"TAO!"

"Tao gözlerini aç!"

"Yaşıyor değil mi?!"

Herkesin sesi birbirine karışmıştı. Abileri, küçük kardeşlerine yardım edemeden öylece sandalyelerde oturdukları için sinir krizi geçirecek gibi oluyordu.

"Lanet olsun! Ona bir şey olmadı değil mi?!" Kyungsoo ağlamaya başladı. Hiçbiri göz yaşlarına engel olamıyordu.

"Çok gürültü yapıyorsunuz, susun artık." kız sesini yükseltti. "Tao'yu rahatsız ediyorsunuz." kız Tao nun kollarını tuttu ve sürüklemeye başladı.

"Nereye götürüyorsun onu?!"

"Cehenneme!" kız odadan çıktı ve ortamı büyük bir sessizlik kapladı.

"Tao öldü mü?" dedi Baek şişmiş gözlerle. Xiumin bir yere odaklanmış bir şeyler düşünüyordu.

"Kız hepimizi öldürecek! Buradan sağ çıkamayacağız! Ne olacak ha? Sıradaki ne?!" Chanyeol hepsinin ürkmesine neden olacak şekilde bağırdı. Kimsenin cevap vermeye cesareti yoktu. Kapı açıldı.

"Yazık oldu. Sevimli maknae miz aramızdan ayrıldı." dedi kız içeri girerken. Tahtına oturdu ve dağılmış ruh hallerine sahip 5 kişiye baktı.

"Artık kimse ölmesin, lütfen." dedi Kyungsoo. Üstünde ruhsal bir yorgunluk vardı.

"Ama en büyük sürprizimi söylemedim." kız üzülmüş gibi dudağını büktü. "Sırada Xiumin ve Luhan var."

"Xiumin ve Luhan, ne?" Kyungsoo nun göz yaşlar durdu. Kızmaya başlamıştı.

"Dün Luhan aklıma harika bir fikir getirdi. Onu hayata geçirmeye karar verdim."

"Yine ne dedim?" Luhan da bıkmıştı artık. Çenesini iki saniye kapalı tutamaz mıydı?

"Aranızdan ikisini karşı karşıya getirme fikri. Durdum ve düşündüm. Aslında Baekyeol u karşı karşıya getirsem çok nefis bir şey olurdu ama sonuçta burada Luhan gibi bir gerçek var. Senden  bir şekilde kurtulmak istiyorum. Xiumin ile ölümüne dönüşeceksin."

"Yapma bunu." dedi Kyungsoo hayal kırıklığı dolu sesiyle.

"Hadi bakalım!" kız Kyungsoo ile göz temasında bulunmak istemiyordu. Eğer ona bakarsa her şeyden vazgeçerdi.

Ayağa kalktı. Luhan ve Xiumin in kelepçelerini çıkardı. Kız mıknatısı devre dışı bırakmadığı sürece ayağa kalkmalarına imkan yoktu.

"Eğer o minik beyninizi kullanıp da kurallara karşı gelirseniz ikiniz de ölürsünüz. Ne demek istediğimi anladınız umarım." hepsi anlamıştı. Tao nun yapmaya çalıştığı şeyi bir daha yapmayacakları. Kızın nefes alışı bile korkutucuydu.

Kız tahtına oturdu ve mıknatısları devre dışı bıraktı. Ama ne Xiumin ne de Luhan ayağa kalkıyordu.

"Luhan kalk!" kız sinirlendi. "Senin yüzünden Xiumin Oppa'ya da zarar veriyorum zaten."

"Senin tüm sorunun benimle galiba. Bırak öbürlerini bana ne yapıyorsan yap. Sonunda kendimi öldüreceğim, bıktım."

"Hayır Lulu, ölmeyeceksin. Çünkü ölürsen, kurtulursun. Senin acı çekmeni istiyorum." kız sırıttı.

"Tebrikler." Luhan ağır çekimde ellerini birbirine vurdu. "Psikopatlık kavramını zirveye oturttun şu an."

"Şımartıyorsun canım." kız sevimli sevimli güldü. "Şimdi kalk." hemen gülmeyi kesip kaşlarını çattı. "Şu MAMA nın drama versiyonunda duvara basıp takla atıyordun ya, ondan yap."

"Onu belime bağlanan ipler sayesinde yaptım."

"İşte sen tek başınayken bir hiçsin."

"Tamam yeter artık. Boşver şu dövüş işini, bırak." Chanyeol sanki yeni ortama teşrif etmiş gibiydi. Sesi soluğu çıkmıyordu. Baek ile kendisi ağızlarını açacak cesareti bile bulamıyordu.

"Chanyeol kapa çeneni rica ediyorum." kız kendi kendine güldü. "Şu ikisi kalkmazsa eğer gerçekten sinirleneceğim."

"Kalkın." dedi Kyungsoo mırıldanır gibi. Herkes şaşkın gözlerle ona bakıyordu. "Siz dövüşmezseniz hepimize zarar verecek." Kyungsoo nun bu lafı bencillik kokuyordu.

"Size gay muamelesi de yapabilirdim ama farkındaysanız çok iyi niyetliyim. Bazı akılsızlar gibi aranızdaki bu derin arkadaşlığı aşk olarak yorumlamıyorum. Sizin bu ilişkiniz gözüme batıyor."

"Yani tek neden bu mu?" Luhan yamuk bir bakış attı.

"Evet. Ama tabi ki sana olan nefretim kenara itilemez."

"Ha.Ha." Luhan gıcık ve sahte bir kahkaha sesi çıkardı.

"Tamam bu son söyleyişim, kalkıyorsunuz." Xiumin ve Luhan birbirine baktı. Sadece bakışlarla zekice bir kaçma planı kuran film karakteri değildi ikisi de. O yüzden bakışları sadece cesaret vermek için olabiliyordu.

İkisi de ayağa kalktı. Karşı karşıya durup beklediler. Neyi bekledikleri muamma.

"Hadi ama birinizin ölmesi lazım. Zamanımız bu kadar değersiz değil."

"Ben dövüşmeyi bilmiyorum." dedi Xiumin sonunda. "Bunu önceden de söylemiştim."

"O zaman sevimli büyük abimize torpil yapayım." kız ayağa kalktı ve duvara gizlenmiş bir dolabı açtı. Buradan iki tane silahşör kılıcı çıkardı. "Benim de kendime özgü fantazilerim var. Bu kılıçlar ile savaşacaksınız."

"Çok komik bir kızsın. Bu yeteneğini geliştirseydin ya." Baekhyun iğneleyici bakıyordu.

"Seninle birlikte müzikalde oynamak çok isterim. Hatırladığım kadarıyla müzikalde oyuncuydun ama benim yüzümden bütün kariyerin bitmişti." kız sinir bozucu bir şekilde güldü ve öpücük attı.

"Kendinle gurur duy hepimizin hayatını mahvettin."

"Senin ve o sevgilin olacak kızın hayatı değil mi? Sizi adaya getirmeye çalışırken ne ile karşılaştım biliyor musun Baek? Gizlice biri ile çıktığını. Neydi o kızın adı? Dae mi? Pae mi?" kız bunları söylerken kılıçları iki genç adama verdi.

"Her neyse." Baek başını öne eğdi.

"Aslında bana teşekkür etmelisin. Fanların seni samimi, masum ve komik bir idol olarak hatırlayacak." kız duvardaki bir düğmeye bastı. Sonra kemerindeki kumandayı çıkartıp bir kaç tuşa bastı.

"Kapa çeneni."

"Baek asıl sen kapa çeneni. Yeterince haklıyım." bir takım sesler duyuldu ve yukarıdan kalın bir cam duvar indi. Xiumin ve Luhan ı hapsetmişti.

"Bu ne?!" Luhan elindeki kılıcı yere attı ve cama vurmaya başladı.

"Luhan cam çok sağlamdır. Vurma canın acır. Kıyamam sana." kız dudaklarını büzdü.

"Birbirimizle dövüşmeyeceğimizi biliyorsun  Boşuna uğraşıyorsun şu an." Xiumin bunları dediği sırada kısa bir zil sesi duyuldu.

"Ah! Oldu." kız daha demin bastığı düğmenin oraya gitti ve bir kapak açıp içinden patlamış mısır çıkardı. "Chanyeol sen patlamış mısır seversin." (EXO's Showtime 4.Bölüm.)

"Boşuna." Xiumin elindeki kılıcı incelerken bir yandan da mırıldanıyordu.

"Hayatım eğer dediğimi yapmazsanız ikiniz de havasızlıktan öleceksiniz. Şu an hiçbir aralığı olmayan bir fanusun içinde olduğunuzun farkındasınızdır umarım." kız Kyungsoo nun ağzına patlamış mısırları âdeta tıkıyordu.

"Yapma! Yalvarıyorum." Chanyeol derin nefesler alıp veriyordu. Kyungsoo hiçbir tepkide bulunmuyordu.

"Of! Başlayın artık mısır bitti!"

"Xiumin-ah." Luhan hafifçe fısıldadı. Xiumin Luhan a baktı. "Bir süre dövüşüyormuş gibi yapalım ve sonra senin kazanmanı sağlayalım. Hem kızın tek derdi benim ölmem. Siz kurtulu-"

"Luhan saçmalama." Xiumin sertçe çıkıştı. İkisinin konuşmalarını kimse duyamıyordu.

"O zaman beraber ölelim. Daha mı mantıklı?"

"Ölmeyeceğiz, eminim."

"Nasıl bu kadar emin olabiliyorsun ki? Ben şimdiden nefessiz kalmaya başladım." Luhan elini göğsüne götürdü.

"Luhan bu psikolojik bir şey. Kendine gel. Daha çok hava var. Kız sadece bizim telaşlanmamızı istiyor. Biz hiçbir harekette bulunmazsak zaten vazgeçecek."

"Gerçekten mi?"

"Tabi ki de." Xiumin gülümsedi. Luhan da gülümsedi. Bu onları bir kaç saniyeliğine iyi hissettirmişti.

"Romantik anlar yaşayın diye sokmadım sizi oraya! Çok sıkıcısınız." kız camları geri kaldırdı.

"Oturun yerinize!" çocuklar rahat bir nefes verdiler. Xiumin ve Luhan sandalyelerine oturdular. Kız da mıknatısı geri devreye soktu, kelepçeleri takma gereği duymadı bile.

"Neden vazgeçtin?" dedi Xiumin. Hiç ondan beklenmeyecek derecede ukala bakıyordu.

"Çünkü gereksiz bir çabaydı. Benim aklımda daha kesin bir çözüm var." kız topuz olan saçlarını açtı ve elleriyle dağıttı. Güzel bir kız olduğunu kimse inkar edemezdi.

"Kyungsoo için önemli bir teklifte bulunacağım."

Herkes merakla kıza bakıyordu.

"Kyungsoo." kız bacak bacak üstüne attı. "Sadece iki seçeneğin var...

Ya benimle birlikte yaşarsın.

Ya da onlarla birlikte ölürsün.

Seçim senin."

Diğer bölümün fragmanı:

...

"Ne kadar da aptalım."

...

Sizce hangisi?

*Bir dahaki bölüm Final bölümüdür.*