Soğuk olsa da bir kalbim var.

NICE (TÜRKÇE)

"Damarları aşırı hasar görmüş, kan kaybı çok fazla ve hızlıydı. Jieun'u sakinleştirene kadar zaten kalp atışı durmuştu." Jieun hala Jinyoung'un onu yasladığı duvarın kenarında oturuyorken Jinyoung az önce gelen Yugyeom'a açıklama yapıyordu. "Kan kaybını engellemenin imkanı yoktu kesikler iç kanamaya bile sebep olmuş."

Yugyeom sıcak cesedin yanında çömelmişken önce boynundaki kesiklere ardından yerdeki kandan kıpkırmızı olmuş maket bıçağına baktı. Bu gerçekleşme ihtimali o kadar düşük bir cinayetti ki ya çok fazla şanslı olmanız ya da bir profesyonel olmanız gerekirdi. "Ne yapacağız hyung?"

"Jieun yaptı." dedi Jinyoung fısıltıyla. "Beni korumak için... Kendini korumak için..." Derin bir nefes alıp bakışlarını Jieun'un elleri yüzünden kana bulanmış olan gömleğine indirdi. "Ambulansı arayacağız. Teslim olacağız."

Jieun birden öğürerek ayağa kalktı. "Ü-üzgünüm, lavaboy-" Cümlesini tamamlayamadan elini ağzına tutarak karşı duvardaki kapıya koşmuştu.

"Hyung?" dedi Yugyeom soru soran bir yüzle ayağa kalkarken. "Pes mi ediyoruz!?"

"Saçmalama." Jinyoung iç çekerek konuştu ve sert bir tavırla gözlerini kaçırdı. "Sadece bu seferlik gerçeği anlatacağız o kadar. Gizlersek Jieun'a açıklayamam."

Yugyeom itaatkar bir şekilde başını sallayarak onu onayladıktan hemen sonra telefonunu çıkarıp ambulansı ve polisi aradı. Jinyoung'un görüşüne göre Jieun kendini ve onu korumaya çalıştığı için suçlu bulunmayacaktı.

 

-----

 

"Bana "Hong Kong'da bilmediğiniz işler dönüyor." demiştin." Mark, Wang Jackson'ın öylece gelip ekibe dahil oluyormuş gibi davranmasından memnun değildi. Kollarını göğüsünde birleştirmiş ve duvara yaslanmıştı. "Bu arada o kahve benim."

Jackson elini uzandığı bardaktan geri çekerek gülümsedi. "Evet bilmediğiniz işler var. Yani?" Mark onun bu tavırları yüzünden çıldırmak üzereydi.

Jaebum daha sakin bir tavırla Mark'ın omzuna dokunup Jackson'a bakışlarını çevirdi. "Bize de anlatabilirsin, birlikte çalışırız. Teklifimi yeniliyorum gibi düşün." Yardımcı olmasını ummaktan başka yapabileceği bir şey yoktu.

Jackson oturduğu yerde bacak bacak üstüne atıp arkasına yaslanırken başını iki yana sallamıştı. "İstihbarat bilgisi. Hong Kong İstihbarat." En sonunda gülümseyip Mark'ı yeniden ve daha çok sinir etmeyi başarmıştı.

"Kayee." Jaebum iki yavaş adımla Jackson'ın önüne gelip iç çekti. "Bu seni ülkemizi tehdit eden bir ajan olarak görmeme sebep oluyor, biliyor musun?" Sert oyun istiyorsa Jackson bunu alacaktı.

Jackson'ın yumuşak ifadesi silinip kaşları çatılırken dikleşmişti. "Komiser Im söyledikleriniz fazla oluyor." Tam ayağa kalkmışken içeri apar topar giren Youngjae ikisinin gergin konuşmasını bölmüştü. Sırıtıyordu.

"Jaebum, bil bakalım ne oldu?"

Jaebum dikkatini Jackson üzerinden çekip tamamen Youngjae'ye verirken Mark yaslandığı duvardan doğrulmuştu.

"Fazla aksiyona gerek yok Youngjae, ne olduysa söyle." dedi Mark, Jaebum'un omzunun arkasından bakarken. Yavaş gelişen olaylar onu sıkıyordu.

Jackson da elini beline yerleştirirken haberdar olmadığı bir şey olduğunu farketmişti. Büyük bir sürprizle karşılaşmak istemiyordu.

"Park Jinyoung ve Lee Jieun sorguya alınmayı beklemek üzere gözaltına alındı." Hala sırıtmaya devam ederken ellerini birbirine çarparak devam etti. "Az önce olay yerindeydim. Komiser Im, Park Jinyoung'un sorgusunda sizi istiyorlar."

Jaebum önce şaşırsa da yüzüne yerleşen gülümsemeyle birlikte avuçlarını birbirine sürterek Youngjae'ye yaklaştı. "Olay nedir? Sevgilisiyle suç ortaklığı mı yapıyor?"

Mark da arkadan başını uzatmışken, "Kim Yugyeom yok mu?" dedi ellerini iki yana açıp şaşkınlığını belli ederken.

Youngjae durumu kontrol altına almak adına ellerini dur anlamında kaldırarak başını eğdi. "Sakin olun, yolda anlatacağım."

Üçü odadan çıkmak üzereyken Jackson sarı saçlarını geri atıp en sonunda eliyle ensesini kaşıdı. "Benim de gelmem mümkün mü?" Olay hakkında onun da bilgisi yoktu. "En azından sadece sorguyu izlemek için."

 

-----

 

"Park. Jin. Young." Jaebum kapıyı sertçe kapatıp kilitledikten sonra Jinyoung'un zaten oturduğu masanın karşısına geçti. "Yeniden karşılaşmamız ne güzel."

Jinyoung masada gezdirdiği bakışlarını Jaebum'un gözlerine taşıyarak dişlerini sıktı. Bunu yaptığında yanaklarındaki kemikler daha çok belirginleşmişti. "Im Jaebum, değil mi?" Konuşurken başını biraz sağa yatırmış ve kaşlarını kaldırmıştı. "Bu şekilde karşılaşmak istemezdim."

Jaebum onun cevabından tatmin olmamış bir şekilde masadan doğruldu ve sandalyeye düz bir şekilde oturdu. Jinyoung'un sözleri, acımasız ifadesini yüzünden silmeye yetmişti. "Doktor Park, buraya kadar gelmenizi istemezdik ancak ofiste neler olduğunu anlatmanız gerekiyor."

'İtiraf et Doktor Park.' dedi içinden. Burada bitirmek istiyordu.

Jinyoung dikleşip kollarını göğüsünde birleştirerek arkasına yaslandı. "Nişanlım, Lee Jieun'ı görmek için akşam saat 7'de muayenehanemden çıkıp onun ofisine gittim." Tüm bunları anlatırken soğuk kanlılığını koruyordu. "O kişi, benim sevgilime zorla dokunuyordu." İçindeki nefretle dişlerini daha çok sıkarken eğer Jieun saldırmasaydı o adama cebindeki çakıyla yapmak üzere olduğu şeyi düşünüyordu.

Jaebum kaşlarını çatıp masanın üzerindeki avuçlarını açtı. "Sen de ona maket bıçağıyla saldırdın, Doktor Park?"

"Hayır." Jinyoung dolan gözlerini kırpıştırıp bakışlarını yere sabitledi. "Onunla dövüştüm ve yenik düştüm, Jieun beni korumak için yaptı."

Jaebum karşısındaki adamın daha yeni başlayan sorguda ağlayışını izlerken Jackson da aynı görüntüye sorgu odasının penceresinden şahit oluyordu. Doktor Park, şimdi neyin peşindeydi?

Aniden Mark sinirle Jackson'ın yanına girdi ve sorgu odasına bağlanan telefonu eline aldı.

Jaebum da beklemeden içeriden yanıt vermişti. "Alo?"

"Doktor Park suçsuz Jaebum." Mark sinirle Jackson'ın sandalyesine tekme attığında Jackson kocaman gözlerle ayağa kalktı.

Jaebum gözlerini Jinyoung'dan kaçırarak ahizeye doğru "Ne?" dedi. Doktor Park yapmış olmak zorundaydı.

Mark saçlarını dağıtıp bu kez de ayağını duvara yasladı. "Cinayeti Lee Jieun işlemiş, bunu yaparken kendi elini de yaralamış. Bir dakikalığına sorguyu bırakabilir misin?"

Jackson temkinli bir şekilde sinirden kuduran Mark'ı izliyordu. "Gerçekten Lee Jieun mıymış?"

"İtiraf etti." Mark gözlerini kapatıp şakaklarını ovdu. "Kanıtlar da var."

Bu sırada Jaebum aceleyle odadan çıkmış ve Mark'ın kolunu kavramıştı. "Doktor Park da öyle söyledi." Hayalleri yıkılmış gibi hissetse de hırsı yüzünden bir dosyanın yanlış sonuçlanmasını isteyecek biri değildi.

 

-----

 

"J-Jinyoung." Jieun burnunu çekerken bakışlarını ondan kaçırdı. "Söylemek zorundaydım... Onu öldürdüm!" Hıçkırıklarının arasından derin bir nefes alırken başını kaldırdı. "Ü-üzgünüm."

Jinyoung soğukkanlılığını korumaya çalışırken dikleşip ellerini Jieun'un kelepçeli bileklerine uzattı. "İsteyerek yapmadın sevgilim, kötü bir şey yapmadın." Tutuklama kararına anlam veremiyordu. Kasıtlı bir cinayet değildi ve Jieun adına hemen tutuklama kararı çıkmıştı. Bir gün sonraki duruşmada cinayetten yargılanacaktı ama içinden bir ses Komiser Im Jaebum'un onun serbest bırakılmasına izin vereceğini düşünmüyordu. Kendi intikamını sevgilisinden alıyor olmalıydı ancak bu hamleyi ondan beklememişti. "Korumak için yaptın sevgilim, seni oradan çıkaracağım."

Jinyoung onun gözlerinden kaçarken ayağa kalktı ve görüşme odasından çıktıktan hemen sonra kapıya yaslanarak göz yaşlarını bıraktı. Yavaşça kayarak yere çömelirken kendisi bile bu olaya karşı daha soğukkanlı davranacağını düşündüğü için şaşkındı.

"Hyung." dedi Yugyeom daha sakin bir ses tonuyla ve yanına çömeldi. "Hyung, iyi olacak."

Jinyoung kanlı bakışlarını Yugyeom'un üzerine dikip bir şey söylemeden başını onun omuzlarına yasladı. Dudakları titrediği için konuşamıyordu. İnsandı, insandı işte. Bir katil de insan olabilirdi. Masum koalasının bunları yaşayacak olması fikri bile onu deli ediyordu sadece.

Yugyeom çekinerek de olsa Jinyoung'un sırtında kollarını birleştirerek ona sarıldı ve omzuna hafif bir ritimde vurmaya başladı. "Beni 5 yıl önce depresyondan çıkaran Doktor Park Jinyoung nereye gitti?" Dudaklarını onun kulağına biraz daha yaklaştırıp devam etti. "Geri dön hyung."

Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
No comments yet