9.Bölüm

UNFABULOUS (EXO Türkçe)

Chanyeol tek laf etmeden Kyungsoo ile birlikte Sehun un yüzündeki kanları sildi. Chen ve Kris in yanına götürdüler Sehun u. Dört gündür buradalardı ve şimdiden üç kişi ölmüştü. Bu...Bu çok fazlaydı.

İkili, sakin ve sessiz adımlarla öbürlerinin yanına geldi. Herkes üzgün duruyordu. Baek in elindeki ipler çıkartılmıştı.

"Luhan ı bağlayın o zaman." Baek kızgındı.

"Bağlamak mı?" dedi Luhan. Yüzündeki yaralar hâlâ kanıyordu.

"Beni katil sanıp bağladınız ama Luhan a dokunmuyorsunuz. Bu kadar basit mi yani?"

"Luhan saldırgan değil." dedi Xiumin.

"Ama birini öldürdü."

"Baek yanlışlıkla oldu. Anlattıklarımı nerenle dinledin?"

"Bu haksızlık! Asıl katili bağlamanız gerekiyor."

"Katil mi?! Yanlışlıkla oldu diyorum Baek!" Luhan sesini yükseltmişti.

"Tamam boşverin. Geçti gitti." dedi Kyungsoo.

"Karnım acıktı." dedi Luhan bir süre sonra. Herkes ona sinirle baktı. "Acıkmış olmam çok doğal!" Luhan ayağa kalktı ve yemeklerin olduğu çantayı açtı. "Yok! Nerede sandviçler?" herkesin gözleri Luhan a çevrildi.

"Nasıl yok?!" Chanyeol hemen Luhan ın yanına gitti.

"Bütün yemekler zaten iki günlük değil miydi? Son yemek yediğimizde bitmişlerdi." Kyungsoo sakince cevap verdi. Ve ortamdaki telaş durdu.

"Aç mı kaldık yani?" dedi Luhan üzgün gözlerle.

"Balık tutabiliriz!" dedi Lay aniden. İki gündür konuştuğu duyulmamıştı. Birden sesi duyulunca gözler ona çevrildi.

"Neyle tutacağız?"

"Senin zıpkınınla Chanyeol. Bunu konuşmuştuk." dedi Lay. Yüzünde sürpriz şekilde bir gülümseme vardı. Balık tutmak bahaneydi, o denize girmek, su ile uğraşmak istiyordu.

"Ah evet!" dedi Chanyeol. Kafası çok dağılmıştı. Bir zıpkını olduğu aklından uçup gitmişti. Çantasını alıp ufak zıpkını çıkardı.

"Buralarda balık olacağını hiç sanmıyorum." Luhan paçalarını sıvırıyordu.

"Bakalım hadi!" Lay neşeyle yerinden kalktı. Denize girmek için ortam kolluyordu zaten. Chanyeol u kolundan çekti ve denize sürükledi. Üzerindeki tişörtü çıkarıp suya girdi. Chanyeol da tişörtünü çıkardı ve elinde zıpkın ile suya daldı. Su, deniz, açık hava Lay in bütün dertlerini, stresini yok ediyordu. Biraz ilerledikten sonra deniz bir anda derinleşti. Sanki toprak bitmiş gibiydi.

"Fazla hareket etme biraz beklememiz lazım." ikisi de durdu ve beklemeye başladı. Bu sırada Luhan da yavaş yavaş yanlarına geliyordu. Bayağı uzağa gitmişlerdi. Yarım saate yakın bir süre sonra Suho nun sesi duyuldu.

"Hiç bir şey yok mu?!" Chanyeol iki kolunu çarpraz şekilde tutup "hayır" demeye çalıştı. Sonra Suho geri öbürlerinin yanına döndü.

Baek uzanmış tek laf etmiyordu. Onun bu suskun halleri herkesin üzülmesine sebep oluyordu. O en neşeli üyeydi ama artık çok değişmişti. Kyungsoo ve Xiumin etrafı geziyordu. Belki yenilebilecek herhangi bir şey vardır umuduyla. Kai yerde bacağını uzatmış kumlarla oynuyordu. Öbürlerinden çok başka bir yere oturmuştu. Yalnız kalmak ve kendi halinde Sehun un arkasından yas tutmak istiyordu.

Tao ayağa kalktı ve denize doğru yürüdü. Derin bir nefes aldı. O da hiç konuşmayan üyelerdendi. Ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilmiyordu. Gözleri şişmişti. Herhangi bir şey yüzünden göz yaşları akıyordu. O böyle değildi. Bu kadar dirençsiz değildi. Konuşmalıydı. O psikopat kıza karşı gelmeliydi. Buradan kurtarmalıydı bütün üyeleri. Ölmüş olan kardeşleri korumalıydı. Yanlarında olmalıydı. Ama o bunları yapamıyordu. Kendisini çok güçsüz hissediyordu. Çaresiz. Acınası. Yumruklarını sıktı. Ama ne fark ederdi ki? Sehun ölmüştü, Kris ölmüştü, Chen ölmüştü. Daha ne için çabalayabilir-

"Ahh!!" Tao nun düşünceleri kulakları sağır edecek bir sesle bölündü. Tao kafasını kaldırıp sesin geldiği yere baktı. Kai nin sesi miydi? Hayır. Başını çevirdi ve Suho ile Baek e baktı. Onlar da onun tarafa bakıyordu. Kafasını denize doğru çevirdi. Chanyeol, Lay ve Luhan oradaydı. Üç karaltıdan biri denize batıyordu. Öbür ikisi onu yukarı çıkardı. Çok uzaklardı, bu yüzden kimin kim olduğu ayırt edilemiyordu.

"Tao durma orada öyle, gel ve yardım et!" diye bağırdı Luhan. Tao anlamayan bakışlarla suya girdi ve Luhan ın yanına geldi. Chanyeol ve Luhan, Lay i taşıyordu. Üçünün etrafıdaki su kırmızı-siyah karışık bir renk almıştı.

"Ne oldu?!" Tao nun sorusu havada kaldı. Lay in kumun üzerine yatırdılar. Tao Lay in bacağındaki oku görünce herşeyi anladı.

"Ah, canım acıyor!" Lay in bacağından anormal hızda kan akıyordu. Lay, hemofili hastasıydı ve kanı durdurulamazdı. Doktora gitmeliydi.

"Lay in doktora gitmesi lazım! Bu seferlik iyilik yap! Hey oradaki! Bizi hep izliyorsun biliyorum. Ses çıkar!" Luhan etrafına yüksek sesle bağırdı.

"Lay için yapabileceğim hiç bir şey yok. Ben ona o zıpkının balık tutmak için değil, öldürmek için olduğunu söylemiştim. Ölecek olması beni üzdü gerçekten." Psikopat kız çok sakin konuşuyordu. Çok sinir bozucuydu.

"Lay özür dilerim, bilerek olmadı biliyorsun değil mi? Biraz dayan hemen kanı durduracağım." Chanyeol telaşla konakladıkları yere gitti ve bir yorganın kılıfını çıkarıp yırttı. Koşarak Lay in yanına geldi ve çocuğun bacağını sıkıcı bağladı. Kanın yaralı bacağa gitmesini engellemek ıistiyordu.

"Lay hemofili, Chanyeol. Bu hiç bir işe yaramaz." dedi Suho korkunç şekilde tepkisiz bir halde.

"Luhan sinirlenmeye başladı. Hiddetle Chanyeol u omuzlarından itti. Bir kurt gibi hırlıyordu.

"Bunu bilerek yaptın değil mi? O okun Lay in bacağına gelmesi en mantıksız şeydi!"

"Bilerek mi?" Chanyeol yerden doğruldu. "Luhan saçmalama, neden Lay i öldürmek isteyeyim?! Senin Chen in "yanlışlıkla" öldürmene inandık. Benim bu hatamı neden imkansız buluyorsun?" Chanyeol un konuşmasında büyük bir ima vardı.

"Şimdi kavga etmenin sırası değil!" dedi Xiumin sert bir sesle. Onun bu otoriter tavrı ile herkes sesini kesti. Luhan ve Chanyeol birbirine öldürecekmiş gibi bakıyordu.

Gözler tekrar yerde acı çeken Lay e çevrildi. Sanki çocuk gözleri önünde eriyordu. Ne yapacakları hakkında hiç bir fikirleri yoktu.

"Anca kıçının üzerine oturup bize elektrik vermeyi biliyorsun! Lay i kurtar! Ne istersen yapacağım!" Luhan ın sesi titriyordu.

"Luhan senin hiçbir şeyine ihtiyacım yok. Sehun a bile sahip çıkamadın. Beceriksizin tekisin. Lay artık öldü. Fazla zorlamayın." Luhan perişan bakışlarını Lay e çevirdi. Lay ölüyordu. Kız haklıydı. Lay gözlerini kapatmıştı. İnliyordu. Ağlıyordu. Sonra durdu. Gözlerini açıp gök yüzündeki belirsiz bir noktaya baktı. Acı çekmiyormuş da sadece orada uzanıyormuş gibiydi. Gözlerini yavaşça kapattı. Sol gözünden çıkan tek bir damla yüzünü sıyırıp kumlara düştü.

"Lay?!!" Luhan herkesin dolmuş bakışları önünde Lay in yanına çöktü ve ağlamaya başladı. Luhan ın ağladı ilk görülüyordu. Yani bu kadar şiddetli ağladığı hiç olmamıştı.

Tao olduğu yere çöktü ve ağlamaya başladı. Sırf Lay e değil bütün o ölen dostlarına ağlıyordu. Yine kurtaramamıştı. Yine sadece bakmıştı, konuşamamıştı bile.

Baek orada değildi. Üç gündür uyudukları yerden kıpırdamamıştı. Biri bağırsa da, silah sesi duysa da kıpırdamıyordu, umurunda değildi. Kai ise ayağa kalkamadığı için uzakta bir yerde oturmuş değerlerini izliyordu. Bileği gittikçe kötüleşiyordu.

Xiumin Luhan ı omuzlarından tuttu ve ayağa kaldırdı. Luhan ve Lay çok iyi anlaşırdı. Öbürlerinden daha çok üzmüştü Luhan ı bu. Yüreğinin bir kısmı yoktu artık. Suho ve Kyungsoo Lay in bacağındaki oku zorla çıkardı ve sonra deniz suyuyla Lay in üzerindeki kan lekelerini temizlediler. Saçlarını düzelttiler. En değerlileriydi o. Hepsi kendisini berbat hissediyordu.

Lay i de Sehun, Kris ve Chen in yanına götürdüler. Bir yorgan kılıfı yetmediği için iki tane daha getirdiler ve dördünün de üzerini örttüler. Güneş yavaş yavaş batıyordu. Herkes ateşin etrafına toplanmıştı. Kai, Suho nun yardımıyla ateşin yanına geldi.

"4 gündür buradayız ve dördümüz artık aramızda değil. Biri intihar etti, ikisi 'yanlışlıkla' öldü. Peki Kris?" Suho iyice ciddileşmişti.

"Tek şüpheli olan Chanyeol u biraz sorguya çekmeliyiz artık." dedi Luhan. Ağlamaktan şişmiş gözlerini Chanyeol dan hiç ayırmıyordu.

"Luhan kaç kere söylemem gerek? Ben kimseye bir şey yapmadım. Lay de beni suçlayıp durdu. Nereden çıkarıyorsunuz benim yaptığımı?"

"O gün Kyungsoo ile zehirli mantar bulduğunuzu söylemiştiniz. Üstelik yemekleri de sen dağıttın. Hala inkâr mı ediyorsun?"

"Luhan saçma sapan konuşmayı kes! Bunları yanlışlıkla birinin boğazına bıçak saplayan biri söylüyor üstelik!" Chanyeol un kızdığı bakışlarından ve ses tonundan belli oluyordu.

"En azından senin gibi iki kişiyi öldürmedim. Bilerek!"

"Kaç defa söyledim! Sen de oradaydı bilerek olmadı!"

"Susun gerçekten hiç çekilmiyorsunuz." dedi Kyungsoo sakince.

"Belki seni de bağlamalıyızdır?" Luhan çok küçümseyici bir bakış atmıştı. Chanyeol daha fazla dayanamadı ve ayağa kalkıp Luhan a sert bir yumruk attı. Luhan bir an afallamış olsa da hemen kendine gelip Chanyeol a karşılık verdi. İkili birbirinin yakasını tutmuştu. Yumruklar havada uçuşuyordu. Kyungsoo ufacık boyayla aralarına girmeye çalıştı.

"Çocukluk yapıp durmayın. Ölen kişilerin arkasından kavga edilince ne yararı olacak ha?!" Chanyeol ve Luhan Kyungsoo yu dinlemiyordu. Birbirlerinin suratlarını dağıtmakla meşgullerdi. İkili kendinden geçince Kyungsoo da yumruklardan nasibini aldı ve ikisi tarafından itildi. Genç adam dengesini kaybedip geri geri gitti ve yere düştü. Düştüğü yer kızgın ateşin üstüydü. Kolu iki saniye bile olsa ateşin içinde kaldı ve yanmaya başladı. Kyungsoo nun bağırmasıyla Suho hemen ayağa fırladı ve Kyungsoo nun denize gitmesine yardım etti. Luhan ve Chanyeol durmuş, donmuş bir halde olanlara bakıyorlardı. Kyungsoo kolunu uzun bir süre suda tuttu. Canı acıyordu. Fazla ateşin içinde durmamıştı ama çok şiddetli bir ateş olduğu için fena yakmıştı. Kyungsoo kolunu sudan çıkardı ve baktı. Normal beyaz teninden eser kalmamıştı. Derisi buruşmuş ve çirkin bir hal almıştı.

"Çok acıyor mu?" dedi Suho kaşlarını çatarak. Suho can kardeşinin duyduğu acıyı hissediyormuşcasına yüzünü buruşturdu.

"Tamamen yanmış gibi duruyor." ikili öbürlerinin yanına geldi. Güneş tamamen kaybolmuştu ve ortam biraz loş olmuştu.

"Sadece Chanyeol değil Luhan ı da bağlamalısınız. Kyungsoo ya yaptıklarını ben yapsaydım ağaçta sallandırırdınız beni." Baek ufak bir kahkaha attı. Mutlu ya da neşeli falan değildi. Sadece içindeki nefretten dolayı onlarla dalga geçiyordu.

"Of Baek kapa çeneni. Kimse bağlanmayacak." Suho bir arada olan çantaları karıştırıyordu. Xiumin rahatsız olmuş gibi kıpırdanmaya başladı.

"Ne arıyorsun?" diye sordu.

"Yanık kremi falan vardır belki diye bakıyorum." dedi Suho neredeyse bütün çantalara bakmıştı. Sonra Xiumin in çantasına gelince Xiumin ani bir refleks ile çantayı kendisine çekti.

"Ben ararım. Sen yeterine yoruldun." Suho ve diğerleri Xiumin in bu garip tavrına anlam veremedi. Baek gözlerini kıstı ve Xiumin i dikkatlice inceledi. Hiç konuşmayan, utangaç ve sevimli büyük abi. O beceriksizce kurtardığı çantasını neden saklıyordu ki? Baek hızla Xiumin in elindeki çantayı aldı ve tepetaklak edip içindekileri yere boşalttı.

"Baek ne yapıyorsun?" Xiumin Baek in elindeki çantayı almaya çalıştı ama Baek in refleksleri Xiumin den daha iyiydi.

"Hepimiz bu cehennem gibi adaya kısıldık kaldık. Yanımızda hiç birşeyimiz yok. Neden bir çantayı bizden saklıyorsun ki?" Baek çantanın içinden düşen makyaj malzemeleri, kıyafet gibi normal şeylere göz gezdirdikten sonra çantanın iç gözlerine baktı. Bir cepten törpü çıktı. Xiumin in ufak, hiç bir işe yaramayan ölüm aletiydi bu. Baek çantayı biraz daha evirip çevirdi. Hiç bir şey yoktu.

"Hiç birşey yoksa ne diye saklıyorsun?" Baek afallamıştı.

"Yeter Baek uzatma, Xiumin e geri ver çantasını." dedi Suho net bir dille.

Baek hayal kırıklığı yaşarcasına çantayı Xiumin e uzatırken çantanın bir yerine eli dokundu ve bir şeylerin varlığını hissetti.

"Burada gizli bir göz var!" dedi aniden. Törpüyü alıp çantanın iç astarını söktü. Bir kumaş katmanından daha kurtuldu ve herkesin gözü önünde gizli gözden torbalar halinde beyaz tozlar döküldü. Bunlar...?

"Bunlar ne?" dedi Baek zafere ulaşmış gözlerle Xiumin e bakıp.

"Ben...Ben bilmiyorum." dedi Xiumin titreyen sesiyle.

"Söylemene lüzum yok. Zehir olduğunu tahmin edebiliyorum."

Diğer bölümün fragmanı:

"Baek kapa çeneni! Bulunduğumuz durum sana çok mu eğlenceli gözüktü?" Suho Baek in susmasını sağlamıştı.

"Kederli durmak hiç bir şeye yaramaz."

"Bu durumu önemsemeyen Chen artık hayatta değil. Farkında mısın?"

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
minhyuklittlebunny
#1
Chapter 1: Tatil demişken gerçekten dinlendiriyor
minhyuklittlebunny
#2
Chapter 1: Ay bacım buralarda unfabulous ile eskiyi hatırlayıp gülümseyeceğim. Tatil gibi geldi bana buralar.
galaxy_fan #3
Chapter 1: harika bunu daha önce wattpad de okumuştum. burda bulabileceğim aklımın ucundan geçmezdi