O Kadar da Zor Değil Gerçeği Kabullenip Devam Etmek

Evanescent Lives With Shining Scars *birsoru?*
Please Subscribe to read the full chapter

 

 

“Unni… Ben gerçekten çok öz-“ Ae Cha cümlesini tamamlayamadan bir kez daha midesindekileri klozete boşalttı.

Bir elimle saçlarını arkasında toplarken diğer elimle de sırtını sıvazlıyordum. “Önemli değil, Ae Cha.”

Banyonun eşiğinde kollarını çaprazlamış bir şekilde duran Eun Ae ise yüzünde hafif öfkeli bir ifadeyle bakıyordu. “Sonunda hepimizi peşinden koşturacağını bilerek o kadar içtiğin gayet önemli. Dün gece senin yüzünden bütün Seul’de kovalamaca oynadığımın farkında mısın?!”

“Unn-“ Ve Ae Cha midesini bir kez daha boşalttı.

“Sun Hi’nin başına açtığın belaları saymıyorum bile!”

“O kadar da önemli değil Eun Ae. Üstelik hiçbir şeye sebep olmadı.” Sadece dün gece gerçekten garip bir misafir kombinasyonum vardı.

“Unni…” dedi Ae Cha gözlerini sonuna kadar açarak.

“Şimdi iyi misin?” dedim gülümseyerek. Bir süre için aynı gözlerle bana baktı ama ardından önce gözlerine ardından dudaklarına bir gülümseme yerleşti. Bir eliyle benden destek almaya çalışırken çömeldiği yerden ayağa kalktı.

“Harika bugün de dramanın ikinci bölümünü mü çekiyoruz?”

Gözlerimi devirdim ve şaşkınlıkla ne olduğunu sormak üzere olan Ae Cha’yı hiçbir şey olmamış gibi lavaboya yönelttim.

“Unni… Ben… Elimi yıkayabilirim.”

“Ha? Tamam…” dedim ve avuçlarına su doldurup yüzünü yıkayan Ae Cha’dan bir adım geri çekildim. Arkamı döndüğümde Eun Ae sanki Angel hala oradaymış gibi koridora bakıyordu.

“Bu kız tam olarak kim demiştin?” dedi bana dönerek.

Omuz silktim. “Öyle bir şey demiş olamam çünkü kim olduğunu bilmiyorum.”

“Ama burada kalmasına izin veriyorsun?”

Hiçbir fikrin yok diye geçirdim içimden ama sesli olarak bir şey söylemedim. Bond’un teklifini reddetmeyi deli gibi istiyordum ama durum ciddiyse –ki bunu tamamen Bond’un mimiklerindeki o ufak ciddiyete bakarak söylüyordum- İşler çığırından çıkarsa tek başıma bir şey yapamayabilirdim. Ve kendime sesli olarak itiraf etmesem de bunu kabul etmemin tek sebebinin kızlar olduğunu biliyordum.

Beş dakika sonra üçümüzde salona geçmiştik. Angel ayaklarını sehpaya uzatmış ve eline aldığı bir edebiyat dergisini hızlıca karıştırıyordu. Bizim geldiğimiz fark etmemiş gibi dergiyi sonuna karıştırdı ve en sonunda gerçekten bakmaya değer bir şey bulamadığına karar vermiş olacak ki dergiyi hızla yere fırlattı.

“Eee… Unni… Arkadaşın kim?”

Ae Cha’nın sesinden hala dün içtiği biranın etkisini tam olarak atamadığını anlamıştım. Kendimi hala biraz sorumlu hissediyordum. Bu yüzden elimde olmadan yumuşak bir sesle konuştum. “Angel. Bundan sonra benimle yaşayacak.” Sadece Angel’ın duyacağı bir sesle ekledim. “Yine de arkadaşım olduğunu sanmıyorum.”

“Kesinlikle!” dedi oturduğu koltuktan başını kaldırırken. Yüzünde garip bir gülümseme vardı.

Eun Ae ve Ae Cha ne olduğunu ya da Angel’ın neden bu şekilde çözememiş bir şekilde bana baktı. Birkaç saniye Angel ile birbirimize öldürücü vampir bakışları attıktan sonra varlığını tamamen unutmaya karar verdim. En azından kızları gönderene kadar.

“Size yiyecek bir şeyler ikram etmek isterdim ama…”

“I-ımmm…. Önemli değil unni,” dedi Ae Cha gülerek.

“Hem bizim gidip hesap vermemiz gereken başka bir vampir var,” dedi Eun Ae Ae Cha’ya bakarken. Kaşları çatılsa da dudaklarında yarım bir sırıtış vardı.

“Eee… Unni acaba bu gece de-“

“Hayır! Benimle geleceksin ve dün gece karıştırdığın her şeyi çözeceksin!”

“Ehm… Eun Ae. Aslında-“

“Hayır, Sun Hi! Dün gece ki dağınıklığı sen görmedin! Hangisinden başlayayım? Jung’un bilgisayarını camdan atman mı yoksa Hye Su’ya bağırman mı?”

“Unni’ye bağırdım mı?” dedi Ae Cha gözleri yaşlarla dolarken. Ben ise Eun Ae’nın bir anda parlayan öfkesi karşısında ne yapacağımı kestirmeye çalışıyordum.

“Neden…” dedim en sonunda bu konuyu toparlamanın pek de bir yolu olmadığını fark ederken.  “Tartışmayı sonraya bırakmıyoruz?” dedim. “Eun Ae sen önden git istersen. Ae Cha’yla ben de bir ya da iki saate kadar yanınıza geliriz? Yani bugün yurtta mısınız?”

Eun Ae ölümcül bakışlarını bir süre Ae Cha’dan ayırmadı ama en sonunda gözlerini kapatıp derin bir nefes almayı başardı. “Ae Cha kabul ederse-“

“Evet!” dedi Ae Cha yarı korku ve yarı utançla.

“O zaman ben bir an önce yurda döneyim. Jung en son bir sinir krizinin ortasındaydı. Hye Su… Neyse. Geldiğinde zaten iki haftada ne kadar dibe batırdığımızı göreceksin.”

Başka bir şey söylemeden arkasını döndü. Benim yanında getirdiğini bile fark etmediğim çantasını koluna geçirirken kapıya kadar eşlik ettim. Kapıdan çıkmadan önce arkasını döndü.

“Biliyor musun o gün o şekilde gittiğin için ve arkanda tamamen hayalete dönmüş bir Hye Su bıraktığın için sana deli gibi kızgın olduğumu zannediyordum ama aslında seni özlediğimi şimdi anladım.”

Cevap vermek yerine şaşkınlıkla gözlerimi kırpıştırdım. “Ee…”

Güldü. Yorgun ama içten bir şekilde. “Verdiğimiz rahatsızlık için kusura bakma. Ae Cha sana emanet.”

“Ah, merak etme sadece küçük bir meseleyi halledip arkandan geleceğiz.”

Gülümsedi ve bağlamaya üşendiği bağcıklarını sürükleyerek koridorda uzaklaştı. Kapıyı kapattığımda sabahın bu kadar erken saatinde nasıl bu kadar yorgun olduğumu düşündüm. Ah, elbette. Hala toplamam gereken birkaç şey vardı.

 

~0~

 

Harika. Kurbağa göz ile odada yalnız kalmıştık. Ve kurbağa göz kırmızı ve suyla dolu gözlerini bana dikmişti.

“Merhaba unni. Sun Hi unninin arkadaşı olmalısın?”

“Öyle bir zorunluluğum olduğundan emin değilim.”

“Ama unni-“

“Senin duymayacağın bir şekilde arkadaş olmadığımızı söylemişti ama elbette insan kulaklarınla duymaman normal.”

Gözleri sonuna kadar açıldı ama ardından başını bir şeyi çözmüş gibi ileri geri sallamaya başladı. Gerçekten o kafasından ne geçiyordu? Bir saniyeliğine de olsa bunu merak ettiğimi zor da olsa kendime itiraf ettim.

Kurbağa göz konuşmak için can çekişiyordu. Bunu fark etmek için başımı çevirmeme bile gerek yoktu. Gerçekten az önce yediği azarların hiç birisini umursamadan nasıl kendisini alakadar etmeyen birisi hakkında bu kadar meraklı olabiliyordu? Yine de bir şeylerden çekinmiş… ya da korkmuş olacak ki ağzını her açtığında tek bir kelime söylemeden tekrardan susuyordu. Sun Hi denen kız neden sadece kapıdaki duygusal saçmalıkları daha kısa kesip bir an önce odaya gelmiyor?

“Unni-“

“Ae Cha!” Tam zamanında! “Üstündekiler pek de temiz gözükmüyor. Neden bir duş almıyorsun? Senin için temiz bir şeyler çıkarayım.”

Sun Hi bana karşı en ufak bir ilgi göstermeden Kurbağa Gözü kolundan tutup salondan çıkardı. Sanki ortada dönen bir şeyler vardı. Bond’un anlattığına göre Sun Hi’nin biraz daha sessiz olması gerekmiyor muydu? Geldiğimden beri yaptığı tek şey replikleri nutuklardan oluşan bir drama oynamasıydı.

“Çok fazla vaktimiz yok ama bir şeyi açıklığa kavuşturalım,” dedi konuşarak salona girerken. “Eğer bu evde yaşamaya başlayacaksan ayaklarını sehpadan indirmelisin.”

Gözlerimi ‘Ciddi misin?’ dercesine devirdim. Karşılık verip bir tartışma başlatmak için fazlasıyla üşeniyordum bu yüzden ayaklarımı umursamaz bir şekilde indirdim.

“Şimdi…” Duraksadı. Ne diyeceği hakkında en ufak bir fikri olmayan ve buna rağmen çenesini açmayı başaran tiplerden.

“Öncelikle,” dedim devam edip etmemesini umursamadan. “Bebek bakıcılığı yapacak olmam yeterince zor. Hele de sehpa meselesini düşünürsek,” dedim alaycı bir tonla. “Yine de bebek bakıcınız olmam demek bütün gün peşinizden koşturacağımı içermiyor.”

“Kesinlikle!” dedi halinden memnun bir ses tonuyla.

“Bu kadar çok karşılıklı hislerimiz olduğuna göre gerçekten iyi geçinebiliriz!” dedim sahte bir neşeyle.

“Bak. İkimizin de bu durumdan hoşnut olmadığı gayet açık. Lanet olsun neden buna katlandığımı bile çözebilmiş değilim!” Eh bu konuda da hak veriyordum. Neden Bond’u dinliyorduk ki? “Tek istediğim…” Duraksadı. Gözleri yerde bir noktaya sabitlenmişti. Hani filmlerde ana karakter birden eski anılarına dalar ve o anki gerçekliğini kaybeder, bu kız kendisini gerçekten bir filmin içinde zannediyor olmalıydı.

Cevap vermeyeceğini düşünüp ayağa kalkacağım sırada fısıltısını duydum.

“Kızların zarar görmemesi.”

Dalga geçmek için ağzımı açtım ama karşımda bana endişe ile bakan gözleri görünce istemsizce sustum. Ciddiydi. Ve sesli olarak dile getirmese de bana yalvarıyordu.

“Gerçekten?” dedim içime dolan ani bir öfkeyle. Öfkemi fark etmişti ve biraz şaşırmıştı. “Ne zamandan beri insanların evcil hayvanı oldun?”

“Hye Su bir vam-“

“Evet, evet. Her neyse. Biliyor musun? Sen ve senin gibilerden gerçekten nefret ediyorum. Kimliğini saklamak için deli gibi uğraşan tiplerden olduğunu söylemek için ikinciye bakmaya gerek yok. Ama kendinizi en sonunda bu kadar kaptırıp da insanların evcil hayvanı yapmak. Mide bulandırıcı.”

Yüzü sinirle kasıldı. “Hiçbir şey bilmiyorsun.”

“Ah merak etme hikaye her zaman aynıdır. Daha önce insanlardan birkaç hakaret duymuşsundur ve en sonunda kimliğini saklamaya karar vermişsindir. Yanılıyor muyum?”

Yüz ifadesi yanılmadığımı söylüyordu ama ağz

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!
Licrymosa
Merhaba hala orada olan var mı *hehe* Uzun zamandır yokum ama bundan sonra buralarda olmaya çalışacağım xD

Comments

You must be logged in to comment
NursimaElfAhgase
#1
Chapter 1: değişik bir hikaye
Cemre01 #2
Chapter 27: Gerçekten şu Usta'yı merak ettim. Ve Angel'ın hikayesini. Ayrıca.... Jae Min sen ne kadar pislik bir şey çıktın ya... İğrenç herif
Yine muhteşem yazıyorsun, ve yine ben bir oturuşta her şeyi okudum :) Sonunu merakla bekliyorum
Nimesya
#3
Hahaha su an Turk buldugum icin cok sevincliyim :D
swedenlaundry #4
Chapter 13: Yay! An update :D
swedenlaundry #5
Merhaba!

lol ben uzun suredir merak ediyordum turkce fanfiction var mi diye, ve iste buldum :) Amerika'da yasiyan bir turkum (please excuse my typing, the keyboard is in english) Bu sitede cok turk yok malesef :( oh well! cok guzel yaziyorsun devam et lutfen <33
myeongsuuu #6
Benim hikayeme de bakabilir misin ? Tesekkurler ^^
myeongsuuu #7
Şükür burda Türkler var dsfdsf Nasıl sevindim anlatamam ya.
Imzelosbaby #8
Chapter 3: Kotu bir yazar mi ? Pöh benim asik oldugum nadir hikayelerden birinin yazari kotu olamaz !? :D hikayen gercekten cok guzel ilerliyor :D
Imzelosbaby #9
Chapter 1: Ah gercekten hafife alinacak bir yazimin yok ^^ cok guzel yazmissin bagladi diyebilirim ama ingilizce hikayelerden sonra okuyunca birden kafam karisti :D neyse uzun tutmayayim ama gercekten cok guzel yaziyorsun :D bitirene kadar birakma Fighting ! :)