Bir Parça Dram ve Bir Yudum Kahkahayla Karışan Geceler

Evanescent Lives With Shining Scars *birsoru?*
Please Subscribe to read the full chapter

 

 

Bond ve yanındaki kız hiçbir şey olmamış gibi bir adım geriye çıkınca tamamen sarhoş bir Ae Cha kucağıma düştü. Eun Ae tam arkasından geldi ve nefesini kontrol etmek için ellerine dizlerine koyarak nefesini düzene sokmaya çalıştı.

 

“Unniiii!!!!”

Ae Cha’nın sesi karanlık koridorda yankılanırken elim refleks olarak Ae Cha’nın ağzına gitti. Ama Ae Cha hiç de farkında değilmiş gibi bağırmaya devam ediyordu.

“Unnniiiplf…Pen sevmek seni çokkgh!!!”

“Ae Cha!” dedim kısık bir sesle ama genç kız beni duymuş gibi değildi. Nefesini düzene sokmayı başarmış gözüken Eun Ae’ya döndüm. “Söyler misin tam olarak-“

“Bana kızma,” dedi kaşlarını hafifçe çatarak. “Tamamen senin suçun.”

“Benim mi?!” dedim gözlerim sonuna kadar açılırken. “Tam olarak neden-“

“Bugün de aramalarını görmezden gelince dolaptaki biraların hepsini gizlice içmiş.”

“Hepsini mi?!” dedim şaşkınlıkla. “Ae Cha’nın bir damlaya bile dayanıksız olduğunu söylemiştiniz.”

“Öyle zaten. Bu yüzden de yaklaşık üç saattir bu halde.”

“Unniii…” dedi Ae Cha sonunda bağırmaktan vazgeçmiş bir sesle. “Ben seni çok çok çok seviyorum. Sen beni sevmiyor musun?”

Eun Ae son üç saattir Ae Cha’nın kurduğu en uzun cümlenin bu olduğunu söylerken onu ve yanında durup bütün olayı bir komedi filmiymiş gibi sırıtarak izleyen ikiliyi görmezden geldim. Ae Cha’ya bir kolumla destek olup en azından ayaklarının üstünde durması için yardımcı oldum.

“Unni!” dedi hızla. “Neden cevap vermiyorsun?! Yoksa, yoksa…”

Ah hayır Ae Cha! Lütfen ağlama!

Ama geç kalmıştım.

Ae Cha bana sarılarak beş yaşındaki bir çocuk gibi bağırarak ağlamaya başladı. Eun Ae ve Donghae hemen yanıma gelip Ae Cha’yı susturma çabalarıma yardım ederken Bond’un ve yanındaki kızın kahkahalarını duyabiliyordum.

“Ae Cha lütfen,” dedim ellerimle Ae Cha’nın yüzünü silerken. “İçeri-“

“Unni beni sevmiyor!” diyen Ae Cha bütün kelimelerimi görmezden gelerek mümkünmüş gibi daha yüksek sesle ağlamaya başladı.

“Ae Cha, hayır, hayır, ha-“

“Şu kıza onu sevdiğini söyler misin?!” dedi Eun Ae hızla. Onun da ne yapması gerektiğini bilmediğini fark edince durumun benim düşündüğümden ciddi olduğunu anladım.

“Ae Cha. Unni elbette seni seviyor.”

Bir an için Ae Cha ağlamyı kesti ve o anda bütün zaman durmuş gibi geldi. Büyük gözlerini sonuna kadar açarak bana baktı ve ‘Gerçekten mi?’ diye sordu. Kafamın içinde bakışlarını Çizmeli Kedi’ye benzeten sesi susturup gülümseyerek başımı salladım.

“Gerçekten,” dedim. Ae Cha gülümsememe küçük bir çocuk gibi karşılık verdi. Sonunda sakinleştiğini düşündüğüm sırada Ae Cha yüzünü hızla buruşturdu ve yüksek sesle ağlamaya devam etti.

“Hayır! Sadece beni sakinleştirmek için bunu söylüyorsun! Unni beni sevmiyor!”

Bir kez daha ne yapacağını bilmez halde dikilirken birden iki kol AeCha’yı tuttu ve hızla havaya kaldırdı. Ne olduğunu anlamak için başımı kaldırdığımda Bond omzuna yerleştirdiği Ae Cha’nın ağlamalarını duymuyormuş gibi bana bakıyordu.

“Bir an önce bana bu sulu göz bebeği yerleştirmek için bir oda göstermezsen apartmanın önündeki çöp konteynırına bırakacağım.”

Eun Ae’nin şaşkınlıkla ‘Bu adam ne dedi?’ diyen sesini duysam da Bond’un söylediğini gerçekten yapabileceğinden emin bir şekilde hızla ayağa kalktım ve arkamda dikilen Donghae’nin yanından geçerek Bond’a yatak odasını gösterdim. Bond Ae Cha’yı düşündüğümden –bir insan değil de bir oyuncak fırlatır gibi yatağa atması- daha nazik bir şekilde yatağa bıraktı. Ae Cha hala çırpınarak onu sevmediğimi söylese de hareketlerine çöreklenen uyku fark edilebiliyordu.

“Ah siktir,” dedi Bond bir anda. Ne oldu demek için arkamı döndüğüm sırada yüzünde gerçekten sinirli bir ifade vardı. “Angel. Sırf beni sinirlendirmek için kaçtığına eminim.” Bond hızla odadan çıkarken ne olduğunu anlamak için uğraşmadım. Şimdi sayıklamaları uykulu bir çocuğun mırıldanmalarına dönen Ae Cha’nın yanına eğildim ve sakinleştirmek için elimden geldiğince uğraştım. Ne yapacağımdan emin değildim ama elim kendi yolunu bulmuştu ve Ae Cha’nın yüzü etrafına dağılmış saçlarını yavaşça okşamaya başlamıştı. Elimi hisseden Ae Cha’nın gözleri sonuna kadar açıldı. Gözlerinde gerçekten kırılmış bir ifade vardı. Ve bunun sebebinin ben olduğumu düşününce kötü hissetmekten kendimi alamadım.

“Gerçekten b-bizi seviyor musun?” dedi cevabı duymaktan korkar gibi.

Cevap vermek yerine gülümseyerek başımı salladım. Yüzüne bu sefer kalıcı bir gülümseme yerleşti.

“O zaman ben uyuyana kadar burada kalır mısın?” Bir kez daha başımı salladım ve Ae Cha kendisini geri çekip bana yer açarken yastığın yanına oturdum. Bir elim Ae Cha’nın saçını okşamaya devam ederken Ae Cha boşta kalan elimi sıkıca tuttu.

“Ben salonda bekliyorum,” diyen Eun Ae’ye bakmadan başımı salladım. Çok değil en fazla beş dakika sonra Ae Cha derin bir uykuya dalmıştı. Yavaş bir şekilde üstünü örterken odadan mümkün olduğunca sessiz çıktım.

Düşüncelerim Ae Cha’ya o kadar dalmıştı ki salonda beni bekleyen manzaraya kendimi hiç hazırlamadığımı fark etmemiştim bile.

Donghae ile beraber koltuğa oturmuş ve yine Donghae ile beraber salondaki diğer iki kişiye ölümcül bakışlar atan Eun Ae. Ve dünyanın bütün can sıkıntısını kendisinde toplamış gibi etrafa sıkkın bakışlar atan sarı saçlı kız. Sırıtarak odanın ortasında duran ve kendisine atılan ölümcül bakışları görmezden gelen Bond’a artık alıştığım için beni şaşırttığını söyleyemezdim.

“Ne istiyorsun Bond?” dedim problemin büyüğünden başlamak gerektiğini düşünerek.

“Ah sana da iyi geceler güzelim. Sadece birkaç hafta etrafta yoktum ve evinde benden habersiz tiyatro oynatmaya başlıyorsun.”

“Bu söylediklerini gerçekten bir espri gibi algılamalıyım?”

“Düşündüm de hala aynı can sıkıcı kızsın,” dedi ses tonumdaki siniri umursamadan.

“Sun Hi acaba tam olarak-“ Donghae cümlesini tamamlayamadan sarı saçlı kız bir ses çıkararak hepimizin ona dönmesine sebep oldu. Bir parmağıyla Donghae’yi işaret ederken yüzünde Bond’unkinden daha az sinir bozucu bir sırıtış vardı.

“Sen! Şimdi hatırladım! Sen şu ufaklıksın!”

Eun Ae kahkahasını dişleri arasına sıkıştırırken Bond aynı kibarlığı göstermek için uğraşmadı. Bense Donghae ve bu kızın birbirlerini nereden tanıdıklarını çıkarmaya odaklanmıştım.

“Siz birbirinizi tanıyor musunuz?” dedim bir kaşımı havaya kaldırırken.

“Hayır.”

“Sayılır.”

İkisi de aynı anda konuşmuştu. Kızın net hayır cevabına karşılık Donghae’nin yarı sıkkın sayılır cevabı biraz daha sönük kalmıştı.

“Birkaç hafta önce kapının önünde karşılaşmıştık ve bana arkadaşın olduğunu söylemişti.”

“Arkadaşım mı?”

“Tanımıyor musun yani?” dedi Donghae yüzümdeki şaşkınlığı görünce. Başımı iki yana salladım ve bir açıklama yapması için kıza döndüm.

“Hadi ama bütün bu ciddiyet nedir?” dedi kız sıkkın bir şekilde.

“Alışman gerekiyor güzelim çünkü bebek bakıcılığı yapacağın tayfa bu ortamda bulunacak.”

Kız sinirli bir ses havayı yumruklarken ben soru sorar şekilde Bond’a baktım.

“Ah, evet, evet,” dedi ellerini cebine sokarken. “Sizi tanıştırmam ve bir açıklama yapmam gerekiyor.” Açıklama kelimesindeki alayı görmezden gelmeye çalıştım ama alnımda bir kasın titrediğine emindim.

“Angel Black’le tanışın,” dedi elleriyle tıpkı bir Talk Show sunucusu gibi Angel’ı gösterirken. “Kendisi tam bir…” Bir süre için beklemek zorunda kaldık zira Bond da tam olarak ne diyeceğinden emin değil gibiydi. En sonunda gülümsedi ve ihtişamlı olduğunu düşündüğü bir şekilde bitirdi. “…Angel Black!” Donghae kaşları çatıp olayı çözmeye çalışırken Eun Ae ile beraber sadece gözlerimizi devirmekle yetindik.

“Ben aslında evimde kalmayla ilgili kısmı açıklamanı bekliyordum.”

“Ah, istersen burada da açıklarım benim için hiç sorun değil ama sen açıklamamı kapının önünde duymayı tercih edersin.”

Gözlerimin Donghae ve Eun Ae’ya kaymaması için baya uğraşmam gerekti ama başarılı olmuştum. “Ne zamandan beri bu kadar düşünceli olmaya başladın?” dedim.

“Ah sanırım siz buna empati diyordunuz?” dedi sırıtarak. “Her neyse kapının önüne gitmektense-“

“Ben az sonra geleceğim,” dedim koltukta oturan Donghae ve Eun Ae’ye dönerken. İkisi de ağzını açtı ama bir şey söylemelerine izin vermeden arkamı döndüm ve Bond’u kolundan sürükleyerek kapının önüne yöneldim.

“Ah bari beni sürüklemeyin!” Sarışın kızın ya da Angel’ın yakınmasını duydum. Bond muhtemelen kolunu bırakmak yerine onu da peşimizden sürüklemişti. Kapının önüne geldiğimizde üçümüzde koridora çıktık böylece kapıyı sonuna kadar olmasa da aralık kalacak şekilde kapattım.

“Şimdi?” dedim Bond’a bakıp kollarımı göğsümde çaprazlarken.

“Bir şey söyleyeyim mi? Kız düşündüğüm kadar muhallebi çocuğu değilmiş,” dedi Angel Bond’a bakarken. “En azından seni belli bir yere kadar kontrol ediyor.”

“Bunu iltifat olarak kabul ediyorum,” dedim alaycı bir şekilde. Angel denen kızsa sadece sırıtmakla yetindi. Acaba Bond yirmi dört saat sırıtışıyla beni rahatsız edemediği için yerine kendi yetiştirdiği öğrencisini mi bır

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!
Licrymosa
Merhaba hala orada olan var mı *hehe* Uzun zamandır yokum ama bundan sonra buralarda olmaya çalışacağım xD

Comments

You must be logged in to comment
NursimaElfAhgase
#1
Chapter 1: değişik bir hikaye
Cemre01 #2
Chapter 27: Gerçekten şu Usta'yı merak ettim. Ve Angel'ın hikayesini. Ayrıca.... Jae Min sen ne kadar pislik bir şey çıktın ya... İğrenç herif
Yine muhteşem yazıyorsun, ve yine ben bir oturuşta her şeyi okudum :) Sonunu merakla bekliyorum
Nimesya
#3
Hahaha su an Turk buldugum icin cok sevincliyim :D
swedenlaundry #4
Chapter 13: Yay! An update :D
swedenlaundry #5
Merhaba!

lol ben uzun suredir merak ediyordum turkce fanfiction var mi diye, ve iste buldum :) Amerika'da yasiyan bir turkum (please excuse my typing, the keyboard is in english) Bu sitede cok turk yok malesef :( oh well! cok guzel yaziyorsun devam et lutfen <33
myeongsuuu #6
Benim hikayeme de bakabilir misin ? Tesekkurler ^^
myeongsuuu #7
Şükür burda Türkler var dsfdsf Nasıl sevindim anlatamam ya.
Imzelosbaby #8
Chapter 3: Kotu bir yazar mi ? Pöh benim asik oldugum nadir hikayelerden birinin yazari kotu olamaz !? :D hikayen gercekten cok guzel ilerliyor :D
Imzelosbaby #9
Chapter 1: Ah gercekten hafife alinacak bir yazimin yok ^^ cok guzel yazmissin bagladi diyebilirim ama ingilizce hikayelerden sonra okuyunca birden kafam karisti :D neyse uzun tutmayayim ama gercekten cok guzel yaziyorsun :D bitirene kadar birakma Fighting ! :)