you can trust me

without you to hold i'd be freezing

Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism

 

Chanyeol Baekhyun'un etrafında rahat ve sakin görünebilirdi ama sahip olduğu o tüm kendine güvenmenin arkasında gergindi. Baekhyun ile olmak güzel olmasına rağmen Chanyeol aralarındaki mesafeyi koruması gerektiğini kendine sürekli hatırlatmak zorundaydı. Sadece-arkadaş sınırını unuttuğunda çok rahatsız bir duruma düşüyorlar, birbirlerinin kişisel alanlarına giriyorlar ve diğerinin nefesini kendi teninde hissederken uzun bir göz teması kuruyorlardı – bu arkadaşlar arasında olan bir şey değildi, özellikle de böyle anlarda havada gerginlik oluşuyorken.

Belki de Chanyeol bu yüzden Baekhyun'a Cumartesi gecesi aptalca bir şey yapmadığına dair yalan söylemeye karar vermişti, sarhoş haliyle resmen Chanyeol'ün üzerine çıktığını Baekhyun'un öğrenmesinden korkmuştu, bu aralarını sadece daha da garipleştirirdi. Bir şekilde arkadaş olmuşlarken Chanyeol Baekhyun'u hemen kaybetmek istemiyordu, ne kadar banal gözükse bile. Baekhyun'un hatırlamaması iyi bir şeydi böylece o gece Baekhyun'un yatağında olanlar ortaya çıkarsa onlara eşlik edecek olan o gerginlik olmadan arkadaş olmaya devam edebilirlerdi.

Arkadaş, bu kelime Chanyeol'ün dilinde kötü bir tat bıraktı, en nefret ettiği yemeği yiyormuşçasına. Chanyeol Cumartesi günü esmer olan CEO'nun üzerine otururken dudağı boynunda ve dili hassas tenini okşuyorken ne kadar iyi hissettiğini düşünmeden duramıyorken Baekhyun'a sadece arkadaş demek korkunçtu. Chanyeol'ün kafasında tonlarca 'Ya?'lar vardı ama en çok kendini gösteren tek bir soru vardı ve o da Ya onu durdurmasaydım? dı. Chanyeol bunu çok düşünmüştü. Sonuçta o gece Baekhyun'a sahip olabilirdi, tam anlamıyla. Baekhyun kendini Chanyeol'e sunuyordu ve tanrım, Chanyeol'den onu becermesini istediğini söyleyişi şimdi bile onu mahvediyordu. Ama başlatan esmer olan olsa bile Baekhyun ile yatmak yanlıştı. Baekhyun sarhoş ve alkol zehirlenmesinin kıyısında olmasa böyle bir şeyi asla yapmayacağını Chanyeol biliyordu ve bu düşünceyle de Baekhyun'u uzaklaştırmıştı.

Chanyeol çok düşünmüştü fakat Baekhyun ile yatmadığına pişman olmadığı sonucuna varmıştı, onu ne kadar çok istediyse - istiyorsa bile. Birincisi sarhoş haliyle Chanyeol'den faydalandıktan sonra Baekhyun'un onunla bir daha asla konuşmayacağını biliyordu. Ve ikinci olarak, esmer olanın ona dediğine göre – istediğin bu değil mi? – Chanyeol Baekhyun'un onunla yatmayı istediği için yatacağını sanmıyordu. Tüm bu durum Chanyeol'e garip bir his veriyordu ve o gece Baekhyun'un üzerine çıkmasının sebebinin yapmak zorunda olduğunu düşünmesi ihtimaliydi. Belki düşündüğü şey tamamen yanlıştı ama Baekhyun'un şu ana kadar dediğine göre Chanyeol Baekhyun'un kendi değerini anlamadığını biliyordu, her nedense, ve tek iyi olduğu şeyin seks olduğunu düşündüğünü öğrense Chanyeol şaşırmazdı. Tartışmaları sırasında Jongdae'nin dediğine göre Chanyeol Baekhyun'un onu böyle yapan, ilgi çekici olmadığını ya da değecek biri olmadığını düşündüren bir şey yaşadığını biliyordu. O gece Baekhyun ile yatsa ne olacağını Chanyeol'ün bilmesine gerek yoktu, en sonunda tüm endişelerini Baekhyun doğrulardı.

Ve işte bu yüzden şansı varken Baekhyun ile yatmadığına pişman değildi. O gece yaptıklarından çekeceği ağrı olmasa Baekhyun'un ertesi sabah hatırlamayacağı bile sarhoş bir seksten dahasını hak ediyordu Baekhyun. Chanyeol böyle düşünüyordu ve Baekhyun da bunu fark etmeliydi.

"İşe ne zaman geri dönmelisin?" Baekhyun'un sesi tüm düşüncesini aldı götürdü ve Chanyeol bir saniyede gerçeğe döndü. Çoktan Baekhyun'un evindelerdi, cama yavaşça vurmaya başlayan rüzgar ve yağmurdan korunuyorlardı. Chanyeol Baekhyun'un onu davet etmesine hala şaşkındı, bunun olmasını hiç beklemiyordu. Nedense Baekhyun ne zaman bir şey yapsa Chanyeol'ü şaşırtmayı başarıyordu.

Elini kaldırıp saatine kısaca bakan Chanyeol yanıtladı. "Bir saate falan. Ama bugün ne bekleyen bir toplantı ne de aşırı önemli bir şey var o yüzden zamanında gitmesem yokluğumu muhtemelen kimse fark etmeyecek."

"Hmm." Baekhyun ayakkabısını çıkarıp ceketini asarken sadece bunu dedi. Chanyeol de aynısını yaptı, dairesinde Baekhyun'u takip etti. "Geçen sefer fark edebilmişsindir ama dairem seninki kadar geniş değil, o yüzden üzgünüm."

"Sorun etmem." Chanyeol sanki Chanyeol'ü burada ağırlamaktan utanır gibi ona bir şekilde utangaçça gülümseyen Baekhyun'u temin etti. Evet, tüm daire Chanyeol'ün sadece yatak odasından küçük olabilirdi ama bunda utanılacak bir şey yoktu. Doğrusu Baekhyun'un dairesi küçük olsa bile güçlü bir Byun Baekhyun havası veriyordu ve Chanyeol için önemli olan buydu çünkü soğuk olan tüm Park malikanesininden daha çok ev gibi hissettiriyordu. "Sevdim burayı."

"Yemek yedin mi?" Chanyeol bir adım arkasından takip ederken Baekhyun yatak odasındaki yatağa giderken söylemişti. Baekhyun kendini yatağa attığında Chanyeol'e de aynısını yapması için işaret etti çünkü rahatça oturacak başka hiçbir yer yok, demişti Baekhyun.

"Hayır, ama ben-"

"Bir şey sipariş etsek mi o zaman?" Baekhyun lafını böldü ve telefonunu çıkardı, Chanyeol'e ne istediğini sordu, teslimat yapan iyi bir restoranın numarası için internette aramaya hazırdı.

"Gerçekten, ben iyiyim." Chanyeol tekrar denedi.

"Tamam o zaman seçmek bana düştü... Hmm, aslında canım pizza istiyor – Ama Hawaiili olandan değil, ilgini çekerim." Baekhyun telefonundaki interneti kapattı, rehberinde kaydettiği en sevdiği pizzacının numarası vardı. Baekhyun nasıl onu böyle görmezden geliyordu?

"Baekhyun-"

"Alo? Oh, iki büyük pizza sipariş etmek istiyorum." Baekhyun onu tamamen yok saydı ve Chanyeol sadece iç çekip başını iki yana salladı. Baekhyun diğerlerini dinlemiyormuş gibi gözüküyordu ve Chanyeol bunu değiştirmeyecekti. Baekhyun nasıl oluyor da gerektiğinde dinlemiyor ama insanlar ona korkunç şeyler deyince dinliyordu? Neden tam tersi olamıyordu?

Saniyeler geçerken Baekhyun'un kelimeleri sessizleşti ve Chanyeol yanında yatakta uzanan, pizzacıyla konuşan adama baktı sadece. Ve işte yine, Chanyeol ne zaman Baekhyun'a baksa hissettiği o şey, esmer olandan gözlerini çekememesine sebep olan o his. Chanyeol ne zaman ona baksa bakışlarını çekemiyordu, Baekhyun'un güzelliği onu hemen ele geçiriyordu.

Ve Chanyeol böyle hissettiği için kendinden nefret ediyordu çünkü düşünceleri sadece-arkadaş sınırını geçiyordu. Kendinden nefret ediyordu çünkü bir deneyip Baekhyun'a dokunmayı çok istiyordu, onun için deliriyordu ama Chanyeol ilişki insanı olan biri değildi. Baekhyun ile aklını uçaracak bir seks yaptığını istediği kadar hayal etsin onun çıktığını düşünemiyordu çünkü kimseyle bir ilişki yaşayamıyordu. Bu çok karışıktı. Aynı zamanda hem yatak arkadaşı hem arkadaş olunmuyor, Chanyeol düşündü. Baekhyun'un bunu istememesi çok kötüydü.

Baekhyun ile bir ilişkide olma olasılığını düşünmek komikti ve hepsi Sehun yüzündeydi. Kulüpte konuşuyorlarken Sehun Chanyeol'e Baekhyun'a çok baktığına dair bir şey söylemiş ve Baekhyun ile çıkmayı denemek isteyip istemediğini sormuştu, durduk yere. Chanyeol neredeyse bunu unutmuştu ama bu sabah annesi—yine -- evlilikten bahsettiğinde hatırlamıştı.

"-hey Chanyeol... Chanyeol!"

"Ouch," Chanyeol sızlandı ve Baekhyun'un ona biraz fazla güçle vurduğu koluna dokundu. Bu kadar hassas ve kırılgan gözüken birine göre Baekhyun'un gücü fazlaydı.

Baekhyun umursamadan konuşmaya başladı sadece. "Sana üç kere falan ne tür pizza sevdiğini sordum. Beni görmezden geldiğin için hak ettin."

"Hawaii tarzı istiyorum tabiki." Chanyeol Baekhyun'a kaşlarını çatarken yanıtladı, avuç içiyle hala ağrıyan kolunu ovdu, daire şeklinde ovarken kendini rahatlattı.

"Haha, hayır, o şey evime girmeyecek." Baekhyun alayla güldü. "Ne tür pizza istediğini seçmeni söyledim, ne tür çöp istediğini değil."

"Yine mi? Gerçekten mi?" Chanyeol sordu, gözlerini devirdi. Chanyeol Baekhyun'un ananaslı pizzaya olan nefretini tabii ki biliyordu ama iş saçmalamaya başlıyordu. Ananaslı pizzanın çöp olduğuna dair yapılan ara sıra şakalar bir nevi komik olmasına rağmen Chanyeol itiraf etmeliydi, bu çok fazlaydı. Sonuçta pizzacı çocuk hattın diğer ucunda bekliyordu.

"Tabiki! O... şeyi kokladığımda iştahımın kaybolmasını istemiyorum." Baekhyun görüntüyle burnunu kırıştırdı, ifadesi iğrenmeye döndü. Böyle aşırı tatlı gözüküyordu ama bu Chanyeol'e itiraz etmesini engellemedi.

"Pekala, pizza siparişi etmek senin fikrindi ve ananaslı sevdiğim için bunu seçeceğimi tahmin edebilirdin." Chanyeol tersledi. Şuan ne yapıyorlardı? Baekhyun'un fikrini değiştirmeyeceği için manasız olduğunu bilirken on yaşındaki bir çocuk gibi yemek için tartışıyordu. Chanyeol neden Baekhyun'un etrafında tam bir çocuk gibi davranıyordu? Bu Baekhyun'un etkisi falan mıydı?

"Tanrım, sadece düşünmek bile kusmamı sağlıyor-oh, üzgünüm." Baekhyun tartışmayı kesip hattın diğer ucundaki kişiden özür diledi. "Evet, uhm.. Bir Hawaii-" Dudağını büküp kaşlarını çatarak Chanyeol'ün gözlerine bakan Baekhyun cümlesini istemeye istemeye bitirdi. "Bir Hawaii tarzı pizza."

"O kadar zor olmasa gerek..." Chanyeol mırıldandı ve gözlerini devirdi. Chanyeol'e göre Baekhyun tam bir drama kraliçesiydi.

Baekhyun pizzacıya ait sesi duyduktan sonra küçük gözleri birden büyüyünce telefonu kapatmak üzereydi, cihazı kulağından bile çekmişti. Telefonu tekrar kulağına tuttu, Chanyeol Baekhyun'un kıkırdayışını gördü. "Kesinlikle! Birisinin uğraşımı anlamasına sevindim... Muhtemelen başka odada yemesini sağlarım... Evet, haha.. Sabrın için teşekkürler... İyi günler."

Baekhyun telefonu kapattı ve telefon konuşması bittiği an yüksek, melodik bir gülüş odayı doldurdu. Nefesini düzeltmekle zorluk çekerken gülen adama sadece baktı Chanyeol. "Sakın bana—"

"Pizzacı bile Hawaii tarzı pizzanın berbat olduğunu düşünüyor ve o orada çalışıyor." Baekhyun gülüşünü hala durduramamıştı ve Chanyeol sadece kaşlarını çattı. Baekhyun'un gülüşüyle en sevdiği pizza hakarete uğramasına rağmen şimdiden gözlerinde yaşlar olan Baekhyun'a bakarken sessiz kalmıştı.

"O kadar komik değil, Baekhyun." Dedi Chanyeol sonunda. Gülmeye değer olduğunu anlamıştı ama bu çok fazlaydı.

"Anlamıyorsun." Baekhyun Chanyeol'e bakmak için gözlerini tamamen açtı, sırıtışı kocamandı. "Hawaii tarzı istemenle neye uğradığını şaşırdı. Bir pizzacıda çalışan birinin seçimini beğenmemesi ne zaman başına gelir ki?"

"Seni güldürmenin çok sürmediği belli ama." Chanyeol gözlerini devirdi ve yatağa uzandı. Baekhyun misafiri için yana kayarak yere açtı, bacaklarını bedenine çekti. O ağır ağır nefes alıp verirken, derin nefes alış verişiyle ve gözlerini ovalayarak kendini sakinleştirirken Chanyeol onu izledi.

İşte yine, Chanyeol bakışlarını nasıl kaçıracağını bilmiyordu. Belki de istemiyordu.

Baekhyun'a böyle bakınca Chanyeol Baekhyun'un gözlerinin altındaki koyu halkaların çoğunun gittiğini fark etmişti, teni olması gerekenden hala soluk görünse de. Yorgunluktan bayıldı, Chanyeol doktorun sözlerini hatırladı ve dinlenmeye vakit bulamadıysa Baekhyun'un ne kadar çalıştığını merak etti. Ve Chanyeol Chanyeol'lüğünü bozmayarak sormasına, bilmesine engel olamadı.

"Hey, Baekhyun," Baekhyun'un ilgini çekmeye başladı. Sesi ciddi değildi, belki biraz mesafeliydi ama merakla gölgelendiği kesindi. Yanındaki adam başını Chanyeol'e çevirdi, gözlerini CEO ile kenetledi ve masumca kirpiklerini kırpıştırdı, gerçekten dinlediğini Chanyeol'ün bilmesine izin vererek kaşlarını hafifçe kaldırdı. "Neden bu kadar çok çalışıyorsun?"

Sessizlik odayı doldurdu ve Baekhyun'un gözleri koyulaştı, ifadesi karardı ve az önceki gibi güldüğüne dair hiçbir işaret yoktu. Sorudan sonra iki saniyeden fazla göz temasını kurmadı, kaşlarını çatıp doğrularak başını çevirdi. "Seni ilgilendirmez." Baekhyun sertçe tersledi ve Chanyeol o an sormaması gerektiğini anladı, sebebi muhtemelen Chanyeol'ün beklediğinden daha kişiseldi.

"Baek-"

"Biliyorsun, bazı insanların diğerlerinden daha çok çalışması gerekir." Baekhyun lafını böldü. Chanyeol'e öfkesini – ya da tamamen duygularını – saklaması öğretilmişti ama tam olarak bu cümle onu olmasından gerekenden daha çok tökezletmişti, muhtemelen sebebi Baekhyun'un ona imayla demiş olmasaydı, bunu tahmin etmek için dahi olmak gerekmiyordu.

Chanyeol insanların kızgın olduklarında sık sık doğru olmayan şeyleri söylediğini ona hatırlatan beyninin mantıklı yayını görmezden geldi ve sessiz kalmak yerine bir şey söylemesine engel olamadı, hiç olmadığı kadar öfkeliydi. "Senden farklı bir iş yapıyorum diye sırf yeterince çalışmadığım anlamına gelmiyor."

"Her neyse." Baekhyun başından savdı ve dolabına doğru gitti, bir havlu çıkardı. Chanyeol'e dönmeden konuştu. "Aç olmadığını söylediğin için istediğin zaman gidebilirsin. Senin pizzanı da ben öderim ve ait olduğu yere yani çöp kutusuna atarım." Ve sonra banyo kapısı kapandı ve Baekhyun kayboldu.

Chanyeol hüsranla homurdandı ve yumruğunu sıktı, kanı kaynıyordu. Bu hafta ikinci defa Chanyeol Baekhyun'un görünüşü tam yerindeyken kişiliğinin nasıl çalkantılı olduğunu düşündü. Ruh hali aniden değişiyordu ve Chanyeol'ün esmer olanda can sıkıcı bulduğu ilk şey buydu. Bu yüzden Baekhyun ile bir ilişki imkânsız olurdu çünkü Chanyeol ruh halini çok sık değiştiren insanlardan nefret ederdi ve bununla uğraşmak çok yorucu olurdu. İlişkiler çok yorucuydu.

Yataktan kalkan Chanyeol gitmeye hazırdı, sadece Baekhyun'un sözleriyle değil her şeyin bu kadar çabuk değişmesiyle de hayal kırıklığına uğramıştı. Daha bir dakika önce Baekhyun kahkaha atıyor ve Chanyeol onu azarlıyordu ama atmosfer gayet iyiydi. Şimdi? Şimdi Baekhyun kendini banyoya kilitlemişti ve Chanyeol resmen kovulmuştu. Tek sebebi sağlığı için endişelendiğinden Baekhyun'un durmadan çalışmasının sebebini bilmek istemesiydi. Umursamayan birisi için endişelenmek çok saçmaydı.

Çoktan yatak odasının kapısının önünde duruyordu ama çıkıp işe geri dönmek yerine Chanyeol kapıyı kapattı ve yatağa döndü, kendini yatağa attı. Baekhyun Chanyeol'ün gitme zamanın geldiğini mi düşünüyordu? Oh hayır, Baekhyun Chanyeol'ü evden atmak istiyorsa aptalca bir imadan dahasına ihtiyacı vardı.

Pizzayı bekleyecekti ve sonra tabi ki gidecekti.

Chanyeol tam bir çocuk gibi ve inatçı davrandığını biliyordu ama bu akan suyu dinlerken hareket etmeden Baekhyun'un yatağında uzanmasını durdurmamıştı. Hala yağmur yağıp yağmadığını görmek için ara sıra camdan dışarı bakıyordu ama Chanyeol yağmurun durmasını bekledikçe yağmur her saniye şiddetini arttırıyordu. En çok yağmurdan nefret ediyordu.

Nefes alıp düşünmek dışında bir şey yapmadan yaklaşık yirmi dakika geçti ve Chanyeol Baekhyun'un duşta boğulmasından kokmaya başladı. Kim bu kadar uzun süre duş alırdı ki? İyi olduğundan emin olmak için ona seslenecekti ama Baekhyun muhtemelen Chanyeol'ün gittiğini düşünüyordu ve Chanyeol'ün onu doğrulamasına ihtiyacı olduğunu sanmıyordu. Pizza her an burada olmalıydı ve bunu ödedikten – ve Baekhyun'unkini de ödedikten sonra, çünkü o iyi biriydi - gidecekti.

Bir saniye sonra zil çaldı ve Chanyeol sırıttı. Bu gitmesi için işaretti. Yemeğini alıp gidecekti, Baekhyun'a sakinleşmesi için zaman bırakacaktı.

Kapıya gidip kapının yanındaki gri tuşa bakarak pizzacının binaya girmesine izin veren Chanyeol kabanının cebinden cüzdanını çıkardıktan sonra kapı azına yaslandı, pizzacının gelmesini bekledi. Kabaca bir dakika sonra ellerinde iki koca pizzayla, pizzacının logosu olan bir şapkayla ona doğru gelen kısa genci görebildi ve Chanyeol doğruldu, sesinin garip çıkmaması için boğazını temizledi.

"Merhaba... Bir Capri ve bir Hawaii tarzı, ikisi de büyük boy?" Chanyeol başını salladı ve adam pizzaların ne kadar tuttuğunu söylediğinde Chanyeol cüzdanından parayı çıkarıp genç çocuğa uzattı, üstünün kalmasını söyledi.

Teslimatçı ona kocaman gözleriyle kirpiklerini kırpıştırdı, bu kadar bahşişe şaşırmıştı. Pizzaları Chanyeol'e verdi, gitmeden önce söyledi. "Ananaslı pizza seven birine göre fena değil."

Geri geri giden çocuğa bakarak kalan Chanyeol kaşlarını kaldırdı. Sonra, sinirle nefesini verdi ve kapıyı kapattı. Neden herkes Hawaii tarzı pizzadan nefret ediyor? Chanyeol zihnen tatsızca sordu ve kabanını ve ayakkabısını giyme niyetiyle iki pizzayı da masaya koydu, sonra bu daireden yemeğiyle çıkacaktı.

Ama kabanını giymek için tam arkasını dönecekken sadece belinde bir havluyla ondan birkaç metre uzakta duran küçük bedeni gördü, pürüzsüz görünen teninde gün ışığında ıslak izler parlıyordu.

"Ç-çoktan gittiğini düşündüm." Dedi Baekhyun, biraz kekeledi, uzun olanı hala dairesinde gördüğü için şaşkındı. Chanyeol yutkundu ve Baekhyun'a baştan aşağı bakma, gittikçe aşağı inen su damlalarını takip etme dürtüsüyle savaşmaya çalıştı. Chanyeol'ün şanssızlığına isteği sonunda kazandı ve Baekhyun'un çıplak vücuduna kısaca baktı, aklına kazınan görüntüyle çenesini sıktı.

Onu soymadan önce Baekhyun'a bakmayı reddetmişti ama şimdi güneş ışınları Baekhyun'un bedeninde camdan parlarken Chanyeol bakışlarını gerçekten çekememişti. Gözleri kısa bir süreliğine Baekhyun'un kalçasına takıldı, Cumartesi gecesi Chanyeol'ün dokunuşu altında o kalçasının ne kadar iyi hissettirdiğini, Baekhyun'un teninin ne kadar kusursuz olduğunu hatırlayabiliyordu. Ama o zaman Baekhyun'un üstünde hala tişört olduğu için Chanyeol'ün Baekhyun'un üst tarafına bakma şansı olmamıştı. Sadece kısa bir süreliğine de olsa Chanyeol Baekhyun'un koyu ten renginde olan karnının, ıslak ve parlayan teninin, bıçak kadar keskin olan köprücük kemiklerinin görüntüsünün tadını çıkardı. Chanyeol onların üzerine izler bırakmayı çok istiyordu.

Chanyeol yeterince baktığını düşündüğünde arkasını döndü ve kabanını almak için askılığa doğru yürümeye başladı, şuan aklındaki kirli düşüncelerle yüzünün kızarmaması için dua etti. "Ben de tam gidiyordum." Dedi Chanyeol.

"Hayır, gitme!" Baekhyun'un sesi panik dolu geldi ve Chanyeol Baekhyun'a bakmak için döndü, böyle kelimeler duymasına şaşırmıştı. Yanlış mı duymuştu? Hayır, Baekhyun'un telaşlı ifadesine ve ona doğru bir adım atmasına, bir elini Chanyeol'e uzatmasına bakarsak duyamazdı. Ama eli Chanyeol'e hiç ulaşmadı çünkü Baekhyun geri çekmiş ve bir saniye sonra suçlulukla başını eğmiş, dudaklarını ısırmıştı. "Ç-çıkıştığım için üzgünüm, gerçekten. Ama lütfen henüz gitme."

"Baekhyun..." Chanyeol kızgın bir şekilde iç çekti, bir elini saçında gezdirdi, diğerinden bakışlarını kaçırdı ve sırf Baekhyun sadece beline sarılı bir havluyla duruyor diye değildi. Baekhyun bir süre önce ona söylediği suçlayıcı kelimeleri Chanyeol'ün öyle unutmasını bekleyemezdi. Baekhyun'un ondan çok çalıştığı doğruydu ama bu Chanyeol'ün çalışma masasının arkasında saatlerini geçirmediği, işlerini halletmek için sık sık sabahlamadığı anlamına gelmiyordu. Baekhyun'un öylece küçük görmesi adil değildi.

"Bana kızdığını biliyordu ve adi gibi davrandığım için üzgünüm. Ben sadece... bu konuda konuşmayı sevmiyorum. Ve birisi bana bunu sorunca patlıyorum ama öyle tepki verdiğim için özür dilerim." Baekhyun hızlıca söyledi, tek nefeste. Baekhyun'a tekrar baktığında ifadesi acı doluydu ve bakışları Baekhyun'un ellerini bulunca parmaklarıyla oynadığını gördü. Yine, öncekiler gibi. Gerçekten üzgün olmalıydı ve içten içe muhtemelen stresliydi.

Tanrım, Baekhyun'un ruh hali gerçekten hızlı değişiyordu.

Ama neden Baekhyun bu kadar etkileniyordu ki bu sorudan? Arkasında gerçekten kişisel bir şey mi vardı? Neden Baekhyun bu konuda konuşmaya bu kadar karşıydı? Chanyeol'ün yine bir sürü sorusu vardı. Ama Baekhyun'a sormak tabi ki imkânsızdı çünkü sormaya karar verdiği için bu küçük tartışmayı yaşamışlardı. Belki kişisel sorular sormak için çok erkendi. Belki değil, kesin öyleydi. Baekhyun gerçekten çelişiyor gibi, emin değil gözüküyordu ve Baekhyun kişisel bir şeyi söylemeden önce Chanyeol'ün onun güvenini tamamen kazanması gerekiyordu.

"Sorun değil ama zaten gitmem gerek, öğle aram bitmek üzere." Chanyeol sonunda söylemeye karar verdi. Birincisi, dediği doğruydu. Ve ikincisi... Chanyeol şuan aralarında olan gerginliği sevmemişti.

Baekhyun bir süre sessiz kaldı ve Chanyeol Baekhyun'un parmaklarıyla oynamayı bıraktığını, ellerini sıkıca sıkarken eklemlerinin beyaza dönmesini gözden kaçırmadı. "Evet, anlıyorum."

Baekhyun anladığını söylüyor olabilirdi ama yüzünde beliren küçük gülümseme çok zorlama gözüküyordu ve Chanyeol Baekhyun'un ağzından dökülen tek kelimeye inanmıyordu. Sonuçta yakın arkadaşlarının önünde bile bazen duvar kuruyordu kendine, Baekhyun'un şuanki sırıtması gerçek duygularını saklamak için gerçekten kötü bir girişimdi.

"Uhm, ben-..." diye başladı Chanyeol, ne diyeceğinden tam olarak emin değildi. Baekhyun'u böyle görmekten hoşlanmadığı için konuşmaya başlamıştı sırf ama Baekhyun'un gözlerindeki küçük umudu gördükten sonra Chanyeol ağzını açtığı için kendine küfretti. Gerçekten gitmesi gerektiğini söylese Baekhyun muhtemelen şimdikinden daha da üzülecekti. Ama burada kalmak da gerçekten iyi bir seçim değildi.

Baekhyun'un yaşla ıslak yüzünü hatırlamak Chanyeol'ün karar vermesini sağladı ama. Baekhyun'un üzülmesini istemiyordu ve bu yüzden söyledi: "Sanırım biraz kalabilirim... Jongdae'ye haber vermeliyim sadece."

"Gerçekten mi?" Baekhyun şaşkınlıkla kirpiklerini kırpıştırdı, bu cevabı beklemiyordu. Chanyeol de beklemiyordu açıkçası.

Doğrusu Chanyeol'ün de oldukça büyük egosu ve gururu vardı. Sırf Baekhyun çok ümitsiz göründüğü ve üzgün olmak ona yakışmadığı için kendini salmamalıydı işte. Ama belki Chanyeol sadece Baekhyun daha iyi hissetsin diye değil de kendi bencil yanı için de yapıyordu. Çünkü gelecekte Baekhyun'un ona güvenmesini ve kendini açmasını sağlamak Chanyeol'ü özel yapacaktı ve önemliymiş gibi hissetmeyi gerçekten istiyordu.

"Evet... Pizza yolda soğur zaten. Yazık olurdu." Chanyeol savundu, önemli değilmiş gibi omzunu silkti.

"Kızmadın mı?" Baekhyun sordu.

"Biraz kızdım." Doğruydu. Chanyeol'ün kızgınlığı bir dakika önce önünde Baekhyun'un bu kadar küçük göründüğünü görünce gitmişti neredeyse. "Ama tam yanında pizzamı yiyerek sana işkence yapacağım için eşitiz."

Chanyeol aptal bir şakayla gerginliği gidermeye çalıştığında kısa ve – daha da önemlisi – zorlanmamış bir gülüş Baekhyun'un dudaklarından kaçtı ve Chanyeol Baekhyun'un gülüşünün melodik sesini duyunca nedense zafer dolu hissetti.

"Hala üzgünüm." Baekhyun son kez özür diledi, bakışlarını kaçırmak yerine Chanyeol'ün gözlerinin içine baktı, gözlerindeki üzüntüyü Chanyeol'ün görebilmesini umdu. Neyse ki Chanyeol uğraşmadan bile gördü, Baekhyun'un kahverengi kürelerindeki suçluluk görünmeyecek gibi değildi.

"Gidip ye, ben Jongdae'yi arayacağım." Chanyeol Baekhyun daha fazla üzgün hissetmesin diye nazikçe gülümseyerek söyledi. Baekhyun'un Chanyeol'ün zayıf noktası olması mümkün müydü? Çünkü Baekhyun'u tekrar gülümsetmek gururunu unutturabildiğine göre öyleydi.

"Seni bekliyorum." Baekhyun hemen söyledi ve Chanyeol bu kadar çabuk cevap verdiği için utandığını görebildi. "Uhm, yani... doğrusu bu olur."

"İstiyorsan eğer." Chanyeol cebinden telefonunu çıkardı, hızlı aramada üçe bastı. Jongdae'nin açmasını beklerken Chanyeol esmer olanın pizzalarını eline almasını ve yatak odasındaki yatağa koymasını, hangisinin hangisi olduğunu kontrol etmesini izledi. Baekhyun kutuyu açıp yüzünü buruşturduğunda Chanyeol kıkırdadı, muhtemelen Chanyeol'ün Hawaii tarzı pizzasını açmıştı. Gözleriyle Baekhyun'un hareketlerini takip ederken ara sıra Baekhyun'un yüzünden bedenine bakarak kendini oyaladı, az daha Jongdae'nin adını söyleyişini duymayacaktı.

"Chanyeol, çabuk ol. Önemli bir tartışmanın ortasındayım." Jongdae'nin ilk kelimeleri bunlardı ve Chanyeol ciddi ses tonuyla kaşlarını çattı. Şirkette sorun mu çıkmıştı? Jongdae acaba bir müşteriyle mi tartışıyordu?

"Sorun mu var?" Chanyeol sordu, endişesini dile getirdi. Jongdae'ye tüm ilgini vermek için Chanyeol – gayet isteksizce – başını Baekhyun'dan çevirdi, esmer olanın yarı çıplak vücudu odağını kaybettiriyordu.

"Evet." Jongdae sertçe belirtti. "Minhyuk gelmiş son Avengers filminin berbat olduğunu söylüyor ve—"

"Yine mi?" Chanyeol derin bir şekilde nefesini verdi. Jongdae ve Minhyuk hep böyle saçmasapan şeyler hakkında tartışıyordu, yeni bir şey değildi. Chanyeol Jongdae'nin gerçekten önemli bir tartışma içinde olduğunu düşünerek aptallık yapmıştı.

"Bu gerçekten önemli bir şey, Chanyeol. O yüzden bana ne istediğini söyle böylece itirazlarımla Minhyuk'u mahvedebilirim."

"Yine CEO rolü oynamak ister misin diye sormak istemiştim sadece çünkü daha uzun... bir öğle arası lazım." Dedi Chanyeol, belli bir ritim olmadan önündeki ahşap masaya parmaklarını vurdu.

"Madem ısrar ediyorsun." Jongdae kabul etti. "Neden peki?"

"Ben—" Chanyeol açıklamadan önce kendini durdurdu. Baekhyun ile olduğunu Jongdae'ye söylemeli miydi? Jongdae Chanyeol'ün Baekhyun ile en başından arkadaş olma fikrini desteklemiyordu ama diğer yandan Chanyeol arkadaşına yalan söylemek de istemiyordu. Jongdae'ye yalan söylemek onu hep üzüyordu. O yüzden gerçeği söylemeye karar verdi. "Baekhyun ileyim ve zamanında gelemeyeceğim."

"Baekhyun ile mi?" Soru hemen gelmişti ve Chanyeol hiç şaşırmadı. Sadece Jongdae'nin olayı çok büyütmemesini umdu. Arkadaşının cevabını sabırsızca bekleyen Chanyeol gergin bir halde alt dudağını ısırdı. "Peki, bunu beklemiyordum."

Chanyeol sessiz kaldı, Jongdae'nin dahasını demesini bekledi. O kadar uzun beklemesine gerek kalmadı.

"Geri gelecek misin?" diye sordu Jongdae ve Chanyeol şaşkınlıkla kirpiklerini kırpıştırdı. Beklediği şey bu değildi. Chanyeol'ün mesafesini koruması gerektiği hakkında falan başka bir konuşmaya hazırlanıyordu fakat Jongdae'nin bu konuda bu kadar soğukkanlı olmasını kesinlikle beklemiyordu. Chanyeol sadece birkaç gün önce Baekhyun'un adını andığında onu boğazlamaya hazırdı.

"Uh... bilmem?"

"Tamam, sorun yok. Gerek olursa ben seni ararım." Ve sonra hat sessizleşti, bip bip sesi Jongdae'nin telefonu kapattığını belirtiyordu. Chanyeol telefonuna baktı ve şaşkınlıkla cihaza kirpiklerini kırpıştırdı. Jongdae ile mi konuşuyordu gerçekten? Hayır, olamazdı, Jongdae bu konuda bu kadar rahat davranmazdı. Değil mi? Belki Cumartesi gecesinden sonra Chanyeol'ün Baekhyun'un etrafında olmasında Jongdae sorun görmüyordu çünkü hepsi birlikte bağlanma zamanı mıdır nedir onu geçirmişlerdi.

"İçecek bir şey de ister misin?" Baekhyun'un sesi onu düşüncelerinden çıkardı ve Chanyeol sonunda telefonunu bıraktı, masaya koydu. Başını sesin sahibine çeviren Chanyeol o telefonda konuşurken Baekhyun'un bol bir kazak ve eşorfman giydiğini fark etmişti ve Baekhyun'un giyindiğini gördükten sonra hissettiği hayal kırıklığını görmezden gelmeye çalıştı.

"Sorun yok." Chanyeol teklifi kibarca reddetti, Baekhyun'un yatak odasına doğru yürüdü. Pizzaların yanında yatağın diğer ucunda Baekhyun'un bilgisayarı da vardı.

Bilgisayar Chanyeol'ün ilgisini çekti ve sorarcasına Baekhyun'a baktı. "Bir şey mi izleyeceğiz?"

Ondan birkaç adım uzakta garipçe duran esmer olan başını aşağı yukarı salladı, Chanyeol'ün gözlerinden kaçındı. Chanyeol sorun olmadığını söyledikten sonra bile Baekhyun'un hala suçlu hissetmesi mümkün müydü? Evet, Chanyeol bir süre kızmıştı ama şimdi o kızgınlığı gitmişti. Ve Baekhyun'un da artık bunu düşünmemesini umuyordu. Bu Chanyeol'e de oluyordu, herkese oluyordu. İnsanlar kızgın olduklarında kötü şeyler söylerdi ve Chanyeol bunu anlıyordu.

"Ne izleyeceğiz peki?" Chanyeol yatağa otururken kaygısızca sordu, pizza kutusu önündeydi. Pizzanın üzerindeki ananaslara bakan Chanyeol'ün ağzı sulandı. Dünyadaki en iyi şeyken birisinin Hawaii tarzı pizzaya çöp diyebilmesini anlayamıyordu.

Yatağın etrafında dolanan Baekhyun Chanyeol'ün yanına otursa da aralarına mesafe koyduğuna emin oldu, belki gerektiğinden daha fazla mesafeydi. Chanyeol yatakta yeterince yer olmasına rağmen Baekhyun'un yatağın kenarına oturduğunu fark etmişti ama bir şey demedi.

"Jongdae'ye bir dizi izleyeceğime dair söz vermişt—"

"Ne yaptın?"

"Karşı çıkamadım, tamam mı?" Baekhyun kıkırdadı, kazağının kollarını çekiştirdi. Kazak Baekhyun'a çok büyüktü ve Chanyeol sadece Baekhyun'un ne kadar tatlı göründüğünü düşünebiliyordu.

"Nasıl?"

"Uzun hikaye... Ama izlemem gerek, sözlerimi tutarım." Dedi Baekhyun ama dudağını büküşü Chanyeol'e verdiği sözü yerine getirmekte çok da istekli olmadığını söylüyordu nedense. Jongdae daha önce ona dizi izletmeye çalışmıştı ama Chanyeol hep reddetmiş, onunla vıcık vıcık olan dizileri asla izlemeyeceğini söylemişti.

"Ve sen de benimle birlikte katlanmayı istedin?" Chanyeol iç çekti ve eline pizzanın ilk dilimini aldı. Chanyeol bir ısırıp alıp tadı dilinde alırken Baekhyun'un burnunu kırıştırışını görmezden geldi.

"Plan bu." Baekhyun başını aşağı yukarı salladı, hala CEO'nun gözlerinden kaçıyordu. Bunun yerine diziye bakıyordu, pizzayı bir süreliğine itekledi. İzleyebilecekleri bir site arayan Baekhyun söyledi: "Belki o kadar kötü olmaz."

"Sen bile dediğine inanmıyorsun." Chanyeol ifadesizce söyledi Baekhyun kıkırdayıp sonunda gözlerinin ucuyla ona baktığında, kahverengi küreleri eğlenmeyle parladığında sıcak bir his vücuduna yayıldı.

"Doğru." Baekhyun onayladı ve gözlerini ekrana çevirdi, farklı sayfalarda gezindi ve en sevdiği birini seçti. "Tamam, hadi yapalım şunu."

--

Dizi hiç kötü değildi ama Chanyeol sebeninin bu dizinin Jongdae'nin normalde ona gösterdiklerinden ya da konuştuklarından tamamen farklı olduğu için olduğunu düşünüyordu. Jongdae saçma klişe aşk hikayelerininden bahsederken Baekhyun ile izlediği dizi daha çok arkadaşlık hakkındaydı. En başında bir nevi sıkıcıydı, olayın okulda geçmesi ilgi çekici değildi – zorbalarla beraber akıllı ve komik olanlar vardı. Her zamanki gibi yani. İlk bölümler oldukça sıkıcı gelmişti ama Chanyeol'ün pizzası vardı o yüzden dayanabilirdi.

Sonra, ikinci başrol erkek belirdiğinde işler ilginçleşmeye başladı. Başta her şey çok karmaşıktı, geçmiş şimdiyle karışıyor ve Baekhyun ve Chanyeol'ün geçmişte başrollerin arasında neler olduğuna dair birçok farklı teori düşünmesini sağlıyordu. Her bölümden sonra izledikleri bölümü tartışıyorlar ve sıfırdan ona kadar değerlendiriyorlar, neyi sevip neyi sevmediklerini konuşuyorlardı. Chanyeol'ün düşündüğü kadar kötü değildi.

Sonunda tüm teorileri yanlış çıktı. İkisi de gerçeğin düşündüklerinden tamamen farklı olduklarını öğrenince şaşırmıştı ve birkaç yıl önce başrollerin arasında neler olduğunu öğrendikleri an Chanyeol dizinin tadını çıkarmaya başladı, durumun nasıl çözüleceğini görmeyi istiyordu. Görünüşe göre Baekhyun da Chanyeol'ün keyfini paylaşıyordu, birisi bitince diğer bölümü hemen açtı, bir kez daha izleyip izlememelerini sormadı bile.

Her bölüm geçtikçe Baekhyun Chanyeol'ün yanında yine rahat olmaya başladı, diziyi izlerken yanına kadar gelmiş, hareket ettiklerinde zaman zaman kolları ve bacakları hafifçe dokunmuştu. Pizza kutuları yatağın yanında boş bir şekilde duruyordu ve aşırı doyan ne Chanyeol ne de Baekhyun hareket ediyordu. Ekrana odaklanmışlarken, dizinin önemli detaylarını görüp hiçbir şeyi kaçırmadıklarına emin oluyorlarken zaman gerçekten hızlı geçti. Onlar diziye çok kapılmışlarken güneş yavaş yavaş yükselmeye başladı ve çok geçmeden akşam oldu bile. İkisi de rahatsız olmuş gibi değildi gerçi.

Dokuz bölüm sonra anca Chanyeol tüm bölüm boyunca durmadan konuşan Baekhyun'un ne kadar sessizleştiğini fark etti. Esmer olana bakan Chanyeol Baekhyun'un gözlerinin yarı kapandığını gördü. Chanyeol saate de baktı ve telefonu ona saati gösterdiğinde gözleri kocaman oldu. Birkaç dakika önce gece yarısı olacaktı.

"Bugünlük yeter, sence de öyle değil mi?" diye sordu Chanyeol Baekhyun'a ve esmer olan ona kirpiklerinin altından baktı, bölümün son alt yazıları belirirken ekrandan gözlerini çekti.

"Muhtemelen." Baekhyun esnedi. "Ben kutuları atayım."

"Ben yaparım." Chanyeol Baekhyun itiraz edemeden önce kalktı, boş kutuları alıp mutfaktaki çöpe doğru yürüdü. Kutuları çöpün yanına koydu ve yatak odasına dönmeden önce bir şey içmeye karar verdi. Boğazı çok kurumuştu. Baekhyun'un da muhtemelen susadığını düşünen Chanyeol dolaplardan bardak aradı. Şansına onları bulması çok uzun sürmemişti ve kendine soğuk su koyarken Baekhyun'a buzdolabından portakal suyu aradı, Baekhyun'un çok seveceğini biliyordu.

Suyunu içen Chanyeol Baekhyun için olan portakal suyuyla yatak odasına geri döndü, o döndüğünde esmer olan telefonuna bakıyordu, ışık yüzüne yansıyordu. Chanyeol'ün adım seslerini duyunca ekrandan başını kaldırdı, gözlerini CEO ile kilitledi. Sonra esmer olanın gözleri Chanyeol'ün elindeki içeceğe düştü ve yüzünde nazik bir gülümseme belirdi.

"Susadığını düşündüm." Chanyeol bardağı sessiz bir teşekkürler ile kabul eden Baekhyun'a uzatırken söyledi, meyve suyundan büyük bir yudum aldı ve memnun bir şekilde nefesini verdi. Chanyeol yatağın ucuna oturdu, telefonunun kilidini açtı ve mesajlara girdi. Oğlu hala evde olmadığı için annesi çıldırmış olmalıydı ama Chanyeol o uyuyordur diye arayıp uyandırmak istememişti o yüzden hala yaşadığına ve iyi olduğuna dair bir mesaj gönderdi.

Ama gönderme tuşuna basamadan önce Baekhyun konuştu. "Hey, Chanyeol..." Sesi giderek azaldı ve Chanyeol ona döndü, merakla esmer olana baktı. "Neden çok çalıştığımı hala duymak ister misin?"

Soru Chanyeol'ü şaşırttı ve hayal kurmadığına emin olmak için birkaç kez kirpiklerini kırpıştırmak zorunda kaldı ve bu gerçekti, Baekhyun'un ona bu soruyu gerçekten sorması. Diğer adamın gözlerinde cevabı aradığında alaya dair bir işaret görmedi ve Chanyeol'ün aklı hemen çalışmaya başladı. Milyonlarca soru geldi aklına ve Chanyeol Baekhyun'a hangisini sormak istediğini seçmekte zorlandı.

Bu konuda konuşmaktan hoşlanmadığını söylemişken neden şimdi konuyu açmıştı ki? Neden Chanyeol ile bunu konuşmak istemişti? Neden şimdi? Amacı neydi? Baekhyun ne düşünüyordu?

Çok fazla soru vardı. Hangisini sormalıydı?

"Neden şimdi sordun?" Chanyeol bunda karar kıldı, gözlerini kıstı. Diğeri çok önemli değilmiş gibi sadece omzunu silkti ama bugün olanlardan sonra Chanyeol kolayca kanamazdı.

"Bu konudan konuşmaktan hoşlanmadığını söylemiştin." Dedi Chanyeol, Baekhyun'un sözlerini hatırlıyordu. Baekhyun'un ani tepkisinden sonra nasıl unutabilirdi ki?

Baekhyun yutkundu ve ellerine baktı, parmakları belirsiz şekiller çiziyordu yorganda. Chanyeol Baekhyun'un ağzının en az üç kere açıldığını görebilse de o hiçbir şey demedi, muhtemelen doğru sözleri arıyordu ve söylemek istediğinde açıklamanın yeterince iyi olmadığına karar vermişti.

"Ben-... sana borçluyum." Odanın sessizliğinde Baekhyun bunu fısıldadı, sesi biraz titredi. Bakışlarını ellerinden çekmedi ama bu Chanyeol'ün de aynısını yapıp ne olursa olsun bakışlarını kaçıracağı anlamına gelmiyordu. İyi ve dürüst bir muhabbetin anahtarının göz teması olduğunu şahsen düşünüyordu çünkü diğerinin duygularını gözlerinde görebilirdiniz.

Ama ne? "Niye bana borçlu olasın?" Chanyeol sordu, kaşlarını çattı.

"Çünkü ben hastayken benimle ilgilendin ve—"

"Gelecekte sana karşı kullanabilmek için bunu yapmadığını sana zaten söyledim." Chanyeol lafını böldü.

Baekhyun sadece başını iki yana salladı. "Öyle demek istemedim." Dedi. "Lütfen sadece beni dinle."

Chanyeol can sıkkınlığı ile nefesini verdi, konunun gittiği yeri biraz bile sevmedi. Dinleyecekti çünkü Baekhyun böyle istemişti ama kullanabileceği itirazları çoktan hazırlıyordu.

"Ben hastayken benimle ilgilendin." Baekhyun tekrar başladı, devam etmeden önce gergince yutkundu. "Ve sarhoşken de benimle ilgilendin. Seni çok çabuk yargıladığım için beni affettin ve hak etmesem bile bana karşı çok naziktin—"

"Hak ettin." Chanyeol lafını bölmesine engel olamadı, Baekhyun'un kendini küçük görmesine tepkisi onu düzeltmek içindi. Baekhyun ona kısaca baktı ve Chanyeol esmer olanın dudaklarının kenarının yukarıya doğru biraz kıvrıldığından ya da sadece hayal kurduğundan mı emin değildi çünkü Baekhyun etkilenmeden devam etmişti.

"—ve b-ben sana güvenebileceğimi düşünüyorum. Aptalca mı davranıyorum bilmiyorum ama zaten kaybedecek bir şeyim yok, değil mi?" Baekhyun kısa konuşmasını bitirdi, itirafına karşılık CEO'nun tepkisini görmek için beklentiyle tekrar Chanyeol'e baktı. Chanyeol Baekhyun'un ona yine hassas yanına gösterdiğini biliyordu ve Chanyeol'den gelen tek kötü bir söz ya da kötü bir tepki Baekhyun'u yine mahvedecekti. Chanyeol bunu istemiyordu o yüzden konuşmadan önce dikkatlice düşündü, eline yüzüne bulaştırmak istemiyordu.

Birkaç saniye Baekhyun'a sessizce baktı, ne diyeceğini düşünürken onun sıkıntılı yüzünü inceledi. Sonunda aklında uygun bir cümle kurduğunda derin bir nefes aldı ve başladı, Baekhyun'un sonunda anlamasını umuyordu. "Sana zaten dedim, sana bakmama karşılık hiçbir şey istemiyorum. İstediğim için yaptım. Ve sana karşı kim bilir ne için hala kızgın olduğumu düşünüyorsan doğru değil. Sana karşı şerefsiz gibi davrandım ve bana güvenmediğin için seni suçlamıyorum." Chanyeol yine derin bir nefes aldı. "Bana güvenmeye karar verdiysen yemin ederim sana zarar verebilecek hiçbir şey yapmayacağım. Ve bana... kişisel şeyler söylemek istiyorsan dinliyorum. Ama artık ne sebeptense bana söylemek zorundaymışsın gibi hissetme."

Baekhyun'un gözlerine yoğun bir şekilde bakan Chanyeol gözlerinin akmak üzere olan yaşlarla parladığına dair yemin ederdi, hafifçe titreyen alt dudağı ona haklı olduğunu söylüyordu. Tek dediği Baekhyun'un ona güvenebileceği, ona baktığı için karşılığında bir şey istemediğiyken Baekhyun'u ağlamak üzere görmek olması gerekenden onu daha çok yaralamıştı. Birisinin onu önemsediğini bilmek onu neden bu kadar duygusallaştırıyordu?

Chanyeol Baekhyun'un bunu yakın arkadaşları dışında birisinin ona böyle şeyler söylemesi üzerinden uzun bir zaman geçtiğini fark edince Chanyeol'ün üzüntüsünün yerini kızgınlık aldı. Jongdae'nin Baekhyun'un geçmişte yeterince incindiğine dair sözleri aklına geldi ve geçmişte esmer olanı sevilmeyi hak etmediğine inandıracak kadar inciten kişileri öfkeliyken Chanyeol kendine de kızgındı çünkü o da Baekhyun'u inciten insanlardan biriydi.

Chanyeol sadece Baekhyun'un yüzüne bakıp her duyguyu yakalamak isterken sessizlik oluştuktan sonra Baekhyun elinin arkasıyla gözlerini ovarken gülümsedi. Böyle gülümserken neredeyse bir çocuk gibi görünüyordu, sırıtışı yüzünü ikiye ayırıyor, beyaz dişleri gözüküyordu. Ve Baekhyun sonunda ona baktığında, Chanyeol'ün şimdiye kadar tanık olmadığı saf bir mutlulukla Chanyeol'e gülümsediğinde Chanyeol'ün kalbi bir an atmayı kesti.

"Gerçekte ne kadar naziksin, havalıymış gibi davranırken tam bir pislik gibi davranabiliyorsun." Baekhyun bir kıkırdamayla söyledi ve Chanyeol cevap veremeden önce Baekhyun nazik bir şekilde ona sarıldı. Esmer olan başını boynuna gömmüşken kolları boynundaydı. Chanyeol'ün nefesi boğazında kaldı ve bir süre hareket etmeden sadece oturmak, neler olduğunu algılamak dışında bir şey yapamayacak kadar çok şaşkındı. Baekhyun şimdi ona gerçekten sarılıyor muydu? Cumartesi günkü sarhoş haliyle olan kazayı unutursak şimdiye kadar fazla fiziksel temasları olmamıştı.

Sonunda aklı başına geldiğinde Chanyeol kollarını kaldırıp Baekhyun'un küçük bedenine doladı, hafifçe sıktı. Baekhyun'un tatlı kokusunu almak onu hafiften sersemletiyordu, Chanyeol kendini sakinleştirip anın tadını çıkardı, sadece fiziksel olarak değil ama. Baekhyun'un şuan ona sarılması Chanyeol'e gerçekten güvendiğini gösteriyordu ve kollarında Baekhyun'u hissederek kutsanırken Baekhyun'un ona açıldığını bilmek fiziksel temastan çok daha fazlaydı.

Sarılmaları Chanyeol'ün düşündüğünden daha uzun sürmüş, Baekhyun Chanyeol'ü dakikalar boyunca bırakmaya razı olmamıştı. Chanyeol daha önce hiç bu kadar uzun süre sarılmamıştı, Jongdae böyle şeyleri sevmezdi ve Chanyeol'ün gelip giden sevgililerine gelirsek Chanyeol onlara on saniyeden fazla sarılma ihtiyacı hiç hissetmemişti. Ama Baekhyun'un bedenini bedenine yaslanması, ara sıra kımıldağında yumuşak saçının yüzünü gıdıklaması, boynuna gevşekçe sarılı olan kolları ve sadece Baekhyun'u her şeyiyle hissetmek Chanyeol'ün daha önce tek gecelik ilişkileriyle ya da sevgilileriyle ne yapmış olursa olsun bu sarılış tüm kirli hareketlerin hepsinden çok daha samimiydi.

Chanyeol'e sonsuz gibi geldikten sonra Baekhyun kollarını Chanyeol'ün boynundan çekti ve CEO, Baekhyun'un ondan uzaklaşacağını düşünmüş, bu düşünceyle hayal kırıklığına uğramıştı. Baekhyun'un bedeninden yayılan sıcaklığı bu kadar erken kaybetmek istemiyordu. Ama Baekhyun'un Chanyeol'ün omzuna yaslanması, elleri kucağına düşse de esmer olanın uzaklaşmaması onu şaşırtmıştı. Sarılırlarken Chanyeol garip pozisyonlarını daha rahat bir pozisyonla değiştirmişti ve Chanyeol şimdi sırtını yatağa yaslamışken Baekhyun'un başı Chanyeol'ün göğsündeydi.

"Ben on altı yaşındayken ailem araba kazasında öldü." Baekhyun birdenbire başladı ve Chanyeol kulaklarını hemen dikti. Baekhyun'un sesi üzüntüyle kaplıydı ama çok değildi muhtemelen olayın yıllar önce olmasındandı, Baekhyun'un kalbindeki yara tamamen iyileşmemişti ama aynı zaman da o kadar acıtmıyordu da. "Kaza değildi. Benim... babam bilerek yaptı."

Chanyeol'ün gözleri kocaman oldu ve Baekhyun sırtındaki ellerinin sertleştiğini hissediyorsa eğer bundan bahsetmemişti. Hikâyesine devam etti bunun yerine. "Babam kumarbazdı ve bir sürü borcu vardı. Ciddiyim, gerçekten çok fazlaydı, o kadar çok ki şimdi düşünüyorum da birkaç yıl önce ailemin geliriyle ödeye ödeye bitiremeyeceğimi fark ettim. Annem bunu öğrenince borçlara yardım etmek için iki iş aldı ama babam... kumar oynamayı bırakmadı. Borç gerçekten çoktu ve ölürse borçların da onunla beraber öleceğini düşündü. Saçmalık... O yüzden intihar etti ama annem ona hala o kadar aşıktı ki yanında ölmeye karar verdi. İkisi de nedense çocuklarını unuttu."

Baekhyun göğsüne yaslandı, tam kalbinin olduğu yere ve Chanyeol onun geçmişini dinlerken kalbinin bu kadar hızlı attığını esmer olanın hissedebileceğini bildiği için utanmıştı. Fakat Baekhyun'a kısaca bir göz atınca hızlı kalp atışlarının onu sakinleştirdiğini görmüştü.

"O zamanlar anneannemin ve dedemin evinde kalıyorduk, köyde. Ev aile mirası gibiydi, uzun yıllar boyunca ailedeydi. Gerçekten büyüktü – belki seninki kadar – ve ailem öldükten sonra babamın borç aldığı adamlar geldi, borçları ödemezlerse evi almakla tehdit ettiler." Baekhyun duraksadı ve Chanyeol başını biraz eğince Baekhyun'un alt dudağını dişlerinin arasına aldığını, ısırdığını görebilmişti. Aynı zaman da tişörtüne asıldığını da fark etmişti, esmer olan ona sıkıca tutunuyordu. Bu konuda konuşmak zor olmalıydı. Ve Chanyeol Baekhyun'un acı çekmesini istemiyorken Baekhyun'un ona bunu söylemesine, geçmişini onunla paylaşmasına mutluydu. "O zamanlar anneannem ve dedem yaşlı değildi çünkü anneme erken yaşta sahip olmuşlar, o yüzden ikisi de çalışmaya başladı. Ama maaş bok gibiydi ve borcu asla ödemeye yetecek gibi bile değildi. Zor zamanlar geçirseler de hala üniversiteye gitmemi istiyorlardı o yüzden Seul Konservatuvar'a girdiğimde ve Şan eğitiminde ilk yılıma başladığımda gittiğim için çok suçlu hissetsem bile Seul'e taşındım. Büyükailem daha iyi bir hayat şansımı öylece atmama izin vermedi ve resmen beni evden kovular."

Baekhyun kısaca güldü, yarı eğlenir yarı üzgündü. Chanyeol de dudaklarından kaçan kıkırdamaya engel olamadı ama o zamanlar Baekhyun'un büyükailesinin – ve Baekhyun'un da – ne kadar zor zamanlar geçirdiğini hayal ettiğinde içi acıyla burkuluyordu.

"Ama ilk yılımdan sonra büyükbabam öldü ve büyükannemin omzundaki yükün bu kadar çok olduğunu bilirken üniversitede hayatımı yaşayamadım. O yüzden üniversiteyi bırakıp çalışmaya başladım, elimden geldiğinde ona yardım etmeye söz verdim. Jongin para konusunda yardım edebileceğini söyledi ama istemedim. Daha fazla borç yapmak istemedim, en yakın arkadaşım olsa bile. Daha fazla kişinin buna bulaşmasını istemedim, tıpkı Jongdae ve Kyungsoo gibi. Ben babamın yaptığı boku temizlerken onların mutlu hayatlarını yaşamasını istedim. Burada maaşlar daha iyi ve daha fazla olanaklar olduğu için Seul'e taşındım, üniversite paramla bu boktan daireyi aldım." Chanyeol doğru hesaplıyorsa Baekhyun on dokuz ya da yirmi yaşından beri yaşadığı burayı eliyle belli belirsiz işaret etti. "Burada çalıştığım ilk iş berbattı ve iyi maaş vermiyordu ama iki yıl sonra maaşın yeterli olduğu bir iş aldım. Restoranda çalışmaya başladım ve sonra Jongin sayesinde Twenty'den de iş teklifi aldım. Olabildiğince çabuk borçları ödemek istiyorum böylece büyükannem evin alınmasından korkmaz. Sonuçta hayatı boyunca o orada yaşadı, anıları orada, büyük babam orada yaşadı... Sırf babam aptal diye ondan onu almak istemiyorum."

Babasından bahsederken Baekhyun'un sesi kızgın çıktı ve Chanyeol bunu hemen sezdi, Baekhyun'un sırtında olan büyük eli aşağı yukarı hareket etmeye başladı, nazik dokunuşun Baekhyun'u sakinleştirmesini umdu.

"İşte böyle... umarım sorusuna cevap olmuştur bu." Baekhyun hafif bir kıkırdamayla hikâyesini anlatmayı bitirdi ama Chanyeol esmer olanın gerildiğini biliyordu, Chanyeol'ün tepkisini beklerken gergindi. Fakat neden gergindi? Sırf babası yüzünden onun hakkında Chanyeol'ün kötü düşüneceğini mi sanıyordu? Olsa olsa Chanyeol bu kadar güçlü olup büyük annesine baktığı, üniversiteyi bıraktığı için ona hayran kalırdı. Ve Baekhyun Şan eğitimi aldığını söylemişti... Baekhyun şarkıcı mı olmak istiyordu yani? Şarkı söylemesini duymayı isterdi.

"Gerçekten güçlüsün." Chanyeol düşüncesini dile getirmeye karar verdi, Baekhyun'un ne düşündüğünü bilmesini istiyordu.

"Değilim." Baekhyun itiraz etti. Sesi yorgun ve uykulu geliyordu, başını Chanyeol'ün göğsüne gömdüğü için sesi boğuktu. "Doğru şeyi yaptım. Herkes aynısını yapardı."

Hayır, Chanyeol düşündü, herkes bunu yapmazdı. Aslında tanıdığı insanların yarısı sorunlu ailesiyle arasına mesafe koyar, başka bir şehirde huzur içinde yaşardı. Ama Baekhyun öyle değildi... büyük annesine yardım etmek istediği için okulu bırakmıştı.

Chanyeol bir süre sessiz kaldıktan sonra bir şey demek için ağzını açmıştı bile, Baekhyun'a fikrini söylemeye hazırdı ama bir şey diyemeden önce kendini birden durdurdu, kulağı Baekhyun'un göğsüne karşı sessizce horlamasının sesini duydu.

"Baekhyun?" Adını seslendi ama beklediği gibi karşılığında cevap almadı. Çünkü Baekhyun bir eli Chanyeol'ün karnındayken ve başı göğsündeyken çoktan uyuyakalmıştı.

Baekhyun uyumuşken eve gitme zamanının geldiğine karar vererek onu uyandırmadan Baekhyun'u üzrerinden kaldırmaya çalıştı fakat Baekhyun'un elini vücudundan çekmeye çalıştığı an esmer olan tutuşunu sıkılaştırıp burnunu Chanyeol'e sürttü. Bilinçsizce yapmıştı ama yine de Chanyeol'ün sıcak bedeninden uzaklaşmasını kolaylaştırmıyordu.

Kısa bir süre böyle kalmanın sorun olmayacağını söyledi kendine, şansı varken Baekhyun'un sevgisinin ve yakınlığının tadını çıkardı. On dakika sonra kalkacaktı. Sorun şuydu ki bu kadar hızlı uyuyakalacağını düşünmemişti ve göz kapakları ağırlaşmaya başladığında Chanyeol bırak eve gitmeyi hareket edecek hali bile kalmamıştı.

Ve böylece, o da uykuya yavaşça çekildi, yatağa iyice yayılırken gözlerinin tamamen kapanmasına izin verdi. Baekhyun'un rüyalar âlemine Chanyeol katılmadan önce aklındaki son düşünce kollarında Baekhyun varken, yavaş yavaş bilincini kaybederken esmer olanın tatlı kokusunu soluyarak uyumanın gerçekten rahatlatıcı olduğuydu.

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet