Dip köşe temizlik.

NICE (TÜRKÇE)

Yugyeom çay fincanlarını toplarken tepkisizce duran Jinyoung'a bakıyordu. Wang Jackson gittiğinden beri kıpırdamamış, asistanının yüzüne dahi bakmamıştı.

"Hyung, Bay Lin konusunda bir şey yapacak mıyız?"

Jinyoung başını iki yana salladı. "Önceliğim Jieun. Onu korumak zorundayım." Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı. Köşeye sıkışmış gibiydi.

"Im Jaebum'un bir açık bulduğundan emin olmalıyım ki peşimi bırakmasın."

-----

"Yani diyorsun ki aslında katil Doktor Park değil." Jaebum duyduklarına şaşırmış olsa da Wang Jackson işin içine karıştığından beri ondan bu tarzda bir itiraf bekliyordu.

"Doğru." dedi Jackson derin bir nefes alarak. "Asıl katil aklını yitirdi ve şimdi Hong Kong'da."

BamBam taburesinde dönerken bilgisayar ekranını onların görebileceği bir şekilde durmuştu. "Peki JYP eğlence şirketinin bu sabah bulaştığı suçun bununla ilgisi var mı?" Lin Junjie'nin sabah tutuklanmış olmasından bahsediyordu.

Jackson tekrar başını salladı. Başında dikilen üç adama bakıyordu. "Eski CEO, Park Jinyoung, asıl katil o."

Youngjae şaşkınlıkla ağzını kapatırken konuştu. "Yah! Kim bilebilirdi?"

Mark hala anlamaya çalışırken öne bir adım attı. "Doktor Park'ın bağlantısı ne peki? Onun muayenehanesini gece ziyaret etmiş birinin öldürülmüş olmasını nasıl açıklayabilirsin?" Im Eunbyul'dan bahsediyordu.

"Üzerine bu kadar çok gitmeyelim de adam gibi anlatsın." dedi Jaebum kollarını göğüsünde birleştirip. "Bu sabah şirketiyle ilgili çıkan skandallar yüzünden sorguya çağırılması an meselesi..."

Jackson başını iki yana salladı. "Bir sebepten dokunulmazlığım var Komiser Im ve o sebebi size her seferinde hatırlatıyorum... Skandalın kilidi bende."

Jaebum göz devirip aynı ciddiyetle ona bakmaya devam ederken Jackson pes edip ellerini dizlerime yerleştirdi. "JYP eğlence şirketinin eski CEO'su namı değer asıl kiralık katil Park Jinyoung sadece Kore'de değil tüm Asya'da iş alıyordu. Yaklaşık 6 yıl önce de Doktor Park'la yolları kesişti ve Doktor Park'ın babası gibi oldu." Jackson bu konuda bildiği ne varsa anlatacaktı; Doktor Park'ın iş aldığı kısım hariç. "Ve şimdi onunla bağlantısı da kızıyla nişanlı olması. Katil Hong Kong'da ve yakalanmak üzere." dedi Jackson ayağa kalkarken. "Oyun bitti Komiser Im desteğiniz için teşekkür ederiz. Bundan sonrası bizde."

Odadaki dörtlü birbirine bakarken akıllarında soru işaretleri olsa bile yapacakları bir şey olmadığını anlamaktan başka çareleri olmadığının farkındaydı. Jaebum dişlerini ve yumruğunu sıkarak onun odadan çıkmasını izledi.

"Ne saçmaladı bu şimdi?" dedi Mark sinirle. "Doktor Park'ı koruyor gibi."
 

 

 

----- 7 hafta sonra -----

 

 

Youngjae dosyayı sakince kapattığında odada sadece dışarıdan gelen yağmur sesi hakimdi.

Dosya resmi olarak kapanmıştı ve katil kesinlikle JYP şirketinin eski CEOsu Park Jinyoung'du. Onun yanında ona ortaklık eden Lin Junjie içerideydi. Wang Jackson da sahnedeki yerini bırakarak asıl görevine dönmüştü.

"Dün sabahki duruşmada Lee Jieun beraat etti. Duyduğuma göre Doktor Park da oradaymış." dedi Mark dişlerini sıkarak. Bunca zaman bir hiçin peşinde koştuğuna inanmak istemiyordu. İnanamazdı.

Jaebum gözlerini dosyadan ayrımdan bir 'hmm' sesi çıkardı ona tepki vermek için. Eski CEO Park Jinyoung'un katil olduğu ortada olsa da Doktor Park'ın işin içinden sıyrılması onu deli ediyordu.

Im Eunbyul'un onu muayenehanesinde gece ziyaret ettiğini biliyordu. Öldürülen tanık gibi Im Eunbyul da oraya iş için gitmiş olmalıydı ancak 7 hafta önce Hong Kong polisi, dosyayı devraldığından beri bu delilleri görmezden gelmişti.

"Gizli devam edelim." dedi mırıldanarak odadaki onun dışındaki 3 kişiye. "En başındaki gibi. Doktor Park'ın itiraf etmesini sağlayalım."

Youngjae baştaki gibi biraz duraksamış olsa da BamBam ve Mark beklemeden onu onaylamıştı. Odadaki herkes bu dosyadan rahatsızdı ve sadece çözmek istiyordu.

Çözmek imkansız gibi görünse bile...

Jaebum'un telefonundan gelen bildirim yeniden filizlenen sessizliği söndürmüştü. Jaebum telefonuna bakarken kaşlarını çatarak mırıldandı. "Yok artık."

-----

"Jinyoung-ah!" Jieun kollarını sıkıca nişanlısının boynuna doladı ve gülümsedi. "Sana sarılmayı özledim."

Jinyoung da gülümserken onun saçlarını okşamıştı dikkatlice. Neredeyse 2 aydır kendi kendine kahroluyordu. Artık sonlanmıştı. Wang Jackson'a teşekkür etmeliydi ancak sonrasında yapmak istediği başka işler vardı.

Temiz olanın temizlenmeye ihtiyacı yoktu.

Ancak Jinyoung dip köşe dezenfekte etmek istiyordu temiz olduğunu bilse bile.

-----

Yugyeom iki şarap bardağını masaya bırakırken gecenin karanlığında muayenehanenin bu görüntüsünü özlediğini hissetti. Zaman kaybetmeden Jinyoung'un karşısına oturmuş ve onunla gözgöze gelmekten kaçınan hyungunu izlemeye başlamıştı.

"Hyung, emin misin? Gerçekten bunu yapacak mısın?"

Jinyoung sessizce bardağına uzandı ve içindeki şarabı çevirmeye başladı. Sıvının dairler halinde dönen bir ritim tutturmasını izlemek her zaman hoşuna gitmişti. "Eminim Gyeom." dedi iç çekerek. "Sen de geleceksin değil mi?"

Yugyeom başını eğip belli belirsiz gülümserken onu onayladı. "Elbette geleceğim hyung."

-----

Karanlık ve sessiz sokaklar Mark'ın içinin ürpermesine sebep olmuştu. Uzun süredir böyle bir yerde bulunmamıştı. Şimdi burada olmalarının sebebiyse Doktor Park'dı.

"Bizi oyuna getirmeyeceğine emin miyiz Jaebum." dedi Mark dişlerini sıkarken. Arkasına bakmadan buraya gelmekten vazgeçmeyecek olan ortağını yalnız bırakmamak için gelmişti.

Doktor Park, onunla burada buluşmak istediğini belirten bir mesaj attığında, dosya henüz yeni kapanmıştı.

"Doktor Park'ın çayları bize içirmediğini hatırlıyor musun Markiepooh?" Jaebum hafiften bir kahkaha attı. Olması gerektiğinden çok daha az endişeliydi. Derin bir nefes alarak karanlığa doğru adımlarını hızlandırdı.

"İstedin ve geldik Doktor Park." dedi sesini biraz yükselterek? "Konuşmak istediğini sanıyorum?"

Jinyoung arkasında Yugyeom'la karanlığın içinden biraz aydınlığa doğru yürüdü. İşte o zaman titreyen elinde tuttuğu silahın Jaebum'a doğrulmuş ucu görünmeye başlamıştı.

"Bendim, Komiser Im." Yüzündeki gülümseyi ona da göstermek için biraz daha yaklaştı.

Bu sırada Jaebum'un arkasında bulunan Mark da silahını Jinyoung'a doğrultmuştu. "Ne istiyorsun Doktor Park?"

Jinyoung ufak bir kahkaha atıp titreyen kolunu sabitledi. "Bendim. Katil bendim." dedi tekrar.

Jaebum gözlerini kısmışken elini silahına götürmüş ve ona bir adım daha yaklaşmıştı. "Beni vuramazsın. Çünkü benim yaptığım bir hata yok."

Yugyeom mırıldandı. "Temiz olanın temizlenmeye ihtiyacı yoktur."

Jinyoung'un gözleri genişlerken eli yeniden titremeye başlamıştı. Bunu düşünmemesi gerekiyordu. "Annem, halam ve Im Eunbyul gibiler bunu haketmişti."

Yugyeom hyunguna destek olmak zorunda olduğunun farkındaydı. İç çekerek kendi silahını Mark'a doğrulturken Im Jaebum'un da kendi silahını kendisine doğrulttuğunu farketti.

"İtiraf mı ediyorsun?" Jaebum yumuşak bir tonla konuştu.

"Doktor Park!" Fazla uzaktan gelmeyen ses dördünün de dikkatini üzerine çekmişti. Wang Jackson. "Ne yapmaya çalışıyorsun!?"

"Biliyordum." dedi Mark dikleşirken. "Onu koruyordun. Onun tarafındaydın."

Mark silahını Jackson'a çevirirken Jackson boş ellerini havaya kaldırmıştı. Yere atılan silahın sesiyle herkes bakışlarını Jaebum'a çevirdi.

"Vur beni Doktor!" Jaebum bağırırken yere attığı silahına da bir tekme atarak uzaklaşmasını sağlamıştı. Acele et ve yap haydi!"

Mark kızgın ve şaşkın bakışlarını ortağına gönderirken Wang Jackson'a doğrulttuğu silahını çekip Jinyoung'a doğrultmaktan çekiniyordu. Wang Jackson'ın ne yapacağını da bilmiyordu ve bu Jaebum, onu durduğu yerde delirtmek üzereydi.

Jinyoung bir süre terleyerek titreyen elini kontrol altına almaya çalıştı ancak mümkün değildi.

Temiz olanın temizlenmeye ihtiyacı yoktu.

Titreyen kolunu yavaşça aşağı indirip silahı yere bıraktı ve konuşmadan öylece yere bakarak bekledi. Jaebum şimdi onun düşünceleri için bulunduğu tahminlerden emindi.

Park Jinyoung sıradan bir katil değildi.

Jaebum gülümseyerek Mark'a ardından tekrar Doktor Park'a döndüğünde aniden duyduğu silah sesiyle sıçradı.

Hepsi silahın kaynağını ve hedefini bulmaya çalışırken Jinyoung aniden yere çöktü. "G-Gyeom!?"

Mark küfrederek silahını yere attı ve telefonunu çıkarıp acil yardım hattını aradı. "...burada az önce biri kendini vurdu."

Jinyoung emekleyerek Yugyeom'un yerde uzanan bedenine yaklaştı ve hemen başının altındaki kan gölüne dokundu istemsizce. "Yugyeom.. Cevap ver!"

Jackson hala olduğu yerde elleri başının arksında dikilirken neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Kim Yugyeom neden kendini vurmuştu?

 

 

----- 1 yıl sonra -----

 

Jackson navigasyonun onu getirdiği adresteki evin önünde durup yapıyı inceledi önce. Yüzünde buruk bir gülümseme vardı. Yıl dönümlere önem vermezdi ancak bu ilginç bir şekilde önemliydi. Kendisiyle ilgili olmasa bile...

Kim Yugyeom'un kendini vurduğu gün Im Jaebum Doktor Park hiçbir şey yaşamamış gibi davranacağını söylemişti. O gün yaşananlar arasında kayıtlara geçen tek şey, sebepsizce intihar eden bir genç olmuştu; Kim Yugyeom.

Yüksek olmayan apartmandan içeri girip ilk kata giden merdivenleri tırmandı ve sağdaki kapının önünde durup sakince tıklattı. Bebeğin uyanmasını istemezdi.

Kapı açılırken onu bir yıldır görmediği için mi heyecanlıydı yoksa gençlik aşkının mutlu yuvasını görmeye cesareti mi yoktu?

"Kayee, biz de seni bekliyorduk." Jinyoung gülümsemeye çalıştı. Bugün elinde olmasa da enerjisi düşüktü. Ailesinin son üyesini kaybettiği günün yıl dönümüydü. Bunca zamandır içten içe kendini suçlamıştı hep.

Ağlayan bebeğin sesi Jackson'ın düşüncelerinin aklından uçmasına yardımcı olurken içeri girdi.

"Jacks!" Jieun kıkırdayarak kapıya koştu ve ona sıkıca sarıldı. Jinyoung laf arasına sıkıştırmış gibi yaparak Wang Jackson'la yakın arkadaş olduklarından bahsetmişti. Aslında bu koca bir yalandı çünkü Jackson ve Jinyoung 1 yıldır 1 kez bile yüz yüze görüşmemişti. "Neden arkadaş olduğunuzu daha önce öğrenmedim ki? O zaman seni hemen görebilirdim." Jieun gülümseyerek onu kolundan çekiştirdi odadaki beşikte yatan bebeğini göstermek için. Jinyoung da karısını ve yakın arkadaşını takip ediyordu.

"Jijie, nasıl anne olabilirsin? Aklım almıyor." Gülümseyerek bebeği izledikten sonra Jinyoung'a dönmüştü. "Babasına benzediği için çok güzel bir kızınız olmuş."

Mutlu çift Jackson'ın onlara Hong Kong'da sağladığı küçük yaşama alışmış gibi görünüyordu. İşte bu yüzden zamanı gelmişti.

"Jinyoung sana bir sürprizim var." dedi sırıtırken. Çiftin arasından sıyrılmış ve telefonunu çıkarıp aradığı kişiye tek kelime söylemişti sadece. "Gelebilirsin."

Jieun kaşlarını soru soran bir şekilde çatmış ve Jinyoung tepkisizce bakarken kapının tekrar çalmasıyla Jackson ikisini beklemeden kapıyı açtı ve kapının önündeki bedenin bileğinden tutup onu içeri çekti.

"Hyung." dedi Yugyeom dudakları titrerken. Bunca zamandır öldüğünü düşündükleri Yugyeom. Cenazesine bile katılamadan ülkeden ayrılmak zorunda kaldıkları için pişmanlıkla özledikleri Yugyeom.

Jieun şaşkınlıkla gülümserken Jackson'a bakıyordu. Bakışlarındaki teşekkürü okumak çok kolaydı.

"Yu-Yugyeom." dedi Jinyoung zorlukla gülümserken.

Aradan bir saniye bile geçmeden Yugyeom koşarak ona sarıldı. "Seni özledim Hyung."

 

-끝-

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet