Himchan'ın Hikayesi

SAVAŞÇI (TÜRKÇE)

"Olmaz Kyungsoo, sana kaç kere söylemeliyim? Biz Savaşçıların, savaşa yalnızca yardım izni var. Kimliğimizi belli etmeden. Askerlere 3806. madde yerleştirmeden."

Yongguk elindeki belgeleri incelemeye devam ederken Kyungsoo'ya yine aynı şeyi anlatıyordu. Fakat Kyungsoo'nun söylediği yalnızca tek bir şey vardı.

"Ama bu asker gerçekten yetenekli ve henüz çok genç. Savaşla bir ilgisi olmaksızın Savaşçı olmalı."

Yongguk iç çekti fakat yine başını iki yana salladı. "Junmyeon'un da bu konuda benimle hem fikir olduğunu biliyorsun. Üst birimlerin kesin emri var."

Kyungsoo'nun hayal kırıklığıyla kaplı yüzünü gördüğünde bir fikir sunmayı düşündü.

"Savaş bittiğinde, onu buraya getirebilirsin Kyungsoo."

----------

"Yongguk!! Yongguk!"

Yongguk telaş içindeki Kyungsoo'yu omuzlarından kavrayarak durdurdu. "Ne oldu!?"

"Asker.. asker Himchan... O ağır yaralı."

Yongguk gözlerini büyütüp bakışlarını kaçırdı. Engel olamadıkları, ya da doğru dürüst yardım edemedikleri bu lanet savaş ne zaman bitecek bilmiyordu. Ülke bölünmüştü...

Komutanlık yapan Kyungsoo'nun söylediğine göre kimsesiz, cesur ve güçlü bir genç vardı; Himchan. Onu Savaşçı yapmak için herşeyini verir konuma gelmişti, her gün bunu dile getirmekten bıkmıyordu.

Tam bu sırada Junmyeon dudaklarını ısırarak yanlarına geldi. "Bu durum canımı daha çok sıkmaya başladı... Onu buraya getir Kyungsoo. Üst birimlerle bizzat konuşacağım, bu birimde Savaşçıya ihtiyacımız var."

Kyungsoo hızlıca selam verdi ve koştu -ışınlandı; ışığı maviydi.

----------

Himchan gözlerini araladı ve güçsüzlüğüne rağmen kendini ayağa kalkmaya zorladı. Yardım etmesi gereken silah arkadaşları ve kurtarması gereken bir ülkesi vardı.

Bu tuhaf beyaz yeri daha önce hiç görmemişti. Zorlukla dikilerek odanın içinde birkaç adım attığında arkasından duyduğu sesle irkildi.

"Asker Himchan, kendini zorlamamalısın."

Himchan başını sesin geldiği yöne çevirdi ve rahatladı.

"Komutan Kyungsoo. Burası.. Neresi?"

Kyungsoo onu az önce kalktığı yatağa geri döndürürken onun koluna girdi.

"Nasıl hissediyorsun?"

"Cepheye dönmek için yeterince iyiyim."

Asker Himchan'ın gözleri ateş gibiydi. Fakat cepheye geri dönemezdi. Herkes onun öldüğünü düşünüyordu.

Kyungsoo onu yatağa oturttu ve ona gösterebilmek için onun göğüsünü açtı.

"Bu olmaz Himchan. Cepheye dönemezsin."

Himchan ona şaşkınca bakıyordu. "Neden!?"

"Çünkü..." Kyungsoo duraksadı ve ona karşısındaki aynayı gösterdi. "...herkes öldüğünü düşünüyor."

"Bu... Nedir?" Himchan derin nefesler almaya başladı ve sağ elini kalbinin üstündeki kırmızı ışığa yerleştirdi.

"Artık gerçek bir Savaşçısın Himchan."

Tam bu sırada Junmyeon içeri girdi. "Oh.. Kırmızı olduğuna sevindim."

Himchan hala etrafa korkmuş ve şaşkın bakışlar atıyordu. Şu esnada olan hiçbir şeye anlam veremiyordu.

"Ben Junmyeon." Junmyeon kaşlarını çattı. "Iyi hissetmiyor musun?"

Himchan cevap vermedi, terlemeye başlamıştı.

Junmyeon sakince onu yatağa yatırırken Kyungsoo onları izlemekle yetindi. Junmyeon'un sakinleştirici yeteneği olduğunu biliyordu. O, dokunarak sakinleştirebiliyordu...

Junmyeon ellerini Himchan'ın göğüsüne sabitlediğinde, Himchan kendini rahat bıraktı.

"Artık bir Savaşçısın asker Himchan." Junmyeon, Kyungsoo'ya göğüsünü açmasını işaret etti. "Bu ışıklar yetenek belirtir. Seninki güç ve dövüş yetenekleri."

Himchan artık tamamen sakinleşmişti. "Peki neden cepheye dönmemiyorum?"

Junmyeon gözlerini kaçırdı. "Savaşa müdahele iznimiz ya da askerlere bu maddeyi yerleştirme iznimiz yok..." Konuşurken Himchan'ın ışığını göstermişti. "...çünkü bu madde güçlü bir madde. Ayrıca sana C87X enjekte ettik, ki bu seni 10 kat daha güçlü yapacak. Artık ölümsüzsün. tüm hislerin daha kuvvetli."

Himchan sessizce onayladığında Junmyeon devam etti. "Ama bundan sonra yeteneğini dünya düzenini kurmada kullanabilirsin, sonsuza kadar..."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet