getting closer

without you to hold i'd be freezing

Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism

Baekhyun ertesi sabah alarmının can sıkıcı sesiyle huzur dolu uykusundan uyandı ve alarmı kapatmak için elini yastığının altına uzatmadan önce homurdandı. Geceleri normalde telefonunu yastığının altına koymazdı, sabah alarmı kapattıktan sonra yorganının ona sağladığı sıcaklıkla ve onu çağıran uykusuyla tekrar uyur diye ama dün Chanyeol ile izlediği dizi hakkında – ufak ufak – spoiler aradığı için Baekhyun telefonunu yakın tutmaya karar vermişti.

Sonunda telefonunu bulan Baekhyun alarmı kapatmak için gözlerini açması bile gerekmemişti, kapattığında korkunç ses giderken yüzüne hoşnut bir gülümseme yapışmıştı. Telefonu yanına koydu, tekrar gözlerini kapatırken iç çekti, beş dakika sonra kalkacağına dair kendine söz verdi. Baekhyun biraz daha dinlenmeye karar vermişken farkında olmadan daha büyük bir bedenin sıcaklığına sokuldu, başını Chanyeol'ün sert göğsüne gömdü. Gerçekten Chanyeol olduğunu fark etmesi bir süre sürmüştü ama fark ettiğinde Baekhyun olması gerektiğini bildiği gibi kaçınmamıştı. Başı Chanyeol'e vücudunun yarısıyla beraber yaslıyken orada hareket etmeden uzanmaya devam etti.

Baekhyun en son ne zaman dün – ya da aslında bugün – olduğu kadar huzurlu bir şekilde uyumuştu hatırlamıyordu bile, hareket edemeyecek kadar rahattı. Elbette CEO'yu kendinden uzaklaştırması gerekirken Chanyeol'e böyle asılmasının bencilce olduğunu biliyordu fakat bir kez olsun bencil olmaya karar vermişti. Üstelik Chanyeol'ün kokusu bir şekilde öyle rahatlatıcıydı ki nefes alıp verdikçe daha da uykulu hissediyordu.

Arkadaşının yanında uyanmak Chanyeol'ün yanında uyanmaktan farklı hissettiriyordu. Muhtemelen hiçbir arkadaşı sabah vücutlarını birbirine böyle yakın tutmadığı, güçlü bir kol gevşekçe belinde durmadığı, Baekhyun'un derinlerde bir yerde umutsuzca ihtiyacı olan onu dünyadan koruyan bir his vermediği içindi.

Ama otuz saniye sürmeden Baekhyun suçlu hissetti ve ağırlaşan kalbiyle birlikte esmer olan Chanyeol'ün karnında duran kolunu çekti, bu süreçte parmak uçları Chanyeol'ün çıplak olan yumuşak tenine hafifçe değdi. CEO onu o kadar sıkı tutmasa bile kolunu Baekhyun'un belinden çekmenin zor olması garipti, beline attığı kolu kolaylıkla çekilebilirdi ama Baekhyun bunu bu kadar çabuk yapacak gücü kendinde bulamamıştı.

Baekhyun sonunda Chanyeol'ün kolunu çekebildiği an suçluluk içini kemiriyordu. Şimdiye kadar Chanyeol'ün ilerlemesine izin vermiyor, ikisi o an arkadaş bile değilken Chanyeol'ü sadece arkadaş konumuna koyuyordu ve şimdiyse diğeri Baekhyun'un korkunç alarmıyla uyanmamış, derin bir şekilde uyurken Chanyeol'den faydalanan Baekhyun'du. Baekhyun'a sorarsanız Chanyeol'ün uykusu gerçekten ağır olmalıydı. Kimse alarmı çaldıktan sonra geri uyuyamazdı, işe böyle kötüydü.

Doğrulup Chanyeol'ün koca bedeninin sağladığı sıcaklığı kaybeden Baekhyun'un gözleri güneşle buluştu ve sessizce homurdandı. Hala yarı kapalı gözlerini ovarken zihnen küfretti. Sabahları nefret ettiği birçok şeyden biri de her uyandığında gözlerini açtığında güneş ışınlarıyla ilk temasında üç saniye boyunca gözlerinin işkence ederek acı çekmek zorunda kalmasıydı. Birçok kişi sabah güneşin ona terör estirmesini istemiyorsa uyku bandı kullanması gerektiğini söyleyebilirdi ama sorun şuydu ki can sıkıcı güneş her bir gün gözlerini yakarak uykusunu alıp götürmese Baekhyun uyanamayacağını biliyordu. Oda karalık olsa yatak onu daha da çekerdi ve Baekhyun buna karşı koyamazdı.

Gözleri normale döndüğünde ve resmen görebildiğinde bakışları yatağında uyuyan Chanyeol'e düştü, devin uzun bacakları Baekhyun'un yatağından daha uzundu. Dünyadaki en büyük yatak olmasa da yatağı küçük değildi ama yine de kral boydu. Bu yüzden Baekhyun yatak Chanyeol'e göre çok küçük gelince şaşırmıştı. Ne kadar uzundu ki böyle?

Baekhyun tekrar Chanyeol'ün yüzüne baktı ve CEO'nun başını yana çevirip ağzı hafif açık halde uyumaya devam etmeden önce birkaç anlamsız kelime mırıldanmasını duyunca kıkırdadı. Bu sefer gözleri tamamen kapandı ve önceki gibi korkunç gözükmedi, ki Baekhyun bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu bilmiyordu çünkü Chanyeol şimdi hiç garip görünmese de resmen... iyi görünüyordu. Saçları dağınıktı ve gün içinde Baekhyun'un Chanyeol'de gördüğü şekillenmiş saç stiliyle yakın uzaktan ilgisi yoktu ama bu Chanyeol'ün iyi görünmesini etkilemiyordu. Televizyonda bir film izlerken ve yeni uyanmış birinin gerçek olamayacak kadar iyi görünmesine Baekhyun saçmalık demişti çünkü yeni uyandıktan sonra kimse böyle görünemezdi. Ama Baekhyun'un tüyler ürpertici bir şekilde bir süredir ona baktığını bilmeden hala uyuyan Chanyeol'e bakınca esmer olan Chanyeol'ü tanımlayacak tek bir kelimeyi düşünebiliyordu sadece ve o kelime de kusursuz'du.

Baekhyun tabii ki de tamamen dostça kast etmişti. Birisini inceleyip bu kadar yakışıklı olmasına hayran olmak yanlış bir şey miydi? Sırf Chanyeol'ün iyi göründüğünü düşünüyor diye ondan dahasını istediği anlamına gelmiyordu, sadece incelemiş, olanı söylemişti. Chanyeol'ün tam Baekhyun'un tipi olması başka bir konuydu.

Yatağında uyuyan devden gözlerini çeken Baekhyun ayağa kalktı. Ama ayağı yere değdiği an kısık sesle bağırdı, yerin soğukluğu Baekhyun'un ayağını kesiyordu. Telaş içinde dün nereye gittiğini umursamadan – şimdi pişmandı - fırlattığı terliklerini bulmak için odaya baktı. Birkaç saniye sonra gözleri gri terliklerden birine takıldı ve Baekhyun hemen durduğu yere gitti, donmadan önce ayaklarından en azından birini kurtarmayı başarmıştı. Bir saniye sonra diğerini de buldu ama odanın diğer tarafında, köşede saklanıyordu. Odanın tamamen farklı taraflarına gitmelerini Baekhyun açıklayamıyordu çünkü hatırlamıyordu.

Ayaklarını soğuktan koruduğunda Baekhyun odadan çıkmadan önce bir kez daha Chanyeol'e baktı, yorganı üzerinden attığını gördü. Baekhyun Chanyeol'ün üşüyüp üşümediğini bilmiyordu ama bu havada muhtemelen üşüyordu. Ve böylece Baekhyun Chanyeol'e doğru yürüdü ve yorganı üzerine öttü, ona uyandırmamaya dikkat etti.

Chanyeol'ün önceki gibi üşümediğine emin olunca odadan çıktı, onu ısıtacağını ve uyandıracağını umduğu bir kahveye ihtiyacı vardı. Kettle'ı suyla doldurup kaynamaya bırakan Baekhyun lavabonun üstündeki dolabı açtı ve kendine bir kupa çıkardı, tezgâha koydu. Dolabı tekrar kapatmaya hazırdı ama kapatmadan önce Chanyeol'e de bir kupa çıkardı. Chanyeol'ün kahvesini nasıl sevdiğini bilmiyordu o yüzden tatlı bir şeyler yapıp Chanyeol'ün hoşlanmamasını riske atmayarak en sevdiği toz haline getirilmiş kahvesinden iki kupaya iki kaşık koydu, CEO için filtre kahve yapmaya karar verdi. Chanyeol şeker ya da süt eklemek isterse ekleyebilirdi böylece.

Eşiymiş gibi davranıyorsun, kafasındaki kısık bir ses söyledi, evli hayatı gibi.

Baekhyun sesi kıstı, düşünceleriyle tartıştı çünkü Chanyeol yanında olduğu için minnettardı ve CEO'ya kahve yapmak sadece dostça bir hareketti. Jongin için de sabahları kahve yapıyordu.

Su kaynadığında Baekhyun suyu dikkatlice kupalara döktü ve kettle'ı yerine koydu ve kettle elinden çıktığı an Baekhyun arkasından gelen sesi duyunca ürktü. "Günaydın." Chanyeol yatak odasından çıkıp mutfağa/ yemek odasında belirirken o derin, derin sesiyle onu karşıladı.

"Şunu yapmayı keser misin?" Baekhyun bir eli göğsündeyken CEO'ya döndü, hızlı hızlı atan kalbini sakinleştirmeye çalışıyordu. Kolayca korktuğu için şimdi sadece Jongin onunla uğraşmıyor, dev olan bilinçsizce yapsa bile şimdi Chanyeol de yapıyordu.

"Benim hatam." Chanyeol hafifçe güldü, masanın yanındaki sandalyelerinden birine oturdu. Baekhyun ona baktı, dağınık saçına ve Chanyeol her hareket ettiğinde esneyen kaslı güçlü kollarına ve dün o kolların onu nasıl tuttuğunu anımsadı, onu tamamen korunuyor hissettiren sıkı bir sarılış.

Şimdi Baekhyun bunu düşünüyordu da Chanyeol dün olan her şeyden sonra esmer olanın gerçekten acınası olduğunu düşünüyor olmalıydı. Baekhyun ani çıkışı ve Chanyeol'ün Baekhyun'a bana güvenebilirsin dediği için sırf gecenin ortasında umutsuzca Chanyeol'e tutunması yüzünden hala aşırı utanıyordu. Normal biri muhtemelen sadece teşekkür falan ederdi ama hayır Baekhyun Chanyeol'ün üzerine atlamalı ve resmen onu tutması için adamı zorlamalıydı.

Ama kendini savunacak olursa Chanyeol bundan o kadar da nefret etmiş gibi görünmemişti. Önceki gece Baekhyun'u tuttuğunda ve sırtını nazikçe ovduğunda Baekhyun Chanyeol'ün sarılıştan aslında hoşlandığına yemin ederdi ama emin olamıyordu çünkü Chanyeol'ün kafasının içinde neler olduğunu görmüyordu. Özellikle de Baekhyun ona aile problemlerini söyledikten sonra.

Ya şimdi Chanyeol onun hakkında kötü düşünüyorsa? Şimdiye kadar Chanyeol'e onu sevmesi için çok sebep vermiş değildi ama işte Chanyeol'ün Baekhyun hakkında düşüncesi hep daha kötüye gidebilirdi. Esmer olan diğerine açılmaya karar verdikten sonra Chanyeol'ü bu kadar çabuk kaybetmeye hazır değildi. Chanyeol, geçmişini bilen dört kişiden biriydi şimdi ve Baekhyun ona ailesini anlattıktan sonra Chanyeol daha da sorarsa nasıl başa çıkacağını bilmiyordu.

"Bana gerçekten kahve mi yaptın?" Chanyeol kıkırdayarak sordu, Baekhyun'u düşüncelerinden çıkardı. Bu sık sık oluyor gibi görünüyordu, Chanyeol konuşana kadar o etrafındayken düşüncelerinde kaybolması, en küçük ayrıntısına kadar incelemesi.

"E-Evet... uh, işte." Baekhyun Chanyeol'ün kupasını aldı ve diğerinin önüne koydu, gergin bir şekilde başını kaşıdı. Chanyeol gözünü kırpmadan ona bakıyordu ve bu nedense onu geriyordu. "Şeker ya da süt ister misin?"

"Hayır, ben sade içiyorum." Chanyeol gülümseyerek söyledi, kupayı dudaklarına götürdü ve bir yudum almadan önce kahve daha çabuk soğusun diye üfledi. Chanyeol memnun bir şekilde nefesini verirken Baekhyun iğrenmeyle yüzünü ekşitti.

"Acıyı nasıl sevebilirsin?" Baekhyun sordu, sesi Chanyeol inanılmaz derecede yanlış bir şey yapmış gibi suçlayıcıydı. Chanyeol'e birisinin ananaslı pizzayı nasıl sevebileceğini sorduğu zamanla aynıydı tonu.

"Sen nasıl tatlı sevebiliyorsun?" Chanyeol de ona sordu, Baekhyun yanına otururken, tatlı koku CEO'nun burnuna çarparken kupayı masaya koyunca elinde kupayı görüp başını iki yana salladı. "İğrenç."

"Oh, gerçekten mi." Baekhyun gözlerini devirdi.

Ve böylece çocuksu atışmaları başladı. Bir an Baekhyun Chanyeol'ün onun hakkında kötü düşünmesine dair olan endişelerini unuttu, hayatında sadece birkaç hafta olmasına rağmen Chanyeol'ün gitmesinden nasıl korktuğunu unuttu. Her şeyin bu kadar çabuk değişmesi komikti. Birkaç gün önce Baekhyun Chanyeol'ün yanında duramıyordu ve şimdi CEO ile tekrar konuşmamayı hayal bile edemiyordu.

Chanyeol ile en aptalca şeyler hakkında konuşmak Baekhyun'un beklediğinden daha çok zamanını alıyordu ve saate baktığında işe hazırlanmak için sadece on dakikası kaldığını görünce gözleri şokla kocaman oldu. Duş almamaya karar verse bile Baekhyun'un sabah rutinini yapması için on dakika yeterli değildi.

"Kahretsin, geç kalacağım." Baekhyun hızlıca yerinden kalktı, mutfaktan fırlayıp üzerini giyinmeye giderken kupayı lavaboya koydu. Kasımın sonlarıydı ve hava genelde soğuktu fakat bugün o kadar korkunç değildi, soğuktan ölesiye nefret eden Baekhyun için iyiydi bu.

"Daha kahvaltını bile yapmadın." Chanyeol mutfaktan seslendi, esmer olan üzerini değiştirebilsin diye onu yalnız bıraktı, üzerini çıkarırken Chanyeol'ün onu izlemesiyle rahat olacağını falan sanmıyordu. Ve bu Chanyeol için de hoş değildi çünkü dokunmadan Baekhyun'un kusursuz bedenini izlemek hayal kırıklığıydı.

"Ben hiç kahvaltı yapmam." Baekhyun Chanyeol'ün duyacağı kadar seste söyledi, siyah dar pantolonunu giyemedi bir türlü. Bir süredir uyanık olsa da bedeni hala uyuyor gibiydi ve hiç uyum sağlamıyordu.

"Ama günün –"

"en önemli öğünü, evet... bunu zaten duydum." Baekhyun cümlesini bitirdi, gözlerini devirdi. Daha önce sayısız defa bunu duymuştu ve hala umursamıyordu. "Sabahları aç olmuyorum."

"En sevdiğin şey olsa bile kahvaltıda hiçbir şey yemiyorsun yani?" Chanyeol sordu, kahvesinin son yudumlarını içti. Baekhyun'un işe geç kalmasını istemiyorsa kendi de hazırlanmalı diye düşündü.

"O farklı bir durum." Baekhyun biraz güldü, rastgele bir kazak giydi. Üzerinde ne varmış ve ne kadar eskiymiş önemsemedi çünkü işe giderken zaten ceket giyecekti ve sonra restoranda üniformasıyla değiştirecekti. Kazak yıllar sonra gerçekten yıpranmış olabilirdi ama Baekhyun bunu seviyordu çünkü sıcaktı ve şuan ihtiyacı olsan sadece buydu.

Giyinmesi bitirdiği an dişlerini fırçalamaya ve yüzünü yıkamaya banyoya koştu, şimdiki gibi onu komik gösteren şekilde her teli bir yere dağılmışken saçını kötü gözükmesin diye düzeltti. Sabah nefesinin çok olmamasına memnundu yoksa dişlerini fırçalamadan Chanyeol ile konuşursa utançtan kıpkırmızı olurdu. Nedense bunu unutmuştu, önceliği kendine ve Chanyeol kahve yapmak olmuştu.

Yüzüyle ve saçıyla işi bitince banyodan çıktı ve üstü çıplak olan Chanyeol'ü görünce gözleri kocaman oldu, yüzü duvara dönük olduğu için Baekhyun sırtını görmüştü. Baekhyun her hareket edişinde Chanyeol'ün sırtındaki kasların esnemesine bakarken ağzı kurudu, geniş omzu kollarını ona sarması için davet ediyordu. Baekhyun Chanyeol'ün kaslı olduğunu ve muhtemelen sık sık spor yaptığını biliyordu ama ne zaman ona baksa CEO'nun fit vücuduyla yalpalanmış hissetmesine engel olamıyordu.

Baekhyun yalan söylemeyecekti. Chanyeol'e karşı hissettiği güçlü çeliş ve fiziksel çekim başından beri vardı ve Adonis'in vücudu böylece ortadayken ona baktığı için kimse Baekhyun'u suçlayamazdı.

Chanyeol bir çift gözün ona baktığını sezmiş olmalıydı çünkü başını çevirdi ve birkaç dakika sonra Baekhyun'a baktı, kapı azında Baekhyun'u görünce hızlıca düğmelerini ilikledi. Adamın sırtı yetmezmiş gibi siyah gömleğini giymeden önce Chanyeol'ün karın kaslarını ve güçlü göğsüne hızlıca bakınca kalbi biraz daha hızlı atmaya başladı ve Baekhyun'un bacakları güçsüzleşti. Esmer olan biraz sıcakladı ve gözlerini kaçırmak zorunda kaldı, nedense utanmıştı.

Neden bu garip durumlar başlarına geliyordu hala? Dün bile, Baekhyun resmen Chanyeol'e kalması için yalvarırken özel bölgelerini kapatan kısa bir havlu vardı üzerinde sadece. Bunu hatırlayınca kanın yüzüne aktığını hissetti.

"Uhm, kullanılmamış bir diş fırçası var, kullanabilirsin o yüzden... Lavaboya koydum." Dedi Baekhyun, Chanyeol dışında her yere baktı, eliyle banyoyu işaret etti.

"Evet, tamam... teşekkürler." Chanyeol'ün konuşmasına göre sesi gergindi, Baekhyun utanan ve birdenbire gergin hissedenin sadece o olmadığını biliyordu. Baekhyun başka bir şey demeden banyo kapısından uzaklaştı, Chanyeol'ün girmesine izin verdi, Chanyeol yanından giderken, omuzları bir saniyeliğine hafifçe birbirine değerken yere baktı.

"Ben kapıda beklerim." Cümlesini tam bitirmeden ve yatak odasından çıkıp ana kapıya yönelmeden önce Chanyeol'e dediği tek şey buydu. Ceketi giydi ve anahtarlarıyla cüzdanını aldı, ceketinin ceplerine koydu. Chanyeol'ü beklerken Baekhyun telefonuyla oyalandı, iki okunmamış mesaj bildirisini şimdi fark etmişti. Telefonunun kilidini açtı ve mesaj kutusunu açtı, birisinin Jongdae'den geldiğini ve diğerinin Jongin'den olduğunu öğrendi.

Daha önce o gönderdiği için – dün akşam onda- önce Jongdae'nin mesajını açtı ve okudu.

<< Kimden: Jongdae>
22.13
saat 10 olmadan önce o yodanın burada olduğuna emin ol, gerekirse tembel kıçını yataktan tekmele

Baekhyun mesajı okuduktan sonra kıkırdadı, Jongin'den gelen mesajı açmadan önce basitçe tamam diyerek yanıt verdi.

<< Kimden: Jongin>

06.11
bugün sehun ve bana şans dile. Önemli kişilerle buluşacağız... luhan ile bile buluşabileceğimi söylediler ama daha sehun'a söylemedim. Bugün onu görürsek çıldıracak. (●^曲^●) şok dolu yüzünün fotoğrafını sana atarım dfgkd

Baekhyun güldü, bugün Luhan ile gerçekten tanışırsa Sehun'un nasıl çıldıracağını düşündü. Uzun süredir şarkıcıya takıktı, durmadan onun hakkında konuşuyor ve ne zaman yapabilirse şarkılarını çalıyor, hatta onun fotoğrafını kilit ekranı bile yapıyordu. Baekhyun daha önce hiçbir ünlüye böyle takık olmamıştı ama Sehun ikisine yetenek kadar Luhan'ı seviyordu.

Fotoğrafı dört gözle beklediğine ve iki arkadaşına da iyi şanslar dilediğine, Luhan'ın yeni klibinde dansçı olarak işe alınacaklarını umduğunu söylediğine dair Jongin'e bir mesaj gönderdi. İkisi de gerçekten çok çalışmıştı ve Baekhyun saatlerini dans stüdyosunda harcadıkları, canları çıkana kadar dans ettikleri için hak ettiklerine emindi.

"Komik olan ne?" Chanyeol salona gelirken sordu, mesaj yazarken Baekhyun'un sırıttığını gördü.

"Jongin ve Sehun'un bugün dansçı pozisyonu için elemesi var ve Jongin bana Luhan'ın da gelebileceğini söyledi. Sehun onu görünce tahtalıköyü boylayacak kesin." Baekhyun açıkladı, Jongin'e mesaj gönderince telefonunu cebine koydu, şimdi tamamen giyinmiş olan Chanyeol'e odaklandı, saçı taranmıştı ve dağınık değildi. Her zamanki gibi virgül şeklinde mükemmel bir şekilde şekillendirmemişti, sadece basitçe taranmıştı ve uzun olduğu için birazı Chanyeol'ün gözlerine düşüyordu. Yine de aşırı yakışıklı görünüyor, Baekhyun utanmazca düşündü. "Ve bugün toplantın mı var? Jongdae ona kadar işte olduğuna emin olmam için mesaj atmış."

"Yeni bir müşteriyle tanışacağım." Baekhyun yıpranmış kıyafetleriyle yanında dururken Chanyeol ayakkabısını bağlamak için eğilirken yanıtladı, büyüleyici ve zengin görünüyordu, Baekhyun birden bundan utandı.

"Böyle mi gideceksin?" diye sordu Baekhyun ve Chanyeol ona tek kaşını kaldırmış bakınca Baekhyun ne kadar kötü çıktığını fark etti. Bir yanlış anlaşılma olmadan hemen ekledi. "Yani, iyi görünüyorsun a-ama... şey... kıyafetlerin kırışmış sanki."

"Neredeyse iki buçuk saatim var o yüzden onunla buluşmadan önce hazırlanmak için eve gideceğim." Demişti Chanyeol, sırtını doğrulttu ve kabanını aldı.

"Oh, tamam... Hadi gidelim o zaman." Baekhyun kapıyı açtı ve daireden çıktı, Chanyeol onu takip etti ve Baekhyun kapıyı kilitlerken, gerçekten kilitli olduğuna emin olmak için kilitledikten sonra açmaya çalışırken Chanyeol ondan birkaç adım uzakta durdu.

Restorana giderlerken CEO, esmer olanın Park gibi büyük bir reklam şirketinin nasıl işlediğini bilme ricası üzerine Chanyeol Baekhyun'e görevlerinden bahsetti. Chanyeol'ün Baekhyun ile konuşmakta, temelleri söylemesinde bir sorunu yoktu, tüm o profesyonel şeyleri söyleyip onu baymak istememişti. Baekhyun'un zekâsından falan şüphesi yoktu ama kısa olanın hemen sıkılmasını istemedi.

Baekhyun Chanyeol'ün her dediğini dinledi, özellikle bir şeyi merak edince sık sık soru sordu. Chanyeol yapacak çok fazla işi olduğu için ofisinde uyuduğunu ve çok geç olduğunu fark edince eve gidemeyecek kadar yorgun olduğu için koltukta uyuyakaldığını söyleyince Baekhyun suçlu hissetmişti. Dün resmen Chanyeol'ü işte hiçbir şey yapmıyor diye suçlamıştı fakat şimdi Chanyeol'ün işinin cidden stresli olduğunu ve CEO olmanın öyle kolay olmadığını öğrenmişti, her gün Chanyeol'ün masası doluydu. Kısa olan bir kez daha Chanyeol'den özür dilemek istedi ama adam onu durdurdu, çoktan unutulduğunu ve Baekhyun'un artık endişelenmesi gerekmediğini söyledi.

Yollarını ayırdıklarında Baekhyun sonunda Chanyeol'e numarasını verdi, CEO onu yoğun bir şekilde izlerken, Chanyeol'e telefonunu geri vermeden önce numarasını tuşlarken Baekhyun'un ellerini hafifçe titretirken Chanyeol'ün telefonuna numarasını ekledi. Chanyeol sonra onu aradı böylece Baekhyun'da da onun numarası oldu ve veda ettiklerinde Baekhyun yeni numarayı kaydetti, yeni kişi ekle'ye tıklarken fark etmeden kendi kendine sırıttı, Chanyeol'ün adına bağlı numara kalbini hızlandırdı.

--

"Yani şimdi sana iş yerine kadar da eşlik ediyor?" Baekhyun, şimdi üzerinde restoranın logosu olan gömlekli üniformasını giyiyordu, mutfağa gider gitmez Kyungsoo sordu. Baekhyun ona kirpiklerini kırpıştırdı, birkaç dakika önce restoranın önünde aşçının onları görmesine şaşırmıştı.

"Sadece bugünlük." Dedi Baekhyun ve Kyungsoo'nun yanına gitti, masaya yaslandı. Kyungsoo Baekhyun'un yanaklarındaki hafif kızarıklığı gördüyse de bahsetmedi. "Gece bende kaldı, bu yüzden."

Baekhyun'un yanıtını duyunca şaşırma sırası Kyungsoo'daydı, gözleri öyle kocaman oldu ki esmer olan yerlerinden çıkacağını düşündü. "Sende mi kaldı?"

"Evet..." Baekhyun ona şokla bakan Kyungsoo'nun büyük gözlerinden kaçınırken sesi giderek azaldı. Ama Baekhyun onun ona ikinci bir başı çıkmış gibi baktığı için suçlamıyordu çünkü kendisi bile Chanyeol ile arkadaşlığının bu kadar çabuk ilerlemesine hala inanamıyordu. Birbirlerini bir aydan az süredir tanıyorlardı ve Chanyeol çoktan evine gelmiş ve gece kalmıştı. Bazı sevgilileri bile ne evini görmüş ne de Baekhyun ile aynı yatakta uyumuştu.

"Bana dahasını anlatmayacak mısın?" Kyungsoo merakla sordu.

"Saat geç olana kadar dizi izledik, anlatacak ilginç bir şey yok." du Baekhyun'un cevabı. Parmaklarını mutfak tezgâhının üzerine vururken Baekhyun dalgın halde dudaklarını inceltti. Geri kalanını Kyungsoo'ya söylemeli miydi? Yakın olmadıklarından falan değildi ama Baekhyun bu konuyu konuşmayı istemiyordu. Diğer gece Chanyeol'e ailesiyle olan sorunlarını anlattıktan sonra doğru yapıp yapmadığını düşünmeyi kesmemişti. Kafasında bir sürü zıt düşünce vardı... ama diğer yandan, Baekhyun'a hep iyi tavsiye veriyordu o yüzden Baekhyun geri kalanını da söylemesi gerektiğini düşündü. "Ve ben... ona ailemi anlattım."

"Sen ne yaptın?" Şaka değildi, Baekhyun onu böyle şaşırtmaya devam ederse Kyungsoo'nun gözleri gerçekten yerinde kalmayacaktı. Aşçı birkaç defa kirpiklerini kırpıştırdı, doğru duyup duymadığını bilmiyordu. Baekhyun'un ailesinden konuşmadığını çok iyi biliyordu ve üstelik, hepsi Baekhyun'un neden bu kadar çalıştığını bilirlerse ilişkileri kurtulabilecek bile olsa Baekhyun önceki sevgililerine bile ailesinden bahsetmemişti. Chanyeol Baekhyun'un bu kadar açılmasına sebep olacak ne yapmıştı?

"Bana öyle bakmayı keser misin?" Baekhyun rahatsız bir haldeyken kızdı. Kyungsoo'nun neden bu kadar şaşırdığını anlasa da arkadaşının ona böyle baktığını görmek Baekhyun'a sadece Chanyeol ile olan ilişkisinde nasıl büyük bir adım attığını hatırlatıyordu. Sadece bir avuç insanın bildiği bir şeyi CEO'ya söylemek büyük bir adımdı.

"Üzgünüm ama ben sadece-... beklemiyordum." Kyungsoo özür diledi, nazik elini Baekhyun'un koluna koydu. Dostça hareket yüzünden Baekhyun Kyungsoo'ya karşı böyle olduğu için suçlu hissetmeye başladı. Sonuçta Kyungsoo'nun yerinde olsa o da şaşırırdı.

"Hayır, ben üzgünüm." Baekhyun hüsranla bir elini saçında gezdirdi. Sırf kafasında bir sürü düşünce var diye ona karşı hep nazik olan Kyungsoo'yu tersleyemezdi. "Ona söylemek hata mıydı sence?"

Kyungsoo bir süre sessiz kaldı, cevabını düşündü. Baekhyun sabırla bekledi, Kyungsoo'nun ona boş bir cevap vermeyeceğini biliyordu. Birkaç saniye sonra Kyungsoo boğazını temizledi ve söyledi. "Aslında hayır. Muhtemelen kendi sebeplerin vardı. Aptal biri değilsin o yüzden o güvenini kazandıysa hata olduğunu sanmıyorum."

"Ama onu tanımıyorum bile." Doğruydu bu. Birlikte biraz zaman geçirmiş olabilirlerdi ama Baekhyun onun korkunç pizza tarzı dışında Chanyeol hakkında bildiği bir şey yoktu. Sürekli en saçma şeyler için atışıyorlardı fakat Baekhyun Chanyeol'ün arkadaşlarını, ailesini ya da okul zamanlarını bilmiyordu. Karşılık olarak Chanyeol de ona geçmişini söylemeli değildi... sadece Baekhyun Chanyeol hakkında biraz daha bir şeyler bilmeyi istiyordu.

"Ama bir şekilde ona güvenebileceğini biliyorsun." Kyungsoo'nun dudakların kenarları biraz yukarı kıvrıldı. "Neden bu kadar çok düşünüyorsun?"

"Chanyeol'ü sevmiyorsun bile." Dedi Baekhyun, Kyungsoo'nun sorusundan kaçındı. "Birkaç gün önce gözlerinle onu öldürüyorsun ve şimdi arkadaş olmamızda sorun görmüyorsun?"

"Onunla arkadaş olma diyemem sana. Ve üstelik o seni gerçekten umursuyor gibi." Kyungsoo bir an düşündü, hasta ve sarhoş olunca Baekhyun ile ilgilenişini hatırladı. Kyungsoo Chanyeol'ün Baekhyun'u eve götürmesine izin verince Chanyeol'ün ellerini kendinde tutacağına dair gerçekten endişeliydi ama Baekhyun'a dokunmayacağına dair sözünü tutması onu şaşırtmıştı. Bu Kyungsoo'un CEO'ya güvenini kazandırmıştı.

"Umarım umursuyordur." Baekhyun mırıldandı, ayakkabılarına baktı. Chanyeol'e güvendikten sonra Chanyeol'ün gözüktüğü gibi onu umursamadığını öğrenirse Baekhyun'un kalbi kırılırdı. Baekhyun'un Chanyeol için hala şüpheleri vardı ama dün Baekhyun'a ona güvenebileceğini, CEO'nun canını yakmayacağını söylediğinde ne kadar içten gözüktüğünü hatırladı, esmer olanın endişeleri geçen her saniye gittikçe azalmıştı.

"Sen de onu umursuyor gibi görünüyorsun." Dedi Kyungsoo. "Ama ne kadar?"

"O ne demek?" Baekhyun kendi sorusuyla yanıtladı, şaşkınlıkla Kyungsoo'ya baktı. Chanyeol'ü ne kadar umursuyordu? Garip bir arkadaşlığın sadece birkaç gün sonrasında geçmişini ona söyleyerek Baekhyun kısa bir süreliğine onu tanıdığı için muhtemelen olması gerekenden biraz fazla Chanyeol'ü umursuyordu.

Aşçı olan Baekhyun'a söylemeden önce kayıtsızca omzunu silkti. "Sadece söylüyorum... Chanyeol sonuçta kötü biri değil ve güvenini çok hızlı kazandı bana sorarsan. Bunu kötü olarak algılama ama sırf o sordu diye ona hayat hikâyeni söyleyecek kadar uzun zamandır tanımıyorsun onu. Dahası... olmalı."

"Ne sorduğunu düşündüğümü mü soruyorsun?" Baekhyun sordu, inanamadığı için ağzı açık kalmıştı. Kyungsoo resmen Baekhyun'un aşırı uzun olana karşı hisleri olduğunu mu ima etmişti? Yoksa Chanyeol'e karşı özel bir his beslemeye başladığını mı? Çünkü öyleyse, Kyungsoo gerçekten bunu ima ettiyse, o zaman tamamen yanılıyordu. Chanyeol – hadi diyelim – güvenini çok kolay kazandığı için sırf o kadar özel olduğu anlamına gelmiyordu. Baekhyun daha önce hiç aşık olmamıştı ama herkesten duyduğuna göre Chanyeol'e gerçekten... aşık olduysa daha fazla bir şey hissetmeliydi.

Düşüncesi bile Baekhyun için komikti. En başta Chanyeol ve Baekhyun bir çift olamazdı, sırf atışmaları yüzünden değil. İkisinin sevgili olmaması için başka sebepler vardı, mesela ikisinin de çok az zamanının olması gibi. Tüm ilişkisi işiyle çok yoğun olduğu için bozulmuştu ama ikisinin de zamanlarının çoğunu alan işleri olursa birbirlerini sadece haftada bir kez görmekten yorulacaklardı er geç.

Sonra, Baekhyun kimseyle çıkmak istemiyordu. Evet, kendine seveceği gerçek bir sevgili bulma ve tek gecelik ilişkileri bırakacağı sözünü vermişti ama planları değişmişti. Şimdi Baekhyun kendine ilişkilerini tamamen unutacağına ve potansiyel aşkını aramayı bırakacağına, bir sevgili edinmek gibi boş bir şey yerine işine odaklanmaya dair söz vermişti. Birine ihtiyacı yoktu. Ne şimdi ne yakın gelecekte.

Baekhyun'un kendini hazırlamak için zamana ihtiyacı vardı, eğer gelecekteki sevgilisi ya da aşkı onu zalim sözlerle terk ederse diye. Baekhyun bu sefer hazırlıklı olmayı istiyordu. Ve kalbi iyileşene ve tekrar kırılmaya hazır olana dek Baekhyun kimseyi istemiyordu.

Ama kalbinin iyileşmeyi ne kadar sürecekti? Siwoon ondan ayrılalı, Baekhyun ona aşık olmasa bile kalbini bin parçaya böleli baya oluyordu, sadece ona söylenen zalim sözlerle canı yanmıştı, daha önce aynı sözleri farklı ağızlardan çok kez duysa bile canı çok yanmıştı.

"Sadece bilmek istiyorum ama cevap vermek zorunda değilsin." Dedi Kyungsoo, elini teslim olurcasına kaldırdı.

"Ondan o şekilde hoşlanmıyorum." Baekhyun ifadesiz bir şekilde söyledi. Evet, dün sarılırlarken Baekhyun'un kalbinin gerçekten hızlı ve güçlü attığı doğruydu ama bunun sebebi bir süredir yakın arkadaşları dışında kimseden böyle güzel ve içten şeyler duymadığı içindi. Chanyeol'ün kalbini deli gibi attırmasının sebebi daha güçlü hisleri olduğu için değil de Chanyeol'ün esmer olanın ona güvenebileceğini söylediğini duymak onu bu kadar heyecanlandırmış ve mutlu etmişti.

Şu garip, aralarında mesafe olmayan karşılaşmalarında da Baekhyun'un kalbi durduğu ve nefesinin boğazında takılı kaldığı doğruydu ama ondan ne bekleyebilirdiniz? Chanyeol gibi yakışıklı biriyle yakın olmak insanı geriyordu, sonuçta.

Ve daha önce Baekhyun'un Chanyeol'ün vücudunu görünce nefes almakta güçlük çektiği de doğruydu. Fakat bu sırf Chanyeol'ün vücudu yüzü gibi iyi olduğu içindi ve Baekhyun böyle bir görüntünün görünmemesine izin veremeyeceği basit biriydi. Bu kesinlikle Baekhyun'un tarafından sadece fiziksel bir çekimdi. Baekhyun Chanyeol'ü sadece arkadaşı olarak hayal edebiliyordu, dahası değil.

Ama kafasındaki kısık sesler onaylıyor gibi değildi. Sahipleri olan birisinin onları susturması ne yazıktı.

"Belki şimdi değil." Diye başladı Kyungsoo. "Ama gelecekte bir zaman."

"Hayatta olmaz." Baekhyun onaylamayarak başını iki yana salladı, düşünceye homurdandı. Hayır, Baekhyun Park Chanyeol'a asla aşık olamazdı.

"Tamam..." Kyungsoo'nun sesi gittikçe azaldı ve esmer olan parmağını erimiş çikolatalı olan kaseye daldırmaya çalışınca aşçı Baekhyun'un eline vurdu, buna hala ihtiyacı olacağını ve Baekhyun rahat bırakırsa sevineceğini söyledi. "Ne hissettiğini biliyorsan sorun yok o zaman."

"Biliyorum. Chanyeol sadece bir arkadaşım. Sırf iyi anlaşıyoruz diye birimiz diğerine aşık olacak değil." Bunu diyerek Baekhyun gerçekten çalışmaya başlamasını gerektiğini yoksa patronun onu öldüreceğini söyleyerek müsaade istedi.

--

Chanyeol saat 10.12'de ofisinin kapısını açtı, rahat sandalyesine gidip otururken iş çantasını koltuğa attı, masasındaki kâğıt yığınını görünce derin bir şekilde nefesini verdi. Yeni müşteriyle toplantısı 11.30 olarak ayarlanmıştı ve Chanyeol bundan önce işini bitirmeyi umuyordu.

Chanyeol toplantıya hazır olabilmek, müşterinin şirketi hakkında birkaç şey okumak için de olabildiğince çabuk kâğıtları ayıklamaya başladığında zaman uçup gitmişti ve dün masasında kalan kâğıtlar bittiği an duvardaki saat 11.30'a on dakika kaldığını söylüyordu. Ve böylece, toplantıya hep erken giden Chanyeol müşterisini toplantı odasında bekleyebilmek için sandalyesinden kalktı ve anlaşma yapmak üzere oldukları şirket hakkında bilgisi eksik olduğu için biraz gergin haldeyken toplantı odasına doğru giderken attığı adımlar kendinden emindi. Sonuçta Jongdae de orada olacaktı.

Yeni müşteriyle toplantı rahat geçti ve Chanyeol'ün beklediğinden daha erken bitirdiler. Hayatında bir kez olsun sorunlu olmayan ve işe gelince neredeyse hiçbir şey anlamayan biriyken aslında tüm dünyaya sahip bir kral gibi davranmayan bir müşteri olduğu için memnundu. Müşteri sadece kolaydı, yeni bir reality programı başlamadan önce altı saniyelik reklam eklenecek, şirketin gelecek programın sponsoru olduğu izleyen insanlara söylenecekti. Reklamı hazır etmeleri için iki haftaları vardı Chanyeol yeni bir fikirle gelecek kadar yeterli zamanı vardı.

"Ee, nas—" Jongdae bir mesaj bildirimi sesi duyunca cümlesini yarıda kesti ve mesajını kontrol etmek için sorusunu bitirmedi. Yüzünde büyük bir gülümseme belirmeden önce aklında kelimeler uçup gitmişti.

Arkadaşının ne kadar mutlu gözüktüğünü fark eden Chanyeol sordu: "Ne oldu?"

"Baekhyun bana Sehun ve Jongin'in resmi olarak Luhan'ın dansçıları oluğunu söyleyen bir mesaj attı. Bugün kutlayacağız ve Minseok'un da davetli olduğunu söyledi." Baekhyun'un mesajına cevap verirken söyledi Jongdae ve Chanyeol iki dansçı için aşırı sevinmişken kendisi davet edilmediği için biraz hayal kırıklığına uğramasına engel olamadı. Arkadaş grubunun bir parçası olmayı beklemiyordu bu kadar kısa bir sürede fakat Cumartesi günü gerçekten eğlenmişti ve onlarla kutlamayı isterdi. Minseok bile gidiyordu...

"Güzel." Chanyeol başını aşağı yukarı salladı, şuanki duygularına rağmen gülümsedi. Sonra Chanyeol cebindeki telefonunun titrediğini hissetti ve çok hevesli olmadan çıkardı. Ama mesajın kimden olduğunu görünce yüzü aydınlandı ve kalbi durdu. Baekhyun, adı aklından okudu ama dudaklarından kaçmadı, ağzı tek bir harf çıkarmadan açıldı.

İphone'nun kilidini açarken parmakları ekranda hızlıca hareket etti, mesaj kutusuna tıkladı ve mesajı okumak için Baekhyun'dan gelen mesajı açtı.

<< Kimden: Baekhyun>
13:02
Sehun ve Jongin işi aldı o(*^^*)o ... bizimle kutlamak ister misin? Gelirsen eğer onları yüz yüzeyken partine de davet edebilirsin~ ( •̀ ᴗ •́ )و >

Baekhyun'un mesajlarda emojiler kullanmasının ne kadar tatlı olduğunu düşünmenin yanı sıra Chanyeol mesajı okumayı bitirirken vücuduna sıcak bir his yayıldı. Baekhyun onu da gelmesi için davet etmişti, Jongdae'yi davet ettikten saniyeler sonra. Kalbi tekrar atmaya başladı fakat Chanyeol kalbinin bu kadar hızlı ve güçlü atması bir an atmayı kesmesinden daha mı iyiydi bilmiyordu. Kalbinin böyle tepsi vermesine sebep olan hiçbir duygunun doğru olmadığını tahmin etti.

"Oh, sen de davet edilmişsin belli ki." Dedi Jongdae ve Chanyeol'ün gözlerinin içine baktı, CEO, arkadaşının kürelerindeki duyguları okuyamıyordu ama Jongdae ona böyle bakıyorken nedense huzursuz hissetmişti.

"Evet." Chanyeol onayladı ve bakışlarını kaçırdı, Jongdae'nin izlenimine karşılık başka ne denir pek emin değildi. Bakışlarından kaçınsa ve Jongdae'yi göremese bile onun gözlerini üzerinde hissedebiliyordu, yoğun bakışlarıyla Chanyeol'ün yüzünde delik açıyordu. Chanyeol Jongdae'nin bir şey demesini gergince bekledi ve beklerken Baekhyun'un mesajına cevap yazarak kendini meşgul etti. Çok beklemesi gerekmedi ve Baekhyun'a mesaj gönderirken ilk defa Baekhyun ile mesajlaştığı için garip bir şekilde heyecanlanırken Jongdae konuştu.

"Baekhyun ile eğlendin mi?" Jongae'nin ses tonu hafifti, çok hafif ve Chanyeol Jongdae'nin bombayı düşürmeden önce nazik davranıp davranmadığını bilmiyordu. Chanyeol dün ona Baekhyun ile kaldığını söylediğinde tepkisi çok daha farklıydı, CEO bir şeyin doğru olmadığını biliyordu. Baekhyun ile vakit geçirmesinden hoşlanmadığını söylemesini bekledi, söylemese gerçekten memnun olacak olsa da.

Chanyeol cevabını söylemeden önce başını aşağı yukarı salladı. "Diyebilirim. Pizza söyledik ve sana izlemek için söz verdiği diziyi izledik. Bunları yaptık sadece."

"Öyle mi," Jongdae telefonunu cebine koydu. Sonra bir sessizlikten sonra ekledi. "Eğlenmene sevindim, gerçekten."

Jongdae ciddiymiş gibi gözüküyordu doğrusu, çok dürüst gelmişti. Chanyeol gözlerinin ucuyla Jongdae'ye bakınca arkadaşının içten bir şekilde gülümsemesini beklemiyordu, gözleri artık Chanyeol'de değildi, önündeydi. Jongdae Chanyeol'ün dün Baekhyun ile olmasına ve geceyi onunla geçirmesine de biraz bile kızmış gözükmüyordu ve bu çok garipti çünkü Chanyeol ne zaman Baekhyun'un adını söylese Jongdae çıldırıyordu. Ne değişmişti?

"Sorun yok mu?" Chanyeol dikkatlice sordu.

Jongdae bir süre sessizdi, muhtemelen cevabını düşünüyordu. Konuşunca Chanyeol şaşırdı. "Yok."

"Gerçekten mi?" CEO arkadaşına şaşkınlıkla kirpiklerini kırpıştırdı, bu cevabı beklemiyordu. Chanyeol'ün Baekhyun ile arkadaş olma hakkında Jongdae'nin fikrini ne değiştirmişti? Cumartesi gününden beri konuşmadıkları doğruydu ama sadece iki günde fikrini değiştirmesi mümkün müydü?

Chanyeol'ün ağzından gerçekten mi çıkınca Jongdae'nin ifadesi ciddileşti ve Chanyeol Jongdae'nin Baekhyun'u incitirsen seni öldürürüm gibi bir şey demesini beklemesine rağmen gerçekte tamamen farklıydı.

"Evet... Cumartesi günü... yapmaman gereken hiçbir şeyi yapmadan onunla ilgilendiğini duydum Kyungsoo'dan." Jongdae Cumartesi gecesinden bahsederken Baekhyun'un kucağına oturuşu ve boynunu öpüşünün görüntüleri gözlerinin önünde canlandı ama hemen kurtuldu. Herkes gibi Jongdae de Cumartesi gece aslında neler olduğunu bilmiyordu ve Chanyeol böyle devam ettirmek istiyordu. Şansı varken esmer olandan faydalanmayan iyi bir adam olduğunu herkese söylemek ve düşündükleri kadar kötü biri olmadığını herkese göstermek istese de Chanyeol yapmadı. Baekhyun'un öğrenmesini riske atamazdı. "Ve en yakın arkadaşımdan şüphelenmemin ne kadar kötü olduğunu fark ettim. Baekhyun'un da arkadaşım olduğu doğru ve onu çok önemsiyorum ama seni daha uzun süredir tanıyorum. Kardeşim gibisin ve sana karşı çok yanlış davrandım, üzgünüm o yüzden... Baekhyun'u bırakmanı söylemek bana düşmez ve bunu biliyorum. Senden tek isteyebileceğim şey onu incitmemen."

Chanyeol'ün şaşırması anlaşılır bir şeydi. Chanyeol bundan daha fazlaydı, duyguları o kadar çabuk değişiyordu ki altında eziliyordu. Önce şaşırmış ve kafası karışmıştı, sonra Jongdae'nin sözleriyle aşırı etkilenmiş ve sonunda duygusal ve inanılmaz bir şekilde mutlu hissetmişti. Tüm bu süreçte Jongdae'nin ona güvenmesine, ne yapması gerektiği hakkında ona tavsiye verecek en yakın arkadaşının desteğine ihtiyacı vardı. Jongdae önceki gibi davranmayı seçtiğinde üzüldüğünü ve oldukça hayal kırıklığına uğradığı doğruydu ama Jongdae'nin yanlışını bildiğini duyunca tüm negatif hisleri gitmişti.

Bunca zaman Chanyeol sadece en yakın arkadaşını geri istemişti.

"Sorun değil." Yanındaki adama genişçe sırıttı, kaburgalarını şakayla dürttü. Jongdae itiraz edip Chanyeol'ün koluna vuramadan önce Chanyeol kararlılıkla ekledi. "Onu incitmeyeceğim."

Jongdae'nin gözleri Chanyeol'ün kullandığı ciddi ses tonuyla kocaman olmuştu, sonra ifadesi yumuşadı ve hafif şaşırmış ifadesinin yerini bir gülümseme aldı. "Güzel."

"Dün." Birkaç saniyelik sessizlikten sonra Chanyeol başladı. Önce, gecenin ortasındaki ciddi konuşmalarının detaylarını ve resmen sarılarak uyuyakaldıklarını söylemeliymiş gibi hissetmişti fakat şimdi Jongdae özür dilemişken aynı şekilde hissetmiyordu, CEO, Jongdae'ye her şeyi söylemek, sokaktaki yaşlı kadınlar ya da lisedeki kızlar gibi dedikodu yapmak istemişti sadece. "Baekhyun bana ailesini anlattı."

"Anlattı mı?" diye sordu Jongdae ve yürümesini durdurdu, arkadaşına sanki işi bırakmayı düşündüğünü ya da bunun gibi gülünç bir şey söylemiş gibi baktı. Şaşırtıcı olduğunu anlıyordu ama bu kadar mıydı?

"Mhmm," Chanyeol başını aşağı yukarı salladı. "İfadene bakılırsa neden bunu yaptığını anlamıyorsun."

"Anlayamıyorum, doğru." Jongdae onayladı ve Chanyeol sadece homurdandı. Jongdae muhtemelen Baekhyun'un böyle şeyleri Chanyeol'e asla söylemeyeceğine dair iddiasına girerdi. "Önceki sevgililerine bile söylememişti."

"Ne?" Chanyeol kaşlarını çattı. Baekhyun için hassas bir konu olduğu anlıyordu ama esmerin çıktığı kişilere bile söylemediği gerçekten doğru muydu? O zaman neden Chanyeol'e söylemişti, ikisi ilişkide olan insanlar kadar yakın değillerken?

"Sadece birkaç kişi ailesinin olayını biliyor. Aslında sadece ben, Jongin, Kyungsoo ve Sehun. Başka kimseye söylemedi." Dedi Jongdae ve tamam, şimdi Chanyeol ona Baekhyun'un bundan bahsettiğini söylediğinde Jongdae'nin neden bu kadar şaşırdığını anlayabiliyordu Chanyeol. Şimdi bir saniye önceki Jongdae kadar şaşkındı.

Chanyeol sessiz kaldı, duyduklarından sonra dili tutulmuştu. Geçmişteki sevgilileri yerine Baekhyun'un neden ona söylediğine aşırı şaşırmışken Chanyeol deli gibi sevinmesine engel de olamıyordu.

"Sana gerçekten güveniyor olmalı." Dedi Jongdae Chanyeol'e ve asansöre gidip Chanyeol'ü koridorun ortasında bırakmadan önce omzunu patpatladı.

--

Kutlama güçlü alkol olmadan olmak zorundaydı çünkü yarın hepsinin işi vardı. Baekhyun Chanyeol'ün hiç geceden kalma olmadığını ve alkole dayanıklı olduğunu duymasına rağmen CEO hepsinin ellerinde olan bira dışında başka bir alkollü içecek rica etmemişti – Jongdae ve Chanyeol biralarını alkolsüz almışlardı çünkü eve kendi arabalarıyla gideceklerdi. Sarhoş olmak yerine kutlamanın olduğu Kyungsoo ve Jongin'in salonunda binlerce farklı yemek söylemiş ve yemişlerdi, karınları doyduktan sonra küfretmişlerdi. Karnının kara delik olduğunu kanıtlayan Baekhyun yemeye devam ediyordu yalnızca ve karnı hiç olmamış gibi ağrırken yere çökmeden önce hepsi Baekhyun'un daha ne kadar yiyebileceğine dair iddiaya girmişlerdi.

Jongdae, Minseok ve Chanyeol birlikte en büyük koltuğu paylaşıyorken Jongin ve Kyungsoo diğer koltuğa, en küçük olana oturmuş, birbirlerine yapışmışlardı. Çift utanmadan sarılıp herkesin önünde ne kadar iğrenç bir şekilde aşık olduklarını gösterirlerken umursuyor gibi görünmüyorlardı. Sehun ve Baekhyun koltukta oturmamaya karar vermişler ve kendilerine yerde yer yapıp, daha rahat etmek için altlarına yastıklar koymuşlardı.

Şirkete girdikleri an Sehun ve Jongin her şeyi onlara söylemişlerdi ve ikisi günlerinin nasıl geçtiğinden ve hayallerindeki işi nasıl aldıklarından bahsederlerken herkes ilgiyle onları dinlemişti. Çinli şarkıcı için dansçıları seçmekte son sözü söyleyen insanlara bizzat yaklaştıkları için otomatik olarak seçimin son turuna gönderilmişlerdi.

Bahsettikleri her şey inanılmazdı ama tabi ki en eğlenceli olanı hep birlikte Sehun ile Luhan hakkında alay ettikleri zamandı.

"Bugün bana Luhan'ın seçmelere bakmaya gelebileceğini söylendi ve bana kalırsa saçma ama Luhan gösteriye olur da gelmezse umutlarını arttırmayım ve delirmesin diye Sehun'a söylemek istemedim. Ama Luhan resmen geldi ve Sehun tabi ki ölüyordu az kalsın. Bakın, fotoğrafım var." Jongin kızarmış suratlı Sehun'un önünde duran idol'a ağzı açık bakarkenki fotoğrafını göstermek için telefonunu döndürdü. Luhan ona nazikçe gülümserken Sehun kendinde değil gibiydi. Hepsi fotoğrafı gördüğü an gülmeye başladı, Sehun sesini kesmelerini söylerken utançla iç çekti. Baekhyun da güldü fakat sert gözüken yüzüyle Sehun'un Çinli adama bakınca böyle yumoş yumoş olmasını daha çok sevimli bulmuştu.

"Konuştular mı?" Minseok sordu.

Jongin cevaplamadan önce kahkaha attı. "Birkaç dakikalık çıldırma seansından sonra Sehun işi alamazsa bir daha şansının olmayacağını söyleyip onunla fotoğraf çektirmek zorunda olduğunu söyledi. Ben uzaktan izliyordum ve Sehun ona yakınlaşınca Luhan gülümsedi ve Sehun'un konuşmayı unutmasına bu yetti. O yüzden onun önünde tek kelime etmeden sadece dikildi. Sonra fotoğraf çektirmeyi istediğini söyleyebildi."

"Susar mısın?" Sehun sızlandı, yüzünü elleriyle saklarken kıpkırmızı olmuştu. Hala gülerken Baekhyun bir kolunu Sehun'un geniş omzuna attı – gerçekten genişti, bir keresinde ne kadar geniş olduğunu ölçmüşlerdi – Sehun yıllar sonra bunun kısa boylulara yapılan şakaların bir intikamı olduğunu söylemişti.

"Ama en iyisi," Jongin tekrar başladı ve Sehun homurdandı. "Luhan onunla fotoğraf çekilemeden önce menajeri onu alıp götürdü ve Sehun rüyalarındaki adamla fotoğraf çekinemediği için üzülüp durmasıydı. Ama sonunda işi resmen aldığımızda ve eve gideceğimiz zaman bize yaklaşıp erkenden gitmek zorunda kaldığı için özür dileyen Luhan'dı."

"Ne?!" Hepsi aynı anda bağırdı.

"Evet, biliyorum. Ve sonra Sehun'a birlikte çalışacağımız için hala fotoğraf çekilmek isteyip istemediğini sordu ve Sehun sağırmış gibi kalakaldı, yine Luhan'a baktı öylece. O yüzden Luhan bunu evet olarak alıp ikimizle de fotoğraf çekti. Oradan ayrıldığımızda Sehun'un ağlamaya başlayacağını düşündüm ve yetmemiş gibi Luhan fotoğrafı Instagramına yükledi."

"Gerçekten mi?" Chanyeol sordu ve hemen Iphone'nunun kilidini açtı, Instagram'a girdi ve Luhan'ın adını arattı. Jongdae ve Minseok Chanyeol'ün elindeki cihaza baktı ve üçü de bir dakika sonra kahkahaya atmaya başladı, Chanyeol'ün gözünden yaş geliyordu.

"Bana da göster, bana da!" Baekhyun ısrar etti ve Chanyeol memnuniyetle dediğini yaptı, telefonu Baekhyun'a çevirdi. Esmer olan fotoğrafı inceledi ve hemen o da kahkaha attı, başını eğlenerek arkaya attı.

Fotoğrafta Sehun heykel gibi duruyordu, gözleri kameraya bakıyor ama yüzü bomboş, aşırı kırmızıydı, Luhan'ın soluk yüzüne ve Jongin'in koyu teninin aksine. Yakışıklı Jongin ve tatlı Luhan ile birlikte Sehun'un şok olmuş görüntüsü oldukça komikti.

Sonra internette herkesin bu fotoğrafı göreceğini düşünen Baekhyun arkadaşına gülecek binlerce insan olduğunu fark edip Sehun'u sakinleştirmeye çalıştı. "İyi yanından bak... Onunla fotoğraf çektirdin. Ve bunu isteyen oydu."

"Doğru." Sehun'un dudaklarının kenarı Baekhyun'un yorumuyla yukarı kıvrıldı ve Baekhyun kalan pizzayı ona yakınlaştırmadan önce sırtını patpatladı.

Esmer olan eline bir dilim aldı ve söyledi. "İşte, utanmış ruhun için biraz yemek." Baekhyun Sehun'a pizzayı yedirdi, Sehun yaşına göre fazla büyümüş bebek gibi ilginilmesine izin verdi.

Baekhyun birasını aramak için başını sağa çevirdiğinde kazara Chanyeol'ün gözleriyle buluştu, CEO ona yoğun bir şekilde bakıyordu. Bir süre göz teması kurdular ve Baekhyun çoğu zaman şakacı ama şimdi Baekhyun'un tanımlayamayacağı bir şeyle dolu olan yoğun gözlerin odağı olarak biraz huzursuz hissetti. Baekhyun diğerinin bakışları altında ürperdi ve hemen bakışlarını kaçırdı, birasını eline aldı ve Sehun'a döndü.

Akşam güzel geçmişti ve Baekhyun biraz daha kalmayı isterdi ama gerçekten geç oluyordu ve iş için hala erken kalkması gerekiyordu. Minseok'un da esnerken gitmek için ayağa kalktığına bakarsak böyle düşünen sadece o değildi. Jongdae kimseyi şaşırtmayarak onu eve bırakacağını söyledi, alkolsüz bira içen Chanyeol ile birlikte. Baekhyun'a da onu bırakabileceğini söyledi ama Baekhyun nazikçe reddedip eve kadar yürüyeceğini söyledi. İkilinin arasına girmek istemiyordu.

"Tek başına gidemezsin." Jongin hemen itiraz etti, başını iki yana salladı. "Olmaz."

"Çocuk değilim." Baekhyun gözlerini devirdi ve ayağa kalktı, koltukta oturduğu yastığı fırlattı.

"Baekhyun, sen—" diye başladı Kyungsoo, sevgilisiyle aynı düşünüyordu.

"Ben seninle yürürüm." Chanyeol lafını böldü. "Arabamı oraya park ettim zaten."

"Neden?" Minseok sordu.

Chanyeol omzunu silkti ve kaygısızca cevapladı. "Baekhyun'u almaya gittim ama yürümek istediğini söyledi o yüzden arabayı oraya bıraktım." Diye açıkladı ve herkes başını aşağı yukarı salladı, bazıları anlayışla ohh dedi.

"Tamam o zaman hadi gidelim. Çok geç oldu zaten." Dedi Jongdae, arkasından onu takip eden Minseok ile dış kapıya kadar yürüdü. Chanyeol Baekhyun'a içten bir şekilde gülümsedi ve onun da gelmesi için işaret etti, Baekhyun ayakkabılarını ve montunu giymek için salondan ayrılırken o da ona gülümsedi. Kyungsoo ve Jongin de onları takip etti, misafirlerini kibarca yolcu ettiler. Sehun sonunda misafir odasında kalmaya karar verdi, hareket edemeyecek, eve gidemeyecek kadar yorgundu.

Birbirlerine veda ettiler ve onları misafir ettikleri için teşekkür ettiler, tüm o yiyecek ve içeceklerle evi dağıttıklarını biliyorlardı. Kyungsoo evin kirli olmasından nefret ettiği için Jongin muhtemelen uyumadan önce onunla temizlemek zorunda kalacaktı ve Baekhyun Jongin'in ne kadar canı sıkıldığını tahmin edemiyordu çünkü – Jongin temizlikten hep nefret etmişti. En azından Sehun yardım edebilirdi, gerçi pek bir şey yapmazdı ama.

"Dikkatli gidin." Dedi Kyungsoo, onlar gitmeden önce herkese baktı, bakışları bir kaza falan yaparlarsa Kyungsoo yeterince dikkatli olmadıkları için bir de kendisi canlarını yakarmış gibiydi.

"İyi geceler." Dedi herkes ve sonra gittiler, son kez birbirlerine gülümserlerken kapı arkalarından kapandı. Binadan çıkarlarken Baekhyun Jongdae'nin yerini alıp Minseok'a eğlenip eğlenmediğini sordu, başını aşağı yukarı sallayıp gerçekten keyif aldığını söyleyen resepsiyoniste parlakça gülümsedi. Baekhyun memnundu çünkü hepsi Minseok'u çok sevmişti, küçük arkadaş gruplarının bir parçası olmuştu bile.

Binadan çıkıp yollarını ayırana kadar konuştular, Jongdae ve Minseok Jongdae'nin arabasına giderlerken Chanyeol ve Baekhyun zıt yönde yürümeye başlamışlardı, yürüdükleri karanlık sokağa karşın hafif sokak lambası vuruyordu. Aralarında huzur dolu bir sessizlik vardı, eninde sonunda biten harika akşamın sonucu olarak havada iyi bir atmosfer vardı. Baekhyun zamanda geri gitmeyi isterdi böylece bu akşamı tekrar yaşayabilirdi, o kadar çok eğlenmişti ki eve gidene kadar gülümsemesi yüzünden eksik olmamıştı.

"Beni davet ettiğin için teşekkür ederim... Gerçekten eğlendim." Birkaç dakika sonra Chanyeol konuştu, Baekhyun'un dikkatini çekti. Chanyeol'ün de dudaklarında küçük bir gülümseme vardı ama canını sıkan bir şey de vardı. Baekhyun bunu hissedebilmişti.

"Eğlenmene sevindim." Dedi Baekhyun, sokakta yürürlerken farkında olmadan Chanyeol'e yakınlaştı, şimdi aralarında neredeyse mesafe olmadan yan yana yürüyorlardı. Baekhyun gece dışarı çıkmayı severdi ama bir süre önce eve dönerken soyulduktan sonra dile getirmese ve sanki önemli değilmiş gibi emin davransa da karanlık köşelerden bir nevi korkuyordu. Chanyeol boyuyla ve güçlü vücuduyla ona güven veriyordu ve Baekhyun bundan oldukça hoşlanıyordu.

Tekrar sessizlik oluştu ve yürürlerken Baekhyun Chanyeol'e bakıp durdu, diğerinin neden böyle dalgın göründüğünü anlamaya çalıştı, kaşlarını çatmıştı ve gözleri yere odaklanmıştı. Neredeyse Baekhyun'un dairesine kadar sessizlik içinde yürümüşlerdi ve Baekhyun'un binasına yaklaştıklarında belki beş dakikalık mesafe kaldığında Baekhyun daha fazla dayanamadı ve sordu. "Bir sorun mu var?"

Chanyeol başını ona çevirdi, gözleri kocaman olmuştu. Muhtemelen Baekhyun'un sormasını beklemiyordu. Şaşırtmamalıydı aslında çünkü Baekhyun her şeye karşı meraklı biri olarak bilinirdi, sorularına cevap bekler yoksa alana kadar somurturdu. Söylemek gerekirse Baekhyun oldukça çocuksuydu.

"Sadece..." CEO'nun sesi giderek azalırken Baekhyun Chanyeol'ü dinledi, Chanyeol doğru kelimeleri bir araya getirmeyi bilemeyince hüsran dolu gözüktü. Baekhyun'un zamanı vardı, bekleyebilirdi. Chanyeol baskı altında hissetmemeliydi. "Sen-... Sehun'u seviyor musun?"

Chanyeol'ün aklında bunca zaman, onu böyle kafası karışmış gösteren şeyin ne olduğunu duyduktan sonra şaşıran şimdi esmer olandı.

Baekhyun'a Sehun'dan hoşlanıp hoşlanmadığını ya da sevgili olup olmadıklarını soran ilk kişi değildi. Baekhyun Sehun'a karşı hep sevgi doluydu, omzunu ısırır ve fırsat buldukça başını omzuna koyardı. Bunun sebebinin Sehun'un ideal tipi olduğunu düşünüyordu – uzun boylu, yakışıklı bir yüzü ve güçlü bir ifadesi, mizah duygusu ve ilgili bir kişiliği olan biri. Ama Sehun ideal tipi olsa bile Baekhyun özel bir şey hissetmiyordu, genç dansçıya karşı arkadaşlıktan başka hiçbir şey. Sehun bir sevgilide istediği her şeyken Baekhyun nasıl bunun mümkün olduğunu bilmiyordu ama aşkın bu kadar kolay olmadığını varsayıyordu. Birkaç yıl önce öpüşmeye bile çalışmışlardı ama ikisi de hiçbir bağ hissetmemişti. Ve böylece, tensel temastan çok hoşlanan iki arkadaş olarak kalmışlardı, ama hepsi buydu.

Baekhyun Chanyeol'ün sorusunu ugh, o mu? Neden öyle düşündün?" ile cevaplamak yerine daha iyi bir cevap seçti. "Sadece arkadaş olarak. Sanırım aşkın daha farklı hissettirmesi gerek."

Baekhyun Chanyeol'ün sorusunu cevapladığı an eski binanın giriş kapısının önünde duruyorlardı, Chanyeol bir arkadaşın yaklaşacağı mesafeden daha yakında duruyordu. Garip bir şekilde Baekhyun geri çekilmedi, hareket etmeden olduğu yerde kaldı. Sokağın bu yanı loş aydınlıktı, birçok sokak lambası artık çalışmıyordu bile ve Chanyeol'n yüzündeki gölgeler onu gün içinden daha yakışıklı gösteriyordu.

Bir kez daha, bu sadece bir gözlemdi. Başka bir şey değil.

"Nasıl hissettirmesi gerek?" diye sordu Chanyeol, derin sesi sessiz gecede kısıktı ama Baekhyun'un kulakları için bir çığlık kadar yüksekti. Yakınlıkları normalde Baekhyun'un garip hissettirir, gerer ya da utandırırdı – boy farklarından dolayıydı muhtemelen – ama şimdi Baekhyun bu duygulardan hiçbirini hissetmiyordu. Chanyeol'e bu kadar yakın durmak ve ona böyle bakmak... iyi hissettiriyordu. Chanyeol'ün nefesinin ağzından çıkarken sadece havada görmüyor yüzünde de hissediyordu. Bu çok yakın durdukları için bir belirti olmaya yetmeliydi ama Baekhyun görmezden geldi.

Sonra, Baekhyun Chanyeol'ün sesinin ne kadar mükemmel bir derecede derin olmasını aştığında ve kısaca Chanyeol'ü aştığında, Chanyeol'ün sorusuna odaklandı. "Bilmiyorum daha." Kısa olan adam cevapladı, dudaklarında küçük, üzgün bir gülümseme vardı. "Hiç aşık olmadım." Bunu söylemekten utanmıştı çünkü Jongdae'nin Chanyeol'e geçmişte ne kadar sevgilisi olduğunu söylediğini düşünüyordu ve Chanyeol'ün onun kalpsiz ya da çıktığı kişilere aşık olmadığını falan düşünmesini istememişti. Neredeyse herkesin aynı şeyi düşündüğü gibi onun düşünmesini istememişti.

Baekhyun başını eğdi, dediğinden sonra Chanyeol'ün gözlerine bakamıyor, o canlı gözlerinde yargılamayı görmekten korkmuştu.

"Ben de öyle." Dedi Chanyeol neredeyse anında, CEO muhtemelen ani huzursuzluğun sebebini sezmiş olmalıydı. Baekhyun bunu duyduktan sonra başını kaldırdı, gözlerini bir kez daha uzun olanın gözleriyle kilitledi. Orada hiçbir şekilde yargılama görmedi ve Chanyeol'ün de eski sevgilileri gibi ona bakmasından olan korkusu kayboldu, Chanyeol'ün gözlerindeki dürüstlük sözleriyle birleşince Baekhyun sersemledi ve içinin ısındığını hissetti. "O yüzden aşık olduğun zaman tam olarak nasıl hissettirdiğini bana söylemekten çekinme."

"Söyleyeceğim, merak etme." Baekhyun başını salladı, yüzünde gülümseme vardı. Tüm bu hislerin nasıl samimi hissettirdiğini ve göğüs kafesinin içinde kalbinin ne kadar hızlı attığını sonunda fark eden Baekhyun geriye doğru adım attı.

Baekhyun aralarındaki mesafeyi genişletirken Chanyeol içinde bulundukları garip havadan çıkmış gibi göründü ve CEO konuşmadan önce boğazını temizledi." Bu akşam için tekrar teşekkürler."

"Sorun değil. Doğum gününde daha çok eğleneceğiz, değil mi?" Baekhyun gülümsemesini durdurmadı ve yanakları şimdiden ağrıdı. Durduramıyordu ki.

"Evet." Chanyeol onayladı, o da sırıttı. "İyi geceler, Baekhyun."

Boğuk ses adını seslenince ürpermesini görmezden gelen Baekhyun arkasını dönüp okuyucuya çipi okutmadan önce ona da iyi geceler diledi, gecenin sessizliğini kapının sesi bölerken kapının kilidi açıldı. Baekhyun kapıyı itekledi ve binada kaybolmadan önce son kez Chanyeol'e bakmak istedi ve baktığında Chanyeol'ü hala aynı yerde görünce şaşırdı, doğrudan gözlerine bakıyordu. Ne yapacağını bilmeyen, çoktan arabasına yürümesi gerekirken Chanyeol'ün hala ona bakıyor olmasını beklemeyen Baekhyun uzun olana garipçe gülümsedi, gerçekten aptalca ve salakça göründüğünü düşündü ama Chanyeol gülümsemesine karşılık verirken görünüşünü umursamadığını fark etti.

Baekhyun dairesine gidene kadar gülümsemesini kesmedi ve hatta sonunda eve gidip duş alırken bile. Uzanıp yorganı üzerken çekerken bile, uzun günden sonra yorulan Baekhyun uyurken bile yüzünde gülümseme vardı, uyku ona ele geçirirken dudaklarının kenarının yukarı kıvrıldığını bile bilmiyordu.

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet