Elimizdeki Bütün Şansları Tüketmeden Gülümseyelim

Evanescent Lives With Shining Scars *birsoru?*
Please Subscribe to read the full chapter

“Yakında başbakanda vampir olduğunu söylerse hiç şaşırmam.”

“Hayır! Eğer öyle bir şey olursa kesinlikle Kore’yi terk ederim.”

“Ve nereye gideceksin? Amerika? Amerika’nın vampirler konusunda çok daha gevşek olduğunu duydum.”

“O zaman gerekirse Kuzey’e bile kaçmayı göze alırım.”

“Ben uzayı tercih ederdim. Vampirlerin nefes almadığını bildiğim bir atmosferi tercih ederim.”

“Bu benim için bile biraz abartı oldu.”

“Hiç de değil. Burada bahsettiğimiz şey vampirler.”

“Evet ama… Bilmiyorum sadece biraz fazla tepki gösteriyorsun.”

“Fazla mı?! Saçmalama! Sence bizi içten çökertip ele geçirmeleri hakkında söylenen onca şey yalan mı? Evet, sadece şehir dedikoduları ama şu Park Şirketlerinin yaptığı açıklamadan sonra o kadar da mantıksız değil. adamlar Kore’nin en iyi üç şirketi arasında ve-“

“Sonuç olarak Kore ekonomisinin büyümesine yardım ediyor-“

“Bırak ya! Eğer bir vampir bizim önümüzden gidecekse sonumuz en fazla kan poşetleri olur.”

“Bak. Vampirlerin bize bu kadar yakın olması benim de hoşuma gitmiyor ama sonuç olarak bizim içimizde yaşıyorlar. Ve bildiğim ya da emin olduğum tek şey onlardan korkarak veya nefret ederek kendimizi koruyamayız.”

“Olayları fazla küçümsüyorsun Ae Sook.”

“En azından senin aksine nefret gibi duyguları bir kenara bırakıp mantık çerçevesi içinde olaylara bakabiliyorum.”

“Sun Hi. Sen bu konuda ne düşünüyorsun? Yarım saattir tek ses çıkarmadan bizi dinliyorsun.”

“Kenara sıkıştığın için kendine ortak aramaya çalışma! Sun Hi senin aksine mantıklı birisi eminim-“

“Başkaları adına karar vermekten vazgeçer misin artık? Kontrol manyağı.”

“Ya! Dediğini duydum. Kang Du Ho! Sen kim olduğunu-“

“Siz ikiniz bir an önce kalkmazsanız derse geç kalacağız.”

Sesim her zamanki gibi mi çıkmıştı? Yoksa titremiş miydi? Gülümsüyor muydum yoksa gerginliğimi belli ediyor muydum?

“Ah zaten senden başka bir cevap almayı düşünmem saçmalık. Ders dışında düşündüğün bir şey var mı gerçekten?”

“Soruyu yanlış sordun Du Ho. Ders dışında düşünmeyi planladığın bir şey var mı diye soracaktın.”

“Ya!” dedim sesimin titrememesi için biraz yüksek sesle konuşurken. “Benimle dalga geçeceğinize ders-“

“İşte başlıyoruz. Merak ediyorum da ders kelimesini kullanmadığın bir cümle olacak mı?”

“Her neyse,” dedim gülümsemeye çalışırken. Nedense yüzüme bir kalıp yapıştırmışım ve bir heykeltıraşın kalıbı şekillendirmesine izin veriyor gibiydim. “Gitmemiz gerek-“

“Çünkü derse geç kalıyoruz,” dedi ikisi de aynı anda. Ardından ikisi de kahkaha atmaya başladı.

“Bir an kavga ediyorsunuz diğer an ise aynı anda espriler yapıp gülüyorsunuz. Siz nasıl bir çiftsiniz?”

“Tam da olması gerektiği gibi,” dedi Du Ho kolunu Ae Sook’un omzuna dolayıp alnına bir öpücük kondururken. “Asıl sorunlu olan sensin. Sana ayarlamaya çalıştığım bütün arkadaşlarımı geri çevirdin.”

“Belki de biraz daha inek tipli birisini bulmaya çalışmalıydın. Bütün basketbol takımını sunmak yerine?” Ae Sook’un yüzünde muzip bir ifade vardı ama tamamen masum bir şekilde gözlerini kırparak Du Ho’ya baktı.

Du Ho topun kendisine atıldığını fark etmişti ve pasa karşılık verdi. “Haklısın ama inek tipli olarak sayabileceğim tek arkadaşım Sun Hi. Ki sen de bir inek için fazla sevimlisin Sun Hi, bu yüzden seni tam olarak o kategoriye koyamıyorum.”

“Ve bir de Sun Hi’den ders notlarını alman gerektiği için ona bu şekilde hakaret etmeyi göze alamıyorsun.”

“Ayn- Ya! Kim demiş öyle bir şey?! Sun Hi benim fazlasıyla değer verdiğim bir arkadaşım! Sun Hi sen bu kızın söylediklerine inanma! Bütün notl- yani arkadaşlığını kendisi için istiyor.”

Küçük bir kahkaha attım ve yolumu kesip gözlerime inandırıcı bir şekilde bakmaya çalışan Du Ho’nun omzuna küçük bir yumruk attım.

Lanet olası sülük. Neden babanın yanına-

“Merak etme Du Ho senin samimi duygularının fazlasıyla farkındayım.”

“İçimden bir ses bu görüntüye kahkahalarla gülmek yerine erkek arkadaşımı kolundan sürüklemem gerektiğini söylüyor.”

Kan emici pislik-

“Siz iki çifte kumruya iyi eğlenceler ama benim yetişmem gereken bir-“

“Dersin var!”

Olmuştu değil mi?

 

*

Bu sefer daha farklı olmalıydı. Artık yanımda Hye Su vardı. Kızlar vardı. Donghae… vardı. Üstelik daha birkaç hafta önce Menajer Jung Jin dememiş miydi? “İnsanlar vampirlere artık daha farklı bakıyor. Onların yaşadığını gerçekten kabul ediyor. Bunu görmezden gelmiyorlar.”

Yine de bunun durumu daha iyi yaptığından pek emin değildim.

Evet, Hye Su’dan sonra insanlar vampirleri görmezden gelmek yerine onlar hakkında ciddi ciddi düşünmeye başlamıştı. Birkaç kere televizyon programlarında bu konu konuşulmuş, tartışılmıştı. Ve benim beklentilerimin aksine programlara konuk olan ünlülerin, bilim adamlarının çoğu vampirlere nerdeyse ılımlı sayılabilecek bir şekilde yaklaşmıştı.

Ta ki…

Cinayet bütün her şeyi alt üst etmişti. Ilımlı düşünceler birer birer sönmüştü. Programlara çıkıp vampirleri savunan sayılı insan bir daha asla televizyonda görülmemişti. Bunun yerine vampirlere karşı insanların kendilerini nasıl savunması gerektiğini söyleyen bilim adamları çıkmıştı.

Sadece çok az… Gerçekten çok az kişi internette hala vampirleri savunuyordu. Bunların bir kısmının da vampir olduğuna emindim.

Ve böylece gerçeği bir kez daha anlamıştım. İnsanlar vampirlerden, vampirler de insanlardan nefret etmek için yaratılmıştı.

Ama bu sefer o kadar da önemsememiştim bu durumu. Çünkü istisnalar olduğunu biliyordum. Hye Su’yla bu konuyu sesli olarak konuşmamıştık ama onun düşüncelerini az çok tahmin edebiliyordum. Pesimist düşündüğümü söyleyecekti. İnsanlarla vampirlerin birbiriyle anlaşabildiğini, bunu görmek için sadece kızlara bakmamın yeterli olduğunu söyleyecekti. Ben şiddetle tersini savunduğumda ise küçük bir kabullenme ile elbette vampirlerden nefret eden istisnalar olduğunu ama sesleri yüksek çıkanların onlar olduğu için bütün insanları aynı şekilde değerlendirmemin adil olmadığını söyleyecekti.

Angel ‘ın düşünceleri ise… Açıkçası bu konu üstünde kafa yorduğunu bile zannetmiyordum.

Sonuç ortadaydı.

Yine de…

Kendi kendime gülümsedim.

Hye Su bunu bilmiyordu ama değişmiştim. Artık biliyordum, gerçekten biliyordum. Dışarıda bir yerde vampirleri seven insanlar vardı. Kimliğimi saklamaktan vazgeçmeyecektim, bundan vazgeçmek benim için imkansızdı. Ama kendimi maskenin altında nefes almaya zorlamak yerine ara ara da olsa maskeyi bir kenara atıp gerçek beni gören ve buna saygı duyan ve hatta bunu seven insanların yanına sığınabilirdim.

Artık bu kadarını yapabilirdim.

Değil mi, baba? Anne?

 

~0~

 

“İşte bu benim için bile beklenmedikti,” dedim hala şokla haberleri izleyen Hye Su’ya bir bardak uzatırken.

Neden onun için bir bardak doldurdun ki?

“B-bu… Yani g-gerçekten-“

“Yeap! Gerçekten yaptı. Neden bu kadar şaşırdın?” Konuşana bak.

“B-bilmiyorum. Açıklamamın üstünden o kadar zaman geçti. Sun Hi’den sonra gerçekten bana cevap verecek bir v-vampir…”

“İçini rahatlatacaksa aslında seni görmek isteyen bir sürü vampir vardı.”

“N-NE!?” Sesi kulaklarımı çınlatacak kadar yüksek çıkmıştı.

“Ama genel olarak kazığı kalbine saplamak ya da dişlerini boynuna geçirmek için.”

“N-ne?…” Fısıltısını belli belirsiz duymuştum bu sefer de.

Başımı iki yana salladım. Bana anlattığı hikayeye göre vampirler hakkında hiçbir şey bilmemesi gayet doğal ve beklenen bir durumdu. Hafıza kaybından öncesini bilmediğimiz için hayatı boyunca Sun Hi’den önce bir vampir görüp görmediğiyle ilgili bir yorumda bile bulunamıyordum.

Yine de bazı parçalar eksik.

“Şimdiye kadar okuduğun ya da duyduğun vampir romanlarının kaçında vampirlerin kimliği hatta varlığı açık bir şekilde biliniyordu? Ben sana söyleyeyim. Ancak birkaç tanesi. Geri kalan hepsinde –hatta Dracula gibi klasiklerde bile- vampirlerin kimliği gizli tutulur. Neden?”

“B-bilmem. Daha önce düşünmemiştim.”

“Merak etme zaten,” dedim elimle önemli olmadığını belirten bir işaret yaparken. “O kadar da önemli değil. daha çok vampir toplumunun…ahlak kuralları gibi bir şey. Vampirler doğaları gereği avcı yaşamına uyum sağlamıştır. Daha önceden nasıldı bilmiyorum ama büyük ihtimal insanları mağaralarında saklanmaya zorlayan bizim atalarımızdı. Ama elbette avın dışarı çıkmasını beklemektense içeri girip arasına karışmak ve en zayıf olduğu anda onu yakalamak çok daha kolay bir yol.”

“Evet, ama…” Mırıltısı belli belirsiz söndü.

“Sonunda…” Derin bir nefes aldım ve nefesimi bıraktıktan sonra da elimdeki bardaktan bir yudum içtim. “Her ne kadar av-avcı ilişkisi yüzyıllar önce kırılmış ve kimsenin bilmediği ama herkesin kurallarına uyduğu bir ittifak kurulmuş da olsa vampirler için kimliğini açıklamak bir çeşit tabu haline gelmiş.”

“Ama günümüzde… Yani her şeyin ve herkesin eşitliğinin savunduğu bir zamanda hala bu nereden çıktığı bile bilinmeyen tabuya sarılmak-“

“Çok saçma. Bu yüzden yer altında işler daha serbest ama iş yükseklere yani sizin gibilerin olduğu yere gelince durum farklı. Sonuçta çok yakın ve senin için hayatını vermeye hazır bir dostuna verdiğin bu sırrı seni tanımayan ama nefret etmeye hazır önyargı dolu insanlarla paylaşmak tamamen farklı bir… cesaret ister.”

Az önce dolaylı da olsa ona cesur dediğimi fark etti mi?

“Ama yine de… Ben bu adam kadar önemli biri değilim-“

Bir kahkaha attım. “Hadi ama… Kendini bu kadar küçümseme. Evet dünya çapında önemli bir iş adamı değilsin ama hey?! K-Pop’un Kore için ne demek olduğunu en iyi sen biliyorsundur?”

Başını salladı ve yüzüne küçük bir gülümseme yerleştirdi. Ardından aniden başını kaldırdı ve gözlerimin içine baktı. Öyle ki bir saniye sonra bakışlarımı bardağıma çevirdim. Kıkırdadı.

“Biliyor musun? Sen görünmeye çalıştığından çok daha farklı birisin.”

“Sadece bir iki söz söyledim diye bu beni farklı bir insan yapıyorsa… Gazetecilerin başlarına açtıkları beladan kolayca sıyrılmalarının sırrı buymuş demek ki.”

“Ne dersen de,” dedi sinirlerimi bozan bir kahkaha atmadan önce. “Seni ve Sun Hi’yi bulduğum için mutluyum. Gerçekten iki kız kardeşe sahipmiş gibi hissediyorum artık.”

“Aman bu dediklerini Kurbağa Göz ve Karga Ses duymasın. Kıskançlık krizleri en nefret-“ Kapının çalm

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!
Licrymosa
Merhaba hala orada olan var mı *hehe* Uzun zamandır yokum ama bundan sonra buralarda olmaya çalışacağım xD

Comments

You must be logged in to comment
NursimaElfAhgase
#1
Chapter 1: değişik bir hikaye
Cemre01 #2
Chapter 27: Gerçekten şu Usta'yı merak ettim. Ve Angel'ın hikayesini. Ayrıca.... Jae Min sen ne kadar pislik bir şey çıktın ya... İğrenç herif
Yine muhteşem yazıyorsun, ve yine ben bir oturuşta her şeyi okudum :) Sonunu merakla bekliyorum
Nimesya
#3
Hahaha su an Turk buldugum icin cok sevincliyim :D
swedenlaundry #4
Chapter 13: Yay! An update :D
swedenlaundry #5
Merhaba!

lol ben uzun suredir merak ediyordum turkce fanfiction var mi diye, ve iste buldum :) Amerika'da yasiyan bir turkum (please excuse my typing, the keyboard is in english) Bu sitede cok turk yok malesef :( oh well! cok guzel yaziyorsun devam et lutfen <33
myeongsuuu #6
Benim hikayeme de bakabilir misin ? Tesekkurler ^^
myeongsuuu #7
Şükür burda Türkler var dsfdsf Nasıl sevindim anlatamam ya.
Imzelosbaby #8
Chapter 3: Kotu bir yazar mi ? Pöh benim asik oldugum nadir hikayelerden birinin yazari kotu olamaz !? :D hikayen gercekten cok guzel ilerliyor :D
Imzelosbaby #9
Chapter 1: Ah gercekten hafife alinacak bir yazimin yok ^^ cok guzel yazmissin bagladi diyebilirim ama ingilizce hikayelerden sonra okuyunca birden kafam karisti :D neyse uzun tutmayayim ama gercekten cok guzel yaziyorsun :D bitirene kadar birakma Fighting ! :)