I'll take care of you

without you to hold i'd be freezing

Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism

Baekhyun birden bayıldığında herkes paniklemeye başlamıştı ama en çok Jongin ve Jongdae telaşlanmıştı. Herkes çıldırırken neyse ki onları sakinleştirmek ve mantıklı düşündürmek için Kyungsoo oradaydı. Jongin, Baekhyun'u kollarında tutarken ve arkadaşının uyanması için fısıldarken Jongdae aynı şeyi yapmakla meşguldü ama fısıldamak yerine onu duymayan bilinçsiz zavallı çocuğa bağırıyordu, Kyungsoo birilerinin ambulans çağırmasını istedi.

Müşterilerden biri konuştu, doktor olduğunu söyledi ve hemen Baekhyun'a koştu. Ellili yaşların sonunda olan adam Baekhyun'un yanına çöküp nabzını, nefes alışını ve ateşini ölçerken Jongin ve Jongdae'yi minyon aşçı uzaklaştırdı.

Tüm restoran olayı izliyor, Doktor, Baekhyun'u tedavi ederken zavallı garsonun nesi olduğuna dair birbirlerine teoriler fısıldıyorlardı. Kyungsoo, Jongin ve Jongdae'ye sakin kalmasını ve doktorun işini yapmasına izin vermelerini söylüyorken Chanyeol meraklı müşteriler kalabalığın arasında yalnız kalmıştı. Sadece orada duruyor ve Baekhyun'un göğsünün normalden daha hızlı kalkıp inmesini izliyordu, Baekhyun'un soluk yüzünün görüntüsüne kalbi ağrıdı.

"Geçen günlerde iyi hissetmediğini söyledi mi?" Doktor bakışlarını Baekhyun'dan çekmeden sordu.

"Pazartesi gününden beri hasta." Jongin telaşla söyledi, gerginlikten tırnaklarını ısırdı.

Pazartesi mi? Chanyeol aklından kendi kendine sordu. Yumruklarını sıkan Chanyeol suçlu hissetmemeye çalıştı, yemek yediklerinden bir gün sonra Baekhyun'un hastalığa yakalanmasının onunla ilgisi olmadığını söylüyordu. Böyle bir şey için nasıl sorumlu olabilirdi ki, değil mi?

"Son günlerdeki halini biraz daha detaylı anlatır mısınız?"

"Uhm... Gerçekten yorgun gözüküyordu v-ve... bilmiyorum, ben—"

Kyungsoo Jongin'in yüzünün önünde elini kaldırdı, konuşmayı bırakmasını işaret etti ve beyaz saçlı adam hemen itaat edip ağzını kapattı. Sonra aşçı, doktorun yanında diz çöktü ve sakince konuşmaya başladı. "İki yarı zamanlı işi var ve ikinci işinde vardiyası çok geç bitiyor o yüzden uyuyamıyor. Pazartesinden beri ateşi var ama işten izin almak istemedi."

"Anlıyorum." Doktor başını salladı. "Çok sık hastalanır mı?"

"Yılda bir ya da iki kez." Kyungsoo kekelemeden sonraki soruyu kolayca yanıtladı.

"Daha önce bayıldı mı?"

"Hayır, hiç."

"Ciddi bir sağlık problemi var mı?"

"Yok."

"Son günlerde stresli miydi?"

"Biraz."

Chanyeol konuşmayı hafif açık ağzı ve kocaman gözleriyle izledi sadece, Kyungsoo'nun bu kadar sakin olmasına inanamıyordu. Baekhyun'un muhtemelen öldüğünü düşünen arkasındaki iki adamla o kadar zıttı ki. Kyungsoo'nun hissettiği endişe gözlerinde belliydi ama sesi sabitti. Panik yapmanın hiçbir şeyi çözmeyeceğini biliyordu ve Chanyeol aralarında aşçının cesur olmasına hayran kalmıştı.

Doktor tam ağzını açıp muhtemelen başka bir soru soracakken Baekhyun kısık, acı dolu bir şekilde fısıldadı ve hareket etti, herkesin dikkatini çekti. Restorandaki her bir insan Baekhyun'u izleyip ne olacağını beklerken odadaki sessizlik sağır ediciydi.

Yavaş yavaş Baekhyun gözlerini açtı ve başını sağa çevirdi. Gözleri açık olsa da tamamen uyanık gözükmüyordu. Daha çok hayal aleminde gibiydi. Jongin, Baekhyun'un tekrar uyandığını görünce konuşmasını durduramamıştı. "Baekhyun, sen—"

"Sessiz ol." Kyungsoo, kaşlarını çatsa da doktor da ona dik dik bakınca, muhtemelen o kadar bağırmadan bıkmıştı, lafını dinleyen sevgilisini hemen susturmuştu.

Baekhyun'un gözleri fazla açık kalmadı ve birkaç saniye sonra göz kapakları tekrar kapandı ama nefes alış verişi şimdi daha sakindi. Doktor iç çekti ve söyledi. "Düşündüğüm gibi... Yorgunluktan bayılmış. Hastaneye gitmesine gerek yok, tek ihtiyacı olan yatağa yatıp dinlenmek. Hastalığı yüzünden bağışıklığı düşmüş ve uykusuzlukla stresin birleşmesiyle birinin bayılması normal çünkü bedeninin işlemesi için dinlenmeye ihtiyacı var. Merak etmeyin, şimdi sadece uyuyor ve muhtemelen öğlene kadar uyanmayacak ve uyandıktan sonra yataktan en az yirmi dört saat çıkmamalı."

Odadaki herkes rahatlamayla iç çekti, müşteriler neler olduğunu konuşurken yerlerine geri dönmüşlerdi. Kyungsoo doktor ile konuşup uyandıktan sonra Baekhyun'a nasıl bakacağına dair daha fazla bilgi alırken Jongin ve Jongdae sarılmaya başlamıştı ve Chanyeol sadece orada durup uyuyan Baekhyun'a bakıyordu.

Sonra doktora teşekkür ettiler ve Jongin Baekhyun'u gelin tarzında kucağına alıp personel odasına taşıdı. Jongdae, Kyungsoo ve Chanyeol arkasından sessizce takip etti.

"Jongdae, seninle kalabilir mi?" Küçük odanın ortasında durduklarında Kyungsoo sordu. "Evin etrafında koşan iki tane beş yaşında çocuk varken Baekhyun'un dinlenebileceğini sanmıyorum."

"Ailemi biliyorsun, çok sorun çıkarırlar." Jongdae üzgünce söyledi ve Kyungsoo iç çekti ama Jongdae'yi Baekhyun'a bakamadığı için suçlamadı. Jongdae'nin ailesinin biraz... farklı olduğunu ve Jongdae'nin arkadaşlarının her biriyle bir sorunu olduğunu herkes biliyordu.

"Ama yalnız kalamaz. Ve dairesi buzdolabı gibi o yüzden hasta halde orada kalamaz." Jongin de konuştu, Jongdae'ye Baekhyun'unun dolabının hangisi olduğunu ona bir ceket getirmesi için söylerken Baekhyun'u tutuşu sıkılaşmıştı.

"Benimle kalabilir." Chanyeol önerdi ve üç kafa da aynı anda ona döndü. Birisi ona sorarsa eğer üçünün de Chanyeol'e bakmak için aynı anda kafasını çevirmesi bir nevi korkutucuydu.

"Hayatta olmaz." Jongdae homurdandı, Chanyeol'den başını çevirdi ve Baekhyun'un CEO ile kalma fikrini tamamen görmezden geldi. Kyungsoo ve Jongin bir şey demedi ama fikirlerinin Jongdae ile aynı olduğu belliydi.

"Ailem evde değil ve ev klima sayesinde gerçekten sıcak. Ben onunla ilgilenirim—"

"Baekhyun seninle kalmıyor." Jongin sertçe lafını böldü, ki bu Chanyeol'ü susturacak kadar şaşırtmıştı. Beyaz saçlı adama ona o kadar kin dolu bakıyordu ki Chanyeol o kızgın bakışlardan bakışlarını kaçırmak zorunda kalmıştı. "Bunun olmasının sebebi sensin."

"Ne?"

"Bu kadar şerefsiz olmasaydın—"

"Jongin, yapma." Jongdae Jongin'in lafını böldü, Baekhyun'un ceketini uyuyan adamın üzerine koydu. Baekhyun'a giydirebilirdi ama uyanmasından korkmuştu ve doktorun dediği gibi şimdi dinlenmeliydi. "Şuan tartışmak hiçbir şeyi çözmez."

Kısa sessizlik uzadı, bakışlarıyla birbirlerini öldüren Jongin ve Chanyeol'ün arasındaki gerginlik Kyungsoo ile bölündü. "Bence Baekhyun Chanyeol ile kalabilir."

"Ne?!" Hem Jongdae hem Jongin aynı anda bağırdı, Kyungsoo'ya yüzlerinden okunan şokla baktılar. Kyungsoo fikrini onayladığı için Chanyeol bile şaşırmıştı.

"Ama birkaç şartla." Kyungsoo ekledi ve Chanyeol'e doğru yürüdü, yüzünden sadece birkaç metre uzakta dururken Chanyeol'ün kişisel alanına girdi. Kyungsoo'nun ifadesinde duyguları açıktı ama minyon aşçıyı çevreleyen karanlık bir aura vardı. Chanyeol bundan hoşlanmadı.

"D-dinliyorum." Chanyeol cevap verdi, kekeledi.

Kyungsoo onu kravatından tuttu ve boyuna kadar sertçe çekti, Chanyeol'ü bir an ürküttü. Kyungsoo'nun ölümcül bakışı ona geri çekilmenin kötü bir fikir olacağını söylüyordu o yüzden Chanyeol sadece yutkundu ve öylece kaldı. "Ona gerçekten bakmak zorundasın. Tüm gün yatakta kalmalı ve sen onun kölesi olup her isteğini yapacaksın böylece hareket etmek zorunda kalmayacak. Anladın mı?"

"Evet." Chanyeol hemen yanıtladı.

"Ve ellerini kendine saklayacaksın. Ona uygunsuz bir şekilde biraz bile dokunsan önündekini keser pişirir ve sana yediririm. Net miyiz?" Kyungsoo tehlikeli bir şekilde kısık sesle sordu ve birçok kişi aşçının boş tehditler yaptığını düşünebilirdi ama Kyungsoo'nun büyük gözlerine bakan Chanyeol şartlarından birini kırarsa – özellikle de ikincisini - Kyungsoo'nun tehdidini gerçekleştirmek için iki kez düşünüp düşünmeyeceğini sorgulamaya cesaret etmedi.

"E-evet." Chanyeol kekeledi, korkmuş ifadesi Jongdae'nin ifadesiyle mükemmel uyuyordu. Ve sonra Jongin vardı, sanki Chanyeol'ün çükünün kesilmesi hakkında olan tüm konuşmaya kulak misafiri olmamış gibi Kyungsoo'ya sevgiyle bakan.

"Çok tatlı." Dedi Jongin, kısa olan aşçı Chanyeol'ü bırakıp sevgilisine dönünce gözleri Kyungsoo'nun gözleriyle buluştu. Hassiktir ne? Chanyeol düşündü. Ortada çok tatlı olan hiçbir şey yok!

"Jongin, Jongdae Baekhyun'u Chanyeol'ün evine götürün. Neler olduğunu söylemek için patronun dönmesini bekleyeceğim sonra sizi ararım." Dedi Kyungsoo, Jongin'in yanına gidip Jongin'in ağzına ulaşmak için parmak ucunda dururken onu kısaca öptü, hala Jongin'in kollarında olan Baekhyun'u incitmemeye dikkat etti.

"Tamam." Jongin gülümsedi.

Jongdae kolunu tutup onu restoranın arka kapısına doğru sürüklemeye başlayana kadar Chanyeol ikisinin birbirine garip bir şekilde veda edişini izledi. "Arabamı şuraya park ettim."

Dediği gibi Jongdae arabasını restoranın arka kapısının önüne park etmişti. Arabasının kilidini açan Jongdae Jongin için BMW'sinin kapısını açtı ve diğer yana gidip sürücü koltuğuna oturdu. Chanyeol birkaç saniye sonra yolcu kapısını açan Kyungsoo ile birlikte gelen Jongin ve Baekhyun'u beklerken yolcu koltuğuna yerleşmişti, Kyungsoo Jongdae'nin ve Chanyeol'ün iş çantalarını CEO'nun kucağına attı ve sonra da gitti. Öylece.

Kabanlarımız ne olacak? Diye sormak istemişti ama sonra kabanların Baekhyun'un üzerinde olduğunu fark etti.

"Hazır mısınız?" Jongdae arabayı çalıştırırken sordu.

"Evet." Jongin bakışlarını Baekhyun'dan çekmeden söyledi, sanki bakışlarını bir an çekse Baekhyun'un kaybolacağından korkar gibi arkadaşını izliyordu.

"Gidelim o halde."

Chanyeol'ün evine kadar giderlerken CEO dikiz aynısından Jongin ve Baekhyun'u izlemeyi engelleyememişti, Jongin Baekhyun'un saçını nazikçe okşarken genç olanın parmaklarının her bir hareketini takip ediyordu gözleri.

--

Chanyeol'ün evine vardıklarında Chanyeol odasına doğru yürümeye başlamışken Jongdae durdurmuştu. "Senin odanda kalmayacak."

"Çalışmam gerek ve çalışma odam benim yatak odam ayrıca." Chanyeol açıkladı, gözleri ona güvenmeyerek bakan Jongin'e kaydı. "Başka bir odadayken ona bakamam, değil mi?"

"Tanrım, git hadi." Jongin gözlerini devirdi ve bu kadarcık onay Chanyeol'ün odasına doğru gitmeye devam etmesine yetmişti.

Chanyeol yatak odasının kapısını açtı ve yürürken ona bir kez olsun bakmayan Jongin için kapıyı açık tuttu, doğrudan yatağına yöneldi. Dikkatlice Baekhyun'u yatardı ve soğuk havadan Baekhyun'u koruyan kabanların hepsini Jongdae'ye verdi.

"Ona bir pijama üstü falan verebilir misin? Bu kıyafetlerle rahat olacağını sanmıyorum." Diye sordu Jongin ve soruş şekli sanki Chanyeol'den fiziksel olarak acı ister gibiydi. Chanyeol buna yorum yapmadı, Baekhyun'un arkadaşıyla yine bir tartışmaya girmek istemiyordu ve Jongin'e alaycı bir şey demek yerine Jongin Baekhyun'un ayakkabılarını çıkarırken Chanyeol dolabına gidip beyaz sade bir tişört aldı. Kolayca yakalayan Jongin'e attı ve neredeyse duyulmaz bir teşekkür mırıldandı.

Sonra, Baekhyun'u yavaşça soymaya başladı, kotundan başlayıp onu indirdi ve Baekhyun'un uzun bacaklarını açığa girdi. Chanyeol'ün nefesi boğazında takılı kaldı ve bakışlarını kaçırmak istemesine rağmen yapamadı. Jongin işini yaparken Baekhyun'a bakmaya sadece devam etti, kötü düşünceler Chanyeol'ün aklında belirmemeliydi.

Jongdae Baekhyun'u kotunu katlarken Baekhyun'un dar kotunu çoraplarıyla birlikte yere atan Jongin yetenekli parmaklarıyla Baekhyun'un üniformasının düğmelerini teker teker açmaya başladı ve Chanyeol Baekhyun'un çıplak göğsünü görünce gözle görülür bir şekilde gerildi, esmer olanın karnına dokunmak için olan güçlü arzusuyla parmakları karıncalandı. Çok geçmeden Baekhyun'un gömleği tamamen gitti ve Byun Baekhyun'un yatağında neredeyse çıplak yatmasının görüntüsüyle Chanyeol'ün boğazı kurudu. Baekhyun'u yatağında daha farklı hayal etmişti gerçi.

"Sertleşmemeye çalış." Jongdae gözünün ucuyla Chanyeol'e baktı, muhtemelen Chanyeol'ün gözlerini Baekhyun'un üzerinde hissetmişti ve CEO hemen bakışlarını kaçırdı, öyle bakarken yakalandığı için utanmıştı. Genç olan sadece sırıttı ve Chanyeol'ün ona verdiği tişörtü aldı, son derece özenle Baekhyun'un üzerine giydirdi.

Baekhyun uyumak için daha rahat kıyafetler giydiğinde Jongin onu bu sefer gerçek yorganla sardı.

"Sertleşmemelisin." Jongin kendi kendine mırıldandı. Sonra Chanyeol'e döndü ve gözlerini kıstı. "Eğer tek bir şey—"

"Yapmayacağım!" Daha Jongin cümlesini bitiremeden Chanyeol temin etti, sesi niyet ettiğinden daha yüksekti. Sadece birkaç dakika önce personel odasında Baekhyun'a dokunmaması için onu uyaran Jongin'in şeytan sevgilisinin anısıyla titredi ve Chanyeol gerekli bir şey olmadıkça Baekhyun'a dokunmamaya zaten karar vermişti, Kyungsoo'nun dediğini yerine getirmesinden çok korkmuştu.

"Güzel." Jongin Baekhyun'a döndü, alnından birkaç saçı çekti. Chanyeol'ün duyamadığı bir şeyi Baekhyun'a söylerken dudaklarını hareket ettirdi ve sonra Jongin kalkıp Baekhyun'a son defa bakarak arkasında Jongdae ile kapıya doğru yürümeye başladı.

Chanyeol onları kapıya kadar geçirdi, giderlerken Jongdae Chanyeol'ün ihtiyacı olduğu belgeleri vardı. Chanyeol yokken şirkette neler oluğunu konuşmuşlardı ve Jongin bu sürede sessiz kalmıştı, bu konuya dair diyecek bir şeyi yoktu.

Ön kapıya geldiklerinde konuşmuştu yalnızca, Jongdae arabasına doğru gidip ikisini yalnız bırakırken kapı azında durdu ve Chanyeol'e döndü. "Dinle, aklında ne var ya da niyetin ne bilmiyorum ama burada söz konusu benim arkadaşım ve o buradayken ona bakacağına dair bana söz vermelisin."

Jongin'in ses tonunda Chanyeol'e karşı öfke ya da kin yoktu, çaresizlikle doluydu. Chanyeol Jongin'in arkadaşını bir yabancının ellerine bırakarak neler çektiğini hayal bile edemiyordu. Baekhyun'un muhtemelen dediklerine göre Jongin ona güvenmiyordu bile ama başka şansı olmadığı için Baekhyun'u Chanyeol'ün ilgisine bırakıyordu. Chanyeol aynı durumda olduğunu ve Jongdae'yi güvenmediği biriyle bıraktığını düşündüğünde o da en ufak bir sözü bile isterdi.

"Ona bakacağım." Chanyeol ciddiyetle söyledi, doğrudan Jongin'in gözlerinin içine baktı. "Yemin ederim."

"İyi olur." Jongin arkasını dönüp Jongdae'nin arabasına gitmeye başlamadan önce sadece bunu dedi, Chanyeol'ü kapı azında tek başına dururken bıraktı. Genç olan yolcu koltuğuna otururken bir kez daha göz göze geldiler ve araba gidene kadar göz temasını kesmediler.

"Ona bakacağım." Chanyeol kendi kendine bir kez daha tekrar etti, sözünü tutmakta kararlıydı.

--

Chanyeol Jongdae'nin Chanyeol'ün evinden Jongin ile gitmeden önce ona verdiği belgeleri inceliyordu, yanındaki yorganın sesini duyduğunda CEO yatağında yatan kişiye bakmak için sandalyesinde döndü.

"Sonunda uyandın." Lambadaki ışık gözlerine çarparken Baekhyun'un hareket ettiğini görünce söyledi. Esmer olan gözlerine saldıran can sıkıcı ışıktan kurtulmak için başını yastığa gömerken göz kapaklarının bir kez daha kapanmasına izin verdi, bir top halini aldı ve yorganı kendine daha sıkı sardı.

Chanyeol, onun yatağında gittikçe yerleşirken yumuşayan ifadesinden, memnun, kısık bir şekilde iç çekerken kaşlarının arasındaki çatışın gitmesinden dolayı Baekhyun'un uyumaya devam etmeye karar verip vermediğini merak etti. Baekhyun'un uyumaya daha çok ihtiyacı olduğunu kendi kendine söyleyen Chanyeol işine geri dönmek için hazırlandı ve esmer olanın biraz daha dinlenmesine izin verdi fakat birdenbire Baekhyun'un gözleri açıldı ve bir saniyede oturur pozisyona geldi. Gözleri buluştu ve Chanyeol Baekhyun'un kahverengi kürelerindeki korkmuş bakışıkla karşılaştı. "Burada ne işin var?"

"Burası benim evim." Chanyeol elinde tuttuğu kalemi masaya koyarken kıkırdadı ve sandalyeden kalktı, kral boyu yatağa yürüdü ve kenarına oturdu. Baekhyun'a yaklaşmadığına emin oldu, esmer olanı korkutmak istemiyordu.

"O zaman senin evinde ne işim var?" Baekhyun sordu, ellerindeki yorganı sertçe sıktığı belli oluyordu. Baekhyun içinde olduğu tanınmadık odayı incelemek için etrafına baktığında göz teması kesilmişti. Oldukça rahatsız ve gergin gözüküyordu ama Chanyeol onu suçlayamazdı. Buraya nasıl geldiğini hatırlamadan bir yabancının evinde uyanmak stresli olmalıydı.

"Sen–"

"Ve bu benim tişörtüm değil--... Pantolonum nerede be?!" Baekhyun bağırdı, siyah baksır ve çok büyük olduğu için kesinlikle ona ait olmayan beyaz sade bir tişört dışında hiçbir şey giymediğini öğrenince korkmuştu. Chanyeol açıklamak için ağzını açsa da Baekhyun ona izin vermedi, yorganı attı ve yumuşak yataktan kalktı. "Gerçekten sapık bir seri katil misin yoksa—"

Chanyeol Baekhyun'un tek bir adımla tökezlemesini ve dengesini kaybetmesini izledi, bacakları onu taşımıyordu ve minyon adam kendini incitmeden önce Chanyeol onu yakalamasaydı çoktan yere düşecekti.

"Bana ilaç falan mı verdin?" Baekhyun tüm dünyası dönerken fısıldayarak sordu, görüşü bulanıktı. Bacakları çok ağır gelse bile Baekhyun CEO'yu kendinden itmeye çalıştı ama Chanyeol yerinden bile oynamamıştı. Uzun olan onu kaldırırken ve yatağa koyarken Baekhyun paniklemeye başladı, Baekhyun'u yorgana bir kez daha sardı.

"Hareket etme, hala halsizsin." Dedi Chanyeol, onu yorgana sararken Baekhyun'un itirazlarını görmezden geldi. "Doktor en az yirmi dört saat yatakta kalmalısın dedi."

"Ne doktoru? Sen—Ne tür bir oyun oynuyorsun?" diye sordu Baekhyun, yatağın diğer yanına dönerken, aralarındaki mesafeyi gittikçe büyültürken sesindeki korku kolayca belirlenebilirdi. Tekrar ayağa kalkacak ya da buradan kaçacak kadar güçlü hissetmediği doğruydu çünkü bacakları şimdi işe yaramaz görünüyordu ama yine de Chanyeol'den olabildiğinde uzağa gitmeye ihtiyacı vardı.

Esmer olanın ne kadar korktuğunu gören Chanyeol Baekhyun'un gerçekten Chanyeol'ün onu öldürmeye niyeti olan bir seri katil olduğunu düşündüğünü varsaymıştı, ki bu oldukça komikti. Chanyeol Baekhyun'un aptallığına gülmek istiyordu ama bu diğerini daha da korkuturdu o yüzden dürtüsüyle savaştı.

"Seri katil değilim ve sana ilaç vermedim." Dedi Chanyeol, gözle görülür bir şekilde, ama biraz, rahatlayan Baekhyun için işleri netleştirdi. Hala Chanyeol'e şüpheyle bakıyordu o yüzden Chanyeol devam etmeye karar verdi. "Restoranda bayıldın. Ambulans çağırmak istedik ama neyse ki müşterilerden biri doktordu ve seninle ilgilendi."

"Bu hala neden senin evinde olduğumu açıklamıyor." Baekhyun belirtti, Chanyeol'ün kısa açıklamasıyla memnun olmamıştı.

CEO iç çekti ve devam etti. "Doktor hastaneye gitmene gerek olmadığını, çokça dinlenmeye ihtiyacın olduğunu söyledi. O yüzden seni buraya getird—"

"Üzerimi çıkaran sen miydin?" Baekhyun lafını böldü, üzerindekilerin onun olmadığını hatırladı ve üzerindeki bu tişörtü giydirmek için gömleğini ve kotunu birisi çıkarmış olmalıydı ve burada başka kimse olmadığı için muhtemelen Chanyeol'dü.

"Hayır, Jongin'di." Chanyeol yanıtladı.

"O nerede? Seninle beni yalnız bırakmazdı." Dedi Baekhyun ve başını iki yana salladı, Baekhyun'un Jongin'e dediği onca şeyden sonra en yakın arkadaşının onu Chanyeol ile yalnız bırakacağına inanmıyordu.

"Bırakırdı ve bıraktı." Chanyeol belirtti ama Baekhyun'un arkadaşını, yalnız kaldıklarında esmer olana uygunsuz hiçbir şey yapmayacağına dair nasıl kabul ettirmeyi başardığından bahsetmedi ve Baekhyun'un bu konuda bir şey sormamasını umuyordu. Onu tehdit eden Kyungsoo'yu hala unutmaya çalışıyordu.

Baekhyun ona hala şüpheyle bakıyordu, boğazını temizledi, Chanyeol konuyu değiştirmeye karar verdi. "Bir süredir bir şey yemediğin için aç olmalısın. O yüzden... uhm, ne yemek istersin?"

"Aç değilim." Baekhyun inatçı bir şekilde yanıtladı, bir şey yemek için ölüyor olsa bile. Sabahtan beri yediği tek şey Kyungsoo'nun çikolatalı pastasıydı.

"Pekala, aç olup olman önemli değil, bir şeyler yemelisin." Chanyeol açıkladı. "Yemekle gelen enerjiye ihtiyacın var."

"Aç değilim." Aynı cümleyi tekrar etti. Baekhyun yatağa iyice sindi, sadece gözleri görülebilir olana kadar yorgana kendini gömdü. Bu şekilde bir çocuk gibi görünüyordu ve hareketleri de çocuk gibiydi. Chanyeol çocuklarla nasıl baş edeceğini bilmiyordu.

"Hadi, Baekhyun." Chanyeol yalvardı. "Seninle ilgilenmezsem Jongin beni öldürür."

"Öldürsün o zaman." Baekhyun Chanyeol'e baktı ve arkasını döndü böylece şimdi Chanyeol'e bakan sırtıydı.

Çok çocuksu, Chanyeol bir elini hüsranla saçında gezdirirken düşündü. Yaptığına karşılık böyle bir davranışı muhtemelen hak etse de. Pazar gününden sonra Baekhyun büyük olasılıkla ondan nefret ediyordu ve Chanyeol ile yalnız kalmak ona pek çekici geliyor gibi durmuyordu.

"Basit bir şeyler yapacağım. Çok iyi bir aşçı değilimdir." Chanyeol yataktan kalktı, Baekhyun'un tepkisini beklese de kısa olan yorganın altında hareket etmedi, Chanyeol'ün varlığını tamamen yok saydı.

İç çeken Chanyeol masadan Baekhyun'un telefonunu aldı ve yatağın diğer tarafına yürüdü. Baekhyun Chanyeol'den diğer tarafa dönmeye çalıştı ama elindeki telefonunu görünce durmuştu. Bir şey diyemeden önce Chanyeol telefonu ona uzattı ve söyledi. "Jongin'ü ara da iyi olduğunu bilsin."

Hiçbir şey demeden Baekhyun Chanyeol'ün elinden telefonu aldı ve bir kez daha arkasını döndü, ona bakmadı bile.

"Birkaç dakikaya gelirim."

Cevap yok.

"Bir şey istersen bana seslen."

Yine, Baekhyun cevap vermedi. Chanyeol yok sayılma hissinden nefret ederdi ama bu tribi hak ettiğini biliyordu o yüzden başka bir şey demeden odasından çıktı, Baekhyun'u yalnız bıraktı.

--

CEO odadan derin bir nefes vererek çıkarken Baekhyun gözleriyle Chanyeol'ü takip etti. Chanyeol burada değilken nefes almak aniden çok daha kolaylaşmıştı ve Baekhyun'a göre tek bir kişi için çok büyük olan bir odada tek başınaydı.

Bir süre Baekhyun odaya meraklı gözlerle baktı sadece. Bu oda Chanyeol'ün olsa da – en azından Baekhyun öyle düşünüyordu – onun gibi durmuyordu. Baekhyun Chanyeol'ü ya da ne tip biri olduğunu bilmiyordu bu yüzden Chanyeol'ün kişiliğinin odasıyla uyup uymadığını söyleyemezdi ama oda birisinin yatak odasından çok otel gibi hissettiriyordu. Rafları ve Chanyeol'ün masasını süsleyen çerçevedeki fotoğraflar dışında bir yabancıya kimse bu odanın Chanyeol'e ait olduğunu söyleyemezdi. Fotoğraflar dışında bu odaya dair kişisel hiçbir şey yoktu, soğuk olan odaya biraz sıcaklık veren tek şey fotoğraflardı.

Chanyeol'ün yatağa kendisininkinden daha yumuşak ve rahat olsa da Baekhyun burada oldukça huzursuz hissetmişti. Sadece yatakta değil de tüyün üzerinde uzanıyor gibiydi. Kendini daha da gömdü, yüzü kadife gibi yumuşak olan yastıkta kaybolurken farkında olmadan Chanyeol'ün kokusunu soludu. Chanyeol'ün ne kadar iyi koktuğunun düşüncesi Baekhyun'un aklının en karanlık yanlarına iteklendi, sonsuza kadar görmezden gelinmeye ve sonunda unutulmaya hazırdı. Sonuçta bu tür düşünceler tehlikeliydi.

Elindeki telefonu hatırlayan Baekhyun sırt üstü uzandı ve telefonun kilidini açtı, hızlıca Jongin'i aradı. Telefon dört kez çaldıktan ve Jongin hala açmadıktan sonra Baekhyun ağzından çıkan hüsran dolu bir sesle telefonu kapatmaya hazırdı ancak son anda hattın diğer ucundan bir ses onu selamladı. Ama açan Jongin değildi.

"Hey, Baekhyun," dedi Kyungsoo. "Jongin'i çağırıyorum hemen. İkizlerin yanında yine muhtemelen bu yüzden telefonun çaldığını duymadı."

Oh, tabi. Baekhyun Kyungsoo'nun ailesinin bu hafta ziyaret edeceğini tamamen unutmuştu, hatta Jongin hafta boyunca stresliydi. Baekhyun Jongin'in neden Kyungsoo'nun teyzesi, eşi ve çocuklarının ziyareti için bu kadar gerildiğini anlamamıştı çünkü Jongin onlarla daha önce zaten tanışmıştı. Arkadaşı bunun diğerlerinden farklı olduğunu açıklamaya çalışmıştı çünkü o zamanlar Jongin ve Kyungsoo birlikte yaşamıyordu ama Baekhyun bunun neden önemli olduğunu anlayamıyordu.

"Hayır, hayır, çağırmana gerek yok. Ona sadece daha iyi olduğumu ve endişelenmesi gerekmediğini söyle." Dedi Baekhyun, Jongin'in onun için ikizleri bırakmasını istemiyordu, çocukları nasıl sevdiğini çok iyi biliyordu.

"Emin misin?" Kyungsoo sordu.

"Evet." Baekhyun telefonda konuştukları için Kyungsoo'nun onun başını salladığını göremediğini hatırladıktan sonra yanıtladı. "Yarın ararım, o yüzden—"

"Bekle." Baekhyun veda edip kapatmadan önce Kyungsoo lafını böldü. "Jongin'e kızıyorsan kızma. Chanyeol iyi hissedene kadar onunla kalmanı önerdiğinde evet diyen bendim. Jongin hep karşı çıkmıştı."

"Neden ama? O resmen bir yabancı. Ayrıca Jongin sana Chanyeol ile... Durumumu söylemiştir kesin. O yüzden, neden?" Baekhyun sordu, istediğinden daha sert ve kızgın çıkmıştı sesi.

"O Jongdae'nin en yakın arkadaşı, Baekhyun o yüzden yabancı değil." Kyungsoo hızlıca devam etti, Baekhyun'a bir şans verirse esmer olanın hemen itiraz etmeye başlayacağını biliyordu. "Başka nerede kalacaktın? Ailem burada olduğu için Jongin ve benimle kalamazsın ve benim evim hepimiz için yeterince büyük değil. Jongdae'nin ailesi seni muhtemelen uyurken öldürür ve senin dairen kuzey kutbunun diğer adı."

"Dairemde donmayı tercih ederd—"

"Baekhyun, altı üstü iki gün sadece. Zaten hep uyuyor olacaksın. Ve Jongin yarın seni ziyaret etmeyi düşünüyor, Chanyeol'ün seninle ilgilenip ilgilenmediğine bakacak. Yüzleşmeye bak, olur mu?" Kyungsoo'nun sesinden çaresizlik akıyordu, yalvaran ses tonu Baekhyun'un sinirini alıp götürdü. Her zamanki gibi Kyungsoo haklıydı – Baekhyun gerçekten yorgundu ve muhtemelen uyuyarak geçirecekti iki günü, sonunda dinlenebilecekti. En başından beri Chanyeol sorun çıkarıp duruyordu ve Baekhyun onu hep görmezden gelmişti. Bu sefer de farklı olması gerekmiyordu, Chanyeol'ü yok saymak yeterine kolay olmalıydı. Ve yarın Jongin de yanına gelecekti o yüzden sonraki saatleri Chanyeol ile geçirmek zorunda kalmayacaktı.

"Tamam." Baekhyun derin bir iç çekerek pes etti. "Ama hala kızgınım."

"Biliyorum, üzgünüm." Kyungsoo'nun hiçbir alay olmadan üzgün olduğunu söylediğini duymak garip gelmişti ve kesinlikle tam Kyungsoo'luk gibi gelmemişti. Baekhyun Kyungsoo'nun onu Chanyeol ile bıraktığı için gerçekten kötü hissediyor olduğunu düşündü.

"Sadece yarın gelin, lütfen."

"Geleceğiz ve – Tanrım Jongin dikkat –" Kyungsoo'nun sesi yüksek bir çarpışmayla azaldı, ses bir şeyin kırılmasına benziyordu. Çocuklar gülüşü ardından takip etti ve Baekhyun'un neler olduğunu düşünmek için çok çaba harcaması gerekmemişti. " – et."

Baekhyun Kyungsoo'nun mağlup ses tonuna gülmesini engelleyememişti. Zavallının işi zordu, tek seferde üç çocukla uğraşıyordu, sadece Kim Jongin isimli koca bebekle değil.

"Onu öldüreceğim." Baekhyun Kyungsoo'nun nefesinin altından mırıldanmasını duyabildi.

"Öldürme. Yarın buraya gelmesine ihtiyacım var."

"O zaman onu sonra öldüreceğim." Sonunda bir anlaşmaya vardılar. "Bir şey ye ve uyu, tamam mı? Çok yakında geleceğiz."

"Tamam, anne." Baekhyun aşçıyla alay etti, sonra bu sefer bölünmeden veda etti. Kyungsoo'nun kapatmadan önce Jongin'in adını hüsran dolu bir sesle seslenmesini duyabilmişti ve Baekhyun Kyungsoo'nun kızgın yüzünü gördüğünde Jongin'in korkmuş yüzünü hayal edebiliyordu.

Çağrıyı bitirdikten sonra Baekhyun kollarını yaydı ve telefonun elinden yatağa düşmesine izin verdi. Bir süre düşünmeden beyaz tavana baktı, gözleri tekrar kapanmaya başlamıştı, uykusuzluk ona geliyordu. Baekhyun uyumak istedi ama acıktığı için karnı ağrırken uyuyakalmak zor geliyordu. Ama şimdi aç olmaktan çok yorgundu ve bu yüzden belki on beş dakikalığına gözlerini kapalı tuttuktan sonra kendini yarı uykulu bulmuştu. Chanyeol yemek dolu bir tepsiyle odaya girince huzurlu olacak bir kestirme Baekhyun'un elinden kayıp gitmişti ama.

Baekhyun sırf Chanyeol ile yüzleşmemek için uyuyor gibi yapabilirdi ama kısık bir küfrü duyunca Baekhyun'un merakı daha ağır bastı. Gözlerini açıp Chanyeol'ü görmek için başını yana çeviren Baekhyun Chanyeol'ün odaya girişine tanık oldu, mutlu gözükmüyordu.

"Ben yokken uyuyakalmandan korktum." Dedi Chanyeol, sanki Baekhyun, Chanyeol odaya girmeden önce tam olarak onu yapmaya çalışmıyormuş gibi.

Chanyeol Baekhyun'a doğru yürüdü, yatağın kenarına oturdu ve yemek dolu tepsiyi bıraktı. Boğazını gergince temizleyip tekrar konuştu. "Ne seveceğini bilmiyordum o yüzden Jongdae'yi arayıp sordum."

"Sırf bu yüzden Jongae'yi mi aradın?" Baekhyun kendini durduramadan önce sordu, Chanyeol ile konuşmaman ve dev olanın varlığını tamamen görmezden gelme niyeti bir anlığına unutuldu.

"Aç olmadığını söyledin ama yine de yemen gerek... o yüzden, sevdiğin bir şeyi getirirsem yiyeceğini düşündüm." Chanyeol açıkladı, boynunun arkasını gergince kaşıdı. Baekhyun hareket etmeden sadece ona bakınca Chanyeol tepkisi Baekhyun'a garipçe uzattı ve sonra tekrar bakışlarını kaçırdı.

Baekhyun oturdu, tepsiye çarpmamaya dikkat etti ve sırtını yatak başlığına dayadı. Gözleri tepside gezindi ve Baekhyun bir sürü meyve ve iki parça pasta gördü. Meyveler kesilmişti ve iki tabağa mükemmel bir şekilde dizilmişti ve Chanyeol bunu yaparken gerçekten uğraşmış gözüküyordu.

"Şuan evimde olanlar sadece bunlar çünkü Cumartesi gününe kadar dönmeyecektim ve hizmetçilerimize de bir haftalık izin vermiştim o yüzden kimse alışverişe de gitmedi. Ve hepsi sağlıklı falan işte." Chanyeol hızlıca söyledi, kendini Baekhyun'a açıklamak için çaresizdi. "Ama istersen bir şey sipariş edebilir—"

"Gerek yok. Bu yeterli." Baekhyun, CEO'nun kelimelerle boğuşmasını görmek istese de onu durdurdu. Ayrıca, meyveleri gerçekten seviyordu ve midesinin yemeklerin varmasını bekleyebildiğini sanmıyordu.

"Hangisini yemek istersin?" Chanyeol tepsideki iki farklı pastayı işaret etti. "Akşam için pasta yemek istemiştim ama senin de yemek isteyeceğini düşündüm. Hangisi bilmiyordum ama, o yüzden... seç. Biri çikolatalı ve diğeri çilekli."

Baekhyun iki pastaya baktı ve sonra esmer olan dışında her yere bakan Chanyeol'e baktı. Bu Baekhyun'u bir nevi kızdırmıştı, konuşurken Chanyeol'ün gözlerinin içine bakamayışı. "Çilekli olanı alacağım."

"Tamam." Chanyeol başını salladı ve çikolata pastalı tabağı eline aldı. "Çilekli olmanı seçmeni umuyordum bir nevi. Bunu daha çok seviyorum."

"Çikolatalı çok seviliyor." Baekhyun düz bir şekilde söyledi. Baekhyun çikolatayı sevmiyor değildi. Seviyordu aslında. Özellikle de Kyungsoo'nun yaptığı çikolatalı tatlıları.

"Ama lezzetli." Chanyeol itiraz etti, bir parça kesti ve ağzına attı. Sonunda Baekhyun'a baktı ve göz teması kurdular.

"Ananaslı pizzanın aksine." Baekhyun nefesinin altından mırıldandı, birkaç gün önce Chanyeol'ün dünyadaki en iyi şeyin ananaslı pizza olduğunu söylemesini hatırladı. Saçmalık.

"Pardon?"

"Asıl senin korkunç pizza tadına pardon." Dedi Baekhyun ve bir parça elmaya uzandı, Chanyeol ile göz teması kurarken ağzına attı. Birkaç saniye sonra Baekhyun ilgisini yemeğe çevirdi, bu sefer çileği yedi.

Sessizlik takip etti ve Baekhyun kendini yemek yiyerek meşgul etti, olabildiğince hızlı karnına yemek göndermek istiyordu böylece geri uyuyabilirdi. Chanyeol de bir şey dememişti, Baekhyun sık sık ona baktığını yakalasa da. Aralarında yemek dolu bir tepsiyle Chanyeol'ün yatağında oturdular ama Baekhyun hala Chanyeol çok yakınmış gibi hissediyordu. Uzaklaşmak, aralarına mesafe koymak istiyordu ama gidebileceği hiçbir yer yoktu ve Baekhyun Chanyeol'e öylece odasından gitmesini söyleyemezdi.

On dakikalık sessizlikten sonra Chanyeol sonunda konuştu. "Baekhyun?"

"Hm?" Baekhyun Chanyeol'ün dinlediğini bilmesine izin vermesi için hımladı ama onunla yüz yüze gelmek için başını kaldırmadı. Önündeki meyvelere bakıyordu, ne yiyeceğini bilmiyor gibi gözüküyordu ama aslında esmer olan sadece Chanyeol'ün gözlerinden kaçıyordu.

"Pazar günü hakkında..." Chanyeol'ün sesi gitgide azaldı, devam etmeden önce durdu, Baekhyun'un tepkisini dikkatlice izledi. Pazar günü bahsedilince Baekhyun gözle görülür bir şekilde donup kaldı ve yutkundu, bu konunun bu kadar çabuk ortaya çıkmasını beklemiyordu. Elbette, Baekhyun Chanyeol'ün birlikte geçirdikleri akşamdan bahsedeceğini biliyordu ama bu çok ani olmuştu.

"O konudan bahsetmeyelim." Baekhyun söylerken sesinin çok normal çıkması için uğraşmıştı ama içinden deliriyordu. Gerginliğini yatıştırmak için çilekli pastaya uzandı ve büyük bir parça kesti, tamamını ağzına sıkıştırdı. Belki Chanyeol Baekhyun'un tek bir soruya cevap veremeyecek halde görürse – çünkü ağzı pastayla doluydu – konuyu kapatırdı.

Baekhyun yanılmıştı.

"Lütfen, dinle—"

"Hayır." Baekhyun lafını böldü, Chanyeol'ü susturmak için ağzını açarken az daha pastayı ağzından düşürecekti. Baekhyun'un Pazar günü için konuşmak istemediği şimdi daha netti ama CEO – her zamanki gibi – işareti almadı ya da Baekhyun'un itirazlarını yok saydı.

"Baekhyun, ben sadece istiyorum ki –"

"Sen sadece ne istiyorsun?" Baekhyun pastanın geri kalanını yuttu, kelimeleri ağzından zehirmiş gibi çıkardı. Baekhyun'un böyle terslemesini beklemeyen Chanyeol çikolatalı tatlıyı az daha düşürecekti, ani sert ses tonuyla şaşırmıştı. "O kadar çabandan sonra seni neden reddettiğimi?"

"Hayır! Öyle değil." Tabağı yatağa dikkatlice koyan Chanyeol içgüdüsel olarak Baekhyun'un koluna uzandı. Çünkü Chanyeol hislerini ten teması kurarak ifade eden ve sevgisini gösteren biri olduğu için Baekhyun'un kolunu tutup duygularını dokunuşuyla aktarmak çok normal gelmişti. Fakat Baekhyun temastan biraz bile hoşlanmadı.

"Bana dokunma." Baekhyun dişlerini sıktı ve Chanyeol'ün elini itti, genç olana kaşlarını derince çattı. Pastayı tepsiye koydu böylece mümkün olduğunda Chanyeol'den uzaklaşabilirdi, kendini yatağın öbür ucuna itti.

"Üzgünüm." Chanyeol hemen özür diledi ve elini geri çekti, kucağına koydu. "Alışmışım sadece."

"Eminim." Baekhyun'un imasından ve tek kelimeden sonra yüksek bir homurdanmadan sonra Chanyeol cümlesinin nasıl kötü çıktığını fark etti.

"Öyle demek istememiştim." Chanyeol durumu kurtarmak için umutsuzca çabaladı ama ağzından çıkan her kelimeyle kendi mezarını kazıyor gibiydi. Tanrı bilir Baekhyun onun hakkında ne düşünüyordu.

"Umurumda değil." Baekhyun başını iki yana salladı, kaş çatışı yüzünden gitmedi. Chanyeol'e sertçe bakıyordu, tam olarak kızgın değil ama yine de sinirlenmiş gibi. "Konuşma sadece."

"Eğer açıklamama izin verirsen—"

"Yani bu benim mi hatam?"

"Hayır! Tanrım." Chanyeol homurdandı ve başı arkaya düşerken gözlerini kapattı. Baekhyun ile uğraşmak çok zordu, arkadaşları böyle bir çocukla nasıl baş ediyordu ki? "Sadece beni dinlemeni istiyorum, başka bir şey değil."

Baekhyun sinirli bir şekilde ofladığında ama yine de sustuğunda Chanyeol bunu iyi bir işaret olarak aldı. Sorun şuydu ki Baekhyun onu dinlemeye razı olduğunda Chanyeol Baekhyun'a söylemek istediği tüm kelimeleri unutmuştu. Aklında olan hem özür hem açıklama uçup gitmişti ve Chanyeol önündeki dudağını büken esmere sadece bakıyordu, söyleyecek çok şeyi vardı ama ağzı tek kelime etmeden açıktı hala.

Birkaç saniye sonra Baekhyun ona dönmüş ve Chanyeol'ün ağzını açtığını ama nasıl konuşulacağını unutmuş gibi tekrar kapattığını görmüştü. Baekhyun bunu Chanyeol'ün diyecek bir şeyi olmadığını olarak aldı, kendini açıklama şansı için bu kadar çok çabalamasına rağmen.

Kısık bir homurdanmayla Baekhyun yemeğine döndü, iki adamın etrafını saran gergin atmosferin hissiyle pastasını yedi. Bu neredeyse iştahını kapatıyordu. Neredeyse anahtar kelimeydi çünkü Baekhyun tatlı olan hiçbir şeyi reddetmezdi ve pasta resmen mükemmeldi.

"Yanlış anladın." Chanyeol birden fısıldadı, sesi o kadar kısıktı ki Baekhyun neredeyse duyamayacaktı. Bu Chanyeol'e bakmasını sağladı çünkü birlikte oldukları bu kısa sürede Chanyeol'ün sesini hiç bu kadar kısık duymamıştı. Bu kadar güçlü varlığı ve uzun boyuyla Baekhyun Chanyeol'ün Baekhyun'un kendisinden daha küçük görüneceğini hiç düşünmezdi.

"Anlamadım." Dedi Baekhyun, şaşkın halde Chanyeol'e baktı.

"Bunca zaman yanımda olmandan keyif aldım. Sırf seni baştan çıkarmak falan için rol yapmıyordum." Chanyeol açıkladı, pastasının kesilmiş dilimiyle oynadı, ağzına götürmedi.

Baekhyun bunu duyduktan sonra kaşlarını çattı, Chanyeol'ün söylediği şey esmer olanın Chanyeol onunla yatmaya çalışırken eğleniyormuş gibi rol yaptığına dair endişelerini yatıştırması gerekse de. "Beni davet ettiğinde bana asılmayı düşünmediğini sakın söyleme."

"Düşünmedim!" Chanyeol bağırdı.

"Yalan söylemeye devam edeceksen konuyu kapatmak en iyisi." Baekhyun başını iki yana salladı, pastadan bir başka parçayı kızarak yedi, ağzındaki lezzetli çilekli krema hissinin gerginliğini biraz bile olsa yatıştıracağını düşündü.

"Yalan söylemiyorum." İyi niyetlerini savunan Chanyeol ekledi. "Öncesinde hiçbir şey düşünmedim. Sadece seni daha iyi hissettirmek istedim, o an çok üzgün görünüyordun."

"Tamam, sana inanıyorum." Dedi Baekhyun ama sesinde çok güçlü bir alay vardı. Chanyeol'ün dudaklarından çıkan tek bir söze bile Baekhyun'un inanmadığı belliydi ve doğrusu bu Chanyeol'ü çok sinirlendirmişti. Şuan tamamen dürüsttü ve önündeki adam onu dinlemiyordu bile.

"İyi o zaman." Chanyeol ona gürleyince Baekhyun ürkmüştü, Chanyeol'ün sesinde kızgınlığı ve ses tonundaki yoğunluktan gerginliğini sezmişti. "Sana gerçeği söylememi mi istiyorsun?"

"Evet."

Derin bir nefes alan Chanyeol başladı. "Seni istiyorum ve istediğimi biliyorsun. Yatağımda benim tişörtümü giyerken seni gördüğümde aklımdan neler geçtiğini tahmin bile edemezsin." Baekhyun'un yüzündeki şok dolu ifadeyi gören Chanyeol durması gerektiğini düşünse de Chanyeol'ün dürüst olmasını isteyen Baekhyun'du o yüzden durmak yerine Chanyeol devam etti. "Ama hiçbir şey yapmaya çalışmayacağım çünkü istemediğini biliyorum ve ileride sana karşı kullanabilmek için sana bakmıyorum da ayrıca. İstediğim ve Pazar günü seni öpmeye çalıştığım için üzgün olduğumdan yapıyorum. Hepsini planladığımı düşünebilirsin – seni yemeğe çıkarmam, şakalarına gülmem, seninle aptalca şeyler için tartışmam, yemeği ısmarlamam ve seni eve bırakmam – ama bu doğru değil. Seni neşelendirmek istedim, başka hiçbir şey değil. Akşam boyunca tabi ki uygunsuz düşüncelerim vardı, öyle bakarsan beni suçlayamazsın ama sırf seni öpmeye çalıştığım için sana ilgim varmış gibi davranarak tüm akşamı geçiren bir pislik olarak beni görme. Anın büyüsüne kapıldım ki zaten bunun için gerçekten üzgünüm."

Chanyeol'ün ağır nefes alış verişi dışında oda tekrar sessizleşti. Kızıp tüm o şeyleri düşünmeden söylemeyi istememişti ama Baekhyun'un onu görmezden gelişi onu delirtmişti. Bu da garipti çünkü Chanyeol ne olursa olsun hüsranını saklayarak büyümüştü, zalim iş dünyasında sakin durmak önemliydi. Nedense Baekhyun birkaç kelimesiyle onun bu sakin halini alıp götürüyordu. Bu kadar nefes kesici ve güzelliğiyle insanların ilgisini çeken Baekhyun'un karakteri görünüşü kadar kusursuz değildi belli ki.

Düşüncelerine fazla dalan Chanyeol, o konuşurken Baekhyun'un büyüyen küçük gözlerini fark etmemişti, dürüstlüğü Baekhyun'u o kadar şaşırtıştı ki Chanyeol her şeyi döküp sonunda bir özürle bitirdiğinde dili tutulmuştu. Konuşurken Chanyeol gerçekten korkutucu görünüyordu ama şimdi Baekhyun'un bir şey demesini beklerken yine tekmelenmiş, küçük ve savunmasız bir yavru köpek gibi görünmeye geri dönmüştü.

Ve gerçekten bir şey söylemek istiyordu, herhangi bir şey ama hala Chanyeol'ün dediklerini düşünüyordu. Chanyeol'e ne diyeceğini bilmemesine rağmen Baekhyun – yine – Chanyeol'ün birkaç dakikadır açıklamaya çalıştığına inanmak yerine Siwoon'un sözlerine inanıp Chanyeol hakkında yanıldığını fark etmekle gelen suçluluğu hissedebiliyordu.

Kimse bir geceliğin sözünü almasa boş zamanını seninle geçirmez istemezdi. Şimdi bile, bu cümleyi hatırladığında Chanyeol'ün doğruyu söylediğine dair güvenme sorunu vardı ama uzun adamın düşen omzuna bakınca tüm güven sorunu yavaş yavaş kayboluyordu.

"O zaman... uhm, ben gidip – bulaşıkları yıkayayım... evet." Chanyeol kendi kendine başını salladı ve ayağa kalktı, yenmemiş çikolatalı pasta tabağını tepsiye koydu. Baekhyun kaçıp gitmesini durdurmak için bir şey diyemeden – evet, Chanyeol'ün yaptığı tam olarak buydu ve Baekhyun biliyordu – Chanyeol çoktan kapıya gelmiş, bir eliyle tepsiyi tutarken diğer eliyle kapıyı açmıştı.

Baekhyun sonunda konuşmak için cesareti bulmuştu ama bu sefer de Baekhyun ilk heceyi söyleyemeden önce Chanyeol lafını bölmüştü. "Çıkan haber için de üzgünüm ayrıca." Dedi, ayrıntı vermesine gerek yoktu, ikisi de Chanyeol'ün bahsettiği haberin ne olduğunu biliyordu. Sonra Chanyeol gitti, Baekhyun'u odada tek bıraktı.

Hayal kırıklığıyla bir iç çeken Baekhyun pastanın geri kalanını komodinin üzerine koydu, konuşmadan sonra tüm iştahını kaybetmişti. Bir süre önündeki duvara boş boş baktı ama sonra uykusuzluk tekrar kendini gösterdi ve göz kapakları bir kez daha ağırlaşmaya başladı. Uzanıp kendini yumuşak yorgana saran Baekhyun Chanyeol'ü düşünmesine engel olamadı.

Baekhyun'un kendine olan nefreti ve suçluluk hissiyle uyuyakalması yeni olan bir şey değildi ama nedense şimdi bu his her zamankinden daha fazlasıydı.

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet