Aile.

NICE (TÜRKÇE)

"İzleniyoruz hyung."

Jieun, takıntılı sevgilisi için kahvaltı sonrası kahvesini hazırlarken Yugyeom, birkaç dakika önce geldiği evde cam kenarında oturup gazete okuyan Jinyoung'un yanına yavaşça yanaşmış ve sessizce konuşmuştu.

Jinyoung gözlerini gazeteden kaldırmadan sağ elindeki işaret ve baş parmaklarını ayırıp çenesine dayadı. Bacak bacak üstüne atmıştı. "Nasıl anladın, Gyeom?"

Yugyeom güldü. Yaraları henüz iyileşmemişti. "Sokakların başına 2 gün önce takılan CCTV sistemi Jieun noonanın evine ve bizim evimize doğru çevrilmiş."

Jinyoung yine bakışlarını gazeteden kaldırmadan gözlerini büyülterek başını sola yatırdı. "Polisler çaydan kıllandıysa demek ki." İkisi de neredeyse duyulmayacak kadar sessiz konuşuyordu. "Otursana." Bu kez nihayet bakışlarını gazeteden kaldırıp Yugyeom'un gözlerine bakmıştı. "Sevgili kardeşimi özledim."

Yugyeom derin bir nefes alıp gülümsedi. Aralarının bozulacağından korkmuştu. "Hyung, bir planın var mı?"

Jinyoung gazeteyi katlarken onu onayladı. "Her zaman birkaç tane planım olduğunu biliyorsun Gyeom."

Jieun elinde üç kahveyi taşıdığı tepsiyle içeri girdiğinde Yugyeom'a gülümsedi. "Seninki biraz acele oldu."

"Sorun değil noona." Yugyeom da ona gülümserken Jinyoung kendi kahvesini almış ve arkasına yaslanmıştı.

"Harika kokuyor Jieun-ah." Jinyoung, yorucu dönemler geçirdiğinde kendine verdiği bu ufak tatilleri seviyordu. "Tatile gidelim."

Jieun kahvesini Jinyoung ve kendisinin oturduğu berjerlerin arasında bulunan kahve masasına bıraktı. "Nasıl? Pazartesi ofiste olmam gerekiyor."

Yugyeom hesap yaparken Jinyoung "3 gün yeterli. Pazartesi ofiste olacaksın." dedi. Tek istediği polisleri yormaktı. "Döndüğümüzde ben de Singapur'a gitmeliyim."

"Singapur'da ne var?" Jieun bundan memnun gibi görünmüyordu.

"Bir panel." dedi Jinyoung kahvesini yudumlamadan önce. "Fazla kalmayacağım." Jieun'dan ses çıkmadığında Yugyeom'a döndü ve doğruldu. "Valizlerimizi hazırlar mısın Yugyeom? Ben otel bakacağım."

Yugyeom kahvesini bitirmeden onu onaylayıp kalktı ve kimsenin onu uğurlamasını beklemeden evden çıktı. Jinyoung'un hamlesini anlamıştı. Ama asıl planının bu olmadığını o da biliyordu.

"Baş başa olacağımızı sanmıştım."

Jinyoung kendisine trip atmakta olan sevgilisine baktı. "Ailecek oluruz diye düşündüm."

"Asistanından bahsediyorsun." Jieun göz devirdi.

"Yugyeom aynı zamanda benim kardeşim." Jinyoung dişlerini sıkarken gözlerini de kısmıştı.

"Öyleyse bunu ona da hissettir!" Jieun'un sesini yükseltmesiyle Jinyoung biraz doğruldu. Kavga etmek istemiyordu.

"Üçümüz gideceğiz, Yugyeom'u yalnız bırakamam."

Jieun iç çekip başını salladı. Yugyeom'u seviyordu. Yugyeom, Jinyoung'un olduğu kadar onun da kardeşiydi. "Tamam, gidelim, üzgünüm."

Aralarında Jinyoung'un telefondan otel baktığı sessiz bir süre geçerken Jieun saçlarıyla oynuyordu.

"Jinyoung-ah."

Jinyoung bakışlarını telefondan kaldırmadı. "Hm?"

"Biz, bir aile kuracak mıyız?" Jieun dudaklarını ısırdı. Jinyoung ve kendisine ait minik bir kız çocukları olsun istiyordu. Fakat Jinyoung için pek de aynısı söylenemezdi. Bu dünyaya bir çocuk getirip onun sorumluluğunu almak onun için büyük bir saçmalıktı. Yine de Jieun'u seviyordu. Ancak çok önceden yaşadıkları, onu birisiyle evlenme fikrinden bile korkutuyordu. Annesi yüzünden, kadınlara olan güvenini neredeyse tamamen yitirmişti fakat Jieun'a olan aşkına engel olamıyordu.

 

••• 5 Yıl Önce •••

"Yugyeom 2 hafta önce bir trafik kazasında ailesini kaybetti." Profesör eski ve yeni öğrencisiyle birlikte oturduğu kantin masasına yaslandı. Yugyeom'un masaya çevrilmiş olan bakışları boştu.

Jinyoung gülümseyip onun sırtını sıvazladığında Profesör de elini Yugyeom'un diğer omzuna götürmüştü. "Doktor Park'ın da ailesi yoktu Yugyeom. Halasıyla birlikte kalıyordu. Sonra..." devam edip etmemek konusunda karar veremediğinde Jinyoung'a baktı ve Jinyoung'un onay vermesi üzerine devam etti. "Senin yaşlarındayken halası bir yangında hayatını kaybetti."

"Halam yangında öldü." Jinyoung dikleşip derin bir nefes aldı. "Tıpkı ondan yıllar önce ablalarıma olduğu gibi.." Onun bakışları da donuklaşmıştı. "Annem," dedi Jinyoung Yugyeom nihayet ona bakıp onu dinlemeye başladığında. "...başka bir adam için babamı öldürdüğünden dolayı ceza evindeydi. Onu da içeride... Tıpkı babama yaptığı şekilde öldürdüler." Sözlerini bitirdiğinde burukça gülümsedi. Annesi henüz ona hamileyken böyle bir suç işlediği için ceza evinde doğup büyümüştü.

Yugyeom kendininkinden daha büyük acıları dinlerken kalbinin soğuduğunda hissetti.

"Dersim var gençler." Profesör ayağa kalktığında ikisi de onu uğurlamak için ayağa fırlamıştı. "Yugyeom izinlisin, Doktor Park'la konuştuğunu hocalarına söyleyeceğim."

Yugyeom başıyla hocasına onay verip tekrar yerine oturdu. Karşısındaki bu genç adamın ona karşı sergilediği sıcak tavırlar onu mıknatıs gibi çekiyordu.

"Doktor Par-"

"Hyung." Jinyoung gülümseyerek düzeltti. "Bana sadece hyung diyebilirsin."

Yugyeom afallasa da devam etti. "Hyung, bunca şeyin üstesinden nasıl geliyorsun?"

Jinyoung önündeki düzgün olmayan peçetenin katını düzeltirken onu cevapladı. "Bazı insanlar pislikten başka bir şey değil ve temizlenmelerinde hiçbir sakınca yok." Bakışlarını Yugyeom'un gözlerine sabitledi. "Ailen için üzüldüm ama kendi halam ve annem için asla üzülmedim."

Yugyeom biraz korkuyla dikleşti. Bir insanın annesinin ölümüne üzülmemesi için bunları mı yaşaması gerekiyordu? "Anlamıyorum hyung."

"Babam düpedüz annem tarafından öldürülmüş ve ablalarımsa halam yüzünden bir yangında ölmüştü." Jinyoung yine o sıcak gülümsemeyi sunup elini ona uzattı. "Kirlerden arınmış temiz bir hayat düşün Yugyeom, ailenin arabasına çarpan o kamyon şöförü için ne düşündüğünü biliyorum."

 

•••Günümüz•••

"Kurarız meleğim." Jinyoung onu geçiştirmek için gülümsedi ve telefonuna geri döndü.

Nihayet kendine göre bir otel bulduğunu düşünüyordu. İşlek zamanda olmadıkları için boş oda bulacağına emindi.

-----

"Asistan evden büyük iki valizle çıktı. Doktor hala sevgilisinin yanında. Kıllandım." dedi Mark, asıl yapılması gereken işlerin dosyalarıyla uğraşan Jaebum'un kahvesini getirdiğinde. "Bu arada senin kahvecin olmaya başladım, farketmiyorum sanma sakın."

"Doktor Park katilse bile sevgilisini öldürecek biri mi sence Mark?" Jaebum kahveyi içerken gözlerini dosyalardan kaldırmadı. Robotlaştığını hissediyordu.

"Asistandan kıllandım." dedi Mark düz bir tonla. "İki koca valiz diyorum."

Jaebum bir kahkaha atıp sandalyeden kalktı ve masaya yaslandı. "Asistan, doktoru ve sevgilisini öldürdü mü diyorsun?"

Mark nefesini tutup başını sallayarak onu onayladı. "Bambam'in odasında canlı yayın, görmek ister misin?"

Jaebum bitirmek üzere olduğu dosyaya bir bakış atıp omuz silkti ve Mark'ı omuzlarından iterek odadan çıkardı. "Gidelim görelim bakalım."

Odaya vardıklarında BamBam arkasını döndü. "Sanırım bir yere gidiyorlar."

"Neden?" Mark onu kenara itip ekrana yaklaştı.

"Lee Jieun'un evinden de bir valiz çıktı. Seyahate çıkmayı planlıyorlar."

Jaebum elini cebinden çıkarıp ekranda biraz görüntüyü büyüttü. "Sizce de anladı mı?"

Onun bu sorusu üzerine Mark başını iki yana salladı. "Şüphelendiğimizi bile bilmiyor ki."

Onlar bu konuyu tartışırken Bambam sandalyesini çevirip onlara döndü. "Önümüzdeki günler için hasta kabul etmediğini söylemiştim unuttunuz mu? Belki de uzun zamandır bir tatil planlıyordu."

Mark ve Jaebum için de bu mantıklı bir açıklamaydı fakat yine de ikisi de aynı şeyi istiyordu. "Telefonlarını dinleyemiyor muyuz?" dedi Jaebum cevabı bilerek.

Bambam başını iki yana salladı. "Operatörler kontrol ediliyor biliyorsun Komiser, başımız belaya girer."

Doktor Park o kadar ilginç biriydi ki tüm şüpheleri üzerine çekmeyi ve o şüphelerden arınmayı aynı anda başarabiliyordu. Jaebum bunun peşini bırakmayacağına emindi.

Mark bir süre sessiz kaldıktan sonra aklına gelen fikirle birden "Ekipten birini sahte bir arama izniyle gönderebilir misin?" dedi Bambam'e. Hala valizlerden şüpheleniyordu.

"Bu hamle..." dedi ve duraksayıp Mark'ın tepkisini ölçtü Jaebum. "Ya bizi hemen sonuca ulaştırır yada başladığımız noktadan bile daha geriye çeker."

Mark saçlarını karıştırdı. "O valizlerin içinde herhangi bir beden parçası olabilir!"

"Doktor Park yada Doktor Kim, ikisinin de katil olduğundan emin değiliz Mark. Sadece şüphelerimiz var ve eğer o valizler temiz çıkarsa şüphelerimiz azalacak mı sence?"

Jaebum'un bu sözleri Mark'ı sessiz bırakmıştı. Haklıydı. Ancak Mark ikisinin de hareketlerine deli oluyordu ve bu yüzden aceleci davranıyordu.

"En azından ekipten birini onları takip etmesi için göndersek? Dosyayı yasal olarak yürütmediğimiz için gittikleri yerde onları denetleyemeyiz."

Jaebum hızlıca başını sallayıp Bambam'e onay verdi. "Bu olur işte. Ama senin ekipten biri olmasın. Aklımda başka bir isim var."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet