Zaman Parçalanırken Dahi Alışkanlıklarına Tutun, Yenilik Kadar Kanatmazlar

Evanescent Lives With Shining Scars *birsoru?*
Please Subscribe to read the full chapter

“Hye Su’yla konuştun mu?”

“Hayır. Jongjin hyung Hye Su’nun çok da iyi olmadığını söyledi.” Kyuhyun soruyu cevaplarken Siwon’un yüzüne bile bakmamıştı. Öğlenden beri kızlara ulaşmak için uğraşıyordu ve en sonunda sadece menajerlerine ulaşabilmişti.

“Belki de yanına gitmeliyim.” Dedi Kyuhyun daha çok sesli düşünür bir şekilde.

“Hayır.” Leeteuk sesi normalden çok daha ciddiydi. Kyuhyun sinirle başını kaldırdı ama Leeteuk ondan önce konuştu. “Şu anda yurtlarının önü muhabir kaynıyor. Oraya gitsen bile tek yapacağın ortalığı daha fazla karıştırmak olacak.”

Kyuhyun cevap vermedi çünkü söylenenin doğru olduğunu biliyordu.

“Ee yani oturup bekleyecek miyiz?” Soru Hyuk’dan gelmişti.

“Hayır. Kalkıp akşamki gösteri için çalışacağız.”

“Ciddi olamazsın hyung?!”

İşte şimdi Kyu sinirlenmeye başlıyordu.

“Ciddiyim.” Dedi Leeteuk. “İstediğinizi düşünün ya da istediğinizi hissedin ama akşam bizi izlemek için gelen insanların ilk düşüncesi sizin hisleriniz değil neden gösteriye çıkmadığımız olacak.”

“Biraz sert olmuyor musun?” dedi Heechul Leeteuk’a sakin bir ses tonuyla. Odada uzun süredir devam eden bir gerginlik vardı. Aslında haberleri izlediğimizden beri devam eden bir gerginlik.

Leeteuk derin bir iç çekti. O zaman kaşlarını üzgün bir ifadeyle çattığını fark ettim. “Ben de bir şeyler yapmak istiyorum ama şu anda yapabileceğimiz hiç bir şey yok.”

“Kızlara destek olmak için yanlarına gidebiliriz.” Dedi Kyu agresif bir ses tonuyla.

Leeteuk Kyuhyun’a bakamadan konuştu. “Şu anda yapılabilecek mantıklı bir şey yok.”

“İkiniz de sakin olur musunuz?” dedi Siwon. “Biriniz mantıklı davranmaya çalışırken diğeriniz sevgilisini korumaya çalışıyor ama şu anda sadece ortamı geriyorsunuz.”

“Sevgili mi?” dedi Ryeowook fısıltıyla yanındaki Yesung’a. “Hye Su geçen hafta sorduğumuzda çıkmadıklarını söylemişti.”

Konuşmayı odadaki herkes duymasına rağmen Yesung sanki kimse duyamıyormuş gibi fısıldayarak cevap verdi. “Gamer da hala çıktıklarını iddia ediyor. En iyisi şimdilik öyle kabul etmek.”

Heechul aniden sesli bir kahkaha atınca Kyuhyun ve Leeteuk’la beraber odadaki herkesin kafası Heechul’a döndü.

Kang-in de Heechul’a kısık bir kahkaha ile katılırken Hyuk sırıtarak “Kyu çözmen gereken başka bir problemin daha var.” Dedi.

Kyuhyun sinirle ayağa kalktı ama Shindong kolundan tuttu. “Bir yere gitmeye çalışmayacaksın değil mi?”

Kyuhyun cevap vermek yerine cebinden çıkardığı arabasının anahtarını masanın üstüne bıraktı. Ve ardında büyük bir sessizlik bırakarak odadan çıktı.

“Ben peşinden gideyim.” Dedi Sungmin ayağa kalkarken ama bir elimle onu durdurdum.

“Ben giderim.” Dedim ve Sungmin kafasıyla onay verdi.

Kyuhyun’u şirketin çatısında buldum. Elinde tabletiyle oyun oynuyordu. “Gerçekten, sinirlendiğinde dahi yaptığın şey oyun oynamak mı?”

Kafasını kaldırmadan cevap verdi. “Ve sen de bana bakma bahanesini kullanarak Sun Hi’yi sormak için mi geldin?”

“Yaptığım aslında…” Omuzlarımı silktim. “Tamam, bu sefer gerçek amacımı saklamıyorum.”

“Sanki daha önceden saklayabiliyordun.”

“Aish! Gerçekten sinirli olduğunda huysuzlanma huyunu bırakmalısın.”

“Peki, ne yapmamı bekliyorsun hyung?” dedi tableti hızla bırakırken. “Hye Su’nun yanına gidemiyorum, telefonla konuşamıyorum ve hakkında bildiğim tek şey iyi olmadığı.”

“Sabredebilirsin.”

“Hah. Bunu sen söyleyince gerçek bir tavsiye gibi gelmiyor.”

“Ya! Şurada düzgünce nasihat vermeye çalışıyorum.”

“Yanına gitmek istiyorum.” Dedi sesi kızgınlıktan ve öfkeden uzak bir şekilde.

Ağzımdan kaçmak üzere olan bende kelimesini yutup Kyuhyun’a baktım. “Ama?” dedim kendisinin tamamlamasını bekleyerek.

“Leeteuk’un haklı olduğunu da biliyorum. Oraya gidersem her şeyi berbat ederim. Aish!” Hızla ayağa kalktı ve çatının çevresini saran korkuluklara yaslandı. “Senin yerinde olsam…” diye başladı cümleye. Devamını hemen söylemedi ama ne demek istediğini biliyordum. “…giderdim.”

“Sun Hi’nin beni kapıda görünce çok da mutlu olacağını sanmıyorum. Hye Su’nun seni görünce mutlu olduğunun aksine.”

“Bu yüzden mi kaç haftadır ben çıktığımızı söylediğim halde o her seferinde beni yalanlıyor.”

Dudaklarımda istemsiz bir gülümseme oluştu. Gerçekten de Hye Su Kyuhyun’un çıktıklarını söylediği her seferinde bunu şiddetle yalanlamıştı. “Yine de seni seviyor.”

“Ve buna bu kadar eminsin çünkü…”

“Eğer sevmeseydi seni çok daha iyi bir yolla uzaklaştırırdı.”

“Tamam sanırım şimdi senin mükemmel tavsiyelerinden birisini daha alacağım.”

Sesindeki alayı görmezden gelerek konuşmaya devam ettim. “Eğer seni sevmeseydi bunu açık açık söylerdi. Senin etrafında dolaşmana izin vermezdi ya da seni oyalamazdı. Ama demek ki seni etrafında istiyor ama bunun doğru olmadığını düşünüyor.” Kaşlarını çatarak bana bakan Kyu’ya gülümsedim. “Ama Sun Hi açık bir şekilde benden kaçıyor.”

“Siz iki aptal buna ne dersiniz?” dedi Hyuk hızla oturduğumuz banka gelirken. “Hye Su reddediyor çünkü Kyuhyun’u hak etmediğini düşünüyor. Sun Hi’ye gelince fazla tanımamam rağmen sanırım senden hoşlanıyor Donghae ve bu yüzden de korkuyor. Ve sanırım bu da kaçmasına sebep oluyor.”

“Harika birdi iki oldular.”

“Ya! Hyunglarınla dalga geçme.” Dedi Hyuk Kyu’nun başına bir tane vururken. “Ayrıca haklı olduğumu biliyorum.”

“Nereden?” dedi Kyu, eski alaycı sesi neredeyse yerine gelmişti.

“Tabi ki de izlediğim filmlerden. Neredeyse her türlü aşk filmini-“

“Ya hyung! Senin izlediğin aşk filmlerinin sadece fiziksel aşkı anlattığını biliyorsun değil mi?”

“Ya!”

“Aish, ikiniz de susun.” Dedim ayağa kalkarken. Harika. Şimdi ikisi de kızgın gözlerle bana bakıyordu.

“Sen hiç konuşma aptal balık. Sana dediğimizi yap ve zaman kaybetmeden Sun Hi’nin evine git.”

Ağzımı açtım ama aynı anda Kyuhyun kafama bir tane vurdu. “Ya! Çabucak git şuradan. Hem Hye Su’yla ilgili bir şeyler öğrenebilirsin belki.”

“Siz-“

“Sen hala burada mısın?!” diye bağırdı ikisi de aynı anda.

“Ya! Işınlanmamı beklemiyorsunuz her halde! Ayrıca Sun Hi-“

“Seni gördüğüne önce sinirlenecektir ama daha çok şaşıracaktır. Çabuk defolur musun şuradan.”

Hyuk’un beni iteleyerek çatıdan kovmasına ister istemez izin verdim. Bir şey söylemek için arkamı döndüğümde çoktan çatıya açılan kapıyı kapatmıştı ve bir eliyle zafer işareti yapıyordu.

Gidip gitmeme konusunda hala emin değildim ama yine de arabaya atladım ve çok geçmeden Sun Hi’nin apartmanının önündeydim. Arabayı ilk önce apartmanın önüne park edecektim ama bunu görürse kızacağına dair içimde bir his vardı.

Arabayı birkaç blok arkaya park ettim ve torpido gözündeki güneş gözlüğüyle şapkayı hızla başıma doladım. Apartmanın önüne geldiğimde duraksamak için kendime hiç fırsat tanımadım ve hızla Sun Hi’nin dairesine yöneldim.

Harika. Kaçıncı kattı? Üç mü dört mü?

Üçüncü kat hiç de tanıdık gelmiyordu. Şansımı denemek için dördüncü kata çıktım. Her ne kadar apartman ara mahalle apartmanlarından da olsa merdivenleri fazlasıyla küçüktü. İki kişinin yan yana sığacağını sanmıyordum yine de tek kat için asansörü meşgul etmek daha saçma gelmişti. Dördüncü kata ulaştığımda yarı karanlık koridora göz gezdirdim. Havanın kararmasına en az iki saat vardı ama apartmanın yerleşiminden dolayı koridorda fazla ışık yoktu. İlk önce koridorun boş olduğunu zannettim ama alacakaranlıkta bir şey hareket edince irkilerek sıçradım.

“Özür dilerim.” Dedi tiz bir ses. Ses çok uzaktan gelmiyordu. Biraz dikkatli bakınca birkaç metre ileride bir kız duruyordu. Dikkatli bakınca alacakaranlıkta fark edilmemesi gayet normal geldi. Tamamen siyah giyinmişti. Üstünde eski ve yıpranmış bir deri ceket altında ise siyah bir kot vardı. Fark edilmesini sağlayacak tek şey kısa sarı saçlarıydı.

“Önemli değil.” dedim gülümserken. Çok fazla seçemesem de gölgeli yüzünde çok da bir ifade yoktu. “Birisine mi bakıyordunuz?”

Neden şimdi benim meselemmiş gibi soruyordum ki?

“Evet ama arkadaşım evde yok gibi. Daha sonra uğrayacağım.”

Ve başka bir şey söylemeden hızla merdivenlere yöneldi.

“Bir dakika. Acaba Sun Hi’nin arkadaşı olabilir misin?”

Bir an için beni duymazdan geleceğini zannettim ama Sun Hi’nin ismini duyunca arkasını döndü. “Öyleyse bile neden sordun?”

“Hiç sadece Sun Hi’nin gerçekten bir arkadaşı olacağını düşünmemiştim. Yani yanlış anlama Sun Hi çok tatlı bir kız- Tatlı derken demek istediğim-“

“Ah şimdi anladım. Ondan hoşlanıyor olmalısın.”

“Ne?! Hayır sadece ben-“

“Neyse benim acelem var ufaklık. Sana iyi şanslar. Bu ağızla biraz ihtiyacın olacak gibi.”

Ve aniden gözden kayboldu. Ufaklık? Bu ağız? Ağız derken neyi kast etmişti?!

Sun Hi’nin dairesinin dördüncü katta olduğundan emin olmuştum yine de. Az önceki kızı daha fazla kafaya takmamaya karar vererek koridorda ilerledim. Emin olmamakla beraber en sondaki daireye yöneldim. Kapıyı bir kez çalıp bekledim. Cevap gelmeyince birkaç kez daha çaldım. Evde birisi yok gibiydi. Telefonumu elime aldım ama Sun Hi’nin numarası olmadığı için yapabileceğim bir şey yoktu. Belki Hye Su’dan öğrenebilirim diye Hye Su’yu aradım ama telefonu kapalıydı. Boş boş bir kapıya bir telefona bakarak beş dakika geçirmiştim ki arkamdan bir ses duydum.

“Burada ne yapıyorsun?”

Arkamı döndüğümde Sun Hi bana bakıyordu. Ve Hyuk haklı çıkmıştı. Kızgınlığını belli edecek şekilde kaşları çatılsa da gözlerinden ne kadar şaşkın olduğu belli oluyordu.

 

 

~0~

 

Günüm tam anlamıyla berbat geçmişti. Ve en kötüsü bunu gözlerimi açtığım ilk anda biliyordum. Aynen kitaplarda anlattıkları gibiydi. Sabah uyandığında bugün bir şeyler olacağına dair garip bir his. Ama benimkisi o kadar dramatik sayılmazdı.  Aslına bakılırsa sabah susuzluğumla bile karıştırıyor olabilirdim o garip duyguyu. Derse gitmek için evden çıkacağım sırada televizyona takılmıştı gözlerim. Hiçbir sabah televizyo

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!
Licrymosa
Merhaba hala orada olan var mı *hehe* Uzun zamandır yokum ama bundan sonra buralarda olmaya çalışacağım xD

Comments

You must be logged in to comment
NursimaElfAhgase
#1
Chapter 1: değişik bir hikaye
Cemre01 #2
Chapter 27: Gerçekten şu Usta'yı merak ettim. Ve Angel'ın hikayesini. Ayrıca.... Jae Min sen ne kadar pislik bir şey çıktın ya... İğrenç herif
Yine muhteşem yazıyorsun, ve yine ben bir oturuşta her şeyi okudum :) Sonunu merakla bekliyorum
Nimesya
#3
Hahaha su an Turk buldugum icin cok sevincliyim :D
swedenlaundry #4
Chapter 13: Yay! An update :D
swedenlaundry #5
Merhaba!

lol ben uzun suredir merak ediyordum turkce fanfiction var mi diye, ve iste buldum :) Amerika'da yasiyan bir turkum (please excuse my typing, the keyboard is in english) Bu sitede cok turk yok malesef :( oh well! cok guzel yaziyorsun devam et lutfen <33
myeongsuuu #6
Benim hikayeme de bakabilir misin ? Tesekkurler ^^
myeongsuuu #7
Şükür burda Türkler var dsfdsf Nasıl sevindim anlatamam ya.
Imzelosbaby #8
Chapter 3: Kotu bir yazar mi ? Pöh benim asik oldugum nadir hikayelerden birinin yazari kotu olamaz !? :D hikayen gercekten cok guzel ilerliyor :D
Imzelosbaby #9
Chapter 1: Ah gercekten hafife alinacak bir yazimin yok ^^ cok guzel yazmissin bagladi diyebilirim ama ingilizce hikayelerden sonra okuyunca birden kafam karisti :D neyse uzun tutmayayim ama gercekten cok guzel yaziyorsun :D bitirene kadar birakma Fighting ! :)