08

A Blue Bird Cannot Fly Alone
Please Subscribe to read the full chapter

Mei son yıllardan nefret ediyordu.

Lisenin son yılının zor olacağını biliyordu ama üniversitenin de aynı şekilde sonuçlanacağını bilmiyordu. Luhan çok stresliydi. Bunu görüyordu ve onu rahatlatmak için yaptığı hiçbir şey sonuç vermiyordu ki bu garipti. Normalde yaptığı ufak tefek şeylere Luhan gülümser ve Mei az da olsa omuzlarının gevşediğini görürdü. Ama bu yıl, özellikle de ikinci dönem, yaptığı bu sürprizler sanki Luhan’a daha fazla yük oluyor gibiydi.

Genç adama bunu sormadı.

Aslında içinde bir huzursuzluk vardı ama bunu arka plana attı. Şu anda mutluydu. Gerçekten mutluydu. Hayatını bir garson olarak geçireceği gerçeği yakında kül olacaktı ve Luhan da mezun olmak üzereydi.

Mezuniyet gecesinin iyice yaklaştığını görünce gülümsedi.

Luhan’a o zaman söyleyecekti.

Girmesi için sürekli baskı yaptığı yarışmalardan birine girdiğini ve mansiyon ödülü ile ayrılsa da ünlü bir Parisli sokak fotoğrafçısının kendisini asistan olarak istediğini.

Yapacağı bir yıllık stajyerlik zor olacaktı. Adam Mei’ye uzun bir mail atmış ve yapacakları bir yıllık yolculuk boyunca gidecekleri ülkeleri, şehirleri, kalacakları yerleri ve buna göre muhtemel fiyat hesabını yollamıştı. Mei bütün yıl bu parayı denkleştirmek için uğraşmıştı ve biraz fazla uğraşla adamın istediği miktardan daha fazlasını biriktirmişti.

Bir yıl boyunca Luhan’ı görmeyecek olma düşüncesi canını sıksa da bunu yapması gerektiğini hissediyordu. Hayatı için fotoğrafçılıktan başka bir şey düşünemiyordu.

İnsanlara göstermesi gereken bir sürü kare vardı. Dünyadaki her insanın her gün gördüğü ama dikkat etmeden geçtiği yüzlerce kare…

Gülümsedi. Bunu hem kendisi için hem de Luhan için yapıyordu. Kabul etmek istemese de Luhan gibi avukat olacak birinin garson sevgilisi olmak canını sıkıyordu ve bunu değiştirmek istiyordu.

Kendisi için değil, Luhan için.

Aynadaki saçlarına baktı. Bir kez daha boyama vakti gelmişti. İki hafta içinde Luhan’ın annesini görecekti –mezuniyete geleceklerini daha yılın başında söylemişlerdi- ve mavi saçlarının kadını hala mutlu etmediğini biliyordu. Belki de artık maviyi bırakmanın vakti gelmişti…

Neden? Büyüdüğü için mi?

Belki bir ton daha koyulaştırabilirdi ama daha fazlası değil.

Luhan’ın annesi için bile olmazdı.

 

 

*

 

Mei işten çıktıktan sonra metroyu kullanmak yerine yürümeye karar verdi. Yağmur yapıyordu ve şemsiyesi yoktu. Kapüşonunu başına çekse de saçları ıslanmıştı ve omuzlarına kadar gelen saçları tel tel aşağı sarkarken daha kısa olanları yüzüne yapışmıştı.

Bu kadar ıslanmışken fotoğraf makinesi için film almaya karar verdi. Bildiği ve güvendiği fotoğrafçıya girdi ve filmleri aldıktan sonra her zaman yaptığı gibi fotoğrafçının karşısındaki kafenin fotoğrafını çekti.

Kafenin önü insanlarla doluydu. Hepsi yağan yağmurdan kaçmak için kafenin açtığı şemsiyelerin altına saklanmıştı. Elindeki kareyi sallamadan önce şöyle bir baktı ve insanlarda bir çiftin birbirlerine fazla yakın olduğunu seçti.

Gülümsedi. Öpüşüyordular.

Arkasını döndü ve kendisini çatının altında tutarak yürümeye başladı. Bir yandan da fotoğrafı sallıyordu. Fotoğraf netleştikçe bir şeyi fark etti.

Fotoğraftaki çiftten birinin –erkeğin üstündeki- atkı Luhan’ın kırmızı atkısını andırıyordu. Sabah Luhan almak istememişti ama Mei havanın soğuk olduğu ve Luhan’ın da zaten hasta olduğu bahanesiyle atkıyı boynuna dolamıştı.

Yarın mezuniyetin var! Ve kesinlikle hasta olamazsın!

Durdu. Aslında kafeden çok uzaklaşmamıştı.

Şimdi netleşen fotoğrafı daha dikkatli inceleyebilirdi.

Arkasını döndüğünde kafenin önündeki çift gitmişti.

 

 

*

 

Luhan masanın üstündeki fotoğrafı gördüğünden ne yapması gerektiğini bilmiyordu.

Nasıl?

Ayağa kalktı ve sakin olmaya çalışarak salona gitti.

“Mei-“

“Umarım bana yapacağın açıklamayı ciddi olarak düşünmüşsündür.”

“B-ben…” Luhan düşünmemişti. Düşünmek istese de düşünemiyordu.

“Evet?” dedi Mei Luhan’ı teşvik etmek istercesine. Luhan bu ses tonunu biliyordu. daha önce bir kere daha duymuştu.

“E-eunji’nin babası bir şirkette avukat… sana bahsettiğim şirket. Çalışmaya başlayacağım-“

“Ah! Siktir!” dedi Mei histerik bir şekilde gülmeye başlamadan önce. “Şaka yapıyor olmalısın Luhan!

“Mei… Bak ne desem durumu açıklamaz ama bilmiyorum, gerçekten her şey nasıl böyle gelişti. Sadece mezun olduktan sonra garanti bir işim olsun-“

“İstedin ve bu yüzden kendini sattın?”

“Mei.” Luhan öfke ve şaşkınlıkla genç kızın gözlerine baktı ama onlarda öfkeden başka bir duygu yoktu.

“Sen. Hayır- NASIL?! Ben gerçekten anlamıyorum!”

“Benim için bir önemi yoktu ve-

“SENİN İÇİN ÖNEMİ YOK MUYDU?! LUHAN! Bu cümle kulağına bir bahane gibi geliyor mu?!”

“Mei kendimi haklı çıkarmaya çalışmıyorum.” Luhan sakinliğini korumaya çalışsa da sesi her kelimeyle birlikte daha da yükseliyordu. “Annemler bir yandan Kore’de bir şirkete girmem için baskı yapıyor ve bunun ne kadar düşük bir ihtimal olduğunu hesaplamıyorlar bile! Ben burada bir hiçim Mei! Kimse onlarca Koreli avukat varken bana iş vermez-“

“Ve bu yüzden sen de başka yolar buldun? LUHAN! B-bu yaptığın ne bunun farkında mısın?! Sen-“

“Bir şey yapmadım Mei! Sadece-“

“Öpüşüyorsun?! Daha ne olabilir ki?! Sana zaten bir otele gidip gitmediğini-“ Mei cümlenin ortasında durdu. Aklına Luhan’ın kütüphanede kaldığını söylediği geceler geldi. Kötü düşünceleri uzaklaştırmak için erkek arkadaşının gözlerine baktı.

Luhan’ın tek yaptığı yanakları suçlulukla kızarmış bir şekilde başını çevirmek oldu.

“AH! SİKTİR LUHAN!”

Mei odaya koştu. Ne yaptığını biliyordu ama bunu engelleyemeyecek kadar yorgundu zihni. Bir el kolunu yakalamadan önce sırt çantasına birkaç parça tişört tıkı

Please Subscribe to read the full chapter
Like this story? Give it an Upvote!
Thank you!

Comments

You must be logged in to comment
Cemre01 #1
Chapter 10: Bu çok, çok güzeldi. Şu ana kadar okuduklarım arasında en iyilerden biri. Ay ne desem bilemedim:) Çok güzel yazmışşın, ellerine sağlık.