denial?

without you to hold i'd be freezing

Yazar: MyChogiway

Çeviri: SeKaism

 

--

İşler Chanyeol'ün doğum günü partisinden sonra değişti.

Partiden sonraki sabah gerçekten garipti çünkü Baekhyun önceki gün olan her şey için aşırı utanmış hissediyordu ama Chanyeol'ün aptal şakaları ve otel kahvaltısı ona başka şeyler düşündürmüştü, pozitif şeyler. Baekhyun sabah otelden beraber çıkarken birisinin onların fotoğrafını çekmesinden gerçekten korkmuştu fakat Chanyeol'ün partisinden üç gün sonra bile sızmış tek bir fotoğraf yoktu. Chanyeol'e bunu sordu ama uzun olan kimsenin bir fotoğraf sızdırmamasının bir mucize olduğunu ve ona endişelenmemesi gerektiğini söylemişti. O yüzden Chanyeol endişelenmedi, bir kez olsun endişelerini arkasında bıraktı, Chanyeol'e inandı.

Baekhyun restoranda tam zamanlı çalışmaya başladığı ve gece kulübünde işini bıraktığı için dört iş gününden sonra programı her gün netti ve hafta sonları tamamen boştu. Hiç bu kadar boş zamanı olmamıştı ve bununla ne yapacağını bilmiyordu. Baekhyun bir haftalığına sakinleşebilme lüksünün tadını çıkardı sadece ama sonra sıkılmaya başladı. Kendine vakti olmadan çalışıyordu yıllarca ve ne kadar üzücü olsa da buna alışmıştı. Bu yüzden Pazar akşamı patronunu aradı, ihtiyacı olursa Twenty'de Cumartesi ya da Pazar günleri vardiya alabileceğini söyledi. Kararını arkadaşlarına da söyledi ve başta azarlansa da arkadaşları Baekhyun'un üretken olma mıdır nedir garip ihtiyacını kabul etmişlerdi.

Chanyeol'ün boş zamanı olduğunda bazen birlikte takılıyorlardı, ellerinde fast food ile umursamazca Seul sokaklarında dolaşıyorlar ya da Baekhyun'un evindeki televizyonda rastgele şeyler izliyorlardı. Ama ikisi de Baekhyun'un dairesinde zaman geçirmeyi daha çok tercih ediyordu çünkü onlar dışında kimse yoktu, magazin haberlerinde yer alabilecek bir fotoğraflarını çeken, durmadan dedikodu yaratan tek biri yoktu.

Chanyeol ile vakit geçirmek... güzeldi. Baekhyun nasıl hissettiğini tam olarak tanımlayamıyordu, duyguları durmadan değişiyordu ama Chanyeol ileyken yaşadığını hissettiğini biliyordu. Esmer olanın birisini tanımaya çalışması üzerinden çok uzun zaman geçtiği için miydi yoksa Chanyeol eşlik etmekte harika olduğu için miydi bilmiyordu. Belki ikisinin karışımıydı. Baekhyun bu konuları daha az düşünmeye ve Chanyeol ile geçirdiği zamanın tadını çıkarmaya çalıştı, zamanlarının sınırlı olduğunu biliyordu çünkü Chanyeol'ün – CEO olarak - fazla boş zamanı yoktu. Sadece yatakta uzanıyor ve çok kalite akşam sayılmayan bir günde hazır ürünleri yiyorken aptal reality programlarını izleseler de Baekhyun bu anı en iyi şekilde geçirmek istiyordu. Bu Baekhyun için yeterliydi ve esmer olan Chanyeol'ün de onun gibi düşünmesini umuyordu.

Birliktelerken zaman gerçekten uçup gidiyordu. Çok yorucu bir şeyler yapmasalar da Baekhyun Chanyeol yanında olduğu için çok iyi hissediyordu ve Chanyeol eve gitmesi gerektiğini söyleyene kadar Baekhyun kaç saatin geçtiğinin farkında bile değildi. Baekhyun bunca zamandır neler yaptıklarını bile hatırlayamıyordu – aynı şeyler hakkında ara bir atışmaları dışında – ve Chanyeol'ü geçirip veda edeceği zaman Baekhyun Chanyeol'ün gitmesini istemedi. Chanyeol eve gitmesi gerektiğini söylediği an modunun düşmesi garipti ama Baekhyun üzerinde durmamaya çalıştı.

Birkaç paparazzi ile uğraşmak – Paparazzi yakaladıklarında durumla yüzde doksan Chanyeol ilgileniyorken Baekhyun birkaç adım geride duruyor ve Chanyeol'ün fotoğrafları sildirişini izliyordu - zorunda olmanın dışında arkadaşları onları çok sık rahatsız ediyor, ya Chanyeol'e ya da Baekhyun'a arkadaşlıklarını soruyorlardı. Arkadaşlık kelimesini kullanmak hep garip geliyordu ve Baekhyun neyi ima ettiklerini anlamayacak kadar aptal değildi. İkisi bu konu hakkında konuşmadıkları için Chanyeol ne yapıyor bilmiyordu ama Baekhyun genelde arkadaşlarını susturuyor, teorilerini kazıp Baekhyun'a sunmalarına izin vermiyordu.

Sorun şuydu ki Baekhyun Chanyeol için kötü olurdu ve bunu biliyordu. Gecikmeyle başlayan bir zehir gibiydi Baekhyun ve ikisi çıkarsa Chanyeol'ün kalbi eninde sonunda kırılırdı, tıpkı Baekhyun'un eski sevgilileri gibi. Evet, Chanyeol'ün onlardan farklı olduğunu biliyordu fakat Baekhyun hala aynıydı. Ve Chanyeol'den gerçekten hoşlanıyordu o yüzden onu bir arkadaş olarak tutmayı sorun etmezdi çünkü arkadaş oldukları sürece iş çığırından asla çıkmazdı, değil mi?

Aslında tüm bunları siktir edin. Gerçek şuydu ki Baekhyun bir korkaktı. O insana kendini açık bırakacağı için birisine karşı his beslemekten korkuyordu ve Baekhyun canının yanmasından o kadar çok korkuyordu ki kimse için kendini bırakmayacaktı, Chanyeol için bile. Özellikle de Chanyeol için. Kırılmış kalbini onaran biri tarafından canının yanmasını istemiyordu.

O yüzden arkadaşlarının Chanyeol ile birlikte iyi görünürlerdi demesini görmezden geldi çünkü aşık olmaktan çok korkuyordu. Hayatında bir kişiyi bile romantik anlamda sevmemişti ama sevemediği için değildi sadece. En sonunda, istemiyordu bile. Evet, derinlerde bir yerde aşık olmak istemiyordu, hala istemiyordu ve Chanyeol sayesinde tüm güvensizlikleri yavaş yavaş kaybolsa da kalbini o yönde açmaya hazır değildi.

Ve Chanyeol de hiç âşık olmadığı için Baekhyun gibi biriyle ilk ilişkisinin boktan bahanesi olmayı hak etmiyordu. Aklındaki bu fikirle Baekhyun Chanyeol ile bir ilişkide olmanın nasıl hissettireceğini düşünmemeye çalıştı.

Bazen zor geliyordu ama. Chanyeol ile yatakta uzanıp izledikleri film ya da reality show hakında yorum yaparlarken Chanyeol'ün nefesini teninde hissedecek kadar yakın olduklarında mesela. Böyle bir durumda Baekhyun Park Chanyeol için bir şey hissetme olasılığını düşünmemek için kendini zorluyordu çünkü Baekhyun düşünmeyi reddediyordu. Bu konuları düşünmemekte gayet kararlıydı ve en iyisi için düşündüğü şeye sadık kalacaktı.

Yeşeren hislerini uzaklaştırdı, yanlış olduğunu biliyordu ama doğru olanın bu olduğuna dair kendini ikna etmeye çalıştı.

--

Baekhyun telefonunun zil sesiyle uyandı, güzel rüyası yavaşça kayboluyor ve hiçliğe dönüşüyordu. Esmer olan sızlansa da gözlerini açmadı, diğer tarafa dönüp arayanı görmezden gelse arayan kişinin pes edip etmeyeceğini düşündü, böylece kaybolmuş rüyasına geri dönebilirdi. Ama bu gerçekleşmedi çünkü arayan kişi üç kere daha çaldırdı ve Baekhyun'un rüyası çoktan unutulduğu an zihni can sıkıntıyla gölgelendi.

Baekhyun istemeye istemeye yastığının altındaki telefonunu aramaya başladı – Chanyeol ve onun sürekli telefonu almak için odada dolaşmanın ne kadar saçma olduğuna dair sızlanması yüzünden cihazı orada tutmaya alışmıştı – ve gözleri hala kapalıyken telefonu açtı ve hayal kırıklığıyla gölgeli bir efendim? Mırıldandı. Tanrı aşkına o gün işten izin almıştı ve birisi uykusunu bu kadar erkenken bölebiliyordu? O kişiye nazik olmayacağı belliydi.

"Baekhyun, bana bir iyilik yapmana ihtiyacım var." Kyungsoo, Baekhyun sesi hemen tanıdı ve öfkesi biraz dindi. Kyungsoo Baekhyun için uykunun ne kadar değerli olduğunu biliyordu ve sonra takılalım demek için bu kadar erken aramazdı – bu Jongin'in işiydi.

"Bir şey mi oldu?" diye sordu Baekhyun, endişeli halde. Gözleri şimdi tamamen açılmıştı ve Kyungsoo'nun cevabını beklerken oturur hale geçti.

"Hayır, uhm... Dinle." Diye başladı Kyungsoo, durumu açıklamadan önce derin bir nefes aldı. Vakit kazanmak aşçının yapacağı bir şey değildi, ki Baekhyun gerçekten minnettardı böylece zaman boşa gitmiyordu. "Kuzenimin benimle kaldığını biliyorsun, değil mi? Jongin bu gece bir süreliğine dışarı çıkmak istiyor ve ben Minho'yu yalnız bırakamıyorum. Bunu yapmanı senden istemezdim ama... Jongin ile beraber vakit geçireli baya oluyor."

Baekhyun hemen anladı.

Sehun ve Jongin Luhan'ın dansçıları olarak çalışmaya başladıktan sonra ikili saatlerdir prova yapıyordu ve daha fazla prova yapmak, hareketlerini mükemmelleştirmek için için stüdyoda bile kalıyorlardı. Bundan yanlış bir şey yoktu, hayır, ama Baekhyun Sehun'un aksine Jongin'in farkında olduğunu sanmıyordu, onu evde bekleyen bir sevgilisi vardı. Ve Jongin prova yapmak için geç gelmese bile eve her zaman yorgun geliyor, duş alıyor ve hemen yatağa gidiyordu. Gün boyunca Jongin Kyungsoo'ya birkaç kelime dışında bir şey demiyordu, günaydın ve iyi geceler dâhil.

En azından Kyungsoo'nun Baekhyun'a dediği buydu. Bu konuya aşırı üzülüyor gibiydi ve Baekhyun bunun onun için ne kadar zor olduğunu tahmin edebiliyordu. Baekhyun da dairesinde yalnızdı ama bu farklıydı çünkü Kyungsoo yedi aydır sevgilisiyle yaşıyordu ve Baekhyun'un aksine aşçı yalnız hissetmeye alışkın değildi bu yüzden Jongin'in yokluğunu çok net hissediyor olmalıydı.

"Ben ona bakarım, bana sadece zamanı söyle." Baekhyun nazik bir sesle yanıtladı. Kyungsoo ve Jongin bakamıyorken esmer olan Minho'ya baktığı için Minho Baekhyun'u tanıyordu o yüzden birbirlerini ilk defa görmeyeceklerdi. Çocuk çok utangaç olsa da ve çok konuşmasa da Baekhyun Minho'yu seviyordu.

"Beş gibi?" Kyungsoo önerdi ve Baekhyun başını aşağı yukarı salladı. Sonra Kyungsoo'nun onu göremediğini fark etti ve esmer olan sözlü olarak da onayladı. "Teşekkür ederim, Baekhyun, gerçekten. Şuan ne kadar minnettar hissettiğimi anlata-"

"Aslında anlatabilirsin." Baekhyun lafını böldü. "Bana çikolatalı pasta yapsan çok iyi olur."

"Anlaştık." Dedi Kyungsoo ve Baekhyun sesinden gülümsemesini duyabildi. Jongin ve Kyungsoo sonunda birlikte vakit geçirebileceklerdi ve bu Baekhyun sayesindeydi. Arkadaşlarına yardım edebilmek için onu iyi hissettirmişti.

"Onu gelip almalı mıyım?" diye sordu Baekhyun, yatağa iyice sinerken göz kapakları kapanıyordu. Kyungsoo aradığında gerçekten kötü bir şey olmasından endişelenmişti ama şimdi ciddi bir şey olmadığını bilen Baekhyun sakinleşti ve yatağın sıcaklığının tadını çıkardı.

"Hayır, ben getiririm." Dedi Kyungsoo.

"Tamam."

"Teşekkürler, Baekhyun." Dedi Kyungsoo ve veda etti, aşçı telefonu kapattı. Baekhyun şuan Kyungsoo'nun ne kadar mutlu olduğunu hayal edebiliyordu, akşamı sevgilisiyle geçirme düşüncesine seviniyordur.

Baekhyun'un tekrar uyuyakalması çok uzun sürmedi. Sonuçta sabahın altısıydı ve Baekhyun izin almışken böyle vakitsiz uyanmaya hiç niyeti yoktu.

--

Öğlen iki gibiydi ve Baekhyun yatakta öğle yemeğini yiyor, bir müzik kanalı izliyordu çünkü tüm dikkatini bir filme verebileceğini sanmıyordu. Aslında yarım saat önce kadar uyanmıştı ve olabildiğinde yatağın sıcaklığının tadını çıkarıyordu. Ertesi sabah kalkmak zorunda olmadığında uyumak çok daha iyi hissediyordu ve artık uykulu hissetmeyene kadar uyuyabiliyordu. Baekhyun'un durumda ama bu oldukça farklıydı. Uzun bir süre uyusa da hala biraz yorgun hissediyordu.

Uyandığı için Baekhyun Minho ile bugün ne yapması gerektiğini düşünüyordu. Baekhyun onu televizyonun önünde bıraksa bile küçük çocuk için yeterdi ama Baekhyun bunu yapmak istemiyordu. Baekhyun'un dairesinde başka ne yapabilirlerdi? Minho'yu dışarı çıkarmalı mıydı? Bu iyi bir fikir, Baekhyun kendini övdü, akşam yemeği yemeleri gerekeceğini düşündü ve Baekhyun'un evinde olanlar... gülünçtü.

- Zaten dolu olan – ağzına başka bir kızartma alırken telefonu çaldı ve Baekhyun ağzındakini çabucak yedi, telefonunu aldı ve ekrana baktı. Arayan Chanyeol'dü ve Baekhyun ismini görünce bir yığın duyguyu birden hissetti. Chanyeol onu her aradığında olduğu gibi biraz gergindi ama diğer şeylerin yanında Chanyeol onu aradığı için mutluydu da.

Sırıtan Baekhyun telefonu açtı. "Hey." Dedi, sesi neşeliydi.

"Bugün ne yapıyorsun?" diye sordu Chanyeol, selamına karşılık vermekle uğraşmadı bile. Baekhyun aralarında oluşan bu yakınlığa karşı ne hissetse bilmiyordu ama şikayet etmedi. Bu arkadaşlıklarını daha gerçek yapıyordu, en azından Baekhyun için. "Bir yerlere gidelim."

"Gelemem."Chanyeol'ün teklifini reddetmek Baekhyun'un resmen canını yakmıştı. Chanyeol'ün Baekhyun ile geçirecek zamanı olamayacak kadar çok çalıştığı için üç gündür birbirlerini görmedikleri için olduğunu söyledi kendine.

Aslında Chanyeol tam olarak bunu yapmak istemişti, hızlı bir ara vereceğini ve Baekhyun'un ona eşlik etmesinin onu mutlu edeceğini söylüyordu fakat esmer olan onu reddetmişti. Chanyeol'ün tembellik etmesine izin veremezdi ve sadece hızlı bir ara olmayacağını biliyordu o yüzden ona hayır demekten başka şansı yoktu.

Ve şimdi Chanyeol'ün işi bitse bile ona hayır demek zorundaydı – çünkü Baekhyun ona işi bitince buluşabileceklerini söylemişti.

"Neden?" Chanyeol sızlandı, sesi üzgündü. Bu Baekhyun'u da üzdü.

"Bugün Kyungsoo'nun kuzenine bakacağım." Diye açıkladı Baekhyun, elindeki kızartmayla oynadı. Sonra ekledi: "Üzgünüm, gerçekten."

Hattın diğer ucundan Chanyeol'ün iç çektiğini duyabildi ve kalbi acıyla burkuldu. Minho'ya bakma sözünü geri alamazdı şimdi çünkü Kyungsoo en yakın arkadaşlarından biriydi ve ne Jongin'den ne de Kyungsoo'dan yalnız zaman geçirme şanslarını ellerinden alamazdı ama gerçekten, gerçekten Chanyeol ile takılmak istiyordu.

"Ben - ... uhm, bilmiyorum, ama," Chanyeol hayal kırıklığıyla homurdandı ve Baekhyun diğerinin elini saçında gezdirdiğini hayal edebildi. Chanyeol ne zaman hayal kırıklığına uğrasa ya da kızsa bunu yapıyordu. "Ben de gelebilir miyim?"

Chanyeol'ün sorduğu soru esmer olanı ansızın yakalamıştı, Baekhyun bunu biraz bile beklemiyordu. Chanyeol'ün sorusuyla neden şaşırdığını bile bilmiyordu çünkü Jongdae bir süre önce Chanyeol'ün çocuklarla arasının iyi olduğundan bahsetmişti. Belki sebebi Baekhyun'un beklemediği şeyin Chanyeol'ün onunla takılmayı bu kadar istediği için bir çocuğa da bakmayı kabul etmesiydi? Chanyeol Minho'yu tanımıyordu bile ve beraber takılmak mı istiyordu?

Ama Baekhyun bugün Chanyeol'ün ona eşlik etmesini istemiyor değildi ve bir düşündükten sonra Baekhyun yanıtladı. "İstiyorsan tamam." Sesi normal çıktığında kendini kutladı çünkü sesinin titremesini bekliyordu.

"İstiyorum!" Chanyeol neredeyse anında söyledi ve sonra duyulabilir şekilde boğazını temizledi, bu da Baekhyun'u güldürdü. Chanyeol normalde düşüncelerini düşünmeden dile getirir ve sonra utanırdı ama telefondan duymak gerçekte görmek kadar iyi değildi. Chanyeol'ün gözlerini Baekhyun'dan kaçırışı, boğazını temizlemesi ve sonra sakin bir şekilde aynı şeyi tekrar etmesi ya da çok istekli görünmesin diye cümlesini değiştirmesi – Baekhyun bunları gerçekten seviyordu. "Yani, evet, harika olur."

Baekhyun güldü, bunu bekliyordu. "İstediğin zaman gel."

"Dışarı çıkmalı mıyız? Bir yerde yemek yesek?" Chanyeol bir süre önce düşüncelerini söylediğinde Baekhyun kıkırdadı, Chanyeol'ün ve kendisinin çok kez aynı şeyi düşündüklerini fark ettiğinde kalbi hızlı hızlı atıyordu. Galiba Baekhyun gerçekten eşini bulmuştu, tıpkı Jongin'in bulduğu gibi.

Baekhyun Chanyeol'ün dışarı çıkmak istemesine memnundu ama: "Takipçilerin ne olacak?"

Baekhyun ve Chanyeol dışarı çıktığında paparazziler her yerde beliriyordu fakat Chanyeol'ün Baekhyun ile sevgili olduğuna dair dedikoduların yayılması bir yana internette CEO Park Chanyeol hakkında yazılmış hiçbir şey yoktu. Ama şimdi birisi onların fotoğrafını bir çocukla çekerse işler değişirdi. Baekhyun başlıkları ve makalelerin bunu tartıştığını hayal edebiliyordu. Bunu istemiyordu ve Chanyeol de muhtemelen istemezdi.

"O zaman," Chanyeol duraksadı, demek istediğinden daha çok düşüncesini söylemişti galiba. Baekhyun sabırla bekledi. "Kyungsoo'nun kuzeni ile sen gelmek ister misin?"

"Emin misin?" Baekhyun kabul edebilirdi, gerçekten ama her şey bu kadar kolay değildi. "Ailen ne olacak?"

Chanyeol Baekhyun'a ailesinden bahsetmişti ya da özellikle babasından, başarılı oğlunun Baekhyun ile takılmasından ve ikisinin çıktığına dair dedikodular yaratıldığını görmekten tam olarak hoşlanmıyordu. O an, CEO ona bunu söylediğinde, Baekhyun üzerinde yük hissetmiş ve aslında Chanyeol ile beraber zaman geçirmeyi bırakmak istemişti çünkü en iyisinin bu olacağını düşünmüştü ama Chanyeol'den kaçma planı çok çabuk iptal olmuştu, Chanyeol aklında olanı söylemiş ve onunla bunu konuşmuştu çünkü.

Ama yine de Baekhyun Chanyeol'ün problemlerinden biri olma hissini uzaklaştıramıyordu.

"Ailem Cuma gününe kadar şehir dışında." Dedi Chanyeol.

"Öğrendiklerinde kızmayacakları anlamına gelmi-"

"Baekhyun." Chanyeol ne zaman adını böyle söylese, derin ve kısık ses tonuyla, Baekhyun hemen ağzını kapatıyordu. Chanyeol'ün adını telaffuz edişinde farklı bir şey vardı ve Baekhyun bir nevi ağına takıldığını inkâr edemiyordu. Dostça yani. "Sorun değil. Annem sorun etmez ve babam beni her küçük şey için azarlıyor zaten o yüzden burada olman çok büyük bir skandal olmaz."

"Bir çocukla beraber." Baekhyun diğerine Minho'yu hatırlattı. Ailesi şehir dışında olduğunda Chanyeol'ün evinde oldukça zaman geçirdiği doğruydu – baya bir zaman – ama bu farklıydı. Bu sefer sadece Chanyeol ve Baekhyun yoktu. Bakmaları gereken sekiz yaşında bir çocuk vardı. Baekhyun gelmesi yetmiyormuş gibi bir de çocukla geldiğini öğrense babası ne derdi?

"Senin mi?"

"Ne? Hayır."

"O zaman ailemin çıldırması için bir sebep görmüyorum. İyi bir insan olup arkadaşının kuzeniyle ilgileniyorsun." Chanyeol itiraz etti ve Baekhyun çoktan kararın verildiğini biliyordu. Genelde hep böyleydi – Baekhyun'un neden iyi bir fikir olmadığına dair yeteri itirazı olmazsa Chanyeol'ün planına göre gidiyorlardı. Baekhyun garip bir şekilde önemsemiyordu.

"Gerçekten, Chanyeol." Baekhyun iç çekti, başını arkasındaki duvara yaslarken gözlerini kapattı. Cidden iyi bir fikir miydi? Chanyeol bunun için başının yanmayacağına emin olabilirdi ama Baekhyun değildi.

"Gerçekten, Baekhyun." Chanyeol Baekhyun'u taklit etti, bıkkın sesi bile doğruydu ve Baekhyun kıkırdamasına engel olamadı. Tam bir çocuk, Baekhyun sırıtarak düşündü. "Yemek sipariş ederiz ve masa oyunu da oynarız. Hadi?" Yenilgiyle bir kez daha iç çeken Baekhyun onayladı. "Kalmamı da ister misin?"

"Tabi ki." Çok çabuk yanıtladı ve Baekhyun gülümsemesini durduramıyordu resmen. Chanyeol gerçek olamayacak kadar iyiydi. Sadece Minho'nun Chanyeol'den hoşlanmasını umuyordu, Chanyeol gayet sevilebilir biri olsa bile – havalı ve pislik gibi davranmazsa. Baekhyun ilk tanıştıkları zaman Chanyeol'ün neden tam bir göt gibi davrandığını hala anlamıyordu ve sonraki birkaç sefer de – çünkü Chanyeol'ün kişiliği gerçekten iyiydi. Mükemmel diyemezdi çünkü herkes gibi Chanyeol'ün de kusurları vardı ama Baekhyun o kadar umursamıyordu.

"Seni ne zaman almalıyım?" Yine bu cümle. Ne zaman dışarı çıksalar Chanyeol her defasında aynı soruyu soruyordu ona ve doğrusu bu Baekhyun'un kalbine açıklayamayacağı şeyler yapıyordu.

"Beşten önce burada ol." Baekhyun yanıtladı, bu adam yüzünden hisleri birbirine girmemiş gibi tamamen etkilenmemiş davrandı.

"Tamamdır!"

--

Chanyeol ile konuşması bittikten sonra Kyungsoo'yu belki on dakika sonra aramıştı, düşüncelerini toparlamak ve Kyungsoo Minho'nun gece Chanyeol'ün evinde geçirmesini istemezse iyi sebepler hazırlamak için biraz zamana ihtiyacı olmuştu. Aşçı Chanyeol'den nefret etmediğini ya da sevmiyor olmadığını söylemişti ama ona hala tam olarak güvenmiyordu ve bu Baekhyun'a Kyungsoo'ya bu gecenin planlarını söylerse sorun çıkacağını düşündürtmüştü. Ama Baekhyun'u şaşırtacak bir şekilde Kyungsoo neredeyse anında onaylamış, Minho'nun birden fazla yatak olmayan ve dışarısı kadar soğuk olmayan bir yerde uyumasının daha iyi olacağını söylemişti.

Başta Baekhyun gidip neden Minho'ya Jongin ve Kyungsoo'nun evinde bakamadığını merak etmişti ama biraz daha düşününce, Baekhyun anladı. Jongin ve Kyungsoo muhtemelen bu gece... yakınlaşacaklardı bir nevi ve ne Baekhyun ne de Minho buna tanık olmaktan çok mutlu olmazdı.

Kyungsoo'nun Minho'nun Chanyeol'ün evinde kalması için izniyle telefonu kapattıktan sonra Baekhyun çoktan soğumuş öğle yemeğinin son parçalarını yedi ve çöpe attı, yatağına geri döndü. Bu dairede yatmaktan ve televizyon izlemek dışında yapılacak çok bir şey yoktu o yüzden Baekhyun sonraki saatleri böyle harcadığında hiç de suçlu hissetmemişti, kanalları zaplarken yatağında uzanmış ve birkaç dakikalığına uyuyakalmıştı.

Ama sonra saati fark etti ve beşe sadece bir saat kaldığını fark edince Baekhyun saniyesinde yataktan çıkıp banyoya gitti. Bir saatte hazırlanmakta sorun yoktu ama Chanyeol'e beşten önce burada ol dediği için CEO'nun 16.45 gibi burada olmasını bekliyordu.

Dün saçını yıkamıştı o yüzden kızartma ve burgerden oluşan ucuz fast-food gibi kokmaması için hızlı bir duş alması gerekiyordu. Ama duş almak onun zaafıydı ve tabiki de birkaç dakikadan uzun sürmüştü. İşi bittiğinde dişlerini de fırçaladı, Kyungsoo'nun gelmesine sadece kırk dakika vardı, bu da demekti ki Chanyeol'ün gelmesine yaklaşık yarım saat vardı. Bu, diye düşündü Baekhyun, hazırlanmak için yeter de artar bile.

Baekhyun ne giyeceğini merak etti ama dışarı çıkmayıp tüm zamanı Chanyeol'ün evinde geçirecekleri için esmer olan basit bir eşofman, basit bir tişört ve kazak giyinmeyi düşündü. Sonuçta Chanyeol'de kıyafetlerini eşofman ve gevşek, eski tişörtüyle değiştirecekti. Ve böylece Baekhyun dolabından gri eşofman, beyaz tişört ve siyah kazak çıkardı, banyoya gidip saçıyla uğraşmadan önce giyindi.

Küçük bir sırt çantasına Baekhyun poşete sarılı diş fırçasını, şortunu attı – Park malikanesinin evi Baekhyun'un eriyeceği kadar sıcak olursa diyeydi çünkü Chanyeol böyle seviyordu ve yatmak için XXL tişörtünü koydu.

Tam sırt çantasını kapatırken birisinin kapıya vurduğunu duydu. Komşularından birinin olacağını düşünen Baekhyun yavaş yavaş kapıya gitti. Komşuları kötü değildi aslında – yirmi dört yaşında olup hala bekar olmasına yorum yapmayı seven yaşlı teyzeler dışında – ama yine de onlarla konuşmayı sevmiyordu. Esmer olan kapıda duranın Chanyeol olmasını kesinlikle beklemiyordu ve kapıyı açarken kapı azında Baekhyun'a içten bir şekilde gülümseyen uzun olanı görmek onu şaşırtmıştı.

"Dış kapıdan nasıl gir-"

"Sana da merhaba." Chanyeol sanki ikinci eli çıkmış gibi Baekhyun'un bu kadar şaşırdığını görünce kıkırdadı. "Ve bir kadın girmeme izin verdi."

"Oh, tamam... Pekâlâ, gel." Baekhyun Chanyeol'ü davet ederken gözleri CEO'yu baştan ayağa inceledi. Chanyeol işten geliyor olmalıydı, gösterişli takımı ve ayakkabılarıyla uyan kravatı ve pantolonuna, elindeki kabanına göre. Baekhyun'un dairesi resmen ben fakirim diye bağırıyordu her yanından, Chanyeol buraya ait değil gibi görünüyordu. Ama ait, dedi kafasındaki bir ses, tıpkı Chanyeol'ün doğum günü partisinde de aynısı olduğunu ona hatırlattı – CEO ulaşılmaz görünebilirdi ama yine aynı Chanyeol'dü.

Chanyeol işteki gününden bahsetmeye başladığında daha rahatladı, Baekhyun'a şirketin biraz durulduğunu ve Chanyeol'ün zamanını harcıyor diye endişelenmesine gerek olmadığını söyledi, birkaç gün önce esmer olanın dediği gibi. Uzun olan kabanını askıya astı, ceketini sandalyeye koydu ve Jongdae'yi şikayet edip başka bir çalışanla Avengers'ın son filminin konusu hakkında bitmek bilmeyen tartışmalarından bahsederken buzdolabından bir şişe gazoz çıkarmak için mutfağa gitti. Chanyeol'ün Baekhyun'un dairesinde rahatça dolaşmasıyla paniklemesi gerekirdi ama nedense paniklememişti.

Baekhyun mutfak tezgahına gitti ve sırtını yasladı, sandalyelerden birine oturan, her uzun cümlesinden sonra gazozundan bir yudum alan Chanyeol'e baktı. Chanyeol konuştukça Baekhyun her şeyi dinledi, Jongdae birisiyle aptal bir tartışmanın içindeyken Jongdae'nin etrafında olmayı terör kelimesini kullanarak tanımlamasına güldü. Chanyeol Jongdae'den bir dert gibi bahsetse de Baekhyun arkadaşına nasıl düşkün olduğunu görebiliyordu.

Chanyeol konuşmasını bitirdiğinde Baekhyun'a görüşmediği zamanlarda ne yaptığını sordu ve Baekhyun sadece omzunu silkip iyi olduğunu söyledi sadece çünkü anlatacak çok şey yoktu gerçekten. İlginç hiçbir şey olmamıştı ve evdeyken tüm zaman boyunca neredeyse uyumuştu, Chanyeol'e bunu söyledi. Jongin ve Sehun Luhan ile çalışmaya başladığı için evine gelip ona eşlik edecek kimse yoktu. Jongdae Chanyeol kadar meşguldü o yüzden gelmesine imkan yoktu ve Baekhyun Kyungsoo'yu aramak istemişti ama yapmamaya karar verdi. Kyungsoo ve Baekhyun'un çalışma saatleri aynıydı bu yüzden aşçı vardiyasından sonra eve gelip dairelerinde Jongin'in gelmesini sabırla bekliyordu, dansçının programı oldukça doluydu ve Jongin eve tam olarak ne zaman geleceğini neredeyse hiç söyleyemiyordu. İşte böylece Jongin Baekhyun'un dairesinde olmak yerine sonunda belirdiğinde Kyungsoo evde olmayı tercih edeceğini düşünmüştü Baekhyun. Baekhyun Kyungsoo'nun evine gidebilirdi ama yine de dansçı eve geldiğinde aşçının Jongin ile yalnız olmaktan daha çok hoşlanırdı muhtelemen.

Chanyeol buraya geleli bir saniye olmuş gibiydi ama gerçekten on dakika olmuştu ve ikilinin konuşmasını bir zil sesi kesince Baekhyun şaşırmıştı. Şaşkınlıkla saate bakan Baekhyun çoktan 17.10 olduğunu gördü ve kapıyı çalan muhtemelen Minho ile Kyungsooydu. Müsaade istedi ve kapıya doğru yürüdü, kapının yanındaki duvardaki küçük kutunun düğmesine bastı, bina giriş kapısını açtı. Kim olduğunu sormasına gerek yoktu çünkü zaten başkasını beklemiyordu.

Kapı açıldı ve Chanyeol ceketini ve montunu giyip gitmeye hazırlanırken Kyungsoo ve Minho'nun gelmesini bekledi. Baekhyun ona baktığında Chanyeol'ün biraz gergin olduğunu görebildi, Minho ile tanışmak gerginliğinin sebebi olabilirdi.

"Seni seveceğinden eminim." Dedi Baekhyun, nazik bir gülümsemeyle onu rahatlattı. Chanyeol de ona gülümsedi, ama biraz kasılmıştı.

İkisi de Kyungsoo ve kuzeninin adım seslerini duyabildiğinde Chanyeol mırıldandı. "Telefonumu alacağım." Baekhyun omzunun üzerinden baktı ve Chanyeol'ün odanın köşesine gidip duvardaki prizden Iphone'yla beraber şarj aletini çıkarmasını izledi.

O geri gelemeden önce Kyungsoo çoktan Baekhyun'un önündeydi, Minho'nun küçük elini tutuyordu. Çocuk, Baekhyun'u kibar şekilde eğilerek selamladı ve sözlü olarak da selamlamak üzereyken Chanyeol elinde telefonuyla geldi, her şeyini aldığını söyledi.

"Uhm, merhaba." Chanyeol önce Kyungsoo'yu selamladı, Kyungsoo ona kocaman gözleriyle bakarken yutkundu. Aşçı ona dik dik falan bakmıyordu ama nedense bakışı hala korkutucuydu. Boğazını temizleyen Chanyeol Kyungsoo'nun yanındaki küçük çocuğa döndü, büyük gözleri ve açık ağzıyla ona bakan Minho'ya sırıttı. "Merhaba, ben Chanyeol."

Kendini tanıtmak ya da Chanyeol'e selam vermek yerine Minho Kyungsoo'nun arkasına saklandı, aşçının arkasından sadece gözleri görülüyordu. Baekhyun başta şaşkınlıkla kaşlarını kaldırdı ama sonra Minho'nun tepkisinin sebebini fark etti – Chanyeol uzundu, çok uzun... Ve Minho çok uzun olduğu ve önemli, Minho'nun gangster filmlerinde görebileceği – çünkü Minho onlardayken Kyungsoo erken yattığında Jongin tabi ki çocukla bu filmleri izliyordu - kötü karakterlerden biri gibi giyindiği için Chanyeol'ü aşırı korkutucu bulan bir çocuktu.

Kyungsoo çocuğu biraz dürttüğünde sonunda saklanmayı bırakma cesaretini buldu ve Chanyeol'e de selam verdi, kısık bir seste kendini tanıttı. Baekhyun Chanyeol'e kısaca baktı ve Chanyeol gülümsese de Baekhyun, Minho'nun tepkisi yüzünden Chanyeol'ün üzüldüğünü görebildi.

"Tamam o zaman... yarın öğleden önce onu getirebilir misiniz?" diye sordu Kyungsoo, başını nazikçe patpatlamak için Minho'nun elini bıraktı.

"Evet, tabiki." Baekhyun başını salladı. Kyungsoo bugün Jongin ile geceyi yalnız geçireceği için gerçekten mutlu olmalıydı, gülümsememek için ne kadar çabaladığına bakılırsa. En azından Baekhyun'a böyle görünüyordu, Kyungsoo'nun etrafındaki mutlu aura fark edilmeyecek gibi değildi. "Gitmen gerekmiyor mu? Jongin'i bekletme."

Kyungsoo sonunda gülümsedi, Baekhyun'dan bakışlarını utangaçça çekti ve onu Chanyeol ve Baekhyun'un eline bırakmadan önce Minho'ya birkaç şey söylemek için diz çöktü. Kyungsoo kuzeniyle konuşurken Baekhyun kaşlarını kaldırarak aşçıya bakan Chanyeol'e döndü. Chanyeol Baekhyun'un sorusunu sezmiş olmalıydı ve esmer olan sormadan önce Chanyeol kısık sesle söyledi, Kyungsoo'nun onu duymadığına emin oldu. "İlk randevusuna çıkacak bir genç gibi görünüyor. Bu hiç... ona uymuyor."

"Hayır, öyle değil." Baekhyun da fısıldadı. Kyungsoo yeni insanlara soğuk görünebilirdi ama gerçek şuydu ki Kyungsoo gerçekten sevimli bir gülümsemeyle şapşal biriydi.

"Tamam o zaman." Kyungsoo sırtını düzelttiğinde boğazını temizledi, Minho'yu Baekhyun'a doğru dürttü. Küçük çocuk Kyungsoo'nun gitmeye hazırlandığını sezince hemen Baekhyun'un elini tuttu, Baekhyun'un yanında duran devden kendini korumak için her türlü kalkanı kullanıyordu. "Tekrar teşekkürler, Baekhyun... ve Chanyeol."

"S-sorun değil." Dedi Chanyeol kekeleyerek. Kyungsoo'nun ona hiçbir şekilde minnettarlık göstermesini beklemiyordu, şeytan aşçı tarafından takdir edilmek bir nevi onurdu. Sonuçta Baekhyun'a uygunsuz bir şekilde dokunursa erkekliğini keseceğine dair sözleri hala aklındaydı. Ama Chanyeol'ün Kyungsoo korkusunun tehditleriyle pek bir alakası yoktu, gerçekten. Daha çok Chanyeol Kyungsoo'nun onu Baekhyun'un arkadaşı olarak kabul etmesine garip bir şekilde ihtiyacı vardı çünkü ondan çok da hoşlanmayan Kyungsoo ona güvenmeye başlarsa o zaman Chanyeol sonunda grubun bir parçası olabilirdi.

"Yarın görüşürüz." Kyungsoo giderken elini salladı, merdivende kayboldu. Baekhyun neden asansörü kullanmadığını merak etti fakat Baekhyun Kyungsoo'nun yerinde olsa o da asansörde hareketsiz duramayacak kadar hareketli olurdu.

"Eşyalarımı alayım gidelim." Dedi Baekhyun ve sonra gülümseyerek Minho'ya baktı. "Burada Chanyeol-hyung ile bekle olur mu?"

Çocuk başını aşağı yukarı salladı ve Baekhyun'un elini bıraktı ama bunu yapar yapmaz Chanyeol'den uzaklaşmak için geriye bir adım attı. Baekhyun, CEO'dan biraz korktuğu için onu suçlamadı çünkü Baekhyun da uzun insanlardan biraz korkardı. Ama yıllar boyunca uzun adamlar ideal tipi olmuştu çünkü Baekhyun korunmuş hissetmeyi istemişti ve yanında uzun birinin olmasından daha iyi ne vardı?

"Tamam." Çocuk onayladı ve Baekhyun arkasını döndü ve yatak odasında yerde bir yerde duran sırt çantasını almaya gitti. Elindeki çantasıyla odadan çıkarken ışığı kapattı ve Chanyeol'ün Minho'nun bir metre uzağında durduğunu görünce az daha gülecekti, Kyungsoo'nun kuzeni kadar gergin görünüyordu. Neredeyse 190cm boyunda birinin küçük bir çocuk etrafında garip ve huzursuz görünmesi komikti.

"Hadi gidelim!" Baekhyun Minho'nun elini tekrar tutarken bağırdı, daireden çıktıktan sonra kapıyı kilitledi. Sonra Chanyeol'e döndü, Chanyeol'ün kulağına daha yakın olmak için parmak ucuna bastı ve söyledi. "Minho'dan daha çok şok olmuş görünüyorsun."

Chanyeol gözlerini devirse de Baekhyun'un alaylı yorumundan sonra daha rahatlamış göründü. CEO önüne bakarken ağzının bir tarafının yukarı doğru kıvrıldığını görmekten memnundu, Chanyeol'ü daha da sakinleştirebildiğini bilince kendini daha iyi hissetmişti. Daha da iyileşmesini umuyordu sadece.

--

Arabadayken Minho sessizdi, Baekhyun doğrudan ona sorunca konuşuyordu sadece ve Chanyeol de farklı değildi. Baekhyun, CEO'nun direksiyonu biraz sert tuttuğunu ve Minho ne zaman konuşsa gergin bir şekilde alt dudağını ısırdığını fark etmişti. Chanyeol gerçekten gergin olmalı, diye düşündü Baekhyun. Chanyeol'ün gerginliğini anlamıyor değildi ama Baekhyun'un ilgilendiği ya da Kyungsoo'nun kuzeni olan çocuğun ondan hoşlanmayacak diye endişelendiği için miydi merak da ediyordu. Chanyeol'e bunu sormadı, ikisinin de muhtemel olacağını düşündü.

Baekhyun artık neyden konuşacağını bilmeyince Chanyeol'e iyi olup olmadığını sorduktan sonra radyoyu açtı ve sessizce eşlik etti. Utangaç bir ses ona katılınca şaşırsa da fark ettikten sonra Baekhyun ile şarkı söylemeye başlayan Minho'ya sırıttı, Baekhyun ile beraber şarkı söyleyerek geçen her saniyeyle Minho'nun daha da rahatlamasına memnundu.

"Sekiz yaşındaki biri için oldukça güzel bir sesi var." Şarkı bittiğinde Chanyeol fısıldayarak söyledi ve Baekhyun yolcu koltuğundan ona baktı, şimdiki şarkının ritmiyle parmaklarını uyluklarına vururken başını aşağı yukarı salladı. 

"Kyungsoo'nun ailesindeki neredeyse herkes bir şarkıcı olabilir, Kyungsoo dahil." Dedi Baekhyun ona.

"Gerçekten mi?" Chanyeol kaşlarını kaldırdı ama gözlerini yoldan çekmedi. Cuma akşamıydı ve normalden daha çok trafik vardı o yüzden dikkatli olmalıydı. Yıllardır ehliyeti olan biri olarak kendine güveniyordu ama bu dikkatsiz olabileceği anlamına gelmiyordu, özellikle de arabada Baekhyun ve Minho varken.

"Evet." Baekhyun tekrar başını salladı. "Ama kimse bir şirkete başvurmadı daha. Büyüdüğünde ilk başvuran Minho olacak sanırım." Baekhyun gizlice, Baekhyun'un fark etmediğini sanarak konuşmalarını dinleyen Minho'ya bakmak için boynunu çevirdi. "Değil mi, Minho? Bir şarkıcı olmak istiyorsun değil mi?"

"Evet." Dedi Minho ve başını eğdi, gergin bir şekilde parmağıyla uyluğunda bir şeyler çizdi.

"Çok meşhur olacaksın bence, sesin gerçekten güzel." Dedi Chanyeol, gerginliği yüzünden sesi biraz titredi.

"Teşekkür ederim." Baekhyun Minho'nun biraz gülümsediğini gördü ve Chanyeol'ün iltifatından sonra yanakları pembeleşti. Esmer olan gözlerini Minho'dan çevirdikten sonra koltuğuna sindi, gün bitene kadar Chanyeol'e kesinlikle ısınacağını düşündü. Çünkü kimse Chanyeol'e karşı gelemezdi. Baekhyun da bunu öğrenmişti.

--

Arabadan çıkarlarken Minho etrafına bakarken yüksek sesle wow'ladı. Baekhyun ilk defa Chanyeol'ün yaşadığı yeri görünce verdiği aynı tepkiyi hatırladı, Baekhyun'un tüm binası kadar büyük olan bir ev ve dairesi kadar büyük olan bir odada bayıldıktan sonra uyandığında.

"Akşam ne yemek istersiniz?" diye sordu Chanyeol, Baekhyun uzun olanın arkasından Minho'nun elini tutarak takip etti, küçük çocuk önündeki koca malikaneyi görür görmez hayran kalmıştı. Beş yıldızlı bir otel gibi görünen bir evde kalacağını beklemiyordu muhtemelen.

"Benim için fark etmez." Dedi Baekhyun ve Baekhyun ile göz teması kuramayacak kadar etrafına bakmakla meşgul olan Minho'ya döndü sonra. "Sen ne dersin, Minho?"

Çocuk sonunda başını Baekhyun'a çevirdi, Baekhyun'un onunla konuştuğunu fark ettikten sonra birkaç defa kirpiklerini kırptı. "Huh?" dedi ve Baekhyun güldü. Çocuk mahcup olmuş olmalıydı.

"Akşam ne yemek istersin?" Baekhyun soruyu tekrar etti, Chanyeol anahtarını ararken ana kapının önünde durmadan önce üç merdiven çıktılar.

"Mısır gevreği?" diye önerdi Minho, onay almak için Chanyeol'e döndü. "Çikolatalı olanlardan?"

"üç farklı çeşidi var bende, istediğini seçebilirsin." Chanyeol anahtarı kilide takarken şapşal bir gülümsemeyle Minho'ya gülümsedi, kapıyı açtı. Bu cevapla birlikte Minho ışıldadı ve Chanyeol ile Baekhyun'u takip etti, gösterişli koridora girip dururken tekrar wow'ladı.

"Hizmetçiniz nerede?" Baekhyun Chanyeol'e sordu, ayakkabılarını çıkardı. Minho da aynısını yaptı, küçük ayakkabılarını Baekhyun'unkinin yanına koydu ve Baekhyun onun için ceketini asacağını söylediğinde esmer olana uzattı. Minho ceketini verdiği an Baekhyun onu yakalayamadan önce eve koştu. "Hey, Minho! Öylece-"

"Bırak onu, sorun değil." Chanyeol elini boş ver dercesin salladı, kendi ayakkabılarını çıkardı ve uzun kabanını astı. "Ve annemler ne zaman şehir dışına çıksa Jennie'ye eve gidebileceğini söylüyorum."

"Bir şeyi kırar diye endişelenmiyor musun?" diye sordu Baekhyun, mutfağa kadar Chanyeol'ü takip etti ve Chanyeol'ün ailesinin büyük bir tablosuna bakan Minho'ya bakmak için boynunu çevirdi.

"Hayır." Dedi Chanyeol, bir dolabı açtı ve kâseye koymadan öne üç çikolatalı mısır gevreği çıkardı. "Hangisini istersin?"

"Bunu." Baekhyun Nesquik kutusunu işaret etti ve kendine bir kase çıkardı, kaselerin ve tabakların nerede olduğunu biliyordu. Tıpkı Chanyeol'ün Baekhyun'un dairesinde her şeyin nerede olduğunu bildiği gibi, Baekhyun da aynıydı. Baekhyun Chanyeol'ün evinde bunca zamanı geçirdikten sonra büyük malikânedeki her odayı ve ihtiyacı olduğunda neyi nerede bulacağını biliyordu çünkü bir keresinde Chanyeol'e evi gezdirmesini istemişti. Chanyeol'ün evinin Baeekhyun'un bir tura ihtiyacı olacak kadar büyük olması bir nevi komikti ama Chanyeol ona her şeyi gösterdikçe yine de eğlenmişti.

Kyungsoo'nun kuzenini çağırmadan önce Minho ve Chanyeol için iki kase daha çıkardı. "Minho, gelip istediğin gevreği seç!"

Bir saniye sonra çocuk mutfağa kalktı, kutulara sırasıyla bakarken Chanyeol ve Baekhyun'un arasında durdu, hangisini seçeceğini merak ederken dudaklarını büktü. Minho seçerken Baekhyun buzdolabına baktı ve sütü çıkardı.

"Kurabiyeli olan! En sevdiğim bu." Minho sağdaki kutuyu işaret etti. Chanyeol başını salladı ve üçüncü gevreği de dolaba koydu çünkü üçü de seçmemişti.

"Benim de." Baekhyun iki kaseye kurabiyeli ve birine Nesquik doldururken Chanyeol söyledi.

"Gerçekten mi? Tadı harika." Minho bugün ilk defa Chanyeol'e gülümsedi ve Baekhyun Minho'nun arkadaşlığıyla gözlü görülür şekilde şaşıran Chanyeol'e hızlı bir bakış attı. Baekhyun sütü kaseye koyarken ve üç kaşık çıkarırken gördüğüyle o da gülümsemesine engel olamadı.

"Nesquik daha iyi ama her neyse." Baekhyun itiraz etti ve kasesini bir eline aldı, kaşığı diğer eline. Minho ve Chanyeol ona kaşlarını kaldırırken, ağızları hafif açık kalırken, ifadeleri şok olmuşken gevreğinden bir kaşık yedi. Baekhyun onlara hakaret etmiş gibi görünüyordu.

"Doğru değil." İkisi de aynı anda söyledi ve Baekhyun Nesquik'inden başka bir kaşık alırken kıkırdadı ve yemek masasına oturdu, bacak bacak üstüne attı. Chanyeol ne zaman bunu görse nasıl böyle oturabildiğini soruyor, Baekhyun'un kemiklerinin lastikten falan oluştuğunu söylüyordu çünkü normal kemikleri olan kimse bu kadar küçük bir sandalyeye böyle oturamazdı.

"Evet, evet." Dedi Baekhyun, ikili onunla tartışmaya başlarken görmezden geldi.

Akşam yemeğini böyle geçirdiler, hangi gevreğin neden daha iyi olduğunu tartışarak ve en sonunda kimse fikrini değiştirmese de Baekhyun eğlenmişti. Gözlerinin kenarıyla zaman zaman Minho'ya bakan esmer olan Kyungsoo'nun kuzenin de aynı hissettiğini düşünmüştü, Baekhyun'la tartışırlarken Chanyeol'e nasıl ısındığına bakılırsa.

--

Yemekten sonra bir süre televizyon izlediler. Minho, Chanyeol ve Baekhyun'un arasında oturuyor, Chanyeol'ün boyuna rağmen artık devden korkmuyordu, bu adam fazla büyümüş bir çocuktu sadece. Televizyonda ilgi çekici bir şey olmasa bile birkaç dakika sonra Minho Chanyeol'e oynayabilecekleri bir masa oyunu olup olmadığını sordu. Chanyeol ayağa kalktı, gidip çatı katına bakabileceğini söyledi ve Minho'nun da kalkıp Chanyeol'ün koca elini tutması, onunla geleceğini söylemesi şaşırtmıştı.

Baekhyun bir süre yalnız kaldı ve bu zamanını Kyungsoo'ya bir mesaj göndermek için kullandı, Chanyeol ve Minho'nun iyi anlaştığını ve yeni yemek yediklerini söyledi. Ayrıca masa oyunu oynayacaklarını ve sonra uygun bir zamanda yatacaklarını söyledi böylece Kyungsoo endişelenmezdi ve randevusunun tadını sonuna kadar çıkarabilirdi. Gönderme tuşuna bastı ve sonra telefonunu koltuğa attı, sırtını yasladı ve sakinleşirken gözlerini kapattı.

Chanyeol'ün çocuklarla arası gerçekten iyi olmalıydı, Minho'nun hemen ondan hoşlanmasını sağladığına göre. İlk tanıştıklarında Minho'nun Baekhyun ile konuşması üç saatten fazla sürmüştü ama Chanyeol Minho'nun ona ısınmasını çok çabuk sağlamıştı. Baekhyun'a göre Chanyeol'de ve kişiliğinde insanları ona çeken bir şey vardı, neşeli, uzun ve şaplak adamla arkadaş olmazlarsa kaçıracakları bir şey varmış gibi hissettiriyordu.

"Baekhyun-hyung! Kaybetmeye hazır ol!" Tiz sesli, çocuksu ses gözlerini tekrar açmasını sağladı ve Baekhyun ne kadardır yalnız olduğunu bilmiyordu bile, yumuşak koltukta sadece uzanmış ve sakinleşmişti. Bu koltuk Baekhyun'unkinden çok daha iyiydi. Baekhyun'un yatağından bile iyiydi.

"Ne oynayacağız?" Baekhyun sırtını düzleştirirken sordu, gözlerini ovdu ve bir eliyle çok dağınık görünmesin diye saçını düzeltti.

Baekhyun'un sorusuna gelince, çocuk üzerinde Kızma Birader Yazan bir kutu tutuyordu ve Baekhyun ağır ağır iç çekti. Minho haklıydı, kaybedecekti. Neredeyse her Kızma birader Oynadığında kaybediyordu. Baekhyun masa oyunundan çok kart oyununda iyiydi ve bu oyun onun ölümüydü.

"Çok mutlu görünmüyorsun." Chanyeol görüş alanına girdi, Baekhyun'un üzgün ifadesine kıkırdadı. Baekhyun kaşlarını çatıp dudağını bükerek ona baktı ve Chanyeol kahkaha attı, Minho'yu koltuğa kadar takip etti ve Baekhyun'un karşısındaki daha küçük olan koltuğa oturdu.

Ve böylece, Minho kutuyu açıp oyunu çıkarırken Baekhyun bu akşam onun ölümü olacağını biliyordu.

-

Baekhyun bu oyunun onu öldüreceğini söylerken yanılmamıştı.

Birçok kez oynadılar ama Baekhyun sadece birkaç kez kazanabilmişti. Ve birkaç derken en az milyon kez oyundan tam olarak üç kere kazanmayı kast ediyordu. Chanyeol Baekhyun'un pininden birini ne zaman başlangıç noktasına gönderse gülüyordu. Bu olay Minho'nun gülüşüyle de devam ediyordu ve Baekhyun tüm zaman boyunca suratını asıyor ve öfke krizine giriyor, bir kez daha oynamak için bıktığını söylüyor ve onda da kaybediyordu.

Tanrı ondan nefret mi ediyor bilmiyordu çünkü Baekhyun diğer elde kazanmaya çok, çok yakın olsa bile Minho Kızma birader kartını alıyor ve elbette, Baekhyun'un pinlerinden birini doğrudan evin tam önüne gönderiyordu. Ve bu bir kez değil, binlerce kez oluyordu. Baekhyun Chanyeol ve Minho'nun Baekhyun mümkün oldukça her oyunda kaybetsin diye birlik olduklarına yemin ederdi çünkü ne zaman esmer olan kaybetse ikisi utangaçça sırıtıyor ve bir beşlik çakıyorlardı, ki Baekhyun oldukça üzerine alınıyor ve onlara artık arkadaş olmadığını söylüyordu.

Ama Baekhyun neredeyse her şeyi kaybettiği için üzgün olsa da Baekhyun'un pini ya onun ya da Minho yüzünden her başlangıç noktasına geri gönderildiğinde Chanyeol'ün yüksek sesli, güzel gülüşüyle kutsanmış hissetmesine engel olamıyordu. Baekhyun duyamasın diye Minho'nun kulağına bir şey fısıldadığında Chanyeol'ün hareket eden dudaklarını izlemesine engel olamadı. Gülerken Baekhyun'a arada sıra dokunduğunda kalbinin hızlı hızlı atmasına engel olamadı – uzun bir süre önce beliren bir alışkanlıktı bu. CEO gülüp onu sallarken Baekhyun'un Chanyeol'e alışması gerekmez miydi? Çünkü bu ilk defa olmuyordu. Bu şeylere neden bu kadar güçlü tepki vermeye başlamıştı?

Bir süredir böyleydi, Baekhyun fark etmişti. Chanyeol'ün dokunuşu altında teninin yanması sadece bugün olmuyordu ve CEO ona bir şey fısıldadığında nefesini kulağında hissettiğinde kalbinin hızlı hızlı atması. Ama bugün, nedense farklıydı. Minho ile gizli gizli Baekhyun'un kaybetmesini sağlayıp çocuksu olduğunu ilk defa gördüğü içindi belki, planları gerçekleşirken Kyungsoo'nun kuzenine utangaçça gülümsüyordu.

Minho sıranın ona geldiğini söyleyip onu dürtene kadar çoğu zaman Chanyeol'e baktığını bile unutuyordu Baekhyun. Baekhyun Chanyeol'ün gözlerinden kaçarken bir kart çekip sıçradığında diğer adamın ona şaşkınlıkla baktığını, Baekhyun'un neden daldığını tam olarak anlamadığını biliyordu. Bir keresinde Baekhyun'a iyi hissedip hissetmediğini, uyumaya ihtiyacı olup olmadığını bile sormuştu. Baekhyun dinlenmek istiyorsa Minho'ya bakabileceğini söylüyordu ve Baekhyun hayır dercesine başını iki yana sallıyordu sadece. Tamamen iyi olduğunu diretiyordu ama Chanyeol'ün gözlerinde Baekhyun'a inanmadığını görebiliyordu Baekhyun.

Sekize kadar Kızma birader oynadılar ama Minho esnediğinde hem Chanyeol hem Baekhyun yatağa gitme vaktinin geldiğini biliyordu. Chanyeol Minho'ya bakacağını söylemiş, ikinci kattaki misafir odasından birine onu götürürken elini tuttu, giderken çocuğun sırt çantasını da aldı.

Baekhyun bu sırada kendi çantasını alıp merdivenlerden çıkmadan önce oyunu kutuya koydu, buraya geldiğinde genelde kaldığı misafir odasına gitti. Vardığında her misafir odasında olan dişlerini fırçalamak ve yüzünü yıkamak için banyoya gitmeden önce pijamasını giydi ve kıyafetlerini bir sandalyenin üzerine katladı. Lavabonun üzerinden aynada kendine bakarken Baekhyun gözlerinin altında hiç morluk olmadığını fark etti. Böyle olmadığını görmek garipti çünkü yüzü uzun zamandır böyle...sağlıklı görünmüyordu. Morluklar, soluk ten, kan çanağı ve yorgun gözler yoktu. Sanki farklı biri gibiydi.

Yansımasına biraz gülümseyerek tatmin olmuş şekilde hissederek banyodan çıktı çünkü görünüşle uzun zamandır böyle mutlu değildi. Aynada yansımasına bakmak bile istemezdi genelde ama şimdi oldukça iyi göründüğünü düşünüyordu.

Minho ve Chanyeol'e iyi geceler demek isteyen Baekhyun odasından çıktı ve koridorun sonundaki misafir odasına gitti, evdeki diğer misafir odasının o olduğunu biliyordu. Ama hiçbir ses duymadı ve yürüyüşünü hızlandırdı çünkü bu oldukça endişelendiriciydi. Minho çoktan uyumuş ve Chanyeol de kendi odasına gitmiş olabilir miydi çoktan? Ama odadan gelen bir ışık vardı ve Chanyeol gittikten sonra ışığı kesinlikle kapatırdı, değil mi?

Odanın içine baktığında Baekhyun'un gözleri derin derin uyuyan ve yorganın altına kıvrılan Minho'ya düşdü. Yanında Chanyeol uzanıyordu ama yorganın üzerindeydi, Baekhyun'a göre o da oldukça uykulu görünüyordu. Esmer olan odaya girdi ve yatağa yöneldi, yanındaki küçük çocuğa nazaran Chanyeol'ün bu kadar büyük olmasına kıkırdadı.

Baekhyun bunu öğrendikten sonra hemen Chanyeol'ü uyandırmadı, evet, Chanyeol gerçekten uyuyordu. Uyandırmak yerine ona ve yüzüne uzun uzun baktı, tıpkı daha önceki birçok sefer gibi. Chanyeol ne zaman ilk uyuyan olsa Baekhyun yüzüne bakarak geçiriyordu zamanı, inceliyor ve her detayı aklına kazıyordu. Şimdi de aynıydı ve Baekhyun bunu neden yaptığını merak etti.

Nedenini biliyorsun, kısık bir ses fısıldadı ve Baekhyun bu sefer görmezden gelmedi, doğru olma ihtimalini düşündü. Baekhyun'un bunu neden yaptığına dair bir fikri olabilirdi, evet, ama... Chanyeol'ü böyle düşünmek yanlıştı.

Ama gerçekten yanlış mı? Baekhyun kafasındaki bir düşünce savaşından sonra uzanıp Chanyeol'ün eline nazikçe dokunurken yine de kendine sordu, temasla parmak uçlarının yandığını hissetti. Chanyeol'e her dokunduğunda hissettiği bu his yanlış olamazdı. Yanlış olamazdı çünkü vücuduna yayılan bu sıcak his lanet olsun ki çok iyi hissettiriyordu, daha önce hiç hissetmediği bir şeydi bu. Hayatında bir kez bile.

Baekhyun iç çekerek elini Chanyeol'ün kollarından çekti ve onu hafifçe sallamaya başladı, uyandırmak istedi. Fakat Chanyeol'ün uykusu derindi ve gözlerini açması biraz uzun sürmüştü. Şaşkınlıkla birkaç defa kirpiklerini kırpıştırdı, Baekhyun diyene kadar muhtemelen uyuyakaldığının farkında değildi. Ama o zaman bile, durum netken ikisi de hareketsiz bir şekilde aynı pozisyonda kalakaldılar. Göz teması kurdular ve birbirlerine bakarlarken ikisi de kendi düşüncelerinde kayboldu. Baekhyun'un eli hala Chanyeol'ün omzundaydı. Kimse tek kelime etmedi. O kadar yakın bile değillerdi ama Baekhyun'un kalbi çok hızlı atıyordu ve terliyordu, nefesi boğazında kalmıştı.

Böyle hissetmek doğru mu yanlış mı?

Çok uzun sürmüş gibi gelmişti ama Baekhyun sonunda Chanyeol'ün elini bıraktı, ten temasını bırakırken avuç içi soğumuştu. "Yatağında uyumak istersin diye düşündüm."

"Evet..." Chanyeol gözlerini ovdu ve oturur pozisyona geçti, uykulu bir halde iç çekti. Baekhyun birkaç adım geri attı, Chanyeol dışında her yere baktı, esmer olan konuşup kendini Chanyeol'den çekmeden önce anın ne kadar samimi olduğunu fark etti ve bundan utandı. Bir kez daha yine garip bir durumdalardı. Ya da Baekhyun yeşeren arkadaşlıklarının başındayken böyle diyordu ama artık garip bile olmayan birçok tanıdık durumlara girmişlerdi, bu sadece...yasakmış gibi hissettiriyordu, durdurulması gerekmiş gibi.

Chanyeol yataktan kalktıktan sonra başka bir şey demeden Minho'nun odasından beraber çıktılar ama Baekhyun uzun adama hızlı bir bakış attığı her an Chanyeol'ün ona baktığını yakaladı. Neden ona baktığını sorgulamadı çünkü Baekhyun da suçluydu, gözlerinin kenarıyla Chanyeol'e çaktırmadan bakmaya çalışıyordu.

"Şey, uhm... İyi geceler." Baekhyun misafir odasının önündeyken çekinerek söyledi, sonunda oyun olmadan Chanyeol'ün gözlerine doğrudan bakma cesareti bulmuştu. Chanyeol de uykulu gözleriyle ona baktı ve Baekhyun'a doğru bir adım atarken, vücutları arasında hiç boşluk bırakmazken yarı uykulu gibi gözüküyordu. Chanyeol ne yapıyordu?

Asıl soru şuydu ki Baekhyun neden hareket etmiyordu.

"İyi geceler, Baekhyun." Dedi Chanyeol ve nefesi Baekhyun'un dudakları üzerinden geçti, bir saniyeliğine Baekhyun gözlerini kapattığında ve ağzından zar zor duyulan bir inleme kaçtığında tamamen şaşırmıştı. Neden bu şekilde tepki verdiğini bilmiyordu ama sadece teninin üzerinde Chanyeol'ün nefesinden ya da yakınlıklarından etkilenmemişti, garip bir ses tonuyla adını söyleyen Chanyeol'ün ses tonundan da etkilenmişti.

Ne yapıyorlardı? Baekhyun şuan Chanyeol'ün ne düşündüğünden emin değildi ama Baekhyun'un kalbi şuan sadece hızlı atmasa Baekhyun'un göğüs kafesine doğru deli gibi çarpıyor olsa da geri çekilmedi.

Baekhyun'un kısık inleyişi Chanyeol'ü de şaşırtmış gibiydi ve diğeri birden boğazını temizleyip geri çekildi, neler olabileceğini fark ederken gözlerindeki şaşkın parıltıyla kirpiklerini kırpıştırdı.

"Yarın görüşürüz." Chanyeol hızlıca söyledi ve topukları üzerinde döndü, kendi odasına gidip kapıyı kapattı, koridorda Baekhyun'u yalnız bıraktı. Chanyeol o kadar çabuk gitmişti ki Baekhyun sadece bir rüya görüp görmediğini merak etti. Ama titreyen bacakları bunun Baekhyun'un Park Chanyeol'ün onu şuan öpmesine sikeyim çok, çok yakın izin vermek üzere olduğu bir rüya ya da fantezi olmadığını gösteriyordu. Bir saniye önce Chanyeol'ün onu öpeceğine Baekhyun emin olmalı mıydı?

Saçmalık, Baekhyun tabi ki emin olabilirdi. Chanyeol Baekhyun'a öyle eğilmişken başka ne isteyebilirdi ki. Burunları resmen birbirine değiyordu. Chanyeol'ün onu öpmeyi düşünmemesine imkan yoktu.

Peki Baekhyun'un bununla nasıl sorunu olmazdı? Chanyeol ona bu kadar yakınken Baekhyun nasıl olur da inlerdi? Derinlerde bir yerde nasıl olur da Baekhyun Chanyeol'ün dudaklarını dudaklarında isterdi?

Baekhyun'a ne oluyordu?

Ç/N: Bölümü kontrol etmeye vaktim yok arkadaşlar, sizi de daha bekletmek istemedim, üzgünüm TT Bundan sonra bölümleri çevirdikçe atacağım, haftada bir yetişmiyor :(

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet