Denize düşen yılana sarılır.

NICE (TÜRKÇE)

"Doktor Park, uzun zaman oldu gibi değil mi? O kadar tesadüften sonra..." Jackson sırıtarak bacak bacak üzerine attı. Doktor Park'ın muayenehanesindeki odasında masasının önünde oturuyordu.

Jinyoung dişlerini ve yumruklarını sıkarak sözde kendi tarafında olan adama baktı. Ona güvenmeli miydi? Bir kez güvenmişti ve o sözünde durmuştu ancak şimdi ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

"Öyle oldu, Kayee. Kontrole mi geldin?"

Jackson derin bir nefes alıp dikleşti ve ellerini kendi dizlerine yerleştirdi. Bu biraz da olsa ciddi görünmesine yardımcı olmuştu. "Doktor Park, evet kontrole geldim ancak olayı kontrol edeceğim. Lütfen bana da anlat."

Jinyoung derin bir nefes alarak dikleşti. "Ne biliyorsan öyle, sana yalan söylemeyi seven biri gibi mi görünüyorum?" Üzerindeki yoğun stresi atmaya çalışsa da başaramamıştı. Jieun masumdu, Jieun bunu haketmiyordu.

"Talihsizlik olmuş." dedi Jackson çenesini sıvazlarken. Bir yandan da bacak bacak üzerine atmış odadaki çiçek resimlerini ve fotoğraflarını inceliyordu. "Çiçeğin güzelmiş bu arada..."

Jinyoung bir saniyeliğine arkasında bulunan tabloya göz attı. "Pişmanlığım seni mezarına kadar takip edecek." Tekrar konuşmadan önce gözlerini masasının üzerinde gezdirdi. "Adalet için bile olsa pişman olacağım çünkü ben Tanrı değilim. Onlara ömür boyu iyi birine dönüşmeleri için şans veremem, benim işim de bu."

Jackson ellerini iki kez çırptı. "İşte senin bu düşüncene hayran olduğum için senin yanındayım Doktor. Ama bana hala güvenmiyorsun." Omuz silktikten sonra Yugyeom'un birkaç dakika önce onun için getirdiği yeşil çayı yudumlamıştı. "Bak, ben sana güveniyorum." dedi fincan hala dudaklarındayken.

Jinyoung onu izlerken sessiz kalmıştı. Jackson ağzındaki baklayı yutacak gibi olduğu için hemen çıkarmasını istiyordu. Sadece bekledi.

Parmaklarını kütletirken Jackson nihayet ayağa kalkıp geri geri giderek konuşmaya başladı. "Jieun'ı gençken de tanıyordum. İkimiz birlikte eğitim alırdık." Masanın karşısındaki sedyeye zıplayarak oturdu ve ayaklarını sallandırmaya başladı. "Onun bilerek yapmadığını biliyorum, herkes biliyor. Sadece Im Jaebum uzaması için zorluyor. Endişelenme, yakında çıkacak."

Jackson eski anıları hatırlarken gülümsedi. Jieun şimdi onu sahnede gördüğünde ne hissediyordu? Dışarıdan bakıldığında Park Jinyoung'la gerçekten mutlu görünüyordu.

"Neden karşıma şimdi çıktığını biliyorum." Jinyoung da arkasına yaslandığında ikisi gergin bir ortamda rahat bir şekilde birbirlerine bakarak aralarındaki mesafe ile karşılıklı oturan iki adama dönüşmüştü. "Denize düşmüş gibiyim. Hatta boğulmak üzereyim. Bu yüzden bir yılana sarılmam gerekiyor."

Jackson alayla gülerken dişlerinin arasından söylendi. "Hangimiz yılanız acaba?"

"Benden ne yapmamı istiyorsun Kayee?" diye sordu Jinyoung nefesini tutarak. Karşısındaki adamın kurduğu son cümleden anlamıştı bir şey istediğini. "Neden benim yanımdasın?"

Jackson yüzünü ciddileştirirken nefesini tuttu. "Doktor Park, Park Jinyoung'un aldığı işlere tanık olursan edindiğim bilgiyi yani senin onun varisi olduğunu ve işini devam ettirdiğini kimseyle paylaşmam." Doktor Park'ın sisteminin bir hayranı olsa da çözmesi gereken işler de vardı ve bunun yanı sıra Park Jinyoung denen o bunak kiralık katilden nefret ediyordu.

"Bunu Üstad'a neden yapayım Kayee? Beni enselemeyeceğinden zaten eminim, boşuna tehdit ediyorsun." Jinyoung dikleşirken yüzüne de muzip bir gülümseme yerleştirmişti. Wang Jackson onun için bir engel sayılmazdı, önündeki tek engel Im Jaebum ve ekibiydi.

"Hyung, önemli bir şey oldu."

Yugyeom kapıyı çalmadan içeri daldığında elinde bir telefon tutuyordu. Gözlerinde anlaşılmaz bir endişe vardı ve bu Jinyoung'un meraklanmasına sebep olmuştu. Yugyeom'un kolay kolay ciddiyetini bozan biri olmadığını biliyordu elbet.

Jackson ayaklarını sallandırırken minik bir kahkaha attı ve konuşmak üzere olan Yugyeom'u elini ona doğru uzatarak durdurdu. "Hah, ben de tam o konuya girecektim Asistan Kim."

Sedyeden aşağı zıplayıp Doktor Park'ın masasının önüne ilerleyerek masaya yaslandı. "Bugün tam da ben muayenehaneye girerken Hong Kong'da Lin Junjie 4 çeşit suçlamayla tutuklandı. Üstelik bunlardan biri JYP şirketinin eski CEO'su Park Jinyoung davasıyla ilgili." Yugyeom ve Jinyoung'un kaşları aynı anda çatılırken Jackson yüzüne o ciddi maskesini takmıştı. "Senin tehditin ben değilim, senin tehditin Im Jaebum'un ekibi ve ben seni korumak için onların arasına girdim."

Jinyoung'un masasına vurup yavaş adımlarla hala Yugyeom'un içeri giremediği kapıya yönelmişti. "Bundan sonra sözümü dinleyip akıllı adımlar atsan iyi olur, Doktor."
 

-----
 

Ofisin kapısı çalınmadan açıldığında Mark ve Jaebum aynı ada kapıya dönmüştü. İkisi de gelen kişinin Wang Jackson olacağını tahmin edecek kadar duruma alışmıştı.

"Gir dediğimi hatırlamıyorum." dedi Mark soğuk bir ses tonuyla. Göz teması kurmadan yeşil kupasındaki kahvesini yudumlamıştı sadece.

Jackson yüzünde alışılmadık bir ciddiyetiyle Jaebum'un masasının önündeki sandalyeye oturdu ve ayaklarını sehpaya koyarak tırnaklarını incelemeye başladı. "Daha yeni bir konser turu bitirdim, 3 ay önce de yeni albümümü çıkarmıştım; bir sonrakinin en fazla 6 ay arayla çıkacağını var sayarsak sizinle en az 2 ay birlikte çalışabilirim."

Kesintisiz bir şekilde konuşmaya başladığında Jaebum düz bir ifadeyle onu dinlemişti. "Kayee, süre değil bize edeceğin yardımın türü önemli."

"Tamam Komiser Im." Jackson ayaklarını indirip dikleşti. Doktor Park'ın yanındaki duruşunu geri çekmek gibi bir niyeti yoktu. "Ama önce Lee Jieun'dan vazgeç. Komik görünüyor. Fidye olarak adamın sevgilisini kullanıyor gibi... Kararın uzamasına sebep olmaktan vazgeç."

Mark nihayet ona bakarken iç çekti. "Bizim bundan çıkarımız ne olacak?" Bu herife de uyuz oluyordu. Tayvan'dan beri hem de.

"Hayır, anlamıyorsunuz." Jackson iki elini havaya sallayıp heyecanla devam etti. "Adamın kız arkadaşı yerine öldürülen tanıkla ilgilenmeliyiz. Düşüns-"

"Bir dakika." dedi Jaebum ayağa kalkarken. "Sen tanığın öldüğünü nasıl biliyorsun?" Ona daha hiçbir şey anlatmadığından emindi.

Jackson bir tch sesi çıkarırken beyni onlara açık verdiği sinyalleri verse de istifini bozmamaya gayret gösteriyordu. "Komiser Im, unutuyorsun; İstihbarat birimindeyim, çok şey biliyorum."

Tanığın sahte raporunu ve ölüm emrini veren kendisiydi. Raporun sahte olduğunun farkedilmesini engellemek için onu öldürmek zorundaydı.

Mark saçlarını geriye atarken içindeki kahkahayı bastırmakta zorlanıyordu. Henüz delirmemişti. "Yani diyorsun ki kiralık katilin sevgilisine güvenelim öyle mi?"

Jackson yumruklarını ve dişlerini sıkarak ayağa kalktı. "Onu ne kadar tanıyorsun!?" Bağırdığını iki ortağın ona şaşkınlıkla bakmasıyla farketmişti. Açıklama yapmaktan kaçınmak için hızla odayı terketti ve kapıyı arkasından hızla çekti. Jieun bilerek yapmış olamazdı. Öyle biri değildi.

 

-9 yıl önce-

"Jacks!"

Jackson uzayan 's' sesini duyduğu an gülümseyerek arkasını döndü. "Jijie! Geç kaldın! Hatta kaçırdın. Hem de tüm pratiği."

Jieun pratik odasının kapısını kapatıp aynaya yaslanarak yere çömeldi ve bağdaş kurarken çantasından eskiz defterini çıkardı. "Kim demiş? 5 dakika bir şeyler karaladım sadece." Jackson'a dudaklarını büzmüş ve kaşlarını kaldırmış bir şekilde bakıyordu. Bacaklarını öne uzatıp spor ayakkabı giydiği ayaklarını sallamaya başladı ve defterin sayfalarını çevirdi. "Hem sen neden hala buradasın?"

Jackson merakla sayfaları izlerken çaktırmadan bakışlarını Jieun'a kaçırıp yeniden hızlıca deftere döndürüyordu. "Baban bunları yaptığını biliyor mu?"

Jieun iç çekerken başını iki yana salladı. "Ona daha söylemedim. Ya~ Jacks biraz şurada dursana~" Aniden değişen ruh haliyle Jackson'a karşıdaki aynanın önünü gösteriyordu. "Seni çizmeye çalışacağım."

Jackson gözleri genişlerken Jieun'ın ona gösterdiği yeri ardından kendini göstermiş ve hemen sonrasında gülümseyerek oturduğu yerde kayarak genç kızın istediği yere geçmişti. "Ya Jijie! Yapabilir misin ki?"

Onunla uğraşmaya çalışsa da karşısındaki kız büyük bir ciddiyetle defterini karalamaya başlamıştı bile. Jackson gülümsemesini söndürmeden başını yana yatırarak onu izlemeye koyuldu.

 

-Günümüz-

Jackson karakoldan çıkmadan önce maskesini ve şapkasını takarak ellerini ceplerine yerleştirdi ve yürümeye başladı. Genç ve toyken o masum kızı sevmişti ancak babasını gizlice izlerken sevgisini ona veremezdi. Doktor Park'ın şimdi onu çok sevdiğini de biliyordu, bu yüzden bu konuda canını sıkan tek durum Jieun'ın içeride olmasıydı.

Aniden yolun ortasında durup arkasını döndü ve koşarak karakola döndü. Doktor Park'ın peşini bırakmaları için onlara Park Jinyoung hakkında bildiklerini anlatmalıydı.

 

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet