Kaosa Çeyrek Kala

Evanescent Lives With Shining Scars *birsoru?*
Please Subscribe to read the full chapter

İnsanlar düşündüğüm kadar kötü değildi.

 

Ve insanlar düşündüğümden çok daha mükemmeldi.

Değişimin nasıl başladığını bilmiyordum. Değişimi tetikleyen Hye Su’ya mesaj atmam mıydı yoksa o akşam gösteriye gitmeye karar vermem mi? Yoksa Hye Su’nun ölü kanı içtiği geceyle mi başlamıştı değişim?

Dediğim gibi nasıl başladığını bilmiyorum. Ama zaten çoğu zaman değişimin nasıl başladığını değil ne zaman bittiğini bile fark etmezdik.

Yalnızlığa alıştığıma inanmıştım dört yıl boyunca. Ama aslında yalnızlıktan bunalmıştım. Bunu ancak Hye Su ile konuştuğum o akşam fark etmiştim. Şimdiyse nasıl bütün o yalnızlığa katlandığımı merak ediyordum. Yalnızlığı severdim aslında. Çoğu zaman kişilerle olan ilişkiler her şeyden bıktıracak kadar detaylıdır. Karşınızdaki kişiyi anlamak, onun isteklerini kavramak… Bir de bitmek bilmeyen duygular vardı. Bu yüzden yalnızlığı daha çok severdim. Ve yalnızlık da beni bütün bu karmaşadan korurdu. Ama insanın veya vampirin en büyük paradoksu da burada devreye girerdi. Yalnızlığa aşık olsak da, sürekli yalnızlığın huzurunu arasak da en büyük korkularımız arasına gizleriz yalnızlığı. Yalnız olduğumuz an kendimizi güçlü hissetmemiz gerekirken kendimizi bir toz zerresi kadar değersiz hissederiz. Zıttı olan durumlar olsa da bu da sadece göz yanılmasından başka bir şey değildir.

Derin bir nefes aldım.

Soğuk suyu hızla yüzüme çarptım.

Su yüzümden görünmeyen yollar çizerek akarken bir süre daha aynadaki aksime baktım. Eskiden gördüğüm kıza göre biraz daha mutluydu. Ve bunu kendisi de biliyordu. Yüzümü kuruladım ve banyodan dışarı çıktım. Bugün gitmem gereken bir dersim yoktu, ben de vaktimi evin içinde tembellik yaparak harcamaya karar vermiştim. Ae Cha hala evimde yalnız kalmama şiddetle karşıydı ve buna mümkün olduğunca az fırsat veriyordu. Yurtlarında kaldığım ilk haftadan bu yana iki hafta daha geçmişti ama evimde en fazla beş gün kadar kalabilmiştim. Ne zaman eve gelmem gerektiğini söylesem Ae Cha gitmemi engelleyecek bahaneler üretmeye başlıyordu. Jung ise dış kapıyı kilitleyip önünde oturmayı tercih ediyordu. Eun Ae ikiliye sözleriyle destek olurken Hye Su genellikle sessizce beni izliyordu. Aslında hepsinin benim için korktuğunu biliyordum. Kızlarla aramdaki ilişki her ne kadar iyiye de gitse benim için bu kadar korkmaları ve endişelenmelerini hala biraz rahatsız edici buluyordum.

Ve her seferinde zihnimde görüntüleri dolaşan başka bir yüz buluyordum.

Kafamı hızla iki yana salladım. Sadece endişesini biraz kafaya takmıştım. Sadece beni düşünmesini gereksiz bulmuştum ve bu yüzden neredeyse 7/24 mesaisiz bir şekilde onu düşünme görevini üstlenmiştim. Hepsi bu.

Kendimi salondaki koltuğa attım. Bond’un temizlikçileri her kimdi bilmiyorum ama olaydan sonraki Pazartesi-Pazar günü eve gitmek için uğraşmam tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştı- günü eve geldiğimde evi tanıyamamıştım. Hala eski eşyalar olup olmadığını bile kontrol etmiştim. Evde en ufak bir kan kokusu kalmamıştı ama bütün bunların karşılığı da dış kapının yanında duran boy aynasına yapıştırılmış ince gözüken ama en az bir haftalık maaşımı kapsayan bir fişle bana geri dönmüştü.

Neden bir an bile olsa Bond’un o fişi kendi cebine atacağına inanmıştım ki?

Telefonum beni korkudan sıçratacak kadar yüksek sesle çalmaya başladığında okuduğum kitabın en heyecanlı yerindeydim. Ve arayanın kim olduğuna bakmama gerek yoktu.

“Unni!!!! Günaydın! İyi uyudun mu?!”

Sesimi huysuzca çıkarmaya çalışsam da gülümsüyordum.

“Sana da günaydın Ae Cha. Sabah sabah kulak zarımı patlatmak için mi aradın?”

“Unni! Bu akşam MusicBank da sahneye çıkacağız. Sen de gelirsin değil mi?”

“Bu akşam mı? Emin değilim…”

“Hadi ama unniiii… Seni istediğin ünlüyle tanıştırırım söz veriyorum! GD, T.O.P. veya-“

“Tanışmak istediğim bir ünlü şimdilik yok Ae Cha ama-“

“Unni sakın bizi ekmeye çalışma! Menajer hyung Hye Su unninin rahatsızlığından beri ilk defa bize bir gösteri ayarladı ve Hye Su unni fazlasıyla gergin. En azından gelip onu sakinleştirmen arkadaş olarak en başta gelen vazifelerinden birisi.”

Arkadaş.

“Ae Cha biliyorum ama-“

“Ayrıca Super Junior da orada olacak! Donghae oppa Hye Su ve Eun Ae unniye seni sorup duruyormuş ve Leeteuk oppa da seni sordu birkaç kere. Ayrıca grubun geri kalanı da seni merak ediyor.”

Harika. Her kızın hayalini süsleyen bir rüya olmalıydı bu.

“Ae Cha belki-“

“Unniiii…” dedi Ae Cha kelimeyi uzatarak. Eğer tekrar cevap verirsem bir kelime bile etmeye fırsat vermeyeceğini bilecek kadar tanıyordum Ae Cha’yı.

“Tamam ama-“

“TAMAM MI?! TAMAM DEDİ! SİZE SÖYLEMİŞTİM!”

Son bir çabayla tekrar konuşmaya çalıştım ama Ae Cha’nın çığlıkları kulağımı zonklatmaya başlamıştı. Tam pes edip telefonu kapatacaktım ki Eun Ae’nin sesini duydum.

“Hala orada mısın Sun Hi? Ya da hala beni duyabilecek durumda mısın?”

“Evet, evet. Hala buradayım ve kulak zarım fazlasıyla zedelense de hala sağlam.”

“Harika. Bu akşam geleceğin konusunu netleştirmek istedim de. Ae Cha bazen kendi duymak istediği şeyleri duyar ve-“

“Geleceğim.” dedim sesimin titremediğinden emin bir şekilde. “Ama on birle üç arasında kafede olmalıyım.”

“Gösteri zaten akşam onda başlayacak. Çıkışta seni almaya gelebilirim. Ya da senin için daha iyi olacaksa seni almaya birisini yollayabilirim.”

Eun Ae’nin yaptığı göndermeyi tamamen duymazlıktan geldim. “Önemli değil. Akşam kendim gelirim.”

“Emin misin? Bak hemen arayıp-“

“Eminim!” dedim hızla. “Saat kaçta orada olmam gerektiğini ve nasıl içeri gireceğimi söyle yeter.”

“Tamam, sen bilirsin.” Dedi sırıttığından emin olduğum bir şekilde. “Akşam sekizde atacağım adreste olsan yeter. Gelince bizi çaldırırsan seni içeri alırız.”

“Tamam. Akşam görüşürüz.”

“Görüşürüz.” Eun Ae Ae Cha’nın telefonu almak için attığı bütün çığlıklara aldırmadan telefonu kapattı.

Gerçekten kendimi neye bulaştırmıştım?

Kızlarla arkadaş olmak şu anda o kadar da güzel gözükmüyordu.

Evet, belki hala kendimi aptal gibi mağaraya kapatmak istiyordum. Menajerleriyle tanışmak bile beni fazlasıyla germişti. Pazartesi günü ben kızların yanında ayrılmadan hemen önce daireye gelmişti. Magazin haberlerini çok fazla takip etmezdim ama sınıfımızdaki kızların neredeyse her gün bağıra bağıra haberleri okuması, yorumlayıp bütün okulun duyabileceği şekilde kahkahalar atması sayesinde birkaç şey biliyordum. Bu yüzden kızlar menajerlerinin geleceğini söylediğinde evden çıkmak için daha hızlı davranmıştım. Kapıdan çıkana kadar başardığımı düşünsem de kapıyı açmamla beraber kızların menajeriyle yüz yüze gelmiştim. Tahminimin aksine kırklı yaşlarında değildi. Saçları dökülmeye başlamamıştı ve yüzünde somurtan bir ifade değil daha çok babacan bir ifade vardı. Eve girer girmez –ki beni de kolumdan sürükleyerek içeri sokmasıyla şoka girdiğim için hiçbir şey söyleyememiştim- Hye Su’yu kontrol etti. Ardından bana oldukça uzun bir teşekkür konuşması yaptı ki Jung acıktığını söylemeseydi bir teşekkür konuşmasının ne kadar uzatılabileceği konusunda bir rekor kıracağını tahmin ediyordum.

Dikkatimi en çok çeken şey Hye Su’nun vampirliğine ve elbette bana olan tavrıydı. Sanki… umurunda değilmiş gibiydi. Hye Su’nun bana daha sonra anlattığına göre şirkette vampir olduğunu öğrenen ilk kişi menajer Jung Jin’miş. Aslında çözen demek daha doğru olur. Hye Su hala Jung Jin’in vampirliği nasıl fark ettiğini bilmiyor ve belki bu durum menajerliğinden daha ürkütücü bir hava katıyordu ona.

Jung Jin bütün gece kızlarla beraber Hye Su’nun durumunu şirketten saklamak için bir senaryo hazırlamakla uğraşmıştı. Ben bütün olayı şokla izlerken kafasını bana çevirmiş ve benim fikrimi sormuştu. Gecenin sonunda oy birliğiyle Eun Ae’nin malum vaktinin geldiğinin ve karın ağrısı yüzünden hafta sonu yatağından dışarı çıkamadığını, kızların da onu yalnız bırakmadıkları için hafta sonu programlarına katılmadığını söylemişti.

Bir ara bütün cesaretimi toplayıp Jung Jin’e yaklaştım, kızların duyamayacağı bir şekilde fısıldadım. “Şirket neden hala Hye Su’yu kabul ediyor?”

Bana gülümseyerek bakmıştı. Bir saniye için yıllardır gördüğüm gülümsemelerden babamın gülümsemesine en çok benzeyen gülümsemeyi görmüştüm. “Çünkü artık değişim gerektiğini biliyorlar. Çoğu dar kafalı para manyağı şirketin aksine.”

Sonrası çok daha kolay olmuştu. Jung Jin neredeyse her tipik menajer gibiydi –kaç tane menajer tanıdığımı düşünürsek kafamda oluşan tipik menajer tiplemesi daha çok sınıftaki ikinci posta magazin haberlerine dayanıyordu.- Sanatçılarının her şeyini biliyordu. En ufak detayına göre. Ama tipik bir menajerden en büyük farkı bunları şirkete yumurtlamak yerine kendisine saklayıp bütün karmaşayı başarılı bir şekilde çözmesiydi.

Eh, Makneyi ve Lideri Bir Araya Getirme Planının kurucularından olması durumu birazcık ilginçleştiriyordu elbette.

Kapının çalmasıyla düşüncelerden sıyrıldım ve bir insana ait olamayacak kadar yavaş atan kalp atışlarının sahibini çok da zorlanmadan tahmin ederek kapıyı açtım.

“Ne istiyorsun?”

“Günaydın yok mu güzelim?”

“Bana güzelim demeyi keser misin?”

“Ben sadece gerçekleri konuşurum.” Bond’un yüzündeki sırıtışa yüzümü buruşturarak karşılık verdim.

“Ne istiyorsun?”

“En azından annen kadar kibar bir ev sahibi olmanı istiyorum.” Dedi sırıtışını biraz daha büyütürken. Bond’la iki haftadır konuşmadığım için bu konuyu hiç düşünmemiştim. Ya da düşünmek istememiştim. Annemle ve babamla olan

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!
Licrymosa
Merhaba hala orada olan var mı *hehe* Uzun zamandır yokum ama bundan sonra buralarda olmaya çalışacağım xD

Comments

You must be logged in to comment
NursimaElfAhgase
#1
Chapter 1: değişik bir hikaye
Cemre01 #2
Chapter 27: Gerçekten şu Usta'yı merak ettim. Ve Angel'ın hikayesini. Ayrıca.... Jae Min sen ne kadar pislik bir şey çıktın ya... İğrenç herif
Yine muhteşem yazıyorsun, ve yine ben bir oturuşta her şeyi okudum :) Sonunu merakla bekliyorum
Nimesya
#3
Hahaha su an Turk buldugum icin cok sevincliyim :D
swedenlaundry #4
Chapter 13: Yay! An update :D
swedenlaundry #5
Merhaba!

lol ben uzun suredir merak ediyordum turkce fanfiction var mi diye, ve iste buldum :) Amerika'da yasiyan bir turkum (please excuse my typing, the keyboard is in english) Bu sitede cok turk yok malesef :( oh well! cok guzel yaziyorsun devam et lutfen <33
myeongsuuu #6
Benim hikayeme de bakabilir misin ? Tesekkurler ^^
myeongsuuu #7
Şükür burda Türkler var dsfdsf Nasıl sevindim anlatamam ya.
Imzelosbaby #8
Chapter 3: Kotu bir yazar mi ? Pöh benim asik oldugum nadir hikayelerden birinin yazari kotu olamaz !? :D hikayen gercekten cok guzel ilerliyor :D
Imzelosbaby #9
Chapter 1: Ah gercekten hafife alinacak bir yazimin yok ^^ cok guzel yazmissin bagladi diyebilirim ama ingilizce hikayelerden sonra okuyunca birden kafam karisti :D neyse uzun tutmayayim ama gercekten cok guzel yaziyorsun :D bitirene kadar birakma Fighting ! :)