İlk Elin Sonuna Gelince Papaz Ortaya Çıkar

Evanescent Lives With Shining Scars *birsoru?*
Please Subscribe to read the full chapter

Aradan iki hafta geçmişti. İki haftadır Hye Su’yla tek kelime bile konuşmamıştım. Ae Cha her gün arıyordu. Jung ise gün aşırı. Eun Ae bile birkaç kez aramıştı. Ve hatta Hye Su da bir kez aramıştı. Sadece birine cevap vermiştim.

“Ben iyiyim Ae Cha. Bir süre yalnız kalmalıyım.”

Yine de aramaya devam etmişlerdi. Hayatım iki haftada eski düzenine dönmüştü.

Okula git. Mükemmel öğrenci, yardımsever insan. Kafeye git. Gülümseyen garson, çekingen ama komik mesai arkadaşı. Eve gel…

Evde önceden ne yapıyordum ki?

Gerçekten garipti. Evde önceden ne yaptığımı hatırlamıyordum. Ne zaman hatırlamaya çalışsam aklıma Ae Cha’nın wii oynamak için beni sürüklemesi geliyordu. Ya da Jung’un onun takımına katılmam için ısrarları. Eun Ae’nin kızlara durmaksızın bağırması. Ve Hye Su’nun gülümseyerek bana bir şeyler anlatması.

Evimse… boştu. Hiçbir ses yoktu. İlk defa okuduğum bir kitabı iki haftada bitirememiştim. Aklımı Hye Su’dan ve kızlardan uzaklaştırdığım zamanlar elbette oluyordu ama o zamanda aklıma gelen tek kişi Donghae oluyordu.

Benim nefesimi soluyan dudakları. Ve bana sarılan kolları…

Ve beni bir kez bile aramaması.

“Hey! Dünyadan Sun Hi’ye orada mısın?” dedi Sang Min elini başımın önünde sallarken. Hafifçe silkelendim ve gülümseyerek karşılık verdim.

“Dalmışım.” Dedim. Sırıtarak bana baktı.

“Evet, tıpkı beş dakika önceki gibi.”

Kaşlarımı alayla çatarak bir bakış attım. Sang Min’in sırıtışı bir anda değişti ve başıyla etrafı kontrol ettikten sonra bana yaklaşarak fısıldadı. “Eğer hayatında başka biri varsa ve bunu abimden ve benden saklıyorsan…” cümleyi tamamlamadı.

Söylediklerinde az da olsa doğruluk olduğu için mi bilmiyorum ilk başta şaka yaptığını anlayamadım. “Ya! Ben de bir an için gerçekten ciddi olacağını zannettim.”

Bir kahkaha atarak kafenin arkasına yöneldi. Aynı anda elinde iki boş bardağı tutan Jae Min içeri girdi. “Abi! Bu kız gerçekten seni aldatıyor.” Diye bağırdı Sang Min çıktığı kapıdan başını uzatarak.

İkimizin de yanakları kızardı ama Jae Min kıkırdamayı tercih ederken ben sinirle Sang Min’e bağırdım.

“Demek beni aldatıyorsun?” dedi Jae Min yarı ciddi bir ifadeyle tek kaşını kaldırırken.

“Ya! Sen de mi bu oyunu oynuyorsun?” dedim şaşkınlıkla Jae Min’e bakarken.

“Ya, ya! Hemen kızma sadece takılıyoruz.”

“Ben takılıyorum, abim gayet ciddi.” Diye bağırdı Sang Min bahçeden. Bir kez daha.

Sang Min’in yorumunu duymazdan gelerek Jae Min’in yıkadığı bardağı elime aldım ve ılık suda durulamaya başladım.

“Gitmemi mi istiyorsun?”

Kafamda yankılanan sesi uzaklaştırmak için başımı hızla iki yana salladım.

“Yine yaptın.” Dedi Jae Min bana bakmadan diğer bardağı ılık suyun altına tutarken.

“Neyi?” dedim kaşlarımı çatarak.

Suyu kapattı ve neredeyse ciddi –bu sefer gerçekten ciddi- bir ifadeyle bana baktı. “Birkaç haftadır garip davrandığının farkında mısın?”

“Garip?”

“Evet. Garip. Sürekli dalıyorsun ve ardından başını hızla sallayarak yaptığın işe devam ediyorsun ama çok değil birkaç dakika sonra tekrar dalıyorsun.”

“Belki de vampirlerden korkuyordur.” Dedi Sang Min bahçeden.

“Y-ya! Korkak değilim.” Dedim refleks olarak. Bulunan cesetten sonra polis sokaklarda ciddi bir vampir arayışına geçmişti. ‘Bilinen’ vampirlerle iletişime geçmiş ve bu işin gerçekten vampirler tarafından yapılıp yapılmadığını çözmek için uğraşmıştı. İki haftanın sonunda kesinleşen hiçbir şey yoktu. Ne cinayeti işleyenin vampir olup olmadığı açığa çıkmış ne de her hangi bir vampirle ilgili bir haber yapılmıştı.

Belki tek bir sonucu sayılabilirdi: İnsanlar vampirlerden daha fazla nefret etmeye başlamıştı. Sanki mümkünmüş gibi.

“Sorunun o olmadığını biliyorum.” Dedi Jae Min beni şaşırtarak. Ardından sıcak bir şekilde gülümsedi. “Sen bir cinayeti –ne kadar iğrenç de olsa- kafana takacak değilsin.”

“S-sanırım.” Dedim huzursuzca.

“Öyleyse ne var? Yani yanlış anlama bu değişimden  tamamen rahatsız değilim- yani değiliz.” dedi son kısmı hızla söylerken.

“Belki ben-“

“Çeneni kapar mısın artık Sang Min?” Kapatmıştı.

“Rahatsız değiliz derken?” dedim biraz açıklık getirmesi için.

“Son bir haftadır daha fazla…tepki veriyorsun.” Jae Min doğru kelimeyi bulamamış gibi bakıyordu.

Bahçedeki masalardan topladığı boş bardakların olduğu tepsiyi tezgahın üstüne bırakan Sang Min abisine yardım etti. “Önceden yaptığım en mükemmel şakalara bile sadece gülümserdin ama artık en azından kıkırdıyorsun.”

“Ah.”

“Bak işte bu! Gördün mü kaşların çatılmış ve yüzünde gerçekten bir şaşırma ifadesi var!”

“Ya Sang Min bence artık anladı. Tekrar susabilirsin.”

Şimdi düşününce sanırım haklıydılar. Ne diyebilirdim ki?

“Siz söyleyene kadar fark etmemiştim.” Dedim suyu açıp bardağı durulamaya devam ederken.

“Her neyse. Ben halimden memnunum. Artık şakalarımın değerini bilen birisi var.”

“Ah defol şuradan.” Dedi Jae Min Sang Min’i eliyle ittirirken. Sang Min kahkaha atarak kafenin ön tarafına geçti.

“Eğer canını sıkan bir şey varsa…”

Jae Min cümleyi tamamlamadı ama gözleri gerçekten ilgili bir şekilde bana bakıyordu. Ve benden gerçekten bir cevap istiyordu. İçini rahatlatacak bir cevap.

Ama ne diyebilirdim?

Jae Min sorun şu ki… Ben bir vampirim. Evet gerçekten şaşırtıcı ama öyle işte. Hatırlıyor musun SweetNights’ın Wish’i olan Ae Cha’ya yapılan saldırıda gizemli bir kurtarıcıdan bahsedilmişti? Hatırlamazsan önemli değil zaten satır arasında geçen bir şeydi. Hah işte o kurtarıcı bendim ve o gece bir kurşun yemiş halde kan teslimatçım olan Bond’un evinde geçirdim. Bu arada Bond’un iyi ya da kötü olduğuyla ilgili bir şey söyleyemesem de kendisi sinir bozucu pisliğin tekidir. Hah sonra Hye Su bir şekilde beni buldu ve beni kendisiyle arkadaş olmaya zorladı. Ama tabi arada bir kez de onun hayatını kurtardım. Sonra… Ha şu cinayetten sonra aramızda ufak bir tartışma geçti. Ve iki haftadır konuşmuyoruz. Sanırım şimdilik bu kadar. Ha bir de Donghae var. Lee Donghae. Evet, SJ’nin içindeki. Onunla da aramda birkaç ufak şey oldu denilebilir ama ne olduğunu sorma ben bile bilmiyorum. Ve son olarak da işe başladığım ilk iki hafta size saunada kaldığımı söyledim ama aslında arka bahçedeki kulübede kalıyordum geceleri. Ee? Bir tavsiyen var mı?

“Yemeğe gidelim.”

Aklımdan geçen bütün o uzun konuşmanın gerçekte sadece bir saniyelik bir düşünce olması gerçekten ironikti. Ve ne olduğunu bilemesem de kelimeler ağzımdan çıkmıştı. Jae Min benden daha şaşkın görünüyordu.

“İstemiyorsan-“ diye başladım ama beni hızla kesti.

“Hayır! Yani evet isterim ama sadece bu şekilde sorunca şaşırdım. Bilirsin bunca zamandır ilk defa yemek teklifi senden geliyor.”

Omuz silktim ve gülümseyerek ne dediğini anlamamış gibi davrandım. Jae Min sana sorduğum sorunun ne kadar ironik olduğunu bilseydin bu kadar şaşırmazdın? Ah evet. Düşünmeden ağzımdan çıkan bir cümle bana kusma krizleriyle dolu bir geceye patlayacaktı.

“Öyleyse buraları toparlayıp çıkalım.” Dedim gülümsemeye devam ederken.

“Tamam.” Dedi Jae Min bir şekilde beni rahatlatan bir gülümsemeyle.

“Ben yokum!”

“Seni davet eden olmadı zaten.”

“Ya! Burada yemek ısmarlayacak kişi sen değilsin! Değil mi Hye?”

“Eee-“

“Defol Sang.”

“Aish! bazen gerçekten üvey olduğuma inanıyorum.”

İki kardeşin atışmalarını dinlerken ufak bir kahkaha attığımı fark ettim. Ve onda fark ettim. Gerçekten bir şeyler değişmişti.  Önceden yüzlerce kez iki kardeşin kavgasını dinlesem de arka fonda hiçbir zaman kendi kahkahamı duymamıştım.

 

~0~

 

“Seni şu anda öldürmemem için bir sebep ver.” dedim boynunu kavradığım kızın sırıtan yüzüne bakarken.

“O kızları korumak için bana ihtiyacın var.” Dedi yarım yamalak sırıtarak.

“Sabrımı zorlamayı seviyorsun değil mi?”

“Bunu yapabilen tek kişi olduğumu bilmek bunu daha da eğlenceli kılıyor.”

Elimi hızla boynundan çektim. Bir eli refleks olarak boynuna gitti ve morarmaya başlayan boynunu sıvazladı.

“İki hafta önce o kızın yanına taşınmanı söylemiştim Angel.”

“Ama ben sana kesin bir cevap vermemiştim.”

“Kesin bir cevap vermeni beklemediğim için olabilir.” Dedim hızla. Eliyle boynunu biraz daha ovduktan sonra başını kaldırıp baktı. Gerçekten umursamazdı. Neredeyse benim kadar umursamaz. Ama kesinlikle benden daha aptal.

“Aptal olduğunu biliyorsun değil mi?” dedim sinirimi yatıştırmaya çalışırken.

“Ve bunu söyleyecek zekayı nereden buldun?”

“Çünkü bir zamanlar en az senin kadar aptaldım.”

“Çok bir şey değişmiş değil o zaman.”

Bir saniye için ciddi olmasını söyleyecektim ama o anda fark ettim. İşte bunu söylemeye kesinlikle hakkım yoktu.

“Angel.” Dedim gülümseyen dudaklarımın arasından çıkan kelimeye mümkün olduğu kadar ciddi bir hava katarken. “Bunu benden bir daha kesinlikle duyamazsın o yüzden dikkatli dinle. Senin kadar hatta senden daha aptaldım. Ve bu aptallığım yüzünden hayatımda değer verdim diyebileceğim bütün her şeyi kaybettim. Komik gelebilir ama aynısının sana da olmasını istemiyorum.”

İşte olmuştu. Son on yılın en duygusal konuşmasını yapmıştım.

“Bond.” Dedi. Sesi benimkinin aksine ciddiyetten tamamen uzak ve alay doluydu. “O zaman ben ger

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!
Licrymosa
Merhaba hala orada olan var mı *hehe* Uzun zamandır yokum ama bundan sonra buralarda olmaya çalışacağım xD

Comments

You must be logged in to comment
NursimaElfAhgase
#1
Chapter 1: değişik bir hikaye
Cemre01 #2
Chapter 27: Gerçekten şu Usta'yı merak ettim. Ve Angel'ın hikayesini. Ayrıca.... Jae Min sen ne kadar pislik bir şey çıktın ya... İğrenç herif
Yine muhteşem yazıyorsun, ve yine ben bir oturuşta her şeyi okudum :) Sonunu merakla bekliyorum
Nimesya
#3
Hahaha su an Turk buldugum icin cok sevincliyim :D
swedenlaundry #4
Chapter 13: Yay! An update :D
swedenlaundry #5
Merhaba!

lol ben uzun suredir merak ediyordum turkce fanfiction var mi diye, ve iste buldum :) Amerika'da yasiyan bir turkum (please excuse my typing, the keyboard is in english) Bu sitede cok turk yok malesef :( oh well! cok guzel yaziyorsun devam et lutfen <33
myeongsuuu #6
Benim hikayeme de bakabilir misin ? Tesekkurler ^^
myeongsuuu #7
Şükür burda Türkler var dsfdsf Nasıl sevindim anlatamam ya.
Imzelosbaby #8
Chapter 3: Kotu bir yazar mi ? Pöh benim asik oldugum nadir hikayelerden birinin yazari kotu olamaz !? :D hikayen gercekten cok guzel ilerliyor :D
Imzelosbaby #9
Chapter 1: Ah gercekten hafife alinacak bir yazimin yok ^^ cok guzel yazmissin bagladi diyebilirim ama ingilizce hikayelerden sonra okuyunca birden kafam karisti :D neyse uzun tutmayayim ama gercekten cok guzel yaziyorsun :D bitirene kadar birakma Fighting ! :)