Youngjae'nin Hikayesi

SAVAŞÇI (TÜRKÇE)

Youngjae sarsıntının arasında zorlukla kendisini abisinin yatağına doğru attı. Korktuğunda yada güvensiz hissettiğinde onun yanında olmak iyi geliyordu. Ancak hatırladığı son şey bu olacaktı.

----------

"Uyandır."

Yongguk'un emriyle verilen şok sonrası Youngjae gözlerini açtı. İlk bakışta hastanede olduğunu düşündü. Abisini görmek istiyordu.

Doğrulamak için kendini zorladı ve karşısındaki adamlara baktı. Kendisi de dahil kimse konuşmuyordu.

Uzun boylu ince bir adamın içeri girmesiyle başında bekleyen iki adam ona döndü. Çok geçmeden kısa olan konuşmaya başladı.

"Diğeri nasıl Himchan?"

Himchan başını iki yana salladı. "Getirdiğimizde kalbi durmuştu Kyungsoo."

Youngjae dikkatle onları izlerken Yongguk dikkatini ona çekti.

"Yoo Youngjae. Dün gece bir depremde ağır yaralandın, büyük çaplı ve fazlasıyla hasara sebebiyet veren 5.2 şiddetinde bir depremdi."

Youngjae titrekçe başını salladı.

"Yoo Youngwon da burda mı?"

Yongguk onu duymamış gibi Yanındaki görevliyi dürtükledi.

"Ona C87X enjekte edebilirsin."

Youngjae şaşkınlıkla koluna şırınga sokan görevliye bakarken Himchan gözlerini kaçırdı.

"Youngwon nerde?"

Youngjae bu kez sesini biraz yükseltmişti. Şu anda gerçekleşen hiçbir şeye anlam verecek kapasitesi yoktu.

"Yoo Youngwon için yetişemedik."

Himchan düz bir şekilde konuştuğunda Youngjae bir süre öylece kaldı.

Nerde bulunduğunu bilmek istiyordu. Nasıl bu kadar hızlı iyileştiğini bilmek istiyordu.

"Kimsiniz siz?"

Kyungsoo onun gergin sesine karşılık öne atıldı. "Lütfen sakin ol Youngjae. Ben Kyungsoo."

Youngjae yattığı yerden biraz daha doğruldu ve ayağa kalmak için kendini zorladı.

"Adını öğrenmek istemiyorum, nerdeyim?"

Yongguk sakinleştirici bir ses tonuyla devreye girdi.

"Bir yeraltı üssündesin. Lütfen dinle, sana enjekte ettiğimiz sıvı seni-"

"Onu siz öldürdünüz!!"

Youngjae'nin savurduğu tekme Yongguk için fazla basitti ancak sakinleşmesini bekleyerek açıklamaya çalıştı.

"Youngjae yalnızca dinl-"

"Beni nasıl kurtardıysanız onu da kurtarabilirdiniz!"

Yongguk, Youngjae'nin karnına savurduğu ani yumrukla onu tavana doğru fırlattı. Aynı anda Kyungsoo koşarak onu yakaladı ve yere düşmesini önledi.

Youngjae, kalbindeki acıdan başka bir şey hissetmiyordu.

"Yongguk delirdin mi?" Himchan onu kenara itti ve Youngjae'ye baktı. Youngjae yavaşça Kyungsoo'nun Kollarından kurtuldu ve yere oturup bacaklarını kendine çekerek sessizce ağlamaya başladı.

"Üzgünüm. Toparlan ve kendine gel. Kyungsoo sana öğrenmen için yardım edecek."

Yongguk Himchan'a da işaret verdi ve birlikte odadan ayrıldılar.

Kyungsoo yavaşça eğildi ve elini Youngjae'nin omzuna koydu.

"Artık sen de tam anlamıyla yaşamıyorsun."

Bu sözler Youngjae'nin dikkatini çekti ve Kyungsoo'ya bakmasını sağladı.

Kyungsoo hafifçe gülümsedi ve devam etti. "Biz dünyayı korumak için var olan Savaşçılarız. Artık sen de bizden birisin." Duraksadı ve gözlerini kaçırdı. "Abin için üzgünüm."

Youngjae sadece fısıldadı. "Bana ne yaptınız?"

Kyungsoo tekrar gülümsedi. "Endişelenme kötü bir şey değil. Yalnızca eski yaşamını unutman gerekecek, yeniden doğmak gibi..."

Youngjae yarı açık bir bilinçle başını sallayarak onayladı. Eğer Youngwon'u gerçekten kaybettiyse, acıyı unutmak ancak yeniden doğarak mümkün olabilecekti.

Biraz daha sakinleşerek Kyungsoo'ya bir soru sordu.

"Peki Savaşçılar ne yapar?"

Kyungsoo gömleğini sıyırdı ve ona mavi ışığını gösterdi.

"Bu ışık yeteneklerimizi gösterir. Ben iyi bir koşucuyum." Üçüncü kez tekrar gülümsedi, Youngjae'yi daha fazla korkutmak istemiyordu. "Seninkine bakmama izin verecek misin?"

Youngjae yine başını sallayarak onayladı ve Kyungsoo'nun kalbine bakmasına izin verdi.

Kyungsoo ışığı gördüğünde konuşmasına memnuniyetle devam etti. "Sarı... Zeki bir çocuksun ve beynini iyi kullanacaksın ha? Hadi gidip diğerlerine de gösterelim."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet