the day after

without you to hold i'd be freezing

Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism

 

Chanyeol ağırlaşmış kalbiyle Baekhyun'un dairesinden çıktı, kapıyı kapatıp eve gitmeye ve acısını uyuyarak gidermeye hazırdı. Bu gece yeterince zarar vermişti ve Chanyeol Baekhyun ile eğlendiği her bir seferde bir şeylerin yanlış gitmesine inanamıyordu. Baekhyun'u incitmek, Chanyeol'ün bir noktada hep yaptığı şey buydu. İşte bu yüzden gidip onu şimdilik yalnız bırakmalı, böyle bir geceden sonra uyuyup dinlenmesine izin vermeliydi.

Aklındaki bu fikirle Chanyeol ses çıkmasın diye kapıyı yavaşça kapatmaya başladı. Ancak hiç başarılı olamamıştı çünkü kapı her harekette tiz bir ses çıkarıyordu ve Chanyeol yenilgiyle iç çekti, işleri batırmadan daha kapıyı bile kapatamıyordu. Chanyeol durduğunda kapı tamamen kapanmaktan bir milimetre uzaktaydı resmen, nedense kapıyı kapatamamıştı.

Baekhyun şuan yatağında yarı çıplak yatıyor ve evi çok soğuk.

Chanyeol kapı kulpunu tutuşunu sıkılaştırdı. Bu kadar büyük bir mesele olmamalıydı. Şimdiye kadar büyük bir mesele değildi çünkü Baekhyun muhtemelen burada bir süredir yaşıyordu ve evindeki ısıya alışmış olmalıydı.

Ama hala hasta.

Baekhyun şimdiye düzelmiş olmalıydı. Bu sabah da iyi gözüküyordu ve kulüpte de hiç yorgunluk belirtisi falan göstermemişti. Hatta Baekhyun tüm zaman boyunca hareketliydi ve gülüyordu. Baekhyun bayıldığında orada olmasa neredeyse tüm gece dans eden bu adamın hasta olduğunu tahmin edemezdi.

Bu kadar sarhoş olduğu için yarın muhtemelen geceden kalma olacağı için başı ağrıyacak.

Gözlerini kapattı ve dudaklarından kısık bir iç çekişin kaçmasına izin verdi, Chanyeol eve geri girip bu sefer kapıyı içeriden kapattı. Baekhyun gitmesini isteyebilirdi ama Chanyeol ertesi sabah iyi olacağından emin olmalıydı ve Kyungsoo'nun öfkesinden korktuğu için değil, aşçı, Baekhyun'un ona güvendiğini söylediği için. Baekhyun'a güvenmesi için fazla sebep vermese de esmer olan ona güveniyordu. Chanyeol Baekhyun'un iyi olup olmayacağını bilmezken öylece gidemezdi. İyi olduğuna emin olmak zorundaydı çünkü onu eve getiren oydu, o şimdi Chanyeol'ün ilgisine kalmıştı. Yine.

Ve Chanyeol Jongdae dışında biriyle ilgilenmekten hep nefret etmişti çünkü çok yorucu oluyordu ama garip bir şekilde Baekhyun ile ilgilenmeyi biraz bile sorun etmiyordu. Belki suçluluk onu yiyip bitirdiği içindi, birisine göz kulak olmanın sinir bozucu olduğunu düşünmeden ona bunları yaptırıyordu. Ve belki de sırf o kişi Baekhyun olduğu içindi, bu her ne demekse.

Kabanını asan Chanyeol odanın köşesindeki koltuğa doğru yürüdü, telefonunu cebinden çıkardı ve annesine bir mesaj attı. Şimdi olmasa da sonuçta Seul'e döneceklerdi ve annesinin oradayken skandal çıkardığını düşünmesini istemiyordu. Arkadaşına bakacağına dair kısa bir mesaj yazdı – Baekhyun'un adını verdi çünkü hemen Jongdae'nin adıyla bağlantı kuracak ve çok incelemeyecekti – bu gece içmeme sözünü tuttuğunu da söyledi. Bir öpücük ve iyi geceler ekledi, yarın öğlen döneceğini yazdı ve gönderdi.

Telefonun elinden gerçekten eski ama garip bir şekilde rahat gözüken koltuğa düşmesine izin veren Chanyeol Baekhyun'un uyuyakalıp kalmadığını merak etti. Chanyeol sarhoşken yatağa yattığı an uyuyakalıyordu ama Baekhyun'un da aynı olup olmadığını bilmiyordu.

Chanyeol kontrol etmeye karar verdi. Çok harika bir fikir olmasa bile çünkü hala burada olduğu ve Baekhyun ona gitmesi için çaresizce yalvarmışken gitmediği için Baekhyun muhtemelen kızacaktı. Ama ışıklar kapalıyken çok karanlıktı o yüzden kapıdan şöyle bir göz atarsa olur da Baekhyun hala uyanıksa onu fark etmezdi.

Ayağa kalktı ve sessiz adımlarla Chanyeol Baekhyun'un odasının kapısına yürüdü, dikkatlice kapı kulpunu indirdi ve olabildiğince sessiz bir şekilde kapıyı açtı. Şükürler olsun ki dış kapı gibi ses çıkarmıyordu, ki Chanyeol buna aşırı minnettardı. Azıcık gördüğü kadarıyla Baekhyun diğer tarafa dönmüştü, sırtı Chanyeol yerine duvara dönüktü. Yüzü rahatlamıştı, gözleri kapalıydı ve göğsünün inip çıkışı esmer olanın uyuduğunu işaret ediyordu.

Chanyeol karanlık odaya sadece kendisinin girebileceği kadar kapıyı açtı, odayı aydınlatan bugün fazla parlak olan ayın ışığıydı sadece. Baekhyun'un yatak odası gerçekten küçüktü, sadece yatağı, masası, gardırobu ve televizyonu için yer vardı bu yüzden Chanyeol yere dağılmış Baekhyun'un kıyafetlerini toplamakta sorun yaşamadı. Sandalyenin üzerinden aldığı kıyafetler çok düzenli değildi ama yeterince iyiydi. Chanyeol sağa doğru iki adım attı sonra, kıyafetleriyle Baekhyun'un özel alanına giriyormuş gibi hisseden Chanyeol bir yorgan ya da Baekhyun'u saracağı kadar büyük bir şey aramaya başlamadan önce tereddüt etmedi. İyi bir tane bulması uzun sürmedi ve gardırobundan yumuşak bir yorgan çıkaran Chanyeol kıvrılmış Baekhyun'un yanına gitti, küçük bedeni yatakta uzanıyordu, yorganı üzerine bıraktı, Baekhyun'u soğuktan koruyacak başka bir katman ekledi.

Yorgan Baekhyun'un bedeniyle temas ettiği için esmer olan kısık, zar zor duyulabilen bir şekilde sızlandı, kaşlarını biraz çattı ve yatakta hareketlendi. Chanyeol bir an panikledi, Baekhyun'u uyandırdığını düşündü ve Baekhyun gözlerini açıp Chanyeol'ün hala burada olduğunu görürse kötü şeyler olacaktı ama esmer olan uyanmadan sadece pozisyonunu değiştirmiş, bedeni tekrar rahatlarken memnun bir şekilde nefesini vermişti.

Chanyeol şimdi onun yüzünü net bir şekilde görebiliyordu, camın dışarısındaki ay Baekhyun'un yüzüne vuruyordu. Ay ışığında parlayan esmerin yanaklarında ve yastığında ıslak izleri görünce neredeyse fiziksel bir acı hissetti göğsünde. Baekhyun'un onun yüzünden ağladığı düşüncesi Chanyeol'e bir tren gibi çarptı, Baekhyun'u daha önce ağlatıp ağlatmadığını merak etti, özellikle de Pazar akşamı olan akşam yemeğinden sonra. Geçen sefer onu öpme girişiminin başarısız olmasından sonra gözyaşlarını tutamamasının görüntüsü Chanyeol'ü on bin kat daha beter hissettirdi.

Yumuşak gözüken yüzündeki ıslaklık olsun ya da olmasın Baekhyun ay ışığında nefes kesici görünüyordu, bir yanı karanlıkta saklanırken yüzünün bir yanı da aydınlanıyordu. Baekhyun'un uzun kirpikleri yanaklarında gölge yapıyordu, kahverengi kürelerini göz kapaklarını sarıyordu. Chanyeol daha önce Baekhyun'un yüzündeki güzel izleri fark etmişti ama bu Chanyeol şimdi daha az güzel buluyor demek değildi. Yüzündeki benler onun tek hayran olduğu şeyler değildi, Chanyeol'ün gözleri sonunda Baekhyun'un dudaklarına düştü. Sadece birkaç dakika önce Chanyeol'ü öpen dudakları, bu kalbini öyle hızlı attırdı ki Chanyeol kalbinin göğsünden fırlayacağını düşündü. Yumuşak gözükmelerinin yanı sıra Chanyeol şeklini gerçekten seviyordu, üst dudağının kenarındaki ben ile birlikte üst dudağının keskin çizgilerini. Onları tekrar hissetmek istemesine engel olamadı ama sadece boynunda değil. O dudakları vücudunun her yerinde hissetmek istiyordu.

Byun Baekhyun, en azından Chanyeol'ün gözlerinde, dünyadaki en güzel insanlardan biriydi. İlk değilse tabi. İlk tanıştıklarında onun güzelliği Chanyeol'ün dizlerini güçsüzleştirmişti ve şimdi birisi Chanyeol'e sorsa Baekhyun'a olan ilgisinin hemen kaybolacağını düşünmek gerçekten aptalcaydı. Çünkü esmer olana ne kadar bakarsa baksın Chanyeol ilgisini kaybedeceğini sanmıyordu. Tam tersiydi. Baekhyun'a baktığı her an Chanyeol daha uzun bakmak istiyordu, Baekhyun'a attığı tek bir bakışın tüm güzelliğini yakalamaya yetmeyeceğini düşünüyordu.

Ama Baekhyun bir arkadaştan fazlası asla olmayacaktı, Baekhyun'un vücudunu altında düşünmenin, gecenin karanlığında o mükemmel şekilli dudaklarının inleyip Chanyeol'ün adını anma ve esmer olanın tırnaklarını zevkten sırtına batırdığının hayali hiçbir zaman gerçek olmayacaktı. Hayaller... En fazla bu kadar gidebiliyordu. Ve Chanyeol bunu kabul etmek zorundaydı, gerçekleşmesini sikeyim ne kadar çok isterse istesin.

Chanyeol onun sınırlarını çok iyi bildiği için saygı duyuyordu. Ve Baekhyun ayıkken ve alkolden zehirlenmemesi mucize olacak kadar bu kadar sarhoş değilken Baekhyun Chanyeol'e onunla yatmasını hiç sormazsa eğer Chanyeol buna da saygı duyacaktı. Çünkü Baekhyun'un onu böyle yapan bir şey yaşadığını görebiliyordu ve şimdi olan hüznüne daha da hüzün katmak yerine Chanyeol ona yardım etmeyi, her şeye değdiğini ve sadece yetmekten fazlası olduğunu anlamasını, tam tersi olmadığını anlamasını sağlamayı istiyordu. Baekhyun'un tek gecelik bir ilişkiden ya da yatak arkadaşından çok bir arkadaşa ihtiyacı varsa Chanyeol dürtüsünü engelleyecek ve onun yanında olacaktı.

Çünkü zorunda olmamasına rağmen Chanyeol'e ikinci bir şans verdikten sonra Baekhyun'un hak ettiği buydu.

--

Baekhyun hayatı boyunca yaşadığından daha beter bir baş ağrısıyla sabaha uyanmıştı. Homurdanarak gözlerini açan Baekhyun eve nasıl geldiğini hatırlamadı bile. Jongin büyük haberi duyurduktan sonra çok içtiğini, Sehun'un Luhan'a vurulmasıyla dalga geçtiğini ve sonra dans etmek istediğini ve Chanyeol'ü de beraberin de sürüklediğini hatırlıyordu ama hepsi buydu.

Ama sikik sarhoş halinin Chanyeol'ü dans etmeye sürüklediğini düşünmek yüzünü ellerinin arasına saklamaya, kendine küfretmesine yetiyordu. Birisini ilk defa beraber dans etmeye sürüklememişti ama kanındaki alkol ile dans edişi masuma yakın hiç olmamıştı. Tanrı bilir Baekhyun dün gece Chanyeol'e neler yapmıştı.

Chanyeol ona kızgın mıydı? Baekhyun kızgın olduğunu hayal edebiliyordu. Aralarına bir çizgi çizdikten, Chanyeol'e hiç ilgi duymadığını söyledikten ve resmen Chanyeol'ü dışladıktan sonra böyle aptalca bir şey yapıyordu. Ne yaptığını hatırlamak isteyip istemediğini bilmiyordu, gerçekten kötü bir şey yaptıysa Chanyeol'ün karşısına çıkamayacak kadar utanacağını biliyordu.

Doğrulan Baekhyun gözlerini kapattı ve başına dokundu, şimdi kalkınca baş ağrısı daha da kötüleşmişti. Bu kadar çok içmesi kesinlikle ilk değildi – doğrusu Baekhyun'un daha çok içtiğini ve şimdiden daha iyi olduğu zaman vardı – ama şimdi bir nevi hastayken alkol durumunu daha kötü etkiliyordu.

Baekhyun üzerinden yorganı attığında soğuktan titredi, sabah soğuğunun tenini okşayışı kesinlikle dostça değildi. Üzerinde sadece baksırı vardı bu yüzden dün onu eve birisinin getirdiği anlamına geliyordu çünkü kendi tanıdığı Baekhyun eve kendi gelirse sadece yatağa düşer ve üzerindeki kıyafetle uyuyakalırdı.

Kyungsoo'ydu muhtemelen çünkü o adamın alkole herkesten daha çok toleransı vardı. Muhtemelen herkes o noktada ölüyorken hepsini karıştırabilir ve hala hafif sarhoş olabilirdi.

Yere ayağı değdiği an Baekhyun sızlandı. Çok soğuk, Baekhyun düşündü fakat yine de kalktı ve parmak ucunda hemen gardıroba gitti, eşofman altı ve bir kazak çıkardı. Bu iki kıyafeti eline aldığı an Baekhyun hemen yatağa döndü ve hızlı bir şekilde kazağı üzerine giyerken yatağa oturdu tekrar. Dairesinin buzdolabı olmasına biraz alıştığı doğruydu ama bu soğuğu sevdiği anlamına gelmiyordu.

Giyindikten sonra Baekhyun terliklerini muhtemel bıraktığı yere gitmeye karar verdi – kapıya. Ki bu soğuk zemin için sikeyim çok uzaktı. Belki Baekhyun buz gibi olan yerde yürümek zorunda kalmak yerine parasının birazını halı almak için kullanmalıydı. Ayağının şimdiden donduğunu hissettiği yatak odasının kapısına giden Baekhyun karnı sesli bir şekilde guruldadı.

Ah, doğru. Baekhyun düşündü. Bir süredir hiçbir şey yememişti. Dün uyuyakalıp tam zamanında hazırlanmak, makyaj yapıp onu almaya gelen Kyungsoo ile dans yarışmasına gitmek için kalkmadan önce yediği tek şey çabuk makarnaydı. Evinde yemek kalmış mıydı hatırlamıyordu ama Baekhyun kalmasını umuyordu çünkü Baekhyun şuan açlıktan o kadar çok ölüyordu ki karnı ne zamandır yemediğini ona hatırlatıyordu.

İç çekerek kapıyı açtı ve terliklerini daha hızlı giymek için koşmaya niyetlendi ama odadaki köşesindeki küçük koltukta uyuyan, önünde yayılmış malum kişinin uzun bacakları olan birini görünce anında durdu.

"Ne?" Baekhyun şaşkınlıkla sordu. Soğuk ayağını ısırıyordu ama şok yüzünde hareket edemiyordu. Kocaman gözleriyle koltuktaki adama baktı sadece, Chanyeol'ün neden burada olduğunu anlamıyordu. Dün Kyungsoo ile gelip burada uyumaya mı karar vermişti? Kyungsoo Chanyeol'den bıktığı için mi onu burada bırakmıştı?

Kyungsoo hiç gelmiş miydi ki? Baekhyun'un aklındaki kısık ses konuştu ve Baekhyun emin olmak için birkaç kez kirpiklerini kırpıştırmak zorunda kaldı evet, gerçekten Park Chanyeol büyük bedeni için fazla küçük olan minik koltuğunda uyuyordu. Kyungsoo ya da başka biri yerine onu bırakan Chanyeol müydü? Ama bunu neden yapsın ki? Şimdi arkadaş oldukları doğruydu ama yine de... Baekhyun Jongdae'den Chanyeol'ün partilemeyi çok sevdiğini duymuştu o yüzden yapabiliyorken eğlenmek yerine neden Baekhyun'a baksın ki?

Öylece bir dizi bulanık görüntüler aklında belirdi ve başı hafifçe zonklamaya başladı. Chanyeol ve onun, Baekhyun'un odasındaki, Baekhyun'un yatağındaki görünler. Baekhyun bu görüntülerde dokunuşlarını neredeyse hissedebiliyordu ve Chanyeol'ün büyük elleri uyluklarını okşarken Chanyeol'ün üstüne ata biner gibi oturup onun boynunu öptüğünün görüntüsü kalbini durduruyordu.

Dün Chanyeol hakkında rüya mı görmüştü yoksa bir anı mıydı? Baekhyun canının yandığını hissetmiyordu ve vücuduna bakınca uyuyorken ve bilinçsizce CEO'yu düşünürken aklındaki uydurmadığına hiçbir iz yoktu.

Ama en başta neden Chanyeol'ü düşünüyordu ki zaten?

Aklında birçok düşünceyle Baekhyun sonunda hareket etti ve terliğin olduğu yere doğru yürümeye başladı ama gözleri hep Chanyeol'ün üzerindeydi. Baekhyun onun gerçekten burada olduğuna inanmıyor, gözlerinden şüphe duyuyor ve onu yanılttıklarını düşünüyordu. Ve Aman Tanrım, Chanyeol gerçekten Baekhyun'un dairesindeyse o korkunç küçük koltukta uyumuş olmalıydı. Uyandığında vücudu çok fena ağrıyacaktı muhtemelen.

Terliğini sonunda giydiğinde ve ayağının buza dönüşmeyeceğini hissettiğinde Baekhyun Chanyeol'e doğru yürüdü ve uyuyan bedeninin önünde durdu, gözleri Chanyeol'ün rahatlamış yüzünde takılı kaldı. Baekhyun o korkunç koltukta uyuyorken nasıl bu kadar rahat ve memnun görünüyor anlamamıştı Baekhyun bile o şeyde uyuyamıyordu. Hatta Baekhyun birkaç gün içinde o koltuğu atmaya hazırdı.

Baekhyun Chanyeol'ün boynunun rahat olmayan bir pozisyonda durduğunu görünce yüzünü ekşitti.

Chanyeol uyurken aptal gibi görünüyordu. Gerçekten. Ağzı hafif açıktı ve gözleri tamamen kapalı değildi, onu sadece aptal değil biraz da korkunç gösteriyordu. Ama Baekhyun Chanyeol'ün bir şekilde... iyi göründüğünü inkar edemezdi. Muhtemelen bu doğru kelime değildi ama yakındı. Jongin bir keresinde ona iyi görünen insanlar ne olursa olsun iyi görüneceğini söylemişti, yüzlerini aptalca şekle soksalar bile. Yüzleri aptalca görünse de güzel olan bir şey oluyordu yine de.

Ve şimdi Chanyeol Jongin'in dediğine mükemmel bir örnekti.

Baekhyun gözlerinin Chanyeol'ün yüzünde gezinmesine izin verdi, ilk defa Chanyeol'e gerçekten bakabiliyordu. Masanın üzerinde başını belgelerin üzerine düşüren Chanyeol'ün üzerine battaniyeyi geçen koyduğunda Baekhyun uyuyan adama bakıp zaman kaybedemeyecek kadar açtı ama şimdi şansı vardı sonunda.

Chanyeol'ün yüzü tombul olsa da gerçekten erkeksi bir yüz hattı vardı, onu erkeksi gösterdiği kadar tatlı da gösteriyordu. Ayrıca güçlü kaşları vardı ve kirpikleri gördüğü en uzun kirpikler olmasa da oldukça kalındı, Chanyeol'ün gözlerini kapatıyordu. Teni biraz soluk görünüyordu ama çok değil ve dudakları şişkin ve açıktı, doğal rengindeydi. Biraz da çatlamıştı ama Baekhyun Chanyeol ağzından nefes aldığı için susadığı için böyle olduğunu düşünmüştü. Baekhyun Chanyeol'ün dudaklarının genelde gerçekten yumuşak göründüğünü fark etmişti bu yüzden sebebi bu olmalıydı. Onun dudaklarına bakıyor değildi, şans eseri fark etmişti sadece. Herkes böyle şeyleri fark edebilirdi.

Baekhyun elini uzattı ve Chanyeol'ün koluna hafifçe dokundu ama parmak uçları Chanyeol'ün teniyle temas ettiği an Baekhyun elini geri çekip sessizce viyakladı. Chanyeol soğuktu, CEO'nun teni Baekhyun'un parmak uçları altında buz gibiydi. Chanyeol üzerine neden kabanı dışında bir şey almamıştı ki? Gardırobunda ayrı bir yorganı vardı o yüzden Chanyeol sadece—oh, Baekhyun fark etti. O ayrı olan yorgan onu kendi yorganıyla beraber soğuktan koruyordu ve Baekhyun Chanyeol'ün Baekhyun sıcak hissetsin diye muhtemelen yaptığını fark edince ağlamak istemişti.

Gerçekten iyi biri, Baekhyun dudaklarındaki üzgün gülümsemeyle düşündü, Chanyeol'ün başına dert olduğu için suçlu hissediyordu. Baekhyun onu çok çabuk yargılamıştı.

Odasına dönen Baekhyun yorganı ellerine alıp Chanyeol'ün yanına tekrar gitti. Chanyeol'ün uzun bacaklarını biriyle kapattı ve geri kalan bedenini diğer yorganla sardı. Chanyeol kımıldamamıştı bile, yorganın hafif dokunuşu yüzünden uyanmayacak kadar uykuya dalmıştı. Ve Baekhyun memnundu, Baekhyun dün hatırlamadan ona bela olmuşken Chanyeol dinlenmeyi hak ediyordu.

Baekhyun sarhoşken uslu duramadığını biliyordu, ona kaç kere dediklerini hatırlamıyordu bile. Arkadaşları hep yanında olduğu, onu sokağın ortasında bayıldıktan sonra yerden kaldırdıkları ya da Baekhyun'un kendini soktuğu korkunç durumlardan kurtardıkları için şanslıydı. Arkadaşları ona zaten alışkındı ama Chanyeol değildi. Baekhyun hakkında gerçekten olumsuz düşünüyor olmalıydı çünkü Baekhyun'un sarhoşken rahat durduğu hiç olmamıştı.

Basit bir teşekkürün bu durumda yetmeyeceğine karar veren Baekhyun onun için bir şeyler pişirmeye karar verdi. Kahvaltı için aklında güzel bir şeyler vardı ama öğle vakti olduğu için kahvaltı yetmeyecekti.

Buzdolabını açtığı an planları iptal oldu ama, dolapta sadece yoğurt, ketçap, süt ve tereyağı vardı. Baekhyun sessizce homurdandı ve başını eğdi, zihnen kendine yapacağına dair söz vermesine rağmen Çarşamba günü alışveriş yapmadığı için kendine küfretti. Burada hiçbir şey yokken ona nasıl evde yemek hazırlayacaktı?

Baekhyun hareket etmeden koltukta uyuyan Chanyeol'e baktı, ölmediğini işaret eden tek şey yorganın altında inip kalkan göğsüydü. Kısa bir sürede uyanacak gibi durmuyordu ve aklındaki bu düşünceyle Baekhyun sokağın karşısındaki markete hemen gitmeye karar verdi. Pazar günü olsa da küçük market genelde öğlen bir buçuğa kadar açık oluyordu o yüzden saate göre market kapanmadan Baekhyun'un hala yirmi beş dakikası vardı. Öğle yemeği için gerekenleri almaya yeterdi.

Hızlı adımlarla Baekhyun askılığa gidip ceketini aldı ve hızlıca giyindi. Sonra terliklerini çıkarıp eski ayakkabılarını giydi, doğrulurken cüzdanını ve anahtarını aldı. Kapıyı açtı, koltuktaki huzurlu Chanyeol'e son kez baktı ve içten bir gülümsemeyle kapıyı kapattı, öğle yemeği için harika bir şeyler hazırlamaya kararlıydı.

Baekhyun kötü bir aşçıydı. Yemek kanallarını izleyen ve mutfağı yakmadan televizyondaki adımları takip eden biri değildi, denese de. Ama Kyungsoo çok iyi bir aşçı olduğu için Baekhyun bir sebepten etkilendiğini hissettiğin için aniden yemek yapmak istediğinde Kyungsoo ona deneyimleriyle bazen yardım ediyordu. Ve Baekhyun'un yapabildiği çok az yemek olsa da yapabildiği yemekler o kadar kötü olmuyordu.

Chanyeol Tay yemeklerini çok seviyor, Baekhyun binasının kapısını açıp sokağa çıkarken Jongdae'nin sözlerini hatırladı. Karşıya geçmeden önce Baekhyun etrafta araba olup olmadığını kontrol etti, önünde önemli bir işi varken kaza yapmak istemiyordu. Baekhyun dünyanın sonuymuş gibi markete girince yaşlı kasiyer kadın ürkmüştü, Baekhyun ihtiyacı olanları aramaya başlamadan önce özür dilercesine gülümsedi kadına.

Pirinç, domuz eti, fesleğen, biber, soya soyu, şeker, yumurta alışveriş arabasına onları atarken isimlerini teker teker okudu – yumurtayı nazikçe koydu tabi, kırılmasını istemezdi – ve kasaya ilerledi, aldıklarını kasiyerin önüne koyarken hiç olmadığı kadar elleri hızlıydı. Baekhyun her şeyi poşete koyduktan sonra kadın etkilenmemiş bir şekilde toplam tutarı söyledi ve Baekhyun nazik bir gülümsemeyle parayı uzattı, ödemesi gereken parayı dikkatlice saydı. Kadın para üstünü çok geç verecek gibiydi ve Baekhyun'un buna beklemeye vakti yoktu.

İyi günler dileyip veda eden Baekhyun marketten çıktı. Saati kontrol etmek için telefonuna baktı ve esmer olan on dakikada her şeyi hallettiğini görünce şaşırdı. İçecek bir şey almasına gerek yoktu çünkü evde bir yerde çok vitaminli içecekleriyle beraber iki farklı maden suyu vardı, Baekhyun yakın olmasına rağmen markete gitmeye erinse de karnı suyla dolana kadar çok içerdi.

Kapının kilidini açan Baekhyun ondan sonra kimsenin asansörü kullanmadığına ve hala giriş katında olduğuna sevindi böylece beklemesine gerek kalmamıştı. İçeri adım atıp üçüncü kata bastı, kapı kapandı ve Baekhyun sesli bir şekilde soluklandı, ihtiyacı olan her şeyi en kısa sürede almak için markete kadar koştuktan sonra nefes nefese kaldığını fark etti.

Bir dakika sonra sonunda durunca Baekhyun Chanyeol için öğle yemeği yapmakta neden bu kadar heyecanlandığını merak etti. CEO muhtemelen Baekhyun'un çabasından etkilenmeyecekti çünkü evde ya da restoranda daha güzel yemek yiyordu. Yine de Baekhyun'un içinde Chanyeol'ün Baekhyun'un yaptığı yemeği beğeneceğine dair ufak bir umut vardı. Ama neden bunu bu kadar çok düşünüyordu?

Asansör kapısı açıldığında bu düşünceyi boş veren Baekhyun dışarı adım attı ve evine yöneldi, Chanyeol'ün hala uyuduğuna ve Baekhyun'un evde olmadığını fark edince çıldırmadığına dair dua etti. Çok uzun süredir dışarıda değildi ama Baekhyun'un şansını göz önüne alırsak Baekhyun daireden çıktığı an Chanyeol uyansa şaşırmazdı.

Anahtarlarını kurcalayan ve uyacak olanı çıkaran Baekhyun sessizce kapıyı açtı, Chanyeol'ün hala orada olup olmadığını kontrol etmek için gözleri hemen koltuğa takıldı. Ve belki de hayatında ilk kez Baekhyun şanslıydı çünkü Chanyeol'ün koltukta uzandığını ve o gitmeden önceki aynı pozisyonda uyurken görmüştü.

Siyah saçlı adamın hala derin uykusunda olmasına sevinen Baekhyun ayakkabılarını terlikleriyle değiştirdi ve ceketini astı. Mutfağa gidip poşetin içindekileri çıkardı ve tezgâha koydu, her şeyi alıp almadığını bir kez daha kontrol etti. Kontrol ettikten sonra Baekhyun doğru hatırlıyorsa eğer dolaplardan birinde olması gereken tavayı aramaya başladı. Sonuçta Baekhyun uzun bir süredir yemek yapmıyordu. Yapmasına gerek olmuyordu çünkü hazır yemeklerle ve makarnayla sorunu yoktu ama Chanyeol buradayken hazır ramen istemeyeceğine emindi. Baekhyun hastayken ve Chanyeol'ün evinde kalıyorken CEO da onun için et pişirmeye çalışmıştı o yüzden şimdi Baekhyun karşılığını verecekti. Ama bu aynı yemeği pişirmek söz konusu olunca batırmayacağına adı gibi emindi.

Sessizce mırıldanan Baekhyun eti, sarımsağı, biberi ve yeşil fasulyeyi kesmeye başladı, geçen seferki gibi parmağını kesmemek için dikkatliydi. İşi bitince otuz saniye kadar sarımsağı ve biberi yağda kızarttı sonra eti ekledi ve hepsini karıştırdı. Şimdilik kızartmaya bırakıp etin pişmesini bekledi. Pişmesi biraz süreceği için Baekhyun tencere aradı ve eski ve kullanılmış bir tanesini dolapta sonunda bulunca belli bir suyla beraber pirinci ekledi, üzerine kapağını kapattı, tavanın altını açtı.

Hala uyuyan Chanyeol'e bakmak için başını çevirdi ve Baekhyun her şeyi olabildiğince sessiz yapmak için gerçekten elinden geleni yapmasına rağmen tüm o sese onu uyandırmadığına sevindi.

--

Baekhyun arkasından bir ses duyunca tavanın altındaki ateşi kısıyordu bile.

"Geceden kalma falan değil misin? Nasıl yemek yapıyorsun?" Ses onu ürkütecek ve neredeyse her şeyi yere düşürecek kadar sesli değildi, kısıktı ve uykusundan dolayı hala çatallıydı, kulağına çok yakındı.

Baekhyun bağırdı ve arkasını döndü, bu sırada koluyla tavanın kulpuna çarpacaktı yanlışlıkla. Tavanın ocağın üzerinde dengesini kaybettiğini gören Baekhyun ağlamaya hazırdı çünkü tüm çabasının boşa gittiğini görebiliyordu. Ama hayır diye bağırmak üzereyken büyük bir el kulpu tuttu ve ocağın üzerinde dengesini hızlıca sağladı. Chanyeol'ün hızlı tepkisi durumu ve yemeği kurtardı.

"Teşek-..." Baekhyun ona bakan büyük gözlerle karşılayınca sesi gitgide azaldı. Baekhyun artık uyumayan CEO ile yüz yüze gelmek için döndüğünde Chanyeol'ün bu kadar... yakın olmasını beklemiyordu. Şimdi Chanyeol'ün sıcak nefesini alnına hissedebiliyordu ve Chanyeol kişisel alanına girmese bile Baekhyun rahatsız hissetmiyordu. Garip hissediyordu sadece.

Birbirlerine birkaç sessiz saniye kadar baktılar ve Baekhyun zihnen bir dizi küfür sıraladı çünkü siktir, belki iki ya da üç günde bu ikinci kez oluyordu. Daha kaç kez olacaktı? "Teşekkürler." Baekhyun tekrar söyledi, bu sefer cümlesini bitirdi. Bir fısıltı gibi çıksa bile.

"Yine seni korkuttum, üzgünüm." Chanyeol özür diledi ve hızlıca geri çekildi, muhtemelen aralarındaki gergin havayı sezmişti. Chanyeol suçlulukla bakışlarını kaçırdığını gören Baekhyun ona sorun olmadığını, umursamadığını söylemek istemişti ama tam olarak neyi umursamıyordu? Birbirlerinin nefeslerini yüzlerinde hissedecek kadar yakın oldukları için mi? Bu sorun olmalıydı çünkü ikisi sadece arkadaştı, dahası değil.

"U-Uhm," Tanrım, Baekhyun, kendine gel, Baekhyun kızgınlıkla düşündü ve tekrar başladı, bu sefer daha kendine güveniyordu. "Tay yemeğini sevdiğini duydum o yüzden öğlen için küçük bir şey hazırladım, çünkü... bilirsin, beni dün eve getirdin. Ve ben hastayken bana baktın... Bu sana teşekkür edişim."

Chanyeol tekrar ona baktı ve bir an sadece esmer olana baktı ve Baekhyun bunun hepsinin sadece bir hata olduğunu, Chanyeol için yemek yapmaması gerektiğini düşünmeye başladı fakat sonra yüzünde parlak bir gülümseme belirdi ve sırıtışı CEO'nun yüzünün yarısını bölerken Baekhyun'un dizleri güçsüzleşti. "Teşekkürün kabul edildi."

"Sevindim." Baekhyun da gülümsedi, uzun olan bu kadar güçlü bir şekilde mutluluk yayarken gülümsemesini engelleyememişti. "Otur, sana bir tabak getireyim."

Chanyeol dediğini yaptı ve küçük yemek masasına oturdu, Baekhyun Chanyeol'e bir porsiyon hazırlarken CEO'nun bakışlarını üzerinde hissetmişti. Birisinin her hareketini izlediğini bilirken bu Baekhyun'u geriyordu. Ona bakılması Baekhyun için alışılmadık değildi ama evinde ve sadece ikisi varken ona bakılması Baekhyun'u gerçekten utandırmıştı.

Ama ellerindeki bir tabakla arkasını dönüp yemeği Chanyeol'e vermeye hazırken bir saniye önce bedeninde gözlerini Baekhyun'un sezmediğini düşünmüş gibi bakışlarını kaçırmıştı.

"Bil diye söylüyorum sadece, bu benim en sevdiğim Tay yemeklerinden biri." Chanyeol'ün gözleri yemeğe düştüğünde, ağzı mükemmel kokuyla sulandığında Chanyeol Baekhyun'u bildirdi.

Baekhyun ona bir kaşık ve çatalla beraber çubukları ona uzattı, söyledi: "Hangisini kullanıyorsun bilmiyorum o yüzden ikisini de al." Normal davranmaya çalıştı ama en sevdiği yemeklerden birisinin olduğunu söylemesi onu nedense mutlu etmişti.

"Gerçekten güzel." Baekhyun arkasından gelen sesi duydu ve esmer olan yüzünün öncesinden daha da çok ısındığını hissetmeye başladı. Chanyeol tekrar konuşunca bir şey demedi ve kendine bir tabak hazırlamaya devam etti. "Jongin senin korkunç bir aşçı olduğunu söylemişti ama bu mükemmelden de öte."

"Kötü bir aşçıyım." Baekhyun güldü, alınmamıştı. Doğruydu sonuçta Jongin yalan söylemiyordu. "Ama birkaç yenilebilir yemeğin nasıl yapıldığını biliyorum."

Chanyeol Baekhyun'un sessiz imasına güldü ve diğeri sonunda arkasını dönüp bir elinde tabak diğer elinde çatalla oturmaya gitti. Uyandığında o kadar aç değildi ama yemeği hazırlarken Baekhyun çok acıkmıştı ve hızlıca bittiği için dua ediyordu böylece bir an önce yiyebilirdi. Ama oturmadan önce Baekhyun Chanyeol'e bir su verdi, ağzından nefes aldığı için susamış olduğunu düşündü. Üç saniyelik düşünmeden sonra Baekhyun kendine de su doldurmaya karar verdi ve hemen sonra sonunda oturup yemeye başladı.

"Ama gerçekten, hasta hissetmiyor musun? Dün çok içtin." Chanyeol sordu, Baekhyun'u gözlemledi.

"Sabah kötüydüm ama kendime gelmem uzun sürmüyor." Baekhyun yemeği ağzına doldurmaya başlarken yanıtladı. "On dakika kadar falan ölüyor gibi hissediyorum ve sonra geçiyor."

"Yazık sana."

Huzurlu bir sessizlik sardı ve Baekhyun gözleri ara sıra buluştuğunda garip olduğunu düşünebilirdi ama gerçekten değildi. Gariplik yerine Baekhyun kurdukları her göz temasında, başlarını tabaklarına eğerlerken birbirlerine zar zor görünen gülücükler saçtıklarında daha hafif hissediyordu. Önceki gerginlik hiç olmamış gibi unutulmuştu ve Baekhyun memnundu.

Baekhyun Chanyeol'e doğru ara sıra baktığında esmer olan CEO'nun uykudan dolayı dağılmış saçları, hala yarı kapalı gözleriyle ve tam olarak uyanmamış haliyle gerçekten iyi göründüğünü düşünmüştü. Gözleri tamamen açık olmasa da yine de büyük olması Baekhyun'u cidden büyülüyordu.

Baekhyun yemeğinin yarısını yediğinde ve Chanyeol çoktan ikinci tabaktayken Baekhyun uzaktaki koltuğa baktı, uzun olanın kabanı Baekhyun'un yatak odasından getirdiği yorganın üzerine atılmıştı.

"O şeyde uyuduğun için sırtın ağrıyor olmalı." Dedi Baekhyun, Chanyeol'ün tepkisine bakmak için bir kez daha gözlerini tabaktan çekti. Chanyeol cevaplamadan önce üstünkörü kıkırdadı sadece.

"O kadar kötü değildi aslında ama yatağı tercih ederdim, doğru."

Baekhyun haklısın demek için ağzını açtı, bu sabah aklına gelen görüntüleri hatırlayınca aklına bir soru geldi. Sormadan önce tereddüt etti, Baekhyun sormak istediği şey muhtemelen içinde oldukları huzurlu ortamı bozacağını biliyordu ama her zamanki gibi Baekhyun kendini durduramadan önce merakı soruyu ağzından kaçırdı bile. "Dün gece... garip bir şey yaptım mı?"

"... Ne demek istiyorsun?" Chanyeol gözle görülür bir şekilde gerildi ve Baekhyun'un kalbi atmayı kesti çünkü tabi ki de aptalca bir şey yapmıştı. Chanyeol'ün çatalı tutuşunu sıkılaştırması tesadüf olamazdı. Yani Baekhyun'un Chanyeol'ün üzerine oturması rüya değil de gerçek miydi?

"Sorduğum gibi işte... Garip ya da aptalca ya da her ne dersen bir şey yaptım mı?" Baekhyun sorusunu tekrarladı, onu öldürse bile gözlerini Chanyeol'de gezdirdi çünkü Chanyeol'ün yüz ifadesi zaten evet, yaptın diye Baekhyun'a bağırıyordu.

Chanyeol bir süre sessiz kaldı, Baekhyun'a bakmadan az kalan yemeğiyle oynadı. Sonsuz gibi geldikten sonra Chanyeol nihayet yanıtladı. "Yapmadın."

"Cidden mi," Bu sefer soru bile değildi, sesi alayla gölgelenmişti. Başka bir durumda Baekhyun bunu duyduğuna sevinirdi. Ama Chanyeol'ün boş bakışı ve kasılmış yüz ifadesine göre Baekhyun kelimelerinde yalanı sezmişti.

"Evet, cidden. Çocuk gibi davrandın, anahtarı çaldın ve asansördeki tüm tuşlara bastın." Chanyeol kıkırdadı, muhtemelen sarhoş, çocuksu Baekhyun'un anısı çok komikti. Ama şimdi bile Baekhyun CEO'ya inanıyor gözükmüyordu. O kıkırdamanın arkasında bir şey daha vardı ve Baekhyun bundan emindi.

"Hepsi bu mu?" diye sordu.

"Hepsi bu."

Baekhyun Chanyeol'ün ona hala gerçeği söylediğini sanmıyordu çünkü söyleseydi Baekhyun dün geceyi sorunca bu kadar gerilmezdi ama boş verdi. Chanyeol ona neden yalan söylesin, değil mi? Bunu yapması için bir sebebi yoktu. Ve Baekhyun Chanyeol'e doğrudan onun hakkında ıslak bir rüya görüp görmediğini ya da gerçekten olup olmadığını soramazdı. Chanyeol bir şey olmadı diyorsa olmamıştı demek ki. Ona inanacaktı.

Chanyeol Baekhyun'a hala üniversitedeyken çok sarhoş olduğu için 209 yerine 208 okuduğu yanlış odaya dalarak gecenin ortasında odasının kapısını açınca sessizce kitabını okuyan kızı nasıl şaşırttığını söyleyince dünün konusundan kaçmıştı. Baekhyun da parkın ortasındaki süs havuzunda yarı çıplak dans ettiği kendi utandırıcı anısını ekledi ve sonra muhabbet mükemmel bir şekilde aktı, ikisi sarhoşken geçmişte yaptıkları aptala şeyleri anlatırlarken bir eti ikisi paylaşmıştı.

Yemek için evdeyken tek başına yemek yememesi güzeldi. Ve Baekhyun başlangıçta onun için ne düşündüyse düşünsün Chanyeol ona güzel eşlik ediyordu. Konuşkandı ve komikti, kazara Baekhyun'u gerecek bir şeyden bahsederse – Baekhyun'un ailesinden ya da okulundan bahsetmek gibi – Baekhyun'un sırlarını daha fazla kazmadan hemen konuyu değiştiriyordu. Baekhyun söylemeyecekti fakat onu huzursuz eden sorular sormadığı için minnettardı.

Yemek yemeyi bitirdiklerinde birlikte bulaşıkları yıkadılar ve Baekhyun bu kadar aile ve çift gibi hissettirme hissini görmezden gelmek için gerçekten elinden geleni yaptı ama bu çok zordu. Baekhyun takılıp birlikte oluşturdukları dağınıklığı toparlamaya yardım eden üç ve tek arkadaşları dışında birisine alışkın değildi, bu yüzden Chanyeol'ün ona yardım etmesi çok garipti. Yine, hoş değil değildi, sadece garipti. Hatta Baekhyun bulaşıkları kurulayıp her şeyi yerine koyarken Chanyeol'ün burada olup yanında bulaşıkları yıkamasını sorun etmiyordu.

Ayrıca Baekhyun'un sadece birkaç gündür tanıdığı, birlikte tanıştıkları günlerinin yarısında sokağın ortasında Baekhyun ile utanmadan flört eden birisinin yanında böyle rahat olması garipti. Ve nedense Baekhyun iyi arkadaşlarmış gibi hissediyordu, sanki birbirlerini en az bir yıldır tanıyorlarmış gibi. Şaka yapıyorlar, birbiriyle dalga geçiyorlar – Chanyeol genelde Baekhyun'un boyuyla dalga geçiyor ve Baekhyun da onun yoda kulaklarıyla dalga geçiyordu – ve en ufak şeyde atışıyorlar ve... Baekhyun gerçekten iyi hissediyordu.

Chanyeol hayatına çok yeni girmişti ve Baekhyun genelde insanların yanına yaklaşmasına izin vermezdi, eski sevgililerinin bile fakat nedense ikisinin birbirine tek bakışıkla Baekhyun bu çocukla olabildiğince gidebileceklerini hissediyordu. Aralarında bir şey vardı, Baekhyun'a çok iyi arkadaş olabileceklerini inandıran canlı bir şey. Sonuçta karakterleri ve mizah anlayışları çok benzerdi.

Dudaklarındaki küçük bir gülümsemeyle Baekhyun Chanyeol'ün yıkadığı her şeyi kurutmaya devam etti, uzun olan Baekhyun'a neden aptal aptal sırıttığını sorunca esmer olan sadece omzunu silkmiş, Chanyeol'e bir cevap vermemişti.

--

Televizyonda Pazartesi günü yağmur yağacağı söyleniyordu ama genelde tutmuyordu o yüzden Baekhyun gerçekten yağacağını düşünmemişti. Normal kıyafetlerini giymeye gittiğinde öyle güneşli değildi ama çok bulutlu da değildi. Ve şimdi, belki on beş dakika sonra, personel odasından çıktığında Baekhyun camın diğer tarafında hızlı hızlı yağan yağmura baktı, yanına bugün bir şemsiye almadığı için kendine küfretti.

Ağır ağır iç çeken Baekhyun kapıya doğru yürümeye devam etti ama tam kapının önünde gösterişli takım elbisesiyle uzun adamı görünce aniden durdu.

Chanyeol neden burada? Baekhyun büyük, siyah bir şemsiyeyle kendini yağmurdan koruyan CEO'ya bakarken kendi kendine sordu. Chanyeol saatini kontrol etti ve kaşlarını çattı, sonra bakışlarını kaldırıp restorana baktı, restoranın ortasında hala aptal gibi duran, Chanyeol'ün gözlerine şaşkınlıkla bakan Baekhyun'a gözleri odaklanınca yakışıklı yüzünde bir gülümseme belirdi.

Baekhyun dün Chanyeol'e şimdi arkadaşlar oldukları için onunla işten sonra eve kadar yürümesine gerek olmadığını söylemişti ve arkadaşlar her gün işten sonra diğerini eve bırakmazdı, özellikle de birisinin vardiyası sonunda bitmişken diğerinin daha yapacak çok şeyi varken. Öğle vaktini Baekhyun ile eve kadar yürüyerek harcamasından esmer olan biraz bile hoşlanmıyordu. Chanyeol sonunda vakti varken dinlenmeli ve yemek yemeliydi.

Birkaç saniye sürmüştü ama Baekhyun giriş kapısına doğru yürümeye başladı, yanından geçen iş arkadaşlarından birine veda etti. Baekhyun ona doğru attığı her adımla Chanyeol'ün gülümsemesi büyüdü ve Baekhyun bunun kalbini hiç etkilemediğini söylemeyi gerçekten isterdi ama yalan olurdu. Chanyeol'ün ona böyle baktığını görmek kalbini hızlanıyordu.

Chanyeol'e çarpmamak için restoranın kapısını dikkatlice açan Baekhyun sordu. "Burada ne işin var? Dün konuşmad—"

"Biliyorum, biliyorum." Chanyeol lafını böldü, şemsiyeyi Baekhyun'un üzerine de tuttu. Baekhyun Chanyeol kadar algısal olmayabilirdi ama CEO kendinden çok Baekhyun'u yağmurdan koruduğu için yağmur damlaları Chanyeol'ün omzuna düşmesi gözünden kaçmamıştı. Baekhyun kaşlarını çattı ve Chanyeol'ün elini hafifçe itti böylece şemsiye Baekhyun'un tüm bedenini değil de omzunu tekrar kapatabilirdi. "Sana bir şey sormaya geldim."

"Oh? Devam et o zaman." Dedi Baekhyun, eve doğru yürümeye başlarken Chanyeol'ün kolunu çekiştirdi, bunu yapmasına gerek olmasa da. Baekhyun onu yönlendirmese de Chanyeol zaten yolu biliyordu.

"Doğum günüm bu hafta." Chanyeol belirtti, bir elini çaktırmadan Baekhyun'un beline koydu ve Baekhyun sadece arkadaşlarken Chanyeol'ün ona neden böyle dokunduğuna şaşırdı, belinin alt tarafındaki el fazla samimiydi. Ama dokunuş geldiği gibi hemen gitti ve Baekhyun Chanyeol'ün onu sadece şemsiye ikisini de kapatsın diye yakına çekmek istediğini fark etti. "Partime gelmek ister misin? Jongin, Sehun ve Kyungsoo ile."

"Büyük bir parti olacak muhtemelen, değil mi?" Baekhyun homurdandı ama sözlerinde hiç art niyet yoktu. Öylesine soruyordu çünkü Chanyeol'ün çok parası vardı ve kişiliği arkadaş kurmak isteyen birçok kişinin istediği gibiydi, bu da demekti ki Chanyeol'ün tonlarca arkadaşı vardı.

"Evet, bir nevi." Chanyeol iç çekti. "Benim fikrim değil."

"Kimin o zaman?"

"Babamın." Chanyeol gözlerini devirerek cevapladı sonra açıklamaya devam etti çünkü Baekhyun'un soracağını biliyordu. "Parayla gösteriş yapmayı seviyor o yüzden benim için büyük bir parti düzenlesin diye birisini tutuyor hep istemesem bile. Ama en azından misafirlerim mutlu oluyor."

"Baban yerine senin mutlu olman gerekmez mi?" Baekhyun sordu. Hava sıcaktı, diğer günlere oranla yağmur yağsa bile daha sıcaktı. Doğrusu Baekhyun yağmuru severdi. Ama dışarısı şimdiki gibi böyle sıcaksa. Islanmak istemediğinde bir şemsiyen yoksa değil.

Baekhyun'un başka bir sorunu yakın oldukları için Chanyeol'ün parfümünü koklayabilmesiydi ve bu onu sersemletiyordu. Gözlerine ölüp bitmesi dışında Baekhyun insanların göründüğü gibi iyi kokmasını seviyordu.

Sırf Chanyeol için olduğundan düşünmüyordu, hayır, gerçek buydu. Kişisel bir şey yoktu.

"Ben de mutluyum. İstediğim kadar arkadaşımı davet ediyorum." Dedi Chanyeol ama sesi kasılmış çıkmıştı, sanki inanabilmek için daha çok kendine söylüyor gibi. "Hepiniz gelirseniz çok daha mutlu olacağım."

"Sehun doğum günü partilerini seviyor." Baekhyun düşüncesini söyledi.

"Gerçekten mi? Parti insanı olmadığını düşünmüştüm." Dedi diğeri, Cumartesi Günü partiler hakkında Sehun ile olan konuşmasını hatırlamaya çalıştı. Ama üzücü bir şekilde Chanyeol sadece Sehun'un özel bir şey varsa partiye gittiğini söylediğini hatırlıyordu. Anti sosyal falan olduğundan değildi, sadece çok pratik yapıyor, çalışıyor ve uyuyordu.

"Değil. Sadece doğum günü partilerini seviyor. Çünkü kutlamaya değer mi neymiş." Baekhyun belli belirsiz eliyle işaret etti, etrafındaki insanlar zavallı esmeri ittiği için bedenini Chanyeol'e yasladı, bazıları şemsiyeleriyle ona vuruyordu bile.

"Sen gerçekten iyi olduğunu düşünmüyor musun?" Chanyeol sordu.

"Pek değil. Senin tek yapmak istediğin uyumakken sana büyük bir doğum günü partisi düzenlemek istediğinde değil..." Baekhyun ofladı, hüsrana uğramıştı ama düşmancı bir şekilde değil.

"Sanırım arkadaşlarının doğum günü partisine olan bu kadar negatif hislerine sebep olan bir şey oldu." Chanyeol Baekhyun'un kaşlarının Sehun'un planladığı doğum günü partilerinden birinin anısını muhtemelen düşünce çattığında kıkırdadı.

"Uzun hikaye... Bu arada böyle yağmur yağıyorken neden arabanı almadın?" Baekhyun sordu. Geçen sürede bunu anlamıştı, Chanyeol eve kadar yürümeyi onunla daha fazla zaman geçirmek için istiyordu ve yürümek arabayı sürmekten daha uzun sürüyordu. O an Baekhyun Chanyeol'ün arabasında oturacak değildi ama işte. Chanyeol'ün sadece birkaç metreliğine arabasını almak istememesinde sorun yoktu ama hava bugün çok hoş değildi. Chanyeol neden ıslanma riskini almıştı? Kıyafetleri pahalı olmalıydı – ilk tanıştıklarında bahsettiği gibi.

"Ben buraya yürürken yağmur yağmaya başladı." Chanyeol yanıtladı, omzunu silkti. "Çok aniydi."

"Evet, doğru."

Sormadan önce birkaç saniye geçmişti sadece. "Ee, gelecek misiniz? Hepiniz?"

"Çileklerle beraber bir çikolata şelalesi olacaksa evet." Baekhyun başını salladı, çikolatalı şelale görüntüsüne kendi kendine kıkırdadı.

"Oh, olacak."

"Ne?" Baekhyun Chanyeol'ü görmek için birden başını çevirdi, kendi gözleri şoktan kocaman olmuştu. Chanyeol ciddi miydi yoksa şaka mı yapıyordu? Çünkü Baekhyun gerçek olmasını cidden ama cidden isterdi. Dediği gibi bir çikolatalı şelalesi olursa hayalleri gerçekleşecekti.

"Her yıl oluyor. Jongdae ısrar etti." Chanyeol açıkladı ve Baekhyun Jongdae ile beraber çilekleri kendi hayatları kadar çok sevdiklerini fark edince ohh dedi. Jongdae elbette Chanyeol'den çilek ve çikolata isterdi.

"Tanrı Jongdae'yi korusun." Baekhyun Chanyeol ile rahat konuşmasına şaşırmıştı. Bu sokaktan yürürlerken Baekhyun geçmişte her an onun yanında olmasının verdiği garipliği ve huzursuzluğu hatırlıyordu ama şimdi öyle değildi. Şimdi, mükemmeldi.

Bir süre sonra Chanyeol sordu: "Ee... sana daha fazla bilgi vermek için numaranı alabilir miyim?" Sesi son cümlelerden biraz titredi, ki utanmaz ve kendine güvenen Chanyeol için bu çok alışılmadıktı.

Baekhyun böyle bir şeyin geleceğini tahmin etmeliydi, sonuçta arkadaşlar birbirinin numarasını alırdı ama yine de kalbinin kısa bir an durmasını engelleyemedi. Ve görünene göre bacakları da durmuştu çünkü şimdi artık yürümüyorlar, kestirme olarak kullanılan dar sokaklarının birisinin ortasında duruyorlardı.

Kendini toparlayan ve şoku üzerinden atan Baekhyun bir şaka patlayınca sesinin kendinden emin çıkması için uğraştı. "Numaramı almak için iyi bir yol, Chanyeol."

Chanyeol'ün bir süre ona bir şey dememesi şaşırmıştı, Baekhyun dışında her yere bakmıştı. Arkadaşlık ilişkilerinde bunun büyük bir adım olduğunu anlayan Baekhyun şakayı ve kendine güvenme rolünü bıraktı.

"Tabiki veririm." Baekhyun sonunda yanıtladı. Sadece birbirlerinin numaralarını alacaklardı, ki dün Chanyeol evindeyken bunu zaten yapmaları gerekirdi o yüzden neden Baekhyun mezuniyetinde hissettiği gibi hissediyordu?

"Tamam, o zaman—" Bir an güçlü bir rüzgar çıktı ve şemsiye Chanyeol'ün elinden uçup birkaç metre uzağa gitti. Baekhyun hala küfredip neden başına bunun geldiğini soruyorken Chanyeol küfredip peşinden gitmişti. Chanyeol şemsiyeyi, hızlı hızlı yağan yağmurdan onları koruyan tek şeyi geri getirdiğinde, tekrar üstlerine tuttu ama Baekhyun bu kısa sürede ıslanan muhtemelen pahalı takım elbiseyi gözden kaçırmadı.

Ya Chanyeol'ün işe geri döndüğünde önemli bir toplantısı falan varsa? İşe sırılsıklam, saçı yağmurdan dağılıp ıslak halde alnına yapışmışken gidemezdi.

Kelimeler ağzından kaçmadan önce Baekhyun çok fazla düşünmemişti. "Bir süreliğine belki... bende durmak ister misin? Yağmur duruna kadar." Ve şaşırtıcı bir şekilde Baekhyun geri alma ihtiyacı hissetmedi. Chanyeol'ün sorusuna cevabını duymak için gergindi ama geri almak istemedi.

"Uh... tabi, neden olmasın." Chanyeol Baekhyun'un teklifiyle afalladı belliydi, şok yüzünün her yerindeydi, ifadesi far görmüş tavşan gibiydi.

Ve Baekhyun'un binasının önünde durduklarında tam esmer olan ne yaptığını ve Chanyeol'ün birkaç dakika önce neden şaşırdığını fark etti. Baekhyun ilk defa Chanyeol'ü evine davet etmişti. Geçmişte Chanyeol ima ettiğinde binasının önünde durdukları an onu eve davet etmeyeceğini söylemişti Baekhyun ve şimdi Chanyeol'ü davet eden oydu.

İşte o zaman Baekhyun Chanyeol ile gerçekten arkadaş olduklarını fark etmişti. Gerçekten.

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet