10.Bölüm

UNFABULOUS (EXO Türkçe)

"Zehir?" Suho nun gözleri dolmuştu. Hayal kırıklığı dolu gözlerle Xiumin e baktı. Aslında herkesin yüzünde aynı ifade vardı. Sadece Baek sırıtıyordu. Bu çocuk gerçekten aklını yitirmiş olmalıydı.

"Özür dilerim, özür dilerim, çok özür dilerim! Beni zorladı, o Psikopat kız zehirlemem için zorladı!" Xiu in gözlerinden yaşlar yuvarlanıyordu.

"Nasıl zorladı? Ne dedi sana?" dedi Suho.

"Ben tek başıma duruyordum. Sonra birden onun sesini duydum. Nasıl oldu bilmiyorum ama sadece benim duyacağım şekilde konuşuyordu. Birini zehirlemek zorunda olduğunu söyledi. Yoksa hepimizi aynı anda öldüreceğini söyledi. Çantamın gizli bir yerine zehir koymuş. Bir sürü şey söyledi ve ben çaresiz kaldım." Üyeler Xiumin in anlattıklarını büyük bir şaşkınlıkla dinliyordu.

"Sana sadece törpü çıkmıştı." dedi Luhan anlamak için kaşlarını çatarak.

"Hatırlamıyor musunuz?" Kyungsoo sözü devraldı. "Xiumin törpüyü gösterip dalga geçmişti ve kız 'Senin silahın aralarından en özel olanı.' gibi birşey demişti. Yani silah törpü değildi-"

"Zehirdi." diye tamamladı Suho.

"Evet onu zorladım. Tehtid ettim, bu doğru. Ama Kris i o seçti." Psikopat kızın ürküten sesi ile herkes sustu. Xiumin... Kris i öldürmeyi seçmişti.

"Neden Kris ti?" dedi Luhan buruk bir sesle.

"Birini seçmen gerekiyordu. Bilmiyorum." Xiumin telaşlı ve hızlı konuşuyordu.

"Nasıl zehir koyabildin ki? Chanyeol dağıttı yemekleri." Luhan Xiumin in zehirlemiş olduğuna inanmadığı için onu kendi çapında haklı çıkarmaya çalışıyordu.

"Şimdi anlıyorum." dikkatler Chanyeol a yöneldi. "Luhan ve Kris in sandviçlerini sana vermişim, onlara uzat diye."

"Yani ben ve Kris arasında seçim yapıp Kris i mi seçtin?" dedi Luhan daha da kırık bir kalple. Yani o ölebilirdi ama Kris ölmüştü.

"Özür dilerim. Acele etmem gerekiyordu. İsteyerek yapmadım. Özür dilerim." Xiumin in ağlamaktan gözleri harap olmuştu.

Uzun bir süredir ortam sessizdi. Sadece ateşin ışığı etrafı aydınlatabiliyordu. Okyanusun dalga sesleri vardı etrafta.

Kyungsoo yüzünü buruşturdu. Eli yanmıştı ve şu an hâlâ acı çekiyordu. Ama belli etme taraftarı değildi. Yeterince gergin bir ortamdaydı sonuçta.

Suho kolunu uzatıp bakmadığı son çantayı eline aldı ve içindekileri yere döktü. Kris in çantasıydı bu ve içinde bir kaç ilaç vardı. Ağrı kesici, yara bandı, oksijenli bez... Evet, yanık kremi. Kyungsoo nun yanına gidip kremi yavaşça çocuğun koluna sürdü. Kyungsoo bir kaç defa inledi. Acısı dayanılacak gibi değildi.

Luhan hâlâ Xiumin e bakıyordu. Üzgündü ama nedeni belirsizdi. Kızgın mıydı yoksa? Ya da onun düştüğü bu durumdan dolayı ona acıyor muydu? Kendisi de aynı durumdaydı. Birini öldürmüştü. Xiumin de öyle. Peki Lay? Onu öldüren kişi Chanyeol du diye bilir miydi? Üçü de yanlışlıkla ya da tehtid sonucu katil olmuştu. Bu berbat bir şeydi. Kalp kırıcı.

"Açım." dedi Baek düz bir sesle. "Bir balık tutmayı bile beceremediniz. Açlıktan ölmek istemiyorum." Baek in hatırlatması ile herkes aç olduğunun farkına vardı.

"Oturmaktan sıkılmışsındır. Kalk ve bir çözüm bul." Kai nin gözlerinden en ufak bir ifade yoktu. "Birileri yüzünden ben oturmaya mahkumum."

Herkes susuyordu. Bu kadar gergin bir ortam insanın sinirini bozuyordu. Birileriyle kavga etme isteği uyandırıyordu.

Suho ayağa kalktı. Herkes gözlerini Suho ya çevirdi.

"Sabahtan beri hiç bir şey yemedik. Tao ve Baek benimle gelin, belki ağaçlarda meyve falan buluruz." Tao itiraz etmeden ayağa kalktı. Çok sessizdi. Aşırı sessizdi. Onun bu sessiz ve itaatkar tavrı Suho yu üzüyordu. Neşeli grubu nereye gitmişti? Kendisini bilmez bir kız yüzünden bu kadar ufak parçalara ayrılmak mantıklı mıydı?

"Baek" diye seslendi Suho. Baek ilk başta kalkmak istemedi. Sonra oflaya puflaya kalktı.

"Hava çok karanlık." dedi Baek mızmızlanarak.

"Odunlardan birini meşale olarak kullanın." dedi Kyungsoo kolunu havada tutmaya çalışırken.

"Odun tamamen yanmaz mı öyle?" dedi Baek. Suho bir odunu ateşe tuttu ve geri kaldırdı. Ateş eline değmiyordu. Ucunda duruyordu. Bunu ilk defa denemişti. O da Baek gibi ateşin bütün odunu yakacağını düşünmüştü.

"Hadi gidelim." dedi Suho ve arkasında Tao ve Baek ile ağaçların arasına doğru yürüdü.

"Bizi yiyebilecek hayvanlar var mıdır burada?" Baek tedirgin adımlarla yürüyordu.

"Yoktur değil mi?" Tao korkuyla Suho nun koluna girdi.

"Tao biz bilmem ama seni yiyebilecek hayvanlar kesin vardır." Baek dudağının kenarıyla sırıttı.

"O ne demek oluyor?"

"Böceklerden bahsediyorum." Baek alaycı bir kahkaha attı. Tao kızmıştı.

"Baek kapa çeneni. Bulunduğumuz durum sana çok mu eğlenceli gözüktü?" Suho Baek in sunmasını sağlamıştı.

"Kederli durmak hiç bir işe yaramaz."

"Bu durumu önemsemeyen Chen şu an hayatta değil. Farkında mısın?" Suho durdu ve arkasını döndü. Baek ve aralarında sadece meşalenin ışığı vardı. Birbirlerine iki kızgın kurt gibi bakıyorlardı.

"Yapmayın. Lütfen!" Tao nun sesi ağlamaklıydı.

"Farkındayım. Belki sen de beni 'yanlışlıkla' öldürmek istersin." Baekhyun Suho ya daha da yaklaştı. Suho kızgın gözlerle Baek e baktı. Elindeki meşaleyi yere atıp Baek in suratına sert bir yumruk attı. Bütün bu olanlar yüzünden onun da sinirleri gerilmişti. Sabrı kalmamıştı artık.

"Hyung! YANIYOR!!" diye bağırdı Tao. Baek Suho ya karşılık veremeden sıcaklığın ve ışığın geldiği yöne başlarını çevirdiler. Suho büyük bir salaklık yapıp meşaleyi çalıların arasına atmıştı ve anormal bir hızda ateş her yani sarmıştı. Ağaçların arasındalardı ve bu yangının çıkması için harika bir ortamda olduklarını gösteriyordu.

"Acele et!" Suho ateşi söndürmek için çabalayan Tao nun kolundan tuttu ve diğer üyelerin oturduğu yere doğru koşmaya başladılar. Baek de onları takip ediyordu.

"Yangın çıktı!" dedi Suho nefes nefese. Karanlıkta koştuğu için yüzüne dallar çarpmıştı. Bu yüzden yüzündeki bir kaç kestikten kanlar sızıyordu.

"Nasıl becerdiniz bunu?" dedi Kai küçümseyen bakışlarla.

"Akıllı liderimiz bana sinirlenip saldırdı, bu sırada meşaleyi yere attı."

"Onu sen kışkırttın." diye karşılık verdi Tao kızgınca.

"Her neyse." Baek gözlerini devirdi.

"Buraya gelmez değil mi? Gidip söndürsek olmaz mı?" Kyungsoo ayağa kalkmıştı.

"Burası çok sıcak olmaya başladı. Ateşler buraya yaklaşıyor. Işığı görüyor musunuz?" Xiumin in işaret ettiği yere baktılar.

"Kahretsin, her şey harikaydı da yangınımız eksikti." Luhan sinirle ayağa kalktı ve yangının ama tersi iskitamete doğru yöneldi.

"Ne yapıyorsun?" dedi Suho.

"Yangın buraya gelmeden kaçıyorum. Siz de yapın, tavsiye ederim." Luhan sahile doğru yürümeye devam etti. Xiumin ve Tao da onun arkasından gitti.

"Kai." Kyungsoo Kai nin kolunu omzuna attı ve Chanyeol un yardımı ile sahile doğru gittiler. Suho ve Baek yalnız kalmış öylece ortalığa bakıyordu. Birbirlerine bakacak yüzleri yokmuşcasına.

"Ne duruyorsun hadi." Suho mırıldanıyor gibiydi. Baek arkasını dönüp gittikçe yaklaşan alevlere baktı. Sonra o da sahile indi.

Sahilde ağaç yoktu. Sadece kumdu. Bu yüzden yangın oraya gelemiyordu. Üyeler yanan adaya öylece baktı. Sonra büyük bir eksiklil hissettiler.

"Ada yandıysa" herkesin gözleri Kyungsoo ya yöneldi. " Adadaki kamera ve hoparlör sistemi de yanmış demektir."

"Kızın sesini uzun süredir duymadık." dedi Chanyeol. Üyeler soru işaretli, korku dolu yüzlerle birbirlerine baktılar.

"Ne olacak şimdi?" hepsinin soracağı soru buydu. Eğer yenilecek bir meyve falan vardıysa da yanmıştı. Onlara yemek gönderebilecek patron kız ile iletişim kurabilecekleri ortam da yanmıştı. Çaresizdiler. 8 üye öylece bakışıyordu.

"Bu ışık ne?" Luhan denizin ötesinden gelen beyaz ışığı gösterdi. Yangından gelen ışıklardan dolayı bu beyaz ışığı fark etmemişti kimse.

"Ne bu?" Kimsenin bir fikri yoktu. Işık gittikçe yaklaşıyordu. Çocuklar gözlerini muhafaza etmek için ellerini gözlerinin önüne perde yaptılar.

"Ben Kumandan Park Sunghae. Sizi kurtarmaya geldik. Şimdi botlarla askerler sizi almaya gelecekler." Bu küçük anons ile ışık kapandı ve kocaman bir gemi görüldü. Yukarıda da bir kaç beyaz ışık vardı ve onlar da helikopter olmalıydı.

Kurtarılmışlardı öyle mi?

Diğer bölümlerden:

Sevinmek için daha çok erken...

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
minhyuklittlebunny
#1
Chapter 1: Tatil demişken gerçekten dinlendiriyor
minhyuklittlebunny
#2
Chapter 1: Ay bacım buralarda unfabulous ile eskiyi hatırlayıp gülümseyeceğim. Tatil gibi geldi bana buralar.
galaxy_fan #3
Chapter 1: harika bunu daha önce wattpad de okumuştum. burda bulabileceğim aklımın ucundan geçmezdi