az önce açık açık beni kesen kişi söylüyor hem de." dedi Chanyeol ve Baekhyun alayla güldü.

"Güya!"

Aralarında bir sessizlik oluşmuştu ve Baekhyun birinin bu sessizliği kırması gerektiğini hissediyordu. O biri kendisi olmak zorundaydı.

"H-Her neyse," Baekhyun mahcup bir ifadeyle öksürdü. "daha önceden gelme sebebin hakkında.."

"Sanırım ödevlerimin hepsini aldın." dedi Chanyeol yatağına yürüyüp kendini döşeğin üstüne bırakırken.

Baekhyun gözlerini devirdi ve uzun olanı takip etti. Chanyeol yatağında rahatça oturdu ve kollarını kafasının altına koyup uzanmadan önce kulaklıklarını taktı.

"Eee, affedersin ama benim de yapacak işlerim var. Dahası tüm ödevlerini yapacak kadar bilgiye sahip olduğumu düşünmüyorum."

Chanyeol omuz silkti. "Öğrenemeyeceğin şeyler değil. Ayrıca, kolay."

Baekhyun gülmek istedi. "Senin için kolay. Sana bunu gerçekten yapacağımı düşündürten şey ne? Yapmazsam, başı belaya girecek olan sensin, ben değil."

"Sen ne işe yaramaz bir kölesin."

Baekhyun ister istemez gücenmişti. Chanyeol'ün "köl

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
hundredthou
#1
Chapter 3: where is the original version of this?
hundredthou
#2
Chapter 2: i thought this would be in english
hundredthou
#3
Chapter 1: its not in english???
hundredthou
#4
interesting premise! can't wait to see what you've come up with