Kira.

NICE (TÜRKÇE)

"Doktor Park bunu neden yapmak istesin?" Youngjae, Jaebum'un çekmecesinden çıkan dosyalara bakıp birbirleri arasında bir bağlantı bulmaya çalışıyordu. "Kurbanları neye göre seçtiğini anlamıyorum."

Mark parmaklarıyla sayarken boştaki elini beline yerleştirdi. "Hastası değiller, çevresindeki insanlar da değiller..."

"Bu insanlar hakkındaki bilgiye ulaştığı bir kaynak olmalı." dedi Jaebum Mark'ı bölerek. "Onların yaptıkları hataları biliyor ve bir anlamda yaşamlarından intikam alarak ölüm şekillerini belirliyor. Dosyaların ortak noktası bu. Ayrıca Kim Yugyeom'un kamyon şöförü mevzusunun da..." Aylardır biriktirdiği dosyaların her ayrıntısını ezbere biliyordu. "Elimizde bir Kira* olduğunu düşünüyorum, öyleyse ben de L** olmaya hazırım."

[*Kira: Death Note mangasında Ölüm Defteri'ne sahip olup suçluları öldürerek adaleti sağladığını düşünen, halkın bir kesimi tarafından tanrılaştırılan karakter.]

[**L: Kira'nın karşısında onun kim olduğunu zaten bildiği halde her şeyini onun kimliğini açığa kavuşturmak için ortaya koyan dedektif.]

Mark dalgın bakışlarla asphodeli mırıldandı. "Pişmanlığım seni mezarına dek takip edecek." Artık Doktor'un bu çiçeğin anlamını bildiğine emindi.

"Suçluları öldürüyorsa..." Bambam taburede arkasını dönüp yere ardından Jaebum'a baktı ve devam etti. "...neden Kira gibi çok ağır suç işlemiş insanları da bulup öldürmüyor? Kurbanları neye göre seçiyor Komiser Im?"

Jaebum soruya cevap düşünürken sandalyeye oturdu ve masanın üzerinde hala sıcak olduğundan emin olduğu makine kahvesini yudumladı. O bunu yaparken Mark kendi başına vurup iç çekti. "Benim kahvemdi, yine."

Jaebum onun bu isyanını umursamadan ve yüzündeki ciddi ifadeyi bozmadan teker teker odadakilere baktı. "Belki de sadece bilgilerine ulaşabildiği suçluları öldürüyordur."

Bambam aniden aklında beliren şeyle bilgisayarına dönüp klavyeye seri bir şekilde dokunmaya başladı. "Belki de ona birileri iş veriyordur." Bir gün önce ulaştığı belgeler ekranda açıldığında güldü. "Doktor Park'ın çoğunlukla muayenehanesinde gece misafirleri ağırladığına dair veriler buldum."

Jaebum ve Mark aynı anda ekrana eğildiğinde Mark konuştu. "Gidenlerin kimliklerini tespit edebiliyor musun?"

BamBam biraz umutsuzca kaşlarını çatıp başını yana yatırdı. "Emin değilim, ama bakabilirim. Bir şeyler bulursam haber veririm."
 

-----
 

"Jinyoung?"

Jieun duyduğu sesler üzerine gözlerini araladı ve karanlıktaki bedenin sevgilisi olduğundan emin olmak için onu süzdü.

"Benim, sevgilim." dedi Jinyoung yatağa oturup sevgilisinin dağılmış saçlarını kulağının arkasına iterken. Saat tam olarak 03:30'du ve bu trajedik bir şekilde ürkütücüydü. Aslında uçağın iniş saati geç değildi ancak Jieun'a gelmeden önce Yugyeom'la muayenehanede işi konuşmuşlardı. "Seni korkuttum mu?"

Jieun başını iki yana sallarken Jinyoung'un avuçları onun yanaklarını kavramıştı. "Sen olduğunu anladım." Gözlerini hala tam açamamış bir halde komidindeki telefonuna uzandı ve saate bakmak için ana ekran tuşuna bastı. "İnanamıyorum..." dedi Jinyoung'un ellerinden kurtulup başını onun göğüsüne yaslarken. "...uyuyalı daha yarım saat bile olmamış ki."

Jinyoung minik bir tebessümle kolunu onun bedenine sardı ve gözlerini kapatıp kucağına bir yatakmış gibi yerleşen sevgilisine baktı. "Üzerimi değiştireyim öyle uyu. Olur mu?"

Onun kalbini yumuşatan bu hallerine aşıktı.

-----

Jaebum üfleyerek alnına düşen saçlarını havalandırmaya çalışırken odaya yeni giren Mark hemen ortağının sıkıldığını anlamıştı.

"Neyin var Jaebummie?" Jaebum'un dibinde duran kendi kahve bardağını fark ettiğinde hızlı bir hareketle onu eline alıp içerken onun yanına oturmuştu.

"'Doktor Park takibi' için izin çıktığı halde 30 tane iş veriyorlar." Jaebum saçlarını dağıtıp önündeki dosyayı açtı. "Bam'den haber var mı?"

"Ben de onun için geldim." dedi Mark dikleşerek. "Im Eunbyul, Doktor Park'ın muayenehanesinin son gece misafiriymiş."

Jaebum duyduğu isimle birlikte başını dosyadan kaldırıp ortağına baktı. Doktor Park, ifadesinde onunla ilk ve son kez bir kör randevuda buluştuğunu söylemişti ve restoran kayıtları da bunu onaylıyordu. "Demek kurbanlar gece misafirleriyle bağlantılı." İç çekerek masasına daha çok yanaştı ve son zamanlarda daha çok ağrıyan belini düzeltti. "İşin yoksa Bam'e git ve onunla birlikte yaşayan bir gece misafiri bulmaya çalışın." Dosyayı kaldırıp yüzünde acınası bir gülümsemeyle Mark'a salladı. "Bunları bitirip gelir ve size katılırım."

Mark ortağını neşelendirmeye çalışarak başını dosyaya soktu. "Bu neymiş peki?"

Jaebum iç çekti. "Hastanede durup dururken ölü bulunan bir hasta. Aslında avlanırken yanlışlıkla bacağından vurulmuş yani tehlikeli bir durumu yokmuş. Tüm doktor ve hasta bakıcılar baş şüphelimiz." Ardından yarı gerçekçi bir kahkaha atıp devam etti. "Doktorlardan kurtulamıyorum anlayacağın."

Dosya dikkatini çekerken Mark, biraz kenarda duran sandalyesini gözlerini dosyadan ayırmadan Jaebum'un yanına çekti ve oturdu. "Ölüm sebebi ne?"

"Havyanları avlarken kullanılan bir tür uyuşturucunun yüksek dozu." Jaebum açıklarken gözlerini kıstı ve tekrarladı. "Hayvanların avlanmasında kullanılan bir uyuşturucu."

Mark ve Jaebum, akıllarını aynı şey kurcalarken bir süre göz göze baktılar.

"Doktor Park." dedi Mark gözlerini kırpıştırıp. "Doktor Park'ın anlaşmalı olarak çalıştığı hastane mi?" Heyecanla ayağa kalkarken dizini yanlışlıkla masanın ayağına vurmuştu.

Jaebum başını iki yana salladı. "Sakin ol Mark. O hastane değil ancak katilimiz Doktor Park olabilir."

"Yada Kim Yugyeom." diye ekledi Mark. Hala o çocukta tuhaf şeyler seziyordu.

Jaebum üzerine yüklenen enerjiyle dosyanın ayrıntılarını daha dikkatli kurcalamaya başladığında Mark hala ayaktaydı.

"Komiser Im, Komiser Tuan; yeşil çay ister misiniz?" İçeri elinde iki geniş fincanla girip onlara gülümseyen Youngjae'ye dönen ikili aynı anda donup kalmıştı.

"Yeşil çay mı?" Jaebum elindeki dosyayı bırakırken ayağa kalktı. Daha önce aklına dahi gelmeyen ihtimalleri aniden fark ettiğine şaşırıyordu.

"Oh, yeşil çay." Youngjae kapıda dikilirken onların bakışlarına anlam vermeye çalışarak onu onayladı.

"S-keyim, Mark." Jaebum ani bir hareketle önündeki kağıtları yere itip küçük ofis penceresine yaslandı. "Gerizekalıyız!"

Youngjae Jaebum'un bu ani çıkışı üzerine kapıyı kapatıp fincanları masaya bıraktı ve Mark'a döndü. "Neler oluyor?"

"Doktor Park, suçluları öldürüyorsa..." Mark söze girdi ve cümlesini tamamlamadan bakışlarını yerde gezdirmeye başladı. "Kim Yugyeom'un o gün bizim için getirdiği yeşil çay zaten hiç hoşuma gitmemişti."

"Doktor Park'ın da hoşuna gitmedi." dedi Jaebum hala dışarıyı izlerken. Arkası dönüktü ve pencere denizliğine yaslanmıştı. "Çünkü bizim işlediğimiz herhangi bir hata yada yaptığımız bir yanlış yok."

Mark kendisine bakmayan ortağına döndü. "Kim Yugyeom, bildiğimiz gibi manevi ağabeyi Park Jinyoung için çalışıyor ancak Park Jinyoung'un kendi prensipleri var."

Jaebum ellerini belinde birleştirmişken arkasına dönüp ortağına baktığında Youngjae sadece onları izliyordu. "Aynı gün Kim Yugyeom'un darp edildiğini hatırlıyorsun değil mi?"

"Sence de Doktor Park mıydı?"

Jaebum sadece başıyla onaylayarak dakikalar önce masaya bıraktığı dosyaya uzandı. "Çekmeceye ekleyelim."

 

-----

 

Jinyoung, Yugyeom'u peşinde kuyruk gibi sürüklerken Taipei hava alınından içeri giriyordu. Güney Kore'de bulunduğu 5 gün içinde işini yapmıştı ve Bay Lin'in yenisini aldığını umuyordu ancak bunun bu kadar hızlı pek mümkün olmadığını da biliyordu.

Dış hatlar kısmından dışarı çıkıp iki adım atmıştı ki kendisine gülümseyen sarışınla göz göze geldi ve Yugyeom'a fısıldadı. "Tesadüfe bak."

"Doktor Park!" Jackson el sallayıp ona koştu ve kolunu hızlıca onun omzuna atıp Doktor'a kalabalığı gösterdi. "Singapur'daki konserde hayranlarıma sizden bahsetmiştim, Tayvan'dakilerle tanışmak ister misiniz?" Bu sırada gülümseyerek ve V işareti yaparak hayranlara poz veriyordu. "Hey millet! Bu benim hayatımı kurtaran doktor Park Jinyoung!" Jinyoung'un nefes almasına dahi izin vermemişti. Yugyeom gülmemek için kendisini zor tutuyordu.

Jinyoung kameralara zorla gülümserken bu konserin Hong Kong'da da karşısına çıkmaması için dua etmeye başlamıştı. Yugyeom ise dikkatini çekmek için çaba gösterenlere başıyla sade bir selam veriyordu.

Bay Lin'in gelip ikisini Wang Jackson'ın elinden kurtarana kadar Jinyoung boğulacak gibi hissetmişti. Hava alanında dolanan bir güvenlik görevlisinin tanıdık yüzü Bay Lin tarafından sırtından itilen Jinyoung'un dikkatini son anda çekmişti.

Mark, Park Jinyoung, Kim Yugyeom ve Lin Jiejun'un hava alanından çıkışını izlerken kulaklığını düzeltti. "Doktor Park ve şu popçu Wang Jackson oldukça yakın görünüyordu."

"Doktor Park onun hayatını kurtarmış." dedi Bambam vakit kaybetmeden. "Wang Jackson bir konser turnesinde ve Doktor Park'ın paneliyle güzel bir şekilde çakışıyor. Vay canına! Ayarlanmış gibi."

"Sağol Bam." Onu kısaca yanıtladı ve zaman kaybetmeden üzerindeki üniformayı çıkarmak için kabine girdi. "Takip ederken rapor vereceğim bağlantıyı kesmeyin."

Üniformayı hava alanı güvenlik şefine teslim ederken yere kadar eğilerek teşekkür ettikten sonra onunla tokalaştı ve güneş gözlüğünü de takarak dışarı çıktı. Hava yeni kararıyordu. Gözlük anlamsızdı ancak Park Jinyoung yada Kim Yugyeom onu tanıyabilirdi. Hangi otelde kalacaklarını Bambam sayesinde biliyordu.

Bir taksiye binip oraya gittiğinde otelin karşısında herhangi bir otobüs durağına oturdu ve kulaklıklarını takıp şapkasını da gerçirdikten sonra ellerini ceplerine yerleştirdi. Park Jinyoung ve Kim Yugyeom'un programında panel saatine kadar otelde dinlenecekleri belirtiliyordu ancak bu arada başka bir şey yapıp yapmadıklarını merak ediyorlardı. Mark, bunu çözmek için buradaydı.

Serin havaya rağmen üzerinde ince uzun bir hırkayla otel kapısından çıkıp yaya bir şekilde yola çıkan Park Jinyoung'u gözüne kestirdiğinde Mark ayaklandı ve biçimini bozmadan seri adımlarla onu takip etmeye başladı. Doktor Park yolları her gün geçiyormuşçasına tanıyor gibi hareket ederken Mark'ın tek yaptığı onu takip etmekti. Kapşonuna daha çok gömülerek Doktor Park'ın saptığı karanlık sokağa girdiğinde Mark ani bir hamleyle duvara yapıştırıldı.

"Kimsin sen?" Kalın sesin sahibi de bir kapşon takıyordu ve yüzünü siyah bir maskeyle kapatmıştı. "Doktor Park'ı neden takip ediyorsun?"

Bu sırada ikisinin de farketmediği ince beden sokağın girişinden hızla uzaklaşırken Doktor Park da sokağın sonunda gözden kaybolmuştu bile.

Mark boğazını sıkan adamın bileğine sarıldı ve öksürüp boştaki eliyle cebindeki polis kimliğini çıkardı. Bunun üzerine siyah maskeli onun yakasını bırakıp bir adım geri çekilmişti.

"Mark Tuan." Mark tekrar öksürüp devam etti. "Peki sen kimsin?"

Siyah maskeli kapşonunu çıkarıp sarı saçlarını geriye taradı. "Senin yüzünden onu kaçırdım! Onu neden takip ediyorsun ki!?" Duvara bir tekme savurmuştu.

"Sen kimsin dedim." Mark kaşlarını çatmış ve ciddileşmişti.

"Hong Kong istihbarat biriminden Wang Kayee." Jackson bir süre Doktor Park'ın birkaç dakika önce gözden kaybolduğu yola baktıktan sonra Mark'a döndü. "Senin yüzünden onu kaçırdım. Kore polisi neden işe burnunu sokuyor?"

Mark nefesini tutup dişlerini sıktı ve başını elleri arasına aldı. "Az kalsın nereye gittiğini öğreniyordum." Yaşadığı bu tuhaf olaya mı yoksa Güney Kore'de çıkış yapıp dünyayı inleten bir idolın aslında bir istihbarat biriminden olduğuna mı şaşırmalıydı?

"Doktor Park'ı yıllardır izliyorum." Jackson yumruğunu duvara geçirdi. "Burnunuzu karıştırmasanız iyi edersiniz."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet