Tek Bir Nefesle Yıkılır Bütün Dünya

Evanescent Lives With Shining Scars *birsoru?*
Please Subscribe to read the full chapter

Tek Bir Nefesle Yıkılır Bütün Dünya

“Sıkıcı,” dedim beş dakikalık bir aradan sonra tekrar aynı cümleyi kurarak. Yanımda kulaklıklarını takıp müzik dinleyen Angel kaşlarını kaldırıp göz ucuyla bana baktı.

“Bu sefer de duymazdan gelmiş gibi davranırsam az sonra tekrar nefesini tutup bekledikten sonra ‘Sıkıcı,’ diyeceksin değil mi? Ve bu sefer mecburen cevap vermek zorunda kalacağım.”

“Neden kendini bunu yapmaya zorunlu hissediyorsun?” dedim. Kendisini hala bizimle bir şeyler yapmaya zorunlu hissetmesi canımı sıkıyordu.

“Düşünelim…” dedi elini başına götürüp gerçekten düşünüyormuş gibi yaparken. “Yaklaşık bir aydır sizinle yaşıyorum ve sizin yüzünüzden ister istemez kendimi toplum kurallarına uymak zorunda hissediyorum. Sanırım sizden naziklik mikrobu kaptım.”

“Espri kaliten giderek düşüyor,” dedim sırıtarak.

“Ve bil bakalım bunun suçlusu kim?”

Gözlerimi devirdim. Angel ise müzik çalarının sesini biraz daha açtı. “Beni hala duyabileceğini biliyorum,” dedim ses seviyemi normal konuşma seviyesinin biraz üstüne çıkararak.

Aniden kulaklarını çıkardı ve gözlerinde gerçekten sıkılmış bir ifadeyle bana baktı. “Telefonunu verir misin?”

Neden olduğunu anlamadım ama elim cebimde duran telefona uzandı. Kısa bir duraksamayla telefonu çıkardım ve uzattım. Angel telefonu elimden kaptı ve uzaktan ne yaptığını yakalayamayacağım bir hızla bir şeyler yapmaya başladı.

“Ne yapıyorsun?”

“Sadece erkek arkadaşına çabuk dönmesi için bir mesaj atıyorum.”

“Ya! Daha sabah konuştuk, konser programları değiştiği için bir hafta gecikmeli gelecekler.”

“Bir hafta mı?!” dedi kafası hızla bana dönerken. “Kusura bakma artık mesaj yazmam bir zorunluluk oldu.”

“Ya! Tamam bir şey demiyorum. Ver şu telefonu bana.” Elimi beklentiyle Angel’a uzattım ama beni umursamadan yazmaya devam etti.

“Sevgili Şeytan Kyuhyun. Seni fazla sevmediğimi biliyorsun,”

“Biraz abartılı yapmıyor musun?” dedim, alaycı tavırları sinir bozucu olsa da gülmeden duramıyordum.

“Belki de bu isimlerimizden kaynaklanıyor.” Ah, espri kalitesi gerçekten düşüyordu. “Ama biricik aşkın fazla azmış duru-“

“YAAAA!!!”

Nasıl yaptığımı bilmiyordum ama sadece bir saniye içinde Angel’a atılmış, telefonu elinden almış ve gerçekten Kyuhyun’a göndermek için yazdığı mesajı silmiştim.

“Vampir duyuların gerçekte gelişiyor,” dedi az önce hiçbir şey olmamış gibi davranarak.

 “Ö-öyle bir mesajı yazmak zorunda değildin.”

“Neden? Gerçek değil mi?”

“Dediğin k-kelime yerine özlemek kelimesi kullanılıyor. Kİ kesinlikle o anlamı ifade etmiyor.”

“Siz ve şu nazik kelimeler takıntınız.” Kulaklarını taktı ve adını daha önce duymadığım ama bir haftadır aralıksız dinlediği grubun en gürültülü müziklerinden birisini açtı.

“Hey, kahvaltıya oturacağız gelmek ister misi- Bir şey mi oldu unni?” Odaya gelen Eun Ae Angel’a attığım ölümcül bakışları fark etmişti. Angel’ın dudakları yukarı doğru kıvrılırken küfretmemek için dilimi ısırdım.

“Bir şey yok,” diyebildim sonunda bakışlarımı Angel’dan ayırmayı başararak.  “Ve teklifin için sağ ol ama biz bir şeyler içtik.”

“Siz bilirsiniz,” dedi Eun Ae ama ses tonunda hala neler olduğunu anlamaya çalıştığını çıkarabiliyordum.

“Sen mesaj atacak mısın yoksa ben mi atmayı deneyeyim?”

“Neden?!” dedim sinirli bir ses tonuyla. Hala az önce yaptığının kaba olduğunu kabul etmiyor muydu? Ama bir saniye düşününce karşımdakinin Angel olduğunu hatırladım. Nedense Angel’ın karşısında kendimi geçen yüzyıldan kalmış bir büyükanne gibi hissediyordum.

“Dün bir hafta geç geleceklerini söylediğinde ölüm haberi almış gibiydin.” Ciddi miydi yoksa dalga geçmek için malzeme mi arıyordu?

“Yarın dönmeleri gerekiyordu.”

“Sesinin mızmız bir çocuk gibi çıktığının farkındasın değil mi?”

Omuz silktim.

“Ah gerçekten çevrenizdekiler siz ikinize dört yıl boyunca nasıl dayandı?”

Ağzımı açtım ama aklıma gelen daha iyi bir cevabı bulunca kısa süreliğine duraksadım. “Sen neden bu kadar merak ediyorsun bu konuyu? Süper düperler uzakta olduğun için mutlu olduğunu zannediyordum.”

“Öyleyim zaten!” dedi hızla. Ama sesindeki o ufak saklama çabasını yakalamıştım. “Hepsi de gürültücü şapşallar.”

“Yine de Hyuk’un bütün gün seninle dolaşmasına izin verdin.”

“Ne zaman?! O peşime takıldı-“

“Evet, evet…” dedim. Angel’a karşı elime bir koz geçtiğine hala inanamasam da sonuna kadar kullanacaktım. Sırıttım ve kızgın gözlerle bana bakan Angel’a göz gezdirdim.

Bir kez sana açıldığında kalpsiz bir kan orospusu –kendi deyimiyle ifade etmek gerekirse- değil de her insan kadar hatta bazısından daha duygusal olduğunu görmek o kadar da zor değildi.

“Eğer bir kez daha evet dersen bütün kanını-“

“Unni!” Ae Cha’nın koridordaki ayak seslerini duymadan önce Jung’un sesini duymuştuk. İkimizde başımızı kaldırıp kapının açılmasını ve Ae Cha’nın nefes nefese içeri girmesini bekledik.

“Bunu görmelisiniz.”

“Bu benim lafımdı,” dedi Angel ama yüzünü sıkıntıdan buruşturmuştu.

Başka bir şey söylemeden ayağa kalktık. O anda salondan gelen televizyon sesini duydum. Tamamına dikkat etmesem de tek bir ismi yakaladım.

…Kim Sun Hi…

“Siktir.”

Angel’ın benden daha fazlasını duyduğuna emindim.

 

~0~

 

“Neden beraber olmuyoruz?”

“N-nasıl?!”

“Y-yani… Demek istediğim… Kyuhyun ve Hye Su gibi. Yani sadece- Ah hayır. Öyle değil! En aıznda- Demek istediğim! Senden hoşlanıyorum. Aslında daha fazlası ama bunu kelimelerle söylemek yerine bundan sonra yanında durarak göstermek isterim.”

“B-ben- Yani erkek arkadaş ve kız arkadaş ilişkisi…“

“Hayır arkadaştan daha fazlası. Sevdiğim kız olarak yanımda olmanı istiyorum.”

Ve bana düşünmem için bir hafta vermişti. Ah, düşünmek değil. Cevap vermek.

Ama işin en ilginç tarafı bir hafta geçmesine rağmen değil cevap vermek hiçbir şey düşünememiştim bile.

“Hey! Dünyadan Sun Hi’ye. Mars sularında hayat nasıl?”

Farkında olmadan kemirmeye başaldığım kalemi ağzımdan çıkardım ve benden cevap bekleyen Ae Sook’a gülümsemeye çalıştım.

“İyi misin?” dedi nazik bir gülümseme ile. “Son zamanlarda biraz dalgın görünüyorsun.”

“İyiyim,” dedim. Ki iyiydim. Hatta iyiden de öte. Ama bu durum bana mutluluk yerine kafa karışıklığı olarak dönüyordu.

“Bir şey olursa bana danışabilirsin. Biliyorsun değil mi?”

Başımı salladım. İçimde bir yerlerde karamsar bir parçam Ae Sook’a vampir olduğumu söylesem ne tepki vereceği hakkında senaryolar üretmeye başlamıştı. Gülümsedim. “Sevgili erkek arkadaşın nerede?” dedim alaycı bir tonla. “İlk dersten önce yaptığınız kavga yüzünden hala küs müsünüz?”

Gerindi ve başını iki yana salladı. “Bizi bilirsin, bir saniye kavga edersek öbür saniye ikinci kavgamızı eder ve üçüncü saniye de öpüşürüz.”

Kıkırdadım. Daha önce gözlerimle şahit olduğum için hiçbir mübalağa kullanmadığını biliyordum.

“Öyleyse-“

“AE SOOK!”

Ses korku doluydu. Aynı zamanda nefret dolu. Sesin sahibini tanıdığım için de nefretin Ae Sook’a yönelik olmadığını biliyordum.

“Du Ho? Ne ol-“

“KALK ORADAN!”

Du Ho yanımıza gelmişti. Ne olduğunu anlamadığı halde ayağa kalkan Ae Sook’u kolundan o kadar hızlı çekmişti ki genç kız dengesini kaybedip erkek arkadaşının kollarına düşmüştü.

“DU HO! Ne yaptığını-“

“Uzak dur!” Du Ho’nun sesi daha kısık çıksa da çevremizdeki herkesin bizi dinlemesi için çaba harcamasına gerek kalmadan duyabilmesi için yeterliydi.

Ama o anda çevremdeki bakışların hiçbirisi beni ilgilendirmiyordu.

O anda sadece nefretle bakan bir çift göze kenetlenmiştim.

Bir zamanlar arkadaşım ,daha doğrusu insan taklidi yapan Sun Hi’nin yakın arkadaşı, olduğuna inandığım birisine ait gözler.

Olamazdı değil mi?

Nefesimi tutmuştum. Bütün dünyanın benden uzaklaştığını hissetsem de bir şeyler benim kopmamı engelliyordu.

“Uzak dur,” diyerek tekrarladı Du Ho. “Siktiğimin vampirinden uzak dur.”

Belli belirsiz Ae Sook’un nabzının düştüğünü duydum. Du Ho’nun giderek yükselen ve sınırları zorlayan nabzının aksine. Çevremdeki fısıltılar bana çok uzakta gibi geliyordu.

Gitmek istiyorum.

Konuşmak için ağzımı açmaya çalıştım. Ama bütün vücudum kilitlenmişti.

Anne, korkuyorum.

“Neden bahsediyorsun sen?! Ne dediğinin farkında mısın?! Sun Hi bizim-“

“Her yer… Her yerde söylüyorlar. Kim Sun Hi, aslında bir vampir.”

“SEN NE DEDİ-“

“EVET!” dedi Du Ho. Ae Sook’la konuştuğu süre boyunca bir kez bile bakışlarını benden ayırmamıştı. Ve bütün bu süre boyunca ne gözlerimi kırpabilmiştim ne de nefes alabilmiştim.

“Saçmalama,” dedi Ae Sook. Sesi o kadar cılız çıkmıştı ki tanıştığımız ilk günden beri saçma espriler yapıp etrafta dolanan o kızdan farklı birisi gibiydi. “Sun Hi’nin vampir olması imkansız.”

“Sana gördü-“

“SAÇMALAMA! Sen de buradaydın! Biz…beraber yemek yedik. Vampirler yemek yiyemez değil mi? Hatırlasana-“

Ae Sook’un kullandığı bütün kelimeler aniden yağmaya başlayan fısıltı yağmuruyla yok olmuştu.

Gerçekten vampir mi? Lanet olası-

Orospu. Hepimizi kandırmaktan-

Bir tek bu mu eksikti? Okulun bir numaralı öğrencisi aslında-

Kim ne derse desin ben bir daha bu okula adımımı-

Gitmesi gereken o. Bizim yaşam alanımıza girip hiçbir şey yokmuş gibi davranmaya hakkı yok, bir an-

“SUN Hİ!!!”

Ve o anda bütün fısıltılar yok oldu. Şimdi herkes nefesini tutmuş bize bakıyordu. Gözlerindeki nefret her saniye sanki mümkünmüş gibi daha da artan Du Ho. Gerçekleri sonuna kadar reddetmek için çırpınan Ae Sook. Tiksintiyle buruşan suratlar, öfkeyi somut bir şekilde fırlatmayı başaran gözler, içerideki havanın kirlendiği düşüncesiyle burnunu tıkamayı seçenler…

Bunu benden isteme Ae Sook. Burada değil. Şimdi değil. Asla yakın olmayan bir zamanda, kimsenin hatta senin bile olmadığı

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!
Licrymosa
Merhaba hala orada olan var mı *hehe* Uzun zamandır yokum ama bundan sonra buralarda olmaya çalışacağım xD

Comments

You must be logged in to comment
NursimaElfAhgase
#1
Chapter 1: değişik bir hikaye
Cemre01 #2
Chapter 27: Gerçekten şu Usta'yı merak ettim. Ve Angel'ın hikayesini. Ayrıca.... Jae Min sen ne kadar pislik bir şey çıktın ya... İğrenç herif
Yine muhteşem yazıyorsun, ve yine ben bir oturuşta her şeyi okudum :) Sonunu merakla bekliyorum
Nimesya
#3
Hahaha su an Turk buldugum icin cok sevincliyim :D
swedenlaundry #4
Chapter 13: Yay! An update :D
swedenlaundry #5
Merhaba!

lol ben uzun suredir merak ediyordum turkce fanfiction var mi diye, ve iste buldum :) Amerika'da yasiyan bir turkum (please excuse my typing, the keyboard is in english) Bu sitede cok turk yok malesef :( oh well! cok guzel yaziyorsun devam et lutfen <33
myeongsuuu #6
Benim hikayeme de bakabilir misin ? Tesekkurler ^^
myeongsuuu #7
Şükür burda Türkler var dsfdsf Nasıl sevindim anlatamam ya.
Imzelosbaby #8
Chapter 3: Kotu bir yazar mi ? Pöh benim asik oldugum nadir hikayelerden birinin yazari kotu olamaz !? :D hikayen gercekten cok guzel ilerliyor :D
Imzelosbaby #9
Chapter 1: Ah gercekten hafife alinacak bir yazimin yok ^^ cok guzel yazmissin bagladi diyebilirim ama ingilizce hikayelerden sonra okuyunca birden kafam karisti :D neyse uzun tutmayayim ama gercekten cok guzel yaziyorsun :D bitirene kadar birakma Fighting ! :)