enjoy the party

without you to hold i'd be freezing

Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism

Uzun ve yorucu bir iş gününden sonra annesiyle Cuma günü huzur dolu bir akşam yemeği yedikten sonra Chanyeol, hizmetçilerinin kardeşinin düğününden Park'lar için getirdiği çikolatalı tatlının tadını çıkarıyordu – Doğrusu Chanyeol bu düşünceli hareketi atlatamamıştı. Chanyeol'ü şaşırtan şey annesinin tüm akşam boyunca evlilik konusunu açmamasıydı ve Chanyeol annesinin hamur işini yerken oğluyla iş arkadaşlarından yakınmasını ve onların dedikodusunu yaptığını duymaktan keyif almasına rağmen annesinin bombayı düşüreceği ve sonunda sevgili oğlunun güzel ve varlıklı bir kadınla evlenecek kadar büyüdüğünü söylemeye başlayacağını anı beklerken gergin olmasına engel olamıyordu. Sonuçta bu konuyu açmaları üzerinden bir yıl geçmişti ve Chanyeol bu akşamın farklı olacağını sanmıyordu, evlilik konusundan kaçmayı ne kadar istese bile.

Ama akşam yine de berbat olmuştu çünkü Chanyeol'ün babası ortaya çıkmaya karar vermiş ve duygusuz ifadesi annesiyle olan sohbetine katılacak gibi gözükmüyordu. Chanyeol'ün ve yaşça büyük olan Park'ın gözleri buluştuğu an Chanyeol mutlu akşamın sona erdiğini söyleyebilirdi. Görünüşe göre böyle düşünen sadece o değildi çünkü annesi de sessizleşmişti, Chanyeol ile konuşmaya devam etmek yerine yemek yiyerek kendini meşgul ediyordu. Babasının göremeyeceği yerde, masanın altında elinin nazikçe sıkılması Chanyeol'ün işlerin – her zamanki gibi – kötüye giderse annesinin yanında olacağını bilmesine yetmişti.

Bazen Chanyeol annesinin Chanyeol'ün babası gibi duygusuz bir adamın yanında nasıl böyle hayat dolu olabildiğini merak ediyordu. Şansı var gibi değildi. Chanyeol bunun anlaşmalı bir evlilik olduğunu ve annesinin başta Chanyeol'ün babasıyla evlenmek istemediğini, ailesinin zorladıklarını duymuştu. Yıllar sonra Chanyeol ailesinin birbirine âşık olduğunu sanmıyordu fakat birbirlerine öyle alışmışlardı ki boşanma fikri akıllarında yoktu. Gerçi annesinin babasına nasıl alışabildiğini anlamıyordu ve gelecekte de anlayabileceğinden emin değildi. O zamanlarda gerçekten sevdiği falan bir sevgilisi yok muydu acaba?

Hep sormak istemişti ama oğlunun eski konuları açıp yarasını deşmesine iyi tepki vermemesinden korkmuştu o yüzden soruları aklında kalmıştı.

Hizmetçi de havadaki ağır havayı hissetti ve yemek dolu tabağı ailesinin önüne koyduktan sonra izin isteyip hemen farklı bir odaya kaybolmuş, Park ailesini yalnız bırakmıştı.

"Yeni arkadaşlar edindiğini duydum, oğlum." Babası çubuklarını alıp yemeğini yemeye başlarken söyledi. Kirpiklerinin arkasından Chanyeol'e baktı, oğlunun ağzından çıkması uzun süren cevabı bekledi. Babası beklemekten nefret ederdi ve Chanyeol'ün ona anında cevap vermesini beklemişti hep, cevap alamazsa genelde sinirlenirdi.

"Edindim." Chanyeol başını sallayarak onayladı. Göz temasını korusa da ona bakan gözler onu çok küçük hissettiriyordu. O kadar yıldan sonra babası ona bakınca Chanyeol hala küçük hissediyor ve bu yüzden kendini acınası düşünüyordu. Chanyeol güçlü bir iş adamıydı ve insanlar ona korkusuz diyordu ama yanılıyorlardı. Hala babasından korkuyor, ona asla karşı gelemiyordu.

"Onlarla vakit geçirmekten keyif alıyor musun?" Sonraki soru geldi ve Chanyeol babasının ona karşı bir kez olsun nazik olmaya çalışmadığını, hayatın nasıl gittiğini ve yeni arkadaşıyla mutlu olup olmadığını sormayacağını çok iyi biliyordu. Daha büyük bir şey geliyordu ve Chanyeol babasının bu soruları geçmesini ve aklında olanı sormasını beklerken kendini hazırlamaya çalışıyordu. Yaşlı adam, oğluyla iki muhabbet etmeye gelmemişti elbette.

"Öyle diyebilirim, evet." Chanyeol bilerek cevaplarını kısa tutuyordu, gerekenden fazlasını söylemek istemiyordu. Babasının Chanyeol'ün yeni arkadaşlarının geçmişine bakıp bakmadığını merak etti çünkü oğlunun Chanyeol'ün kendisi kadar zengin olmayan insanlarla takılmasından hiç hoşlanmamış, alt sınıftan insanlarla takılırsa namının düşeceğini söylemişti. Chanyeol hiç öyle düşünmemişti ama söylemekten korkuyordu işte. Babasına karşı gelmek yapmaya cesareti olacağı bir şey değildi.

"Güzel." Babası homurdandı, sesi alayla doluydu. Chanyeol yutkundu, gelecek olanı bekledi. "Byun Baekhyun peki, onunla vakit geçirmekten de keyif alıyor musun?" Babası ona tekrar baktı, tanıdık isimden bahsederken oğlunun tepkisini görmek istemişti.

Baekhyun'un ismini duymayı beklemeyen Chanyeol'ün gözleri kocaman olurken ve birkaç defa gözlerini kırpıp dudaklarını ayırırken babası memnun olmuş gözüktü. Babasının adını söyleyişi iğrenir gibiydi ve bu Chanyeol'ün bir anlığına sağır olmak istemesine sebep olmuştu böylece adamın Baekhyun'un adını ayakkabısındaki tozdan daha fazlasına sahip değilmiş gibi telaffuz edişini daha fazla dinlemek zorunda kalmazdı.

Chanyeol yine bunu dile getiremedi.

Şimdi Chanyeol dikkatli olmalıydı. Bu konuşmayı olabildiğince çabuk bitirmek istiyorsa normal davranmalıydı. Esmerin adını duyunca verdiği tepki zaten Baekhyun'un önemsiz biri olmadığını anlamasına yetmişti fakat Chanyeol babasına daha fazla memnuniyet vermeyecekti. Kendini toparladı ve olabildiğince sakin yanıtladı. "Evet. İyi biri... Komik, mizah anlayışı iyi."

"Öyle mi?" Babası sırıttı, o soğuk sırıtış Chanyeol'ün omurgasından aşağıya titretti. Ama ortaya çıktığı kadar hızlı kayboldu. "Babasının da komik biri olduğunu duydum."

"Sen ne yap—" Sakin görünen halini anında kızgınlık yer aldı ve Baekhyun'un babasının adının geçmesiyle soğuk tavrı yıkıldı. Chanyeol babasının Baekhyun'un ailesini bilmesine şaşırmış gibi davranarak zaman kaybetmek istemiyordu, yaşlı adam en gizli bilgiye bile bakmasında sakınca görmüyordu. Şaşırmak yerine öfkeliydi. Baekhyun'un Chanyeol'e söylemesi çok uzun sürmüştü, Chanyeol'e söyleyecek kadar ona güvenmesi. Ve babası öylece deyiveriyordu, sanki önemsizmiş, sanki Baekhyun incinmemiş ve o adam yüzünden hayatı mahvolmamış gibi.

"Hm?" Babası sakince oturuyor, oğlu çatalı hamur işli tabağa düşürüp aşırı tepki verirken, annesinin ince parmakları arasında sıkı sıkı tuttuğu pantolonunun kumaşında eli olmasa ayağa kalkmaya hazır olan Chanyeol'ü izliyordu. Chanyeol bu kadar öfkelendiğini gören babasının eğlenmesinden nefret etmişti.

Chanyeol sakinleşmeliydi, bildiği şey buydu. Babasını daha fazla tatmin etmeyecekti, yapmayı planladığı şey buydu. Aklındaki bu fikirle oturdu ve nefesini vererek öfkesini giderdi, iyi olduğunu bilmesine izin vermek için annesinin eline nazikçe dokundu. Kaşlarını çatan Chanyeol söyledi: "Babasının yaptığı şeyler Baekhyun'un hatası değil."

"Oh? Biliyorsun yani? Doğrusu bilmeni beklemiyordum. Onun için çok hassas bir konudur herhalde. Sana söylediyse aranız iyi olmalı." Babasının ses tonu hafifti, sanki havadan bahsediyor gibi. Chanyeol içindeki kızgınlıkla kavrulurken, sonra pişman olacağı bir şeyi ağzından kaçırmamak için çenesini sıkarken, babasının soğuk gözlerinin görmeyeceği bir yere masanın altında yumruklarını sıkmışken o sakindi.

"Öyleyiz sanırım." Chanyeol onayladı. Ciddi bir durum değil de hiçbir gerçek his olmadan tartışabileceği filmden bir sahne, önemsiz bir şeymiş gibi babasının Baekhyun'un geçmişinden bahsetmesi onu delirtiyordu. Kırılgan gözüken Baekhyun'un korunma ve güvenme arzusuyla Chanyeol'e sıkıca tutunmasının anısı aklına gelince iyice deliriyordu. Yaşlı Park, Baekhyun'un ne kadar acı çektiğini, babası yüzünden nelerden feragat ettiğini bilmiyordu ama Chanyeol biliyordu. Sarıldıklarında anlamıştı, o gece esmer olan Chanyeol'e tutunurken Chanyeol Baekhyun'un her bir acısını hissetmişti.

"Restorandaki randevunuzda mı söyledi acaba?" Sorular yaşlı adamın ağzından çıkıp duruyordu ve Chanyeol şimdiden gitmek istiyordu. Şimdi düşününce eğer babasıyla bu konuşmayı hiç gerçekleştirmeyecek anlamına geliyorsa Chanyeol annesiyle yine evlilikten konuşmayı tercih ederdi. Ve Chanyeol bu akşamın iyi bir akşam olacağını düşünmüştü...

"Randevu değildi." Dedi Chanyeol. İlk defa akşam yemeği yedikleri gecenin fotoğraflarının internette olduğunu unutmuştu neredeyse. Ve Chanyeol unutmak üzere olmasından mutluydu çünkü böylece o bahsi geçen akşam yemeğinden sonra Chanyeol onu öpmeye çalışınca Baekhyun'un yüzündeki incinmiş ifadeyi hatırlamazdı. "Biz sadece arkadaşız. Zor bir gün geçirdiği için onu akşam yemeğine götürmeyi teklif etmiştim."

"Bir garson olarak çalışmak yorar herhalde." Eski CEO'nun sesinden alay damlıyordu ve Chanyeol babasının Baekhyun'u aşağılamasından, onu küçük görmesinden nefret etmişti. Tanrı aşkına Baekhyun yorgunluktan bayılmıştı, o yüzden evet, garson olarak çalışmak bir insanı gerçekten yorabilirdi. Chanyeol bunu yüksek sesle söyleyebilmeyi dilerdi.

"Her neyse." Chanyeol sessiz kalınca, önündeki adama bakarken içindeki hüsranla savaşıyordu, babası devam etti. Çok sık olmasa da çocukken babasının onunla oyunlar oynadığını hatırlıyordu. Ona aslında iyi davrandığını, kötü hissedince ona sarıldığını hatırlıyordu. Şimdi Chanyeol soğuk, ilgisiz ve kalpsiz babasına bakınca genç olan eski babasına dair hiçbir iz bulamıyordu. Yıllar önce babasını kaybetmiş gibiydi. "Fotoğraflar sızmadan önce vahşi Cumartesi gecenizin fotoğraflarıyla annen ilgilenecek kadar nazikti ama silinmeden önce onları görebildim. Ve Byun Baekhyun ile dans edişinin dostça olduğunu sanmıyorum."

"O-" Chanyeol ne diyeceğini gerçekten bilmiyordu ama babası Chanyeol'ün lafını bölerken oğlunun yerini almıştı.

"Ne diyeceğini umursamıyorum, gerçekten. Şimdiye kadar utanmadan milletle yatıp kalkarak ailemizin adını yeterince lekeledin zaten o yüzden seni yine rastgele biriyle görünce şaşırmadım." Babasının ses tonu keskindi sanki kendi oğluyla değil de işte bir çalışanla konuşuyor gibi. "Ama o kişinin rastgele biri olmadığını öğrenince şaşırdım. Onunla haberlere bir defa değil birçok defa çıktın."

"Öyle de-"

"Ona kahve alman, onu eve bırakmadan, o sarhoş olunca onunla ilgilenmen... Arkadaşlığınız çok iyiymiş." Babası masanın diğer tarafındaki Chanyeol'ün şaşkınlığını görünce tekrar homurdandı. Genç Park, ailesi uzaktayken Baekhyun'da kaldığını da babasının bilip bilmediğini merak etmişti, eğer öyleyse neden ondan da bahsetmemişti.

"Sadece arkadaşız." Chanyeol dişlerini sıktı, sesi öfkeyle gölgeliyken sert ve kendinden emindi. Babasının yaptığı bu alay ya da her neyse Chanyeol'ün üzerinde kesinlikle bir etkisi vardı ve CEO duygularının babasını tatmin edecek şekilde ortaya çıkmasından mutlu değildi ama engelleyemiyordu. Üstelik doğruydu. Baekhyun ve o sadece arkadaşlardı. Gelebildikleri tek yer arkadaşlıktı.

"Güzel." Babası çubukları masaya bıraktı, daha sonra bitmemiş yemekle dolu olan tabağa attığı bir mendille ağzını silerken ayağa kalktı. "Öyle kaldığına emin ol."

Babasının ne dediğini çok iyi anlıyordu, babasının sesindeki uyarı netti ve Chanyeol yine kelimelerin ağırlığı altında huzursuz hissetti. Olur da Baekhyun ile arasında arkadaşlıktan fazlası olmayacağını Chanyeol'e vurgulamasına gerek yoktu babasının. Bir Park olarak, onun kadar zengin olmayan birisiyle asla olamazdı, babası bundan emin olacaktı.

Chanyeol birkaç saniye önce aldığı uyarıya karşı çok güçlü hisleri olmamalıydı. Sonuçta Baekhyun'a yine asılmaya karar verirse geri adım atmasını sağlayacak bir başka şeydi bu.

Ama Chanyeol babasının kelimelerinde kesinliği duyduktan sonra kalbinin karanlık bir boşluğa düştüğünü hissetmesine engel olamamıştı. Annesinin yatıştırıcı sözleri ve omzundaki nazik el bile onu daha iyi hissettirmiyordu, Baekhyun ile gerçekten olmak istese bile annesinin de karşı geleceğini biliyordu.

--

Chanyeol yatakta uzanıyor, instagramında öylece geziniyordu. Komik bir fotoğraf görünce hafifçe sırıttı ama bu çok sık olmuyordu çünkü gülmeye değer fotoğraflar arkadaşlarının fotoğraflarıyla binlerce estetik fotoğrafların arasında saklı duruyordu. Sonra Chanyeol Luhan'ın bir gönderisini gördü – şarkıcıyı uzun zamandır takip ediyordu, Luhan ya da ajansı binlerce diğer takipçilerin arasında Chanyeol'ü fark eder de belki gelecekteki projeleri için Park Reklamcılığı seçerler diye. Asya'daki en ünlü şarkıcılardan biri müşterileri olmaya karar verirse şirket için iyi bir isim yaratırdı ama geri dönüşü için Luhan'ın ajansının farklı bir reklam şirketi seçtiğini duyunca tüm fantezileri suya düşmüştü.

Olayın can sıkıcılığı bir yana Chanyeol Çinli şarkıcıyı takip etmeyi bırakmamıştı. Ve memnundu çünkü Sehun –ve arkadaki Jongin – ile en yeni fotoğrafını güldürmüştü, Chanyeol hiç gülümseyecek gibi hissetmese de, babasıyla olan konuşması yüzünden ruh hali düzelmemişti.

Bu defa Sehun her an bir kalp krizi geçirecek gibi gözükmüyordu ve ten rengi de normal görünüyordu, yine yakışıklı haliyle duruyordu. Fotoğrafta Chanyeol fotoğrafın en arkalarında dansçıları da görebilmişti ama Luhan, Luhan'ınki kadar büyük değil küçük de olsa ne kadar mutlu olduğunu yansıtan dudaklarında hafif bir gülümseme olan Sehun'a yaslanıp kameraya parlakça sırıtıyorken onları umursuyormuş gibi durmuyordu. Yüzü hafif kızarıktı ama Chanyeol gözlerindeki mutlulukla bunu görebilmişti.

Fotoğraf daha bugün yüklenmişti, altında ise önceki fotoğrafıyla imajını mahvetmek istemezdim~ yazıyordu. Chanyeol kıkırdadı ve fotoğrafı beğendi, sessiz olan odanın aksine bir mesaj sesi duyduğunda instagramda gezinmeye devam etmeye hazırdı. Chanyeol kaşlarını çattı, Jongdae mi diye merak etti fakat Baekhyun'dan olduğunu görünce daha çok şaşırdı. Kalbi hemen hızlı hızlı atmaya başladı, o kadar insan arasından Baekhyun'un ona mesaj atmasını beklemiyordu.

Salı günü onu eve bıraktığından beri Baekhyun'u görmemişti ve hafta boyunca birbirlerini bilgilendirmek için attıkları birkaç mesaj Chanyeol'ün Baekhyun ile zaman geçirmek için olan garip ihtiyacını tatmin etmeye yetmemişti. Restorandaki olaydan sonra Baekhyun tam zamanlı işi almıştı – Jongdae ona Çarşamba günü söyleyene kadar Chanyeol'ün haberi yoktu – ve yeni programına hala alışmaya çalıştığı için Chanyeol Baekhyun'un oldukça yorgun olmasından dolayı zamanının çoğunu uyuyarak geçiriyor diye duymuştu. Onu rahatsız etmek istemiyordu, Baekhyun'un dinlenmesi gerektiğini biliyordu ama bu onu yine de daha iyi hissettirmiyordu.

Geçen birkaç gün boyunca birlikte çok zaman geçirmişlerdi ve Chanyeol ne kadar garip olursa olsun Baekhyun'un etrafında olmaya alışmıştı. Esmer olanı uzun zamandır görmemek – evet, Chanyeol isterse drama kraliçesi olabilirdi – Chanyeol'ü bir şeyi kaçırıyormuş gibi hissettiriyordu. Esmer olanla yürürken neredeyse her gün onu görmeye alışmıştı ama şimdi Baekhyun'un tam zamanlı işiyle çalışma saatleri değiştiği için artık bunu yapamıyordu.

Yine de yalnız hissetmiyordu çünkü Jongdae neredeyse hep yanındaydı. Baekhyun'un Chanyeol'ün hayatına girmesiyle ortaya çıkan sorunları hallettikten sonra Jongdae yine can sıkıcı ve aşırı enerjik arkadaş haline dönmüştü. Öğle yemeğine gittiklerinde Minseok'u da genelde yanında getiriyordu ama Chanyeol sorun etmiyor, resepsiyoniste kanı ısınıyordu. Jongdae Chanyeol'ün dışlanmış hissederek üzülmesini istemediği için gerçekten sorun olup olmadığını bile sormuştu ama Chanyeol ona endişelenmemesini söylemişti. Sonuçta hiç de dışlanmış hissetmiyordu, ikisi yeterince düşünceli olduğu ve Chanyeol'ün bilgisi olmadığı şeyleri konuşmadıkları için muhabbete sürekli katılabiliyordu.

Mesajı açarken bu düşüncelerini arkada bıraktı.

-- Kimden: Baekhyun
20:51
school2013 ü izlemek istiyorum ama sensiz izlersem ihanet etmiş gibi hissedeceğim... ╭╮ --

Mesajı okuduktan sonra Chanyeol'ün kalbi tekledi, Chanyeol yanında olmadığı için Baekhyun'un izlemek istememesi çok özel hissettirmişti. Birlikte izleyeceklerini söylememişlerdi ama Baekhyun Chanyeol'ün vakti olana kadar beklemek istemişti böylece ikisi de dizinin tadını çıkarabileceklerdi. Bu dizi, School 2013 yani, onlarınmış gibi geliyordu, başkasının değil. Aralarında bir bağ bile vardı.

--Kimden: Chanyeol
20:52
kesinlikle ihanete girer --

Chanyeol yanıtladı ve gönder tuşuna bastı o kadar hızlı yapmıştı ki çok çabuk yanıt verdiğinin farkına zamanında varamamıştı. Baekhyun ne düşünecekti? Chanyeol'ün mesajını beklediğini ve bu yüzden hemen yanıt verdiğini mi? Ama Baekhyun'un yanıtı da hemen gelince endişeleri kaybolmuş, bu kadar istekli olan tek o olmadığı için onu rahatlatmıştı.

-- Kimden: Baekhyun
20:53
ama izlemeyi çok istiyorum _ ... --

Sonra Chanyeol yanıt bile veremeden önce Baekhyun Chanyeol'ün nefesini tekleten ve kalbini durduran bir başka mesaj gönderdi.

-- Kimden: Baekhyun
20:53
hadi şimdi izleyelim o(*゚▽゚*)o --

Baekhyun ne demek istemişti? Chanyeol şimdi gidemezdi, babasıyla olan konuşmasından hemen sonra. Chanyeol'e kesinlikle nereye gittiğini soracak ve Baekhyun'a gittiğini söylese kötü sonlanacaktı. Ama Baekhyun'u reddetmekte Chanyeol'ün yapmak istediği bir şey değildi, tek seçenek bu görünse bile. Gelemeyeceğini ve üzgün olduğunu yazmaya hazırdı ama sonra yine bir mesaj aldı.

-- Kimden: Baekhyun
20:55
ayrı ayrı izleyip telefonda konuşabiliriz. Böyle de beraber izliyormuşuz gibi olur.. o((*^^*))o --

Chanyeol gözlerini kırpmadan mesaja baktı sadece, yanlış okumadığına emin olmak için tekrar tekrar okudu. Baekhyun ciddi miydi? Bunu gerçekten başlatacak mıydı? Chanyeol şimdi arkadaş olduklarını falan söylerdi ama Baekhyun'un böyle bir fikirle gelmesini beklemezdi. Evet, Baekhyun Chanyeol'ün etrafında olmasını sorun etmiyor gibiydi ama beraber zaman geçirmeyi isteyenin o olması mı? Bunu ilk defa yaptığında da şaşırmıştı.

Bildirim sesi onu gerçeğe döndürdü, tüm düşüncelerinin kaybolmasına sebep oldu. Hemen sonra Baekhyun'un yeni mesajını görmek Chanyeol'ün esmer olanı muhtemelen uzun süredir beklettiğini fark ettirdi.

-- Kimden: Baekhyun
20:57
sen de istersen tabi --

Bu sefer emoji olmadığını fark eden Chanyeol Baekhyun'u beklettiği için kötü hissetti. Esmer olan şimdi Chanyeol'ün telefonda konuşurlarken diziyi birlikte izleme fikrinden hoşlanmadığını düşünüyor olmalıydı, mesajındaki tereddütten endişesi belliydi. Baekhyun'un yanlış anlamasını istemeyen Chanyeol hızlıca yanıtına cevap verdi ve olabildiğince çabuk gönderdi.

-- Kimden: Chanyeol
20:58
evet, hadi yapalım. Ama önce bilgisayarımı getireyim. Hazır olunca seni ararım. --

Telefonunu yanına atıp yataktan çıkan Chanyeol odasında bilgisayarını aradı, nereye koyduğunu hatırlamıyordu. Dün salonda bırakmamasını umuyordu çünkü muhtemelen salonda olan babasıyla konuşmak istemiyordu.

Masaya yayılan kâğıtların altında bilgisayarını görünce Chanyeol rahatlamayla nefesini verdi ve bir kez olsun masasını temizleyip kâğıtları ayırmak yerine CEO bilgisayarını belge yığınların altından altı ve yatağına geri döndü, kendini atarken zıpladı ve bilgisayarını açarken yatağa yerleşti. İyi hafızası sayesinde geçen sefer diziyi hangi sitede izlediklerini hatırlıyordu bu yüzden bunu arayıp vakit kaybetmesine gerek kalmamıştı.

Hazır olması belki beş dakika sürmüştü ve sırtını yatağa rahatça yasladığında telefonunu tekrar alıp rehberde Baekhyun'un adını aradı. Chanyeol tereddüt ettiği numarayı tuşlamadan önce parmağı ekranda gezindi. Neyden korktuğunu bile bilmiyordu, sonuçta bu Baekhyun'un fikriydi.

Aklındaki bu düşünceyle parmağıyla sonunda ekrana dokundu ve endişelerini bir kenara attı, telefonunu sağ kulağına yasladı. Birkaç saniyeliğine monoton bip sesi duyuldu ve beş bipten sonra Chanyeol kapatmaya hazırdı maalesef. Ama telefonu kulağından biraz uzaklaştırdığı an Baekhyun sonunda açtı, aceleyle söyledi: "Üzgünüm, birkaç yemek almaya gitmiştim... Merhaba, bu arada."

"Selam." Chanyeol de onu selamladı, farkında olmadan dudaklarının kenarı yukarı kıvrıldı. Nedense gergindi, avuç içi terliyordu ve Chanyeol sebebini anlamamıştı. Sadece telefonda konuşuyorlardı. İki arkadaş birlikte dizi izleyip telefonda konuşacaktı, bunda özel bir şey yoktu. O zaman neden sesi kendi kulağına bile garip geliyordu? "Ne yiyorsun?"

"Noodle." Baekhyun cevap verdi ve hattın diğer ucundan bir ses duydu, Chanyeol Baekhyun'un da yatağına girdiğini, yemeği varken şimdi izlemeye hazır olduğunu tahmin etti. Chanyeol de bir şey yemek isterdi ama yolda babasıyla karşılamayı asla riske alamazdı. Belki çocukçaydı ama Chanyeol gerçekten önceki gibi başka bir konuşmayı riske almak istemiyordu.

"Yine mi?" Chanyeol kıkırdadı. Jongin ve Kyungsoo ona kötü bir aşçı olduğu için Baekhyun'un hep noodle yediğini söylemişti. Chanyeol için yaptığı yemek gerçekten güzeldi o yüzden CEO, Baekhyun'un yemek yapma yeteneklerinde şüphe içindeydi.

"Seviyorum." Dedi Baekhyun ve Chanyeol onu göremese de dudağını büktüğünü hayal edebilmişti. Baekhyun'un bazı alışkanlıkları ya da hareketleri çoktan kafasında yer edinmişti. "Her neyse, ben uyuyakalmadan önce şu lanet diziyi izleyelim hadi-"

"Yorgunsan uyumalısın." Chanyeol lafını böldü. Kelimeleri söylerken içinde garip bir his vardı ve tanımlayacak olursa muhtemelen hayal kırıklığı derdi. Chanyeol'ün bir an tereddüt ettiği ve bunun iyi bir fikir olup olmadığını düşündüğü doğruydu ama şimdi yapmaya karar vermişken Baekhyun akşam planlarını iptal ederse oldukça üzülecekti. Bu düşünceyle Chanyeol'ün gülümsemesi gitti.

"-şimdi uyumak istemiyorum." Baekhyun'un sesi kendinden emin çıkmıştı bu yüzden Chanyeol boş verdi. Baekhyun uyumak yerine Chanyeol ile diziyi izlemeyi istiyorsa öyle olacaktı. Önceki üzüntü havada hemen kayboldu. "Ama dinle, seslerin karışmaması için aynı anda başlatmamız gerek."

"Üçe kadar sayalım?" diye sordu Chanyeol ve Baekhyun'un ses tonundaki ciddiyete kısıkça güldü.

"Tamam, o zaman... Bir, iki, üç." Baekhyun üç dediği an Chanyeol oynat tuşuna bastı ve bölüm başladı.

"Başladık m-"

"Ahh, tekrar yapmak zorundayız." Chanyeol sorusunu bitiremeden önce Baekhyun homurdandı. "Bağlantım kesildi ve yüklenmedi. Aptal wifi."

Chanyeol durduğu bölüme homurdandı, geri başa sardı ve tekrar deneyebilmeleri için Baekhyun'un işaret vermesini bekledi. Baekhyun'un evinde diziyi izlerlerken esmer olanın interneti bazen durduk yere gidip geliyordu ve Chanyeol şimdi de aynı şeyin olduğunu düşünmüştü.

Belki on saniye sonra Baekhyun şimdi sorun olmadığını ve tekrar saymaya başlayacağını söyledi. Bu sefer aynı anda oynatma tuşuna bastılar, ki bu Chanyeol'ün wifi bağlantısıyla dalga geçmesine ve bir dakika içinde tekrar internet gideceği için tekrar yapmak zorunda kalacaklarını söylerken Baekhyun mutlulukla nefesini vermesine sebep oldu. Baekhyun onu sadece susturmuş, negatif olmak yerine diziye odaklanmasını söylemişti.

Ve böylece, Baekhyun'un başından beri olan her şeye yorum yapmasıyla Chanyeol'ün akşamı daha iyi geçmeye başladı ve yavaşça babasıyla olan konuşmasını unuttu.

Chanyeol'ün tahmin ettiği gibi Baekhyun'un internetinin bağlantısı belki on dakika sonra kesilmişti ve Chanyeol sadece gülüp meşhur sana demiştim lafını söylemişti. Esmer olanının bağlantısının sonunda geri gelmesi çok uzun sürmedi ve her beş saniyede bir yüklenmeden normal bir şekilde bölümü oynattı. Tüm bu süreç belki yirmi dakika sürmüştü, ki Chanyeol ona sesini kesmesini ve şimdi izleyebiliyorlarken bölümü izlemesini söyleyen Baekhyun'ya bunu söylemekte tereddüt etmedi.

İlk bölümü izledikten sonra üzerinde konuştular – ya da daha çok, Chanyeol tüm zaman boyunca bir şeyler söylemeye çalışsa da Baekhyun'un diyecek çok şeyi vardı o yüzden Chanyeol birkaç kelime dışında bir şey deme şansı pek olmadı doğrusu. Ancak izledikleri ikinci bölümden sonra Baekhyun duygusal olarak çökmüştü ve Chanyeol'ün sonunda düşüncelerini söyleyecek zamanı olmuştu çünkü Baekhyun bölüm boyunca kabaca zamanının yüzde doksanında konuşmuştu.

Chanyeol sorun etmedi. Baekhyun'un yorumlarını dinlemeyi seviyordu... Sesini de seviyordu.

Bugünlük üçüncü – genel olarak on ikinci bölümdü ki bu da geriye sadece birkaç bölümün kaldığı anlamına geliyordu - bölümün onuncu dakikalarındayken Baekhyun'un sessizleşmesi Chanyeol'ü şaşırttı. Zaman zaman aralarında uzayan sessizlik garip falan değildi ama Chanyeol bir nevi Baekhyun'un aptal yorumlarını özlüyordu ve bu yüzden kendi birkaç yorumuyla onu tekrar konuşturmaya çalışmıştı. Sorun şuydu ki Baekhyun çoğu zaman sadece hımlamış ve bir şey derse de kısa, en fazla beş kelimelik cümleler kurmuştu.

Bölüm bitince ve Chanyeol Baekhyun'un hiçbir şey demediğini duyunca CEO endişelenmişti. "Baekhyun?" İlgiyle seslendi ama cevap almadı. "Orada mısın? Bir sorun mu var?" Tekrar denedi fakat sonuç aynıydı. Soruları sadece sessizlikle yanıtlanmıştı.

Chanyeol Baekhyun'un adını söylemeyi bırakıp sessizleştiğinde hattın diğer ucundan gelen yumuşak horlamaları duyabilmişti. İşte o zaman Chanyeol Baekhyun'da bir sorun olmadığını fark etti... esmer olan uyuyakalmıştı.

Chanyeol bunun aşırı ürkütücü olduğunu biliyordu ama bir anlığına Baekhyun'un nefes alış verişini dinledi, tam olarak ne zaman uyuyakaldığını merak etti. Baekhyun yaklaşık on dakika önce ona yanıt vermeyi kesmişti, yani o an uyuyakalmış olmalıydı, izlemeye devam edemeyecek ya da Chanyeol ile konuşamayacak kadar yorgundu. Nedense Baekhyun'un onunla konuşurken uyuyakaldığı düşüncesi Chanyeol'ün kalbini hızlandırıyordu. Baekhyun'un en başında onunla konuşmak bile istemediğini hatırlayınca bu çok hızlı bir değişimdi.

"İyi geceler, Baekhyun." Chanyeol Baekhyun'un onu duymayacağını bilse de söyledi, esmer olan çoktan rüyalar âlemindeydi.

Çağrıyı bitirdikten sonra Chanyeol bilgisayarını kapattı ve yatağın yanına koydu, kalkıp aldığı yere koymaya çok üşenmişti, masa çok uzaktaydı. Yorganı üzerine çekti ve yatağa sindi, memnun bir şekilde nefesini vermeden ve gözlerini kapatmadan önce rahat bir pozisyon buldu kendine, uyumaya hazırdı. Chanyeol bir süre önce ışığı kapattığına memnundu çünkü şimdi yataktan kalkmak istemeyeceğine emindi.

Uyuyakalırken telefonun faturasının ne kadar geleceğini merak etti. Bunu hiç umursamamıştı çünkü Chanyeol arkadaşlarının faturalarını ödeyecek kadar bile parası vardı ama Chanyeol'ün telefonda biriyle bu kadar konuşmasının üzerinden uzun zaman geçmişti. Dört saat, Chanyeol'e sorarsanız bu çok uzun bir süreydi. Doğrusu CEO dört saatten fazla olsa umursamazdı.

Bilinci yavaş yavaş kaybolmaya başladığında Chanyeol günün ne kadar yorucu olduğunu ya da babasıyla olan konuşmadan sonra gününün daha ne kadar kötüleştiğini düşünmedi.

Sadece Baekhyun'u düşündü.

--

Baekhyun iyi değildi. Muhtemelen hiç olmadığı kadar gergindi, avuç içleri terliyordu, normal bir şekilde nefes alamıyordu, boğazı kuruydu, başı dönüyordu, o—

"Baekhyun, nefes al." Jongdae ifadesiz bir şekilde söyledi, gözlerini arabanın yolcu koltuğunda oturan esmere bakmak için bir anlığına yoldan çekti, her an bir kalp krizi geçirecek gibi görünüyordu. On dakikadır böyleydi ve Jongdae güzel şeyler diyerek Baekhyun'u sakinleştirmeye çalışsa da gergin olunacak bir şey olmadığını söylese de Baekhyun'un korkusu geçmedi.

"Sanırım gitmemeliyim." Baekhyun parmaklarıyla oynarken mırıldandı, çenesini sıktı. "Beni eve geri bırakabilir misin?"

"Bu sabah gitmek için heyecanlıydın ve şimdi gitmek bile istemiyor musun? Ne yapıyorsun, Baekhyun?" Jongdae başını iki yana salladı ve yeşil ışık yanınca başını tekrar yola çevirdi. Yaklaşık bir beş dakika sonra Chanyeol'ün doğum günü partisinin olacağı yere varacaklardı. O zamana kadar Jongdae Baekhyun'u bir şekilde sakinleştirmeliydi.

"Ben sadece-... Hediyem çok berbat ve kıyafetlerim de öyle. Zengin ailelerden bir sürü kişi olacak, değil mi? Benimle dalga geçmelerini istemiyorum." Baekhyun mırıldandı yüzünü elleriyle sakladı, kendini dünyadan soyutladı.

Chanyeol için bir doğum günü hediyesi seçmek zordu, çok zordu. Sonuçta her şeyi olan ya da olmasa bile her şeyi alabilecek birine ne hediye alabilirsin ki? Yetenekli bir aşçı değildi – çünkü o yemek yapmasını da biliyordu – tıpkı doğum günü için Chanyeol'e bir pasta verebilen, yeni tarif olduğunu ve ilk deneyenin Chanyeol olacağını söyleyen Kyungsoo gibi. Nisanın dördünde Seul'de olan Luhan'ın konserine iki VIP bilet verebilecek olan Sehun ve Jongin gibi dansçı da değildi. Ve ayrıca bir hediye olarak sıradan bir peçete verebilecek Jongdae kadar Chanyeol'ü tanımıyordu bile, muhtemelen Chanyeol çok sevecekti çünkü ikisinin arkadaşlığı ve o meşhur peçete arasında bağ olan tonlarca hatıra vardı.

Titreyen parmaklarıyla ellerinde küçük bir kutu tutan Baekhyun, Chanyeol'e olan hediyesinin ne kadar acınası olduğunu hatırladı. Daha iyi bir fikri olmayan esmer olan Chanyeol'e onun en sevdiği Tay restoranına özel bir kupan verecekti. Baekhyun şimdi düşününce gerçekten çok aptalcaydı. Chanyeol kendi başına zaten yemek yiyebilirdi orada. Hatta sikeyim tüm restoranı satın alabilirdi.

Baekhyun utançtan ölmek istiyordu. Chanyeol kesinlikle ona gülecekti.

Ve kıyafetlerine gelirsek bugün gelecek olan kıyafetleri muhtemelen Baekhyun'un bir yılın kirasıyla alabileceğinden fazla olan insanlar arasında kötü görünmekten korkuyordu. Bugün ne giyeceğini seçerken Baekhyun üstündekinden memnundu çünkü en sevdiklerinden biriydi – uzun kolu boyunca delikler olan siyah gevşek ipek bir gömlek ile siyah dar deri pantolonu ve en iyi ve en gösterişli duran siyah ayakkabılarından birini giymişti. Ama kutlamanın olacağı devasa hotele yaklaştıkça Baekhyun montunun altında saklı duran kıyafetleriyle daha çok huzursuz hissediyordu.

"İyi görünüyorsun, sana dedim zaten. Chanyeol sevecek." Jongdae aynı şeyi Baekhyun'a en az on kez dememiş gibi tekrar etti ve bunlar sadece arabadaykendi, bu şeyleri Baekhyun'a evdelerken milyon defa demişti ayrıca.

Chanyeol sevecek... bu cümle Baekhyun'un kafasında yankılandı ve kalbi daha hızlı atmaya başladı. "Onun sevmesini istemiyorum. Oradaki insanların sevmesini istiyorum." dedi Baekhyun, kendi gibi Jongdae'yi de ikna etmeye çalıştı. Kısmen doğruydu çünkü evet, oradaki insanların sevmesini istiyordu ama Chanyeol'ün de sevmesini istiyordu. Onu baştan çıkarmaya falan çalıştığından değildi, hayır değildi. Ama Baekhyun bu gece için giyinirken Chanyeol'ü düşünmediğini söylese kendine yalan söylemiş olurdu.

"Tabi... Her neyse, endişelenmeni gerektirecek bir şey yok. Makyajın ve saçında tam yerinde." Jongdae bir eliyle direksiyonu tutarken diğer eliyle Baekhyun'un yüzünü işaret etti. Ve oh, Baekhyun bugün makyaj yapmayı neredeyse unutuyordu. Çok fazla bir şey olmasa da Twenty'de çalışırken kullandığı – ya da eskinden kullandığı eyeliner'dan biraz fazlaydı yine de... birçok kişi zar zor görünen farını fark edecek değildi.

Saçını da bugün farklı şekillendirmişti. İkiye bölmek yerine Baekhyun'un saçı gözüne biraz düşüyordu, hafif kıvırcıktı böylece alnında çok düz durmamıştı. Baekhyun saçını da değiştirmeyi neden istediğini bile bilmiyordu çünkü şimdi gergin olacak bir konu daha olmuştu.

"Sadece yakışıksız durmak istemiyorum." Baekhyun fısıldadı, sesi zar zor duyuluyordu.

"Durmayacaksın. Her şey çok fazla gelirse yanında Sehun, Jongin ve Kyungsoo da olacak." Jongdae aklını biraz yerine getirmeye çalışsa da Baekhyun hep dinlemekte inatçıydı. "Ve Chanyeol de. İmkânı oldukça yanına gelecek."

--

Beş yıldızlı otelin önünde buluştular, ellerinde Chanyeol'e olan hediyelerinde Sehun, Kyungsoo ve Jongin yanlarına geldi. Ceketinin fermuarı açık olan ve tarz kıyafetini gösteren Jongin dışında Baekhyun bu havada ceketinin önünü kapatacak kadar akıllı olan Sehun ya da Kyungsoo'nun ne giydiğini görememişti. Ama çok iyi göründüklerinden emindi.

Birbirlerini selamladılar ve herkes heyecanlıyken – özellikle Sehun – Baekhyun hissettiği gerginlikle savaşacak gücü kendinde bulamıyordu. Bu akşam gerçekten eğlenmek istediği için sadece bu hissin kaybolmasını diliyordu. Baekhyun her gün gösterişli bir oteldeki partiye katılmak için davet alıyor değildi.

Jongdae ile içeri girmeden önce korumalar Sehun ve Baekhyun'un hediyelerine bakıp tehlikeli bir silah bulmayınca içeri girmelerine izin vermişti – Baekhyun zaten hediyesi için kötü ve aptal gibi hissediyordu çünkü korumalar bile Baekhyun'un küçük hediye paketinde iki bilet gördüklerinde eğlenerek ona bakmışlardı. Sonra Kyungsoo içinde kocaman bir çikolatalı pasta olan büyük kutusunu onlara gösterdiğinde hepsi içeri girmiş, montlarını bırakmadan önce tören alanına kadar Jongdae'yi takip etmişlerdi.

"Gerçekten iyi görünüyorsun, Baek." Baekhyun montunu çıkardıktan, bir numara karşılığında ona bir kâğıt veren masanın arkasındaki kadına verdikten sonra Jongin hemen onu övdü. Sehun ve Kyungsoo kendi montlarından kurtulurlarken, nefes kesici kıyafetlerini açığa çıkarırlarken Jongin'i onayladılar.

"Yarım saattir ona bunu diyorum." Jongdae gözlerini devirdi. "Ama inanmıyor."

Bir görevli onları tören alanına yönlendirirken Baekhyun tüm zaman boyunca Sehun'a yakın yürüdü, etrafına bakındı, şimdiden buraya ait değilmiş gibi hissediyordu çünkü her şey çok büyük ve pahalı gözüküyordu ve sadece... onun gibi insanlar için değildi. Sehun'a baktığında hiçbir endişesi olmadan gerçekten heyecanlı görünüyordu ve Baekhyun bir anlığına Sehun ile aklını değiştirmek istedi. Diğer insanların onun hakkında ya da Chanyeol'ün Baekhyun'un hediyesi hakkında ne düşüneceğinden endişelenmek yerine o da eğlenmek istiyordu. Muhtemelen kuponları bir yana atıp Chanyeol'e hiçbir şey almadığını söyleyecekti, kuponları ona vermekten daha az utandırıcı olurdu.

Ama Baekhyun kuponları iş arkadaşıyla bir iddiada kazanmıştı ve kuponlar bir nevi türünün tek örneğiydi o yüzden kimse bakmadan diğer hediyelerle masaya fırlatabilirdi böylece boşa gitmezdi. Chanyeol'e kuponları vermek, ileride bir gün Tay restoranına beraber gidebileceklerini düşünmek aptalcaydı sadece.

Tören alanı Baekhyun'un beklediğinden daha büyüktü. Aşırı genişti ve kocaman olsa bile her yerde insan vardı, konuşuyorlar ve dans ediyorlar ya da yemekle dolu olan masalarda yemek yiyorlardı. Baekhyun bir zamanlar gösterişli partilerde garson olarak çalışmıştı ama hiçbiri bu kadar büyük bir etkinlik değildi.

Yer, koyu kırmızı perdelerle güzel bir zıtlık içinde beyaz porselen döşemelerle kaplıydı. Büyük ve yuvarlar masalarda beyaz-kırmızı örtü vardı ve odadaki her masayla uyan altın dekorasyonlarla sekiz sandalye vardı – ve çoğu, neredeyse her masayı birileri doldurmuştu. Baekhyun tavana bakmasına engel olamamıştı, odayı hafif bir ışıkla aydınlatan, odaya giren her konuğa davet edici bir hava veren güzel avizelere baktı. Gözlerini tavandan odayı incelemek için çektiğinde bakışları odanın duvar kenarlarının sağ ve solunda yemeklerle dolu olan uzun masalara takıldı ve görüntüyle ağzı sulandı. Her türden yemek vardı – tuzlu ya da tatlı atıştırmalıklar, her türden tam bitmiş balık ve etler, pastalar ve farklı farklı kurabiyeler, soğuk servis edilen yemekler...

Ama odanın en ilgi çeken yeri etrafındaki çileklerle çikolata şelalesi olan tam ortadaki devasa bir masaydı. Her türden büyük kekler vardı, muhtemelen ünlü aşçılar tarafından Chanyeol'ün yirmi üçüncü yaş gününe özel yapılmıştı.

Ve sonra, işte pahalı gözüken kıyafetleriyle insanlar vardı. Kadınlar birçok mücevherle beraber seksi ve güzel giyinmişlerdi, makyajları mükemmeldi ve saçları tam yerindeydi. Bazı erkek daha günlük – basit gömlek ve güzel ayakkabılarla uyan farklı renkteki dar kotlar ya da stil gömleklerle, kazak ya da boğazlı ile daha basit kıyafetler - giyinse de bazıları gösterişli takımlar giyiyordu. Baekhyun'dan yaşça büyük gözüken pek kimse yoktu o yüzden esmer olan buradaki çoğu kişinin hala oldukça genç olduğunu düşündü. Chanyeol arkadaşlarını ve sponsorların önemli çocuklarını davet edebileceği basit bir doğum günü partisi olduğunu söylemişti çünkü daha resmi kutlamalar iki gün sürüyormuş.

Baekhyun aslında yakışıksız giyinmemişti ama yine de kıyafetlerinin diğerleri kadar gösterişli olmadığını hatırlayınca öyle hissediyordu, tüm kıyafeti muhtemelen kadınların kolyelerinden ya da yüzüklerinden daha ucuzdu.

Eve gitmek istiyordu.

"Mutfağa gidip pastayı şeflere vereceğiz kesip burada masaya koysunlar diye." Jongdae çikolata şelaleli masayı işaret etti, sanki Baekhyun şimdiye kadar oraya bakmıyormuş gibi. "Hediyeleri şuraya koyabilirsin." Jongdae sağdaki kapıyı işaret etti. "Orada dört küçük oda olacak, büyük olanların arasında karışmasın diye soldaki odalar küçük hediyeler için."

Bunu diyerek Jongdae ve Kyungsoo onları girişte bıraktı ve ilk hareket edip kapıya doğru yürümeye başlayan Sehun hala hayranlık içinde olan Baekhyun ve Jongin'i sürükledi. Sessizlik içinde uzun dansçıyı takip ettiler, itaatkâr bir şekilde peşinden giderlerken hala etrafa bakıyorlardı. Ahşap kapıyı geçip küçük salona adım attıklarında, iki kapısının ortasında duruyorlardı, Jongin sordu. "Jongdae büyük olanların arasında karışmasın diye soldaki odalar küçük hediyeler için derken ne demek istedi?"

Üçü şaşkınlık içinde birbirine baktı. Birkaç saniye sonra Sehun sırıttı ve söyledi: "Hadi öğrenelim."

"Yapamayız!" Baekhyun hemen onu durdurdu, genç olan kapı kulpuna uzanırken Sehun'un eline vurdu. "Ya biri görürse? Çaldığımızı falan düşünürler."

"Dramatize etme. Sadece bakacağız." Sehun bileğini Baekhyun'un tutuşundan kurtardı ve onu temin ederek gülümsedi, tekrar kapıya uzanırken Baekhyun'un ellerini hafifçe patpatladı. Baekhyun tekrar onu durdurmaya çalışınca bu kez araya giren Jongin oldu.

"Sen de merak etmiyor musun Baek?" Diğer dansçı sordu, gözlerinde yaramazlık vardı.

"Ediyorum ama—"

"O zaman bitmiştir. Hadi bakalım."

Sehun kapıyı açarken Baekhyun'un itirazı duyulmamıştı ve Baekhyun durum ve birinin yanlarına gelme ihtimaliyle Chanyeol'ün hediyelerini çaldıkları düşünmeleri hakkında zaten huzursuz olsa da başını çevirip bakmasına engel olamadı. Işıklar otomatik olarak yandı ve Baekhyun'un ağzı açık kaldı.

Oda Baekhyun'un tüm dairesinden sadece büyük olmadığı gibi kurdeleye sarılmış ya da güzel hediye paketlerine konulmuş hediyelerle doluydu resmen. Önündeki bilgisayar ya da plazma televizyon fotoğraflarına göre içinde elektroniklerle binlerce büyük karton kutular vardı. Odanın etrafına bakan Baekhyun arkada bazı tablolar da gördü, sırasıyla duvara yaslılardı. Baekhyun daha bir sürü şey gördü ama ne olduklarını çıkaramıyordu çünkü hepsi güzel kâğıtlara sarılıydı ve insanların avcı bakışlarından saklıydı.

"Sikeyim benimle dalga mı geçiyorsun?" Düşüncelerini söyleyen ilk kişi Sehun'du, nefessiz çıkmıştı sesi. Baekhyun odadakileri gördükten sonra göz kırmayı veya normal bir şekilde konuşmayı unutanın tek o olmamasına memnundu. Sonuçta hediyeler için olan bir odadan çok bir dükkân gibiydi.

"Şaşırtmamalı ama yine de şaşırtıyor işte." Jongin odayı incelerken ekledi, gördüğüyle kalbi durmuştu. Bu odadan yanında eve götüreceği en az bir şeyi seçmekte hiç sorunu olmazdı.

Baekhyun bir süre bir şey demedi, ne hissettiğini tanımlayacak bir kelime bulamayacak kadar sersemlemişti. Elindeki küçük hediyeyi daha da sıkan Baekhyun söyledi: "Tamam, bu kadar yeterli. Yeterince baktık." Esmer olan tekrar kapıyı kapattı, bu süreçte iki dansçıyı odadan uzaklaştırdı.

"Hediyelerimizi buraya koyup biraz eğlenelim ki bunu unutabileyim, lütfen." Sehun bir bebek gibi sızlandı ve Jongin Sehun'un üzgün ifadesine kıkırdadı. Herkes Sehun'un her türlü elektroniği sevdiğini biliyordu o yüzden bu görüntü muhtemelen onun için çok fazlaydı. Baekhyun bunu diyebilirdi çünkü onun bile dili tutulmuştu ve teknolojiye o kadar ilgili bile değildi.

"Evet, öyle yapalım." Baekhyun uysalca onayladı, az önce gördüklerine kıyasla aptal kuponların çöp olduğunu hissediyordu. Ne acınası bir hediye ama, Baekhyun düşündü.

"Merak ediyorum da—"

Kapı arkalarından açıldığında ve kapıya çarpmamak için dansçı hızlıca öne bir adım attığında Jongin'in lafı yarım kaldı, ahşap kapıdan son anda kurtulmuştu. Bir saniye sonra meraklı gözüken kocaman gözleriyle ve aptalca duran kulaklarıyla mükemmel bir şekilde şekile sokulmuş koyu gümüş saç ortaya çıktı. Baekhyun, Park Chanyeol'ü kapı azında görünce gözleri kocaman oldu ve neredeyse anında gözleri yeni geleni yakaladı.

"Oh, ben de sizi arıyordum!" Doğum günü çocuğu arkasındaki kapıyı kapatırken koca gülümsemesiyle söyledi. "Jongdae bana burada olduğunuzu söyledi."

"Nice yıllara, ben-" diye başladı Jongin ama Baekhyun'un yere baktığını, esmer olanın ellerindeki böyle tutmayı bırakmazsa yırtılacak gibi gözüken hediye paketini sıktığını gördüğünde dansçı cümlesini değiştirmeden önce boğazını temizledi, Chanyeol ve Baekhyun'un yalnız kalmasını istedi. "Bir dakikaya geliriz, montumda almam gereken bir şeyi unuttum."

"Ne unuttun? Bir şeyi unutmad—"

"Hadi gidelim—oh ve bu arada güzel saç rengi." Jongin sertçe söyledi ve Sehun'u küçük odadan sürükleyerek çıkardı, kapıyı arkalarından sessizce kapattılar. Ve Baekhyun, Jongin onları yalnız bıraktığı için ondan nefret etti, şimdiden intikamını düşünüyordu. Jongin bundan kurtulmayacaktı.

İkisi bir süre birbirine baştan ayağı sadece baktı. Chanyeol, beklenildiği gibi, aşırı yakışıklı duruyordu. Saç rengi farklıydı, birbirlerini görmedikleri bir vakit boyamış olmalıydı ve şimdi daha nefes kesici duruyordu, koyu gümüş ton ona mükemmel uymuştu. Her zamanki virgül saç şekli yerine saçını arkaya taramış, alnını açıkta bırakmıştı. Gözleri hafif boyalıydı – muhtemelen siyah bir kalemle boyanmıştı – ve bu Chanyeol'ün göz bebeklerini daha da ortaya çıkarmıştı, sıradan olmayan, güzel şekline ortaya çıkarıyordu.

Onun için yapılmış gibi üzerine tam oturan siyah bir takım giyiyordu – ki muhtemelen öyleydi – ve içinde siyah bir boğazlı vardı. Aslında tamamen siyah ve oldukça resmi giyinmişti ama Chanyeol'den beklenildiği gibi onun partisiydi bu. Tabi ki de herkesten bin kat iyi görünecekti. İnsanlar bunun kimin partisi olduğunu bilmiyorsa eğer Chanyeol'e bir bakıp cevaplarını alabilirlerdi, Chanyeol bu kadar iyi görünüyordu işte bugün.

Ve görünüşü yetmezmiş gibi parfümü de Baekhyun'u uzaktan sersemletiyordu.

"Uh, şey... geldiğine sevindim. Yani hepinizin gelmesine." Chanyeol aksak halde başladı, boynunun arkasını kaşıdı. Chanyeol şimdiye kadar güçlü ama yine de memnun havasıyla gerçekten acımasız görünüyordu ve Baekhyun'un halindeki birine göre çok ulaşılmazdı ama garipliği ve hareketleriyle Baekhyun yatağında uzanan ve sadece gevşek bir tişörtle eşofman giyerek onunla dizi izleyen Chanyeol'ün aynısını olduğunu biliyordu. "Ve gerçekten... iyi görünüyorsun."

"Ben de. Y-yani, sen de." Baekhyun da aynı aksaklıkla söyledi, daha başlangıçtan batırdığı için zihnen eliyle yüzünü kapattı. Baekhyun Chanyeol'ün ona övmesini suçluyordu.

Baekhyun'un sesi normalde olan yüksek ve heyecanlı tonunun aksine daha kısık ve farklıydı. Chanyeol de farkı yakalamış gibiydi ve Baekhyun Chanyeol'ün gözleriyle tekrar buluşmak için bakışlarını yerden çekerken Chanyeol'ün yüzünde dolgun dudaklarında endişeli olsa da samimi bir gülüş belirdi. Kısa göz temasları sırasında gerginlik yavaşça kayboldu ama tamamen gitmemişti.

Baekhyun hediyeyi arkasında saklamaya çalıştı böylece Chanyeol görmez ve sormazdı ama Baekhyun her zamanki gibi şanslı haliyle başarısız olmuştu. "O benim için mi?" diye sordu CEO, tam fark etmeden Baekhyun'a doğru bir adım attı. Esmer olan Chanyeol'ün daha yakın durmasını umursamadı, gerçekten ama Chanyeol esmer olanın ellerindeki paketi işaret ederken ruh hali hemen düşmüştü.

Baekhyun iyi hissetseydi şaka yapardı ama şimdi olmazdı. Ne diyeceği hakkında içteniçe çıldırırken olmazdı. Chanyeol Baekhyun'un saçma hediyesini görmek isteyecekti ve Baekhyun korkunç hediye seçimini açıklamak için ne diyeceğini daha bilmiyordu.

"Bu—şey," Baekhyun şimdi yalan söylemenin anlamı olmadığını düşündü. "Bu."

Baekhyun gerçekten onun hediyesi olduğunu onayladığında Chanyeol'ün tüm yüzü aydınlandı ve Baekhyun'un elinden hediyeyi almak istedi ama bunu yapamadan önce esmer olan geri adım attı. CEO başını yana yatırıp kaşlarını çattı ve şaşkınlıkla ona baktı, Baekhyun bu görüntüye gülümsemesine engel olamadı.

Chanyeol çok sevimliydi. Tıpkı önceden olduğu gibi Baekhyun kendine bunun sadece bir gözlem olduğunu, dahası olmadığını söylüyordu.

"Çok önemli değil ama." Diğer hediyelerle birlikte odaya sadece atmasını ve CEO'nun bulamayacağı bir şekilde orada kaybolmasını umarak Baekhyun'un ağzından kelimeler döküldü ama Chanyeol Baekhyun'un istediğini hiçbir zaman yapmamıştı ve bu yüzden uzun olan başını iki yana sallayıp itiraz edince şaşırmamıştı.

"Asla değil." Chanyeol itiraz etti. "Ve öyle olduğunu düşünüyorsan bile bu benim için. Bana öyle ya da böyle vermelisin."

"İstemiyorum."

"Vermelisin."

"Hayır."

"Hadi, Baekhyun." Uzun olan Baekhyun'un bileğini nazikçe tutup kaldırdı, dokunuş Baekhyun'u omurgasından aşağıya titretti. Teni çok soğuk olduğu için mi Chanyeol'ün elinin ani dokunuşuyla böyle sıcak hissetmiş miydi ya da başka bir sebebi mi vardı bilmiyordu ama dokunuşla gelen şok anında paket elinden alındığında endişelendiği en son şey buydu.

Baekhyun hemen pakete uzandı. "Geri ver!"

"Bu benim için, vermemeye hakkım var." Chanyeol kıkırdadı ve küçük paketin içinde ne var bakmak istese de Baekhyun hemen uzanıp tartıştı.

"Lütfen." Acınası bir şekilde yalvardı, çaresizce Chanyeol'ün gözlerinin içine baktı. Plan, hediyeyi odada bir yere bırakıp hemen kaybolmaktı böylece Chanyeol bu aptal kuponları verenin Baekhyun olduğunu anlamayacaktı fakat Baekhyun'un durumuna göre hiçbir şey plana göre gitmiyordu.

"Neyden bu kadar korkuyorsun?" Chanyeol'ün ifadesi yumuşadı, yüzünden kıkırdayış kayboldu. Sesi Baekhyun'a bakan gözleri de kadar nazikti. "Seveceğimden eminim. Paket boş olsa bile senden aldığım için sevinirim. O yüzden endişelenme tamam mı?"

Baekhyun bir süre sessiz kaldı, inatçı bir şekilde ellerini çekmedi ama sonra Chanyeol yine o aptal gülüşüyle ona gülümsedi ve Baekhyun'un paketi tutuşu gevşemeye başladı. Şimdi Chanyeol Baekhyun'un ona aldığı saçma hediyeyi göreceğini bildiği için en azından bir bahane bulmalıydı kendine. Ve öyle de yaptı. "Sana böyle acınası bir hediye verdiğim için üzgünüm. Ben-ben... ben-uhm... onları bir arkadaşımdan kazandım ve sen restoranı sevdiğini söyledin, o yüzden—evet... Bunlar özel kuponlar ama türünün tek örneğiler. M-menüde olmasa bile istediğini sipariş edebilirsin ve ücretsiz olacak. Beraber gidebileceğimizi düşündüm ya da – ya da istediğin biriyle gidebilirsin, yani...b-bence... ben-... gerçekten üzgünüm."

Abuk sabuk konuşmaya başladığını anlayınca Baekhyun susmaya karar verdi. Daha berbat olmayacaktı ama hiç değilse bakışları yerdeyken Chanyeol'ün önünde dururken kalan gururunun son parçalarını da tutmalıydı, ona muhtemelen hayal kırıklığı içinde bakan CEO'ya bakmaktan çok korkuyordu. Baekhyun Chanyeol'ün ona gülecek biri olmadığını biliyordu ama bu Baekhyun'un daha iyi hissetmesini sağlamıyordu.

"Biliyorsun, Baekhyun." Chanyeol iç çekerek başladı ve Baekhyun yutkundu, Chanyeol her ne diyecekse ona hazırlandı. Zaten daha fazla küçülemezdi. "Her hediye büyük ya da pahalı olmak zorunda değil. Bazen en küçük ve en basit şeyler daha önemli." Chanyeol tekrar durakladı ve Baekhyun şokla başını kaldırdı, uzun olanın ağzından böyle kelimelerin çıkmasını beklemiyordu.

Baekhyun kirpiklerini kırptı, Chanyeol'ün elindeki iki kupana derince baktığını görünce şaşırdı. Ağzının bir kenarı yukarı kıvrıldı ve Baekhyun ilk defa yanağındaki gamzeyi gördü, gördüğüne karşılık kısık bir ses çok tatlı diye haykırdı. Baekhyun'un en sevdiği şeylerden biri de gamzelerdi ve Chanyeol'ün gamzesi tabi ki vardı.

"Önemli olan düşünmen, ücreti değil... ve ben bunları gerçekten sevdim." Chanyeol sonunda bakışlarını kupondan çekti ve gözleri tekrar buluştu. Baekhyun kalbinin teklediğini hissetti, karnında nedense garip ama memnun bir his vardı. "O yüzden teşekkürler. Seninle gitmeyi çok isterim."

"Gerçekten mi?" Baekhyun düşünmeden konuştu, büyük gözleriyle Chanyeol'e bakarken kelimeler ağzından kaçtı.

"Evet."

Baekhyun şuan aşağılanmaktan değil de mutluluktan ağlayabilirdi. Chanyeol'ün tepkisinden çok korkmuştu ve şimdi bir sebebi olmadığını fark etmişti – Jongdae'nin ona söylemeye çalıştığı gibi ama Baekhyun arkadaşını dinlemeyecek kadar inatçıydı. Sonuçta Chanyeol başlangıçta erkek orospusu gibi bir imaj çizmeye çalıştığı için anlaması uzun sürse de Chanyeol diğer zengin çocuklardan çok farklıydı.

"Sevindim o halde. Gerçekten." Baekhyun sırıttı, sırıtışı yüzünü ikiye ayırıyordu. Çok mutluydu, tanımlayamıyordu bile. Sonunda düzgün nefes alabilmiş ve görünüşü ve hediyesi için endişelenmek yerine arkadaşlarıyla burada eğlenebilirmiş gibiydi. Chanyeol hediyesini beğenmişti ve hatta Baekhyun'un iyi göründüğünü söylemişti o yüzden Baekhyun gerçekten iyi görünüyor olmalıydı. Ve değilse bile en azından Chanyeol beğenmişti. Ve Baekhyun itiraf etmeyecek olsa da güzel giyinmek için amacı bir nevi Chanyeol'ün sevmesi içindi.

"Hadi gidelim. Yoksa tüm akşamı burada mı geçirmek istiyorsun?" Chanyeol kaşlarını kaldırarak sordu, alay ederek Baekhyun'a gülümsüyordu. Uzun olan küçük hediyelerin olduğu odanın kapısını açtı ve boş hediye kutusunu en yakın rafa koydu, Baekhyun'un ona verdiği kuponları takımının cebine koydu. Chanyeol'ün cebini patpatladığını ve neşeyle gözleri parlarken Baekhyun'a baktığını gören Baekhyun Chanyeol'ün lanet olsun ki çok sevimli ve iyi olduğu düşüncelerini söylememek için derin bir nefes almak zorunda kaldı.

"Bu kadar hediyeyi ne yapacaksın?" Baekhyun bu odanın küçük olsa da hediyelerle dolu olduğunu görünce sormasına engel olamadı. Gözleri odayı taradı ve kutuların üzerine güzelce yazılmış birkaç en bilindik ve pahalı mücevher ve saat markalarının adını fark etti ve hepsinin ne kadar tutacağını merak etti. Baekhyun bu odadaki ve diğer odadaki her şeyi satsa tüm hayatını çalışmadan yaşayabilirdi muhtemelen.

"Başkasına vereceğim." Chanyeol basitçe yanıtladı ve kapıyı tekrar kapattı, sonra içinde oldukları küçük salonun giriş kapısını açtı, kısa olan için kapıyı tutarak gerçek bir beyefendi gibi Baekhyun'un önce gitmesine izin verdi.

"Ne?" diye sordu Baekhyun şaşkınlıkla. Chanyeol'ün tüm hediyeyi muhtemelen kullanmayacağını tabi ki biliyordu ama onları öylece vermek mi?

"Evet." Chanyeol başını salladı, salonda konuşan insanlardan ve müzikten duyabilsin diye biraz daha yüksek sesle konuştu. "Hepsini değil ama elektronikleri veririm. Zaten çoğu sponsorumuzdan ve ürünleri yayılırsa onlar için iyi bir tanıtım olur."

"O zaman onları rastgele insanlara mı vereceksin? Yoksa bağış mı yapacaksın?"

"Doğum günümden sonra her yıl şirketin tüm çalışanlarına bir çekiliş var. Çekiliş bileti 5000 won tutuyor ve para sonrasında hayır kuruluşuna gidiyor." Chanyeol açıkladı ve yanlarından geçen garsondan iki bardak şampanya aldı, kadına nazikçe teşekkür etti. Bir bardağı incelikle kabul edip bardağından bir yudum alırken gülümseyen Baekhyun'a uzattı.

"İlk tanıştığımızda bağış yapan biri gibi gözükmemiştin." Dedi Baekhyun, geçmişte kahvesini döktüğü için tamamen onu suçlayan, daha dikkatli olmasını ve kahve Baekhyun'un üniforması yerine Chanyeol'ün gömleğine dökülseydi Baekhyun'un temizlik masrafını ödeyemeyecek kadar zengin olduğunu söyleyen Chanyeol'ü düşündü. Baekhyun'un tamamen bir pislik olduğu düşündüğü birinin aslında Baekhyun'un tanıştığı en nazik insanlardan biri olmasını kim beklerdi ki?

"Oh, gerçekten mi." Chanyeol homurdandı. "Tahmin edebiliyorum."

Huzur verici bir sessizlik başladı ve ikisi etraflarındaki insanların dans edişini ve eğlenişini izlerken sadece şampanyalarını içtiler, bazıları çoktan yemeğe gömülmüştü. Jongdae Minseok ile birlikteydi ve yanlarında Sehun vardı. Baekhyun Jongdae'nin Minseok yanındayken daha az huysuz olduğunu fark etti.

"Hey, Chanyeol," İsim Baekhyun'un dilinden rahatça çıktı, doğru telaffuz etti ve Chanyeol Baekhyun'un adını söylemesini duyunca elindeki bardağı daha sıkı tuttu. Esmer olan adını çok sık demiyordu ama dediğinde de Chanyeol'ün tüm bedenini ateşe veriyordu.

"Hm?"

"Mutlu yıllara. Umarım bugün iyi eğlenirsin." Dedi Baekhyun ve Chanyeol'ün gözlerinin yoğunluğu altında garip bir keyif ve utangaçlık birleşimi hissetti aniden. O büyük gözleriyle sanki Chanyeol doğrudan ruhuna bakıyormuş gibi garip hissediyordu.

"Teşekkür ederim."

Ama Baekhyun Chanyeol'ün en az onun kadar sersemlediğini bilmiyordu. Geniş gülümsemesi bir belirti olabilirdi gerçi.

Maalesef ki, partinin başındaki kısa sohbetten sonra Baekhyun zamanını Chanyeol ile geçirememişti. Birileri hep CEO'yu istemiş, insanlar onu her yerde bir muhabbete sürüklemiş ve Chanyeol gitmeden önce hep Baekhyun'a özür dilercesine gülümsemişti. Baekhyun Chanyeol'ün gelen her bir kişiyle biraz zaman geçirmesi gerektiğini anlıyordu o yüzden ne zaman konuşmaya başlasalar biri onları bölünce bunu kişisel almamıştı. Her zamanki gibi aptal kader onunla oynuyordu.

Chanyeol ile olan talihsiz durumlar dışında Baekhyun gerçekten eğleniyordu.

Partide ilk yediği şey tabi ki de çikolata şelalesine batırılmış çileklerdi ama tabi orada durmamıştı. Bir şekilde gruplara ayrılmışlardı, Jongin Kyungsoo ile bir yerde kaybolmuştu, Jongdae Minseok'a yapışmıştı – çünkü zavallı resepsiyonist daha önce birkaç züppe tarafından taciz edilmişti, şerefsizler patronuyla çok takıldığı için ona hakaretler etmişlerdi ve böylece geriye kalan sadece Sehun ve Baekhyun'du, onlarda buradaki yemeklerin en az yarısını denemeye karar vermişlerdi. Sonra yeterince yediklerini hissettiklerinde dans etmeye karar vermişlerdi ki bu da karınları çok doluyken iyi bir fikir değildi.

Tanıdık olmayan kadınların ve erkeklerin onu tanımak için durduk yere ortaya çıkıp yanaşması bir kez olmamıştı, bazıları arkadaşlık arıyorken diğerleri utanmadan onunla flört ediyor, ne düşünceyle Baekhyun'a yanaştıklarını belli ediyorlardı. Esmer olan hep biraz flört ediyordu böylece yanına gelen insanlar gücenmezdi ama sonra isteklerini nazikçe reddediyordu. Reddettiği bazı kişiler Chanyeol ile gerçekten çıkıp çıkmadığını soruyor, onları internette haberlerde gördüklerini söylüyorlardı ve Baekhyun hep kızarıp Chanyeol ile asla çıkmadığını söylüyordu, tüm bedeni yanıyordu.

Ama üç saat sonra çok fazla gelmeye başlamıştı ve Baekhyun'un biraz temiz hava almaya ihtiyacı vardı. Sehun'a gelmek isteyip istemediğini sordu ve dansçı başını aşağı yukarı sallayıp, geri gelip dans etmeden önce insanlarla dolu olan salondan uzaklaşmayı istediğini söylemişti ve birden ortaya çıkan Jongin Sehun'a döndüğünde beraber dans edebileceklerini söyledi.

Korumalardan biri onlara terasa nasıl gidildiğini gösterdi, şimdi otelin dışında bir sürü paparazzinin olduğunu, yarın haberlerde boktan bir başlık atabilmek için otelden dışarı adım atacak olanlarını beklediğini, partiye biraz ara vermek istiyorlarsa diğer girişi kullanmalarının daha iyi olacağını söyledi.

"Koruma gözleriyle resmen seni becerdi." Dışarıda yalnız kaldıklarında ya da montlarıyla terasta dağılmış insanlar, sigara içiyorlar ya da onlar gibi temiz hava alıyorlardı, arasında ne kadar yalnız kalabilirlerse kaldıklarında Sehun homurdandı. Sehun ve Baekhyun üzerlerine montlarını almayı unutmuşlardı falan ama her neyse. Kapıya yakın durdukları için o kadar soğuk değildi zaten.

"Oldukça iyi görünüyordu ama." Baekhyun derin derin düşündü, salonun yanından geçerken kahverengi saçlı adama baktı arkasını dönerek.

"Chanyeol de bu gece oldukça iyi görünüyor." Dedi Sehun, şakayla dirseğini Baekhyun'un karnına vurdu. "Yeni saç rengi ona yakışmış."

"Bunun ne anlama gelmesi gerekiyor?" Dansçı ona birden dönen Baekhyun'un boynunun kırılmamasına şaşırmıştı, arkadaşına gözlerini kısmış ve dudaklarını biraz bükmüştü.

Baekhyun'a gözlerini deviren Sehun yanıtladı. "Çok iyi biliyorsun. Neden ona bir adım atmıyorsun merak ediyorum."

"Çünkü istemiyorum. Ve arkadaş olduğumuzu zaten söyledik." Sanki arkadaşların sevgili olması çok büyük bir skandal olurmuş gibi, sanki ilk kez arkadaş olup ardından birlikte olacak olanlar sadece Chanyeol ve Baekhyun olacakmış gibi söyledi Baekhyun.

"Üzerine atlasan üzülecek gibi durmuyor." Dedi Sehun. Baekhyun bir şey diyemeden devam etti. "Sen de farklı değilsin. Şu ikinizin arasındaki arzu dolu bakışlar mıdır neyse – "

"Artık öylesine birileriyle yatmıyorum." Baekhyun sertçe lafını böldü. Sehun yalan söylüyor değildi. Baekhyun aralarındaki o arzu dolu bakışların falan farkındaydı ama bunu düşünmeyi gerçekten istemiyordu. Sadece fiziksel bir çekimdi.

"Kim öylece birileriyle yat dedi?" Sehun Baekhyun'a baktı, onu tekrar dürttü. "Sanırım senden gerçekten hoşlanıyor."

"Pekâlâ, benim ondan o şekilde hoşlanmadığım belli." Baekhyun kaşlarını çattı. Yavaş yavaş savunmaya geçiyordu, biliyordu ama Chanyeol'ün ondan gerçekten hoşlanıyor oluşu... onu korkutuyordu. Baekhyun birisiyle sonsuza dek arkadaş kalabilirdi ama tüm ilişkileri çuvallamıştı. Baekhyun fiziksel çekimin ilişkiyi sürdürmeye yetmediğini çok kez kanıtlamıştı ve Chanyeol'ün ondan hoşlanıyor olma ihtimali... absürttü. Chanyeol ondan hoşlandığını düşünebilirdi ama gerçekten beraber olsalardı Baekhyun'dan hemen bıkardı. Ve o Chanyeol'ü kaybetmek istemiyordu. Uzun olana karşı ileride bir şey hissedecek olsa bile Baekhyun Chanyeol'ü kaybetme riskini alamazdı. Bu yüzden Chanyeol'e asılmayacaktı asla. Aralarındaki olabilecek arkadaşlığı bozmaktan korkuyordu.

"Pekâlâ, bence—" Sehun'un telefonu çalmaya başladı ve dansçı homurdandı, birisi onu böldüğü için demek istediğini bitirememesinden nefret ediyordu. Uzun olan telefonu cebinden çıkardı ve arayana bakarken canı sıkkın ifadesi hemen kayboldu.

"Hey, iyi misin?" Sehun telefonunu açmadan öylece bakınca Baekhyun sordu, yüzü ifadesizdi. "Sehun—"

"O arıyor, Luhan." Sehun fısıldadı, sanki dediğine inanamıyormuş gibi. Baekhyun'un gözleri kocaman oldu ve kendi tükürüğünde boğuldu, o da arayanı kontrol etti. "Beni arayacağını söylemişti ama arayacağını sanm—"

"Siktir ciddi misin?" Baekhyun bağırdı, belki gerekenden biraz fazlaydı, onlara dönen insanlara bakarsak. "Neyi bekliyorsun? Aç!"

"Ama-"

"Aç!" dedi Baekhyun, bu sefer daha telaşlıydı ve Sehun açmak için parmağını oynatmayınca Baekhyun onun yerine yaptı. Sonra telefonu Sehun'un kulağına getirdi, zavallı dansçı kalp krizi geçirebilirmiş gibi gözüküyordu.

"M-merhaba. " dedi ve Baekhyun onun yerine utandı. Kusursuz, diye düşündü ve başını iki yana salladı. Sehun'un normalde flört etmekte sorunu yoktu ama telefonda biriyle konuşmakta mı sorunu vardı? Baekhyun'un dili tutulmuştu.

"Tuvalete gidiyorum." Sehun'a fısıldadı ve dansçı sadece başını aşağı yukarı salladı ama Baekhyun ne dediğini duyduğunu bile düşünmüyordu. Gözlerini deviren Baekhyun topukları üzerinde döndü ve iyi görünen korumanın yanına gidip erkekler tuvaletinin nerede olduğunu sordu, içtiği ve yediği her şeyin sonunda onu ele geçirdiği hakkında bir şaka patlattı. Küçük bir konuşmayla aralarında olabilecek sessizliği doldurdular fakat insanlardan uzakta loş ışıkla aydınlatılmış lavabonun önünde dururlarken koruma gözlerindeki parıltıyla onu bekleyebileceğini söyleyince Baekhyun sorun olmadığını ve zorunda olmadığını nazik bir gülümsemeyle söyledi ve adam sadece başını aşağı yukarı salladı, Baekhyun'un ilgili olmadığını fark ettikten sonra muhtemelen biraz hayal kırıklığına uğramıştı.

Baekhyun işine baktı, onun dışında sadece bir kişinin olmasına mutluydu. Sehun muhtemelen Luhan ile biraz konuşacağı için Baekhyun ellerini yıkayıp kurulamakta, Sehun ile dans edip hareket etmekten bok gibi gözüken saçını düzeltirken acele etmedi. Baekhyun makyajı şimdiden hafif bozulmuşken ve saçı bok gibiyken nasıl hala birinin ona asıldığını merak etti.

Kendini yeniden bakılabilir yaptıktan sonra Baekhyun aynaya son kez bakıp tuvaletten çıktı. Arkasından kapıyı kapattı ve derin bir nefes aldı, Sehun ile olacak konuşmaya kendini hazırladı, Sehun'un boş vermeyeceğini bildiği için birkaç dakika önce Luhan'ın böldüğü konuşmaya.

Nefesini verdi ve arkasını dönmeye hazırdı, tanıdık bir ses olabilecek en iğrenç şekilde adını seslendiğini duyduğunda.

"Görüşmeyeli uzun zaman oldu, Baekhyunnie." Dedi ses, sahte sevimli ses tonu Baekhyun'u titretti. Tüm bedeni saniyede soğuk terle kaplandı ve Baekhyun bir süreliğine nasıl nefes alınacağını bile unuttu, nefesi boğazında takılı kaldı. Hareketsizdi, sesin ait olduğu kişiye bakmak için başını çevirmeye çok korkuyordu. "Burada seni görmek güzel."

Duyulabilir bir şekilde yutkunan Baekhyun arkasını döndü ve ondan sadece birkaç metre uzakta duran uzun adamı görünce tüm dünyası durdu, gözleri hemen kilitlendi. Adam ona bir sırıtmayla ve gözlerindeki fesatlıkla bakıyordu. Baekhyun birdenbire çok küçük hissetti. Elleri biraz titremeye başladı ve daha fazla titremesini önlemek için yumruk yaptı.

"Ama beni gördüğüne sevinmiş gibi değilsin... Bu beni üzdü." Uzun olan adama Baekhyun'a yaklaşmaya başladı, baştan ayağa ona bakarken esmer olana doğru yavaş adımlar attı. Baekhyun bundan nefret etti ve kaçmak istedi ama yapamadı. Baekhyun ne kadar istese de bacakları hareket etmiyordu. Ve bu yüzden orada öylece durdu, o yaklaştıkça, aralarındaki mesafe daraldıkça nefes alış verişi karıştı.

"Neden bir şey demiyorsun?" diye sordu ve kaşlarını alayla kaldırdı, Baekhyun'un ona cevap veremediğini çok iyi biliyordu. "Sesin çok çıkardı." Diye devam etti, Baekhyun'a dokunmak için uzandı. "Biz sevgiliyken."

"Bana dokunma." Olmuştu Baekhyun'un ilk dediği, geri adım atarken az daha bağıracaktı. Maalesef ki duvara çarptı ve artık kaçacak hiçbir yeri yoktu. Kapana kısılmış gibi hissetti, duvar ve önünde tekrar görmeyi hiç istemediği eski sevgilisi Siwoon arasında.

"Sana dokunmamı severdin neden şimdi böylesin?" diye sordu Siwoon, tekrar Baekhyun'a doğru adım attı, esmer olanın kişisel alanına girdi. Baekhyun sadece titredi ve onun gözlerine bakmamak için yere baktı, Siwoon'un nefesini teninde hissetmekten nefret ediyordu. Siwoon'un onu dokunmasının nasıl hissettirebileceğini hayal bile edemiyordu çünkü şimdi yanında olması bile tüm tenini karıncalandırıyordu.

"Burada olacağımı biliyordun." Baekhyun'un konuşmayacağını gören Siwoon öncülüğü aldı, bir elini parmak uçlarıyla Baekhyun'un yüzüne dokunmak için uzattı. "Park Chanyeol ile çok takılıyorsun, ya da öyle duydum, o yüzden ben de davet edildiğim için partide karşılaşacağımız belliydi. Ne güzel bir tesadüf."

Baekhyun eline vurarak uzaklaştırdı, Siwoon'un dokunuşunu teninde hissetmek istemiyordu, aralarındaki ufacık temas olsa bile. Birlikte oldukları zamanın anısı, Siwoon'un ona dokunmak için yalvarışı yavaşça aklına geldi ve Baekhyun sadece durmasını istedi çünkü düşünmek midesini bulandırıyordu. "Bırak beni."

Ama Siwoon Baekhyun'un onu öylece reddetmesinden hoşlanmadı ve Baekhyun'un elini öyle uzaklaştırması onu kızdırdı. İstediğini alamazsa hep biraz daha agresifleşiyordu, Baekhyun hatırlıyordu.

"Şimdi daha zengin birini bulduğun için sana yetmiyorum falan mı?" Siwoon Baekhyun'a bağırdı, hayal kırıklığıyla Baekhyun'un başının arkasındaki duvarı yumrukladı ve Baekhyun titreyip diğer yana kaymaya çalıştı ama Siwoon ona izin vermeyip bir elini Baekhyun'un göğsüne koyup onu sertçe duvara itti. Siwoon'un dokunuşu altında teninin yandığını hissetti Baekhyun fakat Chanyeol'ün ona dokunmasından farklıydı, çok farklıydı. "Tavsiyemi dikkate alıp para için yatmaya mı başladın? Park Chanyeol sana ne kadar veriyor?"

"Yatm-" Baekhyun çabaladı ama Siwoon'un parmağının boynundan aşağıya indiğini, köprücük kemiklerinde devam edip sonra Baekhyun ilk iki düğmesini iliklemediği için hafif açık olan göğsüne gittiğini hissederken kelimeler boğazına kaldı.

"Senin gibi biriyle çıktığım için çok utanıyorum. Senin gibi bir sürtüğü nasıl görmüş olabilirim?... Şimdi bile tamamen fahişe gibi giyinmişsin." Siwoon homurdandı ve Baekhyun'un bir diğer düğmesini açtı, Baekhyun hemen tepki verip eski sevgilisini istemeye çalıştı. Maalesef ki yeterince güçlü değildi ve Siwoon onu duvara tekrar itmişti, büyük elleri onu omzundan tutuyordu, tırnakları Baekhyun'un teninde iz bırakıyordu. "Yatakta iyisin ama. Tek becerinin bu olması acınası. Beni de uçurman için sana para vermeli miyim yoksa—"

Siwoon'un sesi kesildi ve Baekhyun onun o iğrenç nefesini artık teninde hissetmezken onu duvara iten, hareket etmesine izin vermeyen eli de kayboldu. Baekhyun gözlerini açtı – ne zaman kapattığını bile hatırlamıyordu – ve karşılaştığı görüntü Baekhyun'un gözlerini kocaman yaptı.

Siwoon yerde yatıyordu ve birisi üzerine oturmuş eski sevgilisini yumrukluyordu. Gümüş saçlı tamamen siyah giyinmiş uzun birisi. "Chanyeol...?" Baekhyun şaşkınlıkla fısıldadı. Durumu anlaması biraz sürse de Chanyeol'ün Siwoon'un onu taciz edişine tanık olduğunun farkındalığı Baekhyun'a çarpınca Baekhyun'un ten rengi attı. Chanyeol bunu duymamalıydı.

"O sürtüğü seviyor musun gerçekten?" Siwoon tükürürcesine konuştu ve kan tükürdü, Baekhyun gördüğüyle kusacaktı az daha. Kan görmekten nefret ediyordu.

"Özür dile." Chanyeol yanıt vermek yerine söyledi, bu sefer Siwoon'un yanağına yumruk attı. Baekhyun'un eski sevgilisi yumruğunu etkisini hissederken acı dolu bir şekilde soludu ama Chanyeol'ün ona yapmasını söylediği şeyi yapmak yerine güldü.

"Neden yapayım?" Siwoon homudandı. "O bir—"

"Sakın tekrar onu demeye kalkışma!" Chanyeol sesini yükseltti ve tekrar yumruk attı, öncekinden daha güçlüydü ve Chanyeol'ün ona vurmasından sonra Baekhyun kendine gelebildi.

"Chanyeol, dur!" Bağırdı, CEO'nun kolunu çekiştirdi ve başarılı bir şekilde Siwoon'u başka bir yumruktan kurtardı. Adam kan tükürdü ve öksürürken başı yana düştü. "Başın belaya girecek."

"Umurumda değil." Chanyeol bağırdı ve kolunu çekti, Siwoon'un başını hızlıca çekip ona bakmasını sağladı sertçe.

"Chanyeol-" Baekhyun tekrar denedi ama işe yaramadı. Şuanda kimsenin lavaboya gelmemesi ve koridorda kimsenin olmaması iyiydi yoksa bu durum çok büyük bir skandal olurdu.

"Baekhyun'a bir daha baktığını görürsem seni mahvederim. Dediğime inan. Bugün olanı tam bir şerefsiz gibi ağzını açtığın için hak ettin. Seni dövdüğüm hakkında tek bir laf edersen ya da bir daha Baekhyun'a dokunursan senin ve ailenin kariyerine veda etmenizi sağlarım, anlaşıldı mı?" diye sordu Chanyeol, sesi hiç olmadığı kadar derindi, CEO'nun etrafındaki karanlık hava Baekhyun'un geri adım atmasını sağlıyordu. Chanyeol'ü böyle görmek, öfkeli ve Baekhyun'un eski sevgilisini öldürmeye hazırken, Baekhyun'u korkutuyordu ama aynı zamanda korunmuş daha hissediyordu. "Dedim ki, anlaşıldı mı?!"

"Evet!... Evet." Dedi Siwoon, bu Chanyeol'ü tatmin etti ve CEO ayağa kalktı, kanla kaplı olan dizlerini ovdu.

Baekhyun'a döndü ve bakışları anında yumuşadı, esmer olana doğru yürüdü, saniyeler önce Siwoon'un tutuğu omzunu kavradı. Ama bu seferki çok farklıydı, Chanyeol'ün dokunuşu nazikti, büyük elleri Baekhyun'un tenini ovarak yatıştırıyordu. "İyi misin?" diye sordu Chanyeol.

"İ-iyiyim.. Ama Chanyeol-"

"Buradan gidelim, tamam mı?" Chanyeol Baekhyun'a içtenlikle gülümsedi, Baekhyun'un gömleğini tekrar iliklerken eli omzundan kayboldu, zaman zaman Chanyeol'ün parmak uçları tenine hafifçe dokundu. Baekhyun'un gömleğini düzelttikten sonra Chanyeol yerden kalkmakla uğraşan Siwoon'a döndü. "Ve sen, yerden kalk çabuk. Gidip kendini temizle biraz." Dedi CEO, iğrenerek Siwoon'a baktı. "Partinin tadını çıkar."

Bunu diyerek Chanyeol Baekhyun'u bileğinden nazikçe tuttu, Baekhyun'un onu takip etmesi için çekiştirdi. Baekhyun Chanyeol'ün onu sürüklemesine izin vermeden önce dövülen eski sevgilisine son kez baktı, başını eğip itaatkârca adımlarını takip etti. İnsanlar onları fark ederlerse en azından Baekhyun şaşkın bakışlarla yüzleşmek zorunda kalmayacaktı.

Baekhyun ağlayacakmış gibi hissediyordu. Olanlar yüzünden ya da Siwoon'un ona söylediği şeyler yüzünden değildi – büyük bir kısmını etkilese bile – onun yüzünden yine kötü bir şeyin yaşanmasındandı.

Chanyeol'ün doğum gününü mahvettim, Chanyeol onu meraklı gözlerden uzaklaştırırken Baekhyun'un tek düşünebildiği buydu.

 

 

Ç/N: Beraber izledikleri dizi school 2013 imiş, yazar öyle yazmış. 

Bir  de arkadaşlar bir sorun var... benim elimdeki hazır bölümler bitti. Gelecek bölümün yarısını çevirdim, onu haftaya yetiştiririm inş diye düşünüyorum ama ondan sonraki hafta da finallerim başlıyor. Nasıl yapıcaz bilmiyorum, finallerden sonra eve gideceğim ancak o zaman çevirdikçe atabilirim sanırım. TT 

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet