not a date

without you to hold i'd be freezing

Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism

 

Baekhyun'u dostça bir yemeğe davet etme fikri aniydi, kısa olanın bu kadar kaş çattığını gördüğü an düşünmeden ağzından çıkan bir şeydi. Chanyeol bunu planlamamıştı, gerçekten planlamamıştı ama ağzından bir kere çıkınca teklifini kabul etmesi için Baekhyun'a diretmeyeceğine anlamına gelmiyordu. Baekhyun onu üçüncü defa reddettikten sonra bir saniye Chanyeol Baekhyun'un davetini gerçekten kabul etmeyeceğini düşünmüştü ama şans bugün yanında olmalıydı çünkü sonunda Baekhyun kabul etmişti, nedense isteksiz olsa da.

Başta Chanyeol Baekhyun ile ne konuşması gerektiğini bilememişti çünkü kendini bu duruma hazırlamamıştı ve Baekhyun'un bu geceyi onunla geçirmeyi kabul etmesine hala şaşkındı ama iki adamın arasındaki garip sessizlikle dolu ilk dakikadan sonra Chanyeol önceliği alıp bir muhabbet başlamıştı.

İnsanlarla arkadaş olmak Chanyeol'e göre zordu çünkü tanımaya çalıştığı insanla ne konuşacağını hiç bilmiyordu ve o kişiyi etkilemeye çalışmak istiyorsan daha da zordu. Arkadaş olma sürecinde Jongdae'nin yanında olması daha kolay oluyordu çünkü Chanyeol fazla kişisel ya da fazla suçlayıcı bir şey söylese diğeri küskünlüğü gideriyor, Jongdae hep durumu kurtarıyordu ama şimdi Baekhyun ile yalnızdı ve batırırsa kurtarabilecek kimse yoktu.

"Ee, Jongdae'yi nereden tanıyorsun?" Chanyeol kaygısızca sordu, yanındaki kısa adamın rahatsız olduğunu ve donup kaldığını fark edince ruh halini biraz aydınlatmak istemişti. Baekhyun'u tanımıyordu ama Chanyeol onun normalde böyle sessiz olmadığını varsayıyordu. Baekhyun ile sadece birkaç defa karşılaşmıştı ama Chanyeol onun çok keskin bir dili olduğunu ve düşüncelerini söylemekten korkmadığını fark etmişti. Chanyeol o cesur tavrının kısa sürede geri gelmesini istemişti.

"Kyungsoo sayesinde." Baekhyun yanıtladı ve bir saniye Chanyeol Baekhyun'dan alacağı cevabın sadece bu olacağını düşündü. Kısa bir sessizlik sürdü ve Chanyeol sessizliği doldurmak için başka bir soru sormak istemişti ama Baekhyun sonunda cevabını detaylandırmaya karar vermiş, Chanyeol'ü yeni bir soru sorma derdinden kurtarmıştı. "Restoranda çalışmaya başladığı zaman belki üç yıl önce tanıdım Kyungsoo'yu. Başta onunla konuşmak istemedim çünkü herkese dik dik bakıyordu o yüzden insanları sevmediğini ve onu yalnız bırakmam gerektiğini düşündüm, onunla arkadaş olmak istemedim. Ama en yakın arkadaşım Jongin onu gördüğü an Kyungsoo'ya vuruldu ve sanırım Jongin randevuya çıkmaya çalışırken arkadaş olduk. Sonra Kyungsoo'nun gözü iyi görmediği için herkese öyle bakıyor gibi göründüğünü öğrendim ve onun hakkında kötü düşündüğüm için gerçekten suçlu hissettim. Kyungsoo ile birlikte birkaç hafta çalıştıktan sonra Jongdae restorana öğle yemeğine geldi ve Kyungsoo o zaman bizi tanıştırdı, Jongdae'nin üniversiteden arkadaşı olduğunu söyledi. Jongdae ile takılmak kolaydı ve hemen anlaştık, çok hızlı arkadaş olduk."

Bu garip, Chanyeol düşündü. Jongdae ve Chanyeol aynı üniversiteye gitmişti ama o an Kyungsoo adında birini hatırlamıyordu. Belki Kyungsoo'yu görseydi hatırlardı, yüzleri isimlerden daha kolay hatırlıyordu.

"Yani sevgilim dediğin kişi aslında en yakın arkadaşın?" Chanyeol homurdandı ve Baekhyun'un panik dolu ifadesini görünce neredeyse gülecekti. Baekhyun'un ona Jongin ile beraber olduğunu yalanını söylemesini hatırladıkça egosu hala zedeleniyordu ama Chanyeol bundan eğlenirse Chanyeol olayı hatırladığı her an öz güveni azalıyor gibi gözükmüyordu.

"Hala hatırlıyor musun?" Baekhyun şaşkınlıkla sordu. Sanki Chanyeol unutabilirmiş gibi. Tüm hayatı boyunca yaşadığı en utanç verici şeylerden biriydi.

"Evet. Jongdae bunun yüzünden benimle çok dalga geçti o yüzden unutmamın imkânı yok."

"Üzgünüm." Dedi Baekhyun ama Chanyeol kısa olanın gülmemek için direndiğini görebilmişti. Esmer olan Chanyeol'ün ona kaşlarını kaldırarak baktığını görünce ekledi. "Gerçekten! Hak etmiş olsan da."

"Sana kahve aldım! Ben iyi biriyim." Chanyeol karşı çıktı, Baekhyun'un içinde tuttuğu gülüşünü sonunda patlattı. Gülüşü son seferki gibi yüksek sesliydi ve son seferki gibi güzeldi. Chanyeol etrafındaki insanların nasıl tepki vereceğini umursamadan içten gülen insanları seviyordu.

"O halde hadi diyelim seri bir katil beni öldürmeden önce bana bir kahve aldı, iyi biri mi oluyor o zaman?" Baekhyun Chanyeol'e bakıp sırıtırken sordu. Küçük ama canlı gözlerinde Baekhyun'un eskisi gibi artık rahatsız olmadığını görebilmişti, aralarındaki ilk başta oluşan garip gerginlikle birlikte huzursuzlukta yavaş yavaş kaybolmaya başlamıştı.

"Tabi ki." Chanyeol düşünceli bir şekilde başını salladı.

"Açıkla." Diye istedi Baekhyun.

"Sana kahve verdiğimde sevindin değil mi? O yüzden sana kahve aldıktan sonra seni öldürürse mutlu öleceksin. Hoş değil mi?" Chanyeol sola döndü ve Baekhyun onu takip etti, nereye gittiklerini sorgulamadı bile. Baekhyun'un artık daha rahat gözükmesinin yanında Chanyeol kısa olanla arasındaki mesafenin birkaç dakika öncesi kadar büyük olmadığını fark etmişti. Bu Chanyeol'ü saf bir şekilde mutlu etti.

"Evet ama yine de hayatını elinden alacak. Ya ölmek istemiyorsam?" Baekhyun sordu, Chanyeol'ün fikrinin geçersizliğini farz etti.

"Kaçınılmaz olan yine de gelecek ama katil dünyadaki son anlarının tadını çıkarmana izin verecek kadar nazik. Lanet olsun ki sanırım bu onun hayranlık uyandıran özellikleri."

"Asıl hayranlık uyandıran şey senin böyle düşünmen." Dedi Baekhyun gülümseyerek, Chanyeol'ün teorisinden eğlendiği belliydi. Sonra, kendini Chanyeol'den uzaklaştırdı ve abartıyla göğsüne dokundu. "Bekle, ya sen de bir seri katilsen?"

Bu sefer gülen Chanyeol'dü ama sonra konuşurken ifadesi ciddileşti. "O zaman son gününün tadını çıkarmak için elinden geleni yapmalısın."

"Beni öldürmeyeceksin." Baekhyun emin bir şekilde başını iki yana salladı.

"Oh, peki böyle düşündürmene sebep olan ne?"

"Jongdae intikamımı alır. Kyungsoo'yu arar ve o seni tek vuruşuyla öldürür, inan bana. Göründüğünden daha güçlü." Baekhyun son cümlesinde mırıldandı, o kadar kısık söyledi ki sanki Baekhyun bunu Chanyeol'ün duyması için söylememişti. Chanyeol Baekhyun'un bunu deneyimleyip söylediğini hissetmişti ve sormakta çekinmedi.

"Sanırım daha önce sana vurdu bile?"

"Belki... Bana sürekli vuruyor aslında. İstismara uğruyor gibi hissediyorum." Baekhyun dudağını büktü ve minyon adamın alt dudağını böyle çıkarışı en sevimli şeydi doğrusu. Chanyeol tatlıyı seksi üzerine hep tercih ederdi ama Baekhyun ile büyük ikramiye kazanmış gibiydi çünkü onda ikisi de vardı. Baekhyun ideal tipi gibi bir şeydi ve bu gece her şey plana göre giderse sonunda Baekhyun'dan bir parça alacaktı. "Ve Jongin de farklı değil. Birlikte oldukları için, o—Ah, ondan bahsetmişken. Telefonu açmalıyım yoksa aramayı kesmez. Üzgünüm."

Telefonu çalınca ve Jongin'in adı ekranda belirince Baekhyun kibar bir şekilde özür diledi, ne var ile çağrıyı cevapladı. Chanyeol'ün Jongdae'nin telefonunu açmasından pek farkı yoktu ve Chanyeol kıkırdadı. En yakın arkadaşlar birbirini böyle selamlıyordu.

Chanyeol dinlemek istememişti ama dinlememesi için bir yol var mıydı? Yan yana yürüyorlardı ve Baekhyun fısıldamaya başlasa bile Chanyeol sokaktaki sese rağmen duyabilirdi. Görünüşe göre Jongin Baekhyun'u internette bulduğu bir filmi söylemek için aramıştı, bir gün beraber izlemeleri gerektiğini söylüyordu.

Baekhyun filmin ne hakkında olduğunu pek dinlemeden onayladıktan sonra Chanyeol onun Jongin'e akşam yemeği yemek için bir restorana gittiğini söylemişti. Bir süre sonra Chanyeol ile olduğunu da söylemiş ve yüksek bir şekilde sikerim ne deyişini hoparlörden duyabilmek Chanyeol'ün ona bakmasını sağlamıştı. Baekhyun onun bakışını yakaladı ama hemen geri kaçırdı, Jongin'i bağırdığı için azarladı.

"Her neyse, bana demek istediğin başka bir şey var mı? Çünkü, biliyorsun, Chanyeol tam yanımda hani." Dediğim her şeyi duyabiliyor söylenmemişti ama Baekhyun yeterince tehdit eder gibi söylemişti. Chanyeol Baekhyun'un bunu diyerek neyi kast etmeye çalıştığını tamamen anlamıştı ve onu huzursuz etmişti çünkü en yakın arkadaşı Chanyeol'ün adını duyar duymaz sikerim ne diye tepki veriyorsa Baekhyun Jongin'e ondan bahsetmiş olmalıydı. Baekhyun onun hakkında ne demişti? İyi miydi kötü müydü? Jongin Baekhyun'un Chanyeol'den kurtulmak için birlikte oldukları yalanını söylediğini biliyor muydu?

"Dinle, kapatmam gerek... Evet... Sonra açıklarım." Baekhyun konuşmaya devam etti ve Chanyeol minyon adama bakmaya devam etti, bakışları sürekli Baekhyun'un dudaklarına düşüyordu. Bir saniye sonra hemen bakışlarını kaçırıyordu çünkü dişleriyle alt dudağını ısıran Baekhyun'u görmek Chanyeol'ün baş edemeyeceği kadar fazlaydı ve şimdilik sadece arkadaş olarak takıldıklarını kendisine hatırlatmak zorunda kalmıştı. Baekhyun'a tek bir hareket yapamayacağını bildiği için böyle düşünmemeliydi, en azından onunla arkadaş olmaya çalışıp güvenini kazanmaya çalıyorken şimdilik.

"Ben kendime bakabilirim... İyi olacağım, merak etme... Susar mısın?!... Tam bir pislik oluyorsun, Jongin." Baekhyun güldü, deli gibi sırıtırken diğer eliyle yüzünü kapattı. Baekhyun'a bakınca Chanyeol onun arkadaşıyla konuşurken onu saniyesinde çocuğa çevirecek yüzünden okunan sevgiyi görebilmişti.

"Seni ararım... Evet, görüşürüz... Bekle, ne?! Sen az önce-" Baekhyun kaşlarını çattı ve şaşkınlıkla telefon ekranına baktı. "Yüzüme kapattı, şu küçük pislik."

Baekhyun telefonunu cebine koyarken burnunun altından bir şeyler mırıldanmaya başladı, kaşlarını çatarak başını iki yana salladı ama çok geçmeden gülümseme dudaklarına geri geldi, dudaklarının kenarını yukarı kaldırdı.

"Üzgünüm." Bir süre sonra Baekhyun tekrar özür diledi.

"Sorun değil. Arkadaşın biraz aşırı korumacı gibi." Chanyeol söyledi, köşeden döndü. Etraflarında daha fazla insan vardı çünkü şehrin daha kalabalık olan merkezine yakınlaşıyorlardı ve Baekhyun kalabalıkta biraz kayıp geride kalmasına Chanyeol şaşırmamıştı. Chanyeol onu nazikçe kolundan tutmuş ve çekmişti, insan denizinin arasında Baekhyun'u kaybetmek istememişti.

"Hep böyle davranıyordu ama üç ay önce olan küçük bir olaydan sonra daha da beter oldu." Baekhyun Chanyeol'e hemen yetişti, yanına yaklaştı. Chanyeol gerçekten uzundu ve insan direği gibi uzunken insanlar onu gözden kaçıramıyordu. Chanyeol kısa insanların sorunlarıyla uğraşmak zorunda değildi – mesela kalabalıkta kaybolmak gibi. Baekhyun uzun olana yakınken tam olarak rahat hissetmiyordu çünkü çok iyi tanımadığı insanlarla tensel teması pek sevmiyordu ama dev olanı kaybetmek istemiyorsa tek yol buydu.

"Ne olayı?" Chanyeol hemen sordu, meraklı gözlerle başını eğip Baekhyun'a baktı.

Baekhyun kıkırdadı, cevap vermeden önce gergin bir şekilde boynunun arkasını kaşıdı. "İşten eve gidiyordum – kulüpten, restorandan değil – ve saat üç ya da beşti galiba? Hatırlamıyorum ama sokakta neredeyse kimse yoktu. Bir sokakta biri önümü kesti ve adam üzerime atlayıp para istedi. Param olmadığını söyledim ve doğruydu çünkü o gün cüzdanımı evde unutmuştum ve paramın olmamasının imkân olmadığını bağırırken ben polisi aradım. Polise konumumu söylerken panikledi ve kaçmaya başladı. Ama ondan önce bana vurmuş ve eski telefonumu çalmıştı."

"Sonunda yakalandı mı?" Chanyeol büyük gözleriyle sordu. Baekhyun o kadar rahat konuşuyordu ki sanki o durumun daha kötü sonlanabileceğini bilmiyormuş gibi.

"Evet ve telefonumu geri aldım. Şükürler olsun ki, telefonumda arkadaşlarımın bir sürü utanç verici fotoğrafı vardı. Geri almasam ne olurdu bilmiyorum." Baekhyun cebindeki telefonunu patpatladı, mutlu bir şekilde gülümsedi.

"Ölebilirdin!" Chanyeol bağırdı.

"Oh, abartma. Beni öldürebilecek gibi durmuyordu, inan bana." Baekhyun Chanyeol'ün endişesini görmezden geldi ama Chanyeol biraz bile ikna olmamıştı. Baekhyun sanki canının yanmasını umursamıyormuş gibi olayı çok hafife alıyordu.

"Ben de senin en yakın arkadaşın olsaydım ben de seni korurdum." Chanyeol başını iki yana salladı, Jongin'in aşırı korumacı tavrını şimdi anlıyordu. "Ah, geldik."

"Jongdae ile geldiğin restoran mı bu?" Chanyeol kapıyı onun için açtığında Baekhyun sordu ve Chanyeol Baekhyun'dan hemen sonra restorana girdi. Gözleri Jongdae ile olan masasını aradı ama başkaları oraya oturmuştu o yüzden boş olan bir masa aradı. Arkada sadece iki kişilik bir masa vardı ve Chanyeol Baekhyun'a onu takip etmesini söyler gibi kolunun ucunu çekiştirdi. Kısa olan itaat etti ve Chanyeol'ün arkasından masaya doğru yürüdü, bu sürede montunu çıkardı.

"Nereden biliyorsun?" Chanyeol otururken sordu, kendi kabanını da çıkardı, sandalyeye astı.

"Geçen bahsetmişti." Diye yanıtladı ve Chanyeol sadece başını aşağı yukarı salladı.

Garson onlara menüyü getirdiğinde huzurlu bir sessizliğe kapıldılar, ikisi de yemeklerin isimlerine baktı, ilgilerini çekecek bir şey aradı. Bu sürede Chanyeol ikisi için meyveli çay sipariş etti, onu ısıtacak bir şey istiyordu ve Baekhyun'un da sıcak çayı seveceğini biliyordu.

Siparişi verdikten sonra Chanyeol menüyü Baekhyun'unki ile beraber garsona verdi ve o gitmeden önce teşekkür etti. Baekhyun ile tekrar bir sohbet başlatmak istiyordu, sessizliğin Baekhyun'u rahatsız etmesinden korkuyordu ama kısa olana baktığında Chanyeol onun etrafa baktığını, bu yerin detaylarını incelediğini fark etti

Bir süre Chanyeol bir şey demedi, esmer olanın gözleri restoranın bir köşesinden diğer köşesine giderken Baekhyun'u izledi sadece. Uzun süredir baktığını biliyordu fakat duramıyordu. Baekhyun çok güzeldi. Makyajsız Baekhyun gerçekten farklıydı ama yine de aşırı çekiciydi.

Jongdae dışarıda Baekhyun gibi iyi görünen bir sürü insan olduğunu söylemişti ama Chanyeol Jongdae'nin yanıldığını düşünüyordu. Baekhyun'da özel olan bir şeydi ama Chanyeol henüz bunu çıkaramamıştı.

Doğrusu bu onu korkutuyordu. Baekhyun'u eve götürüp bedeninin altında onu soymayı, güzel yüzünün zevkle kıvrıldığını görmeyi çok istiyordu. Baekhyun ile tanışalı iki hafta olmuştu belki ama o zamandan beri Chanyeol ne zaman kendine dokunsa onu iyi hissettiren esmer olanın hayali oluyordu, Baekhyun'a ait olmayan bir yüzü göremiyordu.

"Sevdin mi burayı?" diye sordu Chanyeol sonunda ve Baekhyun Chanyeol'ün sesini duyduktan sonra ona döndü. "Suyun bile servete mal olacağı şu gösterişli restoranlardan birine götüreceğini bekliyordum aslında."

"Öyle mi isterdin?"

"Asla." Baekhyun başını iki yana salladı, dudaklarında küçük bir gülümseme vardı. Baekhyun gülümsese ve Chanyeol ile normal konuşsa bile Chanyeol Baekhyun'un ona güvenmediğini hissedebiliyordu, hala kendini koruyordu, dünyadan kendini korumak için etrafına yüksek binalar örmüştü. Baekhyun'un Chanyeol'ün masum sorusunu cevaplamakta sorunu yoktu ama Chanyeol Baekhyun'a biraz kişisel bir şey sorsa Baekhyun'un onu hemen reddedeceğini biliyordu.

"Ben de öyle düşündüm." Dedi. "Ee, seni bu kadar üzen neydi?"

"İş arkadaşlarım." Baekhyun derin bir iç çekti ve iş arkadaşlarından sadece konuşmak bile onu nedense yormuş ve kızdırmış gibi görünüyordu.

Hemen sonra garson sıcak suyla dolu iki fincanla, iki çay poşeti ve küçük dört şeker, gümüş tepsiyle geldi ve onları ikisinin önüne koyup yemeğin birazdan geleceğini söyledi. Eğildi ve gitti ama Chanyeol gitmeden önce Baekhyun'u nasıl incelediğini fark etmişti. Baekhyun'un yüzüne hayran kalan sadece Chanyeol değildi anlaşılan, huh.

"Sana kötü mü davrandılar bugün?" Chanyeol çay poşetini fincana koyup iki şeker eklerken sordu. Kahveyi acı içiyordu ama çaya şeker atmayı seviyordu.

"Bugün mü?" Baekhyun homurdandı. "Her Pazar bana karşı adi oluyorlar. Neyse ki haftada bir gün onlarla çalışıyorum sadece."

"Neden siktirip gitmelerini söylemiyorsun? Yoksa cesur tavrın sadece bana mı?" Chanyeol alay etti, gözlerini deviren esmere sırıttı, fincanı yavaşça ağzına götürdü.

"Benden büyükler ve benden fazla süredir restoranda çalışıyorlar. Öylece siktirip gitmelerini söyleyemem, bazen hak etmeseler bile insanlara saygı duymam gerektiğini öğretilerek büyüdüm." Baekhyun cevap verdi. "Ve kendini bir şey zannetme, benim cesur tavrım kesinlikle sadece sana değil."

"Senden büyük olmaları ya da senden çok çalışmaları önemli değil. Sana saygı duymuyorlarsa sen niye onlara duyasın?" Bu Chanyeol'ü olmasından gerekenden daha çok sinirlendirmişti gerçekten. Belki Baekhyun'un Chanyeol'e öyle davranmasında bir sorunu yoktu ama adi iş arkadaşlarını susturmakta bir sorunu vardı.

Chanyeol'e sonsuz saygı duyan bir sürü insan vardı çünkü tarihteki en genç varislerden biriydi, yirmi üç yaşında büyük bir şirkette CEO olmuştu. Bu da demekti ki Chanyeol saygı duyulan biriydi ve Baekhyun'a karşı bir nevi dürüst davransa da onu reddederken ona karşı daha nazik olabilirdi, diğerleri ona nasıl davranırsa davransın saygılı olmak zorunda olduğuna dair konuşuyorsa eğer, Baekhyun neden Chanyeol'ü öyle reddetmişti?

"Hm." Demişti Chanyeol sadece, yeterince dikkatli olmazsa dilini yakacak kadar sıcak olsa da çayından bir yudum aldı. Chanyeol gelen sessizliğe Baekhyun'un minnettar olmasını bekliyordu çünkü Chanyeol'ün teklifini kabul etmekte bile isteksizdi. Chanyeol başka bir konu açmazsa Baekhyun'un mutlu olacağını düşündü. Ama bu sefer sessizliği bozan esmer olandı, kendi sorusuna cevap için açtı.

"Sormayı hep unutuyorum ama şimdi fırsatım varken sorayım – vardiyamın ne zaman bittiğini ve nerede çalıştığımı nasıl öğrendin?" Baekhyun merakla sordu, çayını masaya koydu. Öne biraz eğildi, uzun kirpiklerini kırptı ve dudaklarını ilgiyle öne itti, Chanyeol'ün gözlerinin adamın pembe dudaklarında gezinmesine sebep oldu.

Siktir, Chanyeol düşündü ve kaş çatarak bakışlarını kaçırdı, Baekhyun'un ağzına bakmadan duramıyordu. Esmer olana bir şey yapmayacağına dair Baekhyun'a ve Jongdae'ye söz vererek ne düşünmüştü ki? Baekhyun Chanyeol'ün çabasına rağmen hala onunla yatmayı kabul etmezse Chanyeol kesinlikle gidip binadan kendini atacaktı. Baekhyun ile sadece arkadaş olmak mı? İmkânsızdı. Gözleriyle onu soymadan ona bakamıyordu bile.

"Birilerine sordum." Cevap basitti ve Chanyeol Baekhyun'un hemen kaş çatışına bakacak olursa cevaptan biraz bile tatmin olmadığını görebilmişti.

"Bilmeye hakkım var, sence de öyle değil mi?" Baekhyun sordu, ifadesi saniyesinde kararmıştı. Masanın karşısındaki kızgın Baekhyun'a bakan Chanyeol dürüst bir şekilde cevaplamaya karar verdi çünkü Baekhyun'un gitmesini istemiyordu, Chanyeol'ü yalnız bıraktığı için suçlu hissetmeden bunu yapabilecek kapasitesi olduğunu biliyordu.

"Şirkette bilişimle uğraşan birine gittim, seni araştırmasını söyledim. Byun çok yaygın bir soyadı olmadığı için seni bulmak çok kolay oldu ve Seul'de yaşayan tek Byun Baekhyun sendin."

"Wow, gerçekten sapık gibi takip ediyorsun." Baekhyun mırıldandı ve sandalyesine yaslandı, kollarını göğsünde çaprazladı. Chanyeol'ün Baekhyun'un şuan onu sessizce yargıladığını anlamak için yüzüne bakmasına gerek yoktu. Ama pekâlâ, Chanyeol umursamıyordu çünkü böyle takip etmesi ona randevu ayarlatmıştı.

Dostça bir yemek, Chanyeol aklından düzeltti. Böyle demekten gerçekten hoşlanmamıştı. Randevu daha iyiydi.

"Ama hala benimle yemek yiyorsun." Chanyeol sırıttı, tam o sırada garson mezeyle beraber sipariş ettikleri yemekleri getiren diğer garsonla gelmişti. Masa dolunca ikisi de eğildi ve gitti. Bu sefer gözlerini garsonda tutan Chanyeol'dü, Baekhyun'a her bakışında kıkırdamıştı. Böyle bakarsa Baekhyun'un onu fark edeceğini düşünmesi komikti.

Chanyeol kendi durumunun da çok farklı olmadığını fark edince gülümseyememişti. Belki Baekhyun ile yemek yiyen oydu ama esmer olan garson kadar onun için de dokunulmazdı.

"Çok lezzetli görünüyor." Baekhyun çubukları eline alırken mırıldandı, ilgisini ana yemeğe vermeden önce fasulye filizinin tadına baktı. Chanyeol bir süre sadece Baekhyun'u izledi ama koku burnuna binlerce kez çarpınca daha fazla bekleyemeyip o da yemeye başladı.

Yemek şaşırtıcı bir şekilde huzurluydu çünkü Chanyeol yemek boyunca Baekhyun'a asılmayacağına dair verdiği sözünü tutuyordu. Ama bir keresinde esmer olan kaşığını yalayınca Baekhyun'un dili hakkında kazara bir şeyden bahsetmişti, esmer olan Chanyeol'ün gözlerinin dilinin her hareketini takip ettiğinden habersizdi. Baekhyun ona kaşlarını çatarak bakınca Chanyeol hemen özür dilemiş, manalı bir şey demek istemediğini söylemişti. Baekhyun ona belli ki inanmamıştı ama boş verip ağzına daha fazla yemek koymaya devam etti. Yemek o kadar iyiydi ki Baekhyun arkasında bıraksa kesinlikle pişman olurdu.

Yemek yerken başta konuşmadılar, önündeki yemekler hakkında yorumlarını sakladılar ama sonra Chanyeol Baekhyun'un ne sevdiğini ve en sevdiği yemeğin ne olduğunu sordu, sohbetin kontrolden çıkacağının ve son zamanların en popüler konusunu tartışmakla biteceğinin farkında değildi – ananaslar pizzada olur muydu olmaz mıydı? Chanyeol olur derken Baekhyun tamamen karşı çıkmıştı, ananasların pizzayla güzel olmayacağını açıklarken olayı abartıp kalbini sıkmıştı.

Chanyeol internette bir yerde muzlu pizzanın fotoğrafını gördüğünden bahsedince on beş dakika sonra konu değişmişti ve Baekhyun Chanyeol'e farklı internet sitelerinde gördüğünü saçmasapan şeyleri söylemeye başlamıştı, küçük boynuz varmış gibi göstermek için alnına iki tane boynuz koyan adam gibi.

Onlar fark etmeden yemek bitmişti ve garsonun hesabı getirmesini beklerlerken akıllarına gelen her şeyden konuşmuşlardı. Kız gelip nakit mi yoksa kartla mı ödeyeceklerini sormuş Baekhyun daha ağzını açamadan önce Chanyeol hemen kart ile demişti.

"Chanyeol, ben kendiminkini ödeyebilirim." Baekhyun itiraz etti, CEO garsona siyah kartı uzatmaya çalıştığında Chanyeol'ün bileğini tuttu.

"Uhm, o zaman..." İki erkek bir dakika boyunca yoğun bir göz teması kurduktan sonra garson konuştu, gergince yutkundu.

"Ben öderim." Chanyeol kıza çekici bir şekilde gülümsedi ve kartı diğer eline aldı, tek bir hareketle kıza uzattı. Sonra, Baekhyun'a döndü ve cümlesini tekrar etti, sesi daha kısıktı. Garson hızlıca koşturdu, gelecek olan tartışmanın bir parçası olmak istemiyordu.

"Hayır, ödemeyeceksin." Baekhyun başını iki yana salladı. "Buraya gelmeden önce bunu konuşmuştuk. Ben kendi yediğimi öderim."

"Garson randevuda olduğumuzu düşünüyor. Senin ödemene izin verirsem benim hakkımda kötü düşünür. İmajımı batırır ve ben buraya çok sık geliyorum o yüzden izin veremem. Parayı bana sonra verebilirsin." Dedi Chanyeol ama restorandan çıktıklarında Baekhyun'dan parayı almaya zerre niyeti yoktu.

"Tamam." Kısa olan tekrar dudağını büktü ve ayağa kalkarken bakışlarını kaçırdı, montunu giydi. Chanyeol de aynısını yaptı ve kartını alana kadar Baekhyun'a dışarıda beklemesini söyledi ve Baekhyun küçük ama hızlı, kızgın adımlar atıp çıkmadan önce bir şey demedi.

Tatlı, Chanyeol Baekhyun'un restorandan çıkmasını izlerken düşündü.

Belki bir dakika sonra Baekhyun'u takip etti, kartı güvenli bir şekilde cüzdanına dönmüştü. Camdan Chanyeol Baekhyun'un nefesiyle ellerini ısıtışını izledi. Hava daha da soğumuş olmalı, diye düşündü.

Restoranın kapısını açtı, dışarı çıktı, kendini soğuk havanın ellerine verdi, ani değişimle ürperdi. Chanyeol sıcak restoranın rahatına geri dönmek istemişti ama yapamayacağını biliyordu. CEO ellerini kabanının cebine gömerken Park Şirketine doğru yürümeye başladı, küfürler mırıldandı. "Hadi gidelim."

"Nereye? Ben-"

"Biliyorum." Chanyeol lafını böldü. "Ama arabamı şuraya park ettim ve eve gitmek istiyorsam ona ihtiyacım var. Seni eve bırakırım, endişelenme."

"Endişelenmiyorum. Beni burada bırakırsan kıçını tekmelerim." Baekhyun Chanyeol'e yetişti ama bu sefer fazla insan olmadığı için kısa olan aralarındaki mesafeyi korudu. Chanyeol bundan gerçekten hoşlanmadı.

"Oh, kıçıma kadar boyun yetişiyor mu ki?" Chanyeol şaka yaptı ve kendi şakasına kıs kıs güldü.

Baekhyun kıçına tam olarak nazik olmayan bir şekilde tekme atınca gülümsemesi hemen kayboldu. "Yetişiyor."

"Acıttı." Chanyeol sızlandı, Baekhyun onu tekmeledikten hemen sonra poposuna dokundu, acıyı azaltmaya çalıştı. Birisinin boyuyla dalga geçtiğinde normalde böyle bitmiyordu. Jongdae dışında kimse onu böyle tekme atmamıştı ama arkadaşı onu tekmelemek yerine omzuna vuruyordu zaten.

"Amacım oydu. Paraya gelirsek-"

"Almıyorum." Chanyeol başını iki yana salladı, Baekhyun'un itirazlarını tamamen yok saydı. Baekhyun bir dakika sızlandıktan sonra konu kapandı, esmer olan Chanyeol'ün onu biraz olsun dinlemeyeceğini fark etti.

Bu gerçekten garip, Park alanına doğru yürürlerken Chanyeol düşündü. Birbirlerine diyecek başka bir şeyi olmayan, birbirini tanımayan iki insana göre aralarındaki sessizlik ne garip ne gericiydi ya da başka bir şeydi. Geceyi birlikte geçirdiği birine bir şey demeden gecenin sessizliğinde yürümek rahatsız edici olması anlaşılırdı ama yanında Baekhyun varken hiçte rahatsız hissetmiyordu, onlara eşlik eden tek ses sokakta olan birkaç insanın konuşması ya da arabaların çıkardığı kısık seslerdi. Chanyeol küçük bir konuşma başlatmaya ihtiyacı olduğunu hissetmiyordu, anlamsız kelimeler yerine Baekhyun ile havayı paylaşmak yetiyor da artıyordu bile.

Ve bu gerçekten garipti, değil mi? Çünkü böyle olmamalıydı. Chanyeol hiç böyle hissetmemişti.

"Wow, bu gerçekten senin araban mı?!" Park alanındaki tek araba görüş açısına girerken Baekhyun bağırdı. Chanyeol Baekhyun'un heyecanlı sesini duyunca birkaç defa kirpiklerini kırpıştırdı, çoktan varmalarına şaşırmıştı. Düşüncelerine o kadar dalmıştı ki çoktan vardıklarını fark etmemişti.

"Uh, evet." Chanyeol onayladı, arabanın kilidini açtı. Gerçek bir beyefendi gibi, Chanyeol kapıyı Baekhyun'a açmak istedi fakat esmer olan yanından koşup gitmiş ve arabayı incelemeye başlamıştı, ne kadar havalı olduğundan bahsetti ve Chanyeol onu bırakıp, sadece yanında durdu ve bir arabayı gördükten sonra olması gerekenden daha heyecanlı olan kısa olanı izledi.

"Arabalara öyle çok büyük bir ilgim yok ama hep bir Audi'm olsun istemiştim, neden bilmiyorum gerçekten. Çocukluk hayalimdi ve sanırım hiç olmayacak." Baekhyun açıkladı, uzun parmaklarıyla arabaya dokundu, içten bir şekilde gülümsedi. Nedense Chanyeol önündeki adama bakarken onun dudakları da yukarı kıvrılmıştı. "Hayal ettiğim gibi rahat mı bakalım."

Bunu dedikten sonra Baekhyun yolcu koltuğunun kapısını hemen açtı ve oturdu, kapıyı kapattı. Chanyeol onu arabada takip etti, anahtarı elinde salladı. Koltuğuna oturduğunda anahtarları kontağa taktı ve kemerini taktı sonra da Baekhyun'a baktı. Esmer olanın hayranlıkla etrafa bakıyor, parmak uçları Chanyeol'ün arabasının içine dikkatlice dokunuyordu, bir şeye zarar vermediğine emin oluyordu. Chanyeol sadece sırıttı ve motoru çalıştırdı, kendi arabası da gidince park alanını tamamen boş bıraktı.

"Nerede-"

"Evet, nerede yaşadığını hatırlıyorum." Baekhyun sorusunu bitirmeden Chanyeol cevap verdi, ne soracağını biliyordu.

"Tamam o zaman." Dedi Baekhyun, pozisyonunu değiştirdi ve rahatlamak için koltuğuna yerleşti. Yolu izleyen Chanyeol sürekli Baekhyun'a bakamamıştı fakat ona eşlik eden kişiye birkaç bakış atmıştı yine de. Baekhyun başını diğer yöne çevirip camdan dışarıya baktığı için fark etmemişti muhtemelen. Uzun bir süre gözleri sürekli kapandı ve Chanyeol Baekhyun'un sessiz arabada uyuyakalacağını düşündü ama Baekhyun'a tekrar baktığında gözlerini açıyordu.

Baekhyun yorgun gözükse de koltuğunda oldukça memnundu. Chanyeol onun uykuyla savaştığını görebiliyordu sebebi muhtemelen Baekhyun'un CEO'ya arabasında uyuyakalacak kadar güvenmediği içindi muhtemelen. İnsanlar Chanyeol'e diğerlerini okumakta oldukça iyi olduğunu söylerdi o yüzden bunda da haklı olması muhtemeldi.

Chanyeol şimdi Baekhyun'a karşı bir hareket yapmalı mı merak etti. Baekhyun pisliklerle falan yatmayacağını söylemişti ve şimdi akşamı Chanyeol ile geçirmişken düşündüğü kadar bir pislik olmadığını görebilmişti. Bugün birlikte oldukları sürede Baekhyun Chanyeol ile olmaktan keyif almış gibi bile görünüyordu.

Chanyeol yemek sırasında bir şey yapmayacaktı, Baekhyun'a akşam yemeğini kabul ettirmeye çalışırken verdiği söz böyleydi. Ama şimdi yemek bitmişti, değil mi?

Varır varmaz Baekhyun'a onu dairesine davet etmesini istemeli miydi? Cesaretli olup esmer olanı öpmeli, öpüşüyle beraber nasıl onu arzuladığını belli etmeli miydi? Baekhyun'u arka koltuğa atıp onu burada becermeli miydi? Tanrım, Baekhyun onu eve kendisi davet ederse Chanyeol'ü birçok şeyden kurtaracaktı. Sonuçta Chanyeol sözünü tutmuştu ve iyi zaman geçirmişlerdi, bir ödül falan almalıydı.

Arabayı sürerken düşünceleriyle mücadele eden Chanyeol neredeyse Baekhyun'un sokağa dönüşü kaçırıyordu ama neyseki kendini zamanında topladı. Yavaşladı ve Baekhyun'un binasının önüne çekti. "Geldik."

"Evet, görebiliyorum." Baekhyun kıkırdadı ve Chanyeol'e onu-demeyeceksin bakışıyla döndü. "Neyse, yemek için teşekkürler. Benim yerime ödemen hala bir sorun olsa da."

"O sorunu aşmalısın o zaman." Dedi Chanyeol. Şuan Baekhyun'a bakıyorken, loş sokak ışıkları meleksi yüzünde gölgeler yaratıyordu, Chanyeol esmer olana normalden daha da kapılmasına engel olamadı. Baekhyun gerçekten güzeldi.

"Denerim... Pekala, uhm, yemek için... ve her şey için teşekkürler. Şımarma ama bu gece eğlendim, biraz. O yüzden... İyi geceler, Chanyeol." Baekhyun Chanyeol'e içten, minnettar bir şekilde gülümsedi ve kemerini çıkardı, kapı kulpuna uzanıp kapıyı açmak için uzandı.

Chanyeol onu böyle gönderemezdi, hayır. Baekhyun'un gözlerine ulaşan masum gülümsemesi ve onun gözlerini hilale çevirmesi, Baekhyun Chanyeol'ün adını söylemesi çok fazla gelmişti ve Chanyeol Baekhyun'a uzanıp ince bileğini tutmasını engelleyememişti. "Bekle."

Baekhyun ağzını açtı, muhtemelen ne için? Diyecekti ama Chanyeol izin vermedi. CEO Baekhyun'u bileğinden çekti, diğer eli Baekhyun'un başına ulaştı, yumuşak kahverengi saç Chanyeol'ün parmaklarını gıdıkladı. Gözlerini kapatan Chanyeol aralarındaki mesafeyi kapatmak için öne eğildi, Baekhyun'u sonunda öpme isteği – hayır, ihtiyacı – görmezden gelemeyeceği kadar baskılayıcıydı.

Ama dudakları Baekhyun'un dudaklarıyla hiç bağ kurmadı.

Chanyeol şaşkınlıkla gözlerini yavaşça açtı. Baekhyun'un yüzü Chanyeol'ün yüzünden bir santimetre bile uzakta değildi, burunları birbirine değiyordu. O kadar yakınlardı ki Chanyeol Baekhyun'un kirpiklerini sayabilirdi ama dudaklarının dokunmasında hala bir şey vardı.

Chanyeol'ün ağzını kapatan Baekhyun'un elleriydi.

"Bunu bekliyordum, bilirsin." Demişti Baekhyun sadece Chanyeol'ü nazikçe iterken, Chanyeol'ün tutuşundan kendini çözdü. Hareketleri ve eylemleri agresif değildi, Chanyeol'ün olacağını düşündüğü kadar. Bunun yerine Baekhyun Chanyeol'den oldukça sakin ayrılmıştı. "Güzelce oynarsan senin tuzağına düşeceğimi gerçekten düşündün mü? Bir çocuk gibi beni kandırabileceğini düşündün mü?"

"Baekhyun, dinle–"

"Komik olan ne biliyor musun, Chanyeol? Bir saniye önce bunca zaman senin hakkında kötü düşündüğüm için kendimden gerçekten utanmıştım. Hatta bu gece suçlu hissetmekten uyuyamayacağım için bir şey yapmayacağına inanmadığımdan sana özür dilemeyi gerçekten istemiştim." Baekhyun homurdandı ve Chanyeol'ün kalbi ses tonuyla sıkıştı.

"Lütfen, ben-"

"Sana inandığım için sikeyim gerçekten aptal gibi hissediyorum. Yine de, beni gerçekten... hayal kırıklığına uğrattın." Baekhyun tatsızca güldü ve kapıyı açtı, nazikçe arabadan indi. "Bu gece gerçekten eğlendim ama. Başkası olsa geceyi muhtemelen onunla geçirirdin. Değerli paranı ve zamanını bende harcaman çok yazık oldu."

Chanyeol kapıyı kıracak kadar sert kapatmasını beklemişti ama Baekhyun'un sessizce, nazikçe kapatması Chanyeol'ü şaşırttı. Birkaç saniyeliğine Chanyeol sadece Baekhyun'un arabasından uzaklaşmasını izledi, Baekhyun'un ona dediği tüm şeyi düşünüyordu. Gözleriyle Baekhyun'un her hareketini takip etti ama hareket edemedi, esmer olanın peşinden gidemedi.

Baekhyun çoktan kapıya gelip açana kadar değil. Ancak o zaman Chanyeol neler olduğunu fark etti ve arabadan hemen çıktı, Chanyeol'ün sesini duyunca arkasına bile bakmayan minyon adamın adını seslendi.

"Açıklamama izin ver!" Bağırdı, açıklayacak bir şey olmasa bile. "Baekhyun!"

Ama onu dinlemedi ve giriş kapısını arkasından kapattı, Chanyeol'ü sokakta yalnız bıraktı.

"Lütfen!" Bir kez daha çaresizce denese de kapı tekrar açılmadı. Baekhyun çoktan gitmişti, Chanyeol'ün bahanesini dinlemek istemiyordu.

Chanyeol yüksek sesle küfretti, ellerini saçında gezdirdi ve kızgınca çekti. Çok, çok fena sıçmıştı. Daha önce fikrini değiştirmeyeceğini çok net söyleyip aptal bir yemekten sonra Baekhyun'un onunla yatacağını gerçekten nasıl düşünebilmişti?

Yine de, beni gerçekten... hayal kırıklığına uğrattın.

Cümle Chanyeol'ün aklında kendini tekrar edip duruyordu ve bu onu delirtiyordu. Baekhyun'un dudaklarındaki üzgün gülümseme ve yüzünü buruşturması... Chanyeol bunu aklından atamıyordu.

Chanyeol kendisini de hayal kırıklığına uğratmıştı.

--

Kapıyı açtığı an Baekhyun'un telefonu çalmaya başladı, bir cevapsız çağrı olduğunu belli etti. Baekhyun şuan hiçbir çağrıyı cevaplayacak ruh halinde gerçekten değildi ama arayanın adına bakmalıydı, en yakın arkadaşlarından birinin yardıma ihtiyacı varsa ya da büyük annesinin Baekhyun'u sadece kontrol etmek istediği için açmazsa suçlu hissedeceğini biliyordu.

Cebinden telefonunu çıkaran Baekhyun çıkan adı okudu. Jongin. En yakın arkadaşı elbette Baekhyun'un eve güvenle geldiğinden emin olmak için arayacaktı. Bizzat onu kontrol etmek için evine gelmesini istemiyorsa Jongin'in çağrısını görmezden gelemeyeceğini bildiği için Baekhyun iç çekerek açtı.

"Eve geldin mi?" Jongin'in ilk sorusu beklenildiği gibi buydu.

"Evet." Baekhyun yanıtladı, ayakkabısını ayağıyla çıkardı. Mutfağa gitti ve dün aldığı bir buçuk litrelik kolayı açıp bir bardağa koydu. "Güvenli bir şekilde."

Jongin bir süre sessiz kaldı ve Baekhyun'un hoparlörden duyabildiği tek ses arka planda açık olan televizyonun sesiydi. Ve sonra sordu: "İyi misin, Baek?"

"Tabi ki, neden olmayayım?" Baekhyun tatsız bir kıkırdamayla söyledi, bardağı birkaç büyük yudumla bitirdi. Jongin'i hoparlöre koyup telefonu masaya koydu ve ceketini çıkardı.

"Sesin çok... mutsuz geliyor. Yemek kötü mü geçti?" Jongin yavaşça, dikkatlice sordu.

Baekhyun telefonunu yatak odasına götürdü, üzerini çıkarırken yatağa uzandı. "Aslında... gerçekten iyiydi. Eğlendim."

"O zaman sorun ne?" Baekhyun cevaplarken diğer yandan Jongin'in şaşkın ifadesini hayal edebiliyordu. Jongin'in yerinde olsa o da kendi cevabıyla şaşırırdı o yüzden Baekhyun anlamadığı için onu suçlamadı.

"Sadece yoruldum. Biliyorsun, uzun bir gündü." Yarı yalan söyledi. Baekhyun'un çok yorgun olduğu doğruydu fakat Jongin'in de fark ettiği gibi mutsuz olmasının sebebi bu değildi. Jongin'in onu umursamasından memnun olsa da Baekhyun Chanyeol hakkında konuşmak için iyi bir ruh halinde değil ve Jongin'in Baekhyun'un tüm akşamı CEO ile birlikte geçirmesinin tüm detaylarına aç olduğunu biliyordu.

"O kadar yıldan sonra hala bana yalan söyleyip kanmamı bekleyebileceğine inanamıyorum." Jongin'in sesi odada yankılandı ve şuanki duygusal haline rağmen Baekhyun güldü çünkü en yakın arkadaşının dudağını bükmesini resmen duyabiliyordu.

"Uyumadan önce duş almalıyım ve yorgunum derken sana yalan söylemiyordum. Yarın sabah çalışmam gerek ve gerçekten dinlenmek istiyorum." Dedi Baekhyun, son kalan kıyafetini de çamaşır makinesine attı. "Yarın eve gelirken sana her şeyi anlatırım, tamam mı?"

"Baek..." Jongin'in adını böyle demesinden nefret ediyordu, sanki zaten kötü olan hayatında yine kötü bir şey olduğundan Baekhyun'un acınmaya ihtiyacı varmış gibi.

"Gerçekten, Jongin, endişelenme. İyiyim ben." Baekhyun onu temin etmeye çalıştı.

"Olmadığın belli. Sen—" Jongin birden duraksadı ve Baekhyun Kyungsoo'nun Jongin'e yatağa gelip gelmeyeceğini sorduğunu duyabilmişti. En yakın arkadaşı birazdan orada olacağını söyledi ve dikkatini tekrar Baekhyun'a verdi, ikinci defa lafı bölünmüştü ama bu sefer bölen Baekhyun'du.

"Sevgilinin yanına dön, Jongin. Yarın konuşuruz, söz veriyorum. İyi geceler." Jongin başka bir şey diyemeden Baekhyun telefonuna gidip kapattı, derin bir şekilde iç çekti.

Jongin gerçekten çok endişeleniyordu. Baekhyun iyiydi. Her şey yolundaydı.

Hala Chanyeol'ü düşünüyor değildi, Chanyeol'ün bu akşam her şeyi sırf Baekhyun'u elde etmek için yaptığını hatırladığında inciniyor değildi. Baekhyun buna üzülmemeliydi bile çünkü davetini kabul ettiğinde Chanyeol'ün amacını biliyordu o yüzden neden böyle hissediyordu?

Chanyeol gerçekten iyi bir oyuncu, Baekhyun düşündü. Baekhyun'un dedikleriyle ilgileniyormuş gibi davranması, Baekhyun eve dönerken birinin önünü kestiğini ona söylediğinde endişeli gözükmesi, Baekhyun'un ona iş arkadaşlarının ona patronluk taslamasını anlattığında kızgın gözükmesi... Hepsi gerçek gibi gözükmüştü, sanki Chanyeol gerçekten Baekhyun'u umursuyormuş gibi.

Ve Baekhyun, her zamanki gibi aptal olup bir süre gardını düşürmüş ve CEO'nun ona eşlik etmesinin tadını çıkarmış, onunla şakalaşmış ve yüzündeki aptal gülümsemeyle Chanyeol'ün sorularını cevaplandırmıştı.

Eve dönerken Baekhyun Chanyeol'ü ilk tanıştıklarında çok erken yargıladığı için cidden suçlu hissetmişti çünkü Chanyeol Baekhyun'un en başta ondan beklediğinden çok daha farklıydı. Onun hakkında kötü düşündüğü için Chanyeol'den gerçekten özür dilemek istemişti ve Chanyeol onu arabada öpmeye çalıştığında bunu yapmak üzereydi.

O an Baekhyun Chanyeol'ün ona kişisel olarak hiç ilgili olmadığını fark etmişti, tek amacı Baekhyun'un onunla yatmasıydı. Baekhyun Chanyeol'e kızamıyordu bile çünkü Chanyeol'ün ondan sadece vücudundan hoşlanmadığını düşünmesi kendi hatasıydı.

Chanyeol'e artık çocuk olmadığını ve kolayca kandırılamayacağını söylemişti ama doğrusu Baekhyun neredeyse Chanyeol'ün cazibesine düşüyordu. Bir süre önce kendine verdiği sözü bozmak istemesi Chanyeol onu öpmeye çalışmadan eve bıraksa bir süreliğine unutulmuştu, Baekhyun bunu biliyordu. Eve gelip Chanyeol'ün o kadar adi bir herif olmadığını düşünürdü ve Baekhyun onu bir daha gördüğünde esmer olan Chanyeol'ü davet eder uzun adamın onu ele geçirmesine izin verirdi.

Baekhyun tüm kalbiyle sevebileceği birini bulmak istiyor ve onu bulana kadar kimseyle yatmak istemiyordu ama son tek bir gecelik ilişki o kadar can yakmazdı. Eve gelirken Baekhyun'un düşündüğü buydu ama birkaç dakikalığına böyle düşündüğü için kendinden nefret etmişti.

Banyoya giden Baekhyun ağlayacak gibi hissediyordu ama hiç gözyaşı gelmemişti. Yine de kalbi acı verici şekilde sıkışıyor ve bugünü düşünmeyi kesmek için uyuma ihtiyacı vardı.

Tam bir sürtüksün Baekhyunnie, gidip herkese bacaklarını açıyorsun. Birisinin seni becermesine izin verdiği her an para istemeye başlamalısın, böylece daha fazla çalışmak zorunda kalmazsın.

Baekhyun küvete girerken ve suyu açarken eski sevgilisinin sözleri Baekhyun'un aklına girmişti. Su çok sıcaktı ve Baekhyun'un tenini yakıyordu ama esmer olan umursuyor gibi gözükmüyordu.

Bu kadar güzel olduğun için şanslısın, Baekhyunnie. Kimse bir geceliğin sözünü almasa boş zamanını seninle geçirmez istemezdi.

Baekhyun gözlerini yumdu, bir ay önce eski sevgilisiyle Twenty'de tanıştığı zamanın kötü anılarını engellemeye çalıştı. İşe yaramamıştı ama çünkü Siwoon'un ona dediği sözler aklında dolanıp duruyordu, sanki bunları dün duymuş gibi hala canını yakıyordu.

Tek birinin seni becermesine şaşırıyorum, birden fazla alabileceğine eminim, tam bir manyağısın.

Sıcak su bedenine düşerken Baekhyun duvara yaslandı, derin derin nefes aldı. Siwoon'u ve eski sevgilisinin o gün ona dediklerini düşünmek istemiyordu. Jongin ona bunun doğru olmadığını, Baekhyun'un Siwoon'un dediğinden daha fazlası olduğunu söylemişti.

İyi olduğun tek şey seks, Baekhyunnie.

Ama belki de yanılan Jongin'di ve Siwoon ona gerçeği söylüyordu.

Chanyeol de muhtemelen Siwoon gibi düşünüyordu. Ve sadece Chanyeol değil, herkes. Belki gerçekten tek iyi olduğu şey seksti ve Jongin arkadaşı olduğu için ona iyi olmaya çalışıyordu.

Baekhyun'un bacakları pes etti ve esmer olan kaydı, sırtını duvara yasladı. Teni suyun sıcaklığından dolayı kızarmaya başlamıştı ama Baekhyun suyu değiştirmedi. Suyun özgürce düşmesine izin verdi, gözlerini kapattı ve parmaklarını ıslak saçlarına sardı.

Kimse seni sevmeyecek.

--

Chanyeol annesi sabaha 'Bayan Lee ile bugün konuştum' diyerek başlıyorsa sıçtığını biliyordu.

Adı duymasıyla Chanyeol'ün ağzından yüksek sesli bir homurdanma kaçtı ve çatalı masaya koydu, bir süreliğine pastasını bıraktı. Chanyeol pastanın kahvaltı için en iyisi olmadığını biliyordu ama tatlı lanet olasıca bir şeye karşı çıkamayacağı kadar ihtiyacı vardı.

"Yine ne var?" Chanyeol sordu, kendini en kötüsüne hazırladı.

"Magazini izlemeyi ne kadar sevdiğini biliyorsun, değil mi? Bu sabah beni arayıp canım oğlumun bu sabahta haberlere çıktığını söyledi." Dedi Annesi, sesi kısıktı. Devam etmeden önce bir bardak soğuk su içti. "Dün birisiyle yemeğe çıktığını bilmiyordum."

"Sadece dostça bir yemekti." Chanyeol annesine söyledi, hüsranla bir elini saçında gezdirdi. Dün Baekhyun ile fotoğrafını kimsenin çekmediğini gördüğüne emin olduğunu söyleyebilirdi ama Chanyeol annesine yalan söylemek istemiyordu. Dün etrafına verdiği dikkat neredeyse hiçti doğrusu. O an Baekhyun ilk önceliğiydi ve sonunda ünlülerin olduğu bir sayfaya gönderilmesiyle biten fotoğraflarını çekmek isteyen insanlara dikkat etmesi gerektiğini tamamen unutmuştu.

"Kesinlikle öyle görünüyordu." Chanyeol'ün annesi homurdandı ve bahanesine gözlerini devirdi.

"Doğru ama. Baekhyun sadece arkadaşım." Chanyeol Baekhyun'u eve bıraktığında dün olanlardan sonra Baekhyun'un Chanyeol'ün arkadaşı olduğunu söylemek gerçekten yanlış hissettirmişti. Baekhyun'un üzgün gülümsemesi ve hayal kırıklığına uğramış yüzü gece boyunca Chanyeol'ü uyutmamıştı, gece boyunca Baekhyun'un sözleri de onu uyanık tutmuştu.

Baekhyun'u öylece bıraktığı, ikisi daha birbirini tanımıyorken öyle hissetmemesi gerektiğini umursamadığı için sonsuz bir şekilde suçlu hissetmişti. Baekhyun Chanyeol'ün sadece becermek istediği birisiydi ve Chanyeol Baekhyun sonunda onunla yatacaksa onunla arkadaş olmaya kararlıydı. Dünden sonra Chanyeol'ün yatak odasının karanlığında adıyla inleyen Baekhyun ile oluşan hayallerini nihayet bırakmak en mantıklı şeydi, Chanyeol ne yaparsa Baekhyun'un fikrini değiştirmeyeceğini fark etmişti.

Ama bırakmak yerine Chanyeol sadece Baekhyun'dan nasıl özür dileyeceğini düşünüyordu.

"Onun adını daha önce hiç duymadım." Annesi inceledi, gözlerini düşünceyle kıstı.

"Çünkü daha yeni arkadaş olduk." Chanyeol açıkladı, arkadaş kelimesi dilinde hala acı bir tat bırakıyordu. "Jongdae sayesinde."

"Oh, Jongdae ile mi arkadaş? İyi biri olmalı o halde." Jongdae'nin adını duyar duymaz ifadesi hemen değişti ve Chanyeol kıkırdadı. Jongdae'nin annesinin aklında oluşturduğu imaj gerçekten komikti çünkü Jongdae asla öyle değildi ama sorun yok.

"Öyle bir şey." Dedi, başını salladı.

"Onu bir gün benimle tanıştırmalısın. Ne tür insanlarla arkadaş olduğunu bilmek istiyorum." Kadın bardağında kalan son suyu yuttu ve bardağı bıraktı, Chanyeol'ün yanına ilerledi. Kadın çatalı alıp Chanyeol'ün pastasından bir dilim kesince genç CEO şaşırmamıştı bile.

"Tüm arkadaşlarımı sana tanıştırmam gerektiğini mi söylüyorsun? Çok komik." Başını iki yana sallayan Chanyeol, annesi başka, daha büyük bir dilim kesince elinden çatalı aldı.

"Tüm arkadaşlarınla değil. Sadece dostça yemek yediğin kişilerle." İki kelimeye vurgu yaptı, kendi akıllı şakasına sessizce güldü. "Üstelik Jongdae şimdi ortak arkadaşınız olduğu için mutlu olmalı."

Kadın gidip muhtemelen diğer gün nereye bıraktığını bilmediği çantasını aramadan önce Chanyeol'ün saçını dağıttı.

Chanyeol'ün annesi bazen gerçekten sert gözükse de oğlunu koşulsuz seviyor, stresliyse Chanyeol'ün sakinleşmesine genelde yardımcı olan sevgi dolu küçük hareketleriyle sürekli sevgisini gösteriyordu. Küçüklükten beri böyleydi.

Çoğu kişi annesi bir avukat, babası büyük bir şirketin CEO'su olduğu için Chanyeol'ün yalnız bir çocukluk geçirdiğini, Park malikânesinde çalışan hizmetçilerin ilgisiyle geçirdiğini düşünüyordu. Ama bu doğru değildi. Ailesinin işleri onları neredeyse sürekli meşgul tutsa da annesi – ne kadar yorgun olursa olsun – zamanını tek oğluyla geçirmeye çalışıyordu hep. Babası o kadar değildi ama annesi ona o kadar çok sevgi gösteriyordu ki babasının eksikliğini hiç hissetmemişti bile. Tabi ki de Chanyeol'ün bazen biraz yalnız hissettiği anlar vardı. Bir çocuk ailesini hep özlerdi ama Chanyeol yaşına göre çok olgundu – ya da öyle duymuştu – ve üzgün olmak yerine annesi için resim çizerek ya da ona sonra verebileceği bir hediye üzerine çalışarak kendini oyalıyordu, annesinin sonra çok mutlu olacağını biliyordu.

Annesinin işi biriktiğinde ve Chanyeol ile geçirecek çok az zamanı olduğunda küçük oğlu artık çok küçük değildi. Dokuz yaşında Chanyeol'ün bir sürü arkadaşı vardı annesinin artık onunla o kadar çok olması gerekmiyordu, Chanyeol'ün arkadaşlarının ilgisine bırakıyordu.

Chanyeol çok sosyal biri olduğu için kimseyle arkadaş olmaktan korkmuyordu, gerçekten bir sür arkadaşı vardı ama Jongdae ile lisede tanıştığında neredeyse çoğuyla görüşmeyi kesmişti. İkili en yakın arkadaş olmuştu, en harika ikili, kardeş olmuşlardı. Hep birlikte olmuşlardı ve Chanyeol annesinin normalden meşgul olmasını, neredeyse eve hiç gelmediğinde oğluna selam verecek zamanı olmamasını umursamamıştı. Jongdae yanındaydı ve mutluydu.

Jongdae ve Chanyeol'ün annesi sonunda tanıştığında kadın oğlana hemen aşık olmuş, Jongdae'nin ne kadar iyi olduğunu söylemişti. Hatta bir keresinde sikik troll'e masum demiş, onun bu salaklığına Chanyeol neredeyse ölecek kadar gülmüştü.

Birdenbire Chanyeol'ün diğer arkadaşları Jongdae gibi iyi olmamıştı ve ona göre onca yıldan sonra bile şimdi yine öyleydi. Belki bu yüzden Baekhyun Jongdae'nin arkadaşıyla onun da Jongdae kadar harika olacağını düşünmüştü.

Evet, Jongdae şimdi ortak arkadaşımız olduğu için mutlu olmalı, Chanyeol kendi kendine tatsızca gülümsedi, birden iştahını kaybetmişti. Mutluluktan ışıldıyor adeta.

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet