Bölüm - 13

No Way! [YOU]

Helikopter yolculuğu boyunca, yükseklik korkun yüzünden verilen sakinleştiricinin etkisiyle sersem gibiydin. Yol boyu, dolu gözlerin uzaklara dalmış, etrafında konuşulanlar uğultudan öteye geçememişti. Son beş ay film şeridi gibi geçiyordu gözlerinin önünden. Peki nerde kopmuştu film? Kalbini böylesi bir ikilemde bırakıp, nefes almanı dahi güçleştirecek hatayı nerde yapmıştın?

"İyi misiniz?" Jongin bilincini kaybetmiş gibi boş bakan gözlerinden süzülen yaşları fark etti.

"S-sanırım..." ilk defa konuşuyordun.

"İlaçların yan etkisi olmalı..." Sehun açıkladı. "Birkaç saat içinde daha iyi hissedeceksiniz."

Bu sırada uzaktan kara parçası görünmeye başlamıştı bile. En fazla bir saatlik yolunuz kalmıştı.

***

Helikopter büyük bir düzlüğe iniş yapmıştı. Kapıların açılmasıyla soğuk kış havasını iliklerine kadar hissetmiş, montuna biraz daha sokulmuştun. Neyse ki bunu düşünüp uygun kıyafetler getirmişlerdi.

"Bu taraftan." Siyah kaşelerini giymiş Kai ve Sehun'u takip ederek, açtıkları kapıdan lüks araca bindin.

"Sizi evinize kadar bırakmamız istendi." Sehun konuştu.

"Kris her şeyi düşünmüş ha?" boş bakışlarla, az önce gökyüzünden düşmeye başlayan kar taneciklerini seyretmeye koyuldun. ''Bunu da mı Kris ayarladı?''

''Anlamadım?'' diyen Sehun'u gözlerini camdan ayırmadan yanıtladın.

''Kar yağıyor... Kris karı çok sever...'' 'Bu yüzden mi en sevdiği günde geri yolladı beni?' kısmını kendine saklamayı tercih ettin.

Sehun ve Jongin bir süre birbirlerine baktılar. Patronları ile arkadaş olmalarına rağmen hakkında bir şey bilmiyorlardı, hele kişisel şeyleri hiç. Tüm o bunalım dönemlerine tanık olmuşlardı, ondan öncesinde bile konuşmayı sevdiği söylenemezdi pek. Bazen arkadaşlıklarının tek taraflı olduğunu düşünseler de, patron-çalışan ilişkisine de riayet ediyorlardı. Bu yüzden durmaları gereken noktayı biliyorlardı.

Ancak ikisinin de düşündüğü ortak şey, patronlarını hiç böyle görmedikleriydi. Acil durum telsizine çağrı gelince nasıl da heyecanlanmışlardı. Ama sesi çok kötü geliyordu, neredeyse bitkin. Yalnız yaşadığı için sıkıldığını düşünmüşlerdi ilk başta, hatta Kris'in özel istek istekleri yüzünden bel altı espri bile yapmışlardı. Ancak Kris ciddiydi, adada ünlü biriyle kaldığını ve en kısa sürede gelip onu almalarını istemişti. Her şeyi ince ayrıntısına kadar düşünmüş ve kusursuz bir iş istediğini tembihlemişti. Ne vardı aralarında? Yoksa Kris... Aşık mı olmuştu yeniden?

***

Evine geldiğinde, güvenlik görevlisi hayalet görmüş gibi bakmıştı sana. Bunun nedenini ancak kapının önünde yığılmış, üzerinde resimlerinin olduğu cenaze çelenklerini gördüğünde anlayabilmiştin. Bu ironi yüzüne acı bir tebessüm olarak yansıdı. Jongin ve Sehun sessizlikle, bir adım geriden takip ediyorlardı seni. Sakinliğin onları da şaşırtmıştı.

''Her şey için teşekkür ederim.'' Dedin gülümsemeye çalışarak. ''Bir sürü zahmete katlandınız.''

''Yok canım, olur mu öyle şey?'' gülümseyerek cevap verdi Jongin. Bir yandan da Sehun'a kaş göz yapıyor ve dürtüyordu dirseğiyle. Sehun ise çatık kaşlarını kaldırıp başını sallayarak 'Katiyen olmaz!' bakışı atıyordu.

''Bir şey mi diyecektiniz?''

''Şey... Sehun'un size bir şey söylemesi gerekiyormuş da...'' beyaz dişleri görünüp, gözleri kaybolana kadar sırıttı Jongin.

''H-hayır demeyeceğim bir şey!'' Sehun ise hararetle aksini iddia ediyordu.

''Peki o zaman, ben söyleyeyim... Sehun sizin fanınız ve bir imza- Hmmmpphh!'' Sehun elleriyle Jongin'in ağzını kapatıp pişmiş kelle gibi sırıtmaya başladı.

''Kendisi için istiyor aslında ehehehe! AYAĞIM! HAYVAN MISIN!'' Sehun ayağını tutarak sıçrarken sen gülme krizine girmiştin. Şimdi iki aptal durup hayran hayran sana bakmaya başlamışlardı.

''Peki peki...Fotoğrafım yada posterim kalmamıştır muhtemelen...'' o sırada gözün çelenklerin üzerindeki fotoğraflarına takılmıştı. ''Sorun olmazsa... Bunlardan biri olabilir mi?'' Korelilerin ölüm konusunda ne kadar hassas olduğunu bilsen de sordun. Cenaze fotoğrafını imzalayan ilk ünlü olarak tarihe geçmeliydin.

''Aslında ş-şey...''Sehun mırıldandı. ''Ben karnıma istiyorum...''

''Ben de göğsüme! Kas yapacağım diye salonlarda geçti ömrüm!'' heyecanla atıldı.

''Peki peki... Kalem var mı?'' ikisi de aynı anda, ceketlerinin cebinden kalem çıkarıp uzattı. Kalemleri alıp onlara baktın. Hala dikiliyorlardı.''Şey... Hazırsanız...''

İkisi de ışık hızıyla paltolarını atıp,kazaklarını kafalarından çıkarmışlardı.

''Se... Hun... Sevgiler...'' Sehun'un sıkı karın kaslarını örten beyaz tenine imza attın.

''Jong... İn... Sevgiler...'' Jongin'in de üzerinde çalıştığı göğüs kasları imzanla süslenmişti. İkisi de hayran hayran vücutlarına bakarken, kalemlerin kapaklarını kapatıp uzattın. Bu sırada evinin kapısı açılmıştı, muhtemelen uzun zamandır bu kata uğramayan gürültünün kaynağını merak etmişlerdi. Annen ve menajer oppan seni görünce donup kaldılar bir an, ikinci an ise annen külçe gibi yere yığılmıştı.

***

''Uyanıyor!'' annenin göz kapaklarının titreştiğini görünce heyecanla kıpırdandın. Annen gözünü açıp seni görüyor ve gördüğü anda yeniden bayılıyordu. Bu beşinci uyanışıydı. ''Anne?''

''Öldüm ve cennetteyim, değil mi?'' annen mırıldandı.

''Hayır anne, yaşıyorsun... Benim gibi... Ben de yaşıyorum, bak buradayım!'' elini kavrayıp öptün defalarca.

''S-sen... Sen nasıl... Bana...'' gözyaşlarını daha fazla tutamayınca menajer oppa devreye girdi.

''Bize öldüğün söylendi... Yaklaşık bir buçuk ay sürdü aramalar. Hayranlarının olduğu komşu ülkeler de destek verdi... Havadan, denizden... Hiçbir şey bulunamadı... Cesedin bile...'' adam o günleri yeniden yaşıyormuş gibi sarsıldı.

''Ben denize düştüm... Fırtına vardı...Gözümü açtığımda bir kumsaldaydım. Orada biri vardı ve beni o kurtardı... Yoksa şimdiye gerçekten ölmüştüm...'' yanındaki koltukta hala yarı çıplak oturan Jongin ve Sehun'a baktın. ''Bunlar da o kişinin adamları. Beni buraya getirdiler.''

Annen yarı açık gözleriyle kanepedeki genç ve yakışıklı çocuklara baktı.

''Ben de seni cennetten getiren melekler olduklarını düşünmüştüm.'' Annen yaşına göre genç ruhlu bir kadındı ve en zor durumlarda bile güldürmeyi başarırdı, tıpkı şu an olduğu gibi. Salon, uzun zamandır süren ölüm sessizliğinden sonra hayat kokan kahkahalarla çınlamıştı.

''Şimdi ne yapacaksın? Yani, yolda moralin bozulmasın diye söylememiştik haberleri. O yüzden adada seni görünce çok şaşırdık...'' Jongin'in cümlesini başıyla onayladı Sehun.

''Yeniden hayatta olduğumu duyuracağım.''

Menajerinin gözleri şaşkınlıktan yuvalarından fırlayacaktı.

''Kariyerinin ve tabi kariyerimin en heyecanlı olayı olacak!''

''Basın toplantısı ayarlansın. Tüm kanallardan, gazetelerden hatta magazin dergilerinden muhabirler çağrılsın. Japon ve Çin basınıyla da temas kurun.''

''Çok sükseli bir dönüş olacak!'' menajerin şimdiden rehberini karıştırmaya başlamıştı.

''Geri dönüş değil, çünkü bu ekranlarda son görünüşüm olacak...''

*** BÖLÜM SONU *** 

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
icequeenhera
#1
BEN GELDİİMM
Krisinfantazisi #2
Canım hikayem. Sonunda kavuştuk:)
DaisyW
#3
Ya unnie bu e mail ayarlamaya yapamadım bir türlü :'(
MKenKawaii
#4
No Way!’imi burada da buldum yalnız bırakmam